Râfizî
şöyle diyor:
“Ebubekir, malını Rasûlullah için harcamıştır, sözü yalandır. Çünkü,
malı yoktu.”
Ey Râfizî,
Belaların
en büyüğü, mütevatir ve kat'i olan haberleri inkar
etmektir.
Senin
bu iddia ettiğini, güvenilir veya güvenilmez kimler nakletmiştir? Yoksa hayasızlık ve iftira ile Hâtem'in cömertliği, Ali'nin
(r.a.) cesareti, Muaviye'nin (r.a.) yumuşaklığı, Ebubekir'in (r.a.) zenginlik ve faziletini inkar
edebileceğini mi zannediyorsun?
Bunlar hakkında nass-ı Kur'an yoktur ama, Ebubekir'in (r.a.) fazileti ve zenginliği hakkında nass-ı
Kur'ân vardır.
Buhârî ve Müslim'de rivayet edildiğine göre:
Ebubekir (r.a.) akrabası olan Mistah'a mali yardımda bulunuyordu. Mistah Âişe
(r.a.)'ye (ifk
hadisesinde) iftira edince, Ebubekir (r.a.) bundan böyle Mistah'a mâli
yardımda bulunmayacağına yemin etti. Bunun üzerine:
“Bir
de, içinizde fazilet ve servet sahibi olanlar, akrabalara, yoksullara, Allah
yolunda hicret edenlere vermemek (yedirmemek) üzere yemin etmesinler; (kusurlarını)
bağışlasınlar, aldırmasınlar. Allah'ın sizi bağışlamasını sevmezmisiniz? Allah
Ğâfûrdur=çok bağışlayıcıdır, Rahîmdir=çok merhametlidir.” (Nur: 24/72) âyet-î kerimesi
nazil oldu.
Bunu
işiten Ebubekir (r.a.); “Vallahi ben, Allah'ın beni mağfiret etmesini muhakkak
severim” dedi ve Mistah'a veregeldiği yardımı devam ettirdi.
Ebubekir (r.a.), Allah'a inandıkları için işkence
gören yedi köleyi kendi malıyla satın alarak, onları âzâd etmiştir.
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ebubekir
(r.a.) hakkında :
“Vallahi Ebubekir'in malı kadar hiçbir mal bana fayda
vermemiştir.”
buyurmuştur. (Tirmizi Menakıb: 10)
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)
ile hicret edince bütün malını Allah ve Rasülü yolunda infak etmek üzere yanına
almıştır. O zaman malı altıbin dinar kadardı.
Ey Râfizî,
(Ebubekir'in
(r.a.) zengin olmadığını ispatlamak için) “Ebubekir (r.a.), müeddip idi.” diyorsun.
Bu da yalandır. Müeddip olduğunu kabul etsek ne olur? Mekke ehlinin yazıyı çok
az bildikleri malumdur. Ebubekir (r.a.) muallim olsaydı, Kureşlilerde yazı
yazabilenler çok olurdu. O terzi de değildi. KureyşIilerin elbisesi genelde cübbe
ve entari
olduğu
için, terzilere az ihtiyaç vardı. Halife olunca da, nafakasını temin için
ticaret yapmak istedi. Ancak müslümanlar halifeliğin ağır yükünü nazar-i
dikkate alarak nafakasına yetecek kadar beytülmaldan ona maaş ayırdılar.
Yine
Buhârî ve Müslim'de rivayet edildiğine göre;
Müslümanlar
(Kureyş müşrikleri tarafından) eza ve işkenceye uğrayınca, Rasûlullah
(sallallahu aleyhi ve sellem) Habeşistan'a hicrete izin verdi. Ebubekir (r.a.) de
Habeş diyarı tarafına hicret etmek üzere (Mekke'den) yola çıktı. Berkül Gimad
mevkiine gelince kendisine İbnüddüğünne yetişti. -İbnüddüğünne,
Kare kabilesinin büyüğü idi-
İbnüddüğünne:
“Nereye
gitmek istiyorsun?”
Ebubekir (r.a.):
“Beni kavmimin ezası çıkardı. Şöyle tenha bir yere
çekilmek ve orada Rabbime ibadet etmek istiyorum.”
İbnüddüğünne:
“Ey Ebubekir (r.a.), senin gibi bir zat, ne yurdundan çıkar,
ne de çıkarılır. Bir hakikattir ki, sen, herkeste bulunmayan (en değerli) bir
malı ihsan edersin, akrabanı ziyaret edersin, aile efradının yükünü çekersin,
misafiri ağırlarsın, hayır işlere koşarsın. Şimdi ben senin için bir hamiyim. Haydi Mekke'ye dön de, kendi memleketinde Rabbine ibadet
et,” dedi.
Bunun üzerine Ebubekir (r.a.) geri döner. İbnüddüğünne de
kendisine refakat eder. O akşam Mekkeye varan İbnüddüğünne Kureyş ileri
gelenlerine şunları söyledi:
“Ey
Kureyş, Ebubekir (r.a.) gibi muhterem bir zat şüphesiz ki, ne memleketinden darılıp
çıkar, ne de çıkarılmağa mecbur edilir. Ey Kureyş! Siz, şu yüce faziletlere hâiz olan bir adamı memleketinden çıkarmak mı istersiniz? O,
hayır işlere yardım eder, akrabayı ziyaret eyler, aile yükünü çeker, misafiri
ağırlar, kimsede bulunmayan en kıymetli malı ihsan eder.”
Ve
Ebubekir (r.a.)'i himayesine aldı. Kureyş de, İbnüddüğünne'nin Ebubekir (r.a.)'i himayesine
almasını reddetmedi. Hakkındaki bu sözlerini yalanlamadı. Fakat,
İbnüddüğünne'ye şu sözleri söylediler:
“Ebubekir'e söyle. O, bir şeye karışmasın, evinde Rabbine ibadet etsin, namaz
kılsın ne dilerse okusun. Fakat okuduğu ile bize eza vermesin, açıktan
okumasın, çünkü biz, kadınlarımızı ve çocuklarımızı saptırmasından korkarız” dediler.
Ey Râfizî!
“Ebubekir
(r.a.), malını Allah yolunda infak etseydi, Ali (r.a.) hakkında (Hel Etâ) süresi
nazil olduğu gibi, onun hakkında da âyet inmesi
gerekirdi.” diyorsun.
Ey Râfizî!
Daha
önce belirttiğimiz gibi (Hel Etâ)nın nuzulu ile ilgili hadis, uydurmalardandır.
Ayrıca, her meselede âyet inmesi şart
olsaydı, Kur'ân-ı Kerîm'in bir
yirmi misli daha olması gerekecekti.
(Bununla birlikte En-Nûr suresinin 22'ci ve El-Leyl suresinin 17'ci âyetleri
ittifak ile Ebubekir (r.a.) hakkında nazil olmuşlardır. )
Ey
Râfizi,
“Ebubekir'in
(r.a.), namaz için imamete tayini, Âişe (r.a.)'nin işidir.” diyorsan.
Evet,
bu ddian da yaptığın iftira, inad ve mütevatiri inkar
etmene benzer. Bunu kim sana nakletti? Yoksa kitapları yalan ve iftira ile dolu
olan üstadların El-Mufid ve El-Karacikî mi naklettiler? Yoksa bu imamet
birtek farz için mi idi ki, bu naklettiğin dile getirilebilsin? Hayır!... Hayır!.
İlim ve insaf erbabı, Ebubekir'in (r.a.) Hücre-i Nebevî
yakınında, defalarca müslümanlara imamlık yaptığını bilirler. Rasûlullah (sallallahu
aleyhi ve sellem)da, O'nun namazdaki kiraatini işitiyordu. Bu iş hiç de gizli
değildi. Bu imametin Rasûlullah'ın izni ile olduğu tevatür ile sabittir. Bu
konudaki nasslar oldukça çoktur.
Buhârî ve Müslim'de rivayet edildiğine göre,
Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) son hastalığı sırasında Âişe (r.a.)'ye
şöyle buyurdu:
“Babamı ve kardeşini bana çağır da, bir mektup yazayım. Belki
biri bir sevdaya kapılıp, bir müddei davaya kalkar da; ben daha lâyıkım, der,
Lâkin Allah'da, mü'minler de Ebubekir'den başkasını istemezler.”
(Müslim Fedail: 11)
“Bu
Hadis-i Şerif, Rasûlullah'ın
(sallallahu aleyhi ve sellem) kendisinden sonra vuku bulacak hadiseleri haber
verdiğini bildiriyor.
Rasûlullah
(sallallahu aleyhi ve sellem); Allahu Tealâ'nın, Ashabı ve bütün mü'minleri
Ebubekir'e (r.a.) biat edip, O'nun halifeliği üzerine ittifak etmede muvaffak kılacağını
bildiği için, bilahere bu mektubu Ebubekir'e (r.a.) yazmaktan vazgeçmiştir.
Allah (c.c.) bize ve size her dördünü sevmiş bir halde
iken ölümü nasib eylesin.
“Muhakkak Ki, Kişi Sevdiği İle Beraberdir.”
(Buhari Edeb: 96, Birr: 165, Tirmizi Zühd: 50)
İslâm ve Ehl-i Sünnet nimeti üzerine Allah'a hamd
olsun.
Ebede kadar selât ve selâm Resulüne,
akrabasına, ashabına ve temiz zevcelerine olsun.
Müellif,
bu eseri Ebü'l Abbas Ahmed b. Teymiyye'nin “Minhâc es-Sünne” adlı
eserinden derlemiştir. Allah (c.c.) bu yüce imamı, Bağdatlı Şîî
İbnü'l Mutahhar'a karşı olan reddiyyesi ile ehl-i sünnete yaptığı hizmetinden
dolayı yüce cennetlere idhal buyursun.
Kitabın aslı doksan forma kadardır. Onun için
elinizdeki “El-Münteka” bizlerin, kitabın aslı olan “Minhâc es-Sünne”
ise Şeyhül İslâm'ın gayretini gösteriyor. Allah, onu rahmetine gark eylesin.
Âmin...
“El-Münteka”yı Cümâdelûlâ ayında ve hicri sekizyüzyirmidört
senesinde Yusuf eş-Şâfiî -Allah onu rahmet etsin-
istinsah etmiştir.
Allah'a
(c.c.) hamd olsun. O bize kâfidir. O, ne güzel vekildir.
|