Son Şahitler 1.Cild s. 316
Hacı Hafız
MEHMED AVŞAR
l877'de Isparta'nın Sav köyünde dünyaya gelen Hacı Hafız
Mehmed Avşar, l5 Ocka l947'de vefat etmiştir. Kastamonu ve Emirdağ
mektuplarında kendisinden söz edilmektedir.
Hacı Hafız Efendi, Üstad Bediüzzaman'ın Barla'ya mecburi
ikametini işitince oğlunu Barla'ya gönderir. Selâm ve hürmetlerini, ellerinden
öptüğünü ve kendisine dua etmesi isteğini arzettirir.
Üstadımız, oğluna hitaben der ki. "Baban askerlik
yapmadığı için bilmez. Askerlikte karavanayı uzatmayınca yemek vermezler. O da
bize seher vaktinde dua etsin, biz de ona dua ederiz."
Selamın cevabı gelince, hakikaten askerlik yapmayan bu zat
bütün gücüyle Nurları yazmaya ve neşre başlar.
Bu zatın Sav köyünde Risale-i Nur'lara sahip çıkması,
köyde kadın-erkek, çoluk-çocuk herkesin Risale-i Nur'la meşgul olmasına vesile
olmuştur.
Sav Camiinin mezarlığında medfun bulunan Hacı Hafız'ın
gayretleri, Nur'larda Sav köyünün "medrese-i nuriye" olarak
isimlendirilmesini netice vermiştir.
Kastamonu mektuplarından birisinde Bediüzzaman kendisinden
şu şekilde bahsetmektedir:
"Medrese-i nuriyenin mürşidi, müessesi ve müdebbiri
Hacı Hafız kardeşimizin bu defa üçüncü olarak bir teberrükünü gördük. Tâ
Barla'da iken tatlı lokmaların kerametli, âcib bereketi ve Isparta'da İktisat
Risalesi'ni tatlılaştıran iki buçuk okka balın harika bir hadiseye sebebiyet
vermesi, şimdi ben tahmin ediyorum, o bal da onun imiş. Fakat tam tahattur
edemiyorum. Bu üçüncü defa da, pek mübarek ve masum hatırlarını ve
iltifatlarını temsil eden ve parçalanmayan bir hediye göndermiş. Onun hatırı
için, altmış senelik bir kaide-i hayatiyemi kırdım."
l947 kışında, Hacı Hafız'ın vefatını, Savlı Nur talebeleri
Kastamonu'da bulunan Bediüzzaman'a bildirmişler. O da bu mektuba şöyle cevap
vermiştir:
"Sizleri ve umum Risale-i Nur şakirdlerini ve
bilhassa medrese-i nuriyenin talebelerini ve bilhassa o merhumun akrabalarını,
medrese-i nuriyenin mübarek üstadı Hacı Hafız Mehmed'in vefatı münasebetiyle
taziye ediyoruz. Ve Nur'lar hesabına bütün ruh-u cânımızla biz dünyada kaldıkça
ona dua-yı rahmet etmeye ve Hafız Ali ve Hasan Feyzi ortasında daima bütün
manevî kazançlarımıza hissedar etmeye kat'î karar verdik.
"O çok ehemmiyetli ve Nur hizmetinde muvaffakiyetli
merhum o mübarek zat, mükemmel vazifesini bitirip, yüzer manevî evlât
hayrü'l-halef bırakıp gitti ve terhis olduğu rahmet ve istirahat âlemine
çekildi. Aynı zamanda büyük üstadlarımın dairesine kazançlarımı bağışladığım
zaman Hafız Ali, Hafız Mehmed, Mehmed Zühtü ve Savlı Ahmed ve Hasan Feyzi
içinde ihtiyarım olmadan Hacı Hafız Mehmed daha hayatta iken on günden beri
onların içinde görüyorum. Derdim, 'Vefat edenler içinde bu da bulunsun.
İlişmedim. Hem hayatta olanlar içinde, hem üstadlar dairesinde bulunmasına
hayret ederdim. Şimdi bu mektubunuzdan anlaşıldı ki, onun halisane kudsî
hizmetinin bir kerameti olarak vefatını ihsas ediyordu. Hafız Ali, Hasan Feyzi
ortasında makamım var, diye iş'ar ediyordu. Cenab-ı Hak onun defter-i âmâline
Sav medrese-i nuriyesinde okunan ve yazılan risalelerin harfleri adedince ruhuna
rahmetler ve kabrine nurlar ihsan eylesin. Âmin. Ve aynı sistemde tam
hayru'l-halef mahdumu Hafız Mehmed ve hafidi Ahmet Zeki'yi onun vazifesinin
idamesine muvaffak eylesin. Âmin. Ve onların umumuna sabr-i cemîl
eylesin."
(II.Emirdağ Lâhikası, s.l98)