l320'de Burdur'da doğdu. Babasının adı Emir, annesinin adı
Âdile, Lakabı: Burdurlu Hacı Fatma. Van-Gevaş'ta oğlu Abdullah'ın yanında
kalıyordu.
"Sakın, ona
görünme, Görünürsen gider"
Bediüzzaman Hazretlerini 23 yaşlarında Burdur'da
oturdukları zaman görmüş, hizmetinde bulunmuş. Bediüzzaman Hazretleri o
zamanlar kendilerine bir adet Delâil-i Hayrat hediye etmişti.
Bediüzzaman'la ilgili hatırasını şöyle anlatıyor:
"Molla Said, Burdur'a gelmişti, ilk gelişleriydi. O
zaman bizim Burdur'da üç katlı bir evimiz vardı. Kocam Eyüb Bey o zaman Molla
Said'i bizim evde misafir etti. En üst katı ona tahsis ettik. Evimiz Burdur'un
Yenci mahallesindeydi.
"Bizim evde dokuz ay kaldı. Kaldığı bu dokuz ay
zarfında hep Kur'ân okurdu. Yanında
sadece bir tane kitabı vardı: Kur'ân-ı Kerim. Ziyaretine gelenleri
çoktu. Arkasında namaz kılarlardı. Birgün Valinin adamları da geldiler, Valinin
kendisini ziyaret edeceğini söylediler. Bediüzzaman bunu kabul etmemişti. Ben
öyle tahmin ediyorum ki, Vali onu kötü niyetle ziyaret etmek istemişti, o da
kabul etmemişti Valiyi. Vali bir daha da gelmemişti.
"Yine bizde kaldığı zamanlarda birgün benim binbaşı
olan dayım Hacı Hamdi Bey bize gelmişti, etli bir yemek yapmıştık. Sofrayı
kurduk. Dayım ellerini yıkamadan sofraya oturdu, ardından da eti dağıtmaya
başladı. Molla Said, hemen müdahale ederek ellerini yıkadıktan sonra
dağıtmasını istedi. Dayım kalktı, ellerini yıkadıktan sonra sofraya tekrar
oturdu.
"Bir gün Üstad, beyimden evin hamamını sordu, o da
gösterdi Bunun üzerine beyime bir sarı lira verdi. Karşılıksız hiç birşey
yapmazdı.
"Sabaha kadar namaz kılardı, sabah namazından sonra
öğleye kadar
kimseyi kabul etmezdi. Daha sonra ziyaretçiler gelirdi. Dokuz ay kendisine
hizmet ettim, çamaşırlarını yıkar, sofrasını sererdim. Başını kaldırıp da hiç
bana bakmazdı. Kocam bana, 'Sakın, ona görünme. Görünürsen gider' derdi.
Bediüzzaman'ın
ahiret bacısı
"Dokuz ay kaldıktan sonra bir gün gitti, Divanbaba
(Delibaba) Camiinde kaldı. Bir gün
çorap giymeden yanına girmiştim. Tahminime göre bu sebepten bizim evi terk
etmişti.
"Benim için, 'Çok temiz kalbli' derdi. 'Seni dünya
âhiret kardeşliğine kabul ettim' diyordu.
"Birgün yine bana şöyle demişti 'Eğer ben Cennetlik
olursam, senin elinden tutup Cennete götüreceğim.'
"Sakalı yoktu, her gün traş olurdu. Çok temizdi.
Üzerinde bir cübbesi vardı, başına kenarları işlemeli bir sarık sarardı.
"Birgün yine beni çağırmıştı, sarığını bana verdi,
'Çocuğunun beline bağla' dedi. Bizim o zamanlar çocuğumuz hiç olmuyordu, daha
sonra oldu. Ben çocuğumun oluşunu yine onun duasına ve himmetine bağlıyorum.
Daha sonra o sarığı akrabalardan birisinin felçli olan çocuğunun beline
bağlaması için vermiştik. Onlarda kaldı.
"Ben şimdiden torunlarıma, ölürken mezar taşıma aynen
şöyle yazmalarını istiyorum. 'Bediüzzaman'ın âhiret bacısı Hacı Fatma Seyhan'ın
ruhuna el-Fatiha...'
"O zamanlar eniştemin bir post namazlığı vardı. Ben
Üstad'a vermek istedim, ama onlar razı değillerdi, ben yine verdim. O zaman da
Üstad hiç birşeyden haberi yoktu, postun benim olduğunu biliyordu. Tam ben
postu sarıp verirken almadı, 'Belki enişten razı olmaz' diyerek geri çevirdi.
Ben de eniştelerime kızarak post namazlığı tekrar onlara geri götürdüm.
"Onu günlerce anlatsam doymam, o çok büyük bir zattı.
Şimdi ben 9l yaşındayım, bakın çok dinçim. Hep onun himmet ve duasıdır. Allah
ondan razı olsun.
"Daha sonra bize çok mektup yazardı. Mektuplarında kendisine karşı yapılan haksızlıklardan bahsederdi. Keçe külah takardı, Burdur'a sürgün olarak geldiğini söylerdi."