Râfizî şöyle diyor:
“Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):
“Ey
insanlar, Ramazanda gece namazını toplu olarak kılmak bidattir, kuşluk namazı
bidattir, ramazanda gece namazı için toplanmayın ve kuşluk namazını kılmayın”;
demesine rağmen, Ömer teravih namazı bidatini icad
etmiştir. Şöyle ki:
Ömer,
geceleyin dışarıya çıktığında, mescitlerin yandığını görüyor.
“Bu lâmbalar
nedir?” deyince; insanlar nafile namazı için toplanmışlar, cevabını veriyorlar.
Bunun üzerine Ömer, evet bid'attır, fakat ne iyi bir bid'attır, diyor.”
Ey Râfizî!
Râfizîlerden daha fazla yalan söyleyen hiçbir güruh yoktur. Hatta
peygambere dahi yalan isnad etmişlerdir. Bu da aşırı
cahilliklerinden kaynaklanır.
Ey
Râfizî!
Yukarıdaki
sözlerinin isnadı nedir? Sıhhat dereceleri nasıldır? Bunun doğruluğu hiç mümkün
müdür? Bu öyle bir yalandır ki, bütün yalanlar ondan imal edilebilir. Kaldı ki,
bunu hiçbir âlim rivayet etmiş değildir. Âlimlerin en zayıfı dahi bu sözün
uydurma ve hiçbir mesnedi bulunmadığını bilir.
Asr-ı Saadette ramazan ayında müslümanlar,
peygamberi zîşânın maiyetinde geceleri cemaatla nafile namaz kıldıkları sabittir. Yine sabit
olmuştur ki, Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) ashabına nafile namaz için üç gece
imamlık yapmıştır. Ancak dördüncü gecede cami, cemaatı
olmayınca ve bu durumun kendilerine farz olabileceği, cemaatın
da bu ibadeti îfa edemiyecekleri
korkusu söz konusu olunca Rasulullah (sallallahu
aleyhi ve sellem) camiye gitmemiştir. Bu
anlattıklarımız Âişe'nin (r.a.) rivayet
ettiği ve sıhhati üzerine ittifak edilen hadis ile sâbittir.
Buhari'de rivayet edildiğine göre Urve, Abdurrahman b. Abdulkâri'nin şöyle dediğini naklediyor:
“Bir
ramazan gecesi Ömer b. Hattab (r.a.) ile mescide
çıkmıştım. Gördük ki, halk teker teker ve cemaatler
halinde teravih namazı kılıyorlar. Kimi de namaz kılanken bunun namazına bir
kısım halk da uyuyordu. Ömer (r.a.):
“Öyle
zannediyorum ki, bunları bir imam arkasında toplarsam daha hoş olacak” dedi.
Sonra azmetti ve hakikaten ertesi gün, Ubey b. Kâ'b (r.a.)'yı teravih namazı
için imam olarak tayin edip, cemaatı onun arkasında
topladı. Böylece teravih namazı cemaatle kılınmaya başlandı. Başka bir gece
yine Ömer b. Hattab ile mescide çıkmıştım.
Müslümanlar imamları Ubey b. Kâ'b
ile beraber namaz kılıyorlardı. Ömer (r.a.) halkın dini bir heyecan ile namaz
kıldıklarını görünce:
“Şu
teravihin böyle cemaatle kılınması her yönüyle güzel âdet oldu” diye sevincini
belirtti. Ve “Fakat yattıktan sonra kalkıp kıldığınız namaz şu anda kıldığınız
namazdan daha üstündür”, sözünü de ilave etti. Bununla gecenin son vaktini
kastediyordu.
Daha önce bu şekilde cemaat olmadığı için Ömer (r.a.)
buna bid'at demiştir. Fakat şer'i bid'at
değildir. Çünkü şer'i bid'at bâtıl
bid'attır. Ama Ömer (r.a.)'in yaptığı şer'i delili
olmayan bid'attır. Eğer Ramazanın gecelerinde
nafileleri cemaatla kılmak kötü birşey
olsaydı Emirü'l Mü'minin Ali
(r.a.) Kûfe'de iken bunu yasaklardı. Aksine Ali (r.a.)
şöyle diyordu:
“Allah
Ömer'in kabrini nurlandırsın. O, mescitlerimizi nurlandırmıştır.”
Abdurrahman es-Sülemi'den rivayet
edildiğine göre Ali (r.a.) Ramazan ayında Kurrâ'yı
toplayarak, onlardan birisinin cemaate imam olup yirmi rekat
kıldırmasını emretmiştir. Râvî devamla, Ali (r.a.)'nin
cemaate vitir kıldırdığını beyan ediyor.
Arfece Es-Sekafî
de şöyle diyor:
“Ali
b. Ebi Talib Ramazan
gecelerinin ihyâsı için emreder, erkeklere bir,
kadınlara da bir imam tayin ederdi. Ben kadınların imamıydım.” (Yukarıdaki her
iki rivayeti Beyhakî Süneninde nakletmiştir.)
Kuşluk
namazına gelince; sahih hadislerde sabit olduğu gibi Rasulullah
(sallallahu aleyhi ve sellem)
bu namaza çok teşvik etmiştir.
|