RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
20:1 EY İNSAN!
20:2 Bu Kuran'ı sana, seni bedbaht etmek için indirmedik,
20:3 Yalnızca, (Allah'tan) korkan herkese bir öğüt, bir uyarı olsun diye
(indirdik):
20:4 Yeri ve yüce gökleri yaratan Allah katından indirilen bir vahiydir bu.
20:5 O sınırsız rahmet Sahibi ki, mutlak kudret ve hükümranlık tahtına
kurulmuştur.
20:6 Göklerde ve yerde ve bunların arasında ve toprağın altında ne varsa hepsi
O'na aittir.
20:7 Sözü (ister gizle ister) açığa vur, O (insanın) gizli (düşüncelerini de)
bilir, gizlinin gizlisi (duygularını) da.
20:8 Allah ki, kendisinden başka tanrı olmayan O'dur. En güzel, en yüce
nitelikler O'nundur!
20:9 MUSA'NIN başından geçen olaylardan haberin var mı?
20:10 Hani, o (uzakta) bir ateş görmüş ve ailesine: "Siz burada bekleyin; ben
bir ateş gördüm" demişti, "belki size oradan bir tutam kor getiririm; yahut
orada ateşin yanında bir yol gösterici bulurum".
20:11 Fakat ateşe yaklaşınca bir ses ona "Ey Musa!" diye seslendi,
20:12 "Benim, Ben! Senin Rabbin! Öyleyse artık pabuçlarını çıkar! Ve bil ki, sen
iki kez kutlu kılınmış vadidesin.
20:13 Ben seni (kendime elçi olarak) seçtim; öyleyse artık (sana) vahyolunanı
dinle!
20:14 "Gerçek şu ki, Allah Benim; Benden başka tanrı yok; o halde, (yalnız) Bana
kulluk et; ve Beni anmak için salâtta devamlılık ve duyarlık göster!
20:15 "Çünkü, zamanını gizli tutmuş olsam da, herkese, (hayattayken) peşinden
koştuğu şeylere göre hak ettiği karşılık verilebilsin diye, Son Saat mutlaka
gelecektir.
20:16 Bunun içindir ki, onun geleceğine inanmayıp sadece kendi arzularının,
tutkularının peşine düşen kimse seni bu (gerçeğe inanmak)tan alıkoymasın; yoksa,
kendine yazık etmiş olursun!
20:17 "O sağ elindeki nedir, ey Musa?"
20:18 (Musa:) "Bu benim değneğim" dedi, "buna dayanırım; bununla davarıma yaprak
silkelerim; ve başka işlerde de kullanırım onu."
20:19 "Şimdi onu yere at, ey Musa!" dedi.
20:20 Bunun üzerine, (Musa), onu yere attı; bir de ne görsün! hızla akan bir
yılan oluvermişti o!
20:21 "Onu tut" dedi, "ve korkma! Biz onu hemen eski haline döndüreceğiz.
20:22 "Şimdi de elini koynuna sok: herhangi bir uğursuzluğun değil, (Bizim
rahmetimizin) başka bir işareti olarak bembeyaz (ışıldayarak) çıkacaktır;
20:23 ki böylece sana büyük mucizelerimizden bir kısmını göstermiş olalım.
20:24 (Ve şimdi artık) o Firavun'a git; çünkü o, gerçekten her türlü ölçüyü
çiğneyip geçti."
20:25 (Musa:) "Ey Rabbim!" dedi, "İçimi (Senin aydınlığınla) genişlet;
20:26 görevimi bana kolaylaştır;
20:27 dilimdeki düğümü çöz
20:28 ki söyleyeceklerimi tam olarak anlayabilsinler
20:29 ve bana yakınlarımın arasından yükümü paylaşacak bir yardımcı tayin et:
20:30 Kardeşim Harun'u (mesela);
20:31 o'nunla benim gücümü pekiştir
20:32 ve görevimden o'na da pay ver
20:33 ki, (birlikte) Senin yüceler yücesi adını (insanların katında) daha
yükseklere çıkaralım,
20:34 ve Seni sürekli analım!
20:35 Muhakkak ki, Sen bizi bütün varlığımızla görmektesin!"
20:36 (Allah:) "İşte istediğin her şey sana verildi, ey Musa!" dedi.
20:37 "Zaten sana geçmişte bir kere daha lütufda bulunmuştuk;
20:38 hani, annene vahyî buyruğu şöyle esinlemiştik:
20:39 'o'nu bir sandığa koy ve sandığı ırmağa bırak; ırmak o'nu kıyıya
çıkaracaktır; Bana düşman olan biri ve o'na ilerde düşman olacak olan biri o'nu
oradan alıp evlat edinecektir. Ve (böylece daha o çağda) Kendi katımdan kutlu
bir sevgiyle seni kuşattım ki, gözümün önünde yetişip olgunlaşasın.
20:40 Kız kardeşin (Firavun ailesine) gidip de onlara: 'Ona bakabilecek birini
size göstereyim mi? dediği zaman (bunun böyle olmasını Biz takdir etmiştik). Ve
böylece seni yeniden annene kavuşturduk ki onun yüzü gülsün ve (artık)
üzülmesin. Ve (büyüyüp belli bir yaşa vardığın zaman) birini öldürmüştün: Fakat
Biz seni (bu yüzden içine gömüldüğün) tasadan kurtarmış ve seni çeşitli
sınamalardan geçirmiştik. (Bu olaydan) sonra yıllarca Medyen halkı arasında
yaşadın; ve sonunda, (Benim) takdir(im)e uyarak işte (buraya) geldin ey Musa:
20:41 çünkü, Ben seni Kendime (elçi olarak) seçmiştim.
20:42 (Şimdi) sen ve kardeşin, artık Benim mesajlarımla yola çıkın ve sakın Beni
anmakta üşengeç davranmayın:
20:43 İkiniz birlikte doğruca Firavun'a gidin; çünkü o gerçekten her türlü
ölçüyü aşmış bulunuyor!
20:44 Ama onunla yumuşak bir dille konuşun ki, o zaman belki aklını başına
toplar, yahut (böylece, en azından kendisine) gözdağı verilmiş olur."
20:45 (Musa ile Harun:) "Ey Rabbimiz!" dediler, "onun bize düşmanca
davranmasından yahut azgınlık(ta devam) etmesinden korkarız".
20:46 (Allah:) "Korkmayın!" diye cevap verdi, "Şüphesiz (Ben her şeyi) işiterek
ve görerek, sizin yanınızda olacağım.
20:47 Öyleyse artık ona gidin ve deyin ki: 'Biz ikimiz senin Rabbinin
elçileriyiz; bunun için, İsrailoğulları'nın bizimle gelmesine izin ver ve onlara
(artık) sıkıntı çektirme. Biz sana Rabbinden bir mesajla geldik; ve (bil ki
O'nun bahşedeceği) nihaî kurtuluş ve esenlik (yalnızca, O'nun gösterdiği) yolu
izleyen kimselerin olacaktır:
20:48 Çünkü, bakın, (öte dünyada) azabın, hakkı yalanlayıp (ona) sırt
çevirenlerin başına çökeceği bize vahyedildi!"
20:49 (Fakat Allah'ın mesajı kendisine iletilince, Firavun:) "Ey Musa, sizin
Rabbiniz de kimmiş?" dedi.
20:50 (Musa:) "Bizim Rabbimiz, (var olan) her şeye gerçek özünü ve biçimini
veren ve sonra da her şeyi (kendi doğasının gerektirdiği) yola yönelten
varlıktır" diye cevap verdi.
20:51 (Firavun:) "Peki" dedi, "ya önceki kuşakların durumu ne oldu?"
20:52 (Musa:) "Onlar hakkındaki bilgi yalnızca Rabbimin katında, (O'nun,
toplumları bağlı kıldığı) yasalar örgüsünde (yazılı)dır; benim Rabbim asla
yanılmaz ve asla unutmaz."
20:53 SİZİN İÇİN yeryüzünü bir beşik yapan, (hayatınızı kolaylaştırmak için)
onun üzerinde yollar açan, gökten su indiren ve onunla (topraktan) türlü türlü36
bitki çıkaran O'dur;
20:54 (bu,) hem sizin (o toprağın ürünleriyle) beslenmeniz, hem de
hayvanlarınızı otlatmanız (içindir). Şüphesiz, bütün bunlarda akıl sahipleri
için çıkarılacak dersler vardır.
20:55 (şöyle ki:) sizi yerden yarattık; yine ona döndürecek ve sonra ondan
tekrar diriltip çıkaracağız.
20:56 GERÇEK ŞU Kİ, Biz Firavun'u mesajlarımızın hepsinden haberdar kıldık; ama
o bunları yalan saydı ve kabule yanaşmadı.
20:57 (Firavun:) "Ey Musa!" dedi, "Sen sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmaya mı
geldin?
20:58 Madem öyle, biz de sana mutlaka bunun gibi bir sihirle karşılık vereceğiz!
O halde şimdi, aramızda, uygun bir yerde -katılmaktan bizim de, senin de
caymayacağımız- bir buluşma günü tayin et!"
20:59 Musa: "Bayram günü olsun, buluşma gününüz; ve (o gün) kuşluk vaktinde
ahali toplansın" diye cevap verdi.
20:60 Bunun üzerine Firavun (danışmanlarıyla görüşmek üzere) çekildi, kuracağı
düzeni kurup tasarladı ve günü gelince (buluşma yerinde) boy gösterdi.
20:61 Musa onlara: "Yazıklar olsun size!" dedi, "Allah'a karşı (böyle) yalan
uydurmayın; yoksa O müthiş bir azapla sizin kökünüzü kazır; zaten (böyle) bir
yalan uyduran kimse baştan kaybetmiş demektir!"
20:62 (Firavun ve adamları) yapacakları şey konusunda aralarında tartıştılar,
fakat konuşmalarını gizli tuttular;
20:63 şöyle diyorlardı (birbirlerine): "Bu iki sihirbaz sihir yoluyla sizi
ülkenizden çıkarmak ve geleneksel yaşama tarzınızı ortadan kaldırmak istiyorlar.
20:64 Bunun içindir ki, (ey Mısırlı sihirbazlar) düzenleyeceğiniz oyuna iyi
karar verin ve tek bir güç olarak boy gösterin; çünkü, bugün üstün gelen
gerçekten başarmış olacaktır!"
20:65 (Büyücüler) Musa'ya: "Ey Musa!" dediler, "(önce) sen mi atacaksın (asânı),
yoksa ilk atan biz mi olalım?"
20:66 (Musa:) "Hayır, (önce) siz atın!" karşılığını verdi. Ve derken onların
ipleri ve asâları, yaptıkları sihir marifetiyle, o'na hızla akıyorlarmış gibi
göründü;
20:67 öyle ki, bu yüzden Musa'nın içinde bir korku belirdi.
20:68 (Fakat o'na:) "Korkma!" dedik, "Sonunda üstün gelecek olan sensin!
20:69 (Şimdi) sağ elindeki (asâyı) at, bu (senin attığın) onların düzenlediği
her şeyi yutacaktır: (çünkü) onların bütün yaptığı sihirden ibaret; ve zaten
sihirbaz, hangi amacı güderse gütsün, asla başarıya ulaşamaz!"
20:70 (Ve sonuç Musa'ya bildirdiğimiz gibi oldu,) bunun üzerine büyücüler
saygıyla hemen yere kapandılar; ve "Biz artık Musa ile Harun'un Rabbine
inanıyoruz!" diye çığrıştılar.
20:71 (Firavun:) "Ben size izin vermeden mi o'na inandınız?" dedi, "Mutlaka size
sihirbazlığı öğreten ustanız o olmalı! Ama bu ihanetinizden ötürü, hiç şüpheniz
olmasın, çoğunuzun ellerini ayaklarını kesivereceğim; ve yine hiç şüpheniz
olmasın ki, pek çoğunuzu da hurma kütüğüne asacağım ki, böylece hangimizin
azapta daha zorlu ve daha sürekli olduğunu iyice anlayasınız!"
20:72 Berikiler: "Bize gelen hakkın apaçık belirtilerini ve bizi yaratan varlığı
bırakıp asla seni tercih edecek değiliz! Artık (hakkımızda) nasıl bir yargıda
bulunacaksan bulun: sen ancak bu dünya hayatında (geçerli) yargılarda
bulunabilirsin!
20:73 Bize gelince, açıkçası biz, hatalarımızı ve bize sihir alanında zorla
yaptırdığın şeyleri bağışlaması umuduyla Rabbimize inandık: çünkü Allah (umut
bağlananların) en hayırlısı ve en kalıcısıdır".
20:74 KİM Kİ (Hesap Günü) Rabbinin huzuruna günahkarca davranışlar üzere
çıkarsa, bilsin ki, onu cehennem beklemektedir: orada ne ölür, ne de hayata
kavuşur.
20:75 Oysa, (Rabbinin huzuruna) dürüst ve erdemli davranışlar ile mümin olarak
çıkan kimseye gelince, (öte dünyada) en yüksek makamlar işte böylelerinin
olacaktır:
20:76 içlerinde sonsuza kadar yaşayacakları, vadilerinde derelerin, ırmakların
çağıldadığı âsûde hasbahçeler!.. İşte budur, kendini arındıranları bekleyen
karşılık.
20:77 VE GERÇEK ŞU Kİ, (zamanı gelince) Musa'ya: "Kullarımla beraber geceleyin
yola çık ve onlara denizin ortasında kupkuru (güvenli) bir yol tutuver;
arkanızdan yetişirler diye korkup kaygılanma" diye vahyettik.
20:78 (Musa İsrailoğulları'yla beraber yola koyulunca) Firavun, ordularıyla
onların peşine düştü, ama sonunda onları içine alıp boğması mukadder olan deniz
onları yutuverdi.
20:79 Çünkü Firavun halkını saptırmış ve (onlara) doğru yolu göstermemişti.
20:80 Ey İsrailoğulları! (Böylece) sizi düşmanınızın elinden kurtardık ve
(sonra) Sina Dağı'nın sağ yamacında sizinle bir andlaşma yaptık; ve size kudret
helvası ve bıldırcın indirdik;
20:81 (ve şöyle dedik:) "Size rızık olarak verdiğimiz temiz ve hoş şeylerden
yiyin ama bunda ölçüyü aşmayın; yoksa, gazabıma uğrarsınız; Benim gazabıma
uğrayan kimse, bilin ki, gerçekten kendini bütünüyle yıkıma sürükleyen
kimsedir!"
20:82 Bununla birlikte, yine unutmayın ki, pişman olup doğru yola dönen, imana
erişip dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan ve bundan sonra da doğru yolda
yürüyen kimse için gerçek bağışlayıcı Benim.
20:83 (VE ALLAH Musa'ya:) "Kavmini geride yalnız bırakacak kadar seni tez canlı
kılan nedir, ey Musa?" dedi.
20:84 (Musa:) "Ben Seni hoşnut etmek için, ey Rabbim, Sana varmakta tezlik
gösterirken, onlar benim izimde yürüyorlar" dedi.
20:85 (Allah:) "Öyleyse bil ki" dedi, "senin yokluğunda Biz kavmini sınadık; ve
Sâmirî onları yoldan çıkardı."
20:86 Bunun üzerine Musa öfke ve üzüntüyle dolu olarak kavminin yanına döndü (Ve
onlara:) "Ey kavmim!" diye çıkıştı, "Rabbiniz size güzel bir söz vermemiş miydi?
Peki, bu söz(ün gerçekleşmesi) size çok mu uzak göründü? Yoksa, Rabbinizin
gazabına uğramanıza mı karar verildi ki bana verdiğiniz sözden böyle döndünüz?"
20:87 "Sana verdiğimiz sözden biz kendi isteğimizle dönmedik; fakat (Mısır)
halkı(nın kirli) zinet yükleriyle yüklüydük; ve bu yüzden onları (ateşe) attık;
aynı şekilde Sâmirî de (kendininkini) attı."
20:88 Fakat sonra, (onların Musa'ya anlattıklarına göre, Sâmirî) onlara (erimiş
altından), böğüren bir buzağı heykeli yapıp çıkardı; ve bunun üzerine onlar da
(birbirlerine:) "İşte sizin tanrınız da, Musa'nın tanrısı da budur; ne var ki, o
(geçmişini) unuttu!" dediler.
20:89 Peki, görmüyorlar mıydı ki, (bu heykel) onlara cevap veremez; onlara ne
zarar verebilir, ne de bir yarar sağlayabilir?
20:90 Oysa, (Musa daha dönmeden) önce Harun, onlara: "Ey kavmim!" demişti, "Bu
(put)la çok kötü bir biçimde ayartılmaktasınız; çünkü, unutmayın, sizin Rabbiniz
O sınırsız rahmet Sahibidir! Öyleyse, bana uyun ve emrime itaat edin!"
20:91 (Ama) onlar: "Asla" dediler, "Musa bize dönünceye kadar o'na tapınmaktan
vazgeçmeyeceğiz!"
20:92 (Ve Musa döndüğünde:) "Ey Harun!" dedi, "Bunların yoldan çıktığını
gördüğün halde, seni tutan neydi?
20:93 (Neydi, onları terk edip) beni izlemekten (seni alıkoyan)? Yoksa, (bile
bile) benim emrime karşı mı geldin?"
20:94 (Harun:) "Ey anamın oğlu!" dedi, "Saçımdan sakalımdan tutma! Gerçek şu ki,
ben senin, 'Bak işte, İsrailoğulları'nın arasına ayrılık soktun; sözüme riayet
etmedin! demenden korktum".
20:95 (Musa:) "Peki, ya senin amacın neydi, ey Sâmirî?" dedi.
20:96 "Ben onların göremediği bir şeyi gördüm; ve bu yüzden, Elçi'nin
öğretilerinden bir tutam aldım ve onu fırlatıp attım; içimde bir şey böyle
(yapmaya) itti beni."
20:97 (Musa:) "Git artık" dedi (ona), "ama şunu bil ki, bundan böyle hayat
boyunca 'Bana dokunmayın! demekten ibaret olacaktır senin payına düşen! (Öte
dünyada ise) hiç kuşkusuz, kaçıp kurtulamayacağın bir yazgı beklemektedir seni!
Şimdi bak, kendini her şeyinle adayarak tapındığın şu düzmece tanrına: onu nasıl
yakacağız ve sonra toza toprağa çevirip nasıl denize savuracağız!
20:98 (Size gelince, ey İsrailoğulları!) Sizin biricik tanrınız, kendisinden
başka tanrı olmayan Allah'tır; sınırsız bilgisiyle her şeyi kuşatan O'dur!"
20:99 İŞTE sana geçmişte olup bitenlerin mahiyetinden de böyle (bir üslup
içinde) bahsediyoruz; çünkü katımızdan hatırlatıcı bir öğreti bahşettik sana.
20:100 Ondan yüz çeviren herkes, hiç şüphe edilmesin ki, Kıyamet Günü'nde
sırtında (ağır) bir yük taşıyacaktır;
20:101 ebediyyen bu yük altında kalacaktır böyleleri; (bir bilseler,) onlar için
Kıyamet Günü'nde ne kötü bir yük olacak bu!
20:102 O Gün ki, sûra üflenir; o Gün ki, suçlu olanları, gözleri (korku ve
şaşkınlıktan) donuklaşmış olarak bir araya toplayacağız;
20:103 birbirleriyle fısıldaşarak: "(Dünyada) on (günden) fazla kalmadınız
(değil mi)?" diye soracaklar.
20:104 İçlerinden en kavrayışlısı: "(Orada) sadece bir tek gün kaldınız!" dediği
zaman onların birbirlerine (şaşkınlıktan) neler diyeceklerini de, şüphesiz en
iyi Biz biliriz.
20:105 VE SANA (Kıyamet Günü'nde) dağları(n ne olacağını) soracaklar. O zaman
(onlara) de ki: "Rabbim onları toza toprağa çevirip savuracak,
20:106 yeri dümdüz ve çıplak bir hale getirecek,
20:107 (öyle ki) orada ne kıvrım ne de tümsek göreceksin".
20:108 O Gün herkes, kendisinden kaçıp kurtulmak kabil olmayan bir davetçinin
peşinden gider; ve tüm sesler o sınırsız rahmet Sahibi'nin huzurunda saygıyla
kısılır; öyle ki yalnızca cansız-baygın bir uğultu işitirsin.
20:109 O Gün, hakkında sınırsız rahmet Sahibi'nin izin verdiği, sözünden hoşnut
olduğu kimseden başkasına kayırmanın, arka çıkmanın bir yararı olmayacaktır.
20:110 (Çünkü) O, insanların gözleri önünde olanı da, onlardan saklı tutulanı da
bütünüyle bilmektedir, ama onlar O'nu bilgice asla kuşatamazlar.
20:111 Ve var olan her şeyin kaynağı-dayanağı olan O kendine yeterli ebedî-diri
varlık önünde (o Gün) yüzler saygı ve hicapla eğilir; ve zulmün yüküyle yüklü
olanın soluğu kesilir, gücü tükenir.
20:112 Buna karşılık, inanıp da dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan
kimseye gelince: böyle birinin, haksızlığa uğramaktan ya da (hak ettiği
karşılıktan) yoksun bırakılmaktan korkmasına hiçbir sebep yoktur.
20:113 İŞTE BÖYLECE bu (vahyî mesajı) Biz sana Arap diliyle (ifade edilmiş) bir
hitabe olarak indirdik; ve onda her türden uyarıyı apaçık dile getirdik ki,
insanlar Bize karşı sorumluluk bilinci taşısınlar; yahut bu (kitap) onlarda
yepyeni bir bilinç uyanıklığı meydana getirsin.
20:114 Öyleyse, (bil ki) Allah, var olan her şeyin ötesindeki yüceler yücesidir;
mutlak ve nihaî egemenlik sahibi, mutlak ve nihaî Gerçek'tir; dolayısıyla,
Kuran'ın vahyi sana bütünüyle ulaştırılmadan önce onun hakkında (görüş
bildirmekte) tezlik gösterme; fakat (daima) "Ey Rabbim, benim ilmimi artır!" de.
20:115 VE GERÇEK ŞU Kİ, biz Âdem'e önceden buyruğumuzu ulaştırmıştık; ne var ki
o bunu unuttu; o'nu, yaratılışındaki amaçta azimli ve gayretli bulmadık.
20:116 (Şöyle ki:) Biz meleklere, "Âdem'in önünde yere kapanın!" dediğimiz
zaman, İblis'in dışında, onların hepsi yere kapandı; (İblis bunu yapmaya)
yanaşmadı;
20:117 ve bunun üzerine Âdem'e: "Ey Âdem!" dedik, "Gerçek şu ki, bu senin ve
eşinin düşmanıdır; öyleyse, dikkat edin, sizi (bu) hasbahçeden çıkarıp da seni
bedbaht kılmasın.
20:118 (O hasbahçe ki,) orada acıkmaman ve kendini çıplak hissetmemen
sağlanmıştır;
20:119 keza, orada susamaman ve güneşin sıcaklığından etkilenmemen de
sağlanmıştır".
20:120 Ne var ki, Şeytan o'na sinsice fısıldayarak: "Ey Âdem!" dedi, "Sana
sonsuzluk ağacını ve (dolayısıyla) hiç çökmeyecek bir hükümranlığı(n yolunu)
göstereyim mi?"
20:121 Ve böylece her ikisi de o ağac(ın meyvesin)den yediler; bunun üzerine
çıplaklıklarının farkına vardılar ve bahçeden topladıkları yapraklarla
üzerlerini örtmeye çalıştılar. Ve (böylece) Âdem Rabbine karşı geldi ve
dolayısıyla ciddî bir hataya düşmüş oldu.
20:122 Ama sonra Rabbi (yine de) o'nu (Rahmetiyle) seçip ayırdı; o'nun tevbesini
kabul etti ve o'na doğru yolu gösterdi;
20:123 (yani onlara şöyle) dedi: "Birbirinize düşman olarak hepiniz topluca inin
bu (safiyet/arınmışlık) makamından! Bununla birlikte, muhakkak ki, size Benden
doğru-yol bilgisi gelecektir: kim ki Benim doğru-yol öğretimi izlerse yoldan
sapmayacak ve bedbaht olmayacaktır.
20:124 Ama kim ki Beni anmaktan yüz çevirirse, bilsin ki, onun dar bir hayat
alanı olacaktır; ve Kıyamet Günü onu kör olarak kaldıracağız".
20:125 (Böyle biri, Kıyamet Günü'nde:) "Rabbim, ben gören biriyken beni niçin
kör olarak kaldırdın?" diye soracak.
20:126 (Allah da ona:) "Şunun için," diye cevap verecek, "sana mesajlarımız
gelmişti de sen onları gözardı etmiştin; ve bugün de aynen öyle gözardı
edileceksin!"
20:127 Çünkü, kendi elindekileri boşa harcayan ve Rabbinin mesajlarına inanmayan
kimseleri Biz işte böyle cezalandıracağız; ve (böylelerinin) ahirette (çekeceği)
azap, gerçekten de, (azapların) en zorlusu olacaktır!
20:128 PEKİ, bu (hakkı inkar eden) kimseler, yurtlarında gezip dolaştıkları
kendilerinden önce gelip geçmiş kuşaklardan nicesini helak ettiğimizi görerek
bundan kendileri için bir ders çıkarmadılar mı? Oysa, bu olguda, akıl sahipleri
için mutlaka çıkarılacak dersler vardır!
20:129 Rabbinin (her günahkara tevbe için tanınan) belirli süre konusunda
önceden verilmiş bir kararı olmasaydı, (günah işleyenlerin derhal
cezalandırılması) kaçınılmaz olurdu.
20:130 Bunun içindir ki, (hakkı inkar eden)ler ne derlerse desinler, sabret; ve
güneşin doğmasından ve batmasından önce Rabbinin sınırsız kudret ve yüceliğini
övgüyle an; ve gecenin bazı saatlerinde ve gündüzün belli vakitlerinde yine
Rabbinin kudret ve yüceliğini an ki hoşnutluğa, esenliğe erişesin.
20:131 Ve sakın, pek çoklarına, (sadece) onları sınamak için, avunsunlar diye
verdiğimiz dünya hayatına mahsus şu ya da bu parlaklığa, görkeme gözünü dikme;
çünkü Rabbinin (sana) sağladığı rızık, daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
20:132 Yakınlarına da salâtı emret ve sen de bunda devamlı, sebatlı ol. (Fakat
unutma ki) Biz senden (Bizim için) rızık sağlamanı istemiyoruz; (tersine,) senin
rızkını veren Biziz. Ve gelecek, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyan
kimselerin olacaktır.
20:133 YİNE DE (hakka karşı kör olanlar): "(Muhammed) Rabbinden bize bir mucize
getirseydi ya!" deyip duruyorlar. (Fakat) zaten onlara, eski yazılı belgelerde
bulunması gereken konularda (bu ilahî mesajın doğruluğunu gösteren) açık bir
delil gelme-di mi?
20:134 Çünkü, eğer bu (ilahî mesajı vahyetmeden) önce onları (cezalandırıcı) bir
azapla helak etseydik, (Hesap Günü'nde): "Ey Rabbimiz, keşke bize bir elçi
gönderseydin de (ahirette böyle) alçalıp gözden düşeceğimize Senin mesajlarına
uysaydık!" demekte gerçekten de (haklı olurlardı).
20:135 De ki: "Herkes (geleceğin kendilerine getireceği şeyi) ümitle
beklemektedir; öyleyse siz de bekleyin, bakalım; çünkü kimlerin düz yolu
seçtiğini ve kimlerin doğru yolu bulduğunu yakında göreceksiniz!"
« Önceki | Fihrist | Sonraki »