Râfizî
şöyle diyor:
“Sekizinci
delil kuş ile ilgili haberdir. Şöyleki:
Cumhurun
rivayet ettiğine göre, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), bir kuş
getirerek:
“Allahım!
İnsanlardan en çok sevdiğini bana gönder ki, benimle bu kuştan yesin.”
buyurması üzerine Ali hemen geliverdi.”
Ey
Râfizî!
Kuş
hadisesi ile ilgili hadis yalan ve uydurma haberlerdendir. Rivayetlerin
hakikatlerini bilen ve ilim ehli indinde bu durum apaçıktır. Şiî olmasına
rağmen El-Hakim'e kuş hadisini sormaları üzerine; sahih değildir, cevabını
vermiştir.
Hakim,
Nesâî, İbn-i Abdilberr'de müteşeyyi olmalarına rağmen hiçbir zaman
Ali'yi (r.a.), Ebubekir ve Ömer'den (r.a.) üstün tutmamışlardır. Aslında hadis âlimlerinden
hiç birisinin Ali'yi (r.a.), Ebubekir ve Ömer'e (r.a.) üstün tuttuğu görülmüş değildir.
Sonra Rasulullah, Ali'nin (r.a.) insanlar arasında Allah (c.c.)'a en sevimli
olduğunu bilmişse, neden onu yemeğe çağırmadı?
Veya neden “Allahım!
Ali'yi bana gönder!” demedi de boşuna nefes tüketti?
Üstelik hadiste “Halkından sana ve bana en
sevimli olan” mânâsında lâfızlar vardır. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve
sellem), halk arasında kendisine en sevimli olanı bilmemesi mümkün müdür?
Bundan başka bu haberi nakzeden sahih hadis vardır. Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:
“Ümmetten birini dost edinseydim Ebubekir'i edinirdim.”
Bu hadis mütevâtirdir.
(Ahmed:
1/377, Tirmizi, Menakıb: 14, İbn Mace, Mukaddime: 11)
Buhari'de
bulunan bir sahih hadiste beyan edildiğine göre, Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem)'a, insanları arasında en çok kimi seversin? diye sormaları üzerine:
“Aişe’yi,
erkeklerden
kimi?:
“Babasını” şeklinde cevab vermişlerdir.
(Müslim
Fedail: 33, Ahmed: 2/284)
Ömer
(r.a.) Sekife günü ve kalabalık bir cemaat huzurunda Ebubekir'e
(r.a.):
“Sen
bizim en üstünümüz ve Rasulullah'a (sallallahu aleyhi ve sellem)en çok sevimli
olanımızsın” demesi üzerine hiç kimse Ömer'in (r.a.) sözüne karşı çıkmamıştır.
Allah
(c.c.) şöyle buyuruyor:
“Uzaklaştırılacaktır
ondan, takva sahibi olan, malını veren, temizlenen... Ondan, hiç kimsenin bir
nimeti yoktur ki, o nimete karşılık tutulmuş olsun. O, ancak yüce Rabbinin
rızasını kazanmak için verir. Muhakkak O, ileride razı olacaktır.”
(Leyl: 92/17-21)
Bütün
müfessirler, kendisinden bahsedilen zâtın Ebubekir (r.a.) olduğunu söylemektedirler.
(Celâlüddin
es-Suyûtî, bu hususta bir risale yazarak adını “El-Hablül vesîk fî
nusreti es-Sıddîk” koymuştur. )
Biz,
“El-Etkâ = Takva sahibi” nin bir cemaat olabileceği gibi, şahıs da
olabilir, deriz. Ancak şahıs olduğunu kabul ettiğimizde, bu şahıs Ali (r.a.)
değil, Ebu Bekir (r.a.)'dir. Çünkü âyet-i kerimede:
“...malını
veren, temizlenen... Ondan, hiç kimsenin bir nimeti yoktur ki, o nimete
karşılık tutulmuş olsun...” denilmiştir.
Bu vasıf hiçbir
surette Ali'nin (r.a.) olamaz. Çünkü sûre Mekke'de nazil olmuş, Ali
(r.a.) de Mekke'de fakir idi. Mekke halkının darlığa düştüğü bir senede Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem), Ali'yi (r.a.) maiyetine almıştı. Onun için Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)'in Ali'ye (r.a.) karşı dünyevî hakkı
vardır. Dinî yönden olan hakkının ecrini de Allah verecektir.
Âyetteki vasıf Ebu
Bekir (r.a.)'indir. Ama Ali (r.a.)'de başkasından daha muttakîdir. Fakat
malını intak hususunda Ebubekir (r.a.) Ondan üstündür. Rasulullah (sallallahu aleyhi
ve sellem) şöyle buyuruyor:
“Ebubekir'in malı kadar hiçbir mal bana fayda vermemiştir.”
(Ahmed:
1/27)
,
“Arkadaşlığına ve malına en çok medyun olduğum kimse
Ebubekir'dir.”
(Buhari
Salat: 80,Fedail: 3,Tirmizi Menakıb: 15, Ahmed: 3/18)
Ebubekir (r.a.) işkence edilen yedi köleyi satın alarak onları Allah rızası için âzâd
etmiştir.
“El-Etka = takva sahibi” kelimesini cins isim olarak kabul
etsek dahi yine bunların başında Ebu Bekir (r.a.), Ondan sonra ashabın ileri
gelenleri ve onların yolunu takib edenler gelir.
|