S-Ölen kişi,
mezara doğru götürüldüğünü bilir mi ?
C-Ölen kişi
kendisini kimlerin yıkadığını, tabutunu kimlerin taşıdığını, namazını
kimlerin kıldığını çok iyi bildiği gibi mezara doğru götürülmekte
olduğunu ve kendisini bekleyen mezarını da bilir ve görür.
Buhâri'deki
bir hadiste; "Eğer cenâze, sâlih (iyi) bir kişi ise, "accilûni,
accilûni" (beni çabuk götürün) diye yalvarır." buyuruluyor.
Cennet bahçesine
dönüşen mezarını açık ve net bir şekilde gören ve mezarından gelen
Cennet kokularını alanlar, tabutunu taşıyanlara, beni çabuk götürün,
diye sürekli yalvarırlar.
Ancak, bu
dünyada aldananlar, ölümü unutanlar ve çağdaşlık adına haramlara
dalanlar..
Cehennem
çukuruna dönüşen mezarlarını görünce, beni nereye götürüyorsunuz
diye ağlamaya ve bağırmaya başlarlar. İş işten geçtikten sonra,
bu ağlama neye yarar ki ?
S-Cenâze
mezara nasıl indirilir ?
C-Mezara
varıldığında, tabut mezarın kıble tarafında yere bırakılır ve
işi olanların dışındakiler yere oturur.
Cenâzeyi
en yakınlarının mezara indirmesi ve bunların arasında sâlih ve
takvâ olanların tercih edilmesi daha iyidir.
Kadını ancak
mahremleri mezara indirebilirler. Ölen kadının mahremi yoksa,
kocası ve diğer müslümanlar indirirler.
Cenâze, kıble
tarafından mezara indirilir. Cenâzenin yüzü kıble'ye gelmek üzere
sağ yanı üzerine mezarına konur.
Cenâzeyi
indirenler, "Bismillâhi ve alâ milleti Resûlillah"
diye din kardeşlerini kara toprağa teslim ederler. Cenâzenin yanları
toprakla desteklendikten sonra, kerpiç veya tahtaları dizilir
ve üzeri toprakla örtülür.
Mezara kürek
veya avuçla toprak atanlar, ilk atışta "Minhâ haleknâküm"
(Sizi topraktan yarattık), ikinci atışta "Ve fîhâ nuîdüküm"
(Sizi toprağa iâde edeceğiz) ve üçüncü atışta "Ve min'hâ
nuh'ricîküm târeten uhrâ" (Sizi tekrar topraktan çıkaracağız)
anlamındaki âyetleri okurlar.
Defin işi
tamamlandıktan sonra, ölen kişinin ilk şoku atlatıp mezara alışıncaya
kadar yakınlarının ve sevdiği kişilerin bir müddet mezarın çevresinde
oturmaları ve ölen kişi için duâ ve istiğfar etmeleri müstehabtır.
"İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn" (Az yaşa, çok yaşa, sonun
kara toprak)
Akciğer kanserine
yakalanan ve hayattan ümidini kesen nişanlı bir kız, ölüm yatağında
şunları yazmış :
Anne beni
kaldır gezdir,
Tabutuma
güller dizdir,
İçinizde
ömrüm azdır,
Beni destanlara
yazdır.
Penceremde
siyah perde,
Yeni düştüm
ben bu derde,
Ben bu dertten
ölür isem,
Nasıl yatam
kara yerde?
Yatağımda
yata yata,
Etrafıma
baka baka,
Ciğerlerim
parçalandı,
Doktor, hapı
yuta yuta.
Sandığımın
kapağı yok!
Dertlerim
çok, dermanı yok!
Gelme doktor,
gelme doktor,
Bu derdimin
dermanı yok.
Bu gün günler,
salı, pazar,
Yaralarım
durmaz, azar,
Söylemeyin
nişanlıma,
Zavallı aklını
bozar.
Sandığımı
açtırsınlar,
Çeyizimi
çıkarsınlar,
Çeyizimin
parasıyla,
Bir çeşmecik
yaptırsınlar.
|