![]() |
İkinci Şuadan |
Haşir münasebetiyle bir suâl:
Kur'ân'da mükerreren
1 hem
2 fermanları gösteriyor ki, haşr-i âzam bir anda, zamansız vücuda
geliyor. Dar akıl ise, bu hadsiz derece harika ve emsalsiz olan meseleyi iz'an ile kabul
etmesine medar olacak meşhud bir misal ister.
Elcevap: Haşirde ruhların cesetlere gelmesi var; hem cesetlerin ihyası var; hem cesetlerin inşası var. Üç meseledir.
BİRİNCİ MESELE
Ruhların cesetlerine gelmesine misâl ise, gayet muntazam bir ordunun efradı istirahat için her tarafa dağılmışken, yüksek sadalı bir boru sesiyle toplanmalarıdır.
Evet, İsrafil'in borusu olan sûru, ordunun borazanından geri olmadığı gibi,
ebedler tarafında ve zerreler âleminde iken, ezel cânibinden gelen, 3 hitabını işiten ve
ile cevap veren ervahlar, elbette
ordunun neferatından binler derece daha musahhar ve muntazam ve mutîdirler. Hem değil
yalnız ruhlar, belki bütün zerreler dahi bir ordu-yu Sübhânî ve emirber neferleri
olduğunu gayet kat'î burhanlarla Otuzuncu Söz ispat etmiş.
İKİNCİ MESELE
Cesedlerin ihyası misâli ise, çok büyük bir şehirde, şenlik bir gecede, birtek merkezden yüz bin elektrik lâmbaları âdeta zamansız bir anda canlanmaları ve ışıklanmaları gibi, bütün küre-i arz yüzünde dahi, birtek merkezden yüz milyon lâmbalara nur vermek mümkündür. Madem Cenâb-ı Hakkın elektrik gibi bir mahlûku ve bir misafirhanesinde bir hizmetkârı ve bir mumdarı, Hâlıkından aldığı terbiye ve intizam dersiyle bu keyfiyete mazhar oluyor. Elbette, elektrik gibi, binler nuranî hizmetkârlarının temsil ettikleri hikmet-i İlâhiyenin muntazam kanunları dairesinde, haşr-i âzam tarfetü'l-ayında vücuda gelebilir.
ÜÇÜNCÜ MESELE
Ecsâdın def'aten inşasının misâli ise:
o Bahar mevsiminde, birkaç gün zarfında, nev-i beşerin umumundan bin derece ziyade olan umum ağaçların, bütün yapraklarıyla beraber, evvelki baharın aynı gibi, birden mükemmel bir surette inşaları ve yine umum ağaçların umum çiçekleri ve meyveleri ve yaprakları, geçmiş baharın mahsulâtı gibi, berk gibi bir sür'atle icadları...
o Hem o baharın mebdeleri olan hadsiz tohumcukların, çekirdeklerin, köklerin birden, beraber intibahları ve inkişafları ve ihyaları, hem kemiklerden ibaret olarak, ayakta duran emvât gibi bütün ağaçların cenazeleri, bir emirle def'aten "ba'sü bâde'l-mevt" sırrına mazhariyetleri ve neşirleri, hem küçücük hayvan taifelerinin hadsiz efratlarının gayet derecede san'atlı bir surette ihyaları, hem bilhassa sinekler kabilelerinin haşirleri ve bilhassa daima yüzünü, gözünü, kanadını temizlemekle bize abdesti ve nezafeti ihtar eden ve yüzümüzü okşayan, gözümüz önündeki kabilenin bir senede neşr olan efradı, benî Âdemin Âdem zamanından beri gelen umum efradından fazla olduğu halde, her baharda sair kabilelerle beraber birkaç gün zarfında inşaları ve ihyaları, haşirleri, elbette kıyamette ecsâd-ı insaniyenin inşasına bir misâl değil belki binler misâldirler.
Evet, dünya dârülhikmet ve âhiret darülkudret olduğundan, dünyada Hakîm,
Mürettib, Müdebbir, Mürebbî gibi çok isimlerin iktizasıyla, dünyada icad-ı eşya
bir derce tedrici ve zamanla olması, hikmet-i Rabbâniyenin muktezasıyla olmuş.
Âhirette ise, hikmetten ziyade kudret ve rahmetin tezahürleri için, maddeye ve müddete
ve zamana ve beklemeye ihtiyaç bırakmadan, birden eşya inşa ediliyor. Burada bir
günde ve bir senede yapılan işler, âhirette bir anda ve bir lemhada inşasına
işareten, Kur'ân-ı Mucizü'l-Beyan
4 ferman eder.
Eğer haşrin gelmesini gelecek baharın gelmesi gibi kat'î bir sûrette anlamak istersen, haşre dair Onuncu Söz ile Yirmi Dokuzuncu Söze dikkatle bak, gör. Eğer baharın gelmesi gibi inanmazsan, gel, parmağını gözüme sok!
AMMA BİR DÖRDÜNCÜ MES'ELE olan mevt-i dünya ve kıyamet kopması ise:
Bir anda bir seyyare veya bir kuyruklu yıldızın emr-i Rabbânî ile küremize, misafirhanemize çarpması, bu hanemizi harap edebilir: On senede yapılan bir saray bir dakikada harap olması gibi.