S- Cenâze
ne demektir?
C- Ruhsuz
bedene, yani ölen kişiye cenâze denir.
Rahmetli
Nasrettin Hoca, eski püskü cübbesi ile bir cemiyete gitmiş, hiç
kimse yüzüne bakmamış. Bunu içine sindiremeyen hoca, evine gitmiş
ve en yeni cübbesini giyerek tekrar cemiyete gitmiş.
Bu defa hocayı
kapıda karşılamışlar, içeri almışlar ve en üst köşeye oturmasını
rica etmişler. Hoca hemen cübbesini çıkarmış ve "Bu iltifatlar
sana, sen otur" diye cübbesini oraya koymuş.
Makam, mevki
ve servet sahibi olan kişilere yapılan iltifatlar da gerçekte
onların ruhlarına yapılan iltifatlardır. Çünkü bir kişinin işi,
gücü, serveti, makamı, mevkii ve yetkisi ne olursa olsun, ruhu
bedenden ayrıldığı anda adı cenâze olur ve sonra bir çukura atılır.
Her canlı
ölecektir. Her canlı ölümü tadacaktır. Bu değişmeyen ve değiştirilemeyen
ilâhî kanun ve kuralın gereği herkes ecel şerbetini içecektir.
Ruhla sonsuzlaştırılan
ve akılla bilinçlendirilen insanlar, ölüm gerçeğini gözardı edemezler.
Sevgili Peygamberimiz;
"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz ve öldüğünüz gibi kabirden kalkarsınız."
buyurmuştur.
Atalarımız;
"Su testisi, su yolunda kırılır." demişlerdir.
Alkol, kumar,
fuhuş ve uyuşturucu bağımlılarının, çıplak dansözlerin ve şarkıcıların,
namaz kılarken ve Kur'an okurken öldükleri görülmemiştir.
Allah'ın
rızasını isteyenlerin, îmanla ölmek isteyenlerin, Cennet'i ve
Cemâlullah'ı isteyenlerin, Allah'ın dinine sımsıkı sarılmaları
ve İslâmi kurallara göre yaşamaları zorunludur.
S-Ölüm halindeki
kişiye, yakınları nasıl yardımcı olabilirler ?
C-Hasta,
yüzü kıble'ye gelecek şekilde sağ yanına çevrilir veya ayakları
kıble'ye doğru olmak üzere sırt üstü yatırılır ve yüzü kıble'ye
doğru olması için başının altına yastık konulur.
Rahmet meleklerinin
hastanın yanına gelebilmesi için odadaki resim ve heykel türü
şeyler dışarı atılır. Âdet ve nifas halinde olan kadınların dışarı
çıkması daha uygun olur.
Sevgili Peygamberimiz;
"Mevtâlarınıza (ölüm halindeki hastalara) Kelime-i Tevhîd'i (Lâ
ilâhe illallah) telkin ediniz" , "Bir kimsenin dünyadaki son sözü
"Lâ ilâhe illallah" olursa, Cennet'e gider" buyurmuştur.
Hastanın
son sözünün Kelime-i Tevhid olması ve Âhiret'e îmanla gidebilmesi
için, yakınlarından veya sevdiği kişilerden biri, ara sıra, yavaş
yavaş ve hastanın işiteceği ve anlayacağı bir şekilde "Lâ ilâhe
illallah Muhammedün Resûlullah" der.
Ağır hastaya
bunu söylemesi teklif edilmez.
Ölüm halindeki
kişi Kelime-i Tevhîd'i bir defa söyler ve sonra başka dünya sözü
konuşmazsa yeterlidir.
Hastanın
ağzına ara sıra zemzem suyu, zemzem suyu yoksa başka su, kaşık
veya pamukla damlatılır.
Hastanın
yanında "Yâsin" okunması çok sevaptır. Rahmet melekleri gelir,
hastanın sıkıntı ve harâreti azalır ve hasta çok rahatlar.
Ölüm halindeki
hastanın yanında bağırmak, çağırmak ve sesli ağlamak çok zararlıdır.
Hastanın aklını karıştırır ve son nefesini etkiler.
Takdir olunan
vakit gelince, sayılı nefesler tükenince, Allah'ın emri ile Azrâil
canını alır ve hasta ölür.
Yakınlarından
biri, "Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillah" diyerek ölen kişinin
gözlerini kapatır. Ağzı açık kalmaması için geniş bir bezle alt
çenesi yukarıya doğru çekilerek başının üstünden bağlanır. Fazla
çamaşırları çıkarılır, kolları yana ve ayakları aşağı doğru uzatılır
ve üzeri örtülür.
Ölü için
yapılması gereken işlerin tümüne "Techiz", yıkanmasına "Gasil",
kefenlenmesine "Tekfin", önce musallâya ve oradan kabre taşınmasına
"Teşyi" ve son olarak kara toprağa gömülmesine "Defin" denir.
Bütün bu
işlerin yapılması, hayatta bulunan müslümanlara kifâye yolu ile
farzdır. Bir kısım müslümanlar, bu işlemleri yapınca, diğerleri
sorumluluktan kurtulur. Aksi halde hepsi günahkâr olur.
S-Kimlerin
cenâzesi yıkanır ?
C-Ölen kişinin
müslüman olması şarttır. İslâm inancına ters düşenlerin, İslâm'a,
Kur'ân'a saldıranların ve Kur'an'daki ilâhî hükümlere karşı olanların
cenâzeleri yıkanmaz.
Ölen kişinin
bedeninin yarıdan fazlasının bulunması veya yarısı ile birlikte
başının bulunması şarttır.
Bir bedenin
parçaları toplansa ve ancak yarısı veya daha azı bulunsa, bunlar
bir organ hükmünde oldukları için, yıkanmadan bir beze sarılır
ve toprağa gömülürler.
Ölü doğan
bebeklerle, organları tam teşekkül etmiş (belirginleşmiş) olan
düşükler de yıkanırlar, ancak bunların cenâze namazı kılınmaz.
S-Cenâze
nasıl yıkanır ?
C-Cenâzenin
yıkanması, hayatta olan insanların yıkanması gibidir. Yıkanmasını
ve gusül abdestini almasını bilen herkes, cenâzeyi yıkayabilir.
Cenâze yıkamanın özel duâları ve özel usülleri yoktur.
Ölen kişiyi
en yakınlarından birinin yıkaması daha iyidir. Ölen erkeği eşi
de yıkayabilir. Çünkü, 4 ay 10 gün iddette bekleyeceğinden, eşinin
nikâhında sayılır. Erkek ise ölen eşini yıkayamaz, bedenine bakamaz
ve dokunamaz.
Yıkanacak
olan cenâze, teneşirin üstüne konur, tüm çamaşırları çıkarılır
ve göbeği ile dizleri arası bir örtü ile kapatılır.
Cenâzeyi
yıkayacak olan kişi, eline bez sararak önce ölen kişinin edep
yerlerini yıkar.
Sonra yüzünden
başlayarak güzelce abdest aldırır. Ağzına ve burnuna su vermeyip,
bir bez parçası veya pamukla dudaklarını ve burnunu mesh eder.
Sonra ılık
su ve sabunla önce başını ve ön tarafını yıkar. Sonra sol tarafa
çevirip, sağ yanını yıkar ve sağ tarafa çevirip sol yanını yıkar.
Cenâzeyi
baştan ayağa bir defa yıkamak farz ve üç defa yıkamak sünnettir.
Sonra cenâze
arkasına yaslanılarak oturtulur ve hafifçe karnına basılır. Eğer
necâset gibi bir şey çıkarsa, yalnızca edep yerleri temizlenir.
Tekrar abdest aldırmaya ve tekrar yıkamaya gerek yoktur.
Yıkanan cenâze
bir havlu ile kurulanır ve son gömleği (giysisi) olan kefenine
sarılır.
Cenâzenin
saçı taranmaz, tırnakları kesilmez. Koltuk altı ve kasık kılları
traş edilmez.
Yıkanamayacak
derecede yanan veya derisi, etleri dökülen cenâzeler, üzerine
su dökülerek yıkanır.
|