Yirmi Dokuzuncu Lem'a'nın Tercümesi - s.750

Sen her kusurdan münezzehsin. Şânın ne büyük, burhanın ne müzeyyen, ne kadar zâhir ve bâhirdir Senin!

Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Biz Sana lâyık bir ibadetle kulluk edemedik, ey bütün melâikenin ve bütün zevilhayatın ve bütün anâsır ve mahlûkatın kemâl-i itaat ve imtisal ve intizam ve ittifak ve iştiyakla ettikleri bütün ibadetlerin mercii olan Mâbud!

Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Biz Sana lâyık bir tesbihatla Seni tesbih ve tenzih edemedik, ey "Kendisini hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık bulunmayan ve yedi gök ve yer ve içindekiler tarafından tesbih edilen"1 Zât!

Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Gök ve yer, bütün masnuatının bütün tesbihatıyla ve bütün mahlûkatının bütün tahmidatıyla, Seni hamdinle tesbih eder.

Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Yer ve gök, bütün peygamberlerinin ve bütün velîlerinin ve bütün meleklerinin-salât ve selâmın onlar üzerine olsun-bütün tesbihatıyla Seni hamdinle tesbih eder.

Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Kâinat, Habib-i Ekreminin (a.s.m.) bütün tesbihatıyla ve Resul-ü Âzamının bütün tahmidatıyla-efdal-i salâvat ve etemm-i teslimatın onlar üzerine olsun-Seni hamdinle tesbih eder.

Sen her kusurdan münezzehsin öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihatının sadâlarıyla bu kâinat Seni hamd ile tesbih eder. Evet, tesbihatının sadâlarıyla asırları dalga dalga ve milletleri bölük bölük çınlatan odur. Allahım, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihat sadâlarını, kıyamet gününe kadar kâinatın sayfalarında ve zamanın yapraklarında daim kıl.


Yirmi Dokuzuncu Lem'a'nın Tercümesi - s.751

Sen her kusurdan münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın âsâr-ı şeriatıyla dünya seni hamd ile tesbih eder. Allahım, dünyayı kıyamet gününe kadar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın diyanetiyle dünyayı kıyamet gününe kadar müzeyyen kıl.

Sen her kusurdan münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla dünya Senin azamet-i kudretinin arşı altında bir sâcid olarak Seni hamd ile tesbih eder. Allahım, dünyayı kıyamet ve diriliş gününe kadar Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla, bütün aktarıyla hep böyle konuştur.

Sen her kusurdan münezzeh öyle bir Zât-ı Zülcelâlsin ki, her yerde ve her zamanda bütün mü'min erkekler ve bütün mü'min kadınlar, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın lisanıyla seni hamd ile tesbih eder. Allahım, erkek ve kadın bütün mü'minleri, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihatının sadâlarıyla kıyamet gününe kadar hep böyle konuştur.

Üçüncü Fasıl

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Vâhid-i Ehad ki, zıddan, nidden, şerikten pâk ve berîdir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Kadîr-i Ezelî ki, kendine muîn ve vezir edinmekten pâk ve berîdir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Kadîm-i Ezelî ki, sonradan vücuda gelen ve zeval bulup giden mevcudata müşabehetten pâk ve berîdir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Vâcibü'l-Vücud ki, nazîri mümteni, Ondan başka herşeyin varlığı ve yokluğu müsavi, kendisi ise mümkinatın mahiyetleri icabı olan kusurlardan pâk ve berîdir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Zât-ı Zülcelâl ki, "Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O herşeyi hakkıyla işiten Semî' ve herşeyi hakkıyla gören Basîrdir"2 ve kàsır ve hatâlı vehimlerin her türlü tasavvurâtından pâk ve berîdir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Zât-ı Zülcelâl ki, "Göklerde ve yerde en yüce sıfatlar Onundur. O kudreti herşeye galip olan Azîz ve hikmeti herşeyi kuşatan Hakîmdir"3 ve nâkıs ve bâtıl akidelerin her türlü tavsifatından pâk ve berîdir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Kadîr-i Mutlak ki, aczden ve ihtiyaçtan pâk, berî ve müstağnîdir.


Yirmi Dokuzuncu Lem'a'nın Tercümesi - s.752

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. Onun zâtında ve sıfâtında ve ef'âlinde kusurdan ve noksandan pâk ve berî olduğuna kâinatın kemâlâtı şahittir. Çünkü kâinatta kemal ve cemal namına ne varsa, hads-i sâdıkla ve kat'î burhanlarla ve vâzıh delillerle sabittir ki, o kemal ve cemalin hepsi, o münezzeh Zâtın kemaline nisbetle bir zayıf gölgeden ibarettir. Zira tenvir ancak nuranîden gelir, başka türlü olamaz. Aynaların faniliğine ve mazharların seyyaliyetine rağmen cemal ve kemalin devam etmesi bunu gösterdiği gibi; eâzım-ı beşerden meşrepleri muhtelif, keşfiyatları müttefik pek büyük bir cemaatin icmâ ve ittifakıyla da sabittir ki, kâinattaki kemâlât, Zât-ı Vâcibü'l-Vücudun envâr-ı kemâlinin bir gölgesidir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O ezelî, ebedî ve sermedî Zât-ı Zülcelâl ki, sonradan vücuda gelip teceddüd ve tekâmüle tâbi olan mevcudatın lâzımı olan tagayyür ve tebeddülden pâk ve berîdir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Hâlık-ı Kevn ve Mekân ki, kesif ve kesir ve mukayyed ve mahdud olan maddî varlıkların lâzımı olan tahayyüz ve tecezzîden pâk ve berîdir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Kadîm-i Bâkî ki, hudus ve zevalden pâk ve berîdir.

Celâl sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O Vâcibü'l-Vücud ki, doğurmak ve doğurulmaktan, başka varlıkların vücuduna girmek ve onlarla birleşmekten, hasr ve tahdit edilmekten, kendisine yakışmayan ve vücub-u vücuduna münasip düşmeyen ve ezeliyet ve ebediyetine muvafık olmayan şeylerden pâk ve berîdir.

Onun celâli pek yücedir ve Ondan başka ilâh yoktur.