l90l'de Konya'nın Sarıveliler kasabasında doğdu. Çeşitli hocalardan
dersler aldı. Bekir Haki Efendi de hocalarındandır. Eski adalet bakanlarından
Sedat Çumralı ile samimi bir arkadaştı. Üstad Bediüzzaman'ı İstanbul, Emirdağ
ve Isparta'da ziyaret etmişti. Kardeşi Dr. Tahir Barçın'a Üstad Bediüzzaman'ı
gösterip tanıştırmıştı. Mustafa Barçın'ın Arapçadan tercüme edilmiş bazı İslâmi
eserleri vardır.
İstiklâl marşımızın şairi Mehmed Âkif Beyin Fatih
Sarıgüzel'de dünyaya geldiği evin yerinde bugün Barçın Apartmanı
yükselmektedir.
Barçın Apartmanının sahibi Dr.Tahir Barçın'ın evinde
senelerce, her hafta Çarşamba okunan Risale-i Nur derslerine devam etmiştik.
Merhum doktor ağabeyimiz, kendilerine, Mütareke senelerinde ilk defa ağabeyi
Mustafa Barçın'ın Bediüzzaman'ı gösterdiğini ve bir kitabını okuması için
verdiğini anlatmıştı. Mustafa Barçın'ın Fatih Camiinin güney taraflarındaki
medreselerde gördüğü Bediüzzaman'ı kendisine tanıttığı günleri hasretle
anlatırdı.
Doktor Tahir Barçın ağabeyimizin vefatından yıllar sonra,
ağabeyi Mustafa Barçın'ı Feneryolu'ndaki evinde ziyaret etmiştim. Bu
ziyaretlerim esnasında aziz hatıralarını da dinleyerek tesbit etmiştim.
Kendileri Üstad Bediüzzaman'ı l920'lerde gördüğü gibi daha
sonraki Cumhuriyet yıllarında Emirdağ ve Isparta'da da ziyaret edip
görüşmüşlerdi.
"Aradığım adam
mutlaka budur"
Anlattığı hatıralardan şunları tesbit edebilmiştim:
"Bizler Konya'da talebeydik. O günlerde duymuştum:
Kürdistan'da bir talebe varmış, okuduğunu unutmazmış,çok büyük bir âlimmiş. 'On
bir Buçuk' isimli bir eseri varmış (Divan-ı Harb-i Örfi) diyorlardı. Ben de
'Keşke bu zat bizim Konya taraflarına gelse de bir görsek' derdim arkadaşlara.
Sonra üç-dört sene sonra İstanbul'a gelmiştim. Yine bu harika zatı
düşünüyordum. O zamanlarda tramvay Edirnekapı'ya kadar gidiyordu. Bir gün Fatih
otobüs durağında tramvaydan bir zat indi. Külahlı, ayaklarında çizmeler,
sırtında bir kürk, belinde kılıç gibi uzun bir kamasıyla hemen dikkati
çekiyordu. İçime bir ilham geldi, 'Aradığım adam mutlaka budur' diye bir
düşünce geldi içime. Bu zatın peşinden gitmeye başladım:
"Yavaş yavaş Fatih medresesine çıktık. Medrese'de
yüksek tahsil yapan Vanlı Nimetullah vardı. Nimetullah, Van'dan beri Üstad
Bediüzzaman'ı tanıyormuş. Beraber arkasından Üstad'ın odasına girdik. Fırsat
bekliyoruz, oturup konuşmak istiyorum, ellerini öpmek istiyorum. Medreseden beş
altı talebe arkadaş daha geldi. Onlar da Üstada karşı çok hürmetkârlardı. Orada
ellerini öperek hemen oturdum. Biraz konuşup, tanıştık. Koltuğunda bir takım
kitaplar vardı. Bu kitaplardan bir kaç tanesini bana verdi, Bu kitaplardan herkese
birer tane "hediyemdir" diye dağıttı. Bunların içinde
İşarat'ül-İcaz'ı hatırlıyorum. O zamanlar İstanbul İngiliz işgali altındaydı,
herhalde sene l920-2l günleriydi.
"İslâma hizmet
eden bu zata sen de hizmet et"
"Uzun zamanlar sonra Adana'da murakıp olarak vazife
yapıyordum. Üstad Bediüzzaman Emirdağ'da bulunduğunu öğrenmiştim. Kardeşim Dr.
Tahir Barçında Emirdağ'da vazife yapıyordu. Kardeşime Üstad'ı ziyaret etmesini,
hürmet etmesini yazmıştım. "İslâma hizmet eden bu zata sen de hizmetkâr
olacaksın' diye bildirmiştim. Böyle bir zatı Allah size nasip etti, elinden
gelen bütün gayreti göster, bu büyük zattan istifade et' diye bildirmiştim.
***
"Bir ara Antalya'da müdürlüğüm vardı, o tarafa
geçerken Emirdağ'a uğradım. Üstad'ı ziyaret ederek ellerini öptüm. O zamanlarda
Demokratlar çıkmıştı. İslâmî havalar biraz kuvvetlenmişti. Üstad bana, ziyaret
edip çıktıktan sonra merhum Osman Çalışkan ile bir hırkasını giymem için hediye
olarak göndermişti.
***
"Daha sonraları Isparta'da vaaz etmiştim. Bu vaazdan
sonra da Üstad'ın ziyaretine gitmiştim. Kendilerinin hizmetlerine Bayram ve bizim
ermenekli Ziver (Zübeyir), bakıyorlardı. Yanlarında uzun kalmak istiyordum.
Kurduğumuz Sönmez neşriyatıyla alâkalı bazı şeyler soracaktım. Ama kendileri
çok rahatsızlardı. Beni hemen tanıdı, Dr. Tahir Barçın'ın ağabeyi olduğumu
ifade ettiler, yanındaki talebelerinin vasıtasıyla konuşabildik. Hasta
yatıyordu. Bizlerin hizmeti için dualar etti.
"Çantay:
Yıllar Bediüzzaman'ı haklı çıkardı"
"Geçmiş günlerde ben Balıkesir'de Hasan Basri
Çantay'ı ziyaret etmiştim. Merhum Çantay, 'İlk mecliste Bediüzzaman ne kadar
haklıymış, biz hocalar Üstad Bediüzzaman'ı desteklemedik ve yalnız bıraktık.
Biz hocalar Bediüzzaman biraz fazla gidiyor, diye kendilerine mani olmaya
çalışmıştık. Kendilerini durdurmak için, aman fazla ileri gitme diyerek,
ceketinin eteğini çekmiştik. Bizler biraz da korkuyorduk. Bediüzzaman çok
pervasızdı. Hiç kimseden çekinip korkmuyordu. Ama yıllar geçinci Bediüzzaman'ın
ne kadar haklı olduğunu gördük, bizlere hakkını helâl etsin" dedi.
Merhum Doktor Barçın, ağabeyi Mustafa Barçın'dan duyduğu bu hatırayı Emirdağ'ında Üstad Bediüzzaman'a anlattığı zaman, Bediüzzaman "Maşaallah, maşaallah demek hocalar benim otuz sene evvel söylediklerime yeni gelmişler, madem öyledir, ben de onlara hakkımı helâl ediyorum" diyor.