Halit Ertuğrul
Öğretmenlikte Yeni Teknikler
TİMAŞ YAYINLARI
İçindekiler
Önsöz (Bir Başarı Öyküsü) ........... 7
Özel Bir Teşekkür ............ 10
Kitap Hakkında ......... 11
Her Öğretmen Bu Kitabı Okumalıdır ........... 13
Suçlusun Öğretmenim ........... 17
Öğretmen Olmak Bir Ayrıcalıktır ........... 21
Bir Öğretmen Önce Kendini Bilmelidir .......... 31
Öğretmenlik Sevgi Mesleğidir ........... 37
Öğretmenliğe Hazır Olun .......... 48
Öğrencilerle İyi iletişim Kurun ............ 55
Sınıf içi Kurallarını Öğrencilerle Birlikte Oluşturun ....... 62
Hoşgörülü Bir Öğretmen Olun ........... 66
Öğrencilerinizi Sıkmayın .......... 72
Kendinizi Denetleyin ........... 76
Olaylara İyi Yönünden Bakın .......... 80
Öğretmeden Önce Öğrenmeyi Öğrenin ......... 88
Öğrencilerinizi Suçlamayın ........... 96
Sınıf Yönetiminde Yeterli Olun ......... 101
Sabırlı Olun ........... 109
Öğrenme Nasıl Olmaktadır? ......... 114
Sınıf Ortamını Öğretime Hazırlayın .......... 122
Sevilmeyen Yönünüzü Yenileyin .......... '...129
Davranış Bozukluğu Olan Öğrencilerle Özel Bir iletişim Kurun .......... 134
Davranışlarınızla Örnek Olun ........... 141
ideal Bir Öğretmen Olun ............ 149
Güldürün Ama Komik Olmayın .......... 157
Etkili Konuşmayı Öğrenin .......... 161
Başarılı Öğretmenler Kimlerdir? .......... 171
Öğrencilerinize Okuma ve Araştırma Alışkanlığı Kazandırın .......... 176
Öğrencilerinizi Övün ............ 184
Ders işlemede, Kendinize Özgü Bir Model Oluşturun ......... 188
Cezayı, Uyarıcı ve Öğretici Olarak Kullanın ......... 196
Ödülü, Ödül Olmaktan Çıkarmayın ........... 205
Sınav Korkusunu Kaldırın .......... 210
Disiplinin Olumlu Davranış Olduğunu Unutmayın ........ 218
Kendinizi Motive Edin ......... 227
Öğrencileri Motive Edin .......... 230
Mesleğinizi Stresli Hale Getirmeyin ......... 236
Rehber Öğretmen Olmaya Çalışın ......... 244
Gülücükler Dağıtın ............. 253
Velilerle Dostluk ilişkileri Kurun .......... 257
Moral Değerlerini Güçlü Tutun ......... 262
Sonuç ................. 267
Faydalanılan Kaynaklar .............. 269
Önsöz
(Bir Başarı Öyküsü)
Çok sevdiğimiz, çok saydığımız, çok kıymetli hocam Halit Ertuğrul Bey,
Eşimle birlikte yazıyoruz bu mektubu size...
Mektup yazma fikri eşimden geldi. Yüz yüze söyleyemediğimiz duygularımızı,
kâğıda dökmeye çalıştık. Mutlu dünyamızın oluşmasındaki o büyük katkınızı
bilmenizi istedik. Onun için bu mektubu yazıyoruz.
Eşimle birlikte aynı okulda çalışıyoruz. Bildiğiniz gibi eşim Türkçe öğretmeni,
ben de Sosyal Bilgiler öğretmeniyim. Bizlere dört yıl emek verdiniz. Bu
emeklerinizi ve bizler için nasıl çırpındığınızı düşündükçe, öğrencilerimize
daha iyi nasıl faydalı oluruz, diye uykularımız kaçıyor. Allah razı olsun hocam,
bu azmi sizden aldık.
Yine bize ısrarla yapmamızı istediğiniz akademik çalışmaya da başladık. Hem eşim
hem de ben yüksek lisans yapıyoruz. Bizim yüksek lisansa başlamamız
meslektaşlarımız arasında bize önemli bir ayrıcalık getirdi. İnşallah iyi bir
bilim adamı ve örnek bir eğitimci olarak çalışmalarımızı sürdüreceğiz.
Okul hayatımızı hatırlarsınız. Beni motive etmek ve okumaya teşvik etmek için az
mı benimle ilgilendiniz. Kaç defa odanıza çağırdınız, çay içirdiniz. Kaç defa
evinize yemeğe götürdünüz. Yani okulu bırakıp, gitmeye niyetlendiğim sırada beni
bırakmadınız ve yeniden beni okula kazandırdınız
Bunları, bu iyiliklerinizi nasıl unuturum. Çok ağır maddî sorunlarıma karşı bana
nasıl destek olduğunuzu asla unutmam. Siz beni hayata bağlayan ve eğitime
kazandıran bir insansınız. Bunun için ben de iyi bir öğretmen olup, sizin bana
olan hakkınızı bu şekilde ödemek istiyorum.
Nişanlılık ve evlilik başlarında da çok büyük sorunlar yaşamıştık. Gerek eşimin,
gerekse de benim ailem bu işe karşıydı. Temeli ise, imkansızlık ve farklı
yörelerin çocuğu olmamızdı. Ama biz birbirimizi seviyorduk. Ve ayrılmaya da
niyetimiz yoktu. Allah bin kere razı olsun. Araya girip, bu problemimizi de
çözdünüz. Bunun için eşim size hep dua eder.
Dağınık, başıboş ve vurdumduymaz hayatımızı sizlerin ve kitaplarınızın sayesinde
düzelttik.
Sevgili Hocam,
Gerek eşimin ve gerekse de benim, okulda da ayrıcalığımız var. Başarılarımızla
bütün gözleri kendimize çevirdik. Bu başarıda ise, sizin tavsiyeleriniz ve hele
Öğretmenin Başarı Kılavuzu isimli eserinizin çok büyük payı var.
Tavsiyeleriniz bize ışık oldu. inanın hocam, bize çok değerli bilgiler
vermişsiniz ve çok önemli öğretmenlik pratikleri öğretmişsiniz. Hepsinden de
önemlisi insan ilişkileri...
Meslektaşlarım ve okul yönetimi ile çok iyiyiz. Onlarla ilişkileri iyi
götürmeye; öğrencilerimizi anlamaya, seviyelerini bulmaya ve problemlerini
çözmeye çalışıyoruz. Bunun için öğrenci velileriyle sık sık görüşüyoruz.
Cumartesi gününü "danışma günü" ilân ettik. O gün problemleri olan
öğrencilerimiz ve öğrenci velileriyle görüşüyoruz. Tabi ki bunun için de çok
okuyoruz. Sizin o ünlü sözünüzü unutmadık "Okutmayı bilen insan, okuyan
insandır."
Hocam sizi evimize davet etmek istiyoruz. Gelirseniz bize dünyaları
bağışlarsınız. Hele eşim Adım Adım Evlilik kitabınızı okuduktan sonra mutlaka
sizi görmek istiyor. Ne olur bizi kırmayın.
Eşimle birlikte en iyi dileklerimizi ve en temiz dualarımızı sunuyoruz. Allah
sizi başarılarla dolu bir ömürde, mutlu ve huzurlu etsin.
Ellerinizden öpüyoruz.
Erkan - Mine Ay gün
S?^"3"
Özel Bir Teşekkür
Çok Kıymetli Hocam,
Bana dört yıl emek verdiniz- Çok değerli bilgilerinizi, deneyimlerinizi ve
pratiklerinizi paylaştınız- Daha da önemlisi öğretmenlik mesleğini sevdirdiniz
ve milletime hizmet etme duygusunu kazandırdınız.
Bunun için binlerce teşekkürler ve dualar.
Bize olan bu büyük emeğinizi, bu kutsal bayrağı ömür boyu büyük bir onurla
taşıyarak ödemeye çalışacağımdan emin olun.
Hürmetlerimle, ellerinizden öperim.
Ahmet Karabay
Kitap Hakkında
Yirmibeş yılı geçen meslek yaşamımda okuttuğum binlerce öğrencim, bugün öğretmen
olarak hizmet vermektedirler. Gerek bu öğrencilerimden, gerekse de
okuyucularımdan öğretmenliğe dair sayısız mektuplar almaktayım.
Bana ulaşan mektuplar genellikle ya eğitim problemlerim, ya da uygulamalardaki
tıkanıklığı yansıtmakta; zaman zaman da, başarılardan ve güzel gelişmelerden söz
etmektedir.
Bu tür mektuplar, hem ülkemiz eğitiminin, hem de öğretmenlerimizin güzel bir
görüntüsü ve belgesi niteliğindedir.
işte, "Son Gelişmelerle Öğretmenlikte Yeni Teknikler" ismiyle kaleme alınan bu
kitap; öğretmenlerin benimle paylaştıkları eğitim problemleri ve bunların çözüm
önerilerinden oluşmaktadır.
inanıyorum ki bu çalışmadan her öğretmen mutlaka istifade edecek, yaşadığı
birçok eğitim probleminin cevabını kitabımızda bulacaktır. Bir anlamda da
öğretmenliği yeniden keşfedip, o hayranlığı yeniden yaşayacaktır.
Buyurun... Hayırlı Olsun.
Halit Ertuğrul
Her Öğretmen Bu Kitabı Okumalıdır
Niçin her öğretmen bu kitabı okumalıdır?
Bunun cevabını bulabilmeniz için, aşağıdaki sorulara cevap vererek, mini bir
değerlendirme yapmanız gerekmektedir. O zaman neden bu kitabı okumanız
gerektiğini çok iyi anlayacaksınız.
14 SON GELİŞMELERLE
Öyleyse, buyurun...
1. Kendinizi ve yeteneklerinizi yeteri kadar tanıyor musunuz? Evet / Hayır
2. Öğretmenliği bir yaşam şekli olarak mı seçtiniz? Evet / Hayır
3. Öğretmenliğin kendine has hazzını ve mutluluğunu hissediyor musunuz?
Evet / Hayır
4. Öğretmenliği bir hizmet mesleği olarak görüyor musun? Evet / Hayır
5. Öğretmenlik heyecanı rüyalarınızı süslüyor mu? Evet / Hayır
6. Öğretmenlik mesleğinde kendinizi yeterli görüyor musunuz?
Evet / Hayır
7. iyi bir öğretmen davranışı sergiliyor musunuz? Evet / Hayır
8. Bir öğretmende bulunması gereken disiplin ve hoşgörüye sahip misiniz?
Evet / Hayır
9. Kendinizi yenilemek için, plânlı bir çalışma yürütüyor mu- • sunuz? ' Evet /
Hayır
10. Bilgi ve iletişim teknolojisinden yararlanmada istenilen düzeyde misiniz?
Evet / Hayır
11. Güzel ve etkili konuşma metotlarını kullanıyor musunuz? Evet / Hayır
ÇOCUK EĞİTİMİNDE YENİ TEKNİKLER
15
12. Öğrencileri tanıma, problemleriyle özel olarak ilgilenme ve onlara her
konuda yardımcı olma konusunda gerekli çalışmayı yapıyor musunuz?
Evet / Hayır
13. Kişisel eksikliklerinizi gidermek için özel bir çabanız var mı? Evet / Hayır
14. Tecrübeli öğretmenlerin ve uzmanların deneyimlerinden yararlanıyor musunuz?
Evet / Hayır
15. Toplumda saygın bir yeriniz var mı? Evet / Hayır
16. Öğrenci verileriyle iyi bir diyalog içinde misiniz? Evet / Hayır
17. Okul yönetimi ve mesai arkadaşlarınızla seviyeli bir ilişki kurmaya özen
gösteriyor musunuz?
Evet / Hayır
18. Kendinizi problem çıkaran değil de, problem çözen bir kişi olarak görüyor
musunuz?
Evet / Hayır
19. "Bir bilen" aramak yerine, "bir bilen" olmak için bir çalışmanız var mı?
Evet / Hayır
20. Egitim-öğretim ilkelerini ve metotlarını, konulara ve öğrenci seviyesine
göre iyi uyguladığınızı düşünüyor musunuz? Evet / Hayır
21. Ders işleme tekniğinizi yeterli buluyor musunuz? Evet /Hayır
re
16
SON GELİŞMELERLE
22. Ders plânı hazırlama ve uygulama konusunda gerekli titizliği gösteriyor
musunuz?
Evet / Hayır
23. Öğretimin değerlendirilmesinde, ödül ve ceza konusunda yeterli bir adaleti
gösterdiğinize inanıyor musunuz?
Evet / Hayır
24. Öğrenme ortamını daha verimli hale getirmek için yaptığınız çalışmalar
yeterli mi?
Evet / Hayır
25. Öğrencileri okuma ve araştırma yapmaya yönlendirmek için, bir çalışma
yapıyor musunuz?
Evet / Hayır
26. Branşmızdaki meslektaşlarınızla sık sık bilgi alışverişinde bulunuyor
musunuz?
Evet / Hayır
27. Alanınızda daha verimli olmak için, bir yabancı dil öğrenme ve akademik
çalışma yapma gibi bir çalışmanız var mı? Evet / Hayır
28. Alanınızla ilgili, yabancı ülkelerde yürütülen çalışmaları takip ediyor
musunuz?
Evet / Hayır
29. Bir öğretmen olarak, yaptığınız çalışmaların vicdanî huzurunu duyuyor
musunuz?
Evet / Hayır
Soruları değerlendirdiğinizde yeterli olduğunuz sonucunu çıkarıyorsanız, sizleri
tebrik ederiz. Eğer yetersiz olduğunuzu düşünüyorsanız bu kitabı özenle
okumanızı tavsiye ederiz. O zaman eksikliklerinizin büyük ölçüde tamamlandığını
göreceksiniz.
Deneyin...
Suçlusun Öğretmenim
Öğretmenim çok suçlusun.
Dün selamını aldım. Eğer hapishanede olmasaydım gelip hem elini
öper, hem de bu sözlerimi yüzüne söylerdim.
Sen çok suçlusun öğretmenim.
Bana kızmışsın, eleştirmişsin, "Böyle bir insanın öğretmeni olduğum için
utanıyorum" demişsin. Doğru söylemişsin. Benim gibi bir insan yetiştirdiğin için
gerçekten utanmalısın. Çünkü ben gururlanacak hiçbir güzel şey yapmadım. Aileme,
çevreme ve sevdiklerime zarar verdim, kötü işlere bulaştım. Sonunda da hapse
girdim.
Ben iyi bir insan, jaydalı bir kişi olamadım. Bu doğru. Ben de kendimden memnun
değilim. Çevredeki insanlar tarafından dışlanmak, horlanmak ve kötü bir insan
olarak görülmek elbette ki, insanı memnun etmez.
Ama öğretmenim, benim bu kötü ahlakım ve yanlış davranışlarımın sebebi sensin.
Sen çok suçlusun öğretmenim
18
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
19
Beni okutan, beni eğiten ve bana şekil veren sensin. Sana baktım örnek aldım. Ne
verdiysen o oldum. Seninle beş yıl aynı okulu paylaştım, sonra da mezun oldum.
Hatırlar mısın maceralarımızı? Hatırlar mısın bana yaptıklarını?
Gel birlikte hatırlayalım da neden suçlu olduğunu söyleyeyim.
Annem yoktu. Evimizdeki ikinci anne de beni istemiyordu. Ailede hiç huzurum ve
rahatım yoktu. Her şeyi eksik ve noksan yapıyordum, verdiğin görevleri de bu
yüzden yerine getiremiyordum. Benim zor hayat şartlarımı bildiğin halde asla
anlayışlı olmadın, hep üzerime gelip, çok ağır, çok ezici ve gururumu kırıcı
hesaplar sordun. Beni hem sevgiden, hem okuldan, hem de toplumdan soğuttun.
Neler mi yaptın?
Annem olmadığı için temiz ve tertipli alamıyordum. Benimle her sabah hu yüzden
alay ederdin. Ya kirli ve yırtık pantolonumla, ya kirli ellerim ve uzamış
tırnaklarımla, ya da bakımsız yüzüm ve saçlarımla alay ederdin. Nasıl ezilip,
büzülürdüm, küçülürdüm ve sana içten içe bilenirdim.
Ödevlerimi yapmayınca, elindeki cetvelle vurmadığın ve acıtmadığın yer kalmazdı.
Dayanamayıp ağlayınca da "Erkekler ağlamaz" derdin. Bu yüzden okula gelmek, bana
işkence olurdu. Zaten huzursuz evden bir an önce kaçmak, kendimi dışarı atmak
isterdim. Tek sığınağım okuldu. Okulu da sen bana dar ederdin, senin yüzünden
geldiğime pişman olurdum. Bu yüzden bütün insanlara, herkese isyan eder, asi
olurdum.
Bir gün beni babama şikâyet etmişsin: "Ders çalışmıyor ve çok yaramazlık
yapıyor." diye... Baham beni ölesiye dövdü. Babamın o ölesiye dayağına değil,
senin şikâyetine içerledim.
Ah öğretmenim sen çok suçlusun.
Ne olurdu öğretmenim bana bir güleryüz gösterseydin, hal-hatırımı
sorsaydın, yanağımı okşayıp, bir sevgi gösterisi yapsaydın ve beni kendine
bağlayıp, nasihatler etseydin.
Neden bunları benden esirgedin?
Halbuki sana sığınmayı, senden yardım beklemeyi ne kadar istemiştim? Ah beni bir
kez koruyup kollasaydın, belki de o isyan ateşi yanmadan sönecekti.
Beni kaç kez sınıftan kovdun, onurumu beş para ettin. Arkadaşlarımın önünde
benimle alay edince ve onların da bana gülüşlerini görünce, kaç kez ölmek
istemiştim.
Kısacası, sen bana iyi bir model olamadın, örnek bir öğretmenlik sunamadın.
Benim toplum içinde zararlı olmama zemin hazırladın. Bir anlamda ektiğin
tohumlar, ruhumda isyan meyvelerini verdi. Sonra da hem kendime hem de çevreme
zararlı bir insan olup, çıktım.
Sen çok suçlusun öğretmenim.
Benden o şefkati ne olurdu? esirgemeseyâin. Bana da bu acıyı yaşat-masaydın?
Evet, utan öğretmenim. Benim yaptıklarıma bakarak utan. Bana öğretmen olduğum
için utan. Utan da, diğer öğretmenler senin gibi olmasınlar.
Sen çok suçlusun öğretmenim. Ama, yine de ellerinden öperim. Çünkü ne de olsa
sen benim öğretmenimsin.
Ziya Şenol
L
Öğretmen Olmak Bir Ayrıcalıktır
KONUNUN ÖZETİ
Binlerce faydalı insan yetiştirmenin huzurunu ve onurunu sağlayan bir meslek
sahibi olmak, bir ayrıcalık değil mi?
22
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
23
Bir Öğretmenin Ödülü,
YETİŞTİRDİĞİ ÖĞRENCİSİDİR
Sevgili Kardeşim Halit Bey,
Eşim ve çocuklarımla birlikte en derin sevgimizi,, saygımızı ve iyi
dileklerimizi sunuyoruz.
Ziyaretinizle bizlere şeref verdiniz. Öğretmen adayı olan iki evlâdımız çok
memnun oldular. Öğretmenlik mesleğiyle ilgili tespitleriniz, tecrübeleriniz ve
pratikleriniz çok enteresandı. Bütün güzel birikimler kitap olmalı ve öğretmen
adaylarına sunulmalıdır. Bu bir öğretmen emeklisi olarak benim ve öğretmen adayı
olan iki evlâdımın isteğidir.
Kitaplarınızdan çok istifade ettik.
Öğretmenlikle ilgili anımı çok ilginç bulmuştunuz. Bunu mutlaka göndermemi
istemiştiniz. Ben de "faydası olur" inancıyla bu anımı tekrar sizlerle
paylaşıyorum.
Eşim hastalanmıştı, tedavi için istanbul'a götürmüştüm. Bir hastane önünde çile
dolduruyorduk. Yapacağımız çok işlerimiz vardı ve bize kimseler yardımcı
olmuyordu. Üstelik eşim acil hastaydı. Böylesine bir çıkmaz ve panifc içinde
boğuşurken, cebimdeki cüzdanımı çaldırdım. Bütün para ve kimliklerim gitti. Koca
İstanbul'da beş parasız kaldık. Halbuki daha yapacağım çok iş vardı.
Hastanenin bekleme salonunda ne yapacağımızı bilmeden şaşırmış vaziyette
bekliyorduk. Hanım da dayanılmaz acılar içinde kıvranıyordu.
O kadar daraldım, o kadar bunaldım ki, anlatamam. O esnada: -,
- Hocam, diye bir ses duydum. '{
Sesin geldiği tarafa döndüm. Bir hemşire. Güler yüzle bize doğru geliyor. Bir
müddet bakıştık, ama çıkaramadım.
- Hocam beni tanıdınız mı? diye sordu.
- Bağışlayın kızım, dedim. Yaşlılıktan olacak herhalde...
- Ben öğrenciniz Feyza.
Feyza ismi beynime şimşek gibi çakıldı kaldı.
- Benim öksüz-yetim F ey zam, diye fırladım ayağa...
Acılarla dolu bir hayatı sabır ve azimle göğüsleyen pınl pırıl bir öğ-rencimdi.
Küçük yaşta hem annesini, hem de babasını kaybetmişti. Ufak tefek de emeğimiz
geçmişti Feyza'ya...
- Hocam, diye ellerime kapandı. O tatlı ve pınl pınl gözlerinden iki damla yaş
süzüldü yanaklarına doğru...
Öğretmen kalbi bu sevince, bu heyecana dayanır mi? Emek verdiği ve çok sevdiği
bir öğrencisiyle yıllar sonra karşılaşır da göz pınarlan coşmaz mı? Kalbi
heyecanla çarpmaz mı?
Bu sahnenin ne kadar erişilmez bir ödül olduğunu ve ne kadar büyük bir anlam
taşıdığını ancak öğretmen olanlar bilir. Öksüz-yetim Feyza'm bir doktorla
evlenmiş. Küçük de bir çocuklan olmuş. Mutlu ve huzurlu bir aile kurmuşlar.
Artık istanbul'da biz yalnız değildik. Öyle bir koruyucu meleğimiz • vardı ki,
bütün hastaneyi seferber etti.
Ve öğretmenliğin ne büyük bir ayncalık olduğunu çok daha iyi anladım, inanıyorum
ki, öğretmenlik mesleğine gönül verenler, yüzlerce Feyza yetiştirmenin huzurunu
ve ay ncalığım yaşayacaklardır.
Sevgili Kardeşim,
Öğretmen adaylarına öğretmenliğin önemini anlatın. Bu mesleğin bir gönül işi
olduğunu, bir vicdan huzuru verdiğini, tertemiz bir onur sunduğunu anlatın.
Anlatın ki, öğretmenleri fedakâr olmayan milletlerin zor günler yaşayacağı
anlaşılsın.
Sevgiler, saygılar ve hürmetler...
Harun Gündüz
1
24
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
25
TARİHİMİZDEKİ ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ
Öğretmenlik mesleğinin, geniş ve anlamlı bir tarihi geleneği vardır. Kökleri,
insanlığın varolduğu günlere kadar dayanmaktadır. Bu nedenle ilk oluşan en büyük
meslek öğretmenliktir.
Öğreten, belleten, eğiten ve yetiştiren bir insan olarak öğretmeni, herhangi bir
kişiyle kıyaslamak mümkün olmadığı gibi, öğretmenlik mesleğini de, bir başka
meslekle ölçmek veya değerlendirmek çok anlamsız ve yersiz olacaktır.
Bir meslek düşünün ki, insanı eğitmekte, ona şekil vermekte, en güzel ilmi ve
ahlaki davranışlar kazandırmakta ve sonuç olarak da, toplumu ve geleceği
etkilemektedir. Böyle bir meslek de, en değerli, en kutsal ve peygamber mesleği
olarak nitelendirilmektedir.
Özellikle Türk toplumunda, öğretmene böylesine değer biçilip, baş tacı edilmesi,
bir tarihi geleneğin ve geniş bir birikimin sonucudur. Çünkü Müslüman Türk
toplumu tarihinden ve inancından aldığı gelenekle, öğretmene çok farklı ve çok
anlamlı değerler yüklemiştir.
Türkler Müslüman olduktan sonra, islam'ın emirlerini ve hayat anlayışını hem
yaşamışlar, hem de yaşatmaya çalışmışlardır. Bunlardan en önemlisi de, eğitime,
bilime, kültüre ve sağlıklı bir toplum oluşmasına verdikleri değerdir, islam'ın
okuma, okutma, ilim ve eğitim için ortaya koyduğu görüşlerini tatbik
etmişlerdir. Öğretmeni ve okulu ön plana çıkarıp, onları desteklemişler ve
yüceltmişler-dir. (Ertugrul, 2000:14-15)
Selçuklu ve Osmanlı döneminde toplumun yöneticisi durumunda olan kişiler,
öğretmenleri korumuş ve kollamışlar, onların her türlü problemlerini çözmeye
çalışmışlardır. Ayrıca öğretmenlerin rahat çalışabilmeleri için de, her türlü
zemini oluşturmuşlardır. Çok zaman sultan ve padişahlar bile, öğretmenlere
saygıda kusur etmemişler, hocalarının görüşlerine ve kararlarına saygı
göstermişlerdir. (Akyüz, 1989: 71-72)
Tuğrul Bey, "Kendime bir köşk yaptırıp, yanma da cami (okul) yap-tırmazsam,
Allah'tan utanırım" demiştir. Fethettiği şehirlere girince ilk işi; bilgin ve
âlimleri ziyaret edip, onların ellerini öpmek olmuştur. Alpaslan ise, sahip
olduğu malın büyük bir kısmını eğitimin ve öğretmenlerin desteklenmesi için
ayırmıştır. Melikşah da, kendisini ziyarete gelmeyen âlim Sandali'ye bunun
nedenini sorunca, "Hükümdarların en iyisi, âlimleri ziyaret edendir. Âlimlerin
en kötüsü de, hükümdarların ayağına gidendir." cevabını almış ve bir daha
ayağına bir âlimi getirtmemiştir.
TARİHÎ BİR MESAJ
"Bu dünya bir padişaha çok, iki padişaha da az." diyen Yavuz Sultan Selim Han'ın
huzurunda iki Rum, bir de Ermeni misafir sohbet ediyorlardı.
Rumlardan birisi sordu.
- Siz dünya padişahı oldunuz ve islâm'ın o yüce halifelik makamını da aldınız.
Herkes size gıpta ediyor, baş eğiyor. İstediğiniz her şeyi elde ettiniz. Sizin
de gıpta edip, imrendiğiniz bir şey kaldı mı?
Yavuz Sultan Selim bu soru karşısında gözleriyle hocasını aradı. Onu
bulamayınca, derin bir içtenlikle cevap verdi.
- Yavuzlar yetiştiren hoca olmak isterdim.
Fatih Sultan Mehmet, yaptırdığı Fatih medresesinde kendisi için hususi bir oda
isteyince, müderrisler (öğretmenler) toplanarak bu isteği incelemişler ve
"öğrenci ya da müderris (öğretmen) olmadığı" gerekçesiyle bu isteğini
reddetmişlerdir. Ona ancak, müderrisler önünde başarılı bir sınavdan geçtikten
sonra, bir oda vermişlerdir. (Akyüz, 1989: 77)
Osmanlı ve Selçuklu döneminde, öğretmenlere çok çeşitli ayrıcalıklar
verilmiştir. Bir kere ekonomik açıdan yeterli bir düzeye
26
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
27
kavuşturulmuşlardır. Geçim konusunda bir problem yaşamamışlardır. Kalacakları
yer ve yiyecekleri, devlet veya vakıflar tarafından karşılanmış; aldıkları maaş
ise, geçim standartlarının çok üstünde olmuştur.
YETMEZ Mİ?
1. Siz öğretmensiniz.
2. Siz bir gelecek kuruyorsunuz.
3. Siz bir nesil yetiştiriyorsunuz.
4. Siz kişiye şekil veriyorsunuz.
5. Siz kalpleri ve gönülleri olgunlaştırıyorsunuz.
6. Siz sevgiyi öğretiyorsunuz.
7. Siz bir bilensiniz.
8. Siz dua alıyorsunuz. Yetmez mi?
GÜNÜMÜZDE ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ
Öğretmenlik mesleği, tarihî misyonundan çok şey kaybetmiştir. Öğretmenlik
mesleğinin bu duruma gelmesinde, çeşitli nedenler vardır. Bunların başında,
milli eğitime düşen siyaset gölgesi, sık sık değişen kararlar, kalıcı eğitim
politikalarının oluşturulmaması, planlamada ve yatırımda yapılan hatalar,
çalışanların ekonomik problemleri ve ahlak zafiyeti gibi nedenleri saymak
mümkündür. Ancak bütün bu olumsuz nedenlere rağmen, öğretmenlik mesleği,
günümüzde yine de, ilgi gören mesleklerden birisidir. Gün geçtikçe de bu ilgi
artmaktadır.
Öğretmenlik mesleğiyle ilgili yapılan bir araştırmada, öğretmenlik mesleğini
tercih edenlerin şu noktalarda birleştikleri görülmektedir. (Tezcan,
1989:287-289)
UNUTMAYIN
Öğretmenlik:
• Eskimeyen bir meslektir.
• Devletin güvencesi altındadır.
• Özel sektör ilgi göstermektedir.
• Amaçlar için uygun bir alandır.
• Öğretmenliğin boş vakti olduğu için bayanların tercih sebebidir.
• insan yetiştirme ve biçimlendirme sanatıdır.
• Temiz ve itibarlı bir meslektir.
• Genel kültüre elverişlidir.
• Yükselmeye ilk basamaktır.
Millî Eğitim Temel Kanunu'nda öğretmenlik mesleği "genel kül-.tür, özel alan
eğitimi ve pedagojik formasyon" olarak üç temel açıdan ele alınmaktadır. Ancak
öğretmenlik mesleğine, yukarıda sayılan üç temel alan yeterli olmamaktadır. Bir
öğretmende; genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon yanında, iyi
bir kişilik ve karakter de aranmalıdır. Bu olmazsa, bilgi donanımının varlığı,
iyi bir öğretmenlik için yeterli olmaz.
Öğretmenlik sıradan bir meslek değildir, iyi bir öğretmende bulunması gereken
kişilik özellikleri büyük ölçüde' öğrenme ile kaza-nılabilir. Başarılı
öğretmenlerin çoğu bu özellikleri çalışarak kazanmışlardır. Ancak, olumsuz
kişilik özellikleri de, çoğunlukla yanlış öğrenmelerin, yanlış modellerin
ürünüdür.-
Öğretmenlik öyle bir meslektir ki, sanatkârı da insandır, işleyeceği ham maddesi
de insandır. Bunun için öğretmen olan bir kişi; kendi kişiliğini çözümlemeye,
eksik ve kusurlu özelliklerini gidermeye önem vermelidir. Kişiliğin
geliştirilmesi için en önemli adım, kendi yetersiz ve olumsuz özelliklerini
erken teşhis etmesidir. Bu
»1
28
SON GELİŞMELERLE
bakımdan öğretmen, iyi bir öğretmenin kişilik özelliklerini kapsayan kontrol
listesini kendisine uygulamalı, ortaya çıkan yetersiz yönlerini geliştirmeye
çalışmalıdır.
ÖĞRETMENLİĞİN NERESİNDESİNİZ?
Bir öğretmen her günün sonunda kendisine sık sık şu soruyu sormalıdır:
Ben ne yapıyorum? Meslek şuurumun, görev aşkımın neresindeyim? Nelerin
farkındayım? Nelerin farkında değilim? Daha iyi olmam için neler yapmam
lâzımdır?
Bir öğretmen, misyonunun ve görev bilincinin farkında olursa, hayatının anlamı
değişir. Öğrencilere daha şefkatli ve ihtimamla yaklaşır. Aldığı haz ve lezzet
artar, yüreğindeki mutluluk parlar, içi huzurla dolar.
BİR ANI
25 yıl önce Fransa'ya yerleşmiş bir yakınım, çocukları ve eşi ile birlikte
tatilini geçirmek için Türkiye'ye geldiği sırada bize misafir olmuştu.
Yanlarında bir başka Fransız arkadaşları da vardı. Ben yeni tanıştığım bu
Fransızların kim olduğunu ve ne iş yaptığını bilmiyordum. Akşam saat 8'de yemek
masasında toplandık. Adının Paul olduğunu öğrendiğim Fransız arkadaş, tam 4 saat
boyunca Fransa'da yaptığı işten ve mesleğinden bahsetti. Onu dinleyen herkes
kesinlikle şu kanıya sahip oluyordu: "Fransa'yı bu adam kurtarıyor. Fransa bu
gün bu düzeydeyse kesinlikle bu adamın sayesindedir. Bu adam olmazsa, Fransa
batar..." Evet, adamın ne iş yaptığını bilmeseniz ve sadece işi ile ilgili
anlattıklarını dinleseniz, kesinlikle böyle düşünürsünüz. Paul bir gümrük
görevlisi. Kuleden talimat aldığında, yolu kapatan bir demir engeli yukarı
kaldırıyor, insanlar ya da araçlar geçtikten sonra tekrar yerine indiriyor.
Tebessüm ettiğinizi görür gibiyim. Ama Paul gülmüyor, aksine son derece ciddi.
"Ben" diyor,
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
29
"Eğer görevimi dikkatli yapmazsam ve işimin önemini gözden kaçırır-sam Fransa'ya
uyuşturucu da, silâh da girebilir. 100 gram bir uyuşturucunun kaç genci bağımlı
yapacağını, bağımlı olan bu gençlerin daha kaç arkadaşını etkileyebileceğini
düşünün... Ben orada çok önemli bir iş yapıyorum..." Paul böyle düşünüyor, benim
tanıdığım pek çok yabancı da işleri ile ilgili olarak benzer şekilde düşünüyor.
Siz ister inanın ister inanmayın, gerçekten önemli bir misyona sahipsiniz.
Kendiniz, öğrencileriniz, yakın çevreniz ve tüm ülkeniz için. Bu büyük misyonu
içinizde hissederseniz, hem kişisel mutluluğunuz artar hem de çevrenizdeki
insanların mutluluğuna ve üretkenliğine katkı sağlamış olursunuz. Bu büyük
misyonu unutursanız önce kendi hayatınıza, sonra öğrencilerinizin hayatlarına
zarar vermiş olursunuz. (Yılmaz, 2001:78)
Unutmayın! Siz öğretmensiniz. Asla suçlu aramayın. Sistemi, di-I ğer
meslektaşları, toplumu, siyasetçileri suçlamayın. İnsanın bu dünyadaki en büyük
misyonu faydalı işler yapmaktır, inanın, belki de iyi ve faydalı işler yapma
şansı ve fırsatı en fazla olan insanlar öğretmenlerdir. Sizi yarınlara taşıyacak
işler yapmak zorundasınız. Bu fırsata sahipsiniz. Ancak önce yaptığınız işin
önemine ve büyüklüğüne sizin inanmanız gerekir. Yoksa mesleğin büyüklüğü ve
kutsallığı sizi büyütmez.
c
BİR HİKAYE
Bakan, doğduğu kasabasını ziyaret etmek için seçmenlerinin alkışları arasında,
kendisi için kurulan kürsüye çıkıyordu.
Kendi kasabalarından bir bakan çıkarmanın heyecanıyla halk, müthiş bir tezahürat
içindeydi.
Konuşması düzgün olan bakan, alkışların heyecanına kapılarak, vaatlerini
sıralamaya başlamıştı. Neler vaat etmiyordu ki? Halkın hoşuna gidecek her şey...
jfc
30
SON GELİŞMELERLE
Bu heyecanlı anda bastonlu bir yaşlı fırladı kürsüye doğru. Kıyafeti düzgün,
gösterişli bir beyefendiydi:
- in oradan aşağı, dedi yaşlı adam. Ben sana kaç kez dedim yapamayacağın sözü
verme ve halkın siyasetçilere karşı ümidini kırma, diye...
Kendisini o müthiş coşkunun dalgalarına kaptırmış olan bakan, bir anda sustu.
Karşısında eli bastonlu yaşlıya doğru çok mahcup bir eda ile baktı. Sonra
elinden mikrofonu bırakıp indi, yaşlı adamın eline sarıldı.
- Affedersiniz hocam, dedi. Siz hep doğruları söylediniz. Ama biz size lâyık bir
öğrenci olamadık.
Öğrenci-öğretmen diyalogunun bu anlamlı sahnesini ilgiyle izleyen halk, yeniden
coştu.
Sesler meydanı inletiyordu. -Hocam, çok yaşa...
1
Bir Öğretmen Önce Kendini Bilmelidir
i______
-• KONUNUN ÖZETİ
insan, küçük bir kâinat, kâinat da büyük bir
insandır.
(Bediüzzaman]
32
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
33
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Dr. Halit Bey, Önce saygılarımla... Bu mektubu size Ağrı'dan yazıyorum.
Kitaplarınız bir öğretmen için gerçek bir rehber niteliğinde. Doğrusu
kitaplarınızdan çok etkilendim. Her kitabınız güncel bir probleme çözüm sunuyor.
Kitaplarınızda benim en çok dikkatimi çeken nokta, insanla ilgili tespitleriniz.
Bu tespitleri her öğretmen okumalıdır. Çünkü bizim hamurumuz, malzememiz ve
işlediğimiz maden insandır, insanın çok iyi tanınması ve bilinmesi lâzım ki,
insanı insan gibi eğitmemiz mümkün olsun.
işte siz kitaplarınızda bu konulara yer vermişsiniz.
Yazdığınız veya yazacağınız eğitim kitaplarına insanla ilgili tespit ve
değerlendirmelerinizi alabilirseniz, biz öğretmen adayları için çok faydalı
olur. Yani önce insanın niçin yaratıldığı konusu üzerinde durmalısınız.
Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Sizinle yüzyüze görüşebilme ümidiyle...
Selim Ören
Elbette ki, insan tanınmadan, bilinmeden, niçin yaşadığı ve sorumluluğunun ne
olduğu anlaşılmadan, insan ve toplumla ilgili hiçbir çalışmada başarıya ulaşmak
mümkün olmayacaktır.
Hele konu insan eğitimi ise, "insanın bilinmesi ve tanınması" daha da aciliyet
kazanacaktır.
insan nedir? Niçin yaşamaktadır? Neden varolmuştur? Nereden gelmiş, nereye
gitmektedir? Sorumluluğu nedir? Taşıdığı değerlerin farkında mıdır?
Bu ve benzeri sorulara net cevaplar bulup, insanın yaradılış gayesi önce ortaya
konulmalı ve insan için bir değer tespiti yapılmalıdır. Ondan sonra insanın
nasıl eğitileceğine sıra gelir.
Bu, tıpkı bir doktorun hastalığı teşhis ettikten sonra reçete yazması veya
terzinin boy ölçülerini aldıktan sonra elbise dikmesi gibidir.
Konfiçyüs'ten Bir Tespit:
Öğretmenler;
1. Baktıklarında, berrak görmeyi düşünürler.
2. Dinlediklerinde, iyi duymayı düşünürler.
3. Görünüşleri bakımından, sıcak olmayı düşünürler.
4. Davranışlarında, saygılı olmayı düşünürler.
5. Konuşmalarında, doğru olmayı düşünürler.
6. işlerinde, ciddi olmayı düşünürler.
7. Kuşkuya düştüklerinde, sorulan nasıl soracaklarını düşünürler.
8. Öfkelendiklerinde, sorunları düşünürler.
9. Kazancı gördüklerinde, adaleti düşünürler. 10. Kendilerini değil,
öğrencilerini düşünürler.
İnsanın da mahiyeti, amacı ve niçin yaşadığı konusunu ele alıp, bir durum
tespiti yapılmalıdır ki, ondan sonra eğitimi plânlayıp, uygulanması mümkün
olsun.
insanın mânâ ve mahiyetini bilmeden; duygularını, isteklerini ve beklentilerini
anlamadan; maddi ve manevi yönlerini ortaya koymadan; neci ve kim olduğunu
tespit etmeden; insan nasıl eğitilebilir ve ona nasıl bir eğitim uygulanabilir?
Başka bir ifadeyle, bir öğretmen; elindeki insan unsurunu tanımadan ve onu
çözmeden, ona nasıl bir eğitim modeli biçebilir? Veya, insanı bütün yönleriyle
değerlendirmeden ona uygulanacak bir eğitim, anlayışı ne derece başarılı
olabilir?
fSTr
tît V'
34
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
35
BU ÖRNEĞİ UNUTMAYIN
insanın varlığı ve yaradılış amacıyla ilgili, ünlü eğitimci Bediüz-zaman Said
Nursi'nin verdiği şu örnek çok çarpıcıdır:
Herhangi bir insanın gözünü bağlasalar, bilmediği bir adaya gö-türseler. Orada
gözünü açsalar. İnsan baksa ki, öyle mükemmel ve harika bir ada ki, tıpkı cennet
gibi süslenmiş ve donatılmış. Her şey insanın ihtiyacına göre düzenlenmiş. Ve
insan için çok masraflar edilmiş, emekler verilmiş.
Böyle bir adaya gelen insan bakıyor ki, bir kısım insanlar gözü bağlı olarak o
harika adaya gelmeye devam ediyor. Ancak, bir kısım insanlar da o adadan alınıp,
kayıklara bindirilerek bilinmeyen bir yere götürülüyorlar.
Böylesi manzara karşısında insanın aklına gelen sorular şunlar olur:
1. Beni bu adaya kim getirdi?
2. Beni bu adaya niçin getirdi?
3. Bu adadan alınarak, kayıklara bindirilip, bilinmeyen yerlere okyanuslara
doğru götürülen insanlar ne oluyor?
YORUMU
insan kâinat düzeninde bir ada olan dünyaya anne karnından gözü bağlı olarak
geliyor. Dünyaya gelen insan, her şeyi önünde hazır buluyor. Her şeyin
ihtiyacına göre düzenlendiğim ve kendisi için çok masraflar edildiğini görüyor.
Öyle masraflar ki, önce paha biçilmez mükemmel bir vücutla donatılıyor. Her
organı ayrı bir harikalıkta.
Bütün bitkilerin, hayvanların kendisine hizmet ettiğini fark ediyor. Anne-baba
ise, en zayıf ve güçsüz anında sevgi ve şefkat duygusuyla etrafında pervane
oluyor.
Günümüzde bir soba ve lamba görevinde, su ve toprak ise, hayatî gıdalar sunup,
imdadına yetişiyor.
I
Böyle paha biçilmez masraflar edilen insan, kendisine ne kadar değer verildiğini
görüyor ve çok masraf yapıldığını anlıyor. Ama bazı insanlar da habersizce
ölümün eliyle alınarak götürülüyor.
Bütün bu manzara karşısında hayretim ve şaşkınlığım gizleye-meyen insan soruyor
kendi kendine;
1. Beni buraya kim getirdi? (Yaratıcı)
2. Beni buraya ne için getirdi? (Kulluk için)
3. Bu gidenler nereye gidiyorlar? (Yaptıklarından dolayı hesap vermeye)
Eğer insan, bu dünya içinde niçin yaratıldığını bilmezse, kulluğunu anlamazsa ve
hesap vereceğini kabul etmezse, toplumda kontrol edilemez, her türlü yolsuzluğa
ve anarşiye sebep olur.
işte insanın en güzel şekilde eğitilip, kendisine ve topluma faydalı olması için
gayesini, yaratıcısını bilmesi ve anlaması lâzımdır.
Bunun için bir öğretmen, önce kendini tanımalı ve taşıdığı sorumluluğun farkına
varmalıdır.
BİR HİKAYE
Kemal çok sorumsuzdu. Bir türlü öğrenmeye yanaşmıyordu. Ailesi de çok fakirdi.
Onu yarı yolda bırakmamak için çok mücadele ettim. Cumartesi ve pazarımı da ona
ayırmak zorunda kalıyordum.
Birçok meslektaşım buna karşı çıktı.
- Senin bu yaptığını kim takdir edecek? Yoksa maaşına zam mı yapacaklar?
Belki doğruydu. Ama içimdeki vicdan beni rahat bırakmadı, ben de Kemal'i kendi
haline bırakmadım.
Yaş ilerledi, emekli olduk. Yetiştirdiğim öğrenciler ziyaretime geldikçe çok
seviniyordum. Çünkü onlar benim manevi çocuklarımdı.
36
SON GELİŞMELERLE
Kalbim de tekliyordu artık. Uzun bir öğretmenlik maratonuna kalp mi dayanır?
Gözümü bir hastahanede açtım. Gözlerinin içi gülen genç bir doktor: - Hocam
geçmiş olsun, dedi. Kurtuldun, gözün aydın. Ah Kemal'im sen misin?
Bundan daha büyük bir mutluluk olur muydu? Bu çok büyük bir ödüldü.
Öğretmenlik Sevgi Mesleğidir
KONUNUN ÖZETİ
Sevgi bağları güçlü, gönlü sevgiyle dolu ve öğrencilerini çok seven bir
öğretmen, en çok etkili olan öğretmendir. Çünkü öğrenciler böylesi öğretmenleri
asla unutamazlar.
38
BU MEKTUBU OKUYUN
Çok Değerli Dr. Halit Ertuğrul Hocamız,
Saygıların en iyisine, sevgilerin en büyüğüne, duaların en temizine lâyık,
vefalı ve değerli hocama mektup yazmak bile beni heyecanlandırıyor.
Bir saniyesi boş geçmeyen, bir cümleyi boşa harcadığınızın derslerinizin ne
kadar değerli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum.
Siz, bizleri ve tüm öğrencilerinizi çok sevdiniz. Bize sevgi mesleğini
aşıladınız. Bunu davranışlarınızla ispat ettiniz. O bayrağı bugün biz aldık. O
sevgi çeşmesini akıtmaya devam edeceğiz.
Müsterih olun hocam. Sizlere minnet duyan binlerce öğrenciniz adına...
Yasemin Altın
Eğer öğretmenliği bir tanımla ifade etme mecburiyetinde kalsak, herhalde
yüzlerce tanım arasında "öğretmenliğin bir sevgi ve hoşgörü mesleği" olduğunu
söylerdik. Çünkü "sevgi ve hoşgörü" temeli üzerine oturmayan bir öğretmenlik
mesleği düşünülemez. Bundan dolayıdır ki, insanlığın varolduğu günden beri
varlığım sürdüren bu mesleğe "peygamberlik mesleği" de denmiştir.
Eğitim ve öğretime muhtaç her insanın, bilgiden önce, sevgi ve hoşgörüye
ihtiyacı vardır. Çünkü eğitim, sevgi temeli üzerine kurulmazsa ve özellikle de
sınıfta bir sevgi atmosferi oluşturulmazsa, Gerçek bir eğitim ve öğretimden söz
edilemez. Sevgi ve hoşgörü or-lamınm oluşturulduğu sınıflarda ve okullarda,
öğrenci problemleri de asgariye inmiştir.
Önce öğretmen, seven ve sevmesini bilen birisi olmalıdır. Seven öğretmen,
sevilen öğretmen demektir. Sevilen öğretmen ise, öğren-
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
39
cisine en güzel "sevgi eğitimi"m sunar. Tersi düşünüldüğünde ise, sevmeyen
öğretmen, sevilmeyen öğretmendir.
Eğitim ve öğretimi hoşgörü metotlarıyla yürüten öğretmenler, çocuklarını topluma
kazandırmada ve onlara kalıcı bir kişilik oluşturmada güçlük çekmemişlerdir.
Hoşgörü; karşılıklı anlayış, olayların iyi tarafını görme, hayata müsamahalı bir
disiplin anlayışı getirme olarak bilinmektedir.
Anlayış içinde disiplinin, uzlaşma içinde ahengin ve al içinde cezanın birlikte
ele alındığı hoşgörü ile, öğrencilere karşı "duruma göre uygun davranış"
sergilemek gerekir.
Son yıllarda, öğrencilerin "uyum problemleri" yaşadıkları, kurallara
uymadıkları, aileyle kavgalı duruma düştükleri yolunda sık sık şikâyetler
duyulmaktadır.
Bu konuda yapılan çalışmalarda; "uyum problemleri"ni ortaya çıkaran sebeplerin
başında, yanlış öğretmen davranışlarının geldiği görülmüştür.
Öğrencide eğer bir davranış bozukluğu oluşmaya başlıyorsa, anne-baba ve
öğretmen, çocuğa karşı yaklaşımlarını ve davranışlarını yeniden gözden geçirmek
zorundadırlar. Çünkü, öğrenciyi yanlış davranışa iten sebeplerin başında,
anne-babamn ve öğretmenlerin müsamahasız yaklaşımları yer almaktadır.
Öğretmen yalnızca bir insan yetiştirmiyor. O bir gelecek hazırlıyor, o bir dünya
büyütüyor, bir dünya yetiştiriyor. Çünkü insan bir dünyadır. Cismiyle, ruhuyla,
hayaliyle, idealiyle ve beklentileriyle bir dünya... Çok zaman kâinata sığmayan
bir dünya... Sevgiyle temeli atılan, sevgiyle örülen, sevgiyle kurulan bir
dünya... O dünyada her güzellik bulunacak. Saygı, sevgi, hoşgörü, dayanışma ve
fedakârlık... Kaybedilen, aranılan değerler...
Sevmek, duyguları ve hisleri olan insanların özellikleridir. Duygulara ortak
olmak, sevinçleri paylaşmak, gözyaşlarını bölüşmek eğitimde önemli izler
bırakır.
40
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
41
DENEYİN
Öğrencilerine sevgi, güzellik ve hoşgörü sunan öğretmen, bu değerleri önce
kendisi yaşamalıdır.
Sevgiyi, hoşgörüyü, güzelliği yaşamak zor değildir. Bir bedele ve bir masrafa da
ihtiyaç yoktur.
Bir iyiliği, bir yardımı paylaşan bir öğretmen, çok mutlu olur ve huzur duyar.
Bunun için küçük şeyler yapması da yeterli olabilir.
Nasıl mı?
Komşularınıza yardımcı olun. Arkadaşınızın doğum gününü kutlaym. Karşılaştığınız
öğrencilerinize içten ve pırıltılı bakışlarla selam verin. Kendi dünyasına
çekilmiş çocuklara "Nasılsın?" deyin. Mesai arkadaşlarınızın elini sıkın ve hal
hatır sorun. Yerdeki cam parçasını çöpe atm. Çocuğunuzu kucaklayın. Ona
sevginizi verin. Eşinize sevgi dolu sözcükler mırıldanın. Pencerenizin
kenarındaki kuşlara ekmek atm.
Göreceksiniz ki, daralan, bunalan ve kararan dünyanız ışıltı ve huzur ile
dolacak, onun güzelliği yüzünüze yansıyacaktır.
işte o ışıltıyla girdiğiniz sınıftaki öğrenciler, sevecen bir öğretmenle
karşılaşmanın etkisinde kalacaklar, o ders sevgi atmosferinin büyüsüyle
geçecektir.
Deneyin...
Sevgi eğitimi, sevgiyle eğitmek, demektir... "Öğrenci bir emanettir; onu
sevgiyle, şejkatle ve merhametle koruyun" diyen eğitimciler, çok büyük bir
gerçeğe işaret etmişlerdir.
Öğrenci bir gelecektir. Hayatını, hayatına feda eden ve onun için yaşayan anne
ve babanın geleceğidir. Bu fedakâr insanların emanetini sevgiyle korumak,
sevgiyle büyütmek kadar önemli bir görev var mı?
Öğrenci bir gelecektir. Vatan ve millet; sevgi, fedakârlık, yardımlaşma ve
dayanışma ruhu almış insanlarda ayakta durmaktadır. Bir
öğrenciyi sevgi ile büyütmek, vatanı sevgiyle korumak demektir. Bir öğrencinin
heder olması, vatanı için bir ihanet demektir.
Öğrenci bir gelecektir. Yaratılmışların en üstünü olan insan, Allah'ın en büyük
emanetidir. Gerek fizyolojik gerekse de psikolojik anlamda en mükemmel
cihazlarla donatılan ve en mükemmel nimetlerle beslenen insanda önemli görevler
beklenmektedir. O görev "sevme, sevdirme" görevidir. Yani insan olmak, kul olmak
görevi... (Ertuğrul, 2000: 47)
Sevgi eğitiminden yoksun kalan insanlar, gerek ülkemizde ve gerekse de dünyada
menfaatlerinden başka bir şey düşünmeyen politikalar oluşturdular. Bunlar
sevgiyi, ilgiyi, dayanışmayı ve yardımlaşmayı unuttular, kendileri de sevgisiz
ve ilgisiz kaldılar. Öyle ki varlık içinde yoksullaşan, kalabalık içinde
yalmzlaşan, güç içinde güçsüzleşen ve çare içinde çaresiz kalan, ruhsuz ve
duyarsız bir kitle türedi. Bunun ise çözümü açık, çocuklara ve öğrencilere
"sevgi eğitimi sunmak..." Ama sevgiyi hak eden insanlar eliyle...
SEVGİ HARİTASI
Anladım ki, kimseyi sizi sevmeye zorlayamazsınız. Ancak,
kendinizi sevilecek insan yapabilirsiniz, gerisini karşı tarafa
bırakırsınız.
Anladım ki, güveni geliştirmek yıllar alıyor, ama yıkmaya bir
dakika yetiyor.
Anladım ki, hayatında nelere sahip olduğun değil, kiminle olduğun önemli.
Anladım ki, kendini en iyilerle kıyaslamak değil, kendi en iyinle kıyaslamak
sonuç getiriyor.
Anladım ki, çok istediğim şeylerin hepsi, benim hayrıma değil. Bazen kendi
çukurumu kazdım.
Anladım ki, bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek. Çünkü hangisiyle son görüşme
olacak, bilemiyorsun.
42
SONGELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
43
Anladım ki, "bittim" dediğin andan itibaren, yeni bir enerji buluyorsun.
Anladım ki, kahraman dediğimiz insanlar, bir şey yapılması gerektiğinde,
yapılması gerekeni, şartlar ne olursa olsun yapanlardır.
Anladım ki, bazı insanlar sizi çok seviyor; ama bunu nasıl göstereceğini
bilemiyor. Anladım ki, para ucuz bir başarı.
Anladım ki, düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları
kaldırmak için sana elini uzatır. Öyleyse herkesle dost ol.
Anladım ki, her şartta kendisiyle dürüst kalanlar, daha mutlu hayat yaşıyorlar.
Anladım ki, duvarda asılı diplomalar, insanı insan yapmaya yetmiyor.
Anladım ki, en kötü aile, en iyi yabancıdan daha iyidir. Anladım ki, ne kadar
yakın olursa olsunlar, en iyi arkadaşlar da üzebilir. Onları affetmek gerekir.
Anladım ki, kişi kendini affettiği sürece hata yapmaya devam ediyor.
Anladım ki, yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın, dünya sizin için dönmesini
durdurmuyor.
Anladım ki, şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir; ama ne
olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz. Anladım ki, her problem kendi içinde bir
fırsat saklar ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Anladım ki, sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.
Anladım ki, kâinatın mayası sevgidir. En zengin insan ise, seven ve sevilendir.
>Bir Öğretmen Sevgi ve Hoşgörü İçin Neler Yapmalıdır?
Öğretmen, sevgiyi hayatına temel alan bir öğrenci yetiştirmek isterken, kendisi
de davranışlarına sevgiyi temel almaktadır. Çünkü sevgi yaşanarak öğrenilir.
Öğretmen sevgiyi önce kendisi hak ettiğini göstermelidir ki öğrencilerin
ilgisini çekebilsin.
Sevgiye en az sevgi kadar, sevgi gösterilmelidir. Ancak, bazı öğretmenler
sevgiyi güçsüzlük; acımasız ve otoriter olmayı da, güçlülük olarak görmüşlerdir.
Halbuki sevgi en büyük güç, acımasızlık ve ilgisizlik ise, bir acizliktir. Seven
kişi sevdikçe ne kadar az sevdiğini anlayabilir; daha çok sevmek için
duygularını zenginleştirmeye, tutarlı olarak değiştirmeye doğru yönelebilir.
Sevdikçe hoşgörülü olmayı öğrenir ve öğretir. Öğrettikçe bilgisi artabilir.
Bilgisi arttıkça, ne kadar az bildiğini, yanı bilmediklerinin ne kadar çok
olduğunu anlayabilir; bundan dolayı tutarlı daha çok bilgi ve-sevgi elde etmek
için gecesini gündüzüne katabilir.
4. Acının, sıkıntının, korkunun, üzüntünün, sevincin, neşenin, güzelliğin,
iyiliğin, erdemin, bilginin vb. öğrencilerle paylaşılması sevginin oluşmasından
daha önemlidir. Öğretmen sınıfta acısı, sıkıntısı, korkusu olan öğrenciyle onun
acısını, sıkıntısını, korkusunu gidermek için nedenlerini belirleyip, onları
ortadan kaldırmaya çalışmakla onu sabırla dinleyip, yol göstermekle bu işi
başarabilir. Bunlar derslerden kaynaklanıyorsa, ilgili öğretmenlerle konuşup;
aileden ise babası ve annesiyle görüşerek, arkadaşlarındansa, ona yol göstererek
bu sorunların üstesinden öğrencinin gelmesine yardımcı olabilir. Öğretmen hiçbir
zaman öğrencinin acısını, korkusunu sıkıntısını alaya almamalıdır,
6. Sevgi, hoşgörüyü doğurur. Hoşgörüsüz, katı ve ön yargılı insan, "insan
sevgisinden mahrum" demektir.
ii
44 SONGELİŞMELERLE
7. Öğretmenin anlayışlı, hoşgörülü ve esnek olması, asla başıboş ve disiplinsiz
olduğu anlamına gelmez. Tam tersi, hoşgörülü öğretmen, disiplini, çalışmayı ve
hayata bakışı "anlayış ve hoşgörü" üzerine şekillendiren kişi demektir.
8. Katı, sert ve hoşgörüsüz tavırlar, sınıfta geçici bir disiplin ve düzen
oluşturabilir. Ama öğrencinin psikolojik dünyasını olumsuz etkiler. Bu ortamda
yetişen öğrenci, anlayışsız, sevgisiz, önyargılı katı bir davranış kazanır.
Çocuğun hareketlerinin oluşmasında sevginin önemi büyüktür. Hem aile ortamında,
hem de okulda hoşgörü esas olmalıdır.
9. Hoşgörü havasının hakim olduğu okullarda okuyan öğrenciler arkadaşlarıyla,
çevresiyle daha uyumlu, daha rahat ve daha girişkendir. Düşüncelerini rahat ve
serbestçe söyleyebilme yeteneğini elde etmiştir.
10. Öğrenci sevilmeli ve sevildiği kendisine hissettirilmelidir. Sevme ve
sevilme, öğrencinin en önemli ihtiyacıdır. Öğretmenin ve çevresindeki insanların
ona sevgiyle yaklaşması, sağlıklı gelişimi için şarttır. Sevgi, öğrencinin
kendine güvenini sağlar.
11. Öğrenci, sevildiğini bildiği bir ortamda güvenli hareket eder. Davranışları,
konuşması, kendinden emin hareketleri, başarılı oluşu, kurduğu arkadaşlıklar
bunun en büyük kanıtıdır. Öğrenci sevmeyi ancak başkaları tarafından sevilerek
öğrenir. Bu sayede insanlara karşı sevecen ve sempatik tavırlar sergiler. En
önemlisi insanları sever. Bu da çocuğun insanlarla olan ilişkisini daha
güçlendirir.
12. Sevgi, her türlü engeli aşabilecek güce sahiptir. Sevilmediğini zanneden
çocuk, uyumsuz olur ve yalnızlık duygusuna kapılır. Yalnızlığın olumsuz
etkisiyle normalde kazanamadığı ilgiyi farklı bir yöntemle açığa vurup,
dikkatleri üzerine çekme gayretine girişir. Tabii bu durum, hem çocuk ve hem
aile için hiç iç açıcı değildir.
13. Öğrencilerinize sevgiyle yaklaşıp problemlerini dinlemezseniz, onlar da
sizin bulduğunuz çözümleri dinlemeyeceklerdir.
öğretmenlikte yeni teknikler
45
J.4. Öğrenciler zaman zaman sizleri kızdıracaklardır, canınızı acıtacaklardır;
kırılacak, huzurunuzu bozacaklardır. Bu durumda kendinizi kaybedip, onlara kaba
davranmayın. Unutmayın ki, onlar birer gelecektir.
Öğrencilerinize verdiğiniz sözü yerine getirin. Onları kandırıp, atlatmayın.
Verilen sözün yerine geldiğini gören öğrenci, doğru sözlü bir davranış elde
etmiş olur.
16. Öğretmenlerin olumlu, uyumlu ve anlayışlı ilişkileri, öğrencinin karakter
gelişimine olumlu katkılarda bulunur.
17. Öğrenciler arasındaki dengeyi iyi koruyun. Öğrencileri, size ve birbirlerine
karşı düşman etmeyin. Unutmayın ki, yanlı ve adaletsiz davranışlar, öğrencide
aynı davranışları oluşturur.
18. Öğrencilerinize hiçbir zaman kötü anınızı anlatmayın. Onlara kötüleri örnek
olarak da tanıtmayın. Bu dünyada "güvenilir, itimat edilir" insanlar kalmadı
gibi bahisler açmayın. Bu durum, öğrencinin gelecekle ilgili ümidini kırar.
19. Öğrencilerin yanlışları ve hataları özellikle onlara yumuşak yaklaşma ve
gönüllerini alarak düzeltilebilir. Aksine bağırıp çağırma ve sertçe
davranışlarda bulunma, problemi çözmez, daha da ağırlaştırır.
20. Öğretmenler öğrencilerini tanımalı ve öğrencilerinin isteklerini dinlemeli.
Çocuğun ihtiyaçları nelerdir, bilinmelidir. Çocuk iyi dinlenir ve iyi
anlaşılırsa problemleri de asgariye iner.
21. Bir eğitimcide, bir idarecide, bir öğretmende güzel ve düzgün meziyetler
olmalıdır. Yoksa "insan idare etme sanatı"na ait bilgilerden, "insanı anlama"
yeteneğinden, "insanı olgunlaştırma" bilincinden yoksun öğretmenler ne hoşgörü
ne de müsamaha ile hareket edebilirler. Her zaman mağlup olmanın acısını
çekerler.
22. Hoş görülmeyen çocuk ileriki yıllarda; evhamlı, telaşlı, korkak, pısırık,
çekingen, içine kapanık, istenilmeyen vasıfları üzerinde bulundurabilen
özellikte olacaktır. Buna meydan vermemelidir. (Yuter, 1999:191)
46
SON GELİŞMELERLE
»ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
47
Sevginin en büyük bir güç olduğu, zaman ilerleyince daha iyi anlaşılmaktadır.
Para, mal, kuvvet ve otorite insanları mutlu etmeye yetmemiştir. Daha çok
insanları bireyselleştirmiş, ayırmış, çok zaman da düşman etmiştir.
insanları birbirine bağlayan, dayanışma ve yardımlaşmayı arttıran, paylaşma ve
birlikte yaşamayı öğreten güç; sevgidir.
Okullarda bilim ve teknoloji öğretimine ne kadar önem veriliyorsa, sevgiye de o
kadar önem verilmelidir. Bilim ve teknoloji sevgisiz bir işe yaramıyor.
Birbirinden kopan insanları bilim ve teknoloji değil, sevgi kurtarıyor.
Sevginin sembolü öğretmendir. Seven, sevilen ve sevdiren bir öğretmen modeline
yalnız ülkenizin değil, bütün dünyanın ihtiyacı vardır.
Sevgiyi kendinizden ve öğrencinizden esirgemeyin. Çünkü hayat için en büyük güç
sevgidir, hoşgörüdür.
Bunu başarmak ise, hiç zor değildir. :
BİR HİKAYE
Bir kadın evinden çıktı, evinin önünde beyaz, uzun sakalları olan üç yaşlı adam
gördü. Onlara:
Sizi tanımıyorum ama aç olmalısınız, lütfen evime buyurun ve bir şeyler yiyin,
dedi.
- Kocanız evde mi? diye sordular.
- Hayır, dedi kadın.
- 0 zaman giremeyiz, dediler.
Akşam kocası eve geldiğinde kadın olanları anlattı. Kocası:
- Onlara eve geldiğimi söyle ve eve davet et, dedi.
- Biz bir eve hep beraber girmeyiz, dediler.
Kadın: - .
-Neden?
Yaşlı adamlardan biri:
- Onun adı Zenginlik'tir, dedi arkadaşlarından birini göstererek. Diğerini
göstererek de:
- Onun adı Başarı, benimki de Sevgi." Sonra da ekledi:
- Şimdi eşinle konuş ve hangimizi davet edeceğinize karar verin. Kadın eve döndü
ve olanları kocasına anlattı. Kocası çok sevindi:
- Ne kadar harika! Zenginliği davet edelim, gelsin ve evimizi zenginlikle
doldursun.
Kadın:
- Neden başarıyı davet etmiyoruz?
0 sırada onları dinlemekte olan kızları sordu:
- Sevgiyi davet etsek olmaz mı? 0 zaman evimiz sevgiyle dolar. Adam:
- Bence kızımızın tavsiyesine uyalım, dedi. Dışarı çık ve sevgiyi davet et,
sevgi bizim misafirimiz olsun.
Kadın dışarı çıktı ve Sevgi'yi davet etti.
[Sevgi kalktı ve eve doğru yürümeye başladı. Diğer iki arkadaşı da [kalktı ve
onu takip ettiler.
iKadın büyük bir şaşkınlıkla:
I- Ben sadece Sevgi'yi davet ettim, siz neden geliyorsunuz?
[Yaşlı adam cevap verdi:
|- Eğer siz Zenginlik ve Başarı'yı davet etmiş olsaydınız diğer ikimiz
İkalacaktık, ama siz beni davet ettiğiniz için ben nereye gidersem Başarı ve
Zenginlik de benimle birlikte gelir.
[Her nerede sevgi varsa başarı ve zenginlik de vardır.
Öğretmenliğe Hazır Olun
ggRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER 49
BU MEKTUBU OKUYUN
Halit Bey Hocam,
Ben Kadriye... Sık sık problemlerimle kapınızı aşındıran öğrenciniz. Ama merak
etmeyin, benim öğrencilerim de benim kapımı aşındırıyor. Yani "Eden bulur"
gerçeği dönüyor hâlâ... Bu gidişle öğretmenlik mesleğim boyunca ciddî sorunlar
yaşayacağa benziyorum. Öğrendiğimiz teorik derslerle, uygulanan çalışmalar
arasında fazla bir uyum yok. Yani ülke gerçeklerine uygun eğitim yapılmıyor. Ama
bu mazeret değil. Kendimizi ülke gerçeklerine göre hazırlamak zorundayız.
Bunun için de iyi bir öğretmen olmak için tüm eksikliklerimizi gidermek
zorundayız.
Yazdığınız birbirinden güzel kitaplar ve bize verdiğiniz emek için sonsuz
teşekkürler. Size minnet borçluyum, başarılı öğrenciler yetiştirerek borcumu
ödemek istiyorum.
Allah sağlık dolu günler versin.
Kadriye Güler
Bir öğretmenin yeterli olması ve öğretmenliğe hazır olması demek, kendini
sürekli yenileyip, eksikliklerini gidermesi demektir. Çünkü eğitim ve öğretim
hizmetlerinde, öğretmen kişiliğinin ve yeterliliğinin tartışılmaz bir önemi
vardır.
lı
KONUNUN ÖZETİ
En büyük eksiklik, başkasının hatasını görüp de, kendi hatasını görememektir.
BİR ANI
Öğretmenlik yaşamımda, bilgi ve deneyimine zaman zaman başvurduğum çok kıymetli
bir hocam vardı. Yeni görüş ve önerileriyle bizlere çok kıymetli pratikler
aktarıyordu.
Birden dönüp;
- Çocuklar, dedi. Size öğretmenlikle ilgili sihirli bir formül söyleyeyim mi?
50
SON GELİŞMELERLE
: ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
51
Büyük bir istekle;
- Ne demek hocam, çok ihtiyacımız var, dedik.
- Öyleyse dinleyin, diye sihirli formülünü sıraladı.
- Öğretmenlik, bir vicdan işidir. Yaptığınız her davranışın doğruluğunu
vicdanınıza onaylatın ve sürekli kendinize şu soruyu sorun: "Ben yeterli bir
öğretmen miyim? Aldığım parayı helâl ettirebiliyor muyum?"
Evet, yeterli bir öğretmen olmak... Galiba bu işin sihirli formülü bu...
Bir öğretmen önce kendine güven duyması, sonra da çevresi içinde ayrıcalıklı ve
gözde bir eğitimci olabilmesi için, yeterlilik derecesini test etmeli,
eksikliklerini tamamlamalı ve kendini sürekli yenilemelidir. Kısacası,
öğretmenliğe hazır olmalıdır.
Öğretmenliğe Hazır Olma Yolları:
1. Önce mesleğinizi sevin. Öğretmenlik mesleği sevgiyle yapılır.
2. Öğrencinizi sevin. Öğrencisini sevmeyen, öğrenci tarafından da sevilemez.
3. Yüz temizliğine önem verin. !i
4. Saçlarınızın iyi kesilmiş ve taranmış olmasına özen gösterin.
5. Elbisenizin temiz ve sade olmasına dikkat, edin.
6. Ayakkabılarınızı sürekli boyatın.
7. Ders saatlerinde bir şey yemek veya çiğnemekten kaçının.
'U
8. Dişlerinizin bakımlı ve temiz olmasına özen gösterin.
9. El ve tırnaklarınızı temiz tutun.
10. Güler yüzlü ve alçak gönüllü olmayı unutmayın.
11. Kendi davranışlarınızı düzeltmeden, öğrencilerinizin davranışlarına
takılmayın.
12. Başkalarının eksiklikleri ile değil, kendi doğrularınızda yaşamayı öğrenin.
13. Okulda problem çözen bir kişi olmaya çalışın.
14. Sabırlı ve soğukkanlı olun.
15. Her problemin mutlaka bir çözümünün olacağını bilin.
16. Sağlıklı ve dengeli olmaya özen gösterin.
17. Her öğrencinin farklı bir görüşü ve farklı bir anlayışı olduğunu kabul edip,
ön yargı içinde olmayın ve bunu davranışlarınızla gösterin.
118. Din, ahlak, vatan, bayrak ve tarih gibi ortak değerlere karşı saygılı olun
ve gereken önemi verin.
119. Öğrencilerinizin sizi bir model olarak görmek isteyeceklerini unutmayın.
20. Alanınızla ilgili yayınları izleyin ve kendinizi yenileyin.
21. Sürekli kitap okuma ve araştırma alışkanlığını elde edin.
22. Teknolojik araçları ve kaynakları sürekli kullanın.
23. Sizden önde ve sizden tecrübeli meslektaşlarınızla bilgi alışverişinde
bulunun.
24. Konuşma, okuma, yazma ve dinleme gibi temel becerilerde-ki hata payını
düzeltmeye çalışın.
25. Başarıları ölçmede âdil olun.
26. Ceza ve ödülü düzeltici ve teşvik edici olarak kullanın.
27. Eleştirilere açık olun. Eleştirilerden korkmayın. Unutmayın, eleştirilere
açık olan, en az eleştirilir.
28. Okul yönetimi, mesai arkadaşları ve öğrenci velileri ile iyi ilişkiler
içinde bulunun.
29. Her zaman kolay ulaşılan, kolay konuşulan bir kişilik sahibi olun.
52 30. Sözlerinizle davranışlarınız uyumlu olsun. Söylediğini yapmayan öğretmen,
başkasına yaptırırken de başarılı olamaz.
31. Her söylediğiniz sözünüz doğru olsun. Ama her doğruyu her yerde söylemeyin.
Doğruları,doğru zeminlerde ve doğru zamanlarda söyleyin. Doğrular yanlış
yerlerde söylenirse, yanlış anlaşılır.
32. Öğrenciyi, kendi gerçeği içinde bir bütün olarak değerlendirin.
33. Öğrencilerin kişisel sorunlarına duyarlılık gösterin.
34. Kendinize güvenin ve ümidinizi yitirmeyin.
35. Argo ve müstehcen ifadelerden kaçının.
36. Mesleğinizle ilgili kanun ve yönetmelikleri öğrenin.
37. Davranış değişikliği sürecinde sabır ve hoşgörü gösterin.
38. Öğrencilerin başarı düzeylerini değerlendirirken, bireysel farklılıklarının
bilincinde olun.
39. Olumsuz davranışın belirtilerinden çok, nedenleri üzerinde yoğunlaşın.
40. Öğrencilerinize neyi yapmamalarından çok, neleri neden yapmaları gerektiğini
açıklayın.
41. Öğrencilerinizin kişiliğini değil, yanlış davranışını eleştirin.
42. Problem oluşmadan gerekli önlemleri alın.
43. Olumlu davranışları ödüllendirin.
44. Öğrencilerinizin sorumluluk almaları ve başarılı olmaları için, gerekli
fırsatları hazırlayın.
45. istenmeyen davranışlar ortaya çıktığında, esnek, nazik, bağışlayıcı ve
tutarlı davranmayı sürdürün.
46. Öğrencilerinize dönük amaç ve beklentilerinizi gerçekçi ölçülerde
belirleyin.
47. Öğrencilerinize problem çözmede, yaşantı ve deneyimlerinden nasıl
yararlanacaklarını öğretin.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER 53
48. Öğrencilerinizin, size yönelik eleştiri ve beklentilerine duyarlık gösterin.
Haklı ise kabul edin, gerektiğinde de özür dileyin.
49. Öğrencilerinizin olumlu yönlerini öne çıkararak, onları daha önemli işler
için motive edin.
50. Öğrencilerinizin görüş ve önerilerine açık olun ve önem verin.
51. Öğrencilerinizle ders dışı zamanlarda da birlikte olmak için uygun fırsatlar
hazırlayın.
52. Öğrencilerinizin arasında hiçbir nedenden dolayı ayrımcılık yapmayın ve
onları tembel, çalışkan gibi ifadelerle veya görüş ve düşüncelerinden dolayı
ayırmayın.
53. Öğrencilerinizi, yaşamı ve kendinizi sevin.
54. Anlaşılır, duru ve akıcı dil kullanın ve ses tonunuzu anlattığınız konuya
göre ayarlayın.
Unutmayın, en sevilen öğretmen, en çok seven öğretmendir. Onların sizi sevip,
dersinize olan ilgisini bekliyorsanız, önce siz onları anlayıp sevmelisiniz.
Kendinizi Sorguluyor musunuz?
1. Her dersin sonunda kendinizi değerlendiriyor musunuz?
2. Sınıfta iyi bir motive oluşturduğunuza inanıyor musunuz?
3. Yeterli bilgi düzeyiniz var mı?
4. Davranışlarınızla dostluk mesajları veriyor musunuz?
5. Her geçen gün daha iyi bir öğretmen olduğunuza inanıyor
musunuz?
I
6. Kendinizi yeniliyor musunuz?
7. Örnek bir kişilik sahibi misiniz?
8. Öğrencilerinizi anlıyor musunuz?
54 SON GELİŞMELERLE
9. Kendinizi onlar yerine koyarak, ona göre davranışlarınızı belirtiyor musunuz?
10. Amaçlı hareket ediyor musunuz?
11. Derslere yeterli ölçüde hazırlanıyor musunuz?
12. Gerektiğinde espri yapıyor musunuz?
13. Ses tonunuzu etkili bir biçimde kullanıyor musunuz?
14. Deneyimli eğitimcilerin görüşlerine başvuruyor musunuz?
BİR ANI
Çevrenin ve öğrencilerin yoğun ilgisine mazhar olan bir emekli öğretmenin
tavsiyelerini dinliyorduk.
Arkadaşlarımızdan birisi;
- Bu kadar ilgiyi ve başarıyı nasıl elde ettiniz? diye bir soru sormuştu.
Hayatını insanların hayatına adamış olan büyüğümüzün verdiği cevap çok
çarpıcıydı:
- Her gün kendini vicdanın ve Allah'ın önünde sorguya çektim. ;"
Öğrencilerle İyi İletişim Kurun
KONUNUN ÖZETİ
Öğrencileriyle iyi bir diyalog kurmayı bilen bir öğretmen, öğrencilerini en çok
etkileyip, en faydalı olan bir öğretmendir.
56
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
57
BU MEKTUBU OKUYUN
Merhaba Hocam, Sevgiler, selâmlar...
Sizin öğretmenliğiniz, benim de öğrenciliğim bitmeyecek. Her ne kadar öğretmen
olursam olayım, sizin öğrenciniz olmaktan memnuniyet duyacağım. Sizin gibi bir
öğretmenim oldukça, problemlerim konusunda asla bunalmam. Bunun Allah'ın bir
ihsanı olduğunu düşünüyorum. Bu konuda kendimi şanslı sayıyorum.
Fakültede okurken de sizi her konuda rahatsız ederdim. Siz de büyük bir sabırla
beni dinlerdiniz. Yine öyle bir problemle karşı karşıyayım. Öğrencilerimle iyi
bir ilişki kuramıyorum. İletişimimizde bazı kopukluklar oluyor. Zaman zaman
onlar beni anlamıyor, ben de onlan anlamakta güçlük çekiyorum. Bu problemi
çözmeye nereden başlayayım? Neleri göz önünde bulundurayım?
Sizi arayacağım. Ve sizi asla unutmayacağım. Sevginin en güzeliyle selâmlıyorum.
Sağlık dileklerimle...
Murat Gürses
Unutulmamalıdır ki, bir öğretmen bir öğrencinin gözünde model ve örnek bir
insandır. Özellikle de ilköğretim okulu öğrencileri, kendilerine yakın ilgi
gösteren öğretmenlerine karşı derin bir hayranlık duyarlar. Eğer öğretmen,
öğrencileriyle ilişki kurmanın yollarım bilirse, onların gönüllerine girmeyi çok
çabuk başarır.
Bir öğretmen, öğrenci beraberliğini yalnız smıf içinde düşünmemelidir. Smıf dışı
zamanlarda da öğrencileriyle yakın bir ilişki kurmalıdır. Çünkü sınıf içi
etkinliklerde her öğrenciyle bire bir ilişki kurup, onları daha yakından
tanımanın imkanları yoktur.
Öğrencileri bire bir tanıyıp, onların kişisel özelliklerine göre bir davranış
geliştirmek için öğrencilere ders dışında zaman ayırarak, onları tanıyacak
birliktelikler oluşturmak lâzımdır.
BİR ANI
Üç yaşındaki torunumu resmi kimliği olan bir anaokuluna kaydettirdik. Ama bu
okula devam süresi üç günü geçmedi. Çocuk her gün eve gözleri ağlamaktan
morarmış olarak döndü. "Ben bu okula gitmek istemiyorum" diye diretti. Anne
kucağından ve aile ocağından ilk kez ayrılarak hiç tanımadığı insanlarla
karşılaşan üç yaşındaki bir çocuğa bir intibak yaklaşımı yerine, çocuk gerçeği
ve psikolojisiyle asla bağdaşmayan katı bir disiplin yöntemi uygulamaya
kalkışılınca bu sonucun ortaya çıkacağı bilinmeliydi. Bunun üzerine biz bu
yavruyu buradan alıp başka bir resmi bir okulun anasınıfına kaydetmek zorunda
kaldık. Bu yavru önceki ürkekliğine rağmen, kısa zamanda öğretmenini,
arkadaşlarını, sınıfını ve okulunu sevmiş ve uyum başarısı göstermiştir. Aslında
bu başarı başta öğretmenin ve okul yönetiminin başarısıdır.
Nimet Erkunt
İLETİŞİMİN BASAMAKLARI
1. Sınıfta standartlar oluşturun. Nelerin yapılması gerektiğim, nelere uyulması
gerektiğini sene başında öğrencilerinizle konuşun. Bunları metin haline
getirerek, öğrencilere imzalatın ve duvara asm. Bu, öğrenciyi psikolojik olarak
smıf içi kurallara uymaya zorlar.
2. Öğrencilere ne olduğunuzu, onlardan ne beklediğinizi, neler istediğinizi tam
olarak anlatın. Öğrenci gözünde kapalı bir kutu olmayın. Açık olun ve kendinizi
gizlemeyin.
3. Uyumlu davranışlar sergileyin. Değişken yapınız, güven bunalımı yaratır ve
öğrenciyi güvensizliğe iter.
4. Düzgün konuşma, temiz kıyafet ve tutarlı davranıştan, öğrencileri en fazla
etkileyen hususlar olduğunu unutmayın.
5. Sınıfa tam zamanında girin. Geç kaldığınızda öğrencilerden özür dileyin. Bu
davranışınız öğrencilerinizi etkileyecek ve onların sizi örnek almasını
sağlayacaktır.
58
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
59
6. Öğrencilerinizden saygı bekliyorsanız, önce siz onlara saygı duyun. Olumlu
karşılığı kısa zaman içinde aldığınızı göreceksiniz.
7. Sık sık gülümseyin ve alçak gönüllü olun. Ulaşılmaz ve erişilmez bir insan
olmayın.
8. Alanında uzman ve profesyonel bir öğretmen imajı uyandırın. Unutmayın, her
öğrenci sizi tartacaktır.
9. Öğrencilerinizin kendilerini değil, olumsuz davranışlarını eleştirin.
10. Size gelen eleştirilere açık olun. Eleştirilere ne kadar açık olursanız o
kadar da az eleştirilirsiniz.
11. Daima kendinizi kontrol edin. "Ben öğretmenim, her şeyi yaparım" demeyin.
Bu, size olan güveni sarsar.
12. Öğrencilerin sınıf içi davranışlar mı dikkatle gözleyin. Zamanında ve
yerinde düzeltmeler yapın.
13. Davranışlarınız saygı ve örnek teşkil etsin. Aksi halde dengesiz tavırlı,
çabuk kızan bir öğretmen imajı çizersiniz, öğrenciyi sizden ve dersten
uzaklaştırırsınız.
14. Ses tonunuzu ve beden dilinizi etkili kullanın. Bu, derslerdeki motiveyi
artırır.
15. Farklı görüşleri ve yorumları anlayışla karşılayın. Her öğrenciyi olduğu
gibi kabul edin. Bu sınıfta hoşgörülü ve huzurlu bir ortam yaratır. Yoksa olumlu
bir iletişim kuramazsınız.
16. Dersi sade bir dil ile anlatın. Öğrenci "ne anlatıyor?" diye kendini
zorlamasın.
17. Tartışmaları teşvik edin. Herkes görüşünü söylemekten çekinmesin. Bu şekilde
kişiler daha iyi anlaşılır ve kaynaşma çabuk olur
18. Öğrencilerin seviyelerini ve tepkilerini iyi tespit edin. Yaklaşımlarınızı
da buna göre planlayın.
19. Öğrencilere ismiyle hitap edin.
20. Derse hazırlıklı girin.
121. Sınıf atmosferinin derse hazır olup olmadığını kontrol edin.
122. Derste konuşma süresini iyi ayarlayın. Bu süre ilk öğretimde 3-4;
ortaöğretimde 5-6; yüksek okullarda da 7-8 dakikadır. Daha uzun süre konuşmanız
öğrencilerin dikkatini dağıtır.
j 23. Sınıftaki monoton havayı dağıtmak için, espri, özdeyiş, fıkra ve küçük
anekdotlarla öğrencilerin derse katılmasını sağlayın ve dersi canlı hale
getirin.
24. Öğrencilerle göz diyalogu kurun ve öğrencilerin ders dışına çıkmalarına
müsaade etmeyin.
25. Disiplin sağlıyorum diye, sınıfı baskı altında tutmayın. Unutulmamalı ki, en
iyi disiplin, sınırları belirlenmiş bir hoşgörü zeminidir.
26. Notu silâh olarak kullanmayın ve ceza kuralını sık sık işletmeyin.
27. Sınav kâğıtlarını değerlendirdikten sonra dağıtın. Öğrenciler sizin ne kadar
tarafsız olduğunuzu görsünler. Bu onlara güven verir.
28. Sık sık sorular sorarak öğrencileri konuşturmaya ve derse katmaya çalışın.
29. Öğrencilerin içinde bulundukları psikolojik ve sosyolojik ortamı dikkate
alarak hepsinden aynı başarıyı beklemeyin.
30. Öğrenme problemlerim ve bunun kaynağını iyi tespit edin. Yoksa, öğrenme
süreci yavaş ve verimsiz olur.
31. Öğrencilere, düşünme ve yorumlama alışkanlığı kazandırmaya çalışın ve grup
çalışmalarını teşvik edin. Çok zaman da siz de katılın.
32. Öğrenci problemlerinin çözümünde rehberlik edin.
33. Öğrenci sırlarını deşifre etmeyin.
34. Öğrencilere ana-baba rolü oynayın. Unutmayın ki, siz öğrencilerin gözünde
dünyanın en iyi insanısınız.
60
SONGELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
61
AKLINIZDA BULUNSUN
Öğrenciler sizden ne istiyor?
1. Alanlarında uzman olsunlar.
2. Akıcı bir dil kullansınlar.
3. Hoşgörülü olsunlar.
4. Bizleri iyi anlasınlar.
5. Sınıf huzurunda onurlarıyla oynamasınlar.
6. Genel kültür sahibi olsunlar.
7. Çok kitap okuyup, bizleri de bilgilendirsinler.
8. Kendilerim yenilesinler.
9. Geleceğe yönelik rehberlik etsinler.
10. Fikirlerimize saygı duysunlar.
11. Bize ismimizle hitap etsinler.
12. Seviyemize göre ders anlatsınlar. 1.3. Kendilerinden çok bahsetmesinler.
14. Ûzel problemlerini sınıfa taşımasınlar.
15. Problemlerimize ilgilensinler.
16. Değerlendirmede adaletli olsunlar.
17. Siyasi görüşlerini yansıtmasınlar.
18. Her öğrenciye eşit davransınlar.
19. Dersi canlı tutmak için hikâye, espri, şiir gibi anlatımlara da yer
versinler.
20. Ulaşılmaz bir adam olmasınlar.
21. Bizi notla tehdit etmesinler.
22. Dersi bizimle birlikte işlesinler.
23. Örnek davranışlar sergilesinler.
24. Ahlâkî değerler konusunda rehber olsunlar.
25. Şiddet kullanmasınlar.
26. Bizi okul yönetimine ve ailemize şikâyet etmesinler.
27. Bizi evladı gibi görüp, bize karşı şefkatli olsunlar.
Öğrencilerin gözünde kusursuz, içten ve hoşgörülü bir öğret-
Inen imajı çizmeye gayret ederseniz, kelebeklerin ışığa koşması gibi mlar da
size koşacaklar ve her türlü problemlerini sizinle paylaşa-:aklardır. Yeter ki,
onlara tatlı bir gülücük gönderin ve sıcak bir el uzatın. Onların dünyasına
girmede asla güçlük çekmezsiniz. Bu şekilde de bu mesleğin büyülü hazzını
doyasıya yaşarsınız. Unutma-an, onların gönlüne girmeden kafasına giremezsiniz.
BİR HİKÂYE^_________________________________________
[Arkadaşları ile geçinemeyen, huysuz ve kötü karakterli bir evlat varmış. Bir
gün babası, ona çivilerle dolu bir torba vermiş ve bahçedeki tahta perdenin
önüne götürmüş...
4"Arkadaşların ile tartışıp, kavga ettiğin zaman her seferinde bu tah-jjfa
perdeye bir çivi çak." demiş. Benç, birinci günde tahta perdeye bir hayli çivi
çakmış, ^onraki haftalarda kendi kendini kontrol etmeye çalışmış ve geçen [ıer
gün daha az çivi çakmış.
Nihayet bir gün gelmiş ki, hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söyleniş.
Babası, onu yeniden tahta perdenin önüne götürmüş. "Bu günden başlayarak
tartışmayıp, kavga etmediğin her gün için tahta perdeden bir çiviyi çıkar, sök."
demiş. Ve günler geçmiş... Bir gün gelmiş ki, her çivi çıkarılmış. Tahta perde
bomboş kalmış... Babası evladına, "aferin" demiş. En iyi iletişim, önce insanın
kendi içinden başlamalı. Önce insan kendini düzeltmeli. Yoksa, dürüstlüğüne
kimseyi inandıramazsın.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
63
Sınıf İçi Kurallarını Öğrencilerle Birlikte Oluşturun
-• KONUNUN ÖZETİ
Bir insanın en iyi uyduğu kural, kendi koy-
duğu kuraldır.
(F. Gülen)
Kurallar genellikle sevilmez. Ancak kişi kendi koyduğu kurallara da sahip çıkar.
Disiplinle ilgili problemlerin başlıca sebeplerinden biri pasif ve dağınık olan
sınıf kurallarıdır. Öğrencilerin davranışları büyük oranda onlar için
oluşturulan beklentilerle belirlenir. Başka bir ifadeyle öğrenciler
kendilerinden beklendiği gibi davranırlar. Bir öğrencinin kurallara neden ve
niçin uyulması gerektiğim sorgulaması takdir edilecek bir davranıştır. Bunun
için sınıf içi kuralların birlikte tespiti son derece önemlidir.
DİKKAT EDİN!
— Kuralları sert ve acımasız olan,
— Kendi koyduğu kuralları farklı uygulayan,
— Kendi kurallarına kendisi uymayan,
— Kuralları öğrenci eğilimine göre oluşturamayan,
— Sınıf içi kuralları oluştururken öğrenciye sormayan öğretmenler; Beğenilmeyen
ve sevilmeyen öğretmenlerdir.
Sınıfta belli bir uyum oluşturmak ve öğrencilerle seviyeli bir iletişim sağlamak
için bir disiplin plânı oluşturun.
Bunu yapmak için şöyle bir yol izleyin:
Önce öğrencilerle birlikte sınıf içi kurallar konusunda tartışmalar yapm ve
genel bir mutabakat oluşturmaya çalışın. Çünkü öğrencilerin katkısı ve isteği
olmadan sınıf içinde uyumlu ve anlamlı bir disiplinin oluşması mümkün olamaz.
UNUTMAYIN
1. Kurallar ahenk içindir.
2. Kurallar, kuralsızlığın önüne geçmek içindir.
3. Kurallar korkutmak için değildir.
.V
64
SON GELİŞMELERLE!
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
65
4. Kural yerinde ve zamanında konursa, insana mutluluk ve huzur getirir.
5. En kötü kural, kuralsızlıktan iyidir.
6. Her başarı, iyi belirlenmiş kurallarla oluşur.
7. Özgürlük, iyi konulmuş kurallarla doğar. Kurallarla gelişir ve kurallarla
kökleşir.
8. Kurallar acıdır, ancak sonucu tatlıdır.
Ortaya bir dizi kural atın ve bunları bir bir değerlendirin. Ayrıca sınıfın
ilkeler belirlemesi ve bunların yaptırımlarının ne olacağı konusunda
öğrencilerinize fırsat verin. Siz burada bir rehber görevi üstlenin. Kuralları
ve yaptırımları öğrenciler oluştursunlar. Kuralları ve disiplin planını
oluşturduktan sonra, bunları herkesin görebileceği bir yere asm. Daha sonra
öğrencilerin defterlerine yapıştırmak için kopyalarını çıkarın. Bu yöntem,
öğrencilerinize "Kendi davranışları üzerinde kontrol sağlama" yeteneği de
kazandıracaktır. Dahası, birbirlerinin davranışlarına karşı duyarlı olma
becerisini elde edeceklerdir. Bu şekilde bugün en fazla yakındığımız "bana ne"
anlayışını ortadan kaldıracaktır.
Bu kurallarda neler bulunabilir?
1. Öğretmen zamanında derse girecek ve zil çalınca da tenefüse sarkmadan sınıfı
terk edecek. Ancak öğretmenin derse girişinden sonra derse gelenler, derse
alınacaklar, fakat "yok" yazılacaklar.
2. Dersler öğretmen-öğrenci birliktelikleriyle işlenecek.
3. Sınıf içinde her öğrenci özgürce kendisini ifade edip, görüşlerini
söyleyecek.
4. Öğretmen dahil, her kişinin eksik ve hataları olursa yapıcı bir eleştiriyle
ona hatırlatılacak.
5. Her gün birkaç öğrenciye eğitim değeri olan hikâye, masal, fıkra veya anekdot
anlatma görevi verilecek.
6. Sınıf içi nöbetçilik sistemi oluşturulacak.
7. Kitap okuma çalışması yürütülecek.
8. Öğretmen-öğrenci ve veli diyalogları geliştirilecek.
9. Sınıf içi çalışmalarda uygulanan yöntemler her hafta değerlendirilecek.
Aksayan yönler telâfi edilecek.
10. Her kişi için günlük çalışma plânlan yapılıp, uygulanacak.
BİR ANI
İlkokul beşinci sınıftaydım. Yeni bir öğretmenim oldu. Deneyimli bir öğretmen
olduğunu ilk derslerde anladım. Yazılı, ödev, gezi ve gözlem günlerini, dersin
nasıl işleneceğini, sınıfın temizlenmesini, nöbet işlerini, devam ve devamsızlık
durumlarını, kol başkanlarını vb. baştan birlikte belirledik. Kurallar koyduk.
Bu kurallardan biri de; derse geç kalan sınıfa girecek, özür dileyip yerine
oturacak, ders bittikten sonra birkaç dakika içinde neden geç kaldığını
açıklayacaktı, iki hafta içinde derse geç gelen kimse kalmadı. Karda-kışta,
boranda-fırtınada eğer okul tatil değilse zamanında derse girer çıkar olduk. Bir
gün öğretmenimiz gelmedi. On dakika geçti hâlâ yoktu. Nöbetçi arkadaşı ve iki
kişiyi başöğretmene gönderdik. Biraz sonra başöğretmen, öğretmenimiz ve
arkadaşlarımız, sınıfın kapısını çalıp, içeri girdiler. Başöğretmen:
"Öğretmeniniz bugün derse üç dakika geç kaldığı için bana geldi. Eşini doktora
götürdüğünden dolayı zamanında gelememiş. Bana 'Eğer siz ve öğrencilerim izin
verirse derse girebilir miyim?' diye başvurdu. Ben kendisine izin veriyorum.
Sizler izin veriyor musunuz?" dedi.
Tüm sınıf susmuştu. İlk kez böyle bir durumla karşılaşmıştık. Geçmiş
öğretmenlerimi düşündüm. Çoğu zaman sınıfa gelmezler, gelseler bile tutarlı
davranmazlardı. Şaşırmıştık. Hepimiz birden ayağa kalktık. "Kabul ediyoruz" diye
yürekten bağırdık. Başöğretmenin, öğretmenimizin ve bizim gözlerimiz dolmuştu. 0
an "Ben de Emrullah öğretmen gibi olacağım" dedim. Ayrıca ilk kez "Ben de
insanım, benim de bir değerim var, ben de söz sahibiyim bu okulda" demeye ve
sorumluluklarımı duymaya başladım. (Sönmez, 1990:121)
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
67
Hoşgörülü Bir Öğretmen Olun
KONUNUN ÖZETİ
Eğer öğretmenlik davranışlarınız, öğrencinizde anlamlı bir ders ve sıcak bir
sempati uyandırmıyorsa, davranışlarınızı derhal gözden geçirin.
BU MEKTUBU OKUYUN
Saygıdeğer Hocam,
"Ben, yaramaz Sevgi". Beni hep "Yaramaz Sevgi" diye sevdiniz. Ben de sizi tüm
içtenliğini?:, dürüstlüğünüz ve sıcak ilginizden dolayı sevdim. Bana çok olumlu
davranışlar kazandırdınız, fark ettirmeden sivri davranışlarımı yonttunuz. Size
nasıl teşekkür ediyorum, nasıl dualar ediyorum bilemezsiniz. Bütün içtenliğimle
ve bütün dürüstlüğümle söylüyorum ki, size öğrenci olmak bir ayrıcalıktır. Bizi
hem okuttunuz, hem de gerçek bir kul, iyi bir vatandaş, vatanperver ve memleket
sevdalısı haline getirdiniz. Bütün bu güzelliklerden sonra benim amacım ise, iyi
bir öğretmen olup, çevreme ve topluma jaydalı olmaktır. Bunu başaracağımdan ve
emeğinizin zayi olmayacağından emin olun. En temiz ve en derin
saygı, sevgi ve dualarımla...
Öğrenciniz
Sevgi Dihici
Öğretmenler, bilgi düzeyleri, deneyimleri, davranışları ve insan ilişkileri
açısından farklılık gösterir. Bunlardan en önemlisi eğitim-öğretim tekniği ve
öğrenci yaklaşımları yönünden "iyi bir öğretmen
tipi" sergilemesidir.
Bir öğretmen "nasıl bir öğretmen tipi sergilediğini; yararlı olup, olmadığını;
daha iyi olabilmesi için neler yapması gerektiği" konusunu sık sık sorgulayıp,
kendini yeniden düzenlemeye çalışmalıdır.
Öğretmenlerin anlayış ve davranış şekilleri üzerine yapılan çeşitli
araştırmalarda birçok öğretmen tipi belirlenmiştir. Bunlardan en önemlisi
"Hoşgörülü Öğretmen Tipi"dir.
Hoşgörülü öğretmenin özellikleri şunlardır:
Öğrencileri çok iyi tanıyan, öğrenci davranışlarının nedenlerini bilen ve
öğrenci psikolojisinden anlayan hoşgörülü öğretmen; planlı,
68
SON GELİŞMELERLE
amaçlı ve geniş ufuklu bir yapıya sahiptir. Aynı zamanda iyi bir rehberdir.
Öğrencilerin duygu ve düşüncelerine önem verir. Eleştirilere açıktır. Dersi,
öğrencilerle birlikte hazırlar ve yürütür. Grup ruhunu ve araştırma anlayışını
teşvik eder.
Ödüllendirmeyi ön plana çıkarır ve dengeli kullanır. Cezalandırmayı ise, çok zor
durumda kalmadan gündeme getirmez. Öğrencilerine her zaman güven verir ve güven
duyar, ilişkileri samimi, sıcak ve içtendir. Değerlendirmede ise, objektif ve
tarafsızdır.
<;î
UNUTMAYIN !
Hoşgörülü öğretmenlerin bulunduğu sınıflarda; \
• Öğrencide güven oluşur.
• Öğrenmeye ve araştırmaya karşı ilgi vardır.
• Öğrencide planlama, çalışma ve karar verme yeteneği gelişir.
• Öğrencide gerçek anlamda bir disiplin oluşur.
• Grupla çalışma, yardımlaşma ve kişiler arası ilişkiler beklenilen bir
düzeydedir.
• Anlayarak öğrenme, tartışma ve yapıcı eleştiri anlayışı gelişir.
iyi bir öğretmen tipi sergilemenin bir önemli yönü de öğrenci tiplerim tanımak
ve davranışları da buna göre belirleme anlayışıdır. Yani ne kadar iyi bir
öğretmen tipi sergilenirse sergilensin, öğrenciler iyi tamnmamışsa ve ilişkiler
buna göre belirlenememişse başarılı olunamaz.
Genel anlamda öğrenci tipleri şöyledir:
Başarılı öğrenciler: Bunlar derse yönelimli, akademik açıdan başarılı
öğrencilerdir. Derslerini ve ödevlerini zamanında yaparlar, pek disiplin sorunu
çıkarmazlar. Okulu severler ve hem öğretmenleri hem de arkadaşları tarafından
sevilirler.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
69
Sosyal öğrenciler: Dersten ziyade kişilere yönelimlidir. Başarılı olmak için
gerekli yetenekleri vardır, ama sosyal ilişkilere ders çalışmaktan daha fazla
değer verirler. Çok arkadaşları vardır ve arkadaşları onları severler, ama
öğretmenleri için bazen yönetim problemi çıkardıkları için pek sevilmezler.
Derste öğretmen onları kolayca derse sokabilir ve kolay sorulara ceva'p
alabilir.
Bağımlı öğrenciler: Sıklıkla öğretmenden destek ve teşvik beklerler ve ek
açıklama ve yardıma ihtiyaç duyarlar. Sık sık parmak kaldırırlar. Ortaokulda
akademik başarılan düşük olur. Öğretmenler onların akademik başarılarını
yükseltmeye çalışırlar, Ama arkadaşları onları ders çalıştırmak istemezler,
çünkü onları sosyal açıdan "toy" bulurlar.
Yabancılaşmış öğrenciler: Zor öğrenirler v'e'-muhtemel okul terk edicilerdir.
Çoğunlukla açık veya gizli, okula ve onunla ilgili her şeye baş kaldırırlar,
düşmanlık beslerler. Öğretmenler genellikle onlara ilgisiz kalır veya
reddederler.
Gölge öğrenciler: Arka plânda kalıp gözden kaçan öğrencilerdir. Her şeyde
ortadadırlar. Grup halinde etkinliklere katılır, ama kendilerim ortaya
koymazlar, gönüllü olmazlar. Bazıları ürkek ve sinirli, bazıları ise sessiz ve
bağımsızdırlar. Genellikle öğretmenler ve diğer öğrenciler onların farkına
varmazlar veya iyi tanımazlar. (Good, Brophy, 1986: 356)
Öğretmenin sınıftaki her grup öğrenci olduğunu akılda tutması ve gözden uzak
gibi görünen öğrencilerin durumlarına karşı da duyarlı olması gerekir.
İyi bir öğretmen tipi sergilemede, ilk derslerde ortaya konan görünümün de payı
çok büyüktür. Çünkü ilk dersler, öğretmen-öğ-retıci diyaloglarının oluşmasında
ve düzenlenmesinde belirleyici bir etki oluşturur. Bir anlamda "ilk derse nasıl
başlanırsa, yıl sonuna kadar o atmosferin etkisi görülür." Bunun için ilk dersin
önemi çok ^yüktür.
j|WP
L
70
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YFNİ TEKNİKİ ER
71
BİLİYOR MUSUNUZ? '
İlk derste olumlu bir izlenim bırakmak için neler yapılmalıdır?
1. iyi niyetli, güvenli, yeterli ve hazırlıklı olduğunuzu gösterin.J
2. Sınıfın kontrolünü elinizde tutun, motive ve yönetme yete-j neğinizi
sergileyin.
3. Sınıf içi kuralları belirleyin. Bunları uygulayacağınız konu-j sunda kararlı
olun.
4. Öğrencilerle bire bir diyalog kurun, sosyal çevrelerim ve ailel yapılarını
tanımaya çalışın.
5. iyi bir rehber öğretmen izlenimi uyandırın.
6. Yıl içinde yapacağınız çalışmalarla ilgili bilgi verin.
7. Dersinizi zorlaştırıp, öğrenciyi sıkmayın. Tam tersine kolay-1 laştırm,
teşvik edin, önlerini açın.
8. Gelecekle ilgili motive edin, yüreklendirin, başarılı insanla-j rın başarı
öykülerini anlatın.
9. "Problemlerini paylaşacak bir öğretmen" izlenimini verin.
10. Sınav ve değerlendirmelerle ilgili yöntemlerinizi açıklayın.! Ama
korkutmayın.
11. Ödül ve ceza konusundaki düşüncelerinizi belirtin.
12. Bir sonraki dersle ilgili açıklamalar yaparak, tanıştığınıza! olan
memnuniyetinizle dersi bitirin.
ilk derste oluşturulan hava, büyük ölçüde ders yılı sonuna ka-j dar devam eder.
Ayrıca, sosyal psikologlar ilk izlenimlerin ilişkiler-l de önemine dikkat
çekmektedirler. Dolayısıyla, öğretmen öğrenci-i lerinde ilk izlenimlerini iyi
oluşturmaya çalışmalıdır.
Özet olarak "iyi bir öğretmen tipf'nin kesin bir şablonu yoktur. I Ancak iyi bir
öğretmen olan kişilerin örnekleri ortadadır. Bir öğret-J men iyi bir gözlemci
olduğu takdirde, "iyi bir öğretmen tipi"ni ya-j kalayacaktır.
BİR ÖNERİ
Dağ tepesinde bir çam olamazsan,
Vadide bir çalı ol.
Fakat en iyi çalı sen olmalısın.
Çalı olamazsan, bir ot parçası ol. Bir yola neşe ver.
Bir misk çiçeği olamazsan, saz ol.
Fakat gölün içindeki en güzel saz sen olmalısın.
Hepimiz kaptan olamayız, tayja da olabiliriz. Dünyada hepimiz için yapacak bir
şey vardır. Yapacağınız iş, size en yakışan iştir.
Cadde olamazsan patika ol. Güneş olamazsan yıldız ol.
Kazanmak yahut kaybetmek ölçü değil. Sen ne isen onun en iyisi ol!
73
Öğrencilerinizi Sıkmayın
KONUNUN ÖZETİ
Ne kadar önemli olursa olsun, insan sıkıldığı yere gitmek istemez.
(F. Gülen)
Sıkıcı insanları sever misiniz?
Siz öğrenciyken, sıkan, korkutan ve bunaltan öğretmenlerinize karşı hangi
duyguları hissedersiniz?
O dersin bir an önce bitmesi için nasıl bir sabırsızlık gösterirdi-
ı.niz?
Sıkıcı öğretmenlerinizle niçin diyalog kurmazdmız ve ondan ka-bardınız?
Düşünün...
Şimdi siz öğretmensiniz...
Bir öğretmenin en büyük yanlışı dayanılmaz, sıkıcı ve baskıcı simasıdır.
Peki siz nasılsınız?
Bunu öğrenmek için, öğrencilerinizin davranışlarına bakarak |kendinizi
görebilirsiniz.
Öğrencilerin gözlerine bakın. O gözler, nasıl bir öğretmen oldu-|ğunuzu çok iyi
anlatacaktır.
Madem ki, sıkıcı öğretmenlerden nefret etmiştin. O zaman öğ-| rencilerinizin de
sizden nefret etmelerine izin vermeyin.
Unutmayın ki, öğretmenin çekilmez olduğu sınıfta ders bitmek | bilmez.
Kendi hayatınıza ve başkalarının hayatlarına dikkatlice bakın. I Özellikle
sıkıldığınız, bunaldığınız anları düşünün. Hayatınızın hangi boyutu ile ilgili
olursa olsun, eğer bir tekdüzelik, rutinlik oluşmuşsa sıkıntılar, mutsuzluk ve
hoşnutsuzluklar başlamış demektir. Aynı durum sınıf içinde de geçerlidir. Bir
ders "ninni" nağmelerine benzemeye başlamışsa ne size, ne de öğrencilerinize haz
verebilir. Haz vermek yerine diğer tarafa ıztırap vermeye başlar. Öyleyse çok
çabuk bu huyunuzdan vazgeçin. Bu sıkıcılığm arkasında çoğu zaman "öğretmenlik
heyecanını" yitirmemiz yatar. Bu heyecanın yitirilmesinde rol oynayan en önemli
etken ise, hayatımızdaki "tekdüzelik'lerdir. Bu tekdüzelik
74
SON GELİŞMELERLE]
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
75
bir süre sonra "Yaptıklarım hiçbir işe yaramıyor" düşüncesini ortaya çıkarır,
işte o an biz, hem kendimize hem de öğrencilerimize sıkıcı gelmeye başlarız.
Birçok durumda olduğu gibi, bu durumda da "çözüm" "sorunun" içindedir. Ünce
düşüncelerimizi değiştirmek. Hayatımızdaki bu tekdüzelikten kurtulduğumuz zaman
elde edeceğimiz kazammlan düşünmek, görmek, hissetmek. Sonra bir adım" atmak,
işte bu, kurtuluşun başlangıcı olacak.
OKU ve UYGULA
1. İnsan, sevdiği ile beraber olmak ister. (Hadis)
2. Sevgi, şahı bile kendine kul-köle yapar.
3. Öğretmenin en büyük unvanı "sevgi pmarTdır. Bu yoksa ol öğretmen ölüdür.
4. Seven öğretmen, sevilen öğretmendir.
5. Sevilen öğretmenin dersi de, davranışları da sevilir.
6. Sevmesini bilemeyen öğretmenler, yanlış meslek seçmişlerdir.
7. Öğrenciyi sev ki, ülkeye sevgi dolu insanlar kazandırasm.
Öğrencilerin ilgisini ve heyecanını yitirdiklerini anladığınız an, bir
değişiklik yapın. Mutlaka işe yarayacaktır. Unutmayın, sıkıcılık-tan kurtulma
konusunda anahtar sözcük "değişim"dir. Siz değiştikçe, hayatınıza yeni heyecan,
yeni renk ve yeni güzellik gelecektir.
Bu değişimi, yüzünüzdeki sert ifadeyi değiştirmekle yapın. Sonra da çatık
kaşlarınızı düzeltin. Ve öğrencilerinizin gözünün içine, bakarak;
— Ben sizi çok seviyorum. Siz çok değerlisiniz, deyin.
İlk anda bu alışılmadık tepkiye gülenler olacaktır. Ama yüreğinizin aydınlığı
yüzünüzü ısıtınca öğrenciler de o cazibeye kapılıp,' size sevgilerini
sunacaklardır.
Unutmayın ki, sevgilerin en tatlısı, en durusu çocukların, öğrencilerin
sevgisidir.
v_______________*__________
İlk kez Anadolu'nun bir lisesine öğretmen olarak atanmıştım. Eğitimin hemen
hemen hiçbir kuralını bilmiyordum. Çiçeği burnunda bir öğretmendim. Liseye
gelince ilk iki-üç hafta diğer öğretmen ve yöneticileri gözledim. Ne
yaptıklarını, sınıfta otoriteyi nasıl sağladıklarını, dersi nasıl işlediklerini
öğrenmeye çalıştım. Bana göre en başarılı öğretmen okul müdürüydü. Öğrenciler
onu görünce el pençe divan duruyorlar, sesini duyunca dut yemiş bülbül
kesiliyorlardı. Okul tiril tiril titriyordu. Bir gün yanına gittim. "Ağabey, bu
saygı ve otoriteyi nasıl sağladın? Bana anlatır mısın?" dedim. Güldü, sonra:
"Ben bir sınıfa ilk kez giriyorsam, o sınıfın en iri yarı olan, kabadayı kesilen
öğrencisini bir punduna getirir, onu bir güzel döverim. Bu, öğrencilerin gözünü
korkutur. Bir daha kolay kolay dayak atmam; ama ara sıra yaramazlık yapanlara
meydan dayağı çekerim. Öğrencinin karşısında kesinlikle gülmem; onları içimden
severim ve bunu hiç belli etmem." dedi. Aynısını ben de uyguladım. Kısa zamanda
acımasız, otoriter bir öğretmen olarak tanındım. Değil benim öğrencilerim, diğer
okulların, hatta ilkokul öğrencileri bile beni görünce oyunu bırakıp kaçmaya,
yollarını değiştirmeye, önlerini ilikleyip, selam vermeye başladılar.
Öğrencilerimi çok seviyordum, ama bunu hiç belli etmiyordum. Çünkü bana "Sevgi
zayıflıktır, belli etmeyeceksin" diye öğretmişlerdi. "Eğer arılarlarsa bir daha
otorite kuramazsın, onları içinden sev" demişlerdi. Öğrencilerimin de beni
sevdiklerini sanıyordum. Çünkü her zaman selam veriyorlar, önümde eğiliyorlar,
önlerini ilikliyorlar, yol değiştiriyorlar, bana karşı gelmiyorlar-dı. 0 yıl
lise bitirme sınavlarını yaptık. Öğrencilerimden üç kişi mezun oldu. Bu üç
öğrencimin beni çok sevdiklerini sanıyordum; fakat yanılmışım. Onları bir gün
caddede gördüm. Önleri açıktı. Elleri cep-lerindeydi. ikisinin ağzında da sigara
vardı. Bana baktılar, ben de onlara... Ne önlerini iliklediler, ne de
sigaralarını attılar Gözümün
içine baka baka yanımdan çekip, gittiler.
Veysel Sönmez
löĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
77
Kendinizi Denetleyin
Kendinizi denetleyin.
Evet, gerçekten de ilginç değil mi?.. İnsanın kendini denetleme-I si pek de
alışık olunmayan bir durum.
Bir öğretmenin kendi kendini denetlemesinin hem çok kolay, | hem de çok zor
yanları var.
Kolay ve güzel yanı; insanın kendi kendine rehberlik etmesi, I önce
yanlışlıklarını kendi görmesi, bir pot kırmadan bunun farkına varması ve her an
örnek bir insan olarak yaşamasıdır.
Zor yanı ise, insanın kusurları kabul edememesi, eleştiriye kapalı olması ve
alışkanlıklarını değiştirememe güçlüğü yaşamasıdır.
Ama bir öğretmen için fazla bir seçenek yoktur. Her öğretmen "Kendini
Denetlemelf'dir.
Bunu nasıl yapabilirsiniz?
Derse girmeden önce kendinize şunları sorun:
— Ben bu derse ne kadar hazırım? Bilgi düzeyim ve psikolojik durumum bu ders
için yeterli mi?
Eğer cevabınız "evet"se, mesele yok. Ama cevabınız "hayır"sa sakın o derse
girmeyin. Hem kendinizi, hem de dersinizi antipatik hale getirirsiniz.
Dersi yaparken her an kendinizi kontrol edin ve sorun:
- Ben öğrenci olsaydım, bu dersi ne kadar isteyerek dinlerdim? Öğrencilerim ne
ölçüde isteyerek dinliyorlar?
Bunu anlamak için, gözlerindeki pırıltıları okumaya çalışın.
KONUNUN ÖZETİ
En büyük denetim sistemi, insanın kendini denetlemesi ve frenlemesidir.
BİLİYOR MUSUNUZ?
Eğer dersiniz çok sıkıcı geçiyorsa, bunun nedenini araştırın.
- Ya bilgi yetersizliğiniz vardır.
' - Ya uyguladığınız yöntem etkin değildir.
- Ya öğrenci seviyesine inemıyorsunuzdur.
78
79
- Ya konuları ilginç hale getirecek pekiştireçleri kullanamıyorsu-nuzdur.
- Ya mizah anlayışınız yetersizdir.
- Ya da psikolojiniz bozuktur.
Derhal düzeltin. Öğrencilerinize çile çektirmeye, dersten ve okuldan nefret
ettirmeye hakkınız yoktur.
Nasıl bir öğretmen olduğunuzu merak mı ediyorsunuz? Çok kolay.
1. Öğrencilerin davranışlarına bakarak kendinizi görebilirsiniz.
2. Derse katılım veya ilgisizliğe bakarak bir yoruma ulaşabilirsiniz.
3. Öğrencilerin sizinle olan iletişimlerini değerlendirerek nasıl bir öğretmen
olduğunuzu anlayabilirsiniz.
4. Her dönem sonunda öğrencilerinize, kendinizi sorabilirsiniz. Bunun için bir
sınav kâğıdına şu soruları sormanız yeterlidir.
• Benim dersimde en çok hangi davranışlarım hoşunuza gidiyor?
• Hangi davranışlardan sıkılıyorsunuz?
• Öğrenmeyi cazip hale getirmek için neler önerirsiniz? •< Alacağınız cevapları
büyük bir titizlikle değerlendirin. Çok, ama çok müthiş kazanımlar elde
edeceksiniz.
KORKMAYIN!
1. İnsanların birçoğu kaybetmekten korktuğu için risk alamıyor.
2. Sorumluluk getireceği için, düşmekten korkuyor.
3. Eleştirileceğini düşünerek, konuşmaktan korkuyor.
4. Şımarır diye sevmekten korkuyor.
5. Reddedilirim, diye duygularını ifade etmekten korkuyor.'"
6. Gençliğin kıymetini bilmediği için, yaşlanmaktan korkuyor.
7. Ardından iyi bir iz bırakmadığı için unutulmaktan korkuyor.
8. Yaşamayı bilmediği için, ölmekten korkuyor.
W Shakespeare
Böyle bir cesareti gösterebilirseniz, kendinizi geliştirme fırsatlarını
yakalamanın yanında, bundan çok daha önemli sonuçlara ulaşacaksınız. En
önemlisi, öğrencileriniz önemsendiklerini, insan olduklarını, özel olduklarını
hissedeceklerdir. Öğretmenlerinin böyle bir davranışı, onların hafızalarından
ömür boyu silinmeyecektir. Bu özel davranışı, ailelerinde, iş hayatlarında
kullanacaklardır. Yani siz küçük bir çabayla hem kendinize, hem de
öğrencilerinize büyük bir iyilik etmiş olacaksınız.
AKLINIZDA BULUNSUN
1. Kendini kontrol edemeyen, hiç kimseyi kontrol edemez.
2. Kendine söz dinletemeyen, hiç kimseye söz dinletemez.
3. En büyük denetim, insanın kendi kendini denetlemesidir.
4. Tavsiyelere ve eleştirilere açık olan bir insan, en az eleştirilen insandır.
5. Doğru ve haklı söze kulak açanın, ağzından kötü söz çıkmaz.
6. Çok yumuşak olma ezilirsin, çok da sert olma kırılırsın.
7. Karşınızdaki insanları nasıl görmek istiyorsanız, siz de öyle olun.
8. Bir öğretmenin en büyük görevi, kendini iyi bir öğrenci say-masıdır.
İS&?T
ğğRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
81
Olaylara İyi Yönünden Bakın
KONUNUN ÖZETİ
Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatında lezzet alır.
(Bediüzzaman)
BU MEKTUBU OKUYUN
Çok Değerli Hocam Halit Bey,
Sizleri kitaplarınızdan tanıyorum. Biz öğretmenler için, her kitabınız ayn bir
eğitim kaynağı. Bu güzel kitapları yazdığınız için, size gerçekten minnet
duyuyorum.
Bir öğretmen olarak zaman zaman kendimi test eder, bir anlamda hesaba çekerim.
Kusursuz bir öğretmen olmaya çalışırım. Önemli eksikliklerimden birisi; olaylara
iyimser açıdan bakamıyorum. Dünyam biraz karamsar. Halbuki bir öğretmen,
olaylara iyi yönden bakmalı ve çevresine ümit dağıtmalıdır.
Bu konuda yaptığınız çalışmaları bizimle paylaşırsanız sevinirim. Sizinle daha
yakından tanışmayı diliyorum. Basan dolu bir ömür için...
Saygılar...
Serhat Çetin
Psikolojik ve sosyolojik problemlerin içinde yer alan bir öğretmenin, kendini
zihnen rahat hissedebilmesi ve olaylara iyi yönden bakabilmesi kadar elbette ki
önemli bir şey yoktur.
Karamsar ve ümidini kaybetmiş bir öğretmen hem kendisini tanımakta güçlük
çekecek, hem de öğrencisini bu yönde mutsuz edecektir.
Mutlu yaşama ve huzurlu bir öğretmenlik anlayışına sahip ol-toak için, iyimser
bir bakış açısı gerekmektedir. Zihinsel yaklaşımı iyi olan öğretmenler, her
olayda başarılı oldukları gibi başkalarının başarılarına da katkıda bulunurlar,
iyimserlik değerinin yüksekliği oranmda başarı ve mutluluk artmaktadır. Olumsuz
düşünce ve ba-kiş açısı ise, beraberinde üzüntü ve hastalık getirecektir. Demek
ki yarınki sağlığımızı ve başarımızı belirleyen, bugünkü düşünceleri-
82
SON GELİŞMELERlI
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
83
Her insanın kendine has bir düşünce tarzı vardır. Hz. Süleymar. der ki: "İnsan,
kişiliğini düşünceleriyle oluşturur." Bu bakımdan sağlık, mutluluk, başarı ve
güzellik için yapmamız gereken ilk iş] uygun zihinsel bir yaklaşım tarzı
geliştirmektir. Kafasında birçok düşünce taşıyan kişi, öncelikle bu düşünceleri
bir düzene sokmalı-] dır. Düşüncelerine şekil verdikten sonra diğer işlerini
yapmaya ça-İ lışmalıdır. Büyük başarılara imza atmış kişiler, mutlaka metotlu
dü-1 şünmenin meyvesini görmüşlerdir. Her davranış gibi olumlu dû-j şünce
belirli bir gayretin neticesidir.
Bazı insanlar başkaları tarafından söylenen her sözde, çevrele-i rinde cereyan
eden her olayda gizli maksatlar bulmaya çalışırlar.! Üzüntü verici, rahatsız
edici olaylar üzerinde gereğinden fazla du-J rurlar. Acı haberleri abartır, iyi
haberlerinse neredeyse hiç üzerinde! durmazlar. Her günün kaybolup gittiğini,
yarının dünden kötü olacağını savunmayı alışkanlık haline getirirler.
Geleceklerini karamsaıj tahminlerle peşinen zehirlediklerinin farkında bile
olmazlar.
İYİ YÖNDEN BAKMANIN FARKI
Olaylara iyi yönden bakan;
1. Her şeyin iyi yanını görmeye alışır.
2. iyi yönden bakınca, iyi ve güzel mesajlar alır.
3. İyi ve güzel mesajlar alan, rahatlar, sakinleşir.
4. Rahatlayan insan stres ve bunalım yaşamaz.
5. Bunalımsız bir hayat huzur demektir. Deneyin:..
Karamsar insanlar çevrelerinde kabul görmez ve pek sevilmezi ler. Ayrıca
öğrencilerine verecekleri bir şeyleri de yoktur. Çünkü insanlar, pek tabii
olarak geleceği fethetmek eğilimindedirler! Onun için de geleceğe iyimser bakmak
mecburiyetindedirler!
İyimser düşünmek, gelecek hakkında ümitli olmak hayatı kolaylaştırır. Kendinden
hoşnut olan insan, âlemi bütün çelişkileriyle kucaklar. Karamsar insanlar ise
çevrelerinde sürekli huzursuzluk kaynağıdırlar. Geçimsiz, kötümser ve
tutarsızdırlar. Esasen olumsuz düşünce, geçmişte karşılaşılan hayal
kırıklıklarının ve üzücü olayların neticesidir. (Özkan, 1998:142)
Olumsuz düşünceler günümüzü ve hayatımızı karartır. İyimserlik ise sosyal
değişmeye ayak uydurmada bize kolaylık sağlar. O yüzden mümkün mertebe hayatın
olumlu yönlerini görmeye gayret sarf etmeliyiz. Geçmişte yaşadığımız olayların
hoşumuza gidenlerini, hoşumuza gitmeyenlere kıyasla daha sık hatırlarız. Bu
itibarla işimizi sevmeli ve onu ihtirasla yapmalıyız.
Olumlu düşünce, her türlü felaketi ve acıyı mutluluğa dönüştürecek bir dinamizm
ve tekniktir. Bütün insanların içinde hayatı zenginleştirmek için yeterli
psikolojik kaynaklar mevcuttur. İnsan bünyesindeki güçlü duygular bu kaynakları
uyandırabilir. Unutmamak gerekir ki, herkes kendisi için çizdiği sınırların
içinde kalmaya mahkumdur. Büyümek ve ilerlemek isteyen kişi sınırların dışına
çıkmak zorundadır. Herhangi bir dersten başarılı olacağına inanmayan bir öğrenci
o dersi öğrenemez. O kendini kilitlemiş ve "başaramayacağım" düşüncesine mahkum
olmuştur. Hayata atıldıkla-ında başarısız olacaklarına inanan insanlar,
gerçekten de başarısız alurlar.
Türkiye'de ortaöğretim kurumlarında, fizik ve matematik ders-jlerinin zor olduğu
kabul edilir. Okula yeni gelen öğrenciler bu derslerden başarılı olamayacakları
korkusuna kapılırlar. Bir kere <endini bu şekilde şartlandıran öğrencilerin
artık bahaneleri de ha-Izırdır: "Anlamıyorum, çalışsam da yapamam." Tabii bu
önyargı ve [şartlanmayla daha eğilimin başında başarıyı kaçırırlar. İşin en
va-|him yanı da bu gençler, cevherlerinde saklı olan daha birçok yete-]neği
açığa çıkaramazlar. Çünkü başarılar bir dantel gibi birbirine |bağhdır. Bazı
derslerden başarılı olamayan bu gençler, ne yazık ki
84
SON GELİŞMELERLE)
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
85
hayatlarının en verimli çağında, hiç farkında olmadan parlak istikballerinin
önünü tıkamış olurlar. (Özkan, 1998:136)
Olumlu düşüncenin insan sağlığı üzerinde büyük etkisi vardır. Günümüz dünyasında
tıp bilimi, düşünce ve duyguların olumlu veya olumsuz olmasının insan sağlığı
üzerinde büyük etkisi olduğunu kabul etmektedir. Düşünce ve duygular ise insanın
manevi hayatıyla ilgilidir. Bu bakımdan sağlıklı ve mutlu olabilmek için modern
tıp bilimiyle manevi hayat bilimlerinin beraber çalışması gerekir. İç dünyaları
korku, kızgınlık, öfke, suçluluk ve aşağılık duygularıyla dolu insanların
sağlıklı olmaları da mümkün değildir. (Peale, 1997)
içinde kızgınlık duygusu olan insanların mide rahatsızlığı çektiklerini
bilmeyenimiz yok gibidir. Duygusal patlamalarda insan bedeninde birçok
değişiklik olmaktadır. Bu değişiklikler de kişiyi hasta etmektedir. Bu duygusal
patlamaları engelleyebilirsek hastalanma riskimizi de azaltmış oluruz.
Kin ve nefret yüzünden ölen insanlar vardır. Kin ve nefret uzun süre canlı
tutulursa, bedenin hastalıklara karşı direnci azalır. Böylece fiziksel bir
hastalık kişiyi ölüme kadar götürebilir. Öfkelenen bir insanın tansiyonu altı
dereceye kadar artar. Bu tansiyonun kalp üzerinde büyük baskısı vardır. Demek ki
bir insanı hatasından dolayı suçladığımız zaman, o insanın kalbi üzerinde büyük
bir baskı yapmış oluruz.
Kalp, duygularını kontrol eden neşeli ve huzurlu insanlardan hoşlanır. Bu
yüzden, sağlıklı olmak isteyen kişi kızgınlık ve sinirliliği bir tarafa
bırakmalı. Kendini dinleyerek kötü duygulardan arınmalıdır. Unutulmamalı ki kötü
duygular, bu duyguları taşıyan kişiye zarar verir. Bu duygulara neden olan başka
kişilere zarar vermez. Olumsuz duygular insanı tüketir. Hastalıkların baş nedeni
alınan besinler değil, bu olumsuz duygulardır. Olumsuz duyguların neden olduğu
ruhsal bozukluklar kişinin enerjisini tüketir, verimliliğini azaltır ve mutsuz
eder. (Özkan, 1998:142-145)
BİR HİKÂYE
Fransa'da, ağır işçilerin işleri hakkında ne düşündüklerini incelemek üzere
araştırmayı yürüten bir görevli, bir inşaat alanına gönderilir. u Görevli, ilk
işçiye yaklaşır ve sorar:
-Ne yapıyorsun?
- Nesin sen, kör mü? diye öfkeyle bağırır işçi.
- Bu parçalanması imkânsız kayaları ilkel aletlerle kırıyor ve patronun
emrettiği gibi biraraya yığıyorum. Cehennem sıcağında kan ter içinde kalıyorum.
Bu çok ağır bir iş, ölümden beter.
Görevli hızla oradan uzaklaşır ve çekinerek ikinci işçiye yaklaşır. Aynı soruyu
sorar:
-Ne yapıyorsun? İşçi cevap verir:
- Kayaları mimari plana uygun şekilde yerleştirilebilmeleri için, kullanılabilir
şekle getirmeye çalışıyorum. Bu ağır ve bazen de monoton bir iş, ama karım ve
çocuklarım için para gerekli. Sonuçta bir işim var. Daha kötü de olabilirdi.
Biraz cesaretlenen görevli üçüncü işçiye doğru ilerler. -Ya sen ne yapıyorsun?
diye sorar.
- Görmüyor musun? der işçi kollarını gökyüzüne kaldırarak.
- Muhteşem bir kilise yapıyorum
Bu hikâyenin enterasan tarafı ise, her üç işçinin de aynı işi yapıyor
olmaları...
Ailen Klein
Bir insan suçluluk duygusu, korku ve tedirginlik yüzünden bir-ǰk hastalığa
yakalanabilir. Eğer düşüncelerini olumlu yönde değiş-ürebilirse sağlığına
kavuşabilir. Bu düşünceleri değiştirmek de gü-
I"ı ' I1 İn
86
SON GELİŞMELERLE
nümüzde zor değildir. Amerikalı yazar William James diyor ki: "Benim kuşağımın
yaptığı en büyük keşiflerden biri, insanın düşüncelerini değiştirerek yaşamını
da değiştirebileceği gerçeğim bulmasıdır." (Peale, 1997: 193)
Sağlıklı olmak için kafamızı insana huzur veren düşüncelerle doldurmalıyız.
Bedenimizin sağlıklı olması için her sabah nasıl spor yapıyor, banyo alıyor ve
dişlerimizi fırçalıyorsak, zihnimizin huzurlu olması için de gayret etmeliyiz.
Eunun için huzurlu ve özellikle yeşil bir alanda kendimizi dinleyip, zihnimizi
huzur verici düşüncelerle doldurmalıyız. Örneğin çağlayan ve etrafında yeşil
ağaçlar olan bir dereyi gözümüzün önüne getirelim. Bu canlandırmadan hemen sonra
zihnimizde olumlu düşünceler oluşmaya başlar.
Kâinatta güzellikler ve çirkinlikler iç içedir. Yaratıcı, kullarını imtihan için
bu düzeni böyle kurmuştur. Kötülükleri ve çirkinlikleri ne saymaya, ne de
düşünmeye zamanımız yeter. Hem kötülük ve çirkinlik gibi görünen şeyler de,
güzelliklerin ve iyiliklerin birer vesilesidir. Gül ağacının hemen dibindeki
burun sızlatan gübre kokusu olmasaydı, kokusu ruhlara huzur ve sükun veren güzel
gül olur muydu acaba? Haşin fırtınalar, dondurucu soğuklar ve yağmurlar
olmasaydı, o güzelim meyveler ve çiçekler varlık sahasına çıkabilirler miydi?
Doğum sancıları olmasaydı, nur topu gibi evlatlar dünyaya gelir miydi?
Başarı yolunda ilerlemek isteyen bir öğretmen, hayatın güzel taraflarına
bakmalı, kötülükleri dikkate almamalıdır. Bediüzzaman bunu şöyle ifade eder:
"Güzel gören, güzel düşünür; güzel düşünen, güzel rüya görür; güzel rüya gören,
hayatından lezzet alır."
BAŞARIYA ULAŞMANIN SIRRI
1. Bana yarayanı aldım, yaramayanla ilgilenmedim.
2. iyi ve güzeli görmeye çalıştım.
3. iyi dostlar seçtim.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
87
4. Kendimi kötülerle değil, iyilerle kıyasladım.
5. Başarısız insanların, başarısızlık nedenleriyle ilgilendim. Aynı hataya
düşmedim.
6. Kendime başarılı insanları rehber seçtim.
7. Allah'ın her yarattığını "güzel" diye gördüm. Onun için gözüme çirkin
çarpmadı.
8. Güzel görmenin, başarı meyvesini topladım.
Ferhat
fpfv~
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
89
Öğretmeden Önce Öğrenmeyi Öğrenin
KONUNUN ÖZETİ
iyi bir öğretmenin özelliklerinin birisi de, öğretmeyi bilmektir. Öğretme ise,
öğrenciye, konuya ve şartlara göre değişir.
BU MEKTUBU OKUYUN
Halit Ertuğrul Bey Hocam'a,
Bu bozuk cümleleri, bu düzensiz yazıyı, gecenin bir saatinde, büyük bir
heyecanla yazıyorum size...
Sevgilerimi, saygılarımı ve minnet duygularımı sunuyorum. Bana olan
yardımlarınızdan dolayı kalbi teşekkürlerimi iletiyorum.
Artık iki yıllık öğretmenim. Eşimle birlikte öğretmenlik gibi kutsal bir davayı
omuzladık götürüyoruz. Bizde bu bilinci oluşturan siz hocama hep dualar ediyor,
en iyi dilekte bulunuyoruz.
Bizi en iyi şekilde öğretmenliğe hazırladınız. Biz de en iyi şekilde bu görevi
yerine getiriyoruz.
Ben birinci sınıfı, eşim de üçüncü sınıfı okutuyor. Ancak öğretmede
güçlüklerimiz var. Öğretme eylemini iyi öğrenememişiz. Bu konuyu nasıl
pekiştirebiliriz? Yardımınıza ihtiyacımız var.
Eşimle birlikte saygılar ve sevgiler. Allah sizi başımızdan eksik etmesin.
Emine-Çetin Sargın
Bir öğretmen için, "öğretmeyi bilme" veya "öğretmeyi öğren-me"den daha önemli
bir konu var mı? Öğretmeyi yeteri ölçüde kavrayamamış bir öğretmenden söz
edilemez. Eğer varsa da, böyle bir öğretmenin başarısından söz edilemez.
Bu konuyla ilgili yirmi beş yıla yaklaşan eğitimcilik tecrübemin Çığında
"öğretme faaliyetleri"nin nasıl yürütülmesi gerektiği konusu üzerinde durmak
istiyorum.
Ancak, "öğretme faaliyetf'ne temel olması bakımından önce, (öğrenmenin nasıl
gerçekleştirildiği" üzerinde duralım.
90
SON GELİŞMELERLE ÖĞRETMENLİKTE
YENİ TEKNİKLER
91
Öğrenme Nasıl Gerçekleşir?
1. Öğrenme motivasyona dayanır.
Hiç kimse öğrenme isteği duymadan öğrenemez. Öğrenme isteği nihayetinde
öğrencinin kendisinden gelmelidir. Öğrenme istek ya da arzusu, korku, ihtiyaç,
doğuştan gelen bir dürtü, merak, hedef, si", önem veya bir başka motive edici
güçten kaynaklanabilir. Öğrenmenin büyük bir bölümü, kişi bu istek veya
arzularını tatmin etme çabasına girdiği zaman gerçekleşir.
2. Öğrenme, öğrenme kapasitesine dayanır.
Bireyler düşünüşleri, kişilikleri, görünümleri ve tecrübeleri bakımından
birbirinden farklılık gösterirler. Bu farklılıklar zekâ, fiziksel olgunluk,
sosyal beceriler, devinsel beceriler, tutumlar, dürtüler, zevkler, korkular ve
ümitler gibi başka farklılıkları doğurur. Sonuç olarak, her insan uyarıcılara
kendine özgü tepkilerde bulunur. Dolayısıyla, aynı uyarıcıya gösterilen tepkiler
de farklı olacaktır. Bu nedenle, öğretmen bir grup öğrenciye herhangi bir şey
yaptırdığında grubun bir kısmı diğerlerine göre daha başarılı olacaktır. Öğrenme
hızında ve öğretilenleri kavrama konusunda çok çeşitli farklılıklar
görülecektir.
3. Öğrenme geçmiş ve mevcut deneyimlere dayanır.
Öğrenilen her şey doğrudan doğruya öğrencinin tecrübe ve birikimine dayanır.
Yeni bir konu, öğrenci tarafından her zaman önceki bilgi ve deneyimlerinin ışığı
altında yorumlanır.
4. Öğrenme, öğrencinin aktif katılımına dayanır.
Birey, kendi çabalarıyla öğrenir, insanlar, yaptıklarını ve gördüklerini,
işittiklerinden daha uzun süre hatırlarlar. Yaparak, yaşayarak öğrenme, uzun
süreli ve tam bir öğrenmeyi oluşturur.
5. Öğrenme, problem çözme ile pekişir.
"Problem çözmeye dayalı" öğretim yaklaşımları öğrenmeyi geliştirir. Önemli olan
öğrenme-öğretme sürecinde konu anlatmak yerine soru sormaya ve araştırmaya
öncelik verilmesidir.
6. Geri bildirim, öğrenme etkililiğini artırır.
Geri bildirim, öğrencinin neler olup bittiği ve ne kadar iyi yapabildiğini
belirlemesini sağlayan bilgi olarak ele alınmalıdır. Geri bildirimin asıl amacı
öğrenmeyi teşvik etmektir. Öğrenciler, öğrenmede kaydettikleri ilerleme
konusunda bilgi sahibi olurlarsa, başarıları bu bilginin olmadığı durumlara
oranda daha fazla artar.
7. İnformal bir öğrenme ortamı öğrenmeyi artırır.
Öğretmenin temel hedeflerinden birisi de, öğrencilerde rahatlık ve kabul görme
hissini sağlamaktır. Öğretmen, öğrencilerin öğrenme ortamını rahatça
konuşabilecekleri, cevap verebilecekleri, tartışabilecekleri vb. bir ortam
olarak algılanmasını sağlamaya çalışmalıdır. İnformal ve demokratik bir ortam,
etkili öğrenmeyi sağlayan şartlardır.
8. Yenilik, çeşitlilik ve risk öğrenmeyi artını:
Etkili eğitim faaliyetlerinin temelinde öğrencilerin ilgisini çekmek ve bunu
sürdürmek yatar. Öğrencilerin, öğrenme durumuna gösterdikleri ilgiyi canlı
tutabilmek için yenilik, çeşitlilik ve risk durumlarından en iyi şekilde
faydalanmak gerekir.
9. Öğrenme, birey kendisinden beklenen yeni davranışın ne olduğunu bilirse
artar.
Öğrencileriniz, sahip olmalarını istediğiniz becerilere sahip olarak doğmuş
değiller. Eğer öğrencileriniz bilmelerini istediklerinizi biliniyorlarsa,
yapılacak en yararlı şey bunları onlara öğretmektir.
®şMi
JÜSİ İÜÜS
92
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE
YENİ TEKNİKLER
93
Öğretmenin öğrencilere tam olarak ne yapacakları, bunu nasıl yapacakları,
sonuçtaki ürünün neye benzemesi gerektiğini göstermesi, öğrencilerin hatalarını
anında fark ederek bunları düzeltme yoluna gitmelerine imkan sağlar.
Öğrenmenin dört temel aşaması vardır;
Bunlar:
Uyarıcıların tanımlanması ve sunulması.
Uyarıcı; dokunma veya koklama, görme, duyma, tat alma gibi duyularımızın birini
veya tamamını etkileyen her şeydir. Dolayısıyla, uyarıcı öğretmen tarafından
sorulan bir soru ve-/ya yapılan bir açıklama olabileceği gibi, bir fotoğraf, bir
ses kaydı, tadılacak bir yemek, koklanacak bir kimyasal madde veya dokunulacak
bir kumaş da olabilir. Seçildikten sonra uyarıcıların öğrencilere tanıtılması
gerekir. Bu noktada öğretim yöntem ve teknikleri önemli bir faktördür.
Uyarıcıların alınması.
Öğretmen uyarıcıları, öğrencinin görebileceği, duyabileceği, dokunabileceği ve
gerekirse tadına bakıp koklayabileceği şekilde sunmalıdır. Öğrencinin,
öğretmenin anlattığı, tahtada veya diğer görsel araçlarla sunduğu uyarıcılara
dikkat ederek derse katılması gerekmektedir. Öğretmenin, öğrenme ortamının
öğrenmeye katkıda bulunup, bulunmadığından emin olması gerekir.
Uyarıcıların algılanması.
Algılama, bir uyarıcıya anlam yüklemek demektir. Verilen anlam bir algılamadır.
Bir uyarıcının algılanması, geçmiş tecrübeler, mevcut şartlar ve davranışlarla
belirlenir. Öğrencilerimizi daha yakından tanıdıkça, onların giriş
davranışlarının bilincinde oluruz. Aynı zamanda öğrencilerin ders sırasında
kendilerini psikolojik olarak rahat hissetmeleri gerekir. Öğretim tekniklerini
de içine alan öğrenme ortamı, öğrencinin kendisini rahat hissetmesine ve
böylelikle sunulan uyarıcıları daha kolay algılamasına yardımcı olur.
Algılara dayalı olarak hareket etme.
Öğrenci, uyarıcıyı doğru algılamış ve öğretmen öğrencinin algılanan uyarıcıyı
tekrar etmesini veya uygulamasını sağlamışsa, öğrenme gerçekleşir. Öğrenci
değişmiş, öğrenme gerçekleşmiştir. Öğrenme sürecindeki bu dördünü, aşama, aynı
zamanda ders planındaki "uygulama" aşamasıdır.
Öğrencilere Nasıl Öğretmeliyiz?
1. Derse hazırlıklı girin.
Bir dersi en iyi etkili ve en verimli işlemenin yolu, derse hazırlıklı girmekle
başlar. Konu hakkında kendini yeterli hissetmeyen öğretmen, öğretme
faaliyetlerinde başarılı olamaz. Önce, öğretmen dersle ilgili kendini yeterli
düzeyde görmeli ki, öğrenciler karşısında güçlü ve rahat olsun.
2. Dikkatleri çekin.
Ders başında, öğrenciler sınıfa yeni girdiklerinden, yerlerine oturma,
konuşmalarını bitirme, araç ve arkadaşlarıyla ilgilenme davranışlarını
sürdürürler. Bu davranışlara yönelmiş olan ilginin derse çekilmesi için,
öğretmenin sınıfa girmesi yetmeyebilir. Alt sınıflarda ve sınıftaki
hareketliliğin arttığı durumlarda, öğretmen zamanında fark edilmeyebilir.
Öğretmen, herkesin ilgisini çekmeden ve öğrencileri motive etmeden derse
başlamamalıdır.
3. Dersin amaçlarını açıklayın.
Ne yapacağını, nelerin olacağını bilememek, gelecekteki davanışları
belirsizleştirir, eylemleri engeller. Öğretmen, ders
ra
94
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
95
başında öğrencilere derste nelerin ve niçir öğrenileceğini b lirtmelidir.
4. Öğrencileri motive edin.
Özellikle dersi sunarken öğrencilerin motivesini sürekli kıl-j
mak ve dikkatlerini sürekli canlı tutmak çok önemlidir.
Bunu başarmak için iki yol deneyin.
Birincisi; dersin öğrencilere önemli artılar kazandıracağını]
vurgulayarak, konuyu cazip hale getirin.
ikincisi de; ders işlerken sürekli olarak konuyla ilgili ve pe-j
kiştirici vurgular yapın. Hikâye, anekdot, şiir, fıkra ve benze-]
ri vurgularla motiveyi oluşturmaya çalışın.
5. Dersi özenle sunun.
Dersin sunulması, öğretme faaliyetinin en önemli parçasıdır.] Bu bölümü etkili
ve verimli kılmak için şöyle bir yol izleyin.
• Öğrencilerin düşünmesini sağlamak için sık sık sorular sorun.]
• Öğretim araç ve gereçlerini kullanın.
• Ses tonunuzu kontrol edin.
• Jest ve mimiklerinizi anlamlı kullanın.
• Öğrencilerle sıcak diyaloglar kurun.
• Sınıfta sürekli hareket edin.
• Derste birkaç metodu birlikte deneyin (Yazdırma, anlatma, okutma, soru
sorma...vs.)
• Kendinizi kontrol edin. Ve sık sık sınıfın öğrenme iklimin- j den haberdar
olun.
• Ödül ve ceza yöntemini yerli yerince kullanın.
6. Özetleme-Değerlendirme yapın.
İşlediğiniz dersin daha iyi anlaşılması için dersi ana hatlarıyla hatırlatın.
Kısaca özetleyin. Sonra da bir değerlendirme yapın.
Değerlendirme, ya dersin öğrenciler tarafından tekrar özetlenmesi veya onlara
sorular sorarak cevap istenmesi şeklinde olur. En etkili yol soru sorarak neler
anladıklarını ölçmedir.
Verilen cevaplarda, konunun yeteri kadar anlaşılmadığı anlaşılırsa, anlaşılmayan
kısımlarla ilgili bir pekiştirme yapın.
BİR ANİ )_____________________________________
Beykoz'da bir iş adamının bürosunda oturuyordum. İçeriye genç bir dilenci girdi
ve patrondan para istedi. Patron genci tanıdı ama belli etmedi.
Sana para mı vereyim, yoksa para kazanmayı mı öğreteyim? diye sordu. Dilenci
para istedi.
- Bak, dedi. Bir ömrü para isteyerek geçiremezsin. Para kazanmayı öğrenirsen,
bir ömür rahat edersin.
- Hayır, dedi dilenci. Bana para lazım.
Patronun bütün ısrarı sonuç vermedi. Bir miktar para verdi ve ekledi:
- Bu genç yarın karşımıza ya usta bir hırsız ya da hayatın en ağır darbesini
yemiş bir insan olarak çıkacak. Ama para kazanmayı öğ-renseydi, hayatını
kurtarırdı.
Öğrenmeyi öğrenmek, kazanmayı öğrenmek ve hayatta kalmayı öğrenmek. En büyük
öğrenim budur.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
97
Öğrencilerinizi Suçlamayın
KONUNUN ÖZETİ
En katı düşman bile iltifata dayanamayıp, dost olur. En iyi dost da suçlamaya
dayanamayıp, düşman olur.
^Unutmayın!
Devamlı surette suçlayan kişi, ne kadar doğru söylerse söylesin, öğrenci gözünde
asla sevilmez.
Suçlanan kişi ise, suçluluk psikolojisine girer ve hata yapmaya devam eder.
Bir yanlışı, bir hatayı anlatmanız gerekiyorsa, bunları karşınızdakini
suçlamadan söyleyin.
Her hareketinizin ve her sözünüzün öğrenciler üzerinde çok bü-I yük bir
etkisinin olduğunu unutmayın. Bir tek davranışınız onların "çileden çıkmaları"
için de yeterlidir, sizi engin duygularla sevmeleri için de...
Hayatınızın her kesitinde ve boyutunda, ulaşmak istediğiniz amaçlara yönelik
çaba harcarken engellerle karşılaşmanız, zorlukların karşınıza çıkması son
derece doğal ve kaçınılmaz bir durumdur, işte bu gibi durumlarda insanlar iki
yoldan birini seçmektedirler. Bir kısım insan; "Davranışlarımdan ben
sorumluyum." diyerek, öncelikle "Ne yaptığı, nasıl yaptığı, neyi eksik
bıraktığı" gibi noktalar üzerinde yoğunlaşır ve ulaştığı sonuçlara göre yeni
yöntem ve stratejiler geliştirir. Bir kısmı ise, "suçlu bulma" çabası içine
girer ve mutlaka bulur. Çünkü zihniniz hangi yöne yoğunlaşırsa,. yoğunlaştığı
yöne ilişkin kanıtlar bulma konusunda mükemmeldir, işte, bir insanın kendisi ve
davranışları üzerinde kontrolü ortadan kaldıran durum bu "suçlu arama"
yaklaşımıdır. Bir anlamda sorumluluktan kaçma işidir.
Ne yazık ki, bazı öğretmenler sert ve asık suratlı görünmeyi marifet zanneder.
Bazıları ise, daha ilk gün ne kadar sıkı ve katı bir ög-fetrnen olduğundan uzun
uzun söz eder. Bir öğretmenin suratı sirke satıyorsa, özellikle sert bir
öğretmen olduğunu ifade ediyorsa, öğrencilerine sınavları veya geçmişte sınıfta
bıraktığı öğrencileri ör-ftek vererek tehditler gönderiyorsa, kısacası özellikle
kötü yanını göstermek için çaba harcıyorsa, bu öğretmen kendine güvenmiyor-^r.
Bunun başka bir izahı yoktur.
98
SON GELİŞMELERLE
Unutmayın ki', duygularını kontrol edebilmek, öfkesiyle uygun yöntemler
kullanarak başedebilmek ve sözlerini muhataba uygun tarzda ifade edebilmek,
kendini gerçekleştirmiş öğretmenlerin belirleyici özelliklerindendir.
Ağzından çıkacaklarını tartıp, incitebilecek sözleri kullanmama konusunda uyanık
olun. Bunların öğrencilere telâfi edilemez zarar verebileceğini unutmayın.
Sıklıkla, kelimelerinizin öğrenciler için ne kadar önemli olduğunu kendinize
hatırlatın.
Her şeye rağmen üzücü ifadelerden birini kullanmışsanız, gecikmeden özür
dileyin. Sözlüklerde bulunan iki özel cümle birçok durumda çok büyük işlere
yarar. Bu iki özel cümlenin bir tanesi "Teşekkür ederim", diğeri "Özür
dilerim"dir. Bu iki cümle yerinde ve zamanında kullanıldığında pek çok çatışmayı
çözer, yanlış anlamaları düzeltir ve insanların kendilerini çok daha iyi
hissetmelerine yardımcı olur.
Deneyin... Çok kazançlı çıkacaksınız.
İYİ ÖĞRETMEN KİMDİR?
• Daima öğrencilerinde iyi şeyleri görür.
• Öğrencilerini asla eleştirmez ve kınamaz.
• Sorumluluk ve dürüstlükle çalışır.
• Öğrencilerin ihtiyaç ve isteklerini anlar.
• Her dersini eğlenceli hale getirmeye çalışır.
• Dinlemek ve duymak için zaman ayırır.
• Öğrencilerin kişilik gelişimini besler.
• Yeni ve heyecan verici aktiviteler geliştirir.
• Her öğrenciyi öğrenme sürecine dahil eder.
• Küçük başarıları fark eder ve yüceltir.
• Öğrencilere doğru yaptıkları şeyleri söyler.
Ö(;RETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
99
• Öğrencilerini tanır, onlardan yetenekleri ölçüsünde şeyler bekler ve bunları
alır. '
• Her öğrencinin önemli olduğunu kabul eder ve bunu onlara hissettirir.
• Öğrencilerinin seviyelerine iner.
Ve unutmayın ki, sürekli suçlu arama ve insanları suçlama psikolojisi,
hayatınızdaki iyi şeylerinizi de mahveder.
Eğer her an karşınıza bir suçlu çıkıyorsa, kendinize şu soruyu sorun.
"Neden bütün suçluluklar beni buluyor. Yoksa ben de mi suçluyum?"
Şunu çok iyi bilin ki, suçlanması gereken bir öğrenci, tarafınızdan suçları
tatlı bir dil ile ifade edilmişse, o suçu bir daha asla işlemeyecektir.
Unutmayın ki, bir öğretmenin en büyük özelliği hata yaptığı zaman özür dilemesi,
suçlu gördüğü zaman da ona karşı affedici olmasıdır. İşte büyüklük budur.
BİR HİKÂYE
Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklifte bulunur:
"Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?" Öğrenciler çok sevdikleri
hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. "0 zaman" der öğretmen.
"Bundan sonra ne dersem yapacağınıza söz verin." Öğrenciler bunu da yaparlar.
"Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plâstik torba ve beşer
kilo patates getireceksiniz" Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır.
Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır.
Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:
"Şimdi bugüne dek affetmeyi reddettiğiniz her kişi için bir patates alın, o
kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun."
100 SON GELİŞMELER^
Bazı öğrenciler torbalarına üçer-beşertane patates koyarken, bazılarının torbası
neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen kendisine "Peki şimdi ne olacak?" der
gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:
"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda
taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın
üstünde? Hep yanınızda olacaklar!" Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa
girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikâyete başlarlar:
"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor."
"Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana
artık. Hem sıkıldık, hem yorulduk."
Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi
ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye
bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir
iyiliktir."
Hasan Yılmaz
Sınıf Yönetiminde Yeterli Olun
KONUNUN ÖZETİ
Sınıf yönetimi konusunda yeterliliği olan bir öğretmen, başarıya adaydır. Bunu
başarmanın yolu da, önce kendisini yeterli düzeyde yönetmesidir.
102
SON GELİŞMELERİ
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
103
BU MEKTUBU OKUYUN
Merhaba Halit Hocam,
Sizi bir arkadaşım kanalıyla tanıdım. Kitaplarınızın bir kısmını dq okudum.
Bana yardımcı olacağınıza inandığım için, bir meslek sorunumu siz açmak
istiyorum.
Sınıfa hakim olamıyorum. Sınıf yönetimi konusunda ciddî zaafların var. Neleri
tam eksik bıraktığımı, neleri yapmam gerektiğini de tan bilemiyorum. El
yordamıyla gidiyor gibiyim.
Bu konular için bana yardımcı olur musunuz? :
Saygılar efendim.
Nurdan Aydurar\
ÖNCE KENDİNİZİ YÖNETİN...
Smıf yönetimi, eğitim ve öğretim çalışmalarına son yıllarda girj miş bir
kavramdır. Gerek dünyada gerekse de ülkemizde sınıf yö| netimini bağımsız bir
sistem olarak ele alma zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Çünkü artık sınıf ortamını
düzenleme ve yönetmenin eğitim ve öğretim hizmetlerinin çok önemli bir parçası
olduğu anlaşılmıştır.
KENDİNİZE NE KADAR HAKİMSİNİZ
1. istikrarlı mısınız?
2. Kararı verdikten sonra uygular mısınız?
3. Sözünüzde durur musunuz?
4. Randevularınıza zamanında gelir misiniz?
5. Mesainize sadık mısınız?
6. Yanlış yaptığınız zaman özür diler misiniz?
7. Öğrencilerinize örnek olmak için özenle davranır mısınız?
8. Kendi kendinizi denetler misiniz?
9. Eksikliklerinizi gidermek için özel bir çaba harcar mısınız?
SINIF NEDİR?
Eğitimde smıf, genellikle okul sistemindeki kademeleri ifade etmek için
kullanılır. Ancak, eğitim kurumlarında öğretme ve öğrenmenin gerçekleştiği
mekanlar da sınıf olarak adlandırılır. Sırası, masası ve yazı tahtaşıyla
zihinlerde canlanan klâsik smıf imajının dışında atölye, laboratuvar ve spor
salonları da smıf olarak görülebilir.
Sınıf, dört duvardan oluşan, tahtası, sırası ve masası bulunan gelişigüzel bir
mekan değil; eğitim ve öğretimin yapıldığı dinamik bir ortamdır.
Smıf, öğrenci ve öğretmenin yaşadığı, yaşadığım hissettikleri bir yerdir. Bu iki
öğenin de günlerinin önemli bir bölümü bu mekanlarda geçer. Gerek derslerde ve
gerekse ders dışı zamanlarda sınıflarda oluşan sosyal etkileşimle öğretmen ve
öğrenciler, yaşayabilmeleri için ihtiyaç duydukları sosyal enerjinin önemli bir
bölümünü bu ortamlardan karşılar. Bu anlamda sınıf, eğitim ve öğretim
çalışmalarında bir unsurdur.
Smıf, içinde bulunduğu toplumun kültür yapısını da çok iyi yansıtan bir
kompozisyondur. Çevre kültüründen etkilenir ve onu etkiler. Öğrenciler,
öğretmenler, okulun amaçları, yönetimin felsefesi ve çevre smıf iklimlerini
belirleyen önemli faktörler arasındadır. Bireyin, toplumsal yaşamda yöneten veya
yönetilen olduğu ilk yer sınıftır. Toplumu oluşturan bireyler formal bir yönetim
sürecine ilk defa smıf ortamında katılırlar. Toplumsal bir sistem olan sınıflar,
hem sosyal yaşamın parçası, hem de küçük bir örneğidir.
Her sınıfın bir yönetim boyutu bulunur. Bu yapı, ülkenin benimsemiş olduğu
siyasal felsefeyi de yansıtan güzel bir örnek oluşturur.
104
SON GELİŞMELERLE!
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
105
Türkiye'de ilk ve ortaöğretim kurumlarında mevzuat gereği her sınıfın bir
başkam, sağlık, spor, kültür ve çevre gibi eğitsel kolları bulunur. Esasen,
ülkenin de bir başbakanı, sağlık, spor, kültür ve çevre: gibi bakanlıkları
vardır. Sınıf içindeki konumları gereği öğretmenlerin böyle bir yapıda
cumhurbaşkanı rolünü oynaması gerekir.
Bu ülke için, sınıflarda öğretilen bilgi ve becerilerle birlikte bu mekanların
görüntüleri de oldukça önemlidir. Çünkü sınıf, yalnızca öğretenin değil,
çoğunlukla öğrenenin yaşadığı bir ortamdır. Bu nedenle bir sınıfın görüntüsü,
hem öğretmenin hem de öğrenenin; öncelikle ruhsal yapısına, sonra da yapılan işe
uygun olmalıdır. (Ba-j loglu, 2001,27)
SINIF YÖNETİMİ
Sınıf yönetimi, sınıf içi çalışmalarının bir düzen ve bir ahenk halinde ve
etkili bir biçimde amaca yönelik olarak yönlendirilmesi ve organize edilmesi
şeklinde tanımlanabilir. Bir başka ifadeyle, öğ-i retim hedeflerine ulaşmak
için, öğrenme ortamı oluşturma ve yö-j netme faaliyetleri olarak da ele
alınabilir.
Sınıf yönetiminin düzenli ve verimli olabilmesi için şu unsurla- j rın bir bütün
olarak ele alınması lazımdır:
1. Sınıfın fiziki ortamı.
2. Öğretmen yeterliliği.
3. Amaçlı ve plânlı çalışma.
4. Öğretmenin liderlik özelliği.
5. Sınıf içi kurallar.
6. İyi bir iletişim ve koordinasyon.
7. Öğrencileri motive etme.
8. Zaman yönetimi.
9. Öğrencilerin sınıf içi davranışlarını kontrol etme. 10. Çalışmaların
değerlendirilmesi.
Bir öğretmenin etkili öğretime rehberlik edebilmesinin temel şartı, onun temel
öğretmenlik niteliklerine yeterli ölçütlerde sahip olabilmesidir. Öğretmen,
kendi kendisini yetiştirerek öğretmenlik niteliklerini oluşturmalı, geliştirmeli
ve değişen ve gelişen şartlara uyum sağlayabilecek şekilde kendisini sürekli
yenileyebilmelidir.
Öğretmenlerin çeşitli durumlarda faaliyetlerini gerektiren bir fonksiyon olan
sınıf yönetiminin amacı, öğrenme kalitesini her bakımdan mevcut şartlarda
artırma hizmetidir. Bu, öğretmenlerin profesyonel öğretme becerilerinden en
önemli olanı olarak ele alınır.
Farklı öğrenme ve gelişim özelliğine sahip grupların bir arada bulunduğu
sınıflarda sınıf içi örgütlenme, iletişim ve istenmeyen davranışların önlenmesi
gibi hususlar öğretmenlerin eğitim amaçla-nm gerçekleştirmesi için daha fazla
liderlik gücü istemektedir. Öğ-retme-öğrenme orîârrımda sınıfın iyi yönetilmesi,
eğitimde başarılı olmak için ilk adımdır. Bu nedenle öğretmenin liderlik rolü ön
plâna çıkmakta ve grup dinamizmini bilmesi önem kazanmaktadır. Bununla birlikte
öğretmenin bireysel özellikleri, ders verirken kullandığı öğretim stratejileri,
yöntem ve teknikleri de sınıf yönetimim etkilemektedir.
Sınıfın iyi yönetimi için öğretmenin öğrencilerle iyi ilişkiler kurabilmesi
gerekir. Bunda öğretmenin öğrencilere ilişkin tutumu önemli bir rol oynar. Bu
süreçte etkili bir öğretime rehberlik edebilecek düzeyde nitelik ve anlayışa
sahip öğretmen, başarılı bir sınıf yönetimi rolü oynayabilmektedir. Öte yandan,
sınıf yönetiminde öğretmenlerin sınıf tarafından sevilip, sevilmemesi önemli bir
faktördür. Özellikle ilköğretim ve daha alt kademe öğretimde öğretmenlerin
sevilme faktörleri sınıf yönetiminde önemli bir rol oynamaktadır.
Her sınıfın, öğrenmeyi olumlu ve olumsuz etkileyecek bir atmosferi, iklimi
vardır. Sınıf iklimi öğrenci ve öğretmen arasındaki etkileşimin oluştuğu bir
atmosferdir. Öğretim sürecinde kullanılan öğretme yaklaşımları, kontrol yöntemi
ve tüm ilişkiler öğretmen tarafından
Öt
106
SON GELİŞM ELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
107
sağlanır. Ancak sınıfı oluşturan öğrencilerin öğrenmeye ve öğretim
etkinliklerine karşı oluşturdukları tutumlar da sınıf iklimini oluşturmada
önemli rol oynamaktadır. Öğretmen, sınıfını tüm özellikleri bakımından analiz
ederek, öğrencileri sınıfta olumlu bir havanın oluşturulmasında katkı sağlayıcı
bir unsur olarak kullanabilmelidir.
Öğretmenler sınıfla kurdukları iletişim özelliklerine göre etkili
olabilmektedirler. Sınıf içi iletişim biçiminin en etkilisi, öğretmenin bireysel
olarak öğrencilerle tek olarak ilgilendiği iletişim biçimidir.
Gerek sınıf yönetimi için olsun gerekse bir bütün olarak etkili öğretime katkı
sağlaması açısından olsun sınıfın oturuş düzenlemeleri sınıf etkileşimini önemli
ölçüde etkilemektedir. Öğretmen, sınıfın yerleşim düzenini olabildiği ölçüde
öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci, öğretmen-öğrenci ve diğer fiziksel unsurlar
arası etkileşimi sağlayacak oturum düzenlemelerine özen gösterilmelidir.
Sınıf organizasyonu öğretme ve öğrenmenin etkili gerçekleşmesi için önemli ve
gereklidir. Sınıfın organizasyonunda farklı etkenler dikkate alınmalıdır. Bu
etkenler; okul ve sınıf ortamının madde kaynakları, öğrencilerin sahip bulunduğu
bir takım özellikler, öğretim etkinliklerinin hedef ve içeriğidir. Öğretmenler
öğretim ortamı ve etkinliklerini öğretim hedeflerine uygun düşecek ve etkin
sınıf yönetimine ortam hazırlayacak bir nitelikte öğretim organizasyonları
gerçekleştirebilmelidir. Öğrencilerin, hazırbulunuşluluk, yetenek, ilgi, akran
grupları, bireysel ya da grup çalışmalarına dayalı öğretim gibi özellikler
bakımından gruplandırılması etkin sınıf yönetimi açısından katkısı olacak
organizasyonel çalışmalardır.
Okulda zamanın kullanımı sınıf yönetimiyle doğrudan ilişkilidir. Bunun için
etkinliklerin zamana bağlı olarak rasyonel bir şekilde planlanması ve
uygulanması zorunludur. Öğretmenin zamanı dikkatlice kullanması hem öğrencilerin
başarısı hem de disiplin problemlerini ortadan kaldırmak açısından oldukça
önemlidir. Öğretmenin zamanı dikkatlice kullanması, öğrenciler için daha çok
öğrenme fırsatı yaratması anlamına gelir. Öğrenciler öğrenme için daha çok
fırsat bulduklarında ise, doğal olarak başarıları artar.
Öğretmenin sınıfa hakimiyetini sağlayıcı olması bakımından sınıfta disiplini
sağlayıcı uygulamalar da önem taşımaktadır. Bu bakımdan öğretmenin sınıf
yönetimi konusundaki başarısını disiplin anlayışı ve uygulamaları da
etkileyebilmektedir.
Özet olarak sınıf yönetimi, öğretim esnasında öğretmenin öğrencilerini belli
birtakım kurallara ve kişisel eğitim anlayışına göre hedefe kısa ve disiplinli
bir yolda sağlıklı bir şekilde götürmesi anlamını taşır. (Taşdemir, 2000, 301)
Özet olarak sınıf yönetiminin üç temel boyutunun olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bunlar:
Sınıfın fiziki ortamı, öğrencilerin derse hazırlanması ve motive edilmesi,
öğretmenin öğretim ve yönetim için yeterliliği. Bu üç unsurun uyumlu, düzenli
yürütülmesinde, etkili bir sınıf yönetimi oluşmaktadır.
BİR ÖNERİ
Büyük insanların sahip olduğu nimetlere; iki kola, iki ele, iki göze ve bilge
olmana yardım edecek bir beyne sahip olduğunun farkına var, oğlum.
İnsanlar bu donanımla başladılar ve yapabilirim, dediler. Onları incele! Bilge
ve yüce olanlar, senin kullandığın kaplarda yemek yer, benzer çatal ve bıçakları
kullanır, ayakkabılarını benzer bağcıklarla bağlar, dünya onları yürekli ve
akıllı görür. Yola koyulduklarında sahip oldukları her şeye sen de sahipsin.
İstersen sen de başarabilir, galip gelebilirsin. Seçeceğin savaş için yeterli
donanımın var; kullanacak kolların, ellerin ve beynin mevcut.
Büyük işler başarmış kişiler hayatlarına senden daha ileride başlamadılar.
, " I
Yüzleşmen gereken kendinsin, yerini seçmesi gereken sensin. Nereye gitmek
istediğini, ne kadar öğreneceğini ve hangi gerçeği bulmak istediğini kendin
seçmelisin.
Allah, seni hayat için donattı, ama sana ne olmak istediğine karar verme imkânı
tanıyor.
Yüreklilik, insanın ruhundan gelmeli.
İnsan, kazanma arzusunu yüreklilikle bezemeli.
Öyleyse oğlum, büyük insanların başlangıçtaki durumlarından bir farkın
olmadığını anla!
Onlar da senin sahip olduğun donanımla yola çıkmışlardı.
Gücünü toparla ve "yapabilirim," de.
(Edgar Guest)
Unutmayın! Bir öğretmen önce kendini, sonra da sınıfını yönetmelidir. Bu onun
için en büyük başarıdır.
Sabırlı Olun
KONUNUN ÖZETİ
Sabır, her zorluğun, her başarının sihirli bir yoludur.
110
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
111
Öğretmenlik mesleğini "Bir sabır işi" diye tanımlarsak elbette ki, doğru
söylemiş oluruz. Çünkü öğretmenlik stresi yoğun, problemleri çok ve engelleri
fazla olan bir iştir. Bütün bunların üstesinden gelmek için "sabra" ihtiyaç
vardır.
Sabır, olumsuz bir davranış karşısında kendimizi frenleme gücüdür.
Bir öğretmen, meslek yaşamı boyunca her ğün o kadar "çileden çıkacak" olayla
karşı karşıya gelir ki, bu yoğun stresi "sabırla" aşabilir.
Peki "sabırlı olma" işini nasıl başarabilirsiniz? Sizi "çileden çıkaran" bir
durum karşısında kendinizi nasıl frenleyebilirsiniz? Çok kolay...
Önce bir örnek sunalım:
Sınıftaydım. Bana göre çok önemli bir ders anlatıyordum. Sınıfta iyi bir motive
oluşmuştu. Arka sırada iki öğrenci ders başından beri koyu bir sohbete
dalmışlardı.
Bu öğrencilerin dikkatlerini çekmek için, birkaç kez ses tonumu yükselttim. Bir
ara bana baktılar. Fakat yeniden sohbetlerine döndüler. Yine tatlı bir ikaz
olsun, diye dersi birkaç kez kesip, öksürmeye başladım. Başlarım yine bana doğru
çevirdiler ama bu da çok sürmedi, sohbetlerine tekrar başladılar.
Öğretmen olmaya bir yılı kalmış bu iki insanın, bu kadar anlayışsız ve
vurdumduymazlıklarına doğrusu içerledim. Ama onları kırmamak ve sınıf huzurunda
onurlarını rencide etmemek için | kendi içimde müthiş bir savaş veriyordum.
Derin derin nefes aldım, "Ya sabır" dedim. "Sabır işi bu anlar j için lâzım,
yapma, kırma, tam tersine yumuşak ve ğüleryüzlü ol, ancak bu şekilde iyi bir
ders vermiş olursun."
içimdeki bu sesi dinledim.
Dersimi bitirdim. Hâlâ sohbetlerini bitirememiş olan bu iki gen- ]
cin yanma gittim, ellerimi omuzlarına koydum. Gayet yumuşak bir sesle ve
ğüleryüzlü bir tavırla:
- Sizi kıskandım, dedim. Hep böyle dostlarım olsun isterdim. Derste bile samimi
havanızı bozmadınız ve tatlı sohbetinizi sürdürdünüz.
İkisi birden yüzüme baktılar. Devam ettim.
- Ancak bir konuya üzüldüm. Ders boyu bütün ikazlara rağmen sohbetinizi
sürdürdüğünüze göre çok önemli bir konu olmalı. Yani dersten de önemli... Neden
yüksek sesle konuşmadınız da bizleri bu çok önemli konudan mahrum ettiniz?
Gençler başlarını önlerine eğdiler. Yalnızca "Affedersiniz hocam" demekle
yetindiler.
Ders sonunda ise, odama gelip, özürlerini tekrar tekrar ifade ettiler.
Bu sabrın meyvesini almıştım. Hem onları kırmadan ikaz etmiştim, hem de onlar bu
anlamlı ikazdan dolayı çok mahcup olup, bir daha o yanlışa düşmemişlerdi. Yani
sabır acı idi ama, meyvesi çok tatlıydı.
Sınıf ortamında sizi çileden çıkaran bir olayla karşılaştığınız zaman, derhal
kendi içinize dönün. Ve ısrarla aklınıza seslenin: "Sakın sert bir tepki verme,
bekle, kontrollü ol. Hatta ğüleryüzlü olmaya çalış. Yoksa birkaç kontrolsüz
sözle haksız duruma düşersin."
Dikkat edin. Çileden çıkarak karşınızdaki insana kontrolsüz sözler sayıp,
karşınızdakini kırarsanız hem kendinizi küçültürsünüz, hem de onun amacına
hizmet etmiş olursunuz.
Unutmayın ki, kızarak bastırdığınız olayla yalnız öğrenciyi küçültmekle
kalmazsınız, kendi kendinizi de küçültürsünüz. Ama bütün bunlara rağmen
kontrolünüzü, tebessümünüzü ve sakinliğimizi korursanız hem öğrenciye tatlı-sert
bir ikazda bulunmuş olurunuz, hem de onun önünde büyürsünüz.
112
SON GELİŞMELERLE|
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
113
BİR ANI
Bir okulda öğretmenlere seminer veriyordum. 25-30 öğretmen "U" düzeninde
oturmuşlar, beni dinliyorlardı. En önde oturan öğretmen seminer boyunca
koltuğuna yaslandı, ayaklarını öne doğru uzatarak bacak bacak üstüne attı,
suratını astı, gerdanını kırdı, kollarını kavuşturdu... Ve iki saat boyunca bu
beden duruşunu hiç değiştirmeden bana baktı. Seminer bitti ve yanına yaklaştım:
- Beyefendi lütfen bana küfür eder misiniz? dedim. Şaşırdı!
- Rica ederim beyefendi, dedi.
- Rica istemiyorum, sesli bir biçimde bana küfür etmenizi istiyorum,] dedim.
Adamın şaşkınlığı daha da arttı. Ben konuşmamı sürdürdüm.
-Yahu, dedim. Zaten iki saat boyunca bana küfür ediyorsunuz, bunu bir de sesli
olarak yapın... Bana böyle küfür etmeniz umurumda; değil. Ancak siz evde
karınıza ve çocuklarınıza da, sınıf içinde öğrencilerinize de bu şekilde küfür
ediyorsanız ben ona üzülürüm...
Doğan Cüceloğlu
Böyle bir öğretmenin dayanılmazlığım düşünün. Öğrencileriniz^ sabır gösterin.
Hiç öfkeli bir insanın karşısında sakinliğinizi koruduğunuz zamanlar oldu mu?
Sonucu bir düşünün. Her şeyden önce bizdeki) bu sakin tavır, karşımızdaki
insanın kendi davranışı üzerinde düşünmesi ile sonuçlanıyor. Bu sonucu sakın
küçümsemeyin. Bu, bir davranışı değiştirmenin ilk basamağıdır. Ayrıca yanlış
davranışın farkına varmaktır. Öfkeli insan, karşısında gördüğü sakin tavırdan
sonra bir iç konuşma yaşar. Muhtemelen bu iç konuşmasında "Aptal gibi
davranıyorum..." şeklinde veya benzeri bir ses duyar. Sakin olma erdemini
gösterirseniz, siz kazanırsınız.
Sabırla ilgili bir çözüm de şudur; böyle bir durum karşısında bunaldığınız
zaman, derhal içinizden altmışa kadar sayın veya bir Fatiha Sûresi okuyun.
İnanın tepki vermeden önce bu kadar az bir süreyi bile kendinize tanımanız,
göstereceğiniz tepkinin çok daha akıllıca ve işe yarar olmasını sağlayacaktır.
OKU ve UYGULA
1. Sabır, başarının en büyük aracıdır.
2. Öğretmenin en gizemli rehberi, onun hoşgörü ve sabrıdır.
3. Sabırlı öğretmen, başarmış öğretmendir.
4. Sabır acıdır, ama meyveleri tatlıdır.
5. Allah'ın verdiği sabır kuvveti, her zorluğa karşı yeterlidir. (Be-diüzzanan)
6. Sabretmeye karar veren bir öğretmen, sinirlenecek bir olay yaşamaz. (Cengiz
Şahin)
İL.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
115
Öğrenme Nasıl Olmaktadır?
KONUNUN ÖZETİ
insanlar, duyu organlarıyla aldıkları uyarıcılardan etkilenerek yeni düşünce ve
davranışlar oluştururlar, işte bu, öğrenmedir.
İnsan beyni, gerek duyu organlarının bir komuta-kontrol merkezi olarak, gerekse
uyarıcıları seçme, sınıflama, yorumlama ve saklama merkezi olarak öğrenme
sürecinde çok önemli bir rol oynar. Beyin, uyarıcılarla düşünce ve davranışlar
arasındaki bağlantıların kurulduğu, etkileşimin gerçekleştiği merkezdir.
Beyin ile ilgili düşündürücü notlar:
1. Bir insan beyni ortalama olarak yaşamı boyunca 100 trilyon bilgiyi hafızasına
almaktadır.
2. Beyinde yaklaşık yüz milyar sinir hücresi (nöron) bulunmaktadır. Bunların her
biri diğer 10000 beyin hücresi ile bağlantılı olarak çalışmaktadır.
3. Pratikte, beynin günde 86 milyar yeni bilgiyi depolama kapasitesi vardır.
4. Günlük yaşamdaki her uyarıcı, bilgi olarak hafızaya alınır. Ancak, bilinçaltı
bir süreçte, bu bilgilerin önemli olup olmadığına karar verilerek bunlar ya
hafızada tutulurlar ya da 15 saniye içinde silinirler.
5. Beyin yaşlanmaz, insan hangi yaşta olursa olsun, beyin uya-rılırsa beyin
hücresi dokunaçlarında yeni tümsekler oluşur ve olası bağlantıların sayısı
artar. Birçok yaratıcı insan, en verimli çağlarını ileri yaşlarında yaşamıştır.
6. Beyin hücrelerinin ortalama kaybından daha hızlı yeni beyin bağlantıları
üretilir. Doğumdan başlayarak günde 10000 beyin hücresi kaybedilse bile 80
yaşındaki bir insanın beyin hücre sayısındaki azalma %3'ten de az olacaktır.
7. Bir bezelye tanesi büyüklüğündeki beyin dokusundaki bağ-lantılılık, tüm
dünyadaki iletişim sistemlerinden daha karmaşıktır.
Beyin, insan vücudunun çalışması hakkında en az şey bilen organdır. Bilim
adamları, birçok kişinin beyin potansiyelinin yalnızca % 4-8 arasındaki bir
kısmım kullandığını öne sürmektedirler.
116
SON GELİŞMELER l]
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
117
Beyinle ilgili araştırmalar, beynin sağ ve sol yarı kürelerinir farklı öğrenme
ve işleme özellikleri olduğunu ortaya koymuşturj Sağ beyin yaratıcılığa,
duygusallığa, seslere ve renklere, hayal gücüJ ne, sezgilere ve soyut
algılamalara daha yatkın çalışırken; sol beyir mantıklı, sistematik ve analitik
düşünmeye, yazı ve sayılara, ölçmej değerlendirme ve eleştirmeye daha yatkın
olarak çalışmaktadır. Be-] yinlerinin bir yarısını diğerine göre daha iyi
kullanan kişiler eğer iş- \ leri ve ilişkileri bu boyutta çalışmaya uygunsa
başarılı ve mutlu i olurlar. Ancak, zayıf oldukları yarıkürenin yeteneklerine
ihtiyaç] duyduklarında zorlanırlar ve başarısız olurlar.
Günümüzün başarılı insanı, beyninin her iki yarısını da etkili bir şekilde
kullanabilen ve gerektiğinde birinden diğerine kolaylıkla geçebilen insandır,
iki tarafın birlikte kullanıldığı, birbirleriyle uyumun sağlandığı ve işbirliği
içinde çalışıldığı durumlarda kişisel yetenek ve etkinlikte büyük artış
gözlenmektedir.
Tüm bunlara karşın, beynin yeni bilgileri öğrenmesinin ve hafızada tutmasının üç
yolu olduğunu, bazı insanların bu yollardan birini diğerine göre çok daha fazla
kullandığını ve bu şekilde sonuç aldığını biliyoruz. Bunlar; işitsel, görsel ve
duyusal boyutlardır.
Bunlara özet olarak yer verelim:
1. İşitsel: Duyduklarını hemen öğrenen, ses hafızası güçlü olan, dinlediklerini
unutmayan insanlardır. Sesleri, konuşmaları, melodileri, aksanları çok iyi
hatırlarlar. Böyle bir kişiye yıllar önce söylediğiniz bir şeyi, o kişi size ses
tonunuzla aynen tekrarlarsa şaşırmayın.
2. Görsel: Görerek, bakarak öğrenen, bir şeyi anlamak için kendi gözleriyle
görmek isteyen ve bir defa gördüklerini bir daha unutmayan insanlardır.
Resimleri, renkleri, görüntüleri, desenleri, diyagramları, tabloları,
grafikleri, haritaları gözlerinde çok rahat canlandırabilirler. Bu boyutu güçlü
olan kişiler sizinle konuşurken çok iyi gözlem yaparlar, yüzünüzü,
hareketlerinizi ve giysilerinizi yıllar sonra bile rahatlıkla hatırlarlar.
İ3. Duyusal: Özellikle dokunma duyusu güçlü olan, tanımak, anlamak için dokunmak
isteyen ve yaşadığı duyguları asla unutmayan insanlar. Duyguları, sevinç ve
acıları, kokuları, tatları, dokunsal deneyimleri çok iyi hatırlarlar. Sizi
dinlerken duygularınızı çözümlemeye çalışır, anlattıklarınızdan duygusal
yorumlar çıkarırlar. Karşısındakinin duygularına önem verirler.
Bazı kişilerin bu boyutlardan birinde ya da diğerinde çok yetenekli olduğunu
bilmemize karşın, çoğu insanın bu üç boyutu birlikte kullanarak öğrendiğini ve
hatırladığını söyleyebiliriz. Ayrıca, iletişim yeteneklerini henüz yeterince
tanımadığınız farklı kişilerden oluşan bir katılımcı grubu ile çalıştığınızı göz
önünde bulundurarak olabildiğince farklı uyarıcıları bir arada kullanmalısınız.
[biliyor musunuz?
i Yapılan araştırmalar ortalama bir insanın;
Duyduklarının %20'sini öğrendiğini ve hatırladığını, Gördüklerinin %30'unu
öğrendiğini ve hatırladığım, Duyarak ve görerek elde ettikleri bilginin %50'sini
öğrendiğini ve hatırladığını,
Duyarak, görerek, analiz ederek ve deneyerek elde ettikleri bilginin %90'ını
öğrendiğini ve hatırladığını, ortaya koymaktadır.
Bu nedenle, etkili bir öğrenme ortamı, göze, kulağa ve tüm diğer duyu
organlarına uyarıcıların gönderildiği ortamlar olmalıdır.
Bu amaçla eğitici, görsel anlamda etkili olabilmek için yazı kâğıtları, tahta,
panolar, tepegözde asetatlar, video küpleri, sahne dolanımı (dekor) gibi görsel
araçları kullanırken diğer taraftan da
118
SON GELİŞMELERDİ
öğrEtmenlikte yen
TEKNİKLER
119
müzik kasetleri, ses efektleri ve ses taklitleri ile işitsel boyutu güçlü
olanlara seslenmelidir. Tüm bunların ötesinde; oyunlar, roller, grup
aktiviteleri, simülasyon çalışmaları, kokular ve tatlar gibi duyusal!
uyarıcıları da etkili biçimde kullanmalıdır.
Eğitimlere katılanların, öğrenmenin tüm yönlerinden aynı dere-] cede hoşlanması
beklenemez. Bununla beraber, olabildiğince çok' öğrenme yöntemi işin içine
katıldığında eğitime katılım çok daha etkili ve ilgi çekici olacaktır. Bunun
için çok ve çeşitli öğrenme yön-: temini bir araya getiren özgün eğitim
programları tasarlanmalıdır.
Öğrencilerin aktif olmalarını sağlamak ve öğrenmelerini kolaylaştırmak için
önerilecek dört teknik yol şöyledir.
1. Aktif Dinleme: Katılımcılardan sunumları ve tartışmaları dinlerken;
• Eğitim notlarını ve görsel malzemeleri dikkatle gözden ge-j çirmelerini
isteyin.
• Notlar almalarım ve işittiklerini şematik olarak çizmelerini ' söyleyin.
• Sorular sormalarını ve tartışmalara katılmalarını bekleyin.
• Grup çalışmalarına ve rol oyunlarına gönüllü katılmaları , konusunda
cesaretlendirin.
• Eylemsel öğrenme aktivitelerinde aktif katılımcı olmalarını söyleyin.
• Önemli noktaları renkli kalemlerle işaretlemelerini belirtin.
• Eğitimin önemli noktalarını ve mesajlarım ezberlemelerini ve evde, yolda sıkça
tekrarlamalarını isteyin.
• Pasif bir "oturup dinleme" durumundan, çok yollu öğrenme deneyimi durumuna
geçmeleri gerektiğini belirtin.
• Her şeyden önemlisi, dikkatlerine dikkat etmelerini ve sizi dinlemeye hazır
olmalarını söyleyin.
Materyalleri Kullanma: Katılımcılardan kendilerine verilen materyalleri
kullanırken;
• Önemli bilgilerin, ilginç mesajların altını ya da üzerini fosforlu kalemle
çizmelerini isteyin.
• Kitapçıklarda boş bırakılan yerlere notlar almalarını söyleyin.
• Eğer bir kavramı anlayamazlarsa size sormaları için cesaretlendirin.
• Yeni bilgilerin diyagramlarını çıkarmalarını önerin.
• Önemli buldukları konularda dikkatli notlar almalarını isteyin.
• Notlardaki içerikten bilgi edinebileceklerim, ancak gerçek yaşamdaki
uygulamaları tartışmalardan ve sorulardan öğrenebileceklerini hatırlatın.
3. Not Alma: En kötü notların bile iyi bir hafızadan daha iyi olduğunu söyleyin.
Not alırken söylenenleri değerlendirmemelerini belirtin. Bunun yerine,
olabildiğince - temiz ve düzenli olma kaygısı tar sımadan - çok not almaya
teşvik edin. Onlara şöyle düşünmelerini önerin:
"Yarın işime tekrar döndüğümde yöneticim ve çalışma arkadaşlarım bana bu
eğitimde neler öğrendiğimi soracaklar. Belki de benden bir sunum yapmamı
isteyecekler." Bu şekilde düşünürlerse ve şirketlerinin onlardan aktif katılımcı
olmasını beklediğini akıllarında tutarlarsa çok daha iyi dinleyici ve katılımcı
olacaklardır.
Not alma yoluyla unutma eğrisinin üstesinden gelebilirsiniz. Unutmanın
öğrenmeyle gelen doğal ve öngörülebilir bir süreç olduğunu, öğrenilenlerin
%70-90'ının ilk 24 saat içinde unutulduğunu hatırlatın. Not almak bu nedenle
önem taşır.
120
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
121
Bir eğitimden sonraki 24 saat içinde notlarım gözden geçirmelerini, bazı ekleme
ve düzeltmeler yapmayı ve denemelerini katılımcılardan isteyin.
Renkli ya da fosforlu kalemler kullanarak anahtar sözleri ve ifadeleri
işaretlemelerini söyleyin. Öğrettiklerinizi sorulara dönüştürerek onlara sorun.
Verdiğiniz bilgilerin istenildiğinde geri çağrılabilecek şekilde hafızalarda
depolanmasını sağlayın. Zaman zaman notlarını okumalarını, bilgiyi hatırlamanın
ve iş durumlarına uygulamanın ne kadar kolay olacağını düşünmelerini isteyin.
4. Sorular Sorma: Öğrencileri "soran tutum" içinde olmaya cesaretlendirin.
Her insan aktif biçimde bilgiyi aramaktadır. Çocuklar çabuk öğrenirler ve
bilgiyi kendilerine öğretilmeden öğrenirler. Çünkü, meraklarını baskı altında
tutmazlar ve çok soru sorarlar, insanlar sevdikleri bir işle uğraştıklarında
bunu bir iş olarak görmezler, keyifle yaparlar. Konu ile ilgili buldukları her
şeyi okurlar. Yeni teknikleri denerler ve sorular sorarlar. Tekrar ve tekrar
denerler. Bu, aktif öğrenmedir ve başarılı bir yaşam boyu öğrenmenin
anahtarıdır. Öğrencilere soru sormanın aktif olarak bilgiyi aramak olduğunu
belirtin ve şunları söyleyin.
• Eğer bilmiyorsanız SORUN.
• Eğer kafanız karıştıysa SORUN.
• Eğer bulamıyorsanız SORUN.
• Eğer yardıma ihtiyacınız varsa SORUN.
• Eğer merak ediyorsanız SORUN.
Yaşam boyu öğrenme, hem bir tutumdur hem de bir beceri. Yaşam boyu öğrenme tutum
ve becerisine sahip kişi, her yeni duruma ya da soruna yetişmek için bir fırsat
olarak bakmaya çalışır. (Barutçu-gil, 2002, s. 28-36)
BİR HİKAYE
4Temmuz 1952 günü 34yaşında bir kadın, Pasifik Okyanusu'na dalarak, Catalina
adasından, 21 mil batıda kalan Kaliforniya'ya doğru yüzmeye başladı. Eğer
başarılı olursa, bunu yapan ilk kadın olacaktı. Adı Florence Chadvvick olan bu
yüzücü, Manş Denizi'ni her iki yönde geçen ilk kadındı. 0 sabah su, vücudu
uyuşturacak kadar soğuktu ve sis o kadar yoğundu ki, beraberindeki tekneleri
güçlükle seçebiliyordu. Milyonlarca insan televizyonlarından onu izliyordu,
köpekbalıkları ve dondurucu soğuğun etkisini hiçe sayarak 15 saat yüzdü.
Yakındaki birteknede bulunan annesi ve antrenörü, karaya çokyak-laştığını ve
devam etmesini söyledilerse de o, kendisini sudan çıkarmalarını istedi. Azimli
yüzücü, Kaliforniya kıyısına yarım mil kala sudan çıkışının nedenini şöyle
açıkladı: "Karayı görebilseydim, başarabilirdim!" Vazgeçmesinin nedeni ne
yorgunluk, ne de soğuktu... Tek neden, sis yüzünden karayı görememekti.
Bütün öğrenmelerin temelinde, ulaşılabilir bir hedefin ve ümidin olması
gerektiğim unutmayın.
Nereye çıkacağı bilinmeyen bir yolda, kimse yürümek istemez.
öğretmenlikte ye
Nl TEKNİKLER
123
Smıf Ortamını Öğretime Hazırlayın
KONUNUN ÖZETİ
i
Ders yapılan sınıflarda ilgiyi artıran ve motiveyi sağlayan bir hava oluşmazsa,
verimli bir ders işlenemez.
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Halit Bey,
Sizden ders alma şansı elde edemedim. Siz bizim dersimize girmediniz- Ama ben
sizi tanıyordum.
Kitaplarınızı okuyarak sizden bir anlamda ders almış gibi de oldum. Kitaplarınız
bana gerçek bir rehberlik etti.
Öğretmenliğimi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyorum. Ancak sınıfta uyum
sorunu yaşıyorum. Öğrencilerle iletişim ve koordinasyonda güçlük çekiyorum.
Farklı algılama yeteneği olan öğrencilerim var. Sınıfın seviyesi bir uyum
göstermiyor. Farklı kişilik yapılan ve farklı seviye grupları var. Bütün bunları
algılamada ve yönetmede güçlük çekiyorum.
Sınıf ortamını daha verimli hale nasıl getirebilirim? Benim en büyük sorunum bu.
Yaşadığım bu problemin çözümünü bana iletebilmeniz size minnettar olurum. Sağlık
ile, sevgi ile kalın.
îyi günler dilerim.
Didem Şeker
Ders yılı başında, sınıfın eğitim ve öğretime hazırlanması için iki yönden
çalışma yapmak lâzımdır.
Birincisi; sınıfı maddî olarak hazır hale getirmek, ikincisi de psikolojik
olarak eğitim iklimine hazırlamaktır.
Bunun için şöyle bir çalışma yürütülmelidir:
SINIFIN MADDÎ AÇIDAN HAZIRLANMASI
1. Sınıfın boyanması.
Bunun için öğrencilerle birlikte güzel bir renk seçilmeli ve birlikte boya
işleri yürütülmelidir. Çünkü öğrenci, kendi emeğini daha temiz ve itinayla
kullanır.
124
İKTE YENİ TEKNİKLER
125
SON GELİŞMELERtE
L
Renklerin Eğitim Dili
Renkler yaşamın bir parçasıdır. Çünkü renkler insanın psikolojisini etkileyen
önemli unsurlardandır. Dolayısıyla sınıfın donatımındaki renkler öğrenci ve
öğretmenlerin davranışlarını etkiler.
5iyah;hükmetme, varolma ve başkaldırı rengi olarak bilinir. Kesin, sert ve
etkileyici tesiri vardır. Korku ve umutsuzluğun yanı sıra ölümü de çağrıştırır.
Ayrıca ciddiyet ve otorite eğilimi olanların kullandığı bir tondur. Bir anlamda
zafer işareti de sayılır.
Beyaz; her kişinin, her toplumun temizlik, şeffaflık ve açıklık niyetini
yansıtır. Beyaz, kutsal bir renk olarak görülmüştür. Bazılarında "ölüm"ü
simgeleyen beyaz, aynı zamanda öteki hayatın başlangıcı sayılıyor. Bu rengi
sevenler, çatışmadan uzak, farklı ve özgür bir dünyanın arayışı içinde olan
insanlardır. Beyaz, aynı zamanda saflığın ve aydınlığın da simgesidir.
Kırmızı; kırmızı, hareketi ve hızı simgeler. Kırmızı sevenler, duyguları yoğun
yaşayan kişilerdir. Ne var ki, aşırı kırmızı sevgisi, kişide aynı zamanda
despotik bir yan ve sinirli bir kişilik göstergesi de olabilmektedir. Ayrıca
kırmızı, erotizmin de vazgeçilmez renkleri arasındadır. Fakat aşırı kırmızı
yorgunluğu artırır. Sinir sistemini olumsuz etkiler.
Sarı; bireysel sevginin, umudun ve iyimserliğin rengidir. Hayatı kolay görür,
problemlere kafayı takmaz. Sarıyı sevenler, genellikle herkesle konuşan, geniş
bir kültür hazinesine sahip sosyal, neşeli ve iyimser tiplerdir.
Mavi; insanlık tarihinin en eski renklerinden birisidir. Sükunet ve sadakat
rengi olarak bilinir. Genellikle yıldızları, geceyi, insan sıcaklığını, kalıcı
ve derin duygulan, düşünceyi ve dinlenmeyi simgeler. Maviyi sevenler, genellikle
romantik ve duygusal bir kişiliğe sahiptirler. Ayrıca maviyi sevenler sosyal
kişilikli insanlar
olarak bilinir. Mavi, sinir sistemine olumlu etki eden en önemli renktir. Bunun
için deniz ve göl maviliğine dalmak veya seyret- mek insanı rahatlatır.
Yeşü; uyumun, dikkatin ve motivenin rengidir. Bu rengi sevenler, sağlam bir
iradeye ve başkalarını kontrol etme yeteneğine sahiptirler. Aşırı yeşil, kişinin
süper denetimini, hafif yeşil ise, boş vermişliği simgeler. Orman yeşili, sinir
sistemini rahatlatan bir renk tonudur.
Kahverengi; mükemmelliğin, saltanatın ve tahtın rengidir. Bu rengi sevenler,
yaşamlarının eksiksiz ve mükemmel olmasını isterler. Bunun için kuralları hep ön
plâna alırlar.
Mor; toplumda itici bir renk olarak bilinir, iç çatışmaları simgeler. Kendine
özgü yaşamı olanlar ve toplumdan soyutlaşıp, farklıla-şanlar kullanır. Daha çok
dikkat çekmek içindir. Mor rengi bazı sanatçıların ve fantezi meraklı insanların
kullandıkları görülmüştür.
Gri; nötr bir renktir. Ayrıca, hanımefendiliğin, beyefendiliğin, ağırlıklı ve
sessizliğin rengidir. Bu rengi tercih eden insanlar, genellikle işlerine
gereğinden fazla önem veren, ciddî ama hırslı olmayanlardır. İkili ilişkilerde
de gözleri yukarıda değildir. Evlerine ve inançlarına sadakatleri vardır.
Kişiliklerine güvenilir.
Pembe; kadınların tercih ettiği ve huzur buldukları bir renktir. Pembeyi
sevmeyen kadın yoktur. Kimileri açık, kimileri daha sivri tonların
düşkünüdürler. Ama erkekler için aynı şeyi söylemek zordur. Pembe, erkekten
ziyade daha çok kadına hitap etmektedir.
Her insan kendi giysilerinde bu renklerin konuşmalarını dinleyebilir. Huzur
veren renklerin, insanı günlük yaşamda ne kadar rahatlattığı ortadadır.
126
SON GELİŞMELER^
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
127
Sevilmeyen bir renk, bir giysi giyildiğinde, psikolojik bir sıkıntı oluşur.
Hatta her insan, çevresinde istemediği ve beğenmediği bir renge rastladığında
çok zaman sinirleri bozulur, oradan uzaklaşmak ister.
Sınıfın istenmeyen rengi içinde bir öğrenciye severek derse katmak zordur.
Derhal "burası beni sıktı." diyerek tepki gösterecektir.
Gözü, beyni ve insan psikolojisini rahatlatan renklerle bezenmiş sınıf, tabi ki
insana olumlu etki yapacaktır.
2. Araç-gereçlerin tedariki.
Sınıf içinde sürekli el altında bulunması gereken araç-gereç-ler temin
edilmelidir. Özellikle de tahta, silgi, kalem, tepegöz, varsa bilgisayar ve
kasetler toplanmalı, ders için hazır bekletilmelidir.
3. Bilgi kaynakları ve dokümanların tedariki.
Derslerde kullanılacak kitap, dergi, ansiklopedi ve diğer yazılı kaynaklar ders
yılı başından önce el altında hazır hale getirilmelidir.
4. Sınıfın aydınlatılması.
Sınıfın elektrikleri, perdeleri, kapı ve pencereleri gözden geçirilmeli. Sınıf
için uygun hale getirilmelidir.
5. Sınıf içi kitaplığının hazırlanması.
Bazı ilköğretim okullarında sınıf içi kitaplıklar mevcuttur. Bu tür kitaplıklar
varsa, öğrenci seviyesine uygun kitaplarla zen-ginleştirilip, öğrencilere
sunulmalıdır.
SINIFTA İDEAL BİR ÖĞRENME ORTAMI NASIL OLUŞTURULUR?
1. Hedef Davranışları Tespit Edin.
Hedef davranışlar, öğretim süreci sonunda, öğrencilerin ulaşmaları istenen
davranışlardır. Hedef davranışlar belirlenir' ken, eğitim amaçları ve
öğrencilerin özellikleri dikkate ata' malıdır.
2. Öğrenime Karşı İlgilerini Canlı Tutun.
işlenecek konuların, öğrenci açısından önemli olduğu, ne kadar fazla
vurgulanırsa, o kadar ilgi uyandırır. Öğrencinin "Bu konu bana lazım olabilir,
bunu öğrenmeliyim" diyebilecek kadar ilgisi çekilmelidir.
3. Öğrencinin İstek ve Görüşlerini Gö'zardı Etmeyin.
Sorular sorarak dersle ilgili görüşlerini alın. Görüş ve düşüncelerini söyleyen
öğrencileri onure edin. Onları azarlamayın. Bu şekilde derse katılım artar.
4. Derste Araç ve Gereçleri Sık Kullanın.
Öğretimin kalıcı olması için derslerde araç-gereçleri sık kullanın.
5. Sınıfı Birlikte Yönetin.
Sınıfta huzurlu bir ortam oluşması için, sınıf içi kararlan birlikte belirleyin
ve birlikte uygulayın.
6. İyi Bir Rehber Olun.
Öğrenci problemleriyle ilgilenin ve onlarla samimi ilişkiler kurun ve dostluklar
oluşturun.
7. Tekrarlara ve Ders Sonu Değerlendirmelerine Sık Sık Yer Verin.
Tekrarlar zamanında yapılmalı ve değerlendirme sağlıklı olmalıdır. Çünkü
değerlendirme, sizin ne kadar doğru yolda olup olmadığınızı gösterir. Ayrıca
değerlendirme, yeniden düzeltmelere imkan verir.
Ders yılı başında gerek maddi ve gerekse de psikolojik olarak sınıfı ve
öğrencileri eğitim ve öğretime hazırlayan öğretmenin başarı için önünde ciddi
bir engeli kalmamış demektir. Artık her şey plânlı çalışmayı, düzenli ve ahenkli
yürütmeye kalmıştır. Deneyin...
128
SON GELİŞMELER^
BİR ANI
ı'J
İbni Sina hastanesinde görülmesi gereken önemli işlerimden dolayı sağa sola
koşturuyordum. Acil bir tanıdığa ihtiyacım vardı. Çünkü problemler beni çok
bunaltmıştı. Sonunda yorgun düştüm, kendimi bir sandalyeye attım, bir çözüm yolu
aramaya başladım.
Kendimden geçmiş olacağım ki, 'i
-Hocam sesiyle irkildim. !
Karşımda gencecik bir doktor duruyordu.
- Hocam, beni tanımadınız galiba, diyerek elime doğru eğildi.
- Bağışlayın, dedim. Hafızam dağınık, doğrusu sizi çıkaramadım.
- Uzun zaman oldu. Ben, ilkokuldaki öğrencilerinizden Ekrem. Hani kaza
geçirmiştim de beni doktora götürmüştünüz.
Hatırlar hatırlamaz ayağa fırladım, yıllar önce bıraktığım öğrencimle sarıldık.
- Babam çok fakirdi, tedavi parasını cebinizden vermiştiniz hocam, dedi. 0 olayı
asla unutmadım ve sizi çok sordum, soruşturdum. Üniversitede hoca olduğunuzu
öğrenince de çok sevindim.
Küçük bir iyiliği, büyüterek anlatan öğrencim hızır gibi yetişmişti. Onun küçük
yüreğinde büyüyen bu iyilik, yıllar sonra imdadımıza yetişmişti.
Sevilmeyen Yönünüzü Yenileyin*
KONUNUN ÖZETİ
Öğrencinin önünde nasıl yargılandığını bilemeyen ve bunun için kendini yeteri
kadar yenileyemeyen öğretmen, başarıyı baştan kaybetmiş demektir.
S
130
SON GELİŞMELERLE ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
131
Hiç düşündünüz mü?
Hangi öğretmen sevilmez? Hangi öğretmen öğrencinin nefretini kazanmıştır? Hangi
öğretmen hedef haline gelmiştir. Hangi öğretmenin davranışları sık sık
eleştirilir?
Hiç düşündünüz mü?
Öyleyse buyurun birlikte düşünelim.
Öğretmenleri hem çevresine, hem de öğrencisine karşı sevilmez hale getiren bazı
davranışları vardır. Bunlardan bir kısmını farkında olmadan yapar, bir kısmı da
alışkanlık haline gelmiştir, vazgeçemez. Bir kısmını ise, "sevilmez" olduğunu
bildiği halde bilerek yapar.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
Öğrencilerin sizinle ilgili şikâyetleri:
• Beni sevmiyor, bana kafayı takmış.
• Biliyorum, kötü not verecek.
• Rastgele ders işliyor, hazırlık yapmıyor.
• Her zaman çok fazla ödev verir.
• Ağzı kokuyor.
• Problemlerimizle hiç ilgilenmez.
• Daima somurtkandır.
• Her gün aynı elbiseyi giyiyor.
• Dersinde uykum geliyor.
• Konuşmasına "gıcık" oluyorum.
• Sempatik değil.
• Bizi hiç anlamıyor.
• Kız-erkek ayrımı yapıyor.
• Rahat konuşamıyoruz.
• Soruları kazık, geçemiyoruz.
• Babamıza şikâyet ediyor.
• Ah bir kurtulsak.
1
Ama unutulmamalıdır ki, bir öğretmen yalnız kendisi için değil, çevresi ve
öğrencisi için de yaşamaktadır. Her davranışı öğrencileri tarafından en ince
ayrıntısına kadar izlenir ve bir model olarak alınır. Yani bir anlamda öğretmen,
sergilediği davranışları, yetiştirdiği öğrencisine örnek olarak sunar.
O zaman, çok ama çok dikkatli olmak zorundadır:
Öğretmenleri sevimsiz hale getiren davranışlar nelerdir?
1. Hayatım, mesleğinin inceliklerine göre plânlayamamıştır.
2. Çok zaman öğretmen olduğunun farkında değildir.
3. Çok sıkıcı bir insandır.
4. Dersi çok zor hale getirir.
5. Bol bol ödevler verir.
6. Şiddete sık sık başvurur.
7. Sürekli kendini över ve herkesi eleştirir.
8. Belli bir amacı ve ideali yoktur.
9. Öğretmenliği ikinci bir iş olarak görmektedir.
10. Hem kendisi motive olamaz, hem de öğrenciyi motive edemez.
11. Konuşmaları dikenli, sert ve yaralayıcıdır.
12. Öğrenciyle iyi bir iletişim için bir çaba göstermez.
13. Öğrencinin psikolojik ve sosyal şartlarının farkında değildir.
14. Öğrenci problemlerini görmezlikten gelir.
15. Ders anlatışı sıkıcı, anlaşılmaz ve dönüşü yoktur.
16. Mizah ve espri yönünü göstermek istemez.
17. Öğrencilere asla değer vermez.
18. Tutarlı değildir ve güven vermez.
19. Velilerle diyalog kurmaz.
20. Kendini geliştirmesi için bir çabası yoktur.
öğrEtmenlikte
YENİ TEKNİKLER
133
132 SON GELİŞMELERıl
21. Öğrenciyi sınıf içinde bozmayı ve rencide etmeyi bir âdet] haline
getirmiştir.
22. Sabırlı değildir.
23. Öğrenci davranışlarını derhal cezalandırır ve nedenleri üzeJ rinde kafa
yormaz.
24. Eğitim ve öğretim problemlerinin farkında değildir. Farkında olsa da çözüm
için bir gayreti yoktur.
Bu ve benzeri maddeleri sıralamak mümkündür. Özellikle de öğrencileri
dinlediğimiz zaman, bu konudaki ayrıntılar daha da netlik kazanır.
Bu durumda olan öğretmen, şu noktayı kaçırmış demektir.
Bir öğretmen, okuluna gün doldurmak ve ay sonunda maaş almak için değil, her gün
bir gelecek kurmak ve mevcut problemlere kendi çapında çözüm sunmak için gider.
Unutmayalım ki, sorumlu olduğu insanlara model olmayı ve örnek sunmayı
beceremeyenler, hayatı boyunca da örnek insanlar bulma şansına sahip değildir.
tum. Çok iyi hazırlanmıştım; çünkü dersin ortasında anlatacaklarımın
bitivereceğinden ve cephede mermisiz kalmış bir asker durumuna düşüvermekten
korkuyordum. Anlattım ve anlattım. Ders bitmişti. Sınıfın kapısından çıkarken,
içimden kendi kendime şöyle diyordum: "Hasancığım sen doğuştan öğretmenmişsin.
Hariki bir ders yaptın..." Öğrencilerimin hiçbir şey anlamadıklarını, sadece
karşılarına yeni gelmiş bir öğretmenin verdiği çekingenlik ve endişe ile
sessizce oturup beni dinliyor göründüklerini, benim belki de 3-4 haftalık konuyu
bir derste işleyiverdiğimi anlamam çok zaman almadı. Son derece berbat bir ders
olmuştu. Ne amaçtan haberdar etme, ne konunun ana hatlarını sunma, ne öğrenci
katılımı, ne motivasyon, ne özetleme... hiçbir şey yoktu. (Yılmaz, 2002:9)
BİR ANI
L
Eğitim Yüksekokulu'nda göreve başlamıştım ve okuldaki tek pedagoji
öğretmeniydim. Psikoloji öğrenimi görmüştüm, ancak göreve başladığım okulda ne
kadar öğretmenlik meslek bilgisi dersi varsa hepsini bana yüklemişlerdi. İlk
girmem gereken ders "Eğitim Yönetimi" idi ki lisans öğrenimim boyunca en
başarısız olduğum ve birkaç kez tekrar almak zorunda kaldığım bir ders idi. Çok
iyi hazırlandım. Plan yaptım, özetler çıkardım ve bunları defalarca okudum.
Aynanın karşısında ders anlatma egzersizleri yaptım. Korkuyordum. Ve heyecan
içinde sınıfa girdim. Kısa bir tanışma süresinden sonra anlatmaya başladım,
sanki nefes bile almıyordum. Herkes dinliyordu. Öğrencilerimin şaşkın, masum ve
boş bakışları altında konuştum da konuşj
,ğrEtmenlikte yeni teknikler
135
Davranış Bozukluğu Olan Öğrencilerle Özel Bir İletişim Kurun
KONUNUN ÖZETİ
Problemli çocuk yoktur. Problemi çözemeyen öğretmen vardır.
BU MEKTUBU OKUYUN
Kıymetli Hocam,
Sizlere, yengemize ve çocuklarınıza kalbi dualarımı sunarak, satırlarımı
karalıyorum. Mektup yazma gibi Ur alışkanlığım olmadığı halde, siz kıymetli
hocama mektup yazmayı çok büyük Ur saadet biliyorum. Doğrusu da çok
heyecanlıyım.
Mektubunuzu aldım, önerilerinizi uygulayacağım, inşallah sorunlarımı da çözerim.
Hocam, görevimi seviyorum, içimde öğretmen olmanın ayrı bir huzuru var. Bunu
hissediyorum. Yalnız Ur problemim var O da problemli öğrencilerim çok. Onlarla
özel bir program yürütmeliyim. işte bu konuda eksikliklerim var. Bunun için
yardımlarınızı isteyeceğim.
Nişanlım ve ben selâm ve sevgilerimi sunuyorum.
Selma Şahin
Problemli öğrencilere yönelik eğitim ve öğretim faaliyetleri yürütmek sanıldığı
kadar zor değildir. Zor olan yönü, bu tür öğrencilerle nasıl bir eğitim ve
öğretim yapıldığını bilmemektir. _ "Davranış bozukluğu olan problemli çocuklar"
dendiğinde genel |anlamda şu tip öğrenciler akla gelir:
1. Biyolojik ve psikolojik rahatsızlığı olanlar.
2. Uyum problemi çekenler.
3. Korkuları bulunanlar.
4. Sık sık yalana başvuranlar.
5. Hırsızlık alışkanlığı olanlar.
6. Sıkılgan olanlar.
7. Güvensizlik içinde bulunanlar.
8. Başarısızlık yaşayanlar.
9. inatçı olanlar.
10. Aile problemleri yaşayanlar.
'- V *
136
SON GELİ-ŞMELERle
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLEI
137
Görüldüğü gibi davranış bozukluğu olan bu problemli öğrencilerle düzenli ve
verimli bir eğitim ve öğretim yapabilmek için, "özel bir çalışma" gereklidir.
Çok zaman bir öğretmen, normal öğretmenlik bilgileriyle bu yükün altından
kalkamayabilir. ,
BUNUN İÇİN NE YAPILMALIDIR?
1. Kendinizi bu konuda yeterli hale getirin.
2. Teorik bilgilerinizi geliştirin. Kaynak, araç ve gereçler konusunda yeterli
hale gelin. Bu alanda yazılmış makaleleri ve uygulama çeşitlerini tarayın. Daha
önce bu tür öğrencilerle bir program yürütmüş olan öğretmenlerden bilgi alın. .t
3. Öğrenci Ailelerini Ziyaret Edin.
Problemli öğrencilere yardımcı olabilmek için öncelikle onların yaşadığı ortamı
yakından görün. Hangi şartlarda ve nasıl bir atmosferde bulunduğunu bilmeniz,
ona olan yaklaşımınızı belirlemenizde önemli bir rol oynayacaktır. Ayrıca,
çocuğun bu tür problemlerinin çözümünde ailesinin de desteğini almanıza
yarayacaktır.
4. Öğrencileri iyi izleyin.
Her öğrenci, sıradan bir insan değildir. Onların hayalleri, beklentileri,
hedefleri ve elde etmek istedikleri sonuçlar son derece büyüktür. "Bu daha
çocuk, ciddi konulardan ne anlar. O, bunu bilmese de olur." gibi onları göz ardı
etmek ve dikkate almamak, yapılan hataların başında yer almaktadır.
Öğrencilerinizin davranışları, huyları, yaklaşımları ve beklentileri konusunda
ayrıntılı bilgi sahibi olmalısınız. Nelerin yapıldığı, nelerin yapılmadığı zaman
nasıl tepki vereceğini bilmelisiniz. Bu bilinmezse, öğrencinizin davranışlarına
göre tavır belirlemeniz zor olur.
5. Öğrencinizi Dinleyin.
Öğretmenler, öğrencilerini bir büyük adam gibi dinlemeli, anlattıklarına değer
verdiğini davranışlarıyla göstermelidir. "Hadi oradan, sen ne bilirsin? Daha
bacak kadar olmadan boyundan büyük işlere karışıyorsun." gibi küçük düşürücü ve
kırıcı sözler, öğretmen-öğrenci iletişimine büyük zarar verir. Öğrencinin
anlattıkları dinlendiği takdirde, öğretmeni tarafından sevildiğini, kendisine
değer verildiğini ve o sınıfta yeri olduğunu anlayan çocuk, okulda bir uyumun
oluşması için katkıda bulunmaya başlar, çok zaman da bu katkı için fedakârlıkta
bulunur.
"Öğretmen bana değer veriyor, benim de üzerime düşeni yapmam lazım. Öğretmenimi
üzmemem lazım" diyebilir." (Erbil, 1997: 41)
6. Her Konuda Öğrencinizi Bilgilendirin.
Öğrenciniz, istemediğiniz davranışlar içinde olabilir. Okulda, sınıfta ve
bahçede yaramazlık yaparak sürekli sizleri üzüyor olabilir? Verdiğiniz emirlere
uymuyor, bazen de tersim yapıyor olabilir? Bu durum karşısında panikleyip,
şiddete başvurmaya asla gerek yoktur.
Uygulayın
Öğrencinizi karşınıza alıp, önce sevgi ve dostluk mesajları verin. Yani
öğrenciniz sizden ürküp, sizden korkmamalı ve sizden kaçmamalıdır.
Bu temin edildikten sonra, öğrencinizin olumsuz davranışlarının sonuçları
üzerinde konuşabilirsiniz. Bu nasıl yapılmalıdır?
Arkadaşıyla kavga ettiğinde, "arkadaşıyla kavga edenin, diğer arkadaşları
tarafından terk edileceğini, öğretmeni tarafından da gözden düşeceğini, herkesin
kendisine yaramaz ve olumsuz bir gözle bakacağını, bu şekilde de yalnız
kalacağını" anlatın.
#
138
SON GELİŞME L E R |_ I
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
139
Eğer okuldan kaçmış veya ders çalışmayı bırakmışsa; "okumadığı takdirde, bir
amele, bir fırın işçisi veya belediye çöpçüsü olabileceğini, o zaman arkadaşları
içinde çok üzülebile-ceğini ve birçok imkanı elden kaçırmış olacağını" ifade
edin. Bu misalleri artırmak mümkündür.
Her problemli çocukta konuşmanın bir yolu, bir metodu -\ bir üslubu vardır.
Yeter ki öğretmenler bu bilinçte olsunlar.
Çocuklar yaptıkları olumsuz davranışlardan dolayı sık sili bilgilendirilmelidir.
Neden ve niçinlerin de anlatılmasıyla çocuk yaptığı olumsuz davranışın farkına
varacaktır.
7. Öğrencinize Güven Verin.
Çocukların davranış bozukluklarından büyük kısmı, öğrei meni tarafından
sevilmediği ve dışlandığı varsayımına kapıfl dığı için ortaya çıkar.
Çocuklar dışlandıklarını ve kendileriyle ilgilenilmediğini anlayınca kendi
varlıklarını ispat etmek ve dikkatleri üzerlerine çekmek için, hayret
uyandıracak sürprizler yapmaya başlar.
Ya kendi kendilerine zarar verirler, ya içlerine kapanırlar, ya da aşırı
saldırganlık içine girerler. Bu şekilde herkesin pervane gibi etraflarında
dönmesini beklerler. Bu olumsuzlukları ortadan kaldırmak veya bunlara meydan
vermeyecek tek çözüm, öğretmenlerin çocuklarıyla ilgilenmeleri ve çocuklara
güven vermeleridir.
Öğretmenin ilgisinden dolayı çocuk "Öğretmenim artık beni de seviyor" anlayışını
elde ederse, bu yöndeki birçok problem kendiliğinden ortadan kalkmış olur.
8. Öğrencinizi Destekleyin ve Cesaretlendirin.
Öğrencinizin yetenekli olduğu alanlarda, onun hoşuna gide' cek ve onu onure
edecek sözler söyleyin.
"Bu ne güzel resim, bunu sen mi yaptın? Gerçekten şaşırdım. Demek sen bu alanda
çok çalışıyorsun. İnanıyorum ki bu tempoyla çalışmayı sürdürürsen daha
güzellerini yapabilirsin" gibi destekleyici ve teşvik edici yaklaşımlar, çocuğu
yüreklendirir ve onun çalışma temposunu artırır.
Öğrenci, yaptığı çalışmaların takdir edildiğini ve beğenildiğini gördükçe, yeni
çalışmalar yaparak, onları aile bireylerine göstermek ve onlardan bir "aferin"
daha almak için sabırsızlanır.
Hatta onların yaptığı çalışmaları, zaman zaman çok değerli bir eser gibi satın
alın.
Öğrencinin yaptığı çalışmalara destek verdiğinizi göstermek ve onu daha da
özendirmek için, o alanla ilgili hediyeler, araç ve gereçler alarak,
öğrencinizin yanında olduğunuzu gösterin. Bu çocuğa sınırsız bir mutluluk ve
büyük bir cesaret verecektir.
Unutmayın öğrencileri, öğretmenlerinin sözlerinden ziyade yaşantıları ve
davranışları etkileyecektir.
Ve yine unutmayın ki, artık günümüzde, "problemli çocuk" diye bir kavram yoktur.
Esas problem, problemler konusunda ailelerin yetersizliği ve öğretmenlerin
ilgisizliğidir. Aile bireylerinin eğitimsizliği, bilinçsizliği ve yanlış
davranışlarıdır.
AKLINIZDA BULUNSUN
1. Öğrencinizin yansıttığı kişiliği kabul edin.
2. Öğrencinize seçme hakkı verin.
3. Asla utandırmayın.
4. Övgü ve onay beklediklerini unutmayın.
5. Size veya arkadaşlarına yardım etmek fırsatını verin.
6. Doğru bilgi verin.
7. Onları iyi dinleyin.
140
SON GELİŞMELERıE
8. Öğrencileriniz de bütün insanlar gibi temiz, düzenli ve iyi giyimli
insanlardan hoşlanır.
9. Çalışmaya teşvik etmek için, kaygısını artıracak yaklaşımlar-i dan uzak
durun.
10. Baskıcı tavırlar, öğrencinin başarısını olumsuz yönde etkiler.;
11. İyi bir "ilişki "nin öğretmek kadar önemli olduğunun farkın-] da olun.
12. Her insanın bilgi ve becerileri farklıdır.
13. Öğrencilerinizin, derse ilgisiz ve başarısızlığını size verilen değer ölçüsü
olarak görmeyin.
Davranışlarınızla Örnek Olun
KONUNUN ÖZETİ
Güvenilirliğiniz ve itimat edinirliğiniz, saygın davranışlarınızla oluşacaktır.
|-—Ai^i-.
&fe
'^sfC
^jİ^**** ,
142
SON GEÜŞMELERL
BU MEKTUBU OKUYUN
Çok Kıymetli Halit Hocam,
Küçüklükten beri bazı davranış bozukluğu olan bir insandım. Bazı agresif ve
sivri hareketlerim çevrenin hoşuna gitmezdi. Bunun farkvn-daydım ama bunları bir
türlü düzeltemiyordum.
Allah razı olsun. Kitaplarınız beni kendime döndürdü, oturmuş bir kişilik
kazanmama yardımcı oldu.
Sağ olsun Beden Eğitimi öğretmenim bu konuda öncülük yaptı. Bütün kitaplarınızı
okuttu. Gerçekten farklı bir kişi olup, çıktım.
Şimdi öğretmenim ve çevreme karşı bir uyum problemi yaşıyorum, ama bazı
kalıntılar da yok değil.
Çevremde saygın bir kişi olmak için neler yapmalıyım? Nereden başlamalıyım?
Benim size sorum bu. Cevabınızı da lütfederseniz beni çok mutlu edersiniz. Çünkü
sizin geniş bir deneyiminiz olmalı.
Mutlu ve başarılı bir hayat dileğiyle...
Yaşar Turan
Bizim eğitim-öğretim geleneklerimizde bir öğretmen yalnızca ders anlatan ve
bilgi aktaran, sınav yapan bir kişi değildir. Her şeyden önce bir öğretmenin
davranışlarıyla öğrencilerine örnek olması ve onlara rehberlik etmesi beklenir.
Çevresinde onurlu bir yer edinmek, davranışlarıyla örnek olmak ve öğrencilerine
güzel alışkanlıklar kazandırmak, bir öğretmenin en başta gelen özelliği olarak
bilinir. Eğer bu rolü başarıyla oynayabilire, artık o "gönüllerdeki öğretmen"
tahtına oturacaktır.
Birçok insanın hatıraları arasında bu tür öğretmenler vardır. Bize gerçek bir
baba ve anne olan, bizleri iyiye ve güzele yönlendiren, ufkumuzu aTan ve toplum
içinde itibarlı bir yer edinmemizi sağlayan... Bu öğretmenler örnek alınmalıdır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
143
Başta öğrencileriniz olmak üzere, sizi tanıyanların gönüllerinde yer almak için
bazı noktalara dikkat etmek gerekir.
BUNUN İÇİN NE YAPMALISINIZ?
1. Her akşam, "Bugün neler yaptım?" diye kendinizi hesaba çekin ve kendinizin
denetçisi olun.
2. Saygın öğretmenlerin dünyalarını tanıyın ve onları örnek alın.
3. Oturmuş bir kişiliğe sahip olmak için, vicdanla aklınızı terazi yapın,
dünya-ahiret dengesini ihmal etmeyin.
4. Kimsenin mükemmel olmalarını beklemeyin. Unutmayın ki, önce siz mükemmel
değilsiniz.
5. Öğrencilerinizi karamsarlığa itmeyin, onlara umut verin. Çünkü umut direnç
verir, başarıyı artırır.
6. Toplumdaki hassas dengelere dikkat edin. Mümkün olduğu kadar tarafsız olmaya
çalışın.
7. Bir kimsenin yüzüne söyleyemeyeceğiniz sözü, arkasından da söylemeyin.
8. Biriyle veya bir yerde konuşmaya başlamadan önce "Ne söyleyeyim?" diye
düşünün ki, sonunda "Niçin söyledim?" diye pişman olmak zorunda kalmayasımz.
9. Doğruyu, doğru yerde, doğru kişiye, doğru zamanda ve doğru üslupla söyleyin
ki, o doğru anlaşılsın. Eğer bunlardan biri yanlış olursa, söylediğiniz doğrunun
doğru olması, etkili olmasına yetmediği gibi, muhatabınızla iletişim kurmanıza
da yetmez.
10. İletişimde en etkin yöntem olan "sevgi dili"ni kullanın. Bir Arap atasözünde
denildiği gibi "Sözler kalpten çıkarsa kalbe kadar ulaşır, ağızdan çıkarsa
kulaktan öte gidemez." Söz, konuşanın neresinden çıkarsa muhatabının orasına
ulaşır. Unutmayın, sevgi ile konuşan, sevgi bulur.
144
SON GELİŞMELERLE
KTE YENİ TEKNİKLER
145
11. istediğiniz her sözü söylerseniz, istemediğiniz cevabı alırsınız. Yerinde
söz söylemesini bilin ki, sonunda özür dilemek : zorunda kalmayasmız.
12. Kalbiniz ne kadar temiz olursa, ağzınızdan o kadar güzel sözler çıkar.
13. Karşınızdakinin kalbine girmek istiyorsanız, ihtilaflı noktalan öne
çıkarmayın. Ortak noktalardan hareket etmenin yol- j larmı arayın. "Sana
katılmıyorum" demektense, "Şu görüşünüze katılıyorum" deyin.
14. insanlar ile olan iletişiminizde gözler, sözlerden daha önemlidir. Onun için
temas kurduğunuz bir insanla konuşurken, onun gözlerine bakın ve samimiyetinizi
hissettirin.
15. Düşündüğünüz her şeyi söylemeyin. Ama, söyleyeceğiniz] her sözü düşünün.
Yoksa sonunda özür dilemek zorunda j kalırsınız.
16. Söylediğiniz her sözünüz doğru olmalı, ama her doğruyu her yerde söylemeyin.
(Bediüzzaman) Doğruları doğru yerlerde ve doğru zamanlarda söyleyin. Doğrular
yanlış yerlerde söylenirse, yanlış anlaşılır.
17. Konuştuğunuz kimselerin sözlerine dikkat edin. Bir insanın kullandığı
kelimelerden onun dünya görüşünü, inancını, eğitimini, hatta zaaflarım
yakalayabilirsiniz.
18. Aile bireyleri ile olan ilişkilerinizi geliştirmek için beden dilinden
yararlanın. Bu, çoğu zaman sözlerden çok daha etkili olabilir. Omuza konan bir
el, sımsıcak bir sarılma, sevgi üzerine atılmış bir nutuktan çok daha etkilidir.
19. Zamansız yeminlere dilinizi alıştırmayın, insanlar üzerinde yemin
gerektirmeyecek doğruluktaki bir insan izlenimini bırakmayın.
20. Olabilirseniz başkalarından daha akıllı olun. Fakat onlara daha akıllı
olduğunuzu söylemeyin. Yeteneklerinizi de mecbur kalmadıkça yeteneksizlerin
önünde sergilemeyin. Çünkü, dişsiz insanlar ısırabilenleri kıskanırlar.
21. Üzerinizde taşıdığınız bir unvan veya sahip olduğunuz iktidar mevkiinde iken
size gösterilen ilgi ve saygıya sakın aldanmayın. Yoksa Çöl Fırtınası
harekatının o meşhur komutanı General Norman Schvrarzkopf'un itiraf ettiği şu
duruma düşersiniz: "Bundan yedi ay önce (Körfez Savaşı sırasında) verdiğim tek
emirle 541 bin kişiye istediğimi yaptırıyordum. Ama şimdi eve muslukçu
çağırıyorum, gelmiyor." (Re-fik, 2000: 125)
22. Her söylenene cevap vermeye kalkmayın. Bazen cevap vermemek, en büyük
cevaptır.
23. insanların size ihtiyaçları olduğu zaman yanlarında olun ki, sizin
ihtiyacınız olduğunda da yardıma gelen bulunsun.
24. iki kişi arasındaki bir meselede hüküm vermeden önce mutlaka her iki tarafı
da dinleyin. Sadece tek tarafı dinleyerek adil karar vermek çok zordur.
25. "Nokta" kadar menfaat için "virgül" gibi eğilmeyin. Eğilen insan, saygın
insan değildir.
26. Hayatta güveneceğiniz bir kişi kalmadıysa, kendinizden şüphe edin.
27. Bir insanı tanımak, onun karakter yapısı hakkında ipuçları i elde etmek
istiyorsanız gözlem yeteneğini kullanın. Onun i okuduğu kitaplara, dinlediği
müziklere ve güldüğü şeylere
dikkat edin. Bunlar önemli ölçülerdir.
28. Biri sizi bir defa aldattığında suç onun ise de, ikinci defa aldattığında
suç sizindir.
29. Birileri sizi daima örnek alacaktır. Onları hayal kırıklığına uğratmayın.
Servetiniz ile değil, başka meziyetleriniz ile insanlarla ilişki kurun ve
diyalogunuzu geliştirin. Çünkü varlıklı kişi meyveli ağaç gibidir. Meyvelerle
dolu olduğu sürece çevresi hep kalabalıktır. Fakat meyveleri düştükten sonra
insanlar daha meyveli bir ağaç bulmak üzere onu terk ederler.
*& '.*
146
SON GE LİŞMELERlE1
ğûRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
147
31. Bir insan hakkında bilgi edinmek istiyorsanız, doğru kişiye sorun. Yanlış
kişiye sorarsanız doğru cevap alamazsınız. Çünkü, gülü dikene soran, onu yanlış
tanır.
32. Çevrenizdeki insanlar sizi tutum ve davranışlarınız ile değerlendirir.
Altından bir kalbiniz olabilir. Fakat bunu davranış diliyle ortaya koymazsanız,
başkalarının sizi bakır sanmalarını engelleyemezsiniz.
33. Dalkavuk insanlardan sakının ve mümkün olduğunca uzak durmaya çalışın. Çünkü
onlar insanı boş kaşıkla besler.
34. Düşenin elinden tutma civanmertliğini gösterin ki, siz de düştüğünüz zaman
tutacak bir el bulabilesiniz.
35. Eğer biri sizi yüzünüze karşı methederse, ona bir iyilik yapıp yapmadığınıza
bakın. Eğer iyiliğin dokunduğu bir kimseden gelen ikram ve övgü ise kabul edin.
Eğer iyiliğinizin dokunmadığı birinden bir methiye gelirse onu kabul etmeyin.
(Refik, 2000: 115)
36. Çevrenizde arkadaş grubu oluştururken ve dostlarınızı seçerken, öğretmen
olduğunuzu unutmayın. Mesleğinize saygı duymayan insanlardan alacağınız hiçbir
ders olamaz.
37. Amaçsız, acımasız ve sert tartışmalardan kaçının. Sert tartışmanın asla
galibi yoktur.
38. Toplumda öğretmen, denince akla; olumlu, yapıcı ve yol gösteren bir insan
gelir. O zaman siz de beklenildiği ve istenildiği gibi, bir öğretmen olmak
zorundasınız.
Özet olarak, toplumda itibarlı ve saygın bir yer edinerek, on ruyla yaşamak
isteyen bir öğretmen, önce kendisim çok ciddiye malı, ardından da insanlara iyi
niyetle yaklaşıp, hoşgörüyle davra malıdır. Çünkü sevgi yüklü bir kalp, her
kalbi etkiler ve dostl kapılarını açar.
BİR HİKÂYE
Bir gün Cerrahpaşa Hastahanesi'ne gittim. Muayene olmak için sıraya girdim.
Nihayet sıra geldi ve içeri girdim. Doktor hanım, beni beklemediğim bir
nezaketle karşıladı.
- Hocam hoş geldiniz, dedi.
İyice şaşırdım. Öğretmen olduğumu tahmin ettiğini düşündüm. Masasının karşısına
oturttu.
- Nasılsınız, neyiniz var? diye sordu.
"Çok iyi bir doktormuş, doğrusu da çok nazikmiş" diye düşündüm. "Ah, keşke bütün
doktorlar böyle olsa" temennisinde bulunmaktan kendimi alamadım.
Doktor Hanım beni dikkatle dinledi. Bir güzel muayene etti. ilâç yazdı. Hiç
acele etmiyordu. Bir an önce muayeneyi bitirip hastayı göndermek gibi bir
telâşesi yoktu. Bir şey isteyip istemediğimi sordu. Eşimin ve çocuklarımın ne
yaptığını sordu. Hayret ettim.
işimin bittiğini düşünüp ayağa kalktım. Bu sefer de emekli olup olmadığımı, bir
yerde çalışıp çalışmadığımı sordu.
Ayak üstü cevapladım. Müsaade istedim.
- Hocam galiba beni tanımadınız? Tanımamıştım. Nezaketen:
- Gözüm bir yerden ısırıyor, ama tam çıkaramadım.
- Bahçelievler Ortaokulu'ndan öğrencinizim. En çok sevdiğim öğret-menimdiniz.
- Sevmenizin sebebi neydi?
- En arkada otururdum. Ailem fakirdi. Her gün aynı kırmızı kazağı giyerdim.
Hiçbir öğretmenim benim adımı öğrenmedi. "Hey kırmızı kazaklı sen" diye bana
hitap ettiler. Adım kırmızı kazaklıya çıktı.
148 SON GELİŞMELERle
Arkadaşlarım da beni böyle çağırmaya başladılar. Bir gün siz dersime geldiniz ve
"Meral sen söyle," dediniz. Adımı ilk defa bir öğretmenin ağzından duymak çok
hoşuma gitti, beni çok mutlu ettiniz. 0 günden sonra sizi ve dersinizi çok
sevdim. Hâlâ da unutamam. Sizinle yeniden burada görüşmek, size faydalı olmak
benim için tarifi imkânsız bir mutluluk.
Çok duygulanmıştım. Öğrencime çok fazla bir iyilik de yapmamışım. Adını
ezberleyerek ona değer verdiğimi göstermişim. Bu benim meslek anlayışımdı.
Meral'e özel bir davranış sergilememiştim.
Öğrenciye değer vermenin ödülünü, yıllar sonra hastahane kapısında almıştım. (V.
Vakkasoğlu)
İdeal Bir Öğretmen Olun
KONUNUN ÖZETİ
ideal öğretmenler, ideal insanlar yetiştirir. İdeal insanlar da memleketin
bekası için temel direklerdir.
150
son gelişmelerle!
jğRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
151
BU MEKTUBU OKUYUN
Canım Hocam,
Sizleri çok özledik. Çoktan beri görüşemiyoruz. Telefonlar da olmasal hasret
kalacağız. Ama sizi görmesek de kitaplarınızı okuyarak hasre-î timizi
gideriyoruz.
Eşim de, ben de hem kitaplarınızı okuyor, hem de okutuyoruz. Biz li-J sede görev
yaptığımız için öğrencilerimiz büyük. Onlar kitaplarınız-M dan çok
yararlanıyorlar. Her kitabınız ilgiyle okunuyor.
Sizleri buraya davet etsek gelebilir misiniz? Sizi öğrencilerimle tanışl tırmak
istiyorum.
Bu araya merak ettiğim bir konuyu sıkıştırıyorum. Size göre ideal bin öğretmenin
özellikleri nedir? Bu konudaki tespitlerinizden yararlana mak istiyorum.
Bütün ailece saygı, sevgi ve dualarımız sizinle... Yenge ve çocuklan-t niza da
selâmlar...
Unutmayın, bekliyoruz.
Rabia Arpacv
Elbette ki, öğretmenlik mesleği bir ideal mesleği, bir fedakârlık mesleğidir.
Günün 24 saatinde ve yılın 365 gününde öğretmen olmak zorunda olan bir insan
için başka türlü zaten düşünülemez.
Öğretmenlerimizin büyük bir fedakârlık, azim, gayret ve yoğun bir çaba içinde
olmamaları gerekir ki, mevcut toplumsal problemler çözülebilsin ve ileriye dönük
umutlar da artsın.
Her türlü kişisel ve toplumsal yozlaşmanın önüne geçebilmenin yolu, eğitimde ve
okullarda mümkün olmaktadır. Bu da öğretmenlerin önce kendilerini hakkıyla
yetiştirip, sonra da kendilerini öğrencilerinin eğitimine adamalarıyla
mümkündür.
JNUTMAYINL
İyi bir öğretmen;
Öğrencilerin problemleriyle ilgilenir.
Öğrencilerini ciddiye alır.
Kendim taşımasını bilir.
Övünmez ve başkalarını alaydan kaçınır.
Adaletlidir.
Olumsuz davranışlara anında müdahale eder.
Kendini daima kontrol eder.
Olgun bir şahsiyet sahibi ve samimidir. I* Sabırlıdır.
Anlattığı konuda yeterince bilgi sahibidir.
Öğrencilerle, aşırı senli-benli olmaktan kaçınır.
• Ödül veya ceza verirken kendini öğrencisinin yerine koyar.
• Öğrencileri mahcup duruma sokmaktan sakınır.
• Öğrencilerin güzel tavırlarını takdir eder.
• Derse hazırlıklı olur ve zamanında girer.
• Dersin değerlendirmesini mutlaka yapar.
• Tarafsızdır.
• Bir model olduğunu unutmaz.
İdeal bir öğretmen olmak duygusunun insana kazandırdığı iç huzur ve vicdan
rahatlığı ise, bir kişinin bu hayatta elde edebileceği en büyük ücret ve en
erişilmez bir sermayedir.
İdeal öğretmen kimdir? Özellikleri nelerdir? İdeal öğretmen olmak için ne yapmak
gerekir?
Tabi ki bu soruların cevapları her kişiye göre farklılık gösterebilir. Ancak
"ideal öğretmen" denildiği zaman da belli bir şablon oluşmaktadır.
152
SON GELİŞM ELERLF
göRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
153
İDEAL ÖĞRETMENİN ÖZELLİKLERİ
1. Hayatını; mesleğine, öğrencilerine ve toplumun huzuruna ve refahına
adayandır.
2. Hayat anlayışını ve yaşama biçimini mesleğinin kurallarına göre
düzenleyendir.
3. Kendi alanında kendisini çok iyi yetiştirendir.
4. Kendini sürekli olarak yenilemek için, çok okuyan ve çok araştırandır.
5. Teknolojik araçları çok iyi kullanan ve yeni gelişmeleri çok iyi izleyendir.
6. iyi bir dil bilendir.
7. Ülke ve dünya gündemini çok iyi izleyen ve kendi çapında çözümler üretendir.
8. Çok iyi plânlayan ve uygulayandır.
9. Okul ve sınıf yönetimini ve meslek kurallarını iyi bilendir.
10. Mesai arkadaşları ve alandaki diğer öğretmenlerle iyi bir iletişim kuran,
hem onlardan yararlanıp, hem de bilgisini paylaşandır.
11. Öğrenci verileriyle çok iyi ilişkiler kurandır.
12. Eğitim ve öğretim ortamını, öğrenci psikolojisine uygun hale getirendir.
13. Bedensel ve zihinsel olarak dinamik ve sağlıklıdır.
14. Davranışlarıyla çevresine ve öğrencilerine güven verendir.
15. Siyaset üstü kalan ve önyargısız olandır.
16. Yaklaşım ve değerlendirmelerde objektif ve adaletlidir.
17. Toplum kültürünü özümsemiş, millî değerlere bağlı ve moral değerleri
yaşayandır.
18. İnsanlarla ilişki kurma ve onlara örnek olma becerisi yüksektir.
L
19. Öğretim ilke ve yöntemlerini çok iyi kavrayan, konuları öğrenci seviyesine
en uygun bir şekilde sunan ve kavratandır.
20. Öğrencilerine karşı hoşgörülü, iyi niyetli ve onlara değer verendir.
21. Öğrencilerine çalışma, araştırma, yorumlama becerileri kazandırandır.
22. Öğrencilerin problemlerini paylaşan, onlarla birlikte olmaktan haz duyan ve
onlara karşı bir arkadaşlık rolü oynayandır.
23. Çalışmalarında öğrencilerin öğrenme güçlüklerini, bireysel problemlerini
dikkate alandır.
24. Hatırlatıcı, yapıcı ve yönlendirici bir disiplin anlayışına sahip olandır.
25. Cezayı bir darp, bir dayak, ürkütme ve korkutma olarak değil, öğrenciyi daha
iyi motive edecek bir yöntemle kullanan ve uygulayandır.
26. Giyimiyle ve davranışlarıyla öğrencisine bir model olmak isteyendir.
27. Güler yüzlü, eleştiriye açık, her an ulaşılabilip, konuşula-bilen bir
kişidir.
28. Öğrenci psikolojisini ve davranışlarım çok iyi bilen, kırmadan ve üzmeden
tepki verendir.
29. Sınıfta öğrencilerin görüşlerini sık sık alan, sevgiyle bir tartışma ortamı
yaratan ve öğrencilerini derse çok iyi motive edendir.
30. Dersini zevkli hale getirmek ve ilgiyi yoğı 'i tutmak için birçok yöntemi
bir anda uygulayabilendir.
31. Asla ayrım yapmayan ve öğrencilerin bireysel farklılıklarını bilendir.
32. Sınıf hakimiyetini otoriterlikle değil, alanına olan hakimiyeti ve
kullandığı metot ve tekniklerin etkisiyle kurandır.
J-Irt»
iaSÖ^'-
'%.;
154
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
155
33. Derse zamanında girip çıkan ve zamanı hem çok iyi kullanan, hem de
öğrencilerine çok iyi kullandırandır.
34. Notu asla bir tehdit ve baskı aracı olarak kullanmayandır.
35. Öğrenciden olumsuz bir davranış gördüğünde, hemen karşılık vermeyip, onun
nedenlerini araştırandır.
36. Öğrencisini, arkadaşlarının huzurunda değil, bireysel olarak uyarıp, ona
gerekli hatırlatmayı yapandır.
37. Kendi görüşlerini bir baskı aracı olarak kullanmayan ve diğer görüş ve
düşüncelere de saygı gösterendir.
38. Yanlışlarını gördüğü zaman "özür dileme" büyüklüğünü gösterendir.
39. Ders dışında öğrencilerini izleyen ve onlarla çok iyi ilişkiler kurandır.
40. Ses tonu, jest ve mimiklerini ustaca kullanan ve anlatma tekniğini çok iyi
bilendir.
41. Grup çalışmaları yaptırıp, öğrencisine "ekip ruhu" kazandırandır.
42. Öğrencisinin bir davranış problemiyle karşılaştığı zaman; önce problemi
anlamaya çalışır. Sonra görmezlikten gelir. Daha sonra da uyarır. Sonuç
alınmazsa, öğrencisine önce sorumluluk verir. Yine de olmazsa, öğrenciyle
konuşup, nihai sonucu anlatır. Ama asla dayak veya benzeri tedbirlerle bütün
bütün korkutmaya ve problemi daha da artırmaya çalışmaz.
43. Öğrenci gözünde aranan ve bir yıldız haline gelendir.
44. Sınıf içi kuralları öğrencileriyle birlikte belirleyen ve birlikte uyandır.
45. Öğrenci gözünde dersiyle ilgili korkuları silip, onları derse
yönlendirendir.
46. Mesleğinde başarılı olup, olmadığını anlamak için, kendisiy' le ilgili sık
sık öğrencilerin eleştirilerini ve mesai arkadaşlar1' nın görüşlerini alandır.
Yukarıdaki maddeleri kendine bir yol haritası olarak belirleyen öğretmenin ideal
bir öğretmen olacağından ve mutlaka başarılı bir meslek yaşamı süreceğinden
kimin şüphesi olabilir?!
Düşünün... Öğretmen oldunuz. Binlerce öğrencinize hükmediyorsunuz. Geleceğinizi
de bu öğrencileriniz kuracak. Bunun ne kadar sorumluluk getirdiğinin farkında
mısınız? Önce vicdanen, sonra da toplum açısından acı çekmemek için ideal bir
öğretmen olmaktan başka yol var mı? '
Haydi öğretmenim...
Biraz daha gayret...
BİLİYOR MUSUNUZ?
Yapılan araştırmalarda, tercih edilen öğretmenlerin ortak özellikleri:
1. Meslek sevgisi vardır.
2. Ahlaklıdır.
3. Sabırlıdır.
4. Fedakârdır.
5. Örnek bir kişilik sahibidir.
6. Öğrenci psikolojisinden anlamaktadır.
7. Alanında uzmandır.
8. Sürekli kendini yenilemektedir.
9. Güzel bir konuşma ve iletişim yeteneği vardır.
10. İlişkileri seviyelidir.
11. Kültürel ve tarihi değerleri yüceltmektedir.
Gözlerini hastanede açar açmaz.
- Ali nerde, ona ne oldu? diye bağırdı. i. Başucunda gözyaşları döken küçük
öğrencisi:
- Burdayım öğretmenim, diye seslendi.
- Ah yavrum kurtuldun, çok şükür! Kucakladı minik öğrencisini.
Okulun önünde hızla geçen bir otomobilin öğrencisini çiğnememesi için onu
kurtarayım derken, kendisi bir kazaya hedef olmuş, iki ayağını birden
kaybetmişti.
Rahatladı.
- Ben çok yaşadım. Ama sen hayatın basındasın. Ben öğrencilerime kopuk ayaklarla
da ders veririm. Ama senin hayatla başedebil-men için sağlıklı olman lazım.
Ali, öğretmeninden gördüğü bu inanılmaz fedakârlığın manevi ikliminde başarıya
kilitlendi. Hem sınavlarda Türkiye birincisi olunca, hem de New York
Üniversitesindeki o tarihi dereceyi elde edince, öğretmenine koştu, onun eline
kapanıp, duasını aldı.
Feda olan ayaklarının ne kadar önemli işler başardığını gören öğretmen,
"Dünyanın en huzurlu insanı benim" diyordu.
Güldürün, Ama Komik Olmayın
KONUNUN ÖZETİ
Seviyeli espri, konuyu ve havayı anlamlı hale getirir. Bu ise, iyi bir öğrenme
atmosferi oluşturur.
158
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
159
Asık suratlı, somurtkan, sert bakışlı ve hiç gülmeyen bir eşiniz bir dostunuz
veya bir öğretmeniniz olsa ne yaparsınız?
Onunla birlikte olmanın dayanılmaz sıkıcılığım düşünmek bile sizi bunaltıyor
değil mi?
Öyleyse siz nasıl bir öğretmensiniz?
Hep ciddi, otoriter, sert ve donuk bir insan mısınız? Yoksa ciddi sözlerinize
espriler katarak, öğrencilerinizi güldürürken düşündüren bir eğitimci misiniz?
Siz hangi tarafta yer aldığınıza karar verin. Ama ben kararımı çoktan vermiş
birisiyim.
Hayatından mizahı söküp atmış öğretmenlere çok acırım. "Her zaman, her yerde ve
her durumda ciddi olunmalıdır ve ciddi görüntü muhafaza edilmelidir" diye
düşünen insanları da hiç anlayamam. Bu tür öğretmenlerin, hayatlarının çok kurak
ve monoton olduğunu düşünürüm. Ne var ki, geçmişte pek çok öğretmenimde ayriı
yaklaşımı gördüm. Bu öğretmenlerim, her şeyden önce, mizah içinde verilen
bilginin daha kolay hatırlanacağını bilmiyordu. İkinci olarak, eğlencenin
ardından derse yoğunlaşmanın daha kolay olacağını gözden kaçırıyorlardı.
Öğrenciler derse stresli bir şekilde geldiklerinde', potansiyel öğrenme güçleri
belirgin bir şekilde düşer. Huzursuzluk ve endişe arttığı zaman, öğrencilerin
dikkatlerini yoğunlaştırmaları zorlaşır. Derse biraz mizah ve eğlence katmak
için ne yapabilirsiniz?
Gülücüklerle ve mizahla dolu bir düşünce geliştirmeye yoğunlaşın. Vermek
istediği ders ya da mesaj konusunda her zaman anlatacağı uygun bir fıkrası olan
insanla hiç karşılaşmadınız mı? O insanın etki gücünü ve anlattıklarının
hafızamızda bıraktığı izi düşünün. Aynı zamanda o insanın sevimliliğini düşünün.
Gülmenin kontrol kaybına yol açacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Sınıftaki
mizah, öğrencilerdeki stresi azaltacaktır. Üstelik birçok ciddi mesajın uygun
bir mizah içinde sunulması, mesajın içeriğinin gücünü ve etkisini artırır. Eğer
gülmek gerekiyorsa, öğrencilerle birlikte
gülmekten kesinlikle çekinmeyin. Endişelenmeyin, mizahın bir za-rarı olmaz.
Ancak, mizah yapayım derken palyaçoluğa soyunup, komik duruma düşmeyin.
BİLİYOR MUSUNUZ?
• Mizah bir söz sanatıdır. Yerinde kullanılırsa en iyi eğiticidir. Eğer yerinde
kullanılmazsa çok kötü bir oyundur.
• Gülme, stresi atar.
• Güldürme iyi bir iletişim tekniğidir.
• Mizahı bilen ve dersinde kullanan bir öğretmen, emsallerinden bir adım
öndedir.
• Mizah, sözlerden çok çarpıcı bir tablo yapma, bir desen dokuma ve bir sevgi
seli oluşturma işidir.
Yerinde ve zamanında kullanılan mizah, dersin seviyesini dü-şürmez, tam tersine
önemini ve ciddiyetim artırır.
Unutmayın, iyi plânlanmış bir mizah bir öğretmenin en iyi yar-dımcısıdır.
Uygulayın... Çok önemli keşiflerde bulunacaksınız.
Ders anlatırken, dersle ilgili fıkra, şiir, anekdot, özlü sözler ve tebessüm
ettirecek araçlar bulunsun. Dersin ağırlaştığı veya dikkatlerin kaybolduğu bir
anda, bir Karadeniz fıkrası, bir Nasrettin Hoca yorumu, bir anda havayı
değiştirir, zihni tazeler.
BİR ANI
Yağmurlu bir sabah otobüse binmiştim. Otobüs, üstü ıslanmış bir sürü insanla
doluydu, tam o sırada neşeli bir ses:
- Günaydın, mutlu insanlar, dedi.
160
SON GELİŞME lER|c
Sesin nereden geldiğini merak ettim. Bunları söyleyen, otobüsün] şoförüydü.
Bu adam gerçekten neşeli bir şekilde, bize ineceğimiz durakları ha-j tırlattı,
inerken çantalarımızı unutmamamızı söyledi. Otobüsün içi] buğulu, insanların
üzeri ıslak ve suratları asıktı. Şoförün "Hoşgeldi-j niz!" diyerek bizi
selamlaması gülümsememizi sağladı. Böylece ger-] gin insanların hepsi gevşedi ve
rahatladı. Ben de otobüsten inerken \ şoförü bize neşeli ve içten bir şekilde
davrandığı için kutladım.
Şoför, dudaklarından kocaman bir gülümsemeyle şu karşılığı verdi:
- Güne başlamanın iki yolu olduğunu bilirim. Birincisi mutlu; diğeri asık
suratlı. Bugün olduğu gibi, bazı günler mutlu olacak bir şey bu-: lamam. Böyle
anlarda kendimi mutluymuş gibi davranmaya zorlar,] sonunda gerçekten mutlu
olduğumu görürüm.
Otobüsten inerken "İşte mutlu olmayı bilen, harika bir insan" dîye| düşündüm.
V. Pealej
Etkili Konuşmayı Öğrenin
i
KONUNUN ÖZETİ
Bir öğretmende, bilgi, deneyim ve davranış yeterliliğinin yanında, etkili ve
güzel bir konuşmacı olma özelliği de bulunmalıdır.
Ji
162
SON GELİŞ MELE Rfl
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
163
"<§
BU MEKTUBU OKUYUN
Benim Hocam,
En derin, en sıcak ve en samimi duygularımı, sevgilerimi ve lerimi sunuyorum
sizlere. Bu satırları bir duygu yoğunluğu içinde yazıyorum. Bana olan emeğinizi
düşündükçe; öğretmenlik sorumluluğum daha da artıyor.
Şu anda küçük bir kasabada, minik öğrencilerimle bir dünya kurdum. Sizin
tavsiyelerinizi öğretmenliğime temel yaptım. Kitaplarınız, kütüphanemin
başköşesinde ilk başvuru kaynağıdır.
Kitaplarınızdan hem ben yararlanıyorum, hem de çevrem ve öğrencilerim istifade
ediyor. Gençler arasında kitaplarınızı okuyan çok insan var. Ben de sizi
tanıyanlara karşı "o benim öğretmenimdi" diyerek haklı bir onur yaşıyorum.
Nişanlandım. Adım Adım Evlilik kitabınızı "evlilik yasamız" olarak seçtik.
Nişanlım da sizleri çok merak ediyor.
Benim hocam,
Hatırlarsanız eğer, ben içine kapalı bir öğrenciydim. Mecbur kalmadıkça söz
almaz ve konuşmazdım. Şimdi de konuşmak zorundayım. Ama güzel ve etkili konuşma
alışkanlığım tam anlamıyla oluşmuş değildir. Bunun için ne yapmam gerekir?
Tekrar sevgi, saygı ve hürmetlerimle, sizleri Allah'ıma havale ediyorum.
Hoşça kalın.
Selin Aktürk
Bir öğretmen için, bilgisini ve konusunu öğrencilerine en çarpıcı, en kolay ve
en etkili bir şekilde sunabilmesi kadar daha önemli bir şey var mı? Bunu beceren
bir öğretmen birçok problemini aşmış demektir.
Eğitimin gerçekleştirilmesi ve sunuşun yapılması sırasında bir öğretmenin
kullanabileceği bir dizi teknikler bulunmaktadır. Bunlar, eğitimin mesajlarını
etkili bir şekilde aktarabilmek açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, bir
eğiticinin dikkatini bu teknikleri geliştirmeye ve kullanmaya yoğunlaştırması
gerekir.
Sunuş, dinleyici ya da katılımcılarla karşılıklı olarak sözlü ve sözsüz
etkileşim sürecidir. Topluluk önünde konuşmak, Batı toplumlarında çoğu kez ölüm
korkusunun da önünde geldiği söylenen bir korku ve gerginlik yaratır.
Kalp atışları hızlanır, nefesler sıkışır, boğaz kurur, ağız yapışır, sırttan
soğuk terler akarken eller buz gibi olur. Her şeyden önce, topluluk önünde
heyecanlanmadığımıza ve insanların karşısında olmaktan korkmadığımıza kendimizi
inandırmamız gerekir. Yoksa gerek ders anlatırken, gerekse de herhangi bir
topluluk karşısında konuşurken etkili olamayız. Bazen de mahcup olabilecek bir
heyecan yaşanır.
Her öğretmen mesleği gereği, sürekli konuşması gereken bir insandır.
Arkadaşlarıyla, öğrencileriyle, öğrenci velileriyle ve kısacası toplumun tüm
kesimleri ile aktif bir diyalog içinde bulunması gerekmektedir. Bundan dolayı
yeterli ve verimli bir çalışma içinde olması için, güzel ve etkili konuşma
metotlarını bilmesi ve uygulaması lazımdır. Yoksa, topluluk önünde pasif duruma
düşer.
ETKİLİ KONUŞMA İÇİN ŞU YOLU İZLEYİN
1. Konuya iyi Hazırlanın.
Konuya yeteri ölçüde hazırlandığına inanan bir öğretmen her şeyde önce kendisine
güvenir. Güven, derste etkili olmak için şarttır. Hazırlıksız bir insan, sürekli
olarak dersin ve öğrencilerin ağırlığını üzerinde hisseder. Ayrıca konuyu yeteri
kadar öğrenin, bol kaynaklar bulundurun ve ilgi çekecek hale getirin. Ve
kendinizi konuya hazır hissetmeden dersinize başlamayın.
164 SONGELİŞMELERlj
2. Ders Anlatacağınız Yeri veya Yerleri İyi Seçin.
Bir öğretmenin, konuyu sunarken bulunduğu yeri çok önem arz eder. Çünkü herkese
hükmeden, herkesi kucaklayan bir yer olmazsa, hedef kitleye karşı etkili olamaz.
Bunun için bulunan yerin önemi vardır. Seçtiğiniz yerde, bütün sı| nıfı
görebilmelisiniz ve hiçbir öğrenci kontrolünüz dışınd kalmamalıdır.
3. Beden Dilini İyi Kullanın.
Göz teması, görünüm, jestler, beden hareketleri ve yüz ifadeleri gibi
öğrencilerin üzerinde çok etkili olan unsurları ( doğru ya da yanlış nasıl
kullandığınızı incelemelisiniz, iyi: bir eğitimci, beden dilinin çeşitli
araçlarını etkili bir şekilde kullanabilmeli ve öğrencilerin beden dilleri ile
verdikleri; mesajları çok iyi bir şekilde çözümleyebilmelidir. Öte yandan,
dokunma da çok önemli ve etkili bir mesaj iletme yöntemidir. El sıkışma, omza
dokunma, sırtı sıvazlama, başı ya da yüzü okşama sıkça kullanılan hareketlerdir.
Güveni, işbirliğini, ilgi ve sevgiyi, içtenliği anlatabilir. Ancak, kime, nerede
ve ne zaman, nasıl dokunacağınızı çok iyi bilmelisiniz. Yanlış anlamalara ve
ters tepkilere neden olabilirsiniz. Beden dili ile ilgili son bir uyarı da
farklı ülkelerde ve kül-: türlerde bazı sözsüz mesajların farklı anlamlara
geldiği ve eğer dikkat edilmezse yanlış anlamalara yol açabileceğidir.
4. Göz Teması Kurun
Etkili iletişimin kritik bir unsuru olan göz teması, öğretmen ile öğrencilerin
birlikteliğini sağlar. Öğrencilerin ilgisini sürdürmek ve aktif olmalarını
sağlamak için gözlerinizi kullanırsınız. Gözlerinizle sesli olmayan mesajlar
verirsiniz ve alırsınız. Deneyimsiz bir eğitici için dinleyicileri ile göz
temasını sürdürmek güç ve korkutucu gelebilir. Buna karşın, duvarda, tavanda ya
da yerde bir noktaya gözünü takarak ya
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
165
da görsel malzemeleri yansıttığı perdeye dönerek konuşmak onun için daha
rahatlatıcı olabilir. Ancak bu şekilde dersin amacına ulaşıp ulaşmadığını
anlayabileceği en değerli kaynağı kullanmamış olur. Görsel olarak geribildirim
alamaz. Dersinizi yaparken öğrencilerin gözlerine bakarsanız, kendileriyle
kişisel olarak konuştuğunuzu düşünürler ve size daha fazla güven duyarlar.
Böylece, her katılımcı ile kişisel ilişki kurarsınız ve onun ilgisinin devamını
sağlarsınız. Göz temasında size yakın görünen, ilgili ve sempatik davranan
belirli bir veya birkaç kişiye ya da belirli noktalara yönelmekten kaçının. Bir
kişi ile 3-5 saniyeden daha fazla göz teması rahatsız edici olabilir. Bütün
öğrencilerin arasında dolaşırken de sık sık bu noktaya gelerek âdeta bir deniz
feneri gibi her birine birkaç saniye bakacak şekilde tüm öğrencileri
gözlerinizle tarayın. Bu, bir deniz fenerinin ışığının düzenli yanıp sönmesinin
yarattığı etki gibi öğrencileri uyanık tutar.
Konuşurken öğrencilerin bakışlarından tepkilerini ölçebilirsiniz. Anlatılan
konulardan ne kadar etkilendiklerini göz ifadelerinden anlarsınız. Konu
anlatıldıkça öğrencilerin bakışlarında, yüzlerinde ve tavırlarında olumlu
tepkiler artıyorsa, konu öğrencinin psikolojik dünyasında yankı buluyor
demektir. İşte bu, "göze bakıp kalbe hitap etme" (Gündüzalp, 1990: 35) dir.
5. Görünümünüze Dikkat Edin
Kendine güvenen bir eğitimci, rahat, kendinden emin ve gerektiği gibi hareket
edebilecek şekilde giyinir. Temiz, zevkli, rahat ve ortama uygun giyinmek bir
eğitimciyi çok rahatlatır. Parlak renklerden, dikkat dağıtan giysilerden ve
aksesuarlardan kaçının. Dikkatler üzerinizde toplanmalıdır. Ancak giysilerinizde
değil, bir eğitimci olarak sizin üzerinizde.
166 SON GELİŞMELERİ."
Görünümünüze "tepeden tırnağa" özen gösterin. Saçınız, tıraşınız, gömlek,
kravat, giysi ve ayakkabılarınız eğitim boyunca sorun yaratmamalıdır. Renk
seçimi, aksesuarların uyumu ve ortamın gereklerine uygunluk önemli konulardır.
Otururken, ayakta dururken ve yürürken dinlenmiş, sakin bir görünüm sergileyin.
Asla yorgun, kendini bırakmış bir kişi izlenimi vermeyin. Yaratmak istediğiniz
izlenimi bilerek ve düşünerek kendini beğenmiş bir tip değil, kendine güve nen
bir tip davranışı sergileyin.
6. Yüz İfadeleriniz Sempatik Olmalı.
Öğrenciler, tipik bir davranış olarak eğitim boyunca eğiticinin yüz ifadelerini
izlerler. Yüz ifadelerinde güvenin, dostluğun ve içtenliğin işaretlerini
ararlar. Yüzünüz öğrencilerde yaratmak istediğiniz havayı yansıtmalıdır,
ifadesiz bir yüz, ilgi ve coşku yaratmayacaktır. Hemen her derste zaman zaman
duruma göre etkili olabilecek yüz ifadeleri, ciddi, gülümseyen, soran, şüpheci,
güvenli yüz ifadeleridir. Bunlar her şeyden önce, canlı, çeşitli size ve
mesajınıza uygun ifadeler olmalıdır.
7. El ve Kol Hareketlerini Doğru Kullanın.
Ellerimizi ve kollarımızı konuşurken farkında olmadan hareket ettiririz. Ancak,
bu doğal ve kişiye özgü hareketler, bir sunuş esnasında denetleme kaygısı ile
bastırılır. Bu hareketleri amaçlı olarak; konuşmayı destekleyecek, mesajları
güçlendirecek, belirli bir duygu ya da düşünceyi aktaracak, dikkati toplayacak
ve dinamik bir ortam yaratacak şekilde kullanmalıyız.
8. Ses Tonunuzu Etkili Hale Getirin.
Dümdüz, aynı seviyede ve cansız bir ses tonu, mesajı alımlı hale getiremez. Çok
önemli konular da olsa, itici gelir. Öğrencinin ilgisi dağılır ve dinlemek
istemez.
ÖĞRETMENLİKTE
YENİ TEKNİKLER
167
Konuşurken sesiniz deniz gibi dalgalanır. Kâh fısıldar, kâh gümberder, kâh
sertleşir, kâh yumuşarsa ilgiyi artırır. (Came-gei 1997: 89)
Konuşurken kendinizi dinleyin. Konunun önemi ve dinleyicilerin ilgisini dikkate
alarak ses tonunuzu farklı frekanslara indirip, çıkartın.
Kullandığınız her cümleyi, sesinizi alçaltıp yükselterek sinirli bir hale
getirebilir veya bir ağaç gibi süsleyebilirsiniz. (Car-negei 1997:89)
9. Konuya Karşı İlgi Çekin.
Anlatacağınız konunun ne kadar önemli olduğunu, hayatta hangi pratiklere
yarayacağını, iyi dinlemeleri halinde hangi artıları kazanacaklarını, birkaç
çarpıcı örnekle anlatın.
10. Öğrencileri Toplu Halde Oturtun.
Öğrencilerin dağınık oturmaları, bir tarafa yığılmaları, aralarda oluşun
boşluklar ve düzensiz bir yayılma şekli konuyu etkiler. Bu durum anlatılan
konunun değişik algılanmasına ve etkisiz kalmasına neden olabilir. Bunun için
sınıfta her zaman derli toplu oturma alışkanlığı kazandırmaya çalışın.
11. Konuyu Açık ve Net Anlatın.
Kurduğunuz cümleler ve kullandığınız ifadeler, konuyu anlaşılmaz hale
getirmesin. Ne kadar anlaşılır, açık ve net konuşursanız, o kadar ilgi ve
motiveyi arttırırsınız. Konuyu anlamayan öğrenci, zihnen ders dışına kayar. Bir
süre sonra dersi dinlemez olur.
Ders esnasında öğrencilerin ilgisizliği ve uyuması öğretmenin uyuduğunu
gösterir. Bu durumda önce kendinizi uyarın.
12. Konuya İlginç Bir Giriş Yapın.
Konuya ne kadar anlamlı, uyarıcı, özendirici ve dikkat çekici bir şekilde
girerseniz, ilgiyi de o derece artırırsınız.
II
168
SON GELİNMELERLE i
Konuya başlarken ilk cümleniz veya giriş paragrafınız, sizin seviyenizi ve
yeterliliğinizi gösterir. (Eren 1997; 121) Buna çok dikkat edin.
13. Öğrencilerinizin Seviyesine Göre Konuşun.
Seviyelerinin altında basit bir konu da, seviyelerinin üstünde edebi bir anlatım
da, öğrenciyi sıkar. Seviyeyi çok iyi ayarlamalısınız.
14. Konuşmanızda Bir Bütünlük Oluşturun.
Vermek istediğiniz mesaj, odak nokta olmalı. Verdiğiniz örnekler ve açıklamalar,
mesajın etrafında halkalanmalı ve desteklenmeli. Bir konuşmada veya konuşma
diliminde, birden fazla mesaj bulunursa hiçbir anlamı olmaz "Birçok mesaj vermek
isteyen, hiçbir mesaj veremez." Konuyu dağıtmadan bütünlüğü bozmadan bir mesaj
verin, ama tam verin.
15. Konuşurken, Kolaydan Zora Bir Yol İzleyin.
Bilinenlerle, bilinmeyenler daha net açıklanır. Kolay yolla, zor geçitler
açılır. Bunun için, yavaş yavaş, basamak basamak ilerleyin. Böyle bir yol
izlerseniz, zor konu kalmaz. Ama, sonda söyleyeceğinizi önde söyleyerek,
öğrencinin önüne bir sürü bilinmezler yığarsanız, kolay hiçbir konu kalmaz.
16. Sık Sık Vurgu Yapmalısınız-
Anlattığınız konuda önemli cümleler, önemli örnekler ve önemli mesajlar varsa
altım çizerek, üzerine basarak, farklı bir ses üslubuyla vurgulaym. Çünkü,
konuşurken vurgu yapmak, okurken altı çizili cümlelere benzer.
17. Konuşurken Abartıdan Kaçının.
Bir konuyu, bir olayı, olduğu gibi ifade edin. Olduğundan; aşağı göstermeniz
veya olduğundan fazlasını değerlendirmeniz size olan güveni sarsar.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
169
Doğru bir şeyi anlatırken, sözleriniz düz bir ayna gibi olsun. Eğer tümsek veya
çukur bir ayna gibi olursa, sözleriniz ger-fe çeğin yansıtıcısı değil, gerçeğin
tahrifçisi olacaktır. Ya fazla 1 abartılı veya fazla küçülterek gösterir. (Eren
1997:29)
İddiaları delillerle güçlendirin. Bir konu hakkında iddianız 1 varsa, ilme veya
belgeye dayandırın. Düşüncelerinizi ilmi gerçekler olarak sunmayın. Süslü ve
yıldızlı iddialar zihinleri doyurmaz. (Nursi 1997:32) Yanlış bilinen bir konunun
doğrusunu anlatacaksamz, onun delilini de gösterin.
18. Alçak Gönüllü Olun.
Her öğrenci her derste size soru sorabilsin, hatta itiraz edebilsin. Eğer gelen
itirazlar yerinde ve uygunsa, onu kabul etme büyüklüğünü gösterin. Bu davranış
sizden bir şey kaybettirmez. Ama çok şey kazandırır.
19. İlgiyi Canlı Tutun.
Ortalama bir yetişkinin dikkat süresi on-on iki dakikadan fazla değildir, ilk
dakikalarda dikkatlerini üzerinize çektikten sonra bunu sürdürmek, bu nedenle
hiç de kolay olmayan bir iştir.
Bir öğretmen, ortalama olarak dakikada 120-160 kelimelik bir hızla konuşur. Bir
dinleyici ise, dakikada ortalama 400 ila 600 kelimeyi anlayarak dinleyebilir.
Dinleme ve konuşma kapasiteleri arasındaki bu fark, katılımcıların sizin
söylediklerinizden başka pek çok şey düşünmelerine zaman bırakmaktadır.
Araştırmalar, yetişkinlerin yoğun dikkatini korudukları süreyi artırmanın
çeşitli şekillerde sağlanabileceğini belirtmektedirler. Yetişkinler;
okuduklarının yalnızca %10'unu ve duyduklarının %20'sini hatırlarken
söylediklerinin ve yaptıklarının %90'ma kadarını hatırlama ve kalıcı şekilde
öğrenme olanağım bulabilmektedirler. Bu nedenle, eğitimde
170 SON GELİŞMELERLE
katılımcıların mutlaka bir şeyler söylemelerini ve bir şeyler yapmalarını
sağlayın. Farklı yöntemler kullanarak ve katılımcıları aktif olarak sunuşa
katarak daha uzun sürelerde dikkatlerini ve ilgilerim canlı tutabilirsiniz.
20. Konuyu İlginç Bir Cümleyle Bitirin.
Nelerin ne kadar anlaşıldığını, soru sorarak test edin. Unutmayın, dersin özeti,
kavrama ve pekiştirme için gereklidir. Dersi çarpıcı bir cümle ile bitirerek,
akılda iz bırakın. Unutmayın! Çok güzel konuşmak kadar, nasıl konuşmayı bilmek
de önemlidir. Güzel konuşmanızı bir araç olarak kullanıp, öğrenciye en kısa
yoldan ulaşmanın yollarını ara* yın. Bulacaksınız...
AKLINIZDA BULUNSUN
Kendinizi dinlettirmek mi istiyorsunuz? Bunun sırrı önce kendinizi
sevdirmenizdir.
Kendinizi sevdirmeden, dersinizi sevdiremezsiniz ve kendinizi dinletemezsiniz.
Sevgi sihirli bir duygudur. Karşılıksız kalmaz. Sevgi ile atılan bir adım,
inanılmayacak başarılar getirir.
Siz severseniz öğrencileriniz de sizi sever Fedakârlıklar karşılıklı devam eder.
Sizin istediğiniz şeyi öğrenci severek yapmaya başlar. Elbetteki severek ve
fedakârca yapılan çalışmaların sonucu, başarıyı getirir.
Öğrencilerini, mesleğini seven bir öğretmenin başarısız olmasij düşünülemez. . i
Başarılı Öğretmenler Kimlerdir?
KONUNUN ÖZETİ
Başarısız öğretmen demek, başarısız nesiller demektir. Bu tarihi sorumluluk
altına girmemek için, başarılı olmak zorunda olduğunuzu unutmayın.
172
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
173
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Dr. Halit Ertuğrul Bey,
Kitaplarınızı okuyarak sizleri tanıma şerefine erdim. Eşim ve çocuklarım da
kitaplarınızı büyük bir istekle okuyorlar.
Kitaplarınızda hayatınızı okudum. İlkokul öğretmenliğinden üniversite hocalığına
uzanan bir haşan öykünüz var. Ben de başarılı bir öğretmen olmak istiyorum. Siz
bu başarıyı nasıl yakaladınız, bana neler önerirsiniz?
Daha büyük basanlar için, Allah'tan sağlık, gayret ve zihin açıklığı dilerim.
Erkan Aydın
Başarılı olmaktan başka bir seçeneği olmayan kişilerin başında öğretmenler
gelmektedir. Başarılı olmuş öğretmenlerin ise, bazı ortak özellikleri vardır.
Başanlı olan öğretmenlerin ortak özellikleri genel anlamda şunlardır:
1. Mesleklerini severler.
2. Yaptıkları işe karşı güçlü bir motive içindedirler.
3. Yeterli bilgi ve dokümana sahiptirler.
4. Bilgi ve kaynağa ulaşmanın yollarını bilirler.
5. Bilgiyi kullanma, yorumlama ve sunma becerisini elde etmişlerdir.
6. Alanlarıyla ilgili uzman kişilerdir.
7. Rehberlikle ilgili yeterli formasyonu kazanmışlardır.
8. Öğrenci, veli, mesai arkadaşları ve çevreyle olan ilişkilerini nasıl
düzenleyeceklerini bilmektedirler.
9. Başarıda, his ve kavramın bir anahtar olduğunun farkındadırlar.
10. Başarısızlığı, başarıya dönüştürmenin yollarını bilmektedirler.
11. Etkileyici davranış ve konuşmanın neler olduğunun farkındadırlar.
12. Öğretimde en etkili metot ve teknikleri kullanmaktadırlar.
13. Yeni gelişmeleri izlemektedirler.
14. iyi bir planlama yapmakta ve zamanı iyi kullanmaktadırlar.
15. Etkin iletişim tekniklerini ve insanlarla iyi geçinme yollarını
bilmektedirler.
16. Bir konunun sunuşunu ve pekiştirilmesini bilmektedirler.
17. Eğitimde disiplin ve disiplinli çalışmanın faydasının farkındadırlar.
18. Motivasyonun başarıdaki rolünü bilmekte ve motivasyon tekniklerini başarıyla
uygulamaktadırlar.
19. Kendi potansiyellerinin, çalışma seviyelerinin ve yapmaları gereken işlerin
farkında ve arkasmdadırlar.
20. iyi araştırma-inceleme ve bilgiye ulaşma tekniğine sahiptirler.
21. Başarıda moralin, ümidin ve heyecanın etkisini bilmektedirler.
22. Dengeli, olumlu ve etkili davranışlar sergileyebilme becerisine sahiptirler.
23. iç dünyalarında tutarlı, ilişkilerinde seviyeli, öğretimde verimli olma
becerileri vardır.
24. ileriyi görme, fırsatları değerlendirme ve amaca dönük yaşama yeterliliği
içindedirler.
25. Başarı sistemlerini profesyonelce kullanabilme düzeyinde-dirler.
6. Kendilerini yeterince ifade edebilme, düşüncelerini yeterince açıklayabilme
yeterliliğine sahiptirler. 27. Başarıyı ölçme ve değerlendirme becerileri
vardır. î28. Motive etme yeterliliği içindedirler.
29. Zararlı alışkanlıktan kurtulma ve faydalı alışkanlıklar kazanma hobisi
oluşturmuşlardır.
.-!> •-g*
174 SON G E LİŞM E LERLf
30. Etkili konuşabilme metotlarını bilmektedirler.
31. Öğrencilerle kaynaşma, uyuşma ve anlaşma becerileri vardır.
32. Doğru ve hızlı karar alabilme yeteneklerine sahiptirler.
33. Meslek ahlakını ve öğretmenlik onurunu koruyabilme becerileri vardır.
34. Zihinsel gelenekleri gelişmiştir.
35. Seviyelerini yükseltmek için sürekli çalışmaktadırlar.
36. Motive olmuşlardır ve motive etmede yeterlidirler. ;
37. Çevreleri ile düzenli ilişkileri vardır ve sosyal faaliyetlere açıktırlar.
38. Etkileyici davranışlar kazanmışlardır.
39. Söyledikleri ile yaptıkları uyum içerisindedir.
40. Amaçlarına dönük yaşamaktadırlar. 'i
41. Hatalardan ders almaktadırlar.
42. Çözüm üreten ve uzlaştıran bir kişilik sahibidirler.
43. Toplumun dinamiklerine önem vermekte, inançlara ve moral değerlere saygı
duymaktadırlar.
44. Tarihi ve milli değerleri benimsemekte ve korumaktadırlar.
45. Değişime açık, yenilikçi ve yorumlama yetenekleri yüksektir.
46. İstikrarlı, iç bütünlüğünü kazanmış, dürüst ve vizyon sahibidirler.
47. Kendilerini başarıya adamışlardır.
48. Kendileriyle ve başkalarıyla barışık ve saygılıdırlar.
49. Özgüven sahibi, iyimser ve isabetli bakış açısına sahiptirler.
50. insan psikolojisini iyi bilen ve davranışlarını buna göre ayarlayanlardır.
51. Uyumlu, disiplinli ve çevresindekilere güven verebilenlerdir.
Unutmayın! Başarılı öğretmenler, iyi bir öğrenci yetiştirmenin bir %z~ lecek
satın almak olduğunun farkındadırlar.
Geleceğini düşünenlere... ' ^ ;|l
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
175
OKU ve UYGULA
1. Gerçek başarı, başarısızlık korkusunu yenmedir.
2. Hiç kimse, başarı merdivenini elleri cebinde tırmanmamıştır.
3. Başarılar, işlerin zamanında yapılmasıyla oluşur.
4. Güçlükler, başarıyı öğreten sınavlardır.
5. Her başarısızlıkta, bir zafer isteği uyanır.
6. En büyük başarı, insan yetiştirmektir.
7. Başarı için okuyan, okumayı başaran kimsedir.
Öğrencilerinize Okuma ve Araştırma Alışkanlığı Kazandırın
KONUNUN ÖZETİ
Çok okuyan ve çok araştıran bir öğretmen, okutmasını da araştırma yaptırmasını
da çok iyi becerir.
f" v.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER 177
BİR MEKTUP
Sayın Halit Ertuğrul Hocam,
En derin saygı, en engin sevgi ve en sıcak gönül dolusu selâmlar...
Sizin değerinizi öğretmen olunca anladım. Bizi yetiştirmeniz için neden bu kadar
uğraş verdiğinizi de...
Hep söylerdiniz bize "Okul bitince hiçbir şey bitmez. Her şey yeni başlar."
diye... Ne kadar doğru sökmüş bu... Şimdi mütevazı okulumda yepyeni bir dünya
kurmaya çalışıyorum. Güçlüklerim çok. Ama bunları aşmama yardım edecek o çok
kıymetli kitaplarınız ve bize dört yıl süreyle aşıladığınız tavsiyeleriniz var.
Benim burada tek sorunum, çocuklarıma okuma ve araştırma alışkanlığı
kazandırmak. Bunu başanrsam birçok problemi çözeceğime inanıyorum.
Sizi ilk fırsatta ziyaret edeceğim. Sizinle paylaşacağım çok önemli konularım
var.
Allah yardımcınız olsun.
Mustafa Zengin
Bugün birçok insan, kitap okuyamadığından şikâyet etmektedir. Bazı insanlar da,
okumak istedikleri halde bir türlü başlayamadıklarını, başladıkları zaman da
sürdü re mediklerini ifade etmektedir. Yani, düzenli ve devamlı kitap okuma
alışkanlığı bir türlü oluşma-maktadır.
İstenildiği halde, kitap okuyamama problemi, yeteneklerin sı-•uriılığından
değil, bu yetenekleri kullanamamaktan kaynaklanmaktadır.
Maalesef birçoğumuzda, ilkokulda okumayı öğrenmiş olmamı-2ın, okuma için yeterli
olduğu düşüncesi hakimdir. Adeta, "Nasıl °lsa okumayı biliyoruz, daha ileri
düzeyde okumaya ne gerek var?"
şek, 1996: 78) gibi, son derece yanlış bir anlayış içindeyiz.
178
son gelişmeleri!
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
179
Halbuki, okuma ruhun gıdasıdır. Ne kadar düzenli ve fazla kitap okunursa, o
ölçüde, insanın kendisini tanıma ve keşfetme imkanı olacaktır, insan sürekli ve
düzenli okuduğu sürece, psikolojik rahatlama, haz ve huzur duyacaktır.
Okuma alışkanlığının, psikolojik ve sosyolojik problemlerin çözümünde, önemli
bir aşama (Ülgen 1964:7) olduğu kabul edilmiştir.
Kişi kaynağını bulamadığı, sebeplerini bilemediği, çok zamanda kimseye açamadığı
ve içinde önemli sıkıntı oluşturan, bazı problemlerini araştırma ve okuma
alışkanlığı sayesinde aşabilir ve sıkıntısına bir çare bulabilir.
Toplumda tartışma konusu olan, siyasi, ideolojik, felsefi ve dini konularla
ilgili sağlıklı ve yeterli bilgi elde etmenin yolu da, okuma alışkanlığı
kazanmayla ilgilidir.
Kişide okuma ve araştırma isteği oluşmamışsa, kişi rivayetlere göre veya
başkalarının tespitleri paralelinde hareket etmek zorunda kalacaktır. Bu da
sağlıklı bir karar olmayacaktır.
Bir konu hakkında herkesin kendine göre bir değerlendirmesi vardır. Tez ve
antitezlerin bakış açıları farklıdır. Bir konuya, başkasının gözüyle başkasının
düşüncesiyle ve başkasının değerlendirmesiyle bakmak ayrı, biraz kendi bakış
açınızla bakmak ayrıdır. (Er-tugrul, 2000: 161)
Suyu kaynağında içmek, meyveyi ağacında koparmak, görüşleri yerinde öğrenmek
için okuma ve araştırma alışkanlığının elde edilmesine ihtiyaç vardır. Bu
alışkanlıkların ise, okullarda kazanılması gerekir.
Öğretmenin yaptığı çalışmalar arasında, "öğrencilerine okuma ve araştırma
alışkanlığı kazandırma" konusu, önemli bir yer tutmalıdır. Çünkü, öğrenci ne
kadar okursa, ne kadar araştırma yaparsa, o kadar eksiklerini giderir, amaçlı ve
istekli çalışır.
Okuma alışkanlığı kazanmayan öğrenciler, başarısız duruma düşeceği gibi, bazı
olumsuz çevrelerin de art niyetine düşebilirler-Çünkü okuma insana, muhakeme
gücü, ileriyi görme ve tehlikeleri seçme gibi önemli avantajlar sağlar.
Okuma alışkanlığını ilerletmek amacıyla bugüne kadar çeşitli yöntemler
geliştirilmiş ve bunların birçoğu ciddi başarılar kaydetmiştir. Ancak, bu
metotların bazı ortak esaslarına dikkati çekerek, bu esasların ışığı altında
asıl çabanın okuyucuya düştüğünü de belirtelim. Her kabiliyetin olduğu gibi,
okuma kabiliyetinin de geliştirilmesi, sabırlı ve sürekli uygulamayla mümkündür.
Okuyucu da, belli esasları, gözetecek bu çabayı gösterdiği takdirde, okuma
alışkanlığını gerçekleştirmek için, başkasının yardımına ihtiyacı olmadığını
görecektir. (Ertuğml, 2000:162)
Bir kitabı bir defa okumakla kenara atmamak, zaman zaman tekrar okumalıyız.
Öğrenmenin, bellemenin ilk şartı tekrardır. Her okuduğumuzu ve gördüğümüzü
aklımızda tutamayışımız, psikolojik ve fizyolojik bir gerçektir. Bir kitap şehir
gibidir. Yalnız bir kere gezmek yeterli olmayabilir. Mümkünse şehirde biraz
kalmak, bazı-mühim yerleri dikkatle ve tekrar gezmek faydalı olur. (Ünal, 1989:
73)
Alelade okuma biçimi, bilgi açlığımızı gidermez. Bunun için hayatın her
kademesinde olduğu gibi, okuma ve anlamada da bir plan ve program gerekir.
Okumayı sürekli bir davranış biçimine dönüştürmek ve okunanlardan en üst düzeyde
istifade edebilmek için birtakım prensipleri bilmek ve uygulamak artık
kaçınılmam olmuştur.
Gördüklerimiz ve yaşadıklarımız, tecrübeyi; okuma da bilgiyi kazandırır.
Başarının ilk sırrı, tecrübeyi bilgiyle desteklemek, yahut bilgiyi tecrübelerle
pekiştirmektir. İşte bunun için her insanın bol bol okumaya ihtiyacı vardır.
Ancak zihnin istenilen olgunluğa erinmesi, okunanların anlaşılmasına bağlıdır.
Bir yazıyı tam manâsıyla anlamak, başlı başına bir sanattır. Biz bu sanatın
adına V\uma-anT lama" diyoruz. Okunan bilginin özümlenmesi ve kültüre dönüşmesi,
anlamakla mümkündür. Bu bakımdan okuma ve anlama, kurallara uygun bir davranış
biçimi olmalıdır. (Eser, 1993:_W
Okuma ve araştırma alışkanlığının oluşması ve sürdürülmesi" için bazı noktalara
dikkat edilmesi gerekmektedir.
180
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
181
UYGULAYIN
1. Öğrencilerinizi okumaya ve araştırmaya sürekli teşvik edin.
2. Okumanın ve araştırmanın nasıl yapılacağı konusunda öğrencilerinizle birlikte
çalışma yapın.
3. Belgeye ve bilgiye ulaşma yolları öğretin.
4. Elde edilen bilginin kullanılması ve yorumlanması metodunu anlatın.
5. Araştırma ve okumaları farklı fikir ve görüşlerin güzelliğini ve zenginliğini
vurgulaym.
6. Öğrencilerinize sık sık kitap okumaları tavsiyesinde bulunun.
7. Okul ve sınıf kütüphanelerini yeniden düzenleyin.
8. Öğrencilerinizin ilgi alanlarını belirleyerek, kitap tavsiyelerinizi ona göre
yapın.
• Her hafta veya her ay için kitap okuma konusunda ödüllü yarışmalar düzenleyin.
• Öğrencilerinizi yazmaya teşvik edin ve yazdıklarını çeşitli yayın organlarında
değerlendirin.
• Kendi alanlarında çeşitli yarışmalara katılmalarını sağlayın. Bu, onlarda
okuma, araştırma ve yazma isteğini daha da alevlendirir.
9. Özellikle tarihi, milli, ahlaki, teknolojik keşiflerle ilgili, ünlü kişilerin
ve bilim adamlarının başarılarını, nezaket kurallarını ve ideal kazandıracak
konuları ihtiva eden kitaplar seçin ve okumalarını sağlayın. Bu konular
öğrencilere çok ilginç gelecek ve o konuların birisiyle kendilerini
özleştirecekler-dir. Bu da öğrencileri, daha fazla okuma ve araştırma yapmaya
itecektir.
10. Çağımızda, az okuyan insanla, çok okuyan insanın kişisel ve toplumsal
rollerini kıyaslayın.
11. Okumanın getireceği çok yönlü artıları anlatın.
12. Kitap okumanın birçok problemi çözdüğünü, psikolojik rahatlık sağladığını,
en yakın ve en sadık dost olduğunu, ömür dakikalarının boşa gitmesine müsaade
etmediğini söyleyin.
13. Bir alışkanlığın, ısrar ve süreklilikle kazanılacağını vurgulayın ve
öğrencilerinizin ilgisini çekecek kitaplar önerin.
14. Sınıf içinde kitap hediye etme ve değiştirme kampanyası düzenleyin.
15. Kitap okumak için kuvvetli bir arzu oluşturun. Bu kitap okuma arzusu nasıl
oluşturulabilir?
• Arkadaş grubunuzda söz sahibi olmak için,
• Sınıfta rahat konuşmak ve orijinal düşünceler sergilemek için,
• Sınıfın veya okulun en iyisi olmak için,
• Geleceğinize en iyi yatırımı yapmak için,
• Gazeteci, yazar olmak veya bir kültür alanında çalışmak için,
• Bir bilen insan olmak için.
16. Boş zamanlarını kitap okumakla doldurmalarını isteyin.
17. Okumanın ilk aşaması, okuyama hazırlıktır. Okuma işlemi sürekli ve önemli
ise, öncelikle plan yapmak gerekir. Özellikle ders çalışma amacıyla okumak
mutlaka planlı olmalıdır. Söz gelimi, okuma işlemi her gün aynı saatte
başlamalı, kararlı ve sabırlı çalışma temposu uygulanmalıdır. Yani ne
okuyacağımızı, ne amaçla okuyacağımızı iyi bilmemiz gerekir.
18. Okuma işlemi, bir ders çalışma biçimi ise ve sürekli olacaksa mekanın önemi
büyüktür. Oturduğunuz iskemleden, duvardaki resimlere dek her şey bizi
etkileyecektir. Genellikle pencere kenarına oturmamak gerekir. Gürültüden uzak
ve boş duvara çevrili bir çalışma masasında çalışmak daha verimlidir.
"M.
182 SON GELİŞMELERLE
19. Okurken herhangi bir şey yemek veya içmek, dikkati dağıtır. Özellikle
kuruyemiş yemek sakıncalı olabilir.
20. Kitap, okumak içindir. Asla kitaba yazı yazılmaz. Ancak önemli kısımların
altı çizilir.
21. Okuma işlemi iskemlede oturularak yapılırsa daha yararlı olur.
22. Kitabın sayfaları orta parmak ile ve sayfanın sağ üstünden açılır. Parmak
ıslatılarak, alttan sayfa açılmaz.
23. Sayfa kenarları kıvrılıp yıpratılmaz. Okuma işlemine devam edilecekse
kaldığımız sayfaya küçük bir kâğıt konur. Bazı ciltli kitaplarda bu amaçla ip
bulundurulur.
24. Ödünç alman kitaplar daha büyük bir özenle kullanılır.
25. Kütüphane kitapları zamanında iade edilir.
26. Evde okurken el altında bir sözlük bulundurulur.
27. En iyi yolculuk arkadaşı kitaptır. Kitapsız uzun yola çıkılmaz.
28. Kitap en iyi dosttur, korunması gerekir. (Nokta, Kasım, 1984: 72)
29. Okuma ile ilgili olarak öğrendiklerinizi uygulamak ve uyguladıklarınızı
alışkanlık olarak yerleştirmek için, günlük okuma faaliyetlerinizden de
yararlanmaya çalışın. Gazeteden kitaba kadar okuduğunuz her şey, kazanmaya karar
verdiğiniz "iyi okuyucu" özellikleri için bir araştırma sahasıdır. (Ertugrul
2001:24-25)
Unutmayın!
Okuma ve araştırma alışkanlığı kazanmış bir öğrenci için söylenecek bir söz
kalmamıştır. Onun için başarı çok yakındır. Hem kendinizle, hem de öğrencinizle
övünebilirsiniz.
ÖĞRET
rMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
183
AKLINIZDA BULUNSUN
1. Oku, seni yaratan Rabbi'nin adıyla.
2. Okuma, içimizdeki meçhul âlemin kapılarını açan bir anahtardır. (Cemil Meriç)
3. Okuma zekanın gıdasıdır. (Mehmet Kaplan)
4. Okumasını bilirsen, her insanın bir kitap olduğunu görürsün. (W. E. Channing)
5. Kâinat büyük bir kitaptır. Onu okursan Rabbini bulursun. (Bediüzzaman)
6. Köle idim, serbest bırakıldım. Sonra okudum. Çok geçmeden padişahlar
ziyaretime geldiler.
7. Günümüzün en büyük zenginliği, okumak ve bilgiye ulaşmaktır.
Öğrencilerinizi Övün
KONUNUN ÖZETİ
Öğrencilerinizin önce gönüllerine girin Sonra kafalarına girmeniz kolay olur.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
185
Her insan övülmekten, onure edilmekten ve yüceltilmekten hoşlanır. Her insanın
mutlaka övülecek ve yerilecek yanları vardır. İşte bir öğretmenin en önemli
görevlerinden birisi öğrencilerinin övülecek bir yönünü bulup, ona iltifat
etmektir. Bu davranış o öğrenciyi o kadar etkiler ki, en kısa zamanda birçok
olumsuz davranışından vazgeçer.
ÖĞRENCİLERİNİZE İLTİFATLAR EDİN
• Sizin öğretmeniniz olduğum için çok şanslıyım.
• Çalışmalarınız benim yüzümü güldürüyor.
• Harika bir iş... Devam edin.
• Kelimenin tam anlamıyla "süper".
• Her geçen gün kendinizi yeniliyorsunuz.
• Bütün sınıf bir "a/erin"i hak ediyor.
• Aferin çocuğum.
• Çok... Çok daha iyi!..
• Sizinle gurur duyuyorum.
• Çok süper bir cevap.
• Çok iyisin.
• Her geçen gün kendini daha da geliştiriyorsun.
• Böyle bir sınıfa ders anlatmak büyük bir zevk.
• Çok etkileyici... Devam edin...
• Çok ilginç bir yaklaşım.
• Olaylara çok farklı bakıyorsun. Bu da seni özel kılıyor.
• Çok dikkatlisin.
• Bu çalışmayla zirveye çıkarsın.
• Bundan daha iyisi olamazdı.
• Gerçekten çok iyi!..
• Paylaştığın için teşekkürler.
186
SON GELİŞMELER lİ
• Bununla kendini aştın.
• Kendinle gurur duymalısın.
• Olumlu yaklaşımını takdir ediyorum.
• Bunu çabucak ve doğru çözdün. Tebrikler...
• Bu cesaretini hep sürdür...
• iyi bir dinleyicisin.
• Sen arkadaşların için bir örneksin.
• Son günlerde seni daha iyi görüyorum.
• Bugün moralin çok iyi.
• Okuman son derece düzgün hale gelmiş, aferin.
• Bu fikrini beğendim.
• Soruna cevap verdiğiniz için teşekkür ederim.
Bu ve benzeri iltifatlar, övücü sözler derhal öğrenciyi harekete geçirecek ve
başarılarını mutlaka süratle artıracaktır.
BİR ANI
Sabah evden telaşla çıkmıştım. Okul kapısında rastladığım ilk kişi;
- Hocam hayrola, dedi. Bu gün hastasın herhalde...
Koşa koşa okula gelmiş olmamdan dolayı yorgunluğumu bir kat daha ağırlaştırdı.
Basamakları tırmanırken ikinci bir arkadaşım:
- İyi misiniz hocam? dedi.
Belki bu sözü "Nasılsınız, iyi misiniz?" anlamında söylemişti ama ben farklı
anlamayı tercih ettim.
Yani "Hocam hasta mısınız?" demek istemişti. Sınıfa hızla girdim-Çünkü geç
kalmıştım. Öğrencilerden birisi ayağa kalktı.
- Hocam nasılsınız? dedi.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
187
Bu, öylesine hal hatır soranlardan birisiydi. Belki soruşta bir anormallik yoktu
ama... "Nasılsınız?" demeleri, "Hayrola hocam, sizde bir gariplik var, kendi
kendinizin farkında mısınız?" anlamında bir mesaja dönüşmüştü.
Ben sandalyeye yığıldım. Evet... Galiba bu gün hastaydım. Bütün psikolojim alt
üst oldu, şevkim gitti.
Eğer biri çıksa, "Hocam bugün formda görünüyorsunuz" dese, her şey bitecekti.
Ama galiba o gün formda değildim. Çünkü bana iltifat eden ve iyi yanımı gören
kimse çıkmamıştı.
Ders İşlemede, Kendinize Özgü Bir Model Oluşturun
p»KONUNUN ÖZETİ
Başarılarını yeterli görenler, başarısız in-
sanlardır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
0
189
Bir öğretmen ders işleme konusunda kendine ideal bir model oluşturmalıdır.
Oluşturduğu bu modeli ise her derse uyarlayarak, öğrencilerine en iyi şekilde
faydalı olmaya çalışmalıdır.
Böyle bir model oluşturmak için, hem bilimsel çalışmalardan, hem deneyimli
öğretmenlerden, hem de kendi tecrübelerinden yararlanmalıdır. Ondan sonra da,
kendisine en uygun bir "Ders İşleme Modeli" belirlemelidir. Bu modelin şablonuna
uyarak, her derse dönük bir esneklik içinde bu modelden istifade etmelidir.
Şüphesiz ki, bir öğretmen, "işlediği dersi etkili ve verimli hale getirmek"
amacıyla yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olmak ister. Çünkü verimli bir ders
işleme demek, öğretmenlikte başarı için önemli bir başlangıç demektir. Eğer bir
öğretmen kendisine özgü bir ders işleme modeli oluşturamamışsa, başarı için çok
geç kalmış demektir.
BİR HATIRA
Çevresinde öğretmenlik deneyimi ve uygulamadaki verimliliği açısından ünlü bir
eğitimci büyüğümüzle tanışmıştım.
Kendisine olan bu yoğun ilgiye ve bu başarıya nasıl ulaştığını sorduğumda;
cevabı çok etkileyici olmuştu:
"Kendimi yeniledim ve denetledim. Kendime özgü bir model oluşturdum. Her şey
yoluna girdi."
DERS BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILMASI GEREKENLER:
1. Bir takım problemlerden arınmaya çalışın. Zinde ve dinç olun.
2. Temiz ve düzgün bir kıyafetiniz olsun ve günlük tıraş olun.
3. Sınıfın derse hazır olup olmadığını kontrol edin.
4. Derse iyi hazırlanın.
5. Derste kullanacağınız materyalleri gözden geçirin.
190
SON GELİŞMELER
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
191
6. Dersin planını kontrol edin.
7. Yapılacak çalışmaların, öğrenci seviyesine uygun olup - olmadığını kontrol
edin.
8. Çabuk ve yavaş öğrenen öğrenciler için ek çalışmalar hazırlayın.
9. Dersinizle ilgili, zümre öğretmenlerden deneyimli olanların görüşünü alın.
DERS BAŞLARKEN YAPILMASI GEREKENLER:
1. Sınıfa öğrencilerden önce girin. ;
2. Öğrencilerin sınıfa girmelerini kontrol edin.
3. Öğrencilerin yerlerine oturmalarını sağlayın.
4. Öğrencileri selamlayın, ilk ve orta okul öğrencilerine "ço-1 cuklar", lise
öğrencilerine de "çocuklar" veya "arkadaşlar" deyin. Tek tek hitap ettiğinizde
ise, isimleriyle hitap etmek en uygunudur. "Sen", hey", "hişştt", "bana bak"
gibi hitaplardan kaçının.
5. Anlatılacak konunun planını tahtaya yazın.
6. Sınıfın düzenini bozucu davranışta bulunanlar ve derse geç gelenlerle ilgili
gerekenleri yapın.
7. Verilen ödevler varsa, kontrol edin.
DERSE BAŞLADIKTAN SONRA YAPILMASI GEREKENLER:
1. Derse başlarken, kısa bir sohbet, bir espri veya merak uyandıracak bir
senaryoyla sınıf atmosferim derse hazırlayın.
2. Öğrencileri, dersin amaç ya da hedeflerinden haberdar edin ve yaşamları ile
ilişki kurun.
3. Dersin temel noktasını, ya da konuları kısaca açıklayın. j
4. Konuya başlarken bir önceki derste anlatılanları kısaca hatırlatın. Şayet
konu bir öncekinin devamı ise, hatırlatmayı mutlaka yaptıktan sonra konuya geçin
(hatırlama, bir önceki dersle ilgili birkaç soru sorarak da yapılabilir.)
5. Derste yeni karşılaştırılacak kelimeleri ve nesneleri belirtin, aralarındaki
benzerlik veya farkları vurgulaym.
6. Konuşurken bütün öğrencilerle göz diyaloguna geçin, kontrolünüz dışında bir
öğrenci kalmasın. Her an bütün sınıfı gözetleyin ve denetleyin. Öğrencilere
arkanızı dönmeyin,' sürekli hareketli olun ve sınıfın tümünü kullanın. Çok
zorunlu olmadıkça oturmayın.
7. Konuyu, planlara sadık kalarak anlatın. Maddeler arasındaki ilişkiyi ve
geçişi iyi sağlayın. Konudan kopmaym ve tüm planı zamana yayın.
8. Konuyu en uygun metot ve tekniklerle anlatın. Dersi çekici, somut ve ilginç
hale getirmek için yardımcı kitap, dergi, broşür, resim, grafik, tepegöz, slayt
ve film gibi ders materyallerinden çok sık yararlanın.
9. Konu anlatılırken ilginin ve motivasyonun yeterli olup olmadığını, sunulan
bilgilerin anlaşılıp anlaşılmadığını, öğrenci davranışlarına bakarak sürekli
gözlemleyin.
10. Anlattığınız konuyu iyice kavramış ve kendinize mal etmiş olun. Kitap ve
kaynak ifadelerini aynen nakletmek yerine, kendi cümlelerinizle anlatın.
11. Anlatımda, kolaydan zora ve yakından uzağa doğru bir yol izleyin. Konunun
zor kısımlarım, bol örneklerle öğrenci seviyesine inerek, anlatın.
12. Dersi bir konferans verir veya bir nutuk söyler gibi değil, öğrencinin ilgi
ve dikkatini çekecek şekilde sunun.
13. Ses tonunuz sınıfın durumuna uygun olmalı. Ne bağırarak rahatsız edin, ne de
cılız bir sesle konuşarak, sesinizi duyur-
192
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
193
mada problem olmayın. Sesiniz ders konusunun önemine göre inişli çıkışlı,
vurgulu ve anlaşılabilir bir tonda olmalı. Aynı çizgide ve aynı fondaki sesler,
ilgiyi azaltır ve motivasyonu düşürür.
14. Jest ve mimikleriniz anlatılan konulara uygun olmalı ve yerli yerince
kullanılmalı.
15. Cümleler açık, ifadeler net ve kelimeler anlaşılır olmalı. Öğrenci anlamak
için kendini zorlamalı ve sözlüğe bakma ihtiyacı hissetmemeli.
16. Konular, öğrencilerin gelişim özellikleri ve yeteneklerine uygun
anlatılmalı. Verilecek örneklerde, ilk ve ortaokul öğrencilerinin somut, lise
öğrencilerinin de soyut düşünebildiklerini unutmayın.
17. Konular uygun olduğu taktirde, tarihi ve günlük olaylardan örnekler vererek,
muhtevayı zenginleştirin. Ancak misaller konuyu pekiştirmeye yönelik olmalı ve
amacından sapıp, dağılmamalı.
18. Ders arasında tahtayı, kısa süreli ve sık aralıklarla kullanın. Tahtanın sık
kullanılması ilgiyi arttırır ve dikkatleri toplar.
19. Derste zaman zaman soru - cevap ve tartışma metoduna yer verin. Böylelikle
hem dersin canlılığı artar, hem de öğrencilerin dikkatleri dağılmaz.
20. Ders işlerken, dersin akışını oozmadan öğrencilere sorulai sorun. Öğrenci
kendisine her an sorunun sorutabileceğin] anlarsa, dersten kopmamaya çalışır.
Ayrıca, yalnız parmal kaldıranlara değil, kaldırmayanlara da sorular yöneltin.
Böylece kendi içine kapanan öğrenciler de zamanla, derse iştirak etmeye
başlarlar.
21. Bir konudan diğer bir konuya geçilmeden önce, anlatılan konunun ne kadar
anlaşılıp, ne kadar anlaşılmadığını uygun sorular sorarak test edin. Anlaşıldığı
kanatine varırsanız geçin, yoksa pekiştirme çalışmalarına devam edin.
22. Öğrenciler soru sorduklarında açık ve net ifadelerle cevaplar verin ve
onları onure edin. Ayrıca, onları soru sormaya teşvik edin ve asla sorularından
dolayı terslemeyin.
23. Sınıfta öğrencilerin dikkatlerinin dağıldığını fark ederseniz, dersi o halde
sürdürmeyin. Derhal konuyla ilgili fıkra, özdeyiş, anekdot ve espri yerleştirin
ve yeniden dikkatlerini toplayın.
24. Anlatımda cümle tekrarından kaçının. Kalıplaşmış, basite kaçan ve argo ifade
eden sözcükleri asla kullanmayın.
25. Dersin akışına göre en uygun metot ve teknikleri kullanın, birkaç metot ve
teknikte ısrar etmeyin.
26. Sınıfta aşırı yumuşaklıktan veya aşırı ciddiyetten sakının. Yerinde
mütebessim ve yumuşak ve yerinde tatlı-sert olun.
27. Öğrencilerle çok iyi diyaloglar kurun. Her öğrenciniz sizi, kendisini
anlayabilen ve sırrını paylaşacağı bir yakınlık içinde görsün.
28. Derslerde şahsiyeti söz konusu etmeyin. Öğrencilerin isimlerini vererek veya
isim vermeden, fakat kimin kastedildiği anlaşılacak şekilde hakaret, alay ve
hicive baş vurmayın. Bilhassa öğrenciyi arkadaşları arasında küçük düşürecek
bazı tavır ve davranışlardan kaçının. Öğrencinin hatalarını yalnızca kendisine
söyleyin.
29. Sınıfta bir disiplin problemi ortaya çıkınca, onu sürüncemede bırakmayın
derhal gerekeni yapın. Ancak, kazanılmayacak ve karşıyı daha da rencide edecek
bir tartışmaya girmeyin. Böyle durumlarda kişiler üzerinde değil, davranışlar
üzerinde durun. Öte yandan, disiplin kurallarım açıkça an-latm, ancak kurallara
öncelikle kendiniz uyun. Cezalandırma gerektiği zaman da, kararlı olun ve
gerekeni okul idaresi ile birlikte yapın.
194
SON GELİŞMELERLE
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
195
30. Dersiniz sırasında, siyasi parti liderlerinin, dini veya ideolojik grupların
isimlerini vererek, tenkit ve takdir etmeyin. Bir eğitimcinin, bütün parti ve
grupların çocuklarına ön yargısız bir eğitim vermekle görevli olduğunu; ayırıcı
değil, birleştirici olduğunu unutmayın.
31. Derslerinizde ödüllendirme konusuna dengeli ve sık sık baş vurun.
Cezalandırmaya ise, çok zorunlu kalmadan baş vurmayın.
32. Zamanı iyi kullanarak, sunduğunuz konuyu bitirin, yarım bırakmayın. Ancak,
yarım kalacak diye de, hızlıca ve yüzeysel olarak da geçmeyin.
DERSİN SONUNDA YAPILMASI GEREKENLER:
1. Ders bitimine yaklaştığınız zaman, anlattığınız konunun kısa bir
değerlendirmesini yapın. Ne kadar anlaşılıp anlaşılmadığını test etmek için
çeşitli sorular sorun. Alacağınız cevaplar konunun yeterince anlaşılıp
anlaşılamadığını veya neresinin ne kadar anlaşıldığını, eksik kalan, yüzeysel
geçilen yerlerin nereler olduğunu ortaya koyacaktır.
2. Öğrencilere; "Kim anladı veya anlamadınız mı?" gibi sorular sormayın. Bunun
yerine "Eksik bıraktığım bir konu kaldı mı? Veya tekrarlamamı istediğiniz bir
yer var mı?" gibi sorular sorun. Bu şekilde, öğrenci anlayamadığı yeri
rahatlıkla tekrar isteyebilir. Yoksa "Kim anladı?" diye sorarsanız, ne anlayan,
ne de anlamayan tam belirgin şekilde anlaşılamaz.
3. Dersin, planlandığı gibi anlatıldığından ve gereği gibi anlaşıldığından emin
olun. Yoksa pekiştirici çalışmaları sürdürün.
4. Bir sonraki derse ödev veya hazırlık verilecek ise, bunu zil çalmadan
bitirin.
5. Sınıfın düzenli bir şekilde bırakılması gerektiği konusunda ve temizliği
hususunda uyarılarda bulunun.
6. Zil çalar çalmaz sınıfı terk edin ve öğrencilerin sessiz dağılmalarını
sağlayın.
Bu önerilere uyduğunuz takdirde, etkili ve verimli bir ders işlemiş olursunuz.
(Ertugrul, 2000: 150-156)
Unutmayın! Ders işleme konusunda etkili ve verimli bir model oluşturmak için,
her dersin sonunda kendisim sorgulayarak eksikliklerinizi tespit etmeyi ihmal
etmeyin. Yoksa, ideal bir ders işleme modelini oluşturamazsınız.
OKU ve UYGULA
1. En helâl kazanç, insan yetiştirmedir. (Hz. Ömer)
2. Bilginin efendisi olmak için, çalışmanın kölesi olmak şarttır. (Balzac)
3. Öğretmek önemli değildir. En iyisini öğretmek önemlidir. (Hz. Ali)
4. En büyük kahraman, hayatını öğrencisine feda edendir. (Vk-tor Hugo)
5. Model insan, örnek insan yetiştiren kimsedir. (E Galen)
Cezayı, Uyarıcı ve Öğretici Olarak Kullanın
KONUNUN ÖZETİ
Çocuk ve gençlik psikolojisi açısından, ölçülü ve uyarıcı olmayan bir cezanın
faydasından ziyade zararı olduğu tespit edilmiştir.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER 197
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Hocam Halit Ertuğrul Bey,
Artık iki yıllık öğretmenim. Taşlar yerine oturmaya başladı ve öğreticilik
dengelerim kuruluyor sayılır.
Çok teşekkür ederim, emeklerinize ve önerilerinize... Bizlere sunduğunuz eğitim
pratikleri bir Hızır gibi imdadımıza yetişiyor.
İtiraf edeyim ki, şu anda en çok yaşadığımız bir problem ceza konusu... Cezayı
yerinde ve uygun bir biçimde uyguladığımı söyleyemem. Bu konuda hem ben
üzülüyorum, hem de öğrencileri üzüyorum. Ama çok yaramaz öğrencilerim var. Baş
edemiyorum, ne yapmamı önerirsiniz?
Saygılarımla...
Sibel Arman
Eğitim-öğretim faaliyetlerinde disiplin, ceza ve dayak tartışmalarına çok sık
rastlanır. Ceza ve dayak kavramını değerlendirenlerin de çok farklı yorumları
vardır.
Ceza ve dayak unsurlarının eğitim değeri var mıdır? Varsa ne zaman ve nasıl
uygulanır? Disiplin derken ne kastediliyor? Bunun dozu nedir? Cezanın eğitimdeki
rolü ne kadardır? Dayağın çocuk eğitiminde bir fonksiyonu var mıdır? Varsa
nedir, yoksa nedendir?
Bu ve buna benzer sorular, uygulamalar ve bunlarla ilgili problemler, her
öğretmenin her an gündeminde yer almıştır.
BİR ANI
ilkokul öğretmenliği yaptığım dönemlerde sınıfta bir türlü susturamadı-ğım,
kavgacı ruhlu, söz dinlemez bir öğrencim vardı, ilkokul dördüncü sınıfta
okuyordu. Bu çocuk için, ne kadar bilgimi ve tecrübemi zorladı isem de, maalesef
sonuç alamadım.
198 SON GELİŞMELERLE
Babasını çağırdım, durumu kendisine anlattım. Baba çok dertliydi:
- Siz nelerini görmüyorsunuz hocam, dedi. Ah bir eve gelip de vaziyetine
baksanız... Onu dayaksız susturmak mümkün değil. Yalnız bu kadar olsa. Her gün
eve bir kavgayla gelir. Ya kendisini birileri dövmüştür; ağzı, burnu
kırılmıştır. Ya da kendisi birilerini dövmüş, kanlar içinde bırakmıştır.
- Peki bunun için ne yaptınız? diye sordum.
- Pek de bir şey yapamadık. Köy hali işte. Var bir problemi bu çocuğun. Doktora
falan da götüremedik. 0 da çekiyor, biz de çekiyoruz. Çok üzülmüştüm. Psikolojik
bir problemin olduğu belliydi. Mutlaka uzman bir doktora götürülmeliydi, öyle
yaptık. Çocuk kaymakamlığın yardımıyla tedavi gördü.
Yalçın, şimdi Ankara'da bilgisayar işleriyle uğraşıyor. Sevgili öğren-J cimle ne
zaman görüşsek, o günleri yad ederiz.
Bir disiplin yöntemi olarak ceza, bir öğrenciye acı çektirmek vel bu şekilde ona
bir ders vermek amacı ile onun yapmaktan hoşlan-| madiği bir davranışı yapmasını
istemektir. Öğrenciyi sınıftaki diğer öğrencilerin önünde aşağılamak, azarlamak,
küçük düşürmek, onul sınıftan dışarı atmak, tek ayak üstünde sınıfın önünde
bekletme! veya not ile tehdit etmek, ona dayak atmak veya altından kalkama-|
yacağı ödevler vermek, ya da ailesine kendisi hakkında olumsuz mesajlar
göndermek, birçok öğretmenin çocuk eğitiminde sıkça başvurduğu ceza türlerinden
bazılarıdır.
Ceza, kısa bir süre için öğrencilerin öğretmenlerine itaat etmelerini sağlayacak
etkili bir disiplin yöntemi gibi görünmesine rağmen, uzun vadede etkisizdir.
UYARI
Eğitimde ceza, öğrencilerin olumsuz bir davranışını düzeltmek için ona bazı
yaptırımlar uygulamalıdır. Cezanın özünde uyarma ve düzeltme olmalıdır. Asla
intikam, darp ve dayak olmamalıdır.
ÖĞRETMENLİKTE
YENİ TEKNİKLER
199
1. Bir kere, öğrencinin davranışı ne olursa olsun ona asla dayak atmamalı ve ona
kötü, aşağılayıcı söz söylenmemelidir.
2. Yaptığı hatanın yanlışlığı sınıf huzurunda değil, kendisine özel olarak
söylenmelidir. Bu, öğrenci onurunu kurtardığı için çok yararlı olur.
3. Bazen sert bir bakış, "Senden bunu beklemiyordum, bunu yapmamalıydın; sen
daha güzel davranışlara layıksın," gibi tatlı bir ikaz, en büyük ceza gibi etki
yapar.
4. Öğrenciye olumsuz bir davranışı için ceza verilmezse, o davranışı alışkanlık
haline gelir, hayat boyu daha büyük yanlışlara düşebilir.
CEZANIN SAKINCALARI:
1. Suça uygun olmayan ceza verme, öğrencide kalıcı davranış bozuklukları
oluşmasına neden olur.
2. Ceza, öğrencilerde korku ve endişe yarattığı için, sınıfta kaygıyı artırır ve
öğrenmeyi güçleştirir.
3. Sürekli cezalandırma, öğrencilerde genel bir kayıtsızlık ve bağışıklık durumu
yaratabilir.
4. Ağır cezalar, öğrencide öfke, nefret gibi olumsuz duyguların yerleşmesine
neden olabilir.
5. Ceza veren kişi için de bu, duygusal olarak zarar verici, incitici bir
durumdur.
6. Genellikle ceza verilirken, olumsuz duyguların baskısı nedeniyle amaçlarla
araçlar yer değiştirmektedir.
7. Sürekli cezalandırma, öğrencinin olumlu bir benlik algısı ve özdenetim
yeterliği gelişimini güçleştirir.
8. Ceza sadece verilen öğrenciyi değil, bazen sınıfın tamamını olumsuz yönde
etkileyebilir.
200
SON
GELİŞMELERU
Ceza genelde öfke anında uygulandığı için çoğu zaman amacını aşar. Hiçbir
öğretici özelliği yoktur. Çocuğu sindirme metodudur Sonunda anne ve babayı
pişmanlık ve sorumluluk duygusuna düşürür. Sıkça uygulanan bir metot haline
gelmişse, öğretmen ve öğrenci ilişkilerinin ciddi olarak bozulduğunu gösterir.
Öğrencinin hatasını anlamak, davranışını düzeltmek imkanı elinden alınmıştır.
Ceza gören öğrenci kendisim eleştiremez. Daima karşı tarafı suçlar. Olumsuz
davranışını düşünemez olmuştur. Hep yediği dayağı düşünür. Öğretmenine karşı
nefret hissi gelişir. Kendisini güçsüz hisseder.
Elbette ki ceza, hem öğretmen, hem de öğrenci için istenmeyen bir davranış,
demektir. Ancak, eğitimdeki istenilen sonuca ulaşılması bakımından gerektiği
zaman ve uygun biçimde başvurulan bir araç olmalıdır.
CEZA UYGULAMA YÖNTEMİ:
Öğrenci gördüğü cezadan dolayı, bir daha yapmaya yönlendiril-' memeli. Yoksa
ceza sert ve katı olursa, öğretmenden ve okuldan: nefret edebilir.
En kötü aracın bile kullanılması gereken yerler, durumlar olabilir, ceza da
bunlardan biridir. Ceza da, istenmeyen davranışları önleme, düzeni sağlama aracı
olarak kullanılmalıdır, i Ceza, istenmeyen davranışlara karşı en son
başvurulabilir olmalı, diğer seçenekler işe yaramadığında düşünülebilmelidir.
Öğretmen, cezadan çok önleyici yöntemlere başvurmalı, ama ceza vermemeye
çalışmak uğruna dersin engellenmesine de izin vermemelidir.
Ceza, davranışla orantılı olarak, o davranışın yinelenmesini engelleyecek
şekilde uygulanmalı, bunun için de öğrenci neyi nasıl yaptığı için ceza aldığım
bilmelidir. Zor ve zevksiz işlerde görevlendirmek, bir isteğini yapmamak,
gruptan oyundan dersten ayırmak, okulda alıkoymak, cezalara örnek olarak
verilebilir.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
201
1
3.
4. Okulda bulunmanın ve ödev yapmanın bir ceza olarak algılanması iyi olmaz. Ama
okulda olmak, arkadaşlarından uzak kalmak olarak anlaşılırsa, ödev de örneğin
yanlış davranışının nedenlerini, bu davranışın başkalarını nasıl etkilediğini,
gelecekte olmaması için neler yapılması gerektiğini anlatan bir kompozisyon
olursa durum değişebilir. Cezanın türü kadar, biçimi ve amacı da önemlidir.
5. Cezalar, istenmeyeni vermek veya istenenden yoksun bırakmak olarak iki grupta
düşünülebilir. Örneğin sırasının üzerine yazı yazmaktan vazgeçmeyen bir
öğrenciye o sıranın hatta diğer sıraların üstünü temizletmek, istenmeyenin
verilmesi türünden bir cezadır, istenenden yoksun bırakmak, dışlama veya
erteleme şeklinde olabilir. Sınıfın ortak bir etkinliğinden, televizyon
izlemekten, bir oyun aracını kullanmaktan yoksun bırakmak, dışlamadır. Erteleme
ise, olumlu bir pe-kiştirecin bir süre.için kaldırılmasıdır. Kısa süreli
dışlamalar, örneğin bir oyunun ilk yarısında oynamasına izin vermemek de
erteleme türü bir ceza sayılır.
6. Cezanın karşısında olanlar olduğu gibi, taraftarları da vardır. Sık olmayan,
yerinde, zamanında, kurallarına uyularak verilen cezaların olumsuz işlevleri
azalır, yararları artar. Bir araştırmada, cezayı zorunlu olduğu zaman uygulayan
öğretmenler etkili bulunmuştur. Cezanın hemen davranışın arkasından gelmesi,
etkilenme durumlarına göre kişilere ceza verilmesi, sınıf dışında uygulanması
önerilmektedir. Öğrencilerin çoğunun duyacağı şekilde ayıplama, olumsuz
davranışı çoğaltan; yalnızca yanlış davranmanın duyacağı şekilde olan ise,
azaltan bir yöntem olarak görülmüştür.
7. Cezanın bir pekiştireçle birlikte kullanılması yararını artırır, istenen bir
davranış denetlenmeden sürdürüldüğünde doyum, bıkkınlık, yorgunluk yaratır,
davranış terk edilebilir. Böyle bir durumun oluşması halinde davranışın terk
edilmemesi için, terk edilme durumunda doğal olarak oluşan, şiddetli olmayan bir
ceza kullanılabilir.
202 SON GELİŞMELERLE
8. Okulda fiziksel cezanın yeri olmamalıdır. Çünkü çok olumsuz sonuçları
yanında, geçici bir uyum sağlama dışında yararı yoktur. O uyum da ceza korkusu
kalkınca daha çoğalan bir uyumsuzluğa dönüşür. Fiziksel ceza, yasalara ve insan
onuruna da aykırıdır, uzun dönemli etkileri yıkıcıdır, insanı saldırgan yapar.
Kişi ilk fırsatta o cezayı başkasına yansıtır. Fiziksel ceza uygulayıcılarının,
çocukluklarında bu tür ceza görmüş olanlar olduğu belirtilmektedir. Bu tür ceza,
hem fiziksel, hem ruhsal problemlere neden olabilmektedir.
9. Fiziksel ceza gören öğrenciler, korkak ve yalancı olur. Arkadaşlarına kötü
davranan öğrencilerden çoğunun korkak ve fiziksel olarak onlardan daha zayıf
oldukları belirlenmiştir. Bütün bu kötü yanlarına karşın, Arkansas'ta yapılan
bir araştırmada, yöneticilerin yüzde yetmiş yedisi, fiziksel cezanın
yasaklanmasına taraftar olmamıştır.
10. Cezanın olumsuz yansıması olarak, öğrenmeyi engelleme, ilişkileri bozma,
okuldan soğutma, suçluluk ve korku duyurma, diğer öğrenciler için öğretmenin
olumsuz bir model olması, okuldan kaçma, aşırı kaygı, kırıp dökme şeklinde
istenmeyen davranışlar sayılmaktadır.
11. Disiplin, "davranışı yönlendirme" olduğuna göre, istenen davranışı yapması
yönünde çocuğa ceza yerine diğer seçenekler sunulmalıdır. Şunu unutmamak
gerekir; çocukların gelişim kapasitelerinin sınırlı oluşu, benlik kontrolünün
gelişimini etkilemektedir. Bu nedenle erişkinin koyduğu kurallar "açık", "basit"
ve "yapılabilir" türde olmalıdır. Erişkin, çocuğu yönlendirirken tutarlı olmalı
ve bazı davranış girişimlerinin süreklilik kazanabilmesi için övgüden
yararlanmalıdır.
12. Davranışı yönlendirirken yapılan ilk hata yanlış davranışı görmezlikten
gelme, ikinci hata ise, ilk çare olarak cezaya başvurmaktır. (Yavuzer, 1995: 94)
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
203
13. Öncelikle öğretmen, çocukta neler istediğini açık bir dil ile belirtmelidir.
Daha sonra da öğretmen olarak örnek davranışlar sergilemelidir. Kendi yapmadığı
bir davranışı, çocuktan istemek asla inandırıcı olmaz.
14. Öğrencinizin kabul edilmez bir davranışıyla karşılaştığınızda, ona sert
tepki göstermeden, onun yerine kabul edilebilir bir davranış koyun.
15. Tüm bu gayretleriniz olumlu sonuç vermiyorsa, öğrencinin bu davranışlarının
arkasında bir neden olabileceği düşünülmeli ve bu durum çocukla konuşularak
çözüme kavuşturulmaya çalışılmalıdır.
16. Dayak genelde öfke anında uygulandığı için çoğu zaman amacını aşar. Hiçbir
öğretici özelliği yoktur. Çocuğu sindirme metodudur. Sonunda öğretmeni pişmanlık
ve sorumluluk duygusuna düşürür.
17. Dayakla çocuğun hatasını anlamak, davranışım düzeltmek imkanı elinden
alınmıştır. Dayak yiyen çocuk kendisini eleştirmez. Daima karşı tarafı suçlar.
Olumsuz davranışını düşünemez olmuştur. Hep yediği dayağı düşünür. Öğretmenine
karşı nefret hissi gelişir. Kendisini güçsüz hisseder.
Sonuç olarak, öğrencinin olumsuz bir davranışı gözlendiğinde hemen ceza seçeneği
akla gelmemeli, önce o davranış görmezlikten gelinmeli. Tekrar edilirse, ikazla
uyarılmalı. Yine de devam ediyorsa, özel olarak dikkati çekilmeli. Hâlâ devam
ettiği görülünce de bunun nedenleri araştırılmalı ve ailesiyle görüşülmelidir.
Bütün yollar bir bir denendikten sonra yine de sonuç alınmamışsa o zaman
engelleyici ve uyarıcı tedbirlere başvurulmalıdır. Ancak bu asla zor kullanma ve
dayak olmamalıdır. Yalnızca düzeltici ve yönlendirici olmasına özen
gösterilmelidir.
204
SON GELİŞMELERLE
OKU ve UYGULA
1. Eğer Allah, kullarının her hatasını cezalandırsaydı, yeryüzünde tek bir insan
kalmazdı. (Ayet)
2. Bir kişiyi kırmadan hatasını ona izah etmek, o kişiye verilecek en büyük
mahcubiyet cezasıdır, (izzet Begoviç)
3. Cezalandırılan insan bunu hak ettiğini anlamazsa, daha büyük SUÇ İşler. Q.
Steinbeck)
4. Biz muhabbet fedaileriyiz. Husumete (düşmanlığa) vaktimiz yoktur.
(Bediüzzaman)
5. Ceza veren insan, ceza vermeye alışır. (Konfiçyus)
6. Siz yine de affı seçin. Affetmek en büyük fazilettir. (Z. Gündüzalp)
Ödülü, Ödül Olmaktan Çıkarmayın
KONUNUN ÖZETİ
Yerinde, zamanında ve hak edene verilmemiş olan bir ödül, en büyük cezadır.
206
SON GELİŞMELERLE
BU MEKTUBU OKUYUN
Kıymetli Halit Bey,
"Hocam, beni hatırladınız mı?" diye soruyorum. Çünkü beni hatırlatacak çok
yaramazlığım oldu. Allah da bana yaramaz öğrenciler vererek şimdi
cezalandırıyor. Siz bana çok şefkatli ve hoşgörülü yaklaşırdınız. Ama ben öyle
olamıyorum. Tek sorunum da bu. Ödül ve ceza konusunda bir düzen ve bir sistem
oluşturamadım. Bazen ödülün, bazen de cezanın dozunu kaçınyorum. Siz bunu o
kadar güzel yapardınız ki... Ne olur hocam, buralara gelin de bana anlatın
bunu...
Buna rağmen öğretmenliği çok seviyorum. Çünkü bu mesleği sevdirdiniz. İnsanlara
vatan ve millete faydalı olma duygusu, problemleri gözümde küçültüyor. Sağ olun.
Allah sizlere daha büyük çalışmalar, daha etkili hizmetler nasip etsin.
Kitaplarınız kalbimin ve mesleğimin ışığı. Onların varlığı benim için emniyet
unsuru. Şimdi değerlerini daha iyi anlıyorum.
Sık sık görüşmeyi istiyorum hocam. Bizi memnun etmekle işiniz bitmedi. Allah'a
emanet olun.
Metin Sıvacı
Şüphesiz ki, bir öğretmen için dersin motivesi, dersin disiplin' ve sınıf içi
ahengin sağlanması için, başvurulan araçlardan birisi de "ödül" kavramıdır.
Gerek öğretmen, gerekse de öğrenci başarılarının artırılmasında, yerinde
kullanılan ödülün çok büyük önemi vardır.
Başarıların ödüllendirilmesi bir öğrenciyi ne kadar motive edip, onu teşvik
edici bir unsur olursa; yanlış davranışların belirli ölçüler içinde
cezalandırılması da o ölçüde bir motive aracıdır.
Ödüllendirilmemiş bir başarı ne ise, cezalandırılmamış bir lış davranış da odur.
Ç
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
207
Ödül, bir öğretmenin, istediği bir öğrenci davranışının hemen ardından verdiği
olumlu bir tepkidir. Ödül yönteminin başarılı olabilmesi için, öğretmenin önce
sınıftaki her öğrencinin davranışlarını gözleyerek, o öğrencide değiştirmek
istediği belli bir davranış ile ilgili olarak hangi ödüllendirmenin daha uygun
olacağına karar vermesi gerekir. Bunun için de, öğretmenin sınıfındaki her
öğrenci için belli bir ödüllendirme listesi hazırlaması gerekir.
Ödül yöntemi, psikolojide Skinner'in önderliğini yaptığı "davranışçı ekolü"
temsil eder. Davranışçı yaklaşıma göre, öğrenmenin esasını "pekiştirme"
oluşturmaktadır. Pekiştirme yok olduğunda ise, davranışta "sönme" meydana gelir.
Yani, çocukta geliştirilmek istenen davranışın pekiştirilmesine veya
ödüllendirilmesine devam edilmez ise, davranışın kuvveti azalır ve zamanla
ortadan kalkar.
Dolayısıyla, Skinner'in öne sürdüğü pekiştirme ilkesinden hareketle, doğru bir
davranışın öğretmen tarafından ödüllendirildiğini öğrenen bir çocuk, bu
davranışı ya ödülü elde etmek için ya da öğretmenini memnun etmek için yapmaya
devam edecektir. Gerçek hayatta veya sınıf dışında ise, kendisine ödül verecek
herhangi bir mekanizmanın olmadığını öğrenen aynı çocuk, halihazırda kazanmış
olduğu davranışı sürdürmeyi terk edecektir; yani, çocuğun davranışında bir sönme
meydana gelecektir. Çünkü, çocuk gerçekte o davranışı yapmanın doğru olduğuna
veya kendisi için faydalı olduğuna inanmamıştır.
Ödül konusunda bilinmesi gereken genel kural şudur:
Ödül, mutlaka olumlu bir davranışı ödüllendirmeye yönelik olmalı ve kişiye özel
verilmelidir. Sık sık ve sıradan davranışlara ödül dağıtmak ise, ödülü ödül
olmaktan çıkarır, etkisiz ve ilgisiz bir davranış haline getirir. Bu ise, olumlu
davranışları özendirmez.
ili.
208
SON GELİŞ MEL ERLE
UYARI
Ödülün Yararları:
1. Ödül, öğrencinin olumlu davranışları için motive olmasını sağlar.
2. Ödül, öğrencinin öğrenilecek konuya ilgi duyması ve moral bulması için çok
faydalıdır.
3. Ödülle davranışların onaylanması, bireyin olumlu bir benlik algısı ve
sağlıklı bir kişilik örüntüsü geliştirmesi açısından önemli bir unsurdur.
4. Ödül, sosyal kabul görme, bağlanma, kendini gerçekleştirme gibi
gereksinimlerin doyurulması yoluyla öğrencinin yaşama bakış yönünden gereklidir.
Gerçekte birçok insan, övgü ve ödül elde etmekten hoşlanır. Çünkü övgü ve ödül,
göreceli olarak, bireyleri yapabileceklerinin en iyisini yapmaları için motive
eder ve bireylerin kendilerinden emin olmalarını sağlar. Ancak, övgü ve ödülün,
eğer tabiri yerinde ise, arzu edilmeyen bazı zararlı "yan etkileri" de söz
konusudur. Bunların insanlarda bağımlılık yapması, insanlarda haksızlık
duygusunu uyandırması, insanlarda kontrol edilme hissi uyandırması ve insanları
küçümseyici bir tavır sergilemesi de görülebilir.
Ödül, eğitim ve öğretimin her kademesinde uygulanmalıdır. İlköğretim okulunun
birinci kademesinde görev yapan öğretmenler genelde başarılı öğrencilere, kalem,
silgi, defter gibi öğrencinin ilgisini çeken ödüller alırlar.
Bazen başarılı öğrenciyi alkışlatmak, birkaç günlüğüne başkan yapmak, sınıf
bayrağının korunmasını vermek, hikâye kitapları almak gibi ilgi uyandıran ve
teşvik eden ödüllendirmede bulunabilirler.
ÖĞRETMENLİKT
E YENİ TEKNİKLER
209
I
UYARI
Ödülün Zararları:
1. Öğrenci, bazen ödül kazanmayı, asıl amacı olarak görebilir.
2. Sürekli ödüle alışan, ödül alamayınca motiveyi yitirebilir.
3. Ödüllü yaşama anlayışı, farklı olduğu hissini uyandırabilir. Bu ise, hayatta
bazı güçlükleri de beraberinde getirebilir.
İlköğretim okulunun ikinci kademesinde ve ortaöğretimde ödüller kurallara
bağlanmalıdır, ilköğretimin birinci kademesi, kuralsız ve sıradan ödüller
olabilir. Ama, ilköğretimin ikinci kademesi ve ortaöğretimde iyi planlanmış
olmalıdır. Öğrenciler, neyi yaptıkları ve nasıl bir başarı elde ettikleri zaman,
ödüllendirileceklerini bilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, öğrencinin ilgi duyduğu en önemli ödül, öğretmenin
sevecenliği, güler yüzü, iltifatı ve öğrencilerim anlamasıdır.
OKU ve UYGULA
Ödül nedir?
• Bir gülücük,
• Bir iltifat,
• Bir okşayış,
• Bir yardım,
• Bir paylaşım,
• Bir dostluktur. Ve ödül:
insan yerine konulmaktır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
211
Sınav Korkusunu Kaldırın
KONUNUN ÖZETİ
Her öğrenci hak ettiği notu aldığına inanır-] sa, size olan güveni artar. Bu da
çalışmaj larmızın etkisini artırır.
Ölçme ve değerlendirme, geniş kapsamlı bir faaliyettir. Bunun adı genel olarak
SİNAV adıyla tanınır. Sınavları bir korku, bir stres ve bir "ölüm-kalım"
meselesi olmaktan çıkaran öğretmenler, çok şeyi başarmış insanlardır.
Öğretmen, yıllık planında, öğrenmeleri değerlendirme (imtihan) şeklini ve
gerekli zamanı belirlemelidir. Öğrencilerine de, bunu açıklamalıdır. Bu şekilde
öğrenci, ne zaman imtihan olacağını bilmelidir.
Öğrenci değerlendirmeleri yalnızca yazılı ve sözlü imtihandan ibaret değildir.
Her ünitenin sonunda veya bir hafta, on gün, on beş gün gibi ders bütünlüğü
içinde öğrenmeleri değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde öğrencilerin ne kadar
öğrendiğini tespit etme imkanı ortaya çıkar.
Ölçme ve değerlendirme, eğitim sonuçlarım görmek ve anlamak amacıyla ilgili
bilgilerin toplanması ve incelenmesini içeren bir süreçtir. Ayrıca eğitimin
nasıl iyileştirilebileceğini belirlemek amacıyla yapılır. Eğitim sonuçlarının
ölçülmesi, okul, program, sınıf veya öğrenci başarısı ile ilgili olabilir.
Öğrenciye ilişkin sonuçlar, öğrencilerin aldıkları eğitim sonucunda, edinmeleri
beklenen bilgi, beceri ve tutumlarıdır.
Genel anlamda ölçme ve değerlendirme olarak bildiğimiz sınav konusunda bilinmesi
gereken önemli bir ayrıntı şudur:
Sınav bir amaç değildir, bir araçtır, bir durum tespitidir. Sınav bir sonuç
değildir. Sınavları araç olarak görmeyip, amaç haline getirdiğimizde hem
kendimizi, hem de öğrencilerimizi yanlış yönlendirmiş oluruz. Sınavları amaç
olarak algılayan bir öğretmen için yapılması gereken işler bellidir. Soruları
hazırla, kopya çektirme, cevapları puanla, puanları öğrencilere duyur, notlan
okul idaresine teslim et. Hepsi bu. Notlarım zamanında okul yönetimine teslim
eden bir öğretmen, görevini tamamlamış bir insanın gönül rahatlığını duyabilir.
Çünkü bu iş bitmiştir. Sınavları araç olarak gören bir
212
SON GELİŞMELER^ I
öğretmen için ise iş, bu noktada başlıyordun Öğrenme eksikliklerini,
yanlışlarını tespit etmek; daha sonraki öğrenme yaşantıları ile ilgili
planlamalarda, sınav sonuçlarından nasıl yararlanılabileceğini tespit etmek;
sınav sonuçlarının öğrencilerin motivasyonlarım artırmada nasıl
kullanılabileceğini düşünmek, her öğrenciye tek tek sınav sonuçları ile ilgili
ayrıntılı ve ayırt edici geribildirimler sunmak, yani sınavı tam anlamda bir
araç olarak kullanmak gerekir.
Öğrencilerin nasıl öğrendikleri konusuna getirilen yeni gelişmeler, ölçme ve
değerlendirme konusuna da yeni boyutlar kazandırmıştır. Geleneksel çoktan
seçmeli testler, anlamlı öğrenmelerin ölçülmesinde yetersiz kalmaktadır.
Ölçme yöntemlerinin kalitesini artırmak amacıyla dikkate almaca^ genel ilkeler
şunlardır:
• Ölçme, amaçlı olmalıdır.
• Ölçmede bilginin hatırlanmasından çok uygulanması ve kulla- J mlması üzerinde
durulmalıdır.
• Ölçme, öğrenci öğrenme sonuçlarının yanı sıra öğrenme süre- j cine de önem
vermelidir.
• Ölçme, yeterlilik, yetenek veya becerilere yönelik ölçüt v standartlara
dayanmalıdır.
• Ölçme, araştırma ve öğrencinin gelişimini teşvik eden bir or-1 tamda
yapılmalıdır.
• Ölçme, bütün öğrencilerin sürece aktif olarak katılmasını sağlamalıdır.
• Ölçme, sonuçlara yönelik olmalıdır.
• Ölçme, bireysel performansa olduğu gibi grup performansına da imkan
sağlamalıdır.
Ölçme, ekonomik olmalıdır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER 213
HATIRLAYIN
Sınav Amaç Değil, Bir Araçtır.
1. Sınav bir korkutma veya disiplin aracı değildir.
2. Sınav bir geribildirim aracıdır: Ne öğrenildi? Ne kadar öğrenildi? Ne eksik
kaldı? Ne yanlış öğrenildi? işte bunların bilgisini bize ve öğrenciye verebilen
bir geribildirim aracı.
3. Sınav, daha sonraki derslerin planlanmasında bize ipuçları sağlayan bir
araçtır.
4. Sınav, eğitim sürecinin ayrılmaz bir parçasıdır.
5. Sınav, öğretmenin kendi öğretim performansı hakkında da kendisini
değerlendirebilmesi aracıdır.
6. Sınav, öğrencilerin kendi kendilerini motive edebilmelerini ve yeni
başarıları özleyebilmelerini sağlayan bir araçtır.
7. Sınav, öğrencide kendi kendini ve davranışlarım değerlendirebilme fırsatları
sunan bir araçtır.
ÖLÇMENİN AMAÇLARI NEDİR?
Ölçme sürecinin planlanmasında en çok göz ardı edilen şey, ölçmenin yapılış
amacının açık olarak tanımlanmamasıdır. Bir başka deyişle, ölçme sonuçlarıyla ne
yapmayı planlıyorsunuz?
Öğretmen olarak, ölçme sonuçlarını en azından iki önemli amaç için
kullanacağınızı umuyoruz. Birincisi, öğrencilerinizin ulaştığı bilgi ve beceri
düzeyini belirlemek; ikincisi, öğrencilerin bu bilgi ve becerilere nasıl
ulaştıklarını veya eğer ulaşamamışlarsa bunun nedenlerini tespit etmek. (Yalın:
1988: 77)
ÖLÇME TEKNİKLERİ
Genellikle okullarda sözlü ve yazılı olarak iki tür ölçme ve değerlendirme
yapılır. Sözlü tekniğin de, yazılı tekniğin de kendi içinde çeşitleri vardır.
V il
214
son gelişmelerle!
Bunları ana hatlarıyla şöyle belirtmek mümkündür:
Sözlü Ölçme ve Değerlendirme Tekniği
1. Soruları amaçlara ve hedeflere yönelik sorun.
2. "Herkes anladı mı?", "Kim anladı?", "'Soracağınız bir şey var mı?" gibi
öğrencileri hedef alan sorulardan kaçının. Bunun yerine, "Yüzeysel geçtiğim veya
açıklamamamı istediğiniz bir konu var mı?" diye sorarsanız, sorunun muhatabı siz
olursunuz ve öğrenci soruyu rahatça sorar ve rahatça cevabını dinler.
3. Soruları yalnızca dersin sonunda değil, ders süresince ilgiyi artırmak ve
motiveyi sağlamak için de sorun.
4. Soru sorduktan sonra, öğrencinin cevap vermesi için biraz zaman tanıyın.
5. Az konuşan öğrencilere soru sorduktan sonra, onların cevap vermesine yardımcı
olun ve onları teşvik edin.
6. Sorular öğrencileri korkutmasın, bilakis onların derse katılmalarını
sağlasın.
7. Cevap veremeyen öğrenciyi terslemeyin.
8. Soruları bütün sınıfa sorun, dikkatleri uyandırın. Ve yalnızca parmak
kaldırana değil, parmak kaldırmayana da söz verin. Böylece herkes kendisine soru
sorulacağını bilirse dikkatli olur ve mecburen derse katılır.
9. Soruyu sınıf listesine göre veya bir baştan başlayarak sormayın, rastgele
sorun. Rastgele sorarsanız, her öğrenci her an soruyla muhatap olacağını bilir,
dersle ve konularla yakından ilgilenir, derse katılmaya ihtiyaç duyar.
10. Soruyu sorup kendiniz cevap vermeyin. O zaman soru sormanın bir anlamı
kalmaz. Cevabı öğrenci versin. Siz cevabı daha sonra pekiştirin, güçlendirin.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
21S
11. Öğrencilerin verdikleri cevabı tekrarlayın ilave varsa, yapın. Yoksa
teşekkür edin.
12. Sorular bilmece gibi, anlaşılmaz gizemler taşımasın. Açık, anlaşılır, net ve
işlenilen konuyu değerlendirici, özetleyici şekilde olsun.
13. Daha önce değerlendirme ve pekiştirme niteliğinde sorular hazırlanırsa, daha
iyi sonuç alırsınız. Yoksa o anda tedbirli sorular oluşturmakta güçlük
çekebilirsiniz.
14. Sürekli aynı kişilere sormayın. Her öğrenci herkese, her an soru
sorulacağını bilsin.
15. Soruları ceza aracı olarak kullanmayın.
16. Cevaplara ön yargıyla yaklaşmayın. Her öğrencinin farklı düşüneceğini bilin.
17. Pasif sorulardan kaçının. Her soru anlamlı olmalı ve ilgi uyan dırmalıdır.
18. Sorular öğrenci seviyesine uygun olmalıdır.
19. Sorulan her soru öğrenciyi cesaretlendirmeli, motive etmeli ve ilgisini
artırmalıdır.
Yapılı Ölçme ve Değerlendirme Tekniği
Yazılı sorusu sorma şekli, dersin ve konuların durumuna göre değişir. Yazılı
soruda amaç, o ana kadar, işlenmiş konuların tümünü kapsayabilmeli ve ne kadar
öğrenildiğini ortaya koyabilmelidir. Bunu sağlayan her soru şekli yaralı olur.
Bugüne kadar alışılmış yazılı sorusu tekniği şunlardır;
Kompozisyon (Açıklamah-Yorum) Tekniği
Bu teknik ne kadar iyi hazırlanırsa hazırlansın, yine de istenilen .ölçme ve
değerlendirme sonucu vermez. Ancak Türkçe, kompozis-î yon ve sosyal bilimlerin
bazı bölümlerinde sıkça kullanılır.
216
SON GELİŞMELERLE
Test Tekniği
Test tekniği her alanda rahatlıkla kullanılabilir. Soruların bütün konuları
kapsayabilecek şekilde düzenlenebilirle ve yeteri kadar soru sorabilme şansı
vardır. Sorular iyi hazırlandığı zaman, ölçme ve değerlendirme oranı da yüksek
olur.
Testler çeşitli şekillerde kullanılabilmektedir. Bunlardan bazıları şunlardır:
a- Çoktan seçmeli testler.
b- Doğru-yanlış sorulu testler.
c- Tamamlamalı testler.
d- Eşleştirmeli testler.
e- Performans testleri. (Ertuğrul, 2000:160)
Ölçme ve değerlendirme konusunda bilinmesi gereken bir ayrıntı şudur: Notları
bekletmeden ilan etmek ve kâğıtları öğrencilere dağıtmaktır. Bu şekilde hiçbir
hakkın yenmediğini gözleriyle görmelerini temin etmiş olursunuz. Bu
davranışınız, size olan güveni arttırır.
Ölçme ve değerlendirme konusunda göz önünde tutulması gereken en önemli kural,
her ne sebeple olursa olsun adaletli olmayı zedeleyecek ve önyargı içine girecek
davranışlardan uzak durmak gerekir. Eğer böyle bir psikoloji içinde olursanız,
önce kendi vicdanınızı, sonra da öğrencinin güvenini sarsarsınız.
En önemlisi de, mutlaka sınavları bir gerilim anı olmaktan çıkarın. Sınavların
bir sonuç olmadığını, yalnızca bir araç olduğunu gösterin.
BİR HİKAYE
Bir Yerde İki Ayrı Değerlendirme:
Bir yaz gecesi, bir aile evlerinin damında uyuyormuş. Anne, oğul ile gelininin
birbirine sarılıp uyuduklarını görünce çok rahatsız olmuş-
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
217
Bu duruma dayanamayarak onları uyandırmış ve bağırmış: "Bu sıcakta nasıl
birbirinize sarılarak yatabiliyorsunuz? Pişecek, mahvolacaksınız!" demiş.
Damın bir köşesinde ise, kızı ve damadının ayrı ayrı yattığını gören anne,
onları yavaşça uyandırarak, "Yavrularım, bu serin havada nasıl bu şekilde ayrı
ayrı yatarsınız, neden birbirinizi ısıtmıyorsunuz?" demiş. Bunu duyan gelin,
oturmuş ve yüksek bir sesle; "Allah'ım!" demiş. "Sen nelere kadirsin. Bir damda
iki ayrı iklim yarattın."
m
{4-
Disiplinin Olumlu Davranış Olduğunu Unutmayın
KONUNUN ÖZETİ
Disiplinin korkutma ve yıldırma olduğunu sananlar, disiplinli yaşamayı
bilmeyenlerdir. Çünkü disiplin, zamanı ve şartları en iyi kullanma sanatıdır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER ' 219
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Halit Ertuğrul Bey,
Siz yalnızca bir hoca değil, vefalı bir dost, iyi bir arkadaş ve nezaket dolu
bir insansınız- Siz bize davranışlarınızla ders verdiniz. Biz şimdi sizden ders
almanın ayrıcalığını yaşıyoruz.
Okuluma, sınıfıma ve öğrencilerime ısındım. Tembihlerinizi ve tavsiyelerinizi
uyguluyorum. Uyguladıkça sorunlarımı çözüyorum.
Öğretmen olduktan sonra, sizi ve kitaplarınızı daha iyi anlamaya başladım.
Sınıfımda yaşadığım en önemli açmaz, disiplin konusu. Öğrenciler üzerinde etkili
olmakta güçlük çekiyorum. Ne yapabilirim? Önerilerinize çok ihtiyacım var.
Allah'ım sizi sıkmasın, üzmesin. Mutlu bir hayat, hayırlı çalışmalar dilerim.
Öğrenciniz Şafak Ermiş
Disiplin konusuna her insan farklı yaklaşmıştır. Adeta insan sayısı kadar farklı
disiplin anlayışları oluşmuştur. Bu yüzden disiplin sürekli tartışılan bir konu
haline gelmiştir. Bir öğretmen açısından da durum farklı değildir.
Eğitim-öğretim hizmetleri yürütülürken ve öğrenci davranışlarını
değerlendirilirken disiplinden sık sık bahsedilir.
Öğretmenlere göre disiplin; öğrencilerin uslu, sessiz durmaları, verilen
emirleri tartışmasız yerine getirmeleri, kimseyi rahatsız etmeden eğitim ve
öğretime katılmaları anlamındadır.
Öğrencilere göre de disiplin; alabildiğine rahat, serbest, dilediğini yapan ve
istediğini konuşan bir anlayışı ifade etmektedir.
Eğitim kurumlarında belirlenmiş bir disiplin yönetmeliği vardır.
220
SON GELİŞMELERLEİ
Ancak her öğretmen disiplin uygulamasına farklı açılardan baktığı | için, farklı
disiplin şekilleri oluşmaktadır.
Eğitimde disiplinin amaca, öğrenciye kendi davranışlarını de-' netleme,
değerlendirme yeteneği kazandırmaktır. Bu şekilde öğrenciye içinde yaşadığı
toplumun değerlerine göre, yaptığı davranışların hangisinin iyi, hangisinin kötü
olduğunu kavratmaktır. Bu yüzden öğretmen, hangi davranışın iyi ve hangi
davranışın kötü olduğunu öğretmeli ve izlemelidir.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
OLUMLU DİSİPLİN
Öğrencinin ilgi ve isteklerine yön verilir.
Öğrenciye rehberlik edilir.
Öğrencinin benimsediği kurallar olgunlaştırılır.
iş birliği ve araştırmacılığa önem verilir. Olumlu davranışlar teşvik ; dilir.
işbirliğine önem verilir.
OLUMSUZ DİSİPLİN '
Öğrenci baskı altındadır. Öğrenciler korkutularak kontrol edilir. Katı kurallara
önem verilir.
Şekilciliğe ve sessizliğe önem verilir. Kural dışı davranışlar cezalandırılır.
Öğretmen, diktatörce davranır.
Bir öğretim ortamında aynı anda pek çok şey olup biter. Sınıfta disiplin
oluşturmak için öğretmenin aynı anda sınıfta olup biten her şeyin farkında
olması, olup biteni algılayabilmesi ve anında müdahale edebilmesi gerekmektedir.
Bu durum, onun sınıf içindeki görevinin ne kadar zor olduğunu gösterir. Etkili
öğretmenler, sınıflarını da etkili biçimde yönetirler. Etkisiz öğretmenler ise,
sınıflarında daha çok disiplin sağlamaya çalışırlar.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
221
NİÇİN DİSİPLİN PROBLEMİ VARDIR
1. Ders konuları öğrencinin seviyesine uygun değildir ve öğrencinin ilgi ve
ihtiyaçlarına cevap verilmemektedir.
2. Derslerde zayıf metot ve teknikler kullanılmaktadır.
3. Sınıf yönetimi gevşek ve öğretmen duyarsızdır.
4. Öğrenciye yaklaşım ya çok sert, veya çok pasiftir.
5. Öğretmen veya öğrenciler, ailevi problemlerini sınıfa yansıtmaktadır.
6. Öğretmen görüş ve davranışlarıyla, öğrenci veya çevresi ile bir çatışma
içindedir.
7. Öğretmen, sınıfta birbirine zıt görüşler ve davranışlar sergileyerek, bir
tutarsızlık içindedir.
8. Öğrenci problemleriyle ilgilenilmemekte ve öğrenciler gereği kadar takip
edilmemektedir.
9. Öğretmenin aşın hassasiyeti ve kırıcılığı vardır. Bu da tepkiyi artırır.
10. Öğretmen çabuk gönül kıran ve gönül almayan bir kimsedir.
11. Çok zor araştırma ve ödevler verilmektedir.
12. Öğretmen sınavlarda ön yargılı ve sübjektif davranmaktadır.
13. Ailenin ekonomik düzeyi olumsuz ve ailenin eğitim anlayışı yetersizdir.
14. Arkadaş ortamının menfi tesirleri vardır.
15. Öğrencinin sahip bulunduğu beden özürleri mevcuttur.
16. Psikolojik gerginlikler ve heyecansal durumlar söz konusudur.
17. Öğretmenler arasındaki disiplin anlayışındaki farklılıklar görülmektedir.
18. Öğretmenlerin kişiliği sebep olmaktadır.
19. Okulun sahip bulunduğu imkansızlıklar vardır.
222 SON GELİŞMELERLE
20. Ûğrencilerdeki başarısızlık vb. kaygının yüksekliği etkili olmaktadır.
21. Okul rehberlik servisi hizmetlerinin yetersizliği söz konusudur.
22. Okul-aile-öğretmen etkileşimi yetersizlikleri vardır.
Disiplin, eğitim-öğretim ortamında düzenin oluşturulmasında büyük önem taşır.
Ancak disiplin çoğunlukla "cezalandırma" ile eş anlamda değerlendirilir. Her ne
kadar kelime anlamıyla "katılık" ve "kuralcılık" gibi kavramları çağrıştırıyorsa
da gerçek anlamda disiplin, çocuğun topluma uyumu üzerine yoğunlaşmakta,
davranışçı yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Öte yandan disiplin; düzenli ve tutarlı
bir hayat anlamına da gelmektedir.
Disiplin, çocuğa istenilen davranış ve alışkanlıkları öğretmek, kendi kendini
denetleme ya da iç denetim demek olan ahlak gelişimini sağlamaktır. Bu da dıştan
gelen bir zorlamayla olmaz. Önemli olan içten gelen bir sorumluluk duygusunun
oluşturulmasıdır.
Disiplin, tutarlılık ve esneklik gibi bazı ikilemleri içerir. Bir yandan çocuğa
kuralların tutarlı bir şekilde verilmesi gerekir. Öte yandan katı bir şekilde
uygulanan kararlar hoşnutsuzluğun oluşumuna neden olabilir. Çocuklar her zaman
öğretmenlerin esnek davranmasını bekler. (Yavuzer, 1995: 91-92)
Disiplin sevgi ve şefkatle beraber olmalıdır. Bu şekilde belirgin olmayan bir
disiplin çocukların hayattan zevk almasını sağlar. Çocuğun kuralları öğrenmesi
için zaman, yeteneklerini geliştirmesi için sabır göstermek gerekir. Olumlu
hareketlerini desteklemek kendisine olan güveni arttırır.
Bu dönemdeki çocuğun gelişme periyodu iyi takip edilerek ona göre sorumluluk
verilmelidir. Okul ortamını sıkı kurallarla yaşanmaz hale getirmek de doğru
değildir. Öğretmenlerin, işi güç gösterisi haline dönüştürmeleri de tasvip
edilmez.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
223
Okuldaki kuralları öğrenci zamanla öğrenecektir. Bilmediği şeylere uyması
beklenir ve uymadığı zaman da cezalandınlırsa büyük bir hataya düşülmüş olur. Bu
duruma düşmemek için ondan neler beklediğimizi söylememiz ve yardımcı olmamız
gerekir. Bu kuralları yapması için öğrenciye zaman tanınırsa, davranış
problemleri asgari seviyeye iner.
Öğretmenler sıkı bir disiplin uygular. Öğrencileri tasarladıkları ve
düşündükleri kıvama getirmek için onlar üzerinde sıkı bir denetim kurarlar.
Öğrencinin en küçük bir hatasını affetmezler. Bu tür anlayışa göre, öğretmene
karşı gelinmez ve hele hiç itiraz edilmez. "Öğrenci ne pahasına olursa olsun
yola getirilmeli" düşüncesi ağırlıktadır. Ceza daima ön plandadır.
Bazı öğretmenlerde ise tamamen bunun aksi gözlenir. Disiplin yok denecek kadar
azdır. "Gençtir yapar" düşüncesi hakimdir. Öğrenciye sayısız imkanlar
tanınmıştır. Tüm bu imkanların yanında nerede duracağı öğretilmemiştir. Öğrenci
doğru ve yanlışları bilmemektedir. Ûğretilse bile uygulama safhasına
konulmamıştır. Öğrenciye her türlü taviz verilmiştir. Böyle öğrenciler genelde
şımarık, bencil ve sorumsuzdur.
Okullarda disiplini sağlamada bir takım disiplin kurallarından
(yaklaşımlarından) bahsedilebilir. Cezalandırıcı, korku telkin edici,
iyileştirici, önleyici disiplin yaklaşımları uygulanmaktadır. Bunlardan önleyici
disiplin anlayışı "testi kırılmadan önlem alınmasına" imkan tanınması için
önerilebilir.
UYARI
Disiplini Oluşturmak İçin:
1. Önce öğretmen tertipli, düzenli, disiplinli bir davranış içinde olmalıdır.
2. Sene başında sınıfa uyulması gereken kuralları hatırlatın ve buna önce siz
uyun.
224 SON GELİŞMELERLE!
3. Öğrencilerle çok yakın ve sıcak ilişkiler kurun, aranızda saygı ve sevgiyi
yerleştirmeye çalışın.
4. Her problemi öğretmene saygısızlık ve disiplin ihlali olarak! algılamayın.
5. Disiplin için, espriden ve şakadan korkmayın.
6. Öğrenci korktuğu için değil, saygı duyduğu için disiplinli! olsun.
7. Öğrenciyi uyarmanız gerekiyorsa, sınıf huzurunda değil,! özel olarak uyarın.
8. Disiplin sağlamanın zorluğuna kapılarak, panikleyip yanlış^ yapmayın.
9. Bazen de öğretmen davranışı yüzünden disiplinsizlik olayının olduğunu
unutmayın.
10. Öğrencilerin kendi kendilerini disipline edecek alışkanlıkları kazanmalarına
yardımcı olun. Kötü davranışların, onu yapanın kişiliğine bir saygısızlık
olduğunu sık sık vurgulaym.
11. Suçluyu bulamadığınızda tüm sınıfı cezalandırmayın.
12. Disiplin problemi sizi aşmadıkça, başkalarına söylemeyin.
13. Disiplini ihlal eden öğrencilerle tek tek konuşun, problemleriyle ilgilenin.
14. Disiplinsizlik davranışları sergileyen öğrencilerin velileriyle görüşün.
15. idareyle diyalog içinde olun ve köordineli hareket edin. Tet başınıza karar
vermeyin.
16. Ceza verdiğiniz zaman sevindiğinizi değil, üzüldüğünüzü belli edin.
17. Öğrenciye kırıcı bir tepki vermeden önce kendinizi frenlemesini bilin.
18. Sınıfın normlarını bilin ve bunlardan yararlanın.
19. Öğrencilerle yakından ilgilenin, bunu onlara hissettirin.
225
20. Nadir olarak tekrar eden bazı davranışları hoş karşılayın.
21. Olumsuz davranışları doğuran durumları kontrol altında tutun.
22. Düzeye uygun olarak öğretimde hedef, strateji, yöntem ve teknik belirleyin.
23. Olayları daha başlangıcında ve büyümeden çözümlemeye çalışın.
24. Alaycı ve kibirli davranmaktan kaçının.
25. Tarafsız ve objektif olun.
26. Mizahi ve güler yüzlü bir kişilik sahibi olun.
27. Öğrencileri ismen tanıyın.
28. Sınıfta göz iletişimini etkili bir biçimde sağlayın.
29. Kendini beğenmişlikten ve sık sık kendini anlatmaktan uzak durun.
30. Sınıfta demokratik tutum ve davranışlar sergileyin ve özgür bir öğrenme
ortamı oluşturun.
31. Olayları değişmez gerçeklere göre değil, olumlu taraflarını da göz önüne
alarak çözümlemeye çalışın.
32. Önlem almanın problem çözmekten daha etkili bir yol olduğunu bilin.
33. Öğrenci-veli-yönetim-öğretmen ve okul rehberlik servisi etkileşimini etkin
olarak gerçekleştirmeye çalışın.
Özet olarak; öğretmenin devamlı kusur bulma ve şikâyetten kaçınması gerektiği
gibi, öteki zayıf pekiştirme metotlarından da kaçınması gerekir. Bunlar dersin
havasını bozar ve yeni disiplin olaylarına yol açar. Fiziki ceza çok kere
gücenme ve isyana sebep olur. Fiziki cezanın soğutucu olduğu bilinmelidir. Şunu
unutmamalıyız ki, öğretmen sınıfta sıkıcı, cezalandırıcı havadan, tehdit ve
emirden de sakınmalıdır. En iyi disiplin, öğretmenin yaparak-yaşayarak
göstereceği disiplindir. Bu, öğrenciye en büyük disiplin örneği olur.
226
SON GELİŞMELERLE
I
Sınıfta sağlıklı sınıf ortamını oluşturabilmek için belirli kuralların önceden
öğrenci işbirliği ile konulması faydalıdır. Fakat bu kurallar kesin kurallar
hükmünü taşımamalıdır. Zira her şey katı ve kesin kurallar getirilerek
çözülebilmiş olsaydı, dünyada en başarılı yöneticilerini hiç şüphesiz
diktatörler olması gerekirdi.
Okullarda ve sınıflarda; zaman zaman ortaya çıkan disiplin problemleri ve bu
problemlerin kaynakları öğretmenlerce objektif bir anlayışla araştırılmalı ve bu
tespitler istenmedik davranışların giderilmesinde dikkate alınmalıdır.
OKU ve UYGULA
1. Disiplin bir ceza değildir.
2. Disiplin hayatın düzenidir.
3. Disiplin planlı çalışmadır.
4. Disiplin olumlu kurallar oluşturmadır.
5. Disiplin, öğrenciye örnek olmadır.
6. Disiplin, birlikte hareket etmedir.
Kendinizi Motive Edin
ti
KONUNUN ÖZETİ
Ben kimim? Sorumluluğum nedir? Öğrencilerim benden ne bekliyor? Topluma iyi
insanlar kazandırmanın ne kadar bilincindeyim? İşimi daha iyi nasıl yapabilirim?
Ve... Ben öğretmenim...
228
SON GELİŞMELERLE
BU MEKTUBU OKUYUN
Hocam,
Sorunlarıma eğildiğiniz için teşekkür ederim. Hem öğrencilik hayatımın, hem de
öğretmenlik hayatımın kahrını çekiyorsunuz. Allah bin kere razı olsun.
Motive konusunda güçlü değilim. Kendimi yürekten işime veremiyorum. Evimden
okuluma giderken güçlü bir istek bulamıyorum. Ne yapmam lazım?
Nihal
Öğretmen olmanın onuru ve bilinciyle evinden ayrılan bir öğJ retmerı, kendisini
işine motive etmiş demektir.
Bu şekilde, öğrencilerinin karşısına en mükemmel bir şekilde çıkmaya hazırdır.
Daha da önemlisi, onlara örnek davranışlar sunmak için sabırsızlık içindedir.
Çünkü sorumluluğunun bilincindedir.
"Ben öğretmenim... Bir gelecek kurmak için insan yetiştiriyorum. Peki bu işi ne
kadar iyi yapıyorum?"
Bu soruyu kendinize her gün sorun. Özellikle de evden çıkarken...
Unutmayın! içinizdeki istek ve yüreğinizdeki ışık yüzünüzü aydınlatmadan,
kendinizi işinize motive edemezsiniz.
Yüzü aydınlanmış ve içi sevgi dolu öğretmenlere hem öğrencilerin ve hem de
toplumun ihtiyacı vardır.
Siz öğretmensiniz...
Aydınlık bir ülke için önce içinizi aydınlatın. Ve unutmayın! Kalbine
giremediğiniz öğrencinin kafasına da giremezsiniz.
Her öğrenci öğretmenine benzemek ister. Kendisini onun dünyasına göre
geliştirir. Bunun için onlara model olduğunuzu unut mayın.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
229
BİR HİKÂYE
Prens'in kamburu vardı. Görüntüsü hakkında çok duyarlı olduğu için halkının
önüne pek çıkmazdı. Bir gün sarayın heykeltıraşını çağırdı. Heykeltıraştan
kamburu yokmuş gibi bir heykelini yapmasını istedi. Bir süre sonra heykeltıraş
prensin tam istediği gibi mermer bir heykeli tamamladı ve sundu. Prens bundan
çok hoşnut oldu. Heykeli sarayın bahçesine gizli bir köşeye koydu ve her gün
oraya gidip, böyle bir görüntünün hayalini canlandırdı. Aradan aylar geçti ve
prens ilginç bir şey fark etti. Kamburu yavaş yavaş düzelmeye başlamıştı.
Yaklaşık bir yıl geçtikten sonra kamburu hemen hemen kayboldu.
Hint Hikâyesi
Unutmayın!
Öğrenci size göre şekil alır. Onları yanlış şekillendirmeye hakkınız
yoktur.
Öğrencileri Motive Edin
KONUNUN ÖZETİ
Öğretmenin derse hazırlıklı gelmesi ve derse motive olması, öğrencileri de büyük
ölçüde motive eder.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
231
BU MEKTUBU OKUYUN
Çok Değerli Hocam,
Hatırlar mısınız, bize sık sık "Allah size sizin gibi öğrenciler versin"
derdiniz. Bu duanız öyle bir tuttu ki, sormayın hocam.
Biliyorsunuz ki, ben dağınık, derse zoraki katılan ve bir türlü istediğiniz gibi
motive olamayan bir öğrencinizdim. inanın ki hocam, benim öğrencilerim de benim
gibi çıktı. Ne olur bize daha iyi dua etsey-diniz de o çıksaydı... Neyse... Bu
biraz da işin espri boyutu.
Ama öğrencilerimi gerçekten motive etmekte ve derse katmakta güçlük çekiyorum.
Çok zaman bu konuda yetersiz kaldığımı düşünüyorum.
Bu konuda bana yardım ederseniz çok mutlu olurum. Sık sık telefon ve mektuplarım
için de affınıza sığınıyorum. Saygılarımla hocam...
Selma Satılmış
Bir öğretmen, verimli, etkili ve büyük bir haz duyarak işlediği derslere dönüp
baktığında; bu olumlu havanın, öğrencilerin çok iyi motive olmalarından
kaynaklandığını görecektir.
Her öğretmenin önemli problemlerinden birisi, öğrencilerin ilgilerini çekememek,
derse katılmalarını sağlayamamak ve istediği süre kadar onları motive
edememektir.
Öğrencileri motive etme konusu, aslında sanıldığı kadar zor değildir. Buradaki
asıl problem, öğrencilerin derse katılmalarını sağlayacak metot ve teknikleri
bilmemek veya uygulamamaktır.
Tabi ki en iyi öğretmenlik insanlarla iyi ilişkiler kurarak, öğrenecekleri konu
hakkında onları motive etmektir. İyi bir öğretici, iyi bir model,
eleştirmenlerinden ve pek çok insandan daha fazla izler bırakabilir. İyi motive
edebilmek için karşınızdaki ile iyi iletişim
232
SON GELİŞMELERLE
kurmak zorundasınız, iletişim düzeldikçe motivasyon da iyileşecektir.
Öğrencileri daha iyi motive edebilmek için öğrenmeyi eğlenceli bir hale
getirecek unsurlar kullanmalısınız.
Motive konusunda en önemli nokta şudur: Bir öğretmen için bir numaralı motive
beceresi nedir? Sesini iyi kullanmak mı? Doğru kelimeleri seçmek mi? Tavır ve
davranışları ile (beden dili ile) ilettiği mesajların farkında olmak mı?
Konunun uzmanları, motivede kullandığımız sözcükler kadar, hatta onlardan daha
fazla, onları söyleyiş tarzımız ve bu ikisinden de fazla, yaptığımız vücut
hareketlerinin önemli olduğunu söylemektedir.
Unutmayın! Bir öğrenciyi motivede sözcükler %10, konuşma tarzı %30, vücut dili
de %60 etkili olur.
BİLİYOR MUSUNUZ?
• Karşınızdaki insanın nasıl düşündüğünü ve neler hissettiğini
an-layabilirseniz, mükemmel bir motive sağlıyorsunuz, demektir.
• Başarılı bir motivenin şartı, karşınızdaki kişilere saygı duymak; onların
varlığını kabul etmek, önemli ve değerli olduklarını hissettirmek, onları olduğu
gibi benimsemektir.
• Başarılı bir motivenin ikinci temel şartı, gerçekçi ve doğal davranmak,
abartıdan uzak durmaktır.
• Motivenin en önemli unsuru empatidir. Empati kavramını, dış dünyayı
karşınızdakinin penceresinden görmeye çalışmak olarak tanımlayabiliriz. Kurulan
bu duygu ortaklığı, motivenin gücünü artırır ve karşılıklı anlaşılma
mesajlarının aktarılmasına imkan sağlar.
Bir öğretmenin sahip olması gereken en önemli motive becerisi, öğrenciyle
sağlanan 2-5 saniyelik bir göz temasıdır. Göz temasını kullanmak, her öğrenciye
önemli olduğunu hissettirerek etkinliği"
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
233
nizi artırır. Göz teması öğrenciye, "Seninle ilgiliyim, senin farkındayım, senin
öğretmenin olmaktan mutluyum" mesajlarını iletir. Bu mesajların öğrenci için
değerini tartışmaya sanıyorum hiç gerek yok. Bu etkili bir motive için en önemli
bir araçtır.
Önce öğrencileri motive edebilecek çeşitli yollar hakkında bilgi sahibi
olunmalıdır. Sonra da uygulamalar ve tecrübelerle eksiklikler giderilmelidir.
ETKİLİ MOTİVENİN YOLLARI:
1. Derse iyi hazırlanın.
2. Önce kendinizi motive edin. Çünkü motive olmamış bir öğretmen, öğrencileri
motive edemez.
3. Dersinizle ilgili merak uyandırın. Çünkü merak, iyi bir motivasyon sebebidir.
4. Derse başlamadan önce dersin reklâmını yapın. Kolay ve zevkli yanlarını
gösterin. Öğrencide "Çok zor" endişesi olmasın.
5. Hedefleri ulaşılmaz göstermeyin. Hedefler ulaşılmaz gösterilirse, öğrenci
karamsarlığa düşer ve dersle ilgisini keser.
6. Dersin ilk sunuluşuna çok dikkat edin. Çünkü öğrenci bir konuyla tanışır
tanışmaz, onun hakkında bir ön yargı oluşturur. Eğer bu ilk tepki olumlu
değilse, öğrenme isteği zora girer.
7. Motive eksikliğinden dolayı devamlı öğrenciyi suçlamayın. Bu konuda kendinizi
de hesaba çekin.
8. Öğrencinin kendisini değil, davranışlarını eleştirin. Derse katılamayan ve
motiveyi bozan öğrencileri sınıf huzurunda suçlayıp, onurlarını kırmayın.
9. Öğrencide başarısızlık korkusunu yenmek için, başarısızlığın bir başarı
başlangıcı ve başarıya hazırlık olduğunu sık sık ifade edin. Yoksa bir
başarısızlık, ümitsizlik haline gelir.
234
SON GELİŞMELERLE
10. Motivasyon için sık sık ödül kuralını işletin. Çünkü cezayla motive olmaz.
11. Öğrencileri başarılarından dolayı onurlandırın, onlara cesaret verin.
12. Öğrencilere sık sık sorular sorarak, sınıf atmosferini canlandırın ve
tartışma ortamları oluşturun.
13. Derste öğrencilere rastgele sorular sorun. Bu şekilde her öğrenci, her an
bir soruyla karşılaşabileceğini bekleyerek uyanık olur, dersi takip eder. Yoksa
kısa bir zaman sonra ilgisini keser.
14. Ders işlerken dikkatleri toplamak için, çeşitli araç ve gereçler ile öğretim
materyalleri kullanarak, ilginin artmasını, dikkatlerin toplanmasını sağlayın.
15. Sınıfta derse karşı ilginin azaldığı an, konuyla ilgili bir şiirle, bir
özdeyişle, bir atasözü veya kısa bir anekdotla dikkatleri yemden toplayın. Dersi
uzatıp öğrencileri sıkmayın.
16. Öğrencilerin kendilerini ifade etmelerine imkan verin.
17. Ses tonunuzu, jest ve mimiklerinizi ilgi uyandırıcı ve çekici bir halde
kullanın. Ölü, bitkin ve tükenmiş haliniz öğrenciyi de pasifize eder.
18. Tekrardan kaçının ve kendinizden çok bahsetmeyin.
19. Öğrencilerle çok iyi ilişkiler kurun. Öğrencilerin sizinle birlikte olmaktan
son derece mutlu olmalarını sağlayın.
20. Her öğrenciden aynı şeyi beklemeyin. Öğrenci farklılıklarını dikkate alm.
21. Kendinizle ilgili eleştirileri anlayışla karşılayın.
22. Sınıf içi kuralları birlikte belirleyin ve uymayanlar konusun-: da taviz
vermeyin.
23. Alanınızda uzman olduğunuz imajını uyandırın.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
235
24. Öğrencileri sevdiğinizi ve onlarla ilgilendiğinizi davranışlarınızla belli
edin. O zaman öğrencinin de size olan ilgisi artacaktır.
25. Öğrencilerin dersle ilgili görüşlerini alın.
26. Her ders sonunda kendinizi değerlendirin.
Unutulmamalıdır ki, öğrencileri derse katmanın ve motive etmenin iki önemli
kuralı vardır. Birincisi, önce öğretmen bu derse çok iyi motive olmalı; ikincisi
de, öğrenciler çok iyi tanınmalı ve ders ilgi çekici hale getirilmelidir. Bunun
için konuyla ilgili sık sık hikâye, anekdot ve örnekler kullanılmalıdır.
HATIRINIZDA OLSUN
Bende bir yumurta var. Sende bir yumurta var.
Eğer,
Sen bana bir yumurta verirsen, ben sana bir yumurta verirsem,
Yine sende bir yumurta, bende de bir yumurta olur.
Sende bir bilgi var. Bende bir bilgi var.
Şayet,
Ben sana bir bilgi verirsem, sen de bana bir bilgi verirsen,
Sende iki bilgi, bende de iki bilgi olur.
Mesleğinizi Stresli Hale Getirmeyin
KONUNUN ÖZETİ
Stres duygusu, görevi daha iyi yapmak için kullanılan bir araç olarak
görülmelidir. Ancak kontrolsüz stres, öğretmenlik mesleğini alt üst eder.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER 237
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Hocam,
Ben öğrenciniz Tuncay beyin eşiyim. Tuncay'la evlenmeden önce sizi,
kitaplarınızdan tanıyordum. Tuncay'ın da sizin öğrenciniz olduğunu öğrenince çok
mutlu oldum. Kitaplarınızdan çok yararlanıyoruz. Bu sayede çok problemlerimizi
çözdük.
Tuncay'dan önce ben size mektup yazmayı istedim. Çünkü önemli bir sorunumuz var.
Ben, çok stresli, çok telaşlı, her şeyi kendime dert edinen bir insanım. Küçücük
bir konuya takıyorum ve huzursuz oluyorum. Bu mesleğime ve sınıfıma da yansıyor.
Hocam bana bu konuda yardım ederseniz çok sevinirim.
Tuncay'la birlikte ellerinizden öper, hayırlı ömür, mutlu bir gelecek dileriz.
Esra-Tuncay Ballıcan
Öğretmenlik mesleği sorumluluk isteyen bir meslektir. Yüzlerce öğrenciye faydalı
olma telaşı elbette ki insanda belli bir stres oluşturmaktadır. Bu daha çok,
daha faydalı olma çabasının bir neticesi olarak ortaya çıkar.
Bir öğretmen aynı zamanda bir anne veya baba da olabilir. Yani iki önemli görevi
omuzlayan bir öğretmene "yavaş ol, panik yapma, strese girme" denemez. İşin
doğası gereği ister istemez belli bir koşuşturma ve heyecan içine girecektir.
Çünkü bir tarafta evin sorumluluğu, öte yanda da okulun sorumluluğu... ikisi de
çok önemli ve göz ardı edilmeyecek vazifelerdir.
Kontrol edilir bir stres ve telaşın, öğretmenlik mesleğinin daha düzenli ve daha
etkili yürütülmesinde faydalı olacağı söylenebilir. Ancak, öğretmenlik görevini
aksatacak kadar ileri dereceye varan bir stresin ise, mutlaka bir çaresine
bakılmalıdır.
238
SON GELİŞMELERLE
Fiziki, psikolojik ve sosyal faktörlerin etkisiyle insanın psikolojik ve
sosyolojik dünyasında meydan gelen sıkıntılar olarak tarif edilebilen stres,
çağımızın en önemli problemlerinden birisidir.
Zamanın ilerlemesi, medeniyetin gelişmesi, ekonomik seviyenin artması, bilim ve
teknolojinin getirdiği imkanlar; beklendiği gibi huzuru ve mutluluğu
arttırmamış, tam tersine insanı daha da büyük bir strese ve beklenti içine
sokmuştur.
Çağımızın dünyası ve medeniyetin getirdikleri insanın ihtiyaçlarını sürekli
arttırmıştır. Adeta korkunç bir hırsla kazanma ve daha fazla harcama isteği,
bütün kuralları, gelenekleri ve insani değerleri alt üst etmiştir. Bundan dolayı
bu tüketim, toplumda bireyciliği, egoizmi ön plana çıkarmıştır. Özellikle de
birçok öğretmen, aldıkları ücretle geçinememe iddiasıyla ikinci bir iş
oluşturarak, asıl mesleklerini ihmal etmişler, hem de bedenen daha çok
yıpranmışlardır.
Günümüzde insan birçok ihtiyaç içine itilince, bunlara ulaşmak için çok cepheden
savaşmak zorunda kalmıştır. Çünkü insanın ihtiyacı sınırsızdır, insanın hayali
nereye kadar gidiyorsa, ihtiyacı oraya kadar uzanmaktadır.
Birçok zaman mütevazı bir ev, bir gelir ve iki çocukla mutlu olan bir insan;
moral değerlerin yozlaşması ve psikolojik sıkıntıların artması sonucu en zengin
servetle, en konforlu arabayla, en lüks villayla ve en etkili güçle mutlu
olamamakta yine de sağa sola zarar vermeye devam etmektedir.
işte insanın bedensel ve ruhsal sınırlarının çağdaş dünya tarafından tehdit
edilmesi ve zorlanmasıyla ortaya stres denen problem çıkmıştır. Stresin manevi
dünyamıza olduğu kadar, bedensel yapımıza da birçok olumsuz etkileri vardır.
Bundan en fazla nasibim alan da öğretmenlerdir.
Zamanımızda en önemli stres sebebi, insanların hayat felsefelerinde olan
değişikler ve manevi değerlere önem veren bir hayat tarzından maddeciliğe
kayıştır. Daha önceleri kişiler, birbirleriyle da-
ÖĞRETMENLİKTE YEMİ TEKNİKLER
239
yanışma halinde yaşar, yardımseverlik ve kanaatkârlığı önemli bir meziyet olarak
kabul ederlerdi. Bu çağda ise, toplumun tek değer ölçüsü ve başarı birimi
"zenginlik"tir. Yükselmek ve daha çok kazanmak için kendine her şeyi mubah gören
fertler sıkıntıya düştükleri zaman, dertlerini paylaşacak kimse bulamamaktadır.
Elbette böyle bir ortamda stres ve hastalıklar artmaktadır. Hele bu kişiler,
öğrencilerin bir model kabul ettikleri öğretmenlerse, bu geleceği tehdit eden
gelişmeler sayılmaktadır.
UYARI
Bir Öğretmen Ağır Bir Stres İçinde Olduğunu Nasıl Anlar?
1. Karar vermekte güçlük çekmektedir.
2. Güvensizlik hisseder.
3. Terk edildiğini düşünür.
4. Davranış biçimleri değişir.
5. Her şeyin garantisini arar.
6. Öfke, düşmanlık ve kızgınlık dalgaları yaşar.
7. Zararlı alışkanlıkları artmıştır.
8. Sürekli düşünür.
9. Hayalcilik içindedir.
10. Duygusal hayatta dengesini yitirmiştir.
11. Çevresine aşırı güven veya güvensizlik içindedir.
12. Konuşmasında belirsizlik ve kopukluk olmaktadır.
13. Önemsiz konularda aşırı endişeli, önemli konularda ise duyarsızdır.
14. Sağlığa aşırı ilgi duymaktadır.
15. Uyku bozukluğu vardır.
16. Ölümü sık sık düşünmektedir.
<Vm
- s >•%
240
SON GELİŞMELERLE
Stres, bir olay karşısında insanın verdiği tepkiyle belirlenir. Yoksa durup
dururken ne kadar stresli olduğunuzu ölçmeniz veya belirlemeniz mümkün olmaz.
Ancak öğretmenler sınıf içinde öğrencilere verdiği tepkinin dozuna bakarak
kendisini ölçebilir.
KONTROL EDİLİR STRESİN FAYDALARI
Bugün öğretmenlerin büyük çoğunluğu stres altında yaşamaktadır. Stressiz öğrenci
bulmak neredeyse mümkün değildir. Her insan az çok bu sıkıntıyı çekmektedir.
Stresin birçok hastalıkların ve sıkıntıların ana nedeni olduğu da bilinmektedir.
Birçok psikolojik hastalıkların, davranış bozukluklarının, dikkat dağılmasının,
kararsızlığın, ikilemin, kalp krizlerinin ve koroner arter hastalıklarının
oluşmasında stres, gizli ve sessiz bir rol oynamaktadır. (Kaya, 1999: 106)
Peki bu kadar riskli ve olumsuz bir problem olan stresin faydası yok mu?
Stresin faydaları konusunda da birçok araştırmalar yapılmıştır. Ortaya konan
sonuçların en dikkate değer olanı şöyledir:
Belirli bir oranda stres altında kalan bir insan; stres seviyesini uygun bir
çizgide tutabilirse bu şekilde mükemmel bir vaziyette kamçılanır ve iyi bir
üretici olabilir.
Normal bir çizgide bulunan bir stres, insana koruyuculuk yapar. Bu şuna
benzemektedir: Normal yolda otomobille giderken önümüze bir başka otomobil
çıktığında, beyin, kalp ve kas sistemi başta olmak üzere vücutta birçok acil
değişiklik olur. Vücudun iç kuvvetleri yeniden organize olarak çarpışmaya hazır
olmak için, uygun bir zemin oluşturup, tehlikeyi karşılamaya hazırlanır.
Normal hayatta, uygun seviyede seyreden stres, insanı harekete geçirir,
kamçılar, ayakta tutar ve zinde kılar. Ama bunun dozu iyi ayarlanmalıdır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
241
Stresin ağır tehdidi altında kalanlar, çok zaman bunu hayatıyla ödemişlerdir.
Bununla ilgili yakın tarihte önemli örnekler vardır.
Çağımızın en önemli problemlerinden birisi olarak gösterilen stresten uzaklaşma
ve daha az bir stresle yaşama mümkün olabilir mi?
Bu soru günümüzde stres içinde yaşayan her insanın en önemli meselesidir. Bu,
özellikle de çalışma, gayret ve başarı beklentisi içinde günlerini geçiren bir
öğretmen için de önem kazanan bir husustur.
UYGULAYIN
1. Kendinizi denetleyin. Stresinizi veya yoğunluğunuzu hissettiğiniz an, derin
derin nefes alarak rahatlayın.
2. Gözlerinizi kapayın, uzanın. Kafanızda sizi rahatsız eden unsuru çıkarıp
attığınızı varsayın.
3. "Attım kurtuldum. Bitti, gitti" diyerek psikolojik olarak rahatlayın.
4. Rahat bir yere oturun, kendinizi bırakın. Birkaç dakika sessizce bekleyin.
Kâinatın hâkimini düşünün ve onun manevî desteğini isteyin.
5. Kendinize, "Sakin ol, kendine güven, sen çok güçlüsün, her zorluğu aşarsın"
mesajı gönderin.
6. Sağlığın en büyük sermaye olduğunu düşünün. Korkmayın... Bu işi
başaracaksınız.
STRESLE YAŞAMAYI ÖĞRENİN
Daha az stresle yaşamak için şunlar yapılabilir:
1. Kendinizi keşfedin. Zaaflarınızı öğrenin, kendi kendinizin doktoru olun.
242 2. Beklenti düzeyinizi çok yüksek tutmayın. Beklentinizin yüksek olması, iç
gerginliğini arttırır ve stres yükünü fazlalaştırır.
3. Hedefinizi çok büyütüp, onun altında ezilmeyin.
4. Olaylara iyi yönden bakmaya alışın. Ve olayların güzel bir yanını bulun.
Unutulmamalıdır ki; "İyi gören iyi düşünür, iyi düşünen de hayattan lezzet
alır."
5. Yetiştirdiğiniz binlerce öğrenciyi düşünerek, mesleğinizle barışık olun.
6. Kendinizle barışmak için de, kendinizi sık sık imtihandan geçirin, görüşüne
değer verdiğiniz dostlarınızın eleştirilerine kulak verin.
7. Hayatınızı, amacınız ve hedefinizle bütünleştirin. Eğer bir yere varmak ve
mesleğinizde başarılı olmak istiyorsanız düşünceniz ve amacınız bir bütünlük
oluşturmalıdır.
8. insan ilişkilerinde ve olayları yorumlamada esnek ve rahat olun.
9. İstemediğiniz bir kişi veya sıkıntı veren bir işle karşılaştığınız zaman bunu
ertelemeyin. Hemen üstüne gidin, yapın ve bitirin. Böylece gecikmenin getireceği
stresten kurtulmuş olursunuz.
10. Alkol ve benzeri alışkanlıkların stresi önlemediğini, bilakis artırdığını
unutmayın.
11. Unutmayın! Kitap okuma, yazı çalışmaları, spor yapma, temiz havada gezinti,
düzenli egzersizler ve seyahat etme, stresin azaltılmasında önemli rol oynar.
12. Kişideki inanç ve ahlak gücünün etkili olması ve moral değerlerinin hayatla
bütünleşmesi, stresi azaltan diğer bir önemli husustur.
Kişinin stresle başa çıkmasında moral değerleri önemli bir rol oynar. Özellikle
dinî telkinlerin bütüncül bir anlayışa ittiği ve koruyucu bir şemsiye rolü
gördüğü bilinmektedir. Bir öğretmenin bu noktaya dikkat etmesi lâzımdır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
243
J
13. Yapacağınız işin güzelliğini ve yetiştirdiğiniz öğrencilerinizin geleceğe
olan büyük yatırımını düşünerek, işinizden onur duymaya çalışın.
Unutmayın ki, öğretmen olan bir kişi kendisi için değil, toplum için, geleceğe
yatırım için çalışıyor, demektir. Bunun ödülü elbette bir maaş değildir.
Kâinatın yaratıcısı yanında yüce bir değere ulaşıldığı, akıldan
çıkarılmamalıdır. Ve asla bir toplumun kurtuluşu için, "Üç-beş kişi nedir ki?"
diye düşünülmemelidir. Çünkü toplumu kurtaran insanlar, her zaman üç-beş kişiden
ibarettir.
BİR HİKÂYE
Gezinmek için okyanus sahillerine giden bir adam, hummalı bir şekilde su ile
kara arasında koşuşturan birisini görür. Biraz yaklaşınca, bu kişinin sahile
vuran deniz yıldızlarını, okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder.
- Neden deniz yıldızlarını okyanusa atıyorsun? diye sorar.
Genç adam cevap verir:
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler.
- iyi ama kilometrelerce sahil, binlerce deniz yıldızı var. Üç-beş yıldız
kurtarmışsın, ne fark edecek ki?
Genç adam eğilir, yerden bir deniz yıldızı daha alır, okyanusa fırlatır.
- Bak, der. Onun için çok şey fark etti.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
245
Rehber Öğretmen Olmaya Çalışın
KONUNUN ÖZETİ
Öğrencilere rehber olmak ve onların problemleriyle ilgilenmek isteyen bir
öğretmen, güvenilir ve yeterli bir kişilik sahibi olmalıdır.
BU MEKTUBU OKUYUN
Sayın Halit Ertuğrul Bey,
Hayatınıza detaylı olarak ulaşamadım. Ama uzun yıllardan beri öğretmenlik ve
öğretim üyeliği yaptığınızı öğrendim. Ayrıca bazı eğitim ve kültür
kitaplarınızdan yararlandım.
Ben bir ilköğretim okulunda Türkçe öğretmeniyim. Öğrencilerime "rehberlik"
yönüyle de yardımcı olmak istiyorum. Çünkü yaşadığımız bölge itibariyle
öğrencilerim birçok problemle karşı karşıya... Doğrusunu söylemek gerekirse bu
konuda yeterli değilim.
Eğitimde rehberlik hizmetlerinin nasıl yapıldığı ve öğrencilerime nasıl yardımcı
olabileceğim konusunda beni bilgilendirmenizi istiyorum. Özellikle de bu
konudaki pratiklere çok ihtiyacım var.
Şimdiden teşekkürler.
Rasim Çanakçı
Bir öğretmenin en önemli vasıflarından birisi "rehber öğretmen" olmasıdır.
Öğrenciye rehberlik etme, yol gösterme, problemlerini paylaşma ve çeşitli
seçenekler sunma, artık her öğretmenin en önemli görevi sayılmaktadır.
Bugün bilgiye ve kaynağa ulaşmak zor değildir. Eskiden bin bir zahmette bulunan
kaynaklara, internet aracılığıyla kısa bir zamanda ulaşmak mümkündür. Öyleyse
artık öğretmenlik bilgi toplayan, bilgi aktaran ve bilgi sunan bir kişi olmaktan
ziyade, öğrenciye rehberlik edip, yol gösteren bir misyona bürünmüştür.
Rehberlik nedir?
Kısaca rehberlik; okullarda öğrencileri her açıdan yönlendirme, onlara amaç ve
hedefler gösterme olarak tanımlanır.
Başka bir tanımda da; kişinin kendisini gerçekleştirmesi için uzmanlarca yapılan
yardım süreci olarak ifade edilir.
246
SON GELİŞMELERLE
;«>
'A''
Yani rehberliğin iki boyutu vardır. Birincisi; rehberliğe ihtiyaç duyan kişi ve
bu işin uzmanı olan öğretmen...
Her ne kadar rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin bir uzman veya bir
ekip tarafından yürütülmesi gerekiyorsa da, bir öğretmenin bu hizmetleri bilmesi
ve gerektiğinde rehberlik ve psikolojik danışma görevini yerine getirmesi
gerekir.
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanın İlkeleri:
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri, belli ilkeler ışığında
yürütüldüğünde amacına ulaşabilmektedir. Rehberlik ve psikolojik danışma
hizmetlerinin verilişi sırasında göz önünde tutulması gereken ilkeler şunlardır.
(Kuzgun, 1981,1991; Kcpçeoglu, 1989)
1. Rehberlik ve psikolojik danışma, demokratik toplum değerine ve bireysel
gereksinimlere dayanmaktadır.
2. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri, yararlanmak isteyen her bireye
sunulmalıdır.
3. Rehberlik ve psikolojik danışmada bireye, saygın bir varlık olarak
bakılmalıdır.
4. Rehberlik ve psikolojik danışmada bireye, kendisi için seçimler yapma ve
kararlar verme özgürlüğü tanınmalıdır.
5. Rehberlik ve psikolojik danışma, sürekli yararlanılabilecek bir hizmet olarak
uygulanmalıdır.
6. Rehberlik ve psikolojik danışma, gizlilik temeline dayanmalıdır.
7. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri, beklenen yararı, ancak öğrenci
odaklı eğitim sisteminde sağlayabilmektedir. O nedenle, okullarımızda öğrenci
odaklı eğitim sistemi egemen kılınmalıdır.
8. Rehberlik ve psikolojik danışma, öğrencilerle yakın ilişkisi olanların
işbirliği ile yürütülmelidir.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
247
9. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinde, bireysel ayrılıklar göz önünde
tutulmalıdır.
10. Rehberlik ve psikolojik danışma ile birey; bedensel, zihinsel, toplumsal ve
duygusal yönden, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda bütünüyle geliştirilmeye
çalışılmalıdır.
11. Rehberlik ve psikolojik danışma, eğitimin ayrılmaz bir parçası olarak
uygulanmalıdır.
12. Rehberlik ve psikolojik danışma, her okulun kendi amaç, gereksinim ve
olanaklarına uygun biçimde uygulanmalıdır.
13. Rehberlik ve psikolojik danışma; örgütlü, plânlı bir biçimde ve profesyonel
bir hizmet olarak verilmelidir.
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin verilebilmesi için; bireye, onun
kişisel kararlarına ve bireysel ayrılıklarına duyarlılık gösteren, demokratik
bir eğitim ortamı gerekmektedir. Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri,
ancak demokratik yaşamın egemen olduğu bir eğitim ortamında verilebilmektedir.
Rehberlik ve psikolojik danışma ilkeleri incelendiğinde, bunların zorunluluğu
anlaşılmaktadır.
Rehberlik Ve Psikolojik Danışma Çeşitleri:
Eğitim kurumlarında uygulandığı değişik durumlara göre rehberlik ve psikolojik
danışma, farklılık göstermektedir. Kişi sayısına göre; "bireysel rehberlik ve
psikolojik danışma" ve "grupta rehberlik ve psikolojik danışma...", işlevine
göre; "uyum sağlayıcı", "yöneltiri" ve "ayarlayıcı" rehberlik ve psikolojik
danışma... Eğitim düzeylerine göre; "okul öncesinde", "ilköğretimde",
"ortaöğretimde" ve "yükseköğretimde" rehberlik ve psikolojik danışma; problem
alanına göre "eğitsel", "mesleksel" ve "kişisel" rehberlik ve psikolojik danışma
diye sınıflandırılmaktadır. (Tan, 1986; Baymur, 1975; Kepçeoğlu, 1985)
248
SON GELİŞMELERLE
Eğitsel Rehberlik:
Kişinin yetenek ve ilgilerine uygun bir eğitim türünü seçmesi ve bu alanda
başarılı olması, dolayısıyla kişiliğini geliştirmesi için, ona götürülen düzenli
ve sürekli yardıma eğitsel rehberlik denmektedir. Eğitsel rehberlik hizmetleri;
koruyucu, önleyici ve geliştirici olmak üzere üç boyutta ele alınmalıdır.
Öğrenciler özellikle de öğretim yılı başı, dönem sonu ve yıl sonunda eğitsel
rehberliğe daha fazla ihtiyaç duymaktadır.
Rehberlik hizmetinden yararlanan öğrencilerin okul basanlarında önemli
gelişmeler gözlenmektedir.
Meslek Rehberliği:
Meslek, "Bir kimsenin yaşamım sürdürmek, geçimini sağlamak için yaptığı sürekli
bir iş", olarak tanımlandığı gibi "çeşitli kuruluşlardaki benzer iş ve konumlar
(pozisyonlar) grubu" olarak da tanımlanmaktadır. Bir uğraşın meslek özelliği
taşıması için, yasal düzenlemesi, belli bir eğitimi, statüsü, kuralları
(normları) ve kullandığı belli araç-gereçleri olmalıdır.
Meslek rehberliği ise, yetenek ve ilgilerine uygun bir mesleği seçmesi,
benimsemesi, seçtiği mesleğe hazırlanması ve o meslekte ilerlemesi için kişiye
götürülen uzmanlık düzeyindeki düzenli ve sürekli hizmetler demektir.
Öğrencilerin bir mesleğe girmeyi, onda ilerlemeyi plânlamalarına ve bu
plânlarını gerçekleştirmelerine yardım etmek, öğretmenin sorumluluklarından
biridir.
İlköğretimde Rehberlik ve Psikolojik Danışma
ilköğretim kavramı ile bugün, 6-14 yaşlar arasında bulunan çocukların devam
ettiği 8 yıllık okullar dile getirilmektedir, ilköğretim okullarının birinci
kademesi, ilkokuldan; ikinci kademesi ise, ortaokul ve dengi okullardan
oluşmaktadır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
249
Birinci kademede sınıf rehber öğretmenliğinin, daha kolay olduğu söylenebilir.
Bunun nedenlerinden biri, ilkokulda eğitimin genellikle aynı öğretmenle birlikte
sürdürülmesidir. Sınıf öğretmenlerinin, ders öğretmenlerine göre öğrencilerini
tanıma olanakları daha fazladır. İkinci bir neden ise, bu çağ çocuklarının
sorunlarının derinleşmiş olmasıdır.
Okul öncesi çağındaki çocuklarla birinci kademe çocuklarının bedensel, bilişsel,
duygusal ve toplumsal gelişim özellikleri aynı değildir. Bunlarda olduğu gibi,
birinci kademedeki (6-12 yaşlar arasındaki) çocuklarla, ikinci kademedeki (12-14
yaşlar arasındaki) çocukların bu anlara ilişkin ihtiyaçları da farklıdır.
Birinci kademedeki çocuklar, beşinci yıla kadar, çoğunlukla ikinci çocukluk
döneminin özelliklerini yaşarlarken, bu yıldan sonra, ergenlik dönemine
girmektedir. Böylece ikinci kademe öğrencileri, birinci kademe öğrencilerinden
farklı bedensel, bilişsel, duygusal ve toplumsal sorunlarla baş etmek durumunda
kalmaktadır. Birinci kademe çocukları, bilişsel gelişim bakımından, çoğunlukla
somut işlemler basamağında iken, ikinci kademe çocukları, soyut işlemler
basamağına geçmişlerdir.
Rehberlik ve psikolojik danışma programında birinci kademe öğrencileri için,
doğru konuşma, okuma, yazma, özetleme, hesaplama gibi temel becerilerin
kazandırılmasının yanı sıra, kişilik gelişimine ilişkin sorunların çözümü de
ağırlık kazanmaktadır. İkinci kademede ise, bu sorunların yanında bir de mesleğe
yönelme çalışmaları yer almaya başlamaktadır.
Birinci kademede rehberlik ve psikolojik danışma, "çocuklarda gelişim isteği
uyandıran bir sınıf havası oluşturulmasını sağlayacak etkinlikler" geniş bir yer
almaktadır. Her öğrencinin kişisel gelişiminde, özgüven kazanmasında ve
başkalarıyla dengeli ilişkiler içinde birlikte yaşamayı öğrenmesinde, böyle bir
ortamın önemi büyüktür.
250
SON GELİŞMELERLE
Birinci kademe rehberlik ve psikolojik danışma programında yer verilecek ikinci
bir konu, her olanaktan yararlanarak "öğrencileri tanıma ve onları kendilerine
tanıtma" çalışmalarıdır. Tanıtma çalışmaları çerçevesinde, öğrencilerin kişisel
sorunlarının saptanması ve bunların çözümleriyle ilgilenme olanağı doğmaktadır.
Birinci kademede genişliğine yer verilmesi gereken üçüncü bir konuyu "eğitsel
rehberlik ve psikolojik danışma" oluşturmaktadır. Bir bakıma, öğretimi
bireyselleştirmek demek olan eğitsel rehberliğe önem verme, bu sınıflarda özel
bir anlam taşımaktadır.
Öğrencileri tanımayı ve onların gizilgüçleri oranında gelişmelerini sağlamayı
amaçlayan "öğrenci velileriyle yakın ilişkiler kurma", birinci kademe rehberlik
ve psikolojik danışma programında yer verilmesi gereken bir başka konudur.
UNUTMAYIN
1. Öğrenciye isteksizce ve zorla rehberlik yapılamaz. Önce öğrenciyi ikna edip,
özendirmek gerekir.
2. Görüşmelerde, aileden alman duyumlar öğrenciye; öğrenciden alman duyumlar da
aileye aktarılmaz. Bu hareket, güveni sarsar ve öğrenci-aile çekişmesine neden
olur.
3. Öğrenciden alman bilgiler ciddiye alınmalıdır. Öğrenci kendisinin "adam
yerine" konulduğunu görünce problemleri daha rahat ifade edecektir.
4. Öğrencilerin özel sırlarını ve kişisel problemlerini asla deşifre edip, başka
yerlerde söz konusu etmemelidir.
5. Öğrenciye güven vermeli ve ona yardımcı olduğunuzu hissettirmelisiniz.
6. Öğrencinin sizi, her probleminde rahatlıkla danışabileceği gelebileceği bir
kişi olarak görebilmesi için; bir baba, anne veya candan bir dost rolü
oynamalısınız.
I
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
251
Birinci kademede öğrencilere "mesleklerin tanıtımı"; programdaki sağlık, ulaşım,
köy, kasaba, kent ve ülke yönetimi vb. konulara bağlı olarak, toplumdaki iş ve
çalışma yaşamı, insanların uğraşları, işbölümü kavramlarıyla birlikte, çok genel
boyutta yapılmaktadır. Bu aşamada, öğrencilerin kişisel özelliklerine uygun bir
meslek seçmelerine yönelik rehberlik söz konusu değildir.
Özel eğitime gereksinim duyan çocukların belirlenmesi ve bunların düzeylerine
uygun öğretim programlarının uygulanması çalışmaları da rehberlik ve psikolojik
danışma çerçevesinde yer verilmesi gereken konulardır.
Yukarıda sıralanan konular üzerindeki çalışmalardan elde edilen veriler
ışığında, öğretim programları, öğrencilerin gereksinimlerine göre
düzenlenebilmekte; yöneticilerin, ders ve sınıf rehber öğretmenleriyle okul
rehber öğretmenlerinin yetiştirilmesi ve sorunlarının çözülmesi çalışmaları
yapılabilmektedir.
Özet olarak, her öğretmen bir rehber ve bir psikolojik danışman olduğunu
unutmamalıdır. Kendini buna göre yetiştirmeli ve hazırlamalıdır. Tam uzmanlığın
hakkını veremese de, öğrencilerini boşlukta bırakmamış olur.
BİR HİKÂYE
Rehberlikte İbn-i Sina Usulü
Bir padişahın oğlu bunalıma girmiş, bir süre sonra da insan olduğunu unutarak,
inek olduğunu ve kesilmek için sabırsızlıkla beklediğini söylemeye başlamış.
Bunun için de hiçbir şey yemez olmuş. Devamlı kilo kaybeden hastaya ilaç ve
yöntemler de fayda etmemeye başlamış. Dönemin ünlü hekimi İbn-i Sina'nın
görüşleri alınmak üzere çağrılmış. İbn-i Sina gence, kendisini kesmek için
kasabın geleceği,
252
SON GELİŞMELERLE
etini parçalayıp, insanlara yemeleri için dağıtacağı haberinin verilmesini
istemiş. Bunu duyan hasta adam çok mutlu olmuş ve özlemle kasabın geleceği günü
beklemeye başlamış.
Belirlenen günde kasap olarak tanıtılan ibn-i Sina, şehzadenin bulunduğu odaya
girmiş. Elindeki bıçağı sallayarak gür bir ses tonuyla "Keseceğim inek nerede?"
diye bağırmış. Bunun üzerine varlığını göstermek için genç "möö" diye bağırmış,
ibn-i Sina emir vermiş: "Hayvanı buraya getirip, bağlayın ki, başını
kesebileyim." Bıçağı sallamadan önce kasapların yaptığı gibi varolan et ve yağı
anlamak üzere hastanın bel ve midesini kontrol etmiş. Daha sonra ise, yüksek bir
sesle bağırmış "Hayır, hayır. Bu hayvan kesilecek kadar olgun değil, çok zayıf,
onu götürün ve şişmanlatıp getirin. Uygun kiloya geldiğinde, tekrar geleceğim."
0 andan itibaren hasta genç önüne sunulan her şeyi, bir an önce kesilmek
umuduyla yemiş. Kilo almış, durumunda gözle görülür bir düzelme olmuş ve İbn-i
Sina'nın tedavisiyle tekrar sağlığına kavuşmuş.
Gülücükler Dağıtın
KONUNUN ÖZETİ
Güler yüz, alçak gönül, etrafına ışık ve heyecan yayar.
254
SON GELİŞMELERLE
Gülücüklerin neleri değiştirdiğini biliyor musunuz?
1. Stresi atar.
2. Paniği önler.'
3. Heyecanı bastm r
4. ilgiyi artırır.
5. İnsana kendisini iyi hissetmesini sağlar.
6. Kişiler arasında en iyi iletişimdir.
7. Ûğrenci-öğretmen diyalogunun en sıcak aracıdır.
8. Kalpleri yumuşatır.
9. Kinleri yıkar.
10. Dostluğun barış elçisidir.
UNUTMAYIN
Gülücükler dağıtan bir öğretmen olduğunuzu düşünün. Bununla neleri
değiştireceksiniz?
1. Sınıfın atmosferini yumuşatacaksınız.
2. Kendiniz sevilecek bir kişilik kazandıracaksınız.
3. Öğrencilerinizin ön yargılarını kıracaksınız.
4. Sınıfta konuşmayı sağlayacaksınız.
5. Saygınlığınızı artıracaksınız.
6. Dersinize ilgiyi çekeceksiniz.
7. Çok iyi bir dostluk oluşturacaksınız.
8. iyi niyetli bir öğretmen olduğunuzu göstereceksiniz.
9. Gülünce hem rahatlayacak, hem de rahatlatacaksınız. 10. Çevrenizde ilgi odağı
olacaksınız.
Kendinizi sık sık kontrol edin. Asla suratınızı asmayın. Çünkü asık suratın
alıcısı yoktur.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
255
Sınıfmızdaki beklenti ve korku seviyesini azaltmak için yüzünüze yaşamı sevdiren
bir gülümseme takının. Tatlı bir gülümseme, katılım ve ilgiyi artıracaktır.
Sıcak bir gülümseme, öğrencilerinizin daha fazla risk almasını ve öğrenme
sürecine daha istekli katılmalarını sağlayacaktır. Güzel bir gülümseme, onlarla
ilgilendiğiniz duygusu yaratır ve onlar da bunu hesaba katar. Tebessüm "önce
insan sonra öğretmen" olan bir öğretmenin en ayırt edici özelliğidir. Tebessüm,
insan olarak karşımızdakilere verebileceğiniz, sermayesi sıfır olan, karşıdaki
insan üzerinde en olumlu etkiyi meydana getirebilecek sihirli bir ilâçtır.
Unutmayın!
Gülücüklerinize önce sizin, sonra da öğrencilerinizin ihtiyacı vardır.
Deneyin, bir şey kaybetmezsiniz.
BİR HİKÂYE
Küçük kız, hüzünlü biryabancıya gülümsedi.
Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu olumlu hava
içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini
hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı.
Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada
garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı.
Garson kız, ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken, kazandığı
paranın bir parçasını her zaman köşe başında oturan fakir adamın şapkasına
bıraktı.
Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki... İki gündür boğazından aşağı lokma
geçmemişti. Karnını iki günden beri ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman
bodrumundaki odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak
altında titreyen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi.
256
SON GELİŞMELERLE
Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada sabaha
kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın
başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam
uyandı, sonra bütün apartman halkı.
Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden
kurtuldular.
Bütün bunların hepsi, bir tebessümün sonucuydu...
Velilerle Dostluk İlişkileri Kurun
KONUNUN ÖZETİ
Öğrenci başarılarının artırılması ve problemlerinin asgariye düşürülmesi için,
öğrenci velilerinin eğitilmesi gerekir.
258
SON GELİŞMELERLE
BU MEKTUBU OKUYUN
Halit Bey Hocam,
Öğretmenliğimin ikinci yılında size sevgi ve selâmlar iletiyorum. Ne kadar
tanınıp sevildiğinizi öğretmen olunca anladım.
Burada en büyük sorunum öğrenci velilerinin duyarsızlığı. Sanki çocuklar
başkasınınmış gibi hiç umurlarında değil. Bu sorun çok canımı sıkıyor.
Bana bir yol gösterin hocam? Velilerle nasıl iletişim kurabilirim? Mektubunuz
veya telefonunuz bizleri çok mutlu eder. Tekrar saygı, sevgi ve umut dolu bir
gelecek dileğiyle...
Ünal Şahin
Öğretmenlik mesleğinde düzenli ve verimli bir hizmet yürütmek için öğretmenin
tek başına kendi kendine yetmesi mümkün değildir. Çünkü eğitim ve öğretim
problemlerinin çözümü çok yönlü bir çalışma gerektirir.
Bir öğrencinin eğitilmesi, dünyanın en zor işidir. Bu açıdan veli ve öğretmen,
öğrencinin yetişmesi için birlikte çalışmalıdır. Ancak ülkemizde velilerin,
çocuklarının eğitiminde hassas olduklarını söylemek oldukça zordur. Bırakın
çocuğunun dersleri ve ahlakî durumuyla ilgilenmeyi, hangi sınıfta hatta ve hatta
hangi okulda okuduğunu bilmeyen veliler bulunmaktadır. Bazı veliler de karne
notuna bakmakla yetinir.
Öğretmen, karşılaştığı problemleri aşmada, önce mesai arkadaşları ve okul
yönetimi, sonra da öğrenci velileriyle el ele vermek zorundadır.
Hele konu çocuklarla ilgili bir problemse, mutlaka öğrenci velileriyle düzenli
bir iletişim içine girmek zorunludur. Çünkü öğrencinin size yansımayan yönüyle
ilgili bilgilere ulaşmanız ve gerekli tedbirleri almanız, öğrenci velileriyle
mümkün olacaktır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
259
BİR NOT
Birçok öğretmen velilerin çocuklarının eğitimine ve okula ilgisiz olduklarından
yakınır. Belki bu yakınma doğrudur. Ancak bu ilginin yaratılması ve sürdürülmesi
görevinin öğretmene ait olduğu unutulmamalıdır. Velinin öğretmenlerle
iletişimini ve işbirliğini başlatmakta bazı yollar vardır. Bunlar:
1. Çok basit ve küçücük bir ince davranış.
2. Öğrenciden anne-babaya gönderilen bir selam.
3. içinde gülümseme ve dostluk dolu bir telefon.
4. Ev ziyaretleri. Düşünün ve uygulayın.
Öncelikle her öğrenci velisini tanıyın ve her öğrenci evini ziyaret edip;
ailenin şartlarını yakından görün. Bu ziyaretleri düzenli aralıkla yılda en az
iki kez yapmaya çalışın. Çünkü öğrencinin öğrenim sürecinde, bu ziyaretlerdeki
değerlendirmeler önemli rol oynayacaktır
Bunu nasıl yapmalısınız?
1. Öğrenci velileriyle ilişkilerin nasıl yürütüleceği konusunda, bir program
hazırlayın. Görüşme veya ziyaretlerin gününü ve konusunu belirleyin. Bunun için
okul yönetiminden de izin alın.
2. Öğrenci velilerini sizi ve okulu ziyaret etmeleri konusunda teşvik edin ve
özendirin.
3. Öğrenci velisini niçin okula istediğinizi açıklayın. Yoksa veli daveti
önemsemeyebilir ve gelmeyebilir.
4. Öğrencinizin olağandışı her davranışım, öğrenci velisiyle paylaşın ve sürekli
diyalog içinde olun.
260 SON GELİŞMELERLE
5. Çocuklara verilen ev çalışmaları, çoğu kez anne-baba veya büyük kardeş
tarafından yapılır. Bu yanlış davranışın önüne geçmek için, dikkatli olun. Çünkü
bu davranış öğrencinin öğretim sürecini olumsuz etkiler.
6. Öğrenci velilerinden karşılıksız bir şey kabul etmeyin. Ancak, öğrencilerin
gönlünü kırmamak için onların mütevazı hediyelerini alın ve karşılığında onları
onure edin.
7. Bayramlarda ve diğer özel günlerde, velilerden, öğrencilerden ve diğer
kimselerden size ulaşan mektup, tebrik, telefon, ve kutlamaları karşılıksız
bırakmayın; onlara mutlaka cevap verin.
8. Öğrenci velileriyle daha yakından tanışmak için çeşitli etkinlikler
düzenleyin.
9. Öğrenci velileriyle diyaloglarınız da, toplumun bazı hassasiyetlerini de göz
önünde bulundurun. Fazlaca içli dışlı olup, bazı yanlış anlamalara da fırsat
vermeyin.
UNUTMAYIN
Veli görüşmelerinde;
• Temiz ve düzgün bir kıyafet giyin.
• Güleryüzlü olun. >
• Niçin çağırdığınızı sade bir dil ile anlatın.
• Güven verin.
• Abartıdan kaçının.
• Kendinizi övmeyin.
• Çocuğuyla ne kadar ilgilendiğinizi örneklerle anlatın.
• Çocuğu şikâyet etmeyin.
• Yalnızca bilgi ve diyalog isteyin.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER 261
• Görüşme günleri belirleyin.
• Dileklerini not alm.
• İçtenlikle uğurlaym
Özet olarak, öğrenci problemlerinin çözümünde velilerle diyaloglardan son derece
iyi bir sonuç aldığınızı göreceksiniz. Hem öğrencinin problemi çözülecek, hem de
bu güzel çalışmalardan dolayı, çevrenin olumlu tepkisini alacaksınız. Daha da
önemlisi, vicdanen rahat olacaksınız.
1
Moral Değerlerini Güçlü Tutun
KONUNUN ÖZETİ
Yaşamanın sevinci, direnci ve başarı sırrı moral değerlerle donanmaktır.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
263
Moral değerler, insanın maneviyatını, psikolojisini, yaşama direncini, ümidini
ve ulvi duygularını besleyen, güçlendiren en büyük kuvvettir.
Moral değerler dendiğinde tarih, kültür, ahlâk, din, sevgi, saygı, hoşgörü ve
benzeri temel değerler akla gelir. Bunlarsız bir insanın ve bir toplumun
sağlıklı olması düşünülemez.
Bir kişinin sorumluluk duygusu, niçin yaşadığını bilmesine bağlıdır. Çalışıp
başarılı olma ve insanlara fayda sağlama amacının da oluşması, kişinin gerçek
varlık sebebini anlamasıyla mümkündür. Çünkü gerçek bir dine inanmak ve kuvvetli
bir Allah inancına sahip olmak, kişiyi motive eder ve davranışlarını faydalı bir
yöne çeker.
Allah'a iman eden insanlar varlık sebeplerini öğrenmeye çalışır, akıl ve
düşüncesiyle kendisine sunulan nimetleri tanır ve şükretmesini bilir. Allah'a
iman, insanlara cesaret verir. Karşılaşacağı olumsuzluklara karşı güç ve sebat
verir. Sıkıntılı zamanlarında sabır ve cesaret kazanır. Olabilecek sıkıntılara
karşı hazırlıklı ve dayanıklı olur.
Allah'a iman, bir öğrenci için en büyük kuvvet, azim ve iradesine her geçen gün
destek kaynağıdır. Her şeyden evvel öğrenciye bu imanı vermek, onun ruhunu
manevî destekten mahrum bırakmamak gerekir, imandan yoksun ruhlarda başarı
görülse bile böylesi başarılar "zoraki" olup kendisine ve insanlığa yararı
olmaz. Bütün eğitimciler, öğrencilere inanç ruhunun verilmesinin önemini ifade
etmişlerdir.
HATIRLAYIN
Gerçek bir imana erişen kişi:
1. Huzur bulur.
2. Gerek kişisel, gerekse de toplumsal hayatını disipline eder.
3. Yaşantısına ve kişiliğine anlam ve değer kazandırır.
4. Bencillik, isyan ve egoizmden korunur.
5. "Ben" merkezli değil "biz" merkezli düşünmeye başlar.
&& - "
sil
264 SONGELİŞMELERLE
6. Nefsin esaretinden kurtulup, gerçek özgürlüğe ulaşır.
7. Kendisine, ailesine ve toplumuna hizmeti severek gerçekleştirir.
8. Aklen, ruhen ve bedenen güçlü bir kişilik sergiler.
9. Sorumluluklarını ve görevlerini en güzel şekilde yerine getirir.
10. Üretken, çalışkan olmaya çalışır ve bugününü dünden daha yararlı hale
dönüştürür.
11. Çevresini ve dünyasını tanır; yerel, ulusal ve evrensel sorunlarını bilir.
12. Üzerine düşen sorumluluklarını en güzel şekilde yerine getirmeyi ilke
edinir.
Bu özelliklerle donanan öğrenci, sağlıklı bir kişiliğe sahip olur. (Çağlayan,
2002: 19)
Kişide ve toplumda problemler arttıkça, moral değerlere olan ihtiyaç daha da
fazlalaşmıştır.
Yapılan bilimsel çalışmalar, kişinin inancı ve imam nispetinde huzur bulduğunu,
sevildiğini ve insanları sevdiğini ortaya koymuştur.
Moral değerleri yüksek olan bir kişi yaptığı tüm çalışmaların anlamını ve
önemini bilir "Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yann ölecekmiş gibi ahirete
çalışır." Bu sorumluluk duygusu ile çevresine ve ülkesine zenginlik katar.
Eğitimde inanç, çocuğun ruhunu sakinleştirir ve güzelleştirir. Ruhen güçlü olan
nesiller geleceğe de değerler kazandırırlar. Anne, baba ve öğretmenler eğitimde
inancın önemini görmeli ve gayesini anlamalıdır. Bu onlar için ulvî bir.
sorumluluktur. Daha da önemlisi, kişinin ve toplumun geleceği için "olmazsa
olmaz" bir durumdur.
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
265
( BİR ANI
Almanya'da kaldığım yıllarda tanıştığım eğitimci bir profesör vardı. Bir gün
kendisi ile bir röportaj yaptım ve şu soruyu sordum:
"Almanya Birinci Dünya Savaşı öncesi süper güçtü, savaşta yenildi ve sıfır oldu.
İkinci Dünya Savaşı öncesi yine süper güçtü, savaşta yenildi, yine sıfırlandı.
1970'li yıllardan itibaren yeniden süper güç oldu. Birinci Dünya Savaşı öncesi
imparatorluk, İkinci Dünya Savaşı öncesi faşizmle yönetildi. Bugün de demokrasi
ile yönetiliyor. Çeşitli devirlere ve sistemlere rağmen süper güç olmayı
başardınız. Bunun sırrı nedir?"
Prof. Johannes Laehnemann şunları söyledi: "işin sırrı şudur:
1. Eğitimin sağlamlığı.
2. Almanların çalışkanlığı.
3. Ve sağlam inanç.
Bir ülkeyi ayağa kaldıran en önemli güç eğitimdir." (Kavaklı, 2002:20)
Sonuç
Son Gelişmelerle ÖĞRETMENLİKTE YEM TEKNİKLER adıyla yapılan bu çalışmada
öğretmenlerin dikkatlerine sunulması gereken noktaları şu şekilde özetlemek
mümkündür:
1. Öğretmenlik sevgi ve gönül mesleğidir.
2. Öğretmen kendisini çok iyi yetiştirmeli ve öğrencilerine rehberlik etmelidir.
3. Olaylara iyi yönünden bakmalıdır.
4. Sınıf yönetimi konusunda yeterli olmalıdır.
5. Sınıf ortamı eğitim ve öğretime hazırlanmalıdır.
6. Öğrencilere, öğrenmeyi öğretmelidir.
7. Hoşgörülü olmalıdır.
8. Örnek davranışlar sergilemelidir.
9. Öğrencilerle iyi ilişkiler kurmalıdır.
10. Mesleğini stresli halden çıkarmalıdır.
11. Kendini sürekli denetlemeli ve motive etmelidir,
12. Sabırlı olmalıdır.
13. Sınavları korkulu rüya olmaktan çıkarmalıdır.
268
SON GELİŞMELERLE
14. Kendini sürekli yenilemelidir.
15. Öğrenci velileriyle iyi diyalog kurmalıdır.
16. Okul yönetimi ve mesai arkadaşlarıyla iletişimi güçlendirmelidir.
17. Moral değerlere sahip çıkmalıdır.
18. Başarılı öğretmenleri örnek almalıdır.
19. Ödül ve cezayı dikkatli ve adaletli kullanmalıdır.
20. Ulaşılmaz ve erişilmez bir insan olmamalıdır.
21. Öğrenci problemleriyle yakından ilgilenmelidir.
Unutulmamalıdır ki, öğretmenlik bir ayrıcalıktır.
Faydalanılan Kaynaklar
Ağca, Hüseyin, Ailede Eğitim, TDV, Ankara, 1993
Akseki, A.Hamdi, isiam Dini, Ayyildiz Matbaası, Ankara, 1993
Akyüz, Yahya, Türkiye'de Öğretmenlerin, Toplumsal Değişmedeki Etkileri, Ankara,
1978
Alıcıgüzel, izzettin, ilk ve Ortadereceli Okullarda Öğretim, inkılâp ve Aka
Kitabevi, istanbul, 1990
Alkan, Cevat, Eğitim Teknolojisi, Aşama Matbaası, Ankara, 1981
Apuhan, Recep, Başarı Yolunda 40 Altın Kural, Timaş, istanbul, 1997
Arı, Ramazan ve Diğerleri, Gelişme ve Öğrertme Psikolojisi, Mikro, Konya, 1997
Aytuna, H. Ahmet, Ortadereceli Okullarda Öğretmenlik ve Problemleri, istanbul,
1994
Baloğlu, Nuri, Etkili Sınıf Yönetimi, Ank. 2001.
Banguoğlu, Tahsin, Dil Bahisleri, Kubbealtı Yay., istanbul, 1997
Barutçugil, ismet, Eğitimcinin Eğitimi, Kariyer Yay., ist. 2002.
Başaran, i. Ethem, Eğitim Psikolojisi, Ankara, 1998
Başaran, i. Ethem, Eğitim Yönetimi, Ankara, 1994
Başaran, i. Ethem, Türkiye Eğitim Sistemi, Ankara, 1994
Başaran, i. Ethem, Temel Eğitim ve Yönetimi, Ankara, 1982
Bayraklı, Bayraktar, islam'da Eğitim, M.Ü.İ.F.Yay., İstanbul, 1989
Bilen, Mürüvvet, Plandan Uygulamaya Öğretim, Ankara, 1996
Bilen, Mürüvvet, Başarılı Öğretim için Teknikler, Ankara, 1982
270
SON GELİŞMELERLE
Bilgen, Nihat, Çağdaş ve Demokratik Eğitim, MEB.Ankara, 1994 Bilgiç, Emin, Milli
Kültür Davamız, Boğaziçi, istanbul, 1986
Bilgiseven, A.Kurtkan, Milli Eğitim Stratejimiz Nasıl Olmalıdır?, T.D.Arşt.
Vakfı Yay., istanbul, 1986 Bloom, B., insanın Nitelikleri ve Okulda Öğrenme,
Çev. D.A.Özçelik, MEB. Ankara,
1979
Bolay, S. Hayri, Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu, Nesil, İstanbul, 1996
Burvvash, Peter, Liderliğin Anahtarı, Çev., H.Aydın, Timaş, istanbul,1997
Büyükkaragöz, Savaş, Genel Öğretim Metotları, Öz Eğitim, istanbul, 1996 Canan,
ibrahim, Çocuk Terbiyesi, Gihan Yay., istanbul, 1988 Carnegie, Dale, Dost
Kazanma, Timaş, 1997 :
Carnegie, Dale, Söz Söyleme ve iş Başarma Sanatı, Timaş, İstanbul, 1997 Carrel,
Alexis, insan Denen Meçhul, Timaş, Çev.,R.Özedek, istanbul, 1997 Cordon, Thomas,
Etkili Öğretmenlik Eğitimi, Çev., E.Aksay, Sistem Yay., istanbul, 1996 Çağlayan,
Ahmet, Aspirin Öğütler, Bilge Yay., Ankara, 1990. Çelik, Vedat, Öğretmenlik
Mesleğinin Toplumdaki Yeri, Fırat, Ün.Sos.Bil.Der. C:3,
Say.1, Elazığ, 1989
Eren, Bilal, Güzel Sözler Antolojisi, Cihan Yay., istanbul, 1983 Eren, Sadi,
Güzel .konuşmanın Sırlan, Nesil, istanbul, 1997
Ergin, Muharrem, Türkiye'nin Bugünkü Meseleleri, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1981
Ergin,Osman, Türk Maarif Tarihi, Eser Matbaası, istanbul, 1977 Ergün, Mustafa,
Eğitim Felsefesi, Ocak Yay., Ankara, 1996 Ergün, Mustafa, Eğitim Sosyolojisine
Giriş, Ocak Yay., Ankara, 1994 Erkal, Mustafa, iktisadi Kalkınmanın Kültür
Temelleri, Yenilik Basımevi, istanbul, 1991 Ertuğrul, Halit, Türk Eğitim Sistemi
ve Problemleri, Ankara, 1993 Ertuğrul, Halit, Azınlık ve Yabancı Okulları ve
Türk Toplumuna Etkisi, Nesil, 1997 Ertuğrul, Halit. Öğretmenin Başarı Kılavuzu,
Nesil, ist. 2000. Ertürk, Selehattin, Eğitimde Program Geliştirme, Ankara, 1984
Fidan, N.Erdem, M. Eğitime Giriş, Alkım, Ankara, 1997
Fidan, Nurettin, Okulda Öğrenme ve Öğretme, Kadıoğlu Matbaası, Ankara, 1986
Gündüzalp, Zübeyr, Altın Prensipler, Yeni Asya Yay., istanbul, 1990 Güngör,
Erol, Türk Kültürü ve Milliyetçiliği, Ötüken Yay., istanbul, 1975 Hızal, Alişan,
Eğitim Ortamının Düzenlenmesi Gereği, Anadolu Ü.Yay., Eskişehir, 1991 Hızal,
Alişan, Eğitim Teknolojisinden Yararlanmak, Eğitim Teknolojisi mi? Ankara Ün.
E.B.F.Der. C.1 6, Say. 1, Ankara, 1983
ÖĞRETMENLİKTE YENİ TEKNİKLER
271
Kabaklı, Ahmet, Manevi Sömürgecilik ve Kültür Emperyalizmi, Toker Yay.,
istanbul, 1973
Kafesoğul, ibrahim, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, istanbul, 1970
Karlı, Vedat, Günlük, Ankara, 1996
Kasapoğlu, Abdurrahman, Kur'an'da insan Psikolojisi, Yayılın Kurt, istanbul,
1997
Kavaklı, A. Erkan, Öğretmeni Başarıya Götüren Yol, Nesil Yay., ist. 2002.
Kaya, Y.Kemal, insan Yetiştirme Düzenimiz, Nüve Matbaası, Ankara, 19977
Kırkıncı, Mehmed, Nasıl Bir Maarif, Timaş, 1997
Kim, H.Sung, Motive, Timaş, istanbul, 1998
Koçer, H.Ali, Türkiye'de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi, Ankara, 1974
Kodaman, Bayram, Abdülhamit Dönemi Eğitimi, T.T.K. Yay., Ankara, 1991
Kongar, Emre, Kültür Üzerine, Çağdaş Yay., Ankara, 1981
Kozlu, Cem, Türkiye Mucizesi için, Vizyon Arayışları ve Asya Modelleri, Türkiye
iş Bankası, Ankara, 1994
Küçükahmet, Leyla, Öğretim ilke ve Yöntemleri, A.Ü.E.B.F. Yay., Ankara, 1985
Maviş, Adil, Telkin ve Hipnozla Öğrenme Teknikleri, Hayat, İst. 2001.
Meriç, Cemil, Ümrandan Uygarlığa, Ötüken Yay., istanbul, 1979
Nierenberg, Gerard, Uzman Sizsiniz, Çev. M.Rüzgar, Timaş, istanbul, 1997
Nişancı, Abdullah, Milli Eğitim Meselelerimiz, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1981
Nursi, B.Said, Lem'alar, Sözler Yay., istanbul, 1976
Nursi, B.Said, Sözler, Sözler Yay., istanbul, 1977
Nursi, B.Said, Muhakemat, Envar Neşriyat, istanbul, 1990
Özakpınar, Yılmaz, Öğretmen Yetiştirmede Yüksek Öğretim Kurumlarının Dünü-Bugü-
nü-Geleceği, Sempozyum, Gazi Ün.(6-11), Ankara, 1987
Özçelik, ismail, Tarih Öğretiminde Yöntem ve Teknikler, Özkan Matbaası, Ankara,
1996 Özden, Yüksel, Öğrenme ve Öğretme, Pegem, Ankara, 1997 Özdemir, S. Yalın,
H. i., Her Yönüyle Öğretmenlik Mesleği, Nobel, Ankara, 1998 Özdemir, Servet,
Eğitimde Örgütsel Yenileşme, Pegem, Ankara, 1998 Özkan, Zülfikar, Mutluluk ve
Başarı Yolları, Hayat, ist. 1998. Özyazıcı, Arpaslan, Hücreden insana, Yeni Asya
Yay., istanbul, 1979 Sait Halim Paşa, Buhranlarımız, Hz. E.Düedağ, istanbul,
1976 Sands, Margaretve Diğerleri, Okullarda Uygulama Çalışmaları, Ankara, 1997
Sekman, Mü'min, Yol Aç, Timaş, istanbul, 1977 Sert, Yılmaz, Osmanlı'da Eğitim
Kurumları, Ankara, 1995 Sevinçgül, Ömer, Güzel Konuşma ve Yazma Sanatı, Zafer
Yay., istanbul, 1989 Sezgin, Osman, Üçüncü Neslin Eğitimi, T.D.V.Yay., Ankara,
1991
272
SON GELİŞMELERLE
Songar, Ayhan, Sibernetik, Yeni Asya Yay., istanbul, 1978
Songar, Ayhan, Beynimiz ve Sinirlerimiz, Yeni Asya Yay., istanbul, 1979
Sönmez, Veysel, Öğretmenin El Kitabı, Ankara, 1993
Sönmez, Veysel, Sevgi Eğitimi, Adım Yay., Ankara, 1990.
Şener, Sami, Sosyoloji, Deha Yay., Sakarya, 1994
Şimşek, Ümit, Big Bang, Yeni Asya Yay., İstanbul, 1980
Taşdemir, Mehmet, Eğitimde Planlama ve Değerlendirme, Ocak Yay., Ank. 2000.
Tezcan, Mahmut, Eğitim Sosyolojisi, Feryat Matbaası, Ankara, 1996
Timurtaş, F. Kardi, Türkçemiz ve Uydurmacılık, Boğaziçi, istanbul, 1977
Turan, Osman, Tarihi Akış içinde Din ve Medeniyet, Nakışlar Yay., İstanbul, 1980
Turgut, M.Fuat, Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme, Saydam Matbaacılık, Ankara, 993
Turhan, Mümtaz, Garplılaşmanın Neresindeyiz? Yağmur Yay. İstanbul, 1972
Türkdoğan, Orhan, Değişme, Kültür ve Sosyal Çözülme, T.D.A. Vakfı Yay.,
istanbul,
1988 VVoolfolk, A.E, Educational Psychology, For Teacher. U.S.A. Prentice Holl
İne. Cliffs,
Nevvjersey, 1980
Ülgen, H.Zİya, Terbiye, Yeni Yol Dergisi, Sayı, 6, Syf.5, istanbul, 1964 Varış,
Fatma, Eğitimde Program Geliştirme, Ank. Ün. Eğt.Fak.Yay., Ankara, 1976 Varış,
Fatma, Eğitim Bilimine Giriş, Ank. Ün. Eğt.Fak.Yay,, Ankara, 1988 Yılmaz,
Mustafa, Öğretmenlik Mesleği ve Meseleleri, T.M.K.Vak,Yay., istanbul, 1972
Yeğin, Münip, Atomdan Hücreye, Yeni Asya Yay., istanbul, 1980 Yardım, Ali,
Eğitim ve Öğretim Tarihi, Damla Yay., istanbul, 1976 Yılmaz, Hasan, Öğretmenim
Lütfen Bu Kitabı Okur musunuz?, Çizgi Yay., Konya, 2002.
Arka kapak yazısı:
25 yılı aşkın meslek hayatında birçok öğretmen yetiştiren yazarımız Halit
Ertuğrul öğrencilerinden eğitim problemleri ve uygulamalardaki tıkanıklıkları
konu alan birçok mektup almaktadır. Bu mektuplar ülkemizdeki eğitim panoramasını
gösteren birer belge niteliğindedir. "Son Gelişmelerle Öğretmenlikte Yeni
Teknikler" ismiyle kaleme alınan bu kitap öğretmenlerin yazarımız Halit
Ertuğrul'la paylaştıkları eğitim problemleri ve bunların çözüm önerilerinden
oluşmaktadır. Her öğretmenin bu çalışmadan istifade edebileceğini ve birçok
problemlerin cevabını bu kitapta bulabileceğini umuyoruz.