Yedi Açıdan NAMAZ

 
 
 

Mezara Defin

 
 

S-Ölen kişi, mezara doğru götürüldüğünü bilir mi ?

C-Ölen kişi kendisini kimlerin yıkadığını, tabutunu kimlerin taşıdığını, namazını kimlerin kıldığını çok iyi bildiği gibi mezara doğru götürülmekte olduğunu ve kendisini bekleyen mezarını da bilir ve görür.

Buhâri'deki bir hadiste; "Eğer cenâze, sâlih (iyi) bir kişi ise, "accilûni, accilûni" (beni çabuk götürün) diye yalvarır." buyuruluyor.

Cennet bahçesine dönüşen mezarını açık ve net bir şekilde gören ve mezarından gelen Cennet kokularını alanlar, tabutunu taşıyanlara, beni çabuk götürün, diye sürekli yalvarırlar.

Ancak, bu dünyada aldananlar, ölümü unutanlar ve çağdaşlık adına haramlara dalanlar..

Cehennem çukuruna dönüşen mezarlarını görünce, beni nereye götürüyorsunuz diye ağlamaya ve bağırmaya başlarlar. İş işten geçtikten sonra, bu ağlama neye yarar ki ?

S-Cenâze mezara nasıl indirilir ?

C-Mezara varıldığında, tabut mezarın kıble tarafında yere bırakılır ve işi olanların dışındakiler yere oturur.

Cenâzeyi en yakınlarının mezara indirmesi ve bunların arasında sâlih ve takvâ olanların tercih edilmesi daha iyidir.

Kadını ancak mahremleri mezara indirebilirler. Ölen kadının mahremi yoksa, kocası ve diğer müslümanlar indirirler.

Cenâze, kıble tarafından mezara indirilir. Cenâzenin yüzü kıble'ye gelmek üzere sağ yanı üzerine mezarına konur.

Cenâzeyi indirenler, "Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillah" diye din kardeşlerini kara toprağa teslim ederler. Cenâzenin yanları toprakla desteklendikten sonra, kerpiç veya tahtaları dizilir ve üzeri toprakla örtülür.

Mezara kürek veya avuçla toprak atanlar, ilk atışta "Minhâ haleknâküm" (Sizi topraktan yarattık), ikinci atışta "Ve fîhâ nuîdüküm" (Sizi toprağa iâde edeceğiz) ve üçüncü atışta "Ve min'hâ nuh'ricîküm târeten uhrâ" (Sizi tekrar topraktan çıkaracağız) anlamındaki âyetleri okurlar.

Defin işi tamamlandıktan sonra, ölen kişinin ilk şoku atlatıp mezara alışıncaya kadar yakınlarının ve sevdiği kişilerin bir müddet mezarın çevresinde oturmaları ve ölen kişi için duâ ve istiğfar etmeleri müstehabtır. "İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn" (Az yaşa, çok yaşa, sonun kara toprak)

Akciğer kanserine yakalanan ve hayattan ümidini kesen nişanlı bir kız, ölüm yatağında şunları yazmış :

Anne beni kaldır gezdir,

Tabutuma güller dizdir,

İçinizde ömrüm azdır,

Beni destanlara yazdır.

Penceremde siyah perde,

Yeni düştüm ben bu derde,

Ben bu dertten ölür isem,

Nasıl yatam kara yerde?

Yatağımda yata yata,

Etrafıma baka baka,

Ciğerlerim parçalandı,

Doktor, hapı yuta yuta.

Sandığımın kapağı yok!

Dertlerim çok, dermanı yok!

Gelme doktor, gelme doktor,

Bu derdimin dermanı yok.

Bu gün günler, salı, pazar,

Yaralarım durmaz, azar,

Söylemeyin nişanlıma,

Zavallı aklını bozar.

Sandığımı açtırsınlar,

Çeyizimi çıkarsınlar,

Çeyizimin parasıyla,

Bir çeşmecik yaptırsınlar.