Güneşi Arayan Adam
TlMAŞ YAYINLARI
Bu Kitabın Serüveni :
Güneşi Arayan Mam adlı bu kitap,
Osman Okçu'nun editörlüğünde
Tim Tanıtım tarafından baskıya hazırlandı.
Kitabın kapak tasanmı Kenan Özom'a ait.
baskı ve cilt takibi Ekrem Çalış tarafından yapldı
Kitabın kapak ve iç baskısı AyyMtz Ofsef te,
cilt işlemleri ise Sistem Mücellithaneslnde gerçekleştirildi.
Güneşi Arayan Adam adlı bu kitap,
3. Baskı olarak 1997 Şubat ayında yayımlandı.
Kitabın Uluslararası Seri Numarası (ISBN): 975-362-254-6
Türkocağı Cad No; 17 istanbul Tabib Odası Ishanı Kati
34440 Cagaloglu/ istanbul
Tel: (0.212) 513 8415 -16 Fax:(0.212) 512 40 00
Hekimoğlu İSMAİL
iÇiNDEKiLER
1932 yılında Erzincan'da doğdu. Asıl adı, Ömer
Okçu'dur. Dedesinin ismi olan Hekimoğlu İsmail
imzasıyla yazılarını yazdı, böyle tanındı.
Babası, İstaklâl Savaşı sırasında Kazım Karabekir
Paşa'nın emrinde 4 yıl askerlik yaptıktan sonra,
memleketine döndüğünde İstiklal Madaiyası'nı satıp,
viran olan evini yaptırdı.
Savaşlar içinde büyüyen Hekimoğlu İsmail'in an-
nesi ve babası ümmi idi. Dolayısıyla yazarımız kitap
bulunmayan evde doğdu, büyüdü.
Lise tahsilinden sonra Amerika'da elektronik
üzerine ihtisas yaptı. 1967'de meşhur Minyeli Ab-
dullah romanını yazdı. O günden bu yana pek çok
dergi ve gazetede yazılar yazan Hekimoğlu'nun,
20'den fazla eseri vardır. Yurt içi, yurt dışı konferansları da yüzlercedir.
' Halen Zaman Gazetesinde makaleleri yayınlanan Hekimoğlu İsmail'e, Har-
ran Üniversitesi tarafından Edebiyat Doktoru unvanı verilmiştir.
1950'li yıllardan bu yana Türk Ceza Kanunu'nun 163. maddesi gereğince
hakkında onbir defa soruşturma açılmıştır. İmam-Hatip mezunlarının Harp Oku-
lu'na alınmasıyla ilgili yazısı sebebiyle de 1 yıl hapse mahkum olmuştu.
Hekimoğlu 1953'den beri sigara parasını kitaba verip, bir ömür boyu talebe
gibi çalışmıştır.
Eser/er/:
• Sevdalı Şiirler 2 (Derleme)
« 100 Soruda Bediüzzaman
• Sonsuza Yürüyüş
m Mülüman ve Para
• İlimler ve Yorumlar
« Derdimi Seviyorum (4 Cilt)
• Ölüm Yokluk Mudur?
m Neye Nasıl İnanırım?
• Güneşi Arayan Adam
Minyeli Abdullah (Roman)
Maznun (Roman)
Menan Cinleri (Hikâyeler)
Bir Millet Uyanıyor
Düşünceler
Yokuş
Yapraklar
Mum
İnsan Bu
Sevdalı Şiirler 1 (Derleme)
BiRiNCi KISIM: İlim ve İslâmiyet
Yaratılış g
Bing bang olayı 14
Kainat insana göre tanzim edilmiş 17
Zaman 21
Dünyaya Gelmemizdeki Gaye 22
Kâinat ve islâm 24
insan ve islâmiyet 27
islâmiyet Âleme Rahmet 30
İKİNCİ KISIM: Kâinat Kitabından
Biyoloji 36
Âlâk Sûresi- ,- 42
Anne.* /. -46
Dilcik-.- 50
Çocuk ve Baba 51
Akvaryum 53
KUlar !."."!.'.'.";."!!.' 56
Yüzümüz 58
Hücre 60
Oksijen ve hayat 66
Sindirim 70
iskelet ; 75
Harikalar âleminden 73
Nitrik asit (NH03) 80
Yardımlaşma g]
Kökler 33
Yapraklar g5
An 89
Akvaryum 93
Gölek '.'..'.'.'.'. 94
96
Yine Şeriat
Şeriat-ı meşhure....
iman
ibadetler
Oruç
Namaz ve camiler ..
Cemaatler
Yine namaz
Hac
Zekât
203
203
204
207
208
210
213
215
216
Kelime-i Şehadet 218
220
223
228
232
234
235
240
243
246
253
254
258
261
266
268
ÜÇÜNCÜ KISIM: Manevi Dünyamız •
Psikoloji
idrak
Denge
Muhabbet
Deli
Akıl Hastalığı
Tefekkür
insan
Hafıza
Felsefe
DÖRDÜNCÜ KISIM: Çağdaşlık ve Biz
Medeniyetin temelleri
Coğrafya
Yağmur
Kar
Dolu
Rüzgar
Yanardağlar
Kaplıcalar
Depremler
BEŞiNCi KISIM: Okullar ve Ötesi
Sosyoloji
Atatürkçülük
Lozan ve sonrası
Konserve kutuları
Teypler
* Robotlar
inek
Tarih
Matematik Felsefesi
ALTINCI KISIM: islâmiyet ve ilim
Camiler ve Okullar
Şeriat
islâm devleti
109
111
113
116
119
121
125
129
131
132
135
137
147
150
155
157
160
163
164
166
171
174
179
180
182
183
186
190
196
199
202
Muamelat
Ekonomi
Ukubata gelince
Şeriat-ı fıtri
Psikoloji
Sosyoloji
Anatomi
Ekonomi
Uyan
Doğu Anadolu
Durma vur
Şeriat-ı kevni ......
Adetullah
Özetlersek
YEDiNCi KISIM: Cansız Cisim Vardır, Hayatsız Cisim Yoktur
270
272
Haşir
Bitkilerin topraktan yaratılması
Hayvanlar da topraktan yaratıldı 287
288
289
292
295
297
300
insanlar da topraktan yaratılmaktadır °°°
Ahiret inancı
Ölüler dirilirken
Amel defteri
Kıyamet
Ateş ve insan
"Yeme, içme, uyuma, çalışma ve konuşma gibi
hallerin tekrarı nasıl zaruri ise,
bazı cümlelerin tekrarı da
öyle zaruri ve faydalıdır"
.NCİ KISIM
Him ve İslâmiyet
Yaratılış
Yaratıklar
Yaratan'a delildir.
Yaratıklar
Yaratan'ı gösterir. , , ,,,
Sanat
Sanatkâra aynadır.
Erişilmez sanat eseri insan,
mühendisini, mimarını bilmelidir.
insan
yaratık olduğunu bilirse
Yaratan'mı da bilir.
Sanatkâr,
Allah'ın Sani sıfatını;
bilginler
Allah'ın ilim sıfatını daha iyi anlar.
Allah 'in sıfatlarını anlamıyanlar
yaratılanı anlayamaz,
yaratanı anlamayan
yaratılanı anlayamaz.
iman sahiline çıkmadan,
ilim okyanusunda boğulur. "
Allah,
ibda sıfatıyla bir şeyi
yoktan var eder.
Yoktan var ediş: O şeyin
gayb âleminden, şehâdet alemine çıkmasıdır.
Yani duyu organlarımızın
alanına girmesidir. , 1
Allah,
Yoktan var ettiği şeyden
tekrar tekrar yeni şeyler yaratır.
Yarattıklarını rızıklandırır.
Her şeyin rızkı, kendine göredir:
Güneşin rızkı ateş,
çocuğun rızkı süt...
Her şeye bir şekil, biçim verir,
her şeyi bir nizam
ve intizam içinde tutar.
Allah'ın sıfatları
ezeli ve ebedidir.
Her şey »
bu sıfatların tecellisidir.
Bu sebeple
bu âlemden evvel de, sonra da
bir çok âlemler yaratılmış olabilir.
Fakat biz,
duyu organlarımızın yeteneği kadar
bilgi ediniriz.
Keşiflerimiz de yeterli değil.
Teleskoplar
fezanın derinliklerini keşfedemedi....
Mikroskoplar
mikropların iç organlarını göremedi.
Elektriğin, mıknatısın
mahiyeti bilinmiyor...
Metafizik gibi
her ilmin bir "meta" yönü vardır:
Psikoloji
ruhun yaptığı işleri anlatır
ruhu bilmez.
Biyoloji
canlıları anlatır
hayatı anlatamaz.
Fizik enerjiyi,
kimya elektronların mahiyetini bilemez.
Bilmediklerimizi yok sanmak,
bilimleri de bitirir. «
Duyu organlarımızın
algılaması sınırlı olunca,
10
11
başka âlemlerin varlığından
habersiz kaldık.
Bize göre bilinmeyen : ;-,
"gayb âlemleri" vardır •>
Sanki yaratıklar
bir başka âlemden gelip, •
bir başka âleme geçiyor...
Yoktan var olma değil,
sebepler zinciri akış halinde:
Dünyada ilk defa
ister tavuk, ister yumurta yaratılmış olsun
Tavukta yumurta
yumurtada tavuk gizli.
En küçük yaratıktan,
en büyüğüne doğru bir akışla
daire tamamlanıyor,
ruh, ölümsüzlüğünü koruyor.
Varlıkların batıp çıkması ,
Esma-ül hüsnanın
ebediyetine ve ezeliyetine delildir. , ,
Biz
yaşadığımız âlemi,
bilgimiz kadar biliyoruz. , ,<
Geçmiş ve gelecek alemleri iqkap çtmçk,
zaman nehri üzerindeki ,, • ı ,
akışı görmemektir.
Allah'ı sıfatlarıyla öğrenen; , ,
yaratıkları,
o sıfatların tecellisi bilen,
bilmediği âlemlerin,
12
bilmediği varlıkların, . '< <
varlığına da inanır: , - . .,
Ahiret ve ruh gibi...
Bu inanç
bilimsel çalışmalara mani değil,
tam tersine
böylesine bir çalışmayı
ibadet haline getirir.
Ne keşifler, ne de icatlar tamamlandı,1
bilimler, her soruya cevap bulamadı,
kitaplar tenkide,
laboratuvarlar araştırmaya açık.
Materyalistlerin elinde
bilim bugünkü noktaya geldi,
bakalım mü 'minler
bundan sonra ne yapacak?
Yaratılış! i ....
Astronomiye göre:
Evvela
feza boşluğu yaratılmış...
Boşluk YOKLUK değildir.
Boş tencere de hacim tutar.
Hacmi olan herşey varlıktır.
Mutlak varlık olan Allah'tır. |?
Allah'ın sıfatları sl
herşeyi kuşattığından
mutlak yokluk yoktur. -
Yokluk olmadığı için
hiçbir şey yok edilemez
yok 'tan da birşey var olmaz.
13
Dünyada sebepler zinciri
•.„• birbirini takip ederken,
âlemlerinde
birbirini takip etmesi gerekir.
Madem ki
madde enerjinin pekiştirilmiş şeklidir,
enerji de Allah'ın hayat sıfatının
bir tecellisi...
Öyle ise:
varlıkların bütününü Allah yaratmıştır.
Zaten,
Yaratandan ve yaratıktan başka
birşey yok.
Sıfır da yokluk değil
bir değerdir.
Feza boşluğu
kainata bir kap! , ,
Feza boşluğu sonsuz değil
Ezeli ve ebedi olan 'i
Esma-ülhüsna üzerinde kurulan
Sınırlı bir âlemdir...
Big bang olayı
Evrenin genişlediği kabul edilerek;
"Şu kadar senede
Evren şu kadar genişlemişse,
On beş milyar sene evvel
14
Bu alem, atom kadardı...
Çok küçük olan bu şey,
Genişliye genişliye evren olmuş..." deniyor.
işte big bang böyle,
ismi gibi kendisi de
Yabancılara ait bir nazariye...
O "küçük şey "i yaratan kim?
O "küçük şey" nerde duruyordu?
O "Küçük şey "i genişleten kim?
Feza, yıldızlar, gezegenler,
Dağlar, dereler nasıl teşekkül etti?
Allah,
Sonsuz ilminden bize bir parça verdiğinden
Pek çok soru
Cevapsız kalacaktır amma:
O "küçük şey" kendiliğinden olmadı,
O "küçük şey" kainatı yaratmadı.
Tarih yazıyla başladığına göre
yazı, on beş milyar sene evveline gidemez.
Öyle ise big bang olayı
bir nazariyedir.
Her ne kadar deneyler
astronomi alimlerini
böyle bir sonuca götürse de
deneyler, tabiata sorulan sorulardır.
Her araştırmacı
sorduğu soruya göre cevap alır.
Bu sebeple
astronomi, arkeoloji, jeoloji kitapları
15
devamlı değişikliğe uğrar,
ansiklopediler ise,
her zaman eksiktir.
Bir kısım sorular cevapsız kalırken,
pek çok soruya
cevap bulmak mümkündür. '
Allah 'a inanmayan materyalist,
maddeye, tabiata inanarak
bilimsel çalışmalarım sürdürürken,
Allah'a inanan bir mü'min de
bilimsel çalışmaların zirvesine varabilir.
Aralarındaki fark
psikolojik ve sosyolojik yönde kendini gösterir.
Her bilgin
bildiğini de, bilmediğini de
bilmelidir. <«
"ilim çoğaldıkça gurur eksilir,
Alim olan, kendini bilmez bilir."
Jlmî çalışmaların
milleti, dini, devleti olamaz;
ilim ve teknik,
insanlığın malıdır.
tnsan için en büyük şeref de
ilimde ve fende çalışmaktır.
16
Kainat
İnsana göre tanzim edilmiş
Atomlardan moleküller
moleküllerden yıldızlar, gezegenler yaratılırken
Dünya öyle bir yere yerleştirilmiş ki.
gelecek insan
yanmasın da donmasın da.
Dünya güneşe yakın olsaydı
insan yanardı,
uzak olsaydı donardık.
Feza âlemi yaratılırken ,:
dünya insana göre düzenlenmiş...
insan nerede?
Bir başka âlemde. • ' '->
Arkeolojiye göre
dünya yaratıldığında
ateş parçasıymış...
Ateş parçası olan dünyada
Allah atmosferi yaratmış
çünkü gelecek insanın akciğerleri var.
Su yaratılmış,
toprak yaratılmış...
Çünkü dünyaya gelecek iıısan
yiyecek, içecek!
İnsan nerede?
Bir başka âlemde!
17
Güneş yaratılmış,
gelecek insanın gözlen var diye.
Işık olmasa göz işe yaramaz. ,vs
Ses yaratılmış ,
gelecek insanın kulakları var.
Koku yaratılmış,
gelecek insanın burnu var.
Lezzetler, tadlar yaratılmış,
gelecek insanın dili var.
Dünya insana göre düzenlenmiş
!..' Niçin?
Çünkü:
yaratıklar içinde
sadece insana
din gönderilmiş. < ; >ı"
insan
DiN için yaratılmış...
Kainat '
Müslüman'a mesken olmuş... , /,
Mü 'min oldukça
1 Kainat da duracak,
kıyamet
kafirlerin başında kopacak.
Kainatın yaratılmasındaki gaye Müslümandjr,, ,
Müslüman kalmayınca
kainat da yaratılış gayesini yitirecek...
Allah,
melekleri yaratmış, günah bilmez,
şeytanların sevaptan haberi yok.
Hayvanlar ise ne günahı, ne de sevabı bilifi
Cinlerin dinli ve dinsizi var
fakat fazla bilgimiz yok.
Allah,
bunların dışında bir mahluk daha yaratmış.- insan!
insana sınırsız kabiliyetler verilmiş,
istediği kadar günah, istediği kadar sevap işleyebilir.
Bunun için A
Rahman ve Rahim olan Rabbimiz Din göndermiş... -
Bir başka âlemde olan
Adem Aleyhisselam
Ve Havva Annemiz,
dünyaya geldiklerinde ' ' •<' <
herşeyi hazır bulmuş. , ••
Onların çocukları *,
bir başka âlemde ölmüş
annesinin vücudunda dirilmiş,
annesinin vücudunda ölmüş,
dünyada dirilmiş...
Allah hepimize uzun ömür versin
dünyada öleceğiz
kabir kapısından geçip
ahiret sarayına çıkıp
hayatımızın hesabını vereceğiz!
insan! , ,
Bir haya t şeklinden diğerine,
bir âlemden öbür âleme
geçe, göçe !
halden hale gire gire gidiyor.
Mutlak yokluk olmadığı için
ölen de yokluğa gitmez ki!
Bir hayattan diğerine geçer.
Bir zamanlar
Ateş parçası olan dünyada
canlıları yaratan Allah,
18
19
dünya tekr/ateş kesilse
insanları i^a yine yaratır
ve hepsine ıftom hesabını sorar.
hayatı veren O'cjl_
Elbette ki her en/n *•*»•• -^
hesabı sorulur.
insanın d^
en küçük {/ atomdur.
Mikroskoplarla Deyecek kadar
küçük olan aton/
yaratan, çahştı^an-
hangi günahı,
hangi sevabı
görmez ki?
Atomlardi/'nentler:
Madenler ffenseller yaratılmış.
Atomlardık.
topraktan/er, hayvanlar
ve insanl^ılatllmıŞ---
Herşeyin atası (*
o da atom!
i
Toprak gif1 Şeyden
her şeyi j/n Allah'tır.
Her şey toprak^f
onları tekrar
Sugibib,f!den
canlıları f™ Allah,
kudret-/ mutlatllibi(iir-
O'nun gücü he^
20
iv
'iti
Zaman
Yaratıklar,
bir başka âlemden gelip, >,-',,
bir başka âleme geçiyor. ..<,,,<
Herşey, hayatın bir şeklinden > *
diğer şekline dönüşüyor. •• '
Su kabarcıklarının
nehrin üzerinde batıp çıkması l
onların faniliğini
nehrin de devamlılığını gösterir.
1 î
Herşeyin ölüp, ölüp, dirilmesi de
yaratıkların gelip geçici olduğuna, '
Yaratanın da bekasına işarettir.
Herşey akış halinde,
bu "akış"a zaman denir.
Eşya olmasa zaman bilinmez.
Zaman, herşeyin üzerinde
akıp, gittiği bir nehirdir.
Zamanın mahiyetini bilmiyoruz amma
yaptığı işleri biliyoruz: -'•: ı
"Zamanla nasıl değişiyor insan..."
İnsanın değişmesi, ayları, yılları gösteriyor.
Saatlerin, takvimlerin gösterdiği zaman başka.
Hastaya, saatlerin yıl olması daha başka
rüyada zaman ise bambaşka...
Her gezegenin zamanı ayrıdır.
Ağaçlar, bulunduğu yerde ' ' '
belki yüz sene bekler.
Biz beş dakika beklesek
canımız sıkılır.
21
{'•".f p»,
Zaman bir yaratıktır,
bu dünyaya aittir.
Bu dünya yok iken
Zaman da yoktu. , , ,
"Allah'tan evvel ne vardı?" sorusu,
"Zaman "a göre sorulmuştur.
Halbuki zamanın ömrü dünyaya eşittir.
Dünyadan evvel zaman yoktu ki,
evvel ve âhir olsun!
Zamanı yaratan Allah'tır, . ,
Allah, yarattığı şeye tabi olmaz kj,
evveli ve ahiri olsun.
i , >
Matematikte "sonsuz" kelimesi vardır,
fakat manası bilinmez.
Amma,
matematik de, sonsuzu inkar edemez.
• \
Sonsuz, ebedi demektir.
Sonsuz içinde "sonlu zaman"
Ezeli ve Ebedi sıfatları kuşataıtt&z
Bu sebeple Allah'ın
evveli ve ahiri olmaz. ,; . ;
Bu gibi sorular ilme aykırıdır. ,, ,,, ,,
Dünyaya Gelmemizdeki Gaye
' i ',
Dünyaya gelmemizdeki gaye: ı
Allah'a iman etmektir-. İman-ı billah!
Allah'a inanan mü'min
O'nu sadece sıfatlarıyla öğrenebilir: Marifetullah!
Hıristiyanlar da Allah'a inanır, , «
sıfatlarında hata eder.
Allah'ın sıfatlarını:
Kur'an-ı Kerim
Hadis-i Şerifler
ve Kitab-ı kâinat anlatır. ,
Mesela, .
Allah, Alîm ve Sani'dir.
Alîm olmayan, sanatkar olmayan
bu kâinatı yaratabilir mi?
işte âyet ve hadisleri l
kainat, şerh ve izah eder.
Sıfatlarıyla öğrendiğimiz Allah'ı severiz: Muhabbetullah!
Allah'ı sevmenin alameti
haramları terk,
ibadetleri de
farz, vacip, sünnet
sırasıyla yapmaktır.
Huzur-u tlahi'de edepsizlik:
Haram işlemektir. "
Tövbe kapısı açık:
Hem dil ile, hem de halle
tövbe etmek gerekir.
Zira,
Allah,
haramda hayır yaratmamıştır.
Kendini bilen, Rabbini bilir. . >,,V' ,, ;, >
Çünkü organlarımızı yaratan
ve çalıştıran Allah'tır. ı
Yaratıkların her biri '
Allah'ın yazdığı . ,. ,
22
23
bir mektup,
bir kaside, ,• f
bir risaledir.
Bunu sadece insan okuyabilir.
Müzelerde insanlar da | ,
kuşlar da dolaşır.
Kuşlar sanat eserine bakmaz
yiyecek arar.
Yeryüzü bir müzedir
sanat eserlerini görmeyen
sanatkarı bilmeyen
bu dünyada kuş gibi yaşar
'';: ve gider. ''
tnsan
hangi dinden,
hangi ırktan
hangi milletten
olursa olsun,
eğer yılan gibi zehirlemekten zevk almıyorsa
Allah'a inanmak
ilmin ve aklın gereğidir.
Kâinat ve İslâmiyet
Kainatı yaratan Allah
Islâmiyeti göndermiş.
Kainatla İslâmiyet
24
ç ruhla ceset gibidir
biri giderse
diğeri kalmaz. .\
Kainat devam ettikçe
İslâmiyet de devam edecektir.
Çünkü her ikisinin de sahibi Allah'tır. <••
islâm düşmanları bir bir
hüsrana uğrar
islamiyet kıyamete kadar devam eder.
Samed olan Allah,
dinini devam ettirmek için
bizlere muhtaç değildir.
İslâmiyet'in devamı için
Allah'ın yaratıklara ihtiyacı yoktur,
bizim İslamiyet'e ihtiyacımız var.
Allah, kudret-i mutlak sahibidir.
Büyüklüklerin bütünü
Allahu ekber ibaresinin yanında
küçük kalır.
Çünkü büyükleri yaratan O'dur!
Kâinatı yaratan Allah
İslamiyet'i göndermiş...
Kâinat ne kadar mükemmelse
islâmiyet de o kadar mükemmeldir!
Kâinat nizamı,
nasılki her asrın
ihtiyacına cevap vermişse,
islâmiyet de
her asrın ihtiyacına
cevap verir.
25
islâmiyet 1400 sene evvel gönderilmiş.
Kâinat nizamı ise
milyonlarca sene evvel yaratılmış.
Milyonlarca sene evvel yaratılan
su, toprak, hava, güneş
Nasılki tazeliğini koruyorsa
islâmiyet de yeni nüzul etmiş gibidir,
ilim dini olan islamiyet
keşifler ve icatlarla gençleşiyor.
Allan 'w yarattığı her şey
mükemmeldir.
Her şeyi mükemmel yaratan Allah,
mükemmel olan islamiyet'i göndermiş.
Müslüman da
yaptığı şeyi mükemmel yaparsa,
Adetullah 'a ittiba etmiş olur,
bu da bir ibadettir.
Zaten
islam'a uyan Müslüman da
mükemmeldir.
, „.(
Rabbim, Samed Sensin, ,
herşey sana muhtaç
Sen hiç bir şeye
muhtaç değilsin!
Sani Sensin, ;
en büyük sanatkar Sen!
Sanatkarlar, sanatına hayran kalıp
Sana iman etmelidir.
İnsan ve İslâmiyet
insanı yaratan Allah
islâmiyet'i göndermiş...
insanın yapısı ne kadar mükemmelse
islamiyet de o kadar mükemmeldir.
islâm'a uyan da
mükemmel olur.
Tarihte bunun misali çoktur.
islâmiyet'e göre:
Yeryüzü bir mektep, r
Kur 'an-ı Kerim temel kitap, ı
Peygamberimiz baş muallim,
tslâm âlimleri öğretim üyesi... *' >, <
Müslümanlar da beşikten mezara kadar talebe!
Kainat ise laboratuvardm
11. V.
islâmiyet, > ,
böylesine bir ilim dinidir ,
Müslüman ise ;, ,,,
ömür boyu talebe... , ,'. ,, ,
insanlık tarihi peygamberle başlamış
iyiliklerin, güzelliklerin,
ölçülerin, ahengin
ve faziletlerin bütünü
peygamberlerde toplanmış.
insanlar, peygamberlerle
insanlığını anlamış. !
Bozulmalar daha sonradır.
Haramlar zehirli bal olduğundan
evvela tat vermiş,
26
27
lezzet vermiş...
Sonra insanları maddeten
ve manen zehirlemiş.
Her kötü alışkanlık '' '
bir pranga olup, , '
sahibini köle etmiş.
Yıllar y ılı
Özgürlük şarkısı söyleyenler,
devletten, milletten özgürlük isteyenler
kötü alışkanlıkların esiri olmuş.
Allah'ın yarattığı herşey
iyidir, güzeldir.
Allah'ın yarattıklarında
çirkinlik ve kötülük yoktur.
Kötülüğü insanın yaptığı işlerde aramalı
Alkol kötü değildir
hatta tıpta,
laboratuvarda faydalıdır.
; insan, alkolle bütünleşirse,
kötü olur.
Zehir şişede durursa zarar vermez.
İlaçlarda az miktarda zehir vardır.
Çok alınırsa öldürür,
ölçülü alınırsa şifadır.
Şeytana değil de > ; .;
, islâm'a uy sak,
Şeytan da zararlı olamaz. ,
Müslüman ,
İçki içene değil
içkiye düşman!
28
Kumarbaza değil
kumara düşman.
Çünkü yolunu sapıtanlar
her zaman tövbe edebilir,
her zaman sırat-ı müstakime dönebilir.
Camiyle meyhane aynı yol üstünde,
dün meyhaneye giden,
yarın camiye gidebilir.
Zira yıkılması gereken
çok meyhane vardır. ı
Her zaman sarhoş yıkılır •
meyhane ayakta kalır.
Kötü alışkanlıkların
zararını gören
pek çok ecnebi bile •,;
içkiden, kumardan, fuhuştan ,. ,,
hatta cehaletten, tembellikten
vazgeçip,
üstün olmanın ,
çaresini aramış. >.,';;;
Medeniyet ne kadar >
ilerlerse ilerlesin
canlı bir organizma yapamaz: •
Cansız cisimlere hayat veren . <_
herşeyi öldürüp, öldürüp dirilten ,
mutlak adil olan Allah,
elbette herkesten .
hayatın hesabını soracaktır.
29
İslâmiyet Âleme Rahmet
Allah ,
kainatı insan için,
insanı da
islâmiyet için yaratmış...
Allah,
sadece insana din göndermiş.
islamiyet'le
pek çok insan
dünyasını cennet etmiş,
yine de edecek...
Nasılki binlerce sene evvel
insanın ciğeri, böbreği, beyni mükemmeldiyse
bugün de öyledir.
Nasılki,
insan ve insanın organları
her asrın ihtiyacına cevap vermişse
1400 sene evvel gönderilen islamiyet de
her asrın ihtiyacına cevap vermiş
ve verecek...
insanı yaratan Allah,
islamiyet'i gönderdiği için
islamiyet, insanın tarifnamesidir. '
Zaten \ '
insanın insana üstünlüğü yoktur. |
insanların üstünlüğü
üstün pernsiplere bağlıdır
Onların bütünü de islamiyet'tedir.
30
Müslüman olmadığı halde
içkiden, kumardan, fuhuştan kaçan çok.
Müslüman olmadığı halde
bilgili, çalışkan, temiz olan çok. , ı ,
Dikkat edilirse
bir kısım ecnebiler
islam prensipleriyle üstün olurken
bir kısım Müslümanlar da
gavur âdetleriyle batıyor.
ilim, teknik, beceri ve başarı
' islam âdetiyken, ecnebiye gitmiş... '
Kahveler, meyhaneler, barlar,
tembellik, cehalet
gavur âdetiyken bize gelmiş.
Bu terslik , s
ortadan kaldırıldığı gün
Müslümanlar da kalkınacaklar» „ , .
Dünyanın neresinde
büyük adam,
mesut aile,
büyük şirket
ve büyük devlet varsa
hepsi islâm prensipleriyle
büyük olmuştur.
Böylece:
islam'da aradığımızı bazan Moskova'da .
Moskova'da bulunması gerekeni de
bazan Mekke'de bulabiliriz.
31
Bu terslikler
insanları perişan etmiştir.
Ecnebiler, tslami prensipleri
denemelerle
yahut tslamî kültürle bulmuş
ve kalkınmış.
1950'li yıllarda
Amerika 'da elektronik üzerine
ihtisas yaparken, öğretmen
dersin yarısında espiri yapardı.
Bize de espiri yapmamızı
söylerdi.
Bir gün el kaldırdım
"Söyle" dedi.
- Mister Wonderberg
niçin içki içmiyorsun, dedim.
Espiri olduğu için
o da elini salladı:
- Dedem içmiş de ne oldu?
O zaman
Sınıfı dolduran Türk öğrencilere döndüm:
- Arkadaşlar,
şu adama "Gavur" diyoruz.
Fakat içki içmiyor, kumar oynamıyor,
bara gitmiyor...
Tek kadınla mesut yaşıyor
işte medeniyet budur!
Bizi aldattılar:
içkiyi, kuman, fuhşu
"medeniyet" diye yutturdular.
32
Halbuki medeniyet:
ilimde teknikte ilerlemek,
bir yüce ahlaka sahip olmaktır.
Bu ve buna benzer misallerin sayısını artırdım.
Ramazan ve Kurban bayram namazlarını
hep beraber kıldık.
Pek çoğu içkiyi, kuman, fuhuşu bıraktı...
Yani Türkiye'den Amerika'ya
içkili mişkili gittiler,
ordan buraya
namazlı, niyazlı döndüler.
"Neden içkiyi bırakıp,
namaza başladınız?" diye
Türk Ceza Kanunu'nun t
1 63'üncü maddesiyle :
hakkımızda soruşturma açıldı*
Japonların
ilmi, tekniği ve becerikliliği
islâm 'a uygun değil mi?
Moskova Üniversitesi'nde Rus profesör:
- Çocuklar
büyük adam olmak,
başarılı olmak istiyorsanız,
içkiden, kumardan, fuhuştan uzak kalın
derken,
Aynı profesör
Orta Asya Cumhüriyeüeri'nde
33
- Yeyin, için, eğlenin...
Nasıl olsa
dünyaya bir daha gelmeyeceğiz
diye, onları
içkiye, uyuşturucuya, fuhşa
sevk ediyordu.
Bu sebeple 1993'de
Taşkent'ten Ruslar çekilince,
Özbekler uçak fabrikasını
çalıştıramadı
Amma bol bol içki içip,
çalıp, oynuyorlardı.
", ': T^ T^ T^ , '
Almanlar
Almanya'deki Müslümanlar'ın
ilimde, teknikte ilermesini
yüce bir ahlaka sahip olmalarım
istiyor...
Islâmiyet'de müslümanların
ilimde, teknikte ilermesini
islâm ahlakıyla
ahlaklanmasmı istiyor.
Avrupa'daki Müslümanlar '"
ayak takımıyla değil de,
entelektüellerle seviye tuttursa
islâmiyet'i üst düzeyde
temsil ederler. •"•'
Temsil edemeyen zaten
tebliğ de edemez! •
•Â
Kahveler, meyhaneler, barlar...
Tembellik, cehalet, beceriksizlik...
Bunlar bizim malımız değil.
Ecnebiler
islâm prensipleriyle kalkınırken
Müslümanlar
gavur prensipleriyle batıyor,
buna da "Çağdaşlık" deniyor.
34
35
İKİNCİ KISIM
Kâinat Kitabından
Biyoloji
Her bilimin konusu: Yaratıklardır.
Yaratıkları bilip,
yaratanı bilmemek,
Bu nasıl bilim?
Biyolojiye göre-.
insanla hayvanın yapısı ayni:
Yer, içer, ürer ve irkilir.
Lakin
tnsana sınırsız kabiliyetler verilmiş,
isterse sınırsız kötülükler,
isterse sınırsız iyilikler yapabilir.
Müslüman
sınırsız kötülüklerden vaz geçip,
sınırsız iyilikler işlemelidir.
36
Sadece insana din gönderilmiş:
insan günahı, sevabı bilebilir...
Bununla beraber,
dinden uzaklaşan insan
hayvan seviyesinde de kalamaz.
Mahkûmların çoğu
kuş olmaya imrenir.
Hiçbir hayvan
intihar etmemiştir.
Dış etkiler, organları uyarır;
çünkü bunlar duyu organlarıdır.
Işık olunca göz görür,
ses olursa kulak işitir.
Kine veya inada
sebebiyet veren bir olay vardır.
Acıktığımız zaman yemek, '
susadığımızda su içmek zorundayız.
Böylece iç dünyamızla
dış dünyamız bütünleşir,
insan maddi ve manevi alemi
bir bütün olarak yaşar.
islamiyet,
bu iki âlemi düzenlemek için
gönderilmiş bir dindir.
Duyu organları olmasaydı
bize göre hiçbir şey yoktu...
Yaratıklar olmasaydı
duyu organları da işe yaramazdı.
Kör için renkler
sağır için ses yok,
göz de ahireti görmeye yetmez!
37
Renk körü şoför olsa '••'••'
yeşili kırmızı, ' '
kırmızıyı da yeşil görebilir...
fici gözümüz olmasaydı
mesafeleri ölçemezdik...
iki kulağımız olmasaydı,
sesin ne yandan geldiğini bilemezdik.
Burnumuz koku almasaydı
ateşi görmeden
yangını anlayamazdık...
Ağzımız olmasaydı,
biz de olmazdık.
Parmak izlerinin faydasını , ,,
polise sorunuz. , . .
Parmakların kıymetini,
alet tutanlar anlayabilir.
Velhasıl
tesadüfe yer yok,
mutlak yokluk, zaten yok!
Dil için 4 türlü tat var:
Acı, tatlı, tuzlu ve ekşi...
Bunların boyutlarını bilir...
Bunların karmasını anlar.
Neticede dil: Bir et parçasıdır.
Göz için 4 renk vardır:
Kırmızı, sarı, mavi ve siyah!
Bütün renkler,
bunların karmasından meydana gelir,
göz de bunları görür...
O da bir et parçasıdır.
•.h
Göz, kulak gibi organlar
öyle bir âlemdir ki,
uzmanların çoğu,
o âlemde kaybolur:
Göz uzmanı , ,
gözü yaratanı bilmeli;
gözleri yaratan
onların gördüğünü de görür.
Zaten
ilim okyanusunda boğulmayan
iman sahiline çıkabilir.
Burun için
6 çeşit koku vardır:
Gül gibi hoş
limon gibi meyvemsi
karanfil gibi baharatlı
ve çam gibi reçineli...
Bir de yanık kokulanyla
kokuşmuşların kokusu... .
Burun
bunların azını, çoğunu ; (
ve karmasını bilir.
Neticede o da bir et parçasıdır. ,
Beynin yaptığı işler
ciltleri doldurur. (
Derimiz, neleri nasıl anlar: .s
Soğuk, sıcak...
Islak, kuru...
katı, yumuşak...
acı, bir de basınç!
38
39
Derimiz acıyı duymasaydı,
sobaya dokunan çocuk
yanar, biterdi.
Acı, sancı ve ağrı:
Vücudumuza yerleştirilen alarm zilleri.
Onlar olmasaydı
böbreğimiz çürür, giderdi,
haberimiz olmazdı.
Kendini bilen
Rab'bini de bilir.
Şehrin su şebekesi gibi
vücudumuza
kan damarları döşenmiş...
Telefon şebekesi gibi
sinir sistemi
her tarafımıza yayılmış.
Bir damarımız delinse,
bir sinirimiz kopsa, ':v
ne büyük felaket!
Bize bu sağlığı veren kim?
Bizi bu felaketlerden koruyan kim?
Allah'ı inkar eden bir ateistin bile
hücrelerini yaratan ve yaşatan yine Allah!
Ameliyatlarda operatörler
organları, keser, biçer,
sonra dikip, bırakır.
Bundan sonrası Allah 'a ait.
Allah, damarları damarlara,
sinirleri sinirlere ekler...
Yeni yeni hücreler yapar,
yara kapanır, hasta iyileşir...
Kimisi bu gerçeği bilir, , ,
kimisi bilmez!
Lakin
bizi, bizden daha fazla bilen
var!
Bel kemiği denen omurgada
33 omur bulunmaktadır.
Her omur, tornacılık yönünden harika!
Omurlar öyle üst üste oturtulmuş ki,
ustasına işaret eder.
Omurganın içinde
1 santimetre kalınlığında
50 santim uzunluğunda
omurilik vardır,
bundan da 31 çift sinir çıkar.
Allah,
bu omuriliği
öylesine koruma altına almış ki,
hayret etmemek elde değil.
Omurilik bir yara alsa
belden aşağısı felç olur.
Bu ne sırdır, Rab'bim bu ne sır!
Etten neler, neler yapıp,
her birine nice vazifeler yüklemişsin!
Yıllarca üzerinde çalışılan,
bir ömür harcanan,
nörolojiyi
burda anlatmak ne mümkün!
40
41
"Sinirlerim bozuldu" diyen insan, ı •
Sinir sisteminden habersiz.
Sinir hücresine "Nöron" denir.
Telefon santralı olan beyinde
milyonlarca nöron var,
beyin de omuriliğe bağlı.
Vücudumuz bir ülke,
başşehir beyin!
Hücreler teker teker asker,
organlar bölük bölük tabur tabur...
kumandanları beyin.
Vücut gemisinin
kaptanı, yine beyin!
Alâk Suresi
ilk inzal buyurulan
Alak Suresi'nin, ilk iki ayetinde:
"Oku, seni yaratan Rab'binin adıyla ki,
O, insanı alakadan yarattı."
Elbette Kur'an, ,
Allah adıyla okunur...
Fakat ikinci ayet
insanın başlangıcını anlatıyor:
ilk surenin, ı;)
İnsanın başlangıcını anlatması ,
manidar değil mi?
Çünkü yaratıklar içinde
sadece insana kitap gönderilmiş...
insandan peygamber tayin edilmiş...
islamiyet, kainat ve Müslüman;
bunların üçü bir bütün!
Biri devreden çıksa,
her şey biter!
Yaratıklar •-
yaratılış gayesini kaybeder.
"Allah, insanı alakadan yarattı..."
Röntgenin olmadığı bir devirde
Kur'an
anne rahminden bahsediyor.
Rahme düşen sperma
yumurtayla bütünleşip,
tek hücre olur.
Bu tek hücre
rahimde öyle bir noktaya tutunacak ki, -
çocuğun göbeği teşekkül etsin
burdan beslensin...
Aklı, gözü olmayan
bu hücre
bu noktayı nasıl biliyor?
incir çekirdeğine
incir ağacım yerleştiren Allah,
gözle görülmiyecek kadar
küçük olan , \
hücrenin içine
insanın bütün hususiyetlerini yerleştirmiş.
42
43
Hücrenin içinde kromozom iplikçikleri
bunun üzerinde bir nokta: Gen!
Soya çekim,
yani çocuğun kime benzeyeceği de
gen'e yerleştirilmiş...
Fasulye, buğday, nohut
her tohumdan kendi cinsi çıkar,
müdahale kabul etmez!
Sebeplere baksak da,
Sebepleri Yaratanı görmeli...
Nasılki fabrikalar
beş kuruşluk demirden, plastikten, camdan
makinalar, cihazlar, aletler yapıyorsa-,
her hücre, her tohum, her çekirdek
bir fabrika!
Bilgisayarlara hayran olan insan
kendi beyninin de
bilgisayar olduğunu unutmamalı...
Vücudumuzdaki her organın icadı,
başlangıçtaki tek hücreye bağlı.
Bir tek hücreden
milyonlarcası yaratılırken
embriyon safhaları başlıyor,
bu hücrelerden
kemikler, eller, ayaklar
sinirler, damarlar
beyin, kalb, ciğer
kısacası bir insan yaratılıyor... •'•''•'
Anne,
insan yapan fabrika,
fakat ne yaptığının farkında değil.
Anaları yaratan Allah,
ana bünyesinde
anaları, babaları
tekrar tekrar yaratıyor.
Annenin yediği gıdalar
öyle hazmoluyor ki
vücuda yarar duruma gelsin.
Bu gıdalardan bir kısmı su halinde
göbekten çocuğa geçip,
onu da besliyor.
Toprak gibi ölü birşeyden yaratılan
sebzeler, meyveler, etler, ekmekler
öldürülerek yeniyor
bunlardan çocuk yapılıyor!
Herşey ölüp, ölüp dinliyor ki
insan,
hayatının hesabını vereceğine inansın
hayat yaşanacak hal alsın...
Tıp kitapları
sanat eserlerini anlatıyor
sanatkardan söz etmiyor.
44
45
Anne
Genç kadın
ilk defa anne olacaktı.
Aynaya baktı derin derin:
"Ben ve çocuğum... , ,
Ben iki tane olacağım..."
Diye söylendi.
"Nasıl, nasıl olur,
haberim olmadan
benim vücudumda
1 çocuğumu yapan kim?
Dünyaları verseler çocuğumu vermem
bana bu çocuğu bedava veren kim?"
Aman Allahım n'olur,
çocuğumu sakat yaratma!
Sadece sakatlık mı?
Büyüyünce ne olacak?
Bir sis tabakası çöktü
gözlerinin önüne dedi:
"Bilinmezler âlemindeyiz '''
Bizi bileni bilsek yeter!"
Daha şimdiden
yavrusuyla konuşmaya başladı bile.
Dedi-.
"Yavrum, dünyaya geleceksin,
seni yaratan Allah
herşeyi hazırlamış-.
Güleceksin, gezeceksin,
kırları, çiçekleri seveceksin..."
46
Yavru dedi ki:
"Anneciğim,
ben burda çok rahatım...
Gülmek, gezmek nedir?
kırlar, çiçekler nedir?
N'olur anneciğim,
bana kötülük etme
bırak böyle kalayım..."
Anne ağladı için için,
dedi: "Yavrum,
sen dünyayı nasıl anlamıyorsan,
ben de ahireti anlamıyorum.
Amma bu âlemi kuran Allah,
bir başka âlem de kurar...
Bizi bu âleme getiren Allah
bizi başka aleme de götürür..."
Elbette ki insan
bir paçavra gibi
yeryüzüne atılmamıştır.
Organlarımızın kıymeti gösteriyor M,
biz ebede namzetiz!
Dokuz ay, on gün sonra,
doğum olacak...
Herşeyin içine takvim konmuş,
herşey ölçülü, ahenkli...
Dünyaya bir çocuk geliyor
hemen atmosfer ciğerlerine doluyor
ağlamakla, teneffüsü kolaylaşıyor.
"Doğarken ağlayıp doğduk,
Gülenler hep divanedir"
diyen şair gerçeğe ne kadar
ayna tutuyor?
47
1
Çocuk dünyaya gelince
iki çeşmeden süt akmaya başlıyor.
Hâlâ, anne sütü kadar faydalı ?
çocuk maması yapılamadı.
Sabah namazlarına kalkamayan anne,
bir gecede yavrusu için
üç defa, dört defa kalkıyor,
Of!" bile demiyor.
Çocuğu yaratan Allah
anneleri yavrularına hizmetkar etmiş.
Hiçbir yılan yavrusunu zehirlememiştir,
hiçbir aslan yavrusunu parçalayıp, yememiştir,
hiçbir fil, yavrusunu çiğnememiştir!
Çünkü
Rahman ve Rahim olan Rabbimiz
canavarları bile yavrularına hizmetkar etmiştir.
Bütün anaların şefkati toplansa,
Rahmet-i İlahi yanında bir zerre kalır.
Bu sebeple Rabbimiz islamiyet 'i göndermiş ki
cennet gibi dünyayı başımıza cehennem etmeyelim.
Fakat!
firavun rüyasında görmüş ki:
Doğacak erkek bir çocuk
tahtını elinden alacak...
Emretmiş:
"Doğan erkek çocukların
hepsi öldürülsün!"
Firavun,
çocukların sadece dünya hayatına son veriyordu,
ahiretleri cennet.
Çünkü,
her çocuk islam fıtratıyla doğar
çocukken ölürse cennete gider.
Şimdi öyle anneler babalar var ki,
çocuklarını kahve, meyhane, bar için yetiştirip,
onların dünya ve ahiretini berbat ediyor...
Siz söyleyiniz!
firavun mu daha zararlı
bir kısım analar, babalar mı? *
Taşlardan mabet yapılırken
taş yürekli analar
yavrusunu taş merdivenlere bırakıp, gidiyor.
Yılanlar, çıyanlar yavrusuna bakarken
islam'dan uzaklaşan,
kötü alışkanlıklara alışan
baba da
çoluk çocuğunun rızkını
meyhanede, kumarhanede bitiriyor.
Ey canavarlar,
artık size gerek kalmadı.
Çünkü
canavarlaşan insanlar çoğaldı.
48
49
Dilcik
Ana yüreği bu
yemeyip yedirmek ister.
Yavrusuna çorba suyu verdi.
Yavru
minnacık dudaklarını kapatıp
içmem dedi.
Sonra meyva suyu yaptı.
Yavrucuk şıpır şıpır içti.
Bağrına bastı ana
ufacık yavrusunu,
dedi:
"Senin küçük ağzına
laboratuvarı yerleştiren kim?
Şimdiden nasıl, nasıl bilirsin
sevileni, sevilmiyeni...."
Sonra düşündü ki,
yavrusuna verdiği bu su
akciğerine gitseydi
denizde boğulmuş gibi
oluverirdi...
Ûilcik denilen o et parçası
suyun geldiğini görünce
hemen nefes borusunu kapatıp
gelen suya der ki:
"Buyurun siz
yemek borusundan
gideceksiniz."
1 ir
Bir de bakar ki
hava geliyor
hemen döner
yemek borusunu kapatır
Bu sefer der ki:
"Siz de nefes borusundan
yolunuza devam ediniz.
Küçücük
et parçası olan
bu dilcik
nerden biliyor
yemek borusunu,
nefes borusunu?
Küçücük yavruyu
binbir felaketten koruyan
Rahman ve Rahim olan
Allah'tır.
Çocuk ve Baba
Günler haftaları ,..,.
haftalar ayları
kovaladı.
Genç baba işinden geldi
yorgun ve argın.
Yavrusunu aldı kucağına
sonra attı, tuttu. ;
50
51
Onun gülücüklerinden
pay alıp, o da güldü.
Düşündü ve düşündü:
"Kaç lira verseler
yavrumu veririm?
Ben kaç liraya
bunu aldım?"
Bu çocuk nasıl oldu,
nasıl oldu?
Minnacık elleri
ayakları
Sevimli halleri
o güzel bakışları?
Sonra söylendi kendi kendine
Kuşun yavrusuna baktığı gibi
bakamam yavruma
mutlaka ermeliyim sırrına,
Ey yavrumu yaratan
ve yaşatan
bana birşeyler söyle!
Böylece tuttu
ilim adamlarının yolunu
böylece kitaplarla oldu kardeş.
Dedi ki benim mürşidim
on aylık yavrumdur.
Onu yaratanı
aradım ve buldum.
Yine bir gün
dişini doldurtup gelmişti.
Birden bire
yavrusunun ağzındaki
52
inci gibi dişlere
gözü ilişti.
Allah Allah diyerek
dile getirdi hayretini
Kimdir yavrumun ağzına
bu dişleri takan?
Kimdir benden beş kuruş
almayan?
Ah yavrucuğum
sende ne sırlar gizli
bir hayat, bir alem var sende.
Kim bilir neler yapıp,
nasıl yaşayacaksın?
Belki dünyanın haritasını
ellerinle değiştirecek,
belki bir âlem seninle bitip
seninle yenisi gelecek.
Bir çekirdeğe
bir ağacı yerleştiren Allah
kimbilir senin küçük dünyana
neler neler yerleştirmiş, yavrum?
Akyuvarlar
Tuba'nın eline diken battı,
küçücük parçası içerde kaldı.
53
Acıdan korkarak !
dikeni çıkartmadı.
Saatler durmadan işledi,
zaman ilerledi,
Tuba'nın vücudunda
alarm zilleri çalmaya başladı,
milyonlarca akyuvarlar
seferberlik ilan etti: "Hücum!"
Dikenin battığı yerden
vücuda mikrop girmişti.
Mikroplarla
akyuvarlar arasında
kıyasıya bir savaş başladı.
Ölen akyuvarlar cerahat oldu.
Fakat
savaş durmuyordu,
bir taraftan akyuvarlar
karşıdan mikroplar saldırıyordu.
Derken cerehat büyüdü
bu sefer ağrı denen
alarm zilleri hızlandı. ' !
Artık Tuba
müdahaleye razıydı.
iğnenin ucunu
tentirdiyotla sildik
hem cerehati deştik "'' •!'v
hem dikeni çıkardık
küçücük yarayı silip
temizledik.
Mikroplar imha edilmiş
akyuvarlar da nefes almıştı.
Vücudumuzdaki alarm sistemleri olmasa
ağrı olmaz, ateş olmaz
ciğerimiz çürür
haberimiz de olmazdı. '
Demek bizi bizden daha çok
koruyan var ki
O, ağrıyla, sancıyla, ateşle
haber veriyor:
"Organın çürüyor!" diye:
iğnenin ucu kadar
küçük olan
aklı, gözü olmıyan
akyuvarlar
nerden biliyor ki:
Vücuda mikrop girmiş?
Bu ordu
nerde eğitim görmüş, '
başkumandanı kim?
Ey insan ' '
mikroskoplarla görülecek kadar
küçük olan
mikroplarla
seni yatağa seren kim? ^ ,
Yine o kadar küçük
akyuvarlarla
seni koruyan kim?
54
55
Kıllar
Yıll978 .'',,
koluma baktım
yıllar yılı kıllar
uzamadan duruyor.
Birinin boyunu ölçtüm
17 milimetre,
tıraş ettim.
Bir hafta
hiçbir hareket olmadı,
ne ise
kıl hücrelerinin, aklı başına geldi:
Bağırsaklara telefon etti:
"Bu adam şaşırıp
kolundaki kılları kesti,
acele gıda gönderin,
kıl yapacağım..."
Bir yediğim gıdalara
bir de kıllara baktım: u
"Bu gıdalardan
kıl da yapılacak ha!" ,
Vücudum,
iç içe yerleştirilmiş fabrikalarla dolu.
Bunlar öyle fabrika ki
hem kendisini,
hem de başkasını yapıyor, tamir ediyor.
Haberimiz olmadan
bağırsaklarda gıdalar ayrışır,
işe yarayan alınır,
yaramayan atılır.
Sanki içimizde laboratuvarlar
ve kimyagerler var.
Yine gıdalar alındı,
yine alyuvarlara yüklendi,
milyonlarca alyuvarlar,
kanda, trafik kazası yapmadan,
çarpışmadan, devrilmeden,
aldıkları yükü getirip,
kıl hücrelerine teslim ettiler.
Kıllar başladı büyümeye
büyüdü, büyüdü
birkaç ay sonra
17 milimetreye gelince durdu.
Anladık,
kılı, kıl hücresi yapıyor amma
metreyi nerden buldu?
Ey insan,
Allah senin kıllarınla meşgul,
sen ondan neyi gizleyebilirsin?
Diş fırçalarının
plastik kıllarını yapmak için
kocaman kocaman fabrikalar kuruyorlar.,.
pahalı makinalar çalışıyor.
Kıl hücresini
bir fabrika,
56
57
bir makina gibi
çalıştıran kim?
Ey Rabbim,
nelerden, neler yapıyorsun? »-
Kıl hücresine fabrikalar, atölyeler,
laboratuvarlar, işçiler ustalar yerleştirmişsin,
Kudretine, hakimiyetine secde ederim. , ,
Yüzümüz
Dünkü, bugünkü, yarınki insanların
hiçbirinin yüzü
diğerine benzemez.
Amma herkeste
iki göz, bir burun, bir ağız var.
Böylece insanların yüzü
birbirine hem benzer
hem de benzemez. , s
El kadar yüze
milyonlarca, milyarlarca şekil veren kim?
Allah, '•
maziye, hale, istikbale
birden bakıp, •<
benzer insan yaratmıyor M
fitne çıkmasın... , ,t
Anahtarlar da
birbirlerine hem benzer, hem benzemez.
Benzer: Anahtardır,
benzemez, her anahtar
kendi kapısını açar.
Yüzümüz de anahtara benzer
yüzümüze bakarak /
bizi eve alırlar.
Herkesin yüzü birbirine benzeseydi
kim, kimin karısı,
kim, kimin kocası olacaktı?
Kur'an-ı Kerim 'de
nikahı emreden Allah,
yüzlerimizi de farklı yaratmış ki
herkes birbirini tanısın...
Mirası emreden Allah, . ,
suratlarımızı
farklı tanzim ve tertip etmiş ki
resimler işe yarasın.
Böylece
fizyolojiyle Kur'an bütünleşmiş...
Zaten kainatı yaratan Allah
Kur'an 'ı göndermiş...
Kainatı da okul kitapları
anlatıyor
öyle ise okulla cami bir bütündür.
Şeriat-ı fıtri,
Şeriat-ı kevni, . ,
Şeriat-ı meşhure /te
elele vermiş.
58
59
Hücre
Allah , i,
kainat kitabını
atom harfleriyle yazmış...
Her şeyin
en küçük parçası atom ,.
Atomun da parçaları var:
Nötron, proton, elektron vesaire...
Bunların mahiyetiyle,
mikropların iç organları bilinmiyor.
insanların çoğu
bildiğiyle gurura,
bilmediğiyle inkara gider.
Bu da, kendini bilmemektir.
Atomlardan moleküller
moleküllerden de
canlı organizmalar yaratılmış,
bunların da en küçüğü hücre.
Her hücreye
doğma, büyüme, beslenme, çoğalma, irkilme, ölme
gibi insan halleri aynen verilmiş.
Hücrelerden organlar yaratılırken,
her organ, başlı başına bir âlem!
Canlı organizmalar dışa açık,
çevreyle devamlı enerji ve madde
alış-verişi içinde. -
60
Hem çevrenin bozucu etkisinden
kendilerini korurlar,
hem de çevreyi daha fazla bozulmaktan
kurtarırlar:
Şehirlerdeki parklar gibi.
Çok küçük hücreler
çok büyük kainatla bütünleşmiş:
Güneş, hava, su, toprak olmasaydı
hücreler olmazdı ki...
Hücreler olmasa, canlılar...
Canlılar olmasa, kainat işe yaramazdı.
insanlar canlı organizma yapamaz!
Öyle ise
kainatı yaratan kim ise,
hücreyi yaratan da O'dur!
Her canlı,
doğumundan ölümüne kadar
bir sürü iş yapar.
iş yapana enerji gerekir...
Bitkinin enerji kaynağı güneş! !
yerdeki bitkiyi
gökteki güneşle irtibatlayan kim?
Hayvanlardan çıkan nefes karbondioksittir.
Bitkiler bunu alır...
Bir de buluttan, topraktan su alıp,
bunları güneş ışınlarıyla karıştırır,
güzelce, helva yapıp,
afiyetle yer.
Helvanın adı, biyolojide: Glikoz'dur,
oksijen de açığa çıkar.
61
iarveva moleküller arasındaki
&«.«**«**»"• .,
ssussfr— ..
QPhenleri yaratan Allah,
Sendim perde».,... ;
RfvindeM bilgiler
SK »n" «"T
Sepler'^a"»". Sörul^, ' :,
^rs**p«-r
"rtaP»™**^"*'
nnnva üzerinde
^çeşittapmaklarvarO-r. ^ ; ,;,
Eczahanede
her ilaç ambalajlıdır.
^ryüzü büyük bir eczahane, v,
tier gıda oir ilaç,
tıepsi ambalajlıdır.
»•M5SSS£~
srrss-a,,
»ir^^—
Ne kadar ince bir sanat!
Tavuğun yediği ölü gıdalara,
bir de yumurtaya...
yumurtanın içindeki civcive bakınız.
' Bitkilerdeki, hayvanlardaki hücrelerin
ağzı yok, dili yok.
Hayat olayları
o incecik hücre zarıyla sağlanır.
Maddenin seçilmesi
girmesi, çıkması, hep bu zardadır.
Zar öldü mü, hücre de ölür.
Canlıların yapısında su boldur.
Suda çözülen moleküller
çok yoğun ortamdan
az yoğun ortama geçerken
hücreler de gıdasını alır.
Güneş yüzeyinden çıkan
muazzam ısı ve ışık enerjisinin
milyonda biri atmosferimize ulaşır. *
Yediğimiz her gıdada
güneş enerjisi vardır.
insan vücudu,
kainatın dört bucağından toplanan
zerrelerden, gıdalardan teşekkül etmiştir.
Ölen insanın zerreleri
değil ki dünyanın
kainatın dört bucağına dağıisa...
Şimdiki vücudumuzu
kainatın dört bucağından toplanan
65
gıdalarla yaratan Allah,
ikinci, üçüncü defa aynı şeyi yapabilir.
Oksijen ve hayat
Sudaki oksitli maddelerle,
canlıların organik yapısında,
bir de atmosferde
oksijen boldur.
Her nefes alışımızda \
vücudumuzdaki milyarlarca hücreye
oksijen ulaşır,
karbonla birleşerek
vücut ısısını 37 derecede tutar.
Oksijen,
"Karbon" denilen zehirin elinden tutar
Karbondioksit olarak dışarı çıkar
hücreyi ölümden kurtarır.
Böylece nefes almak da
vermek de sağlıktır.
Nefes almakla vermenin arasında
çok kısa bir zaman geçmektedir.
Bu kadar kısa bir zamanda
bu kadar işler nasıl olmaktadır?
Allah için
kolaylık zorluk yok!
66
tnsan nefes alamasa
hemen boğulur.
Akciğerleri yaratan kim ise,
atmosferi yaratan da O 'dur!
Bunların ikisini bütünleştiren Allah,
bizi yaratmış, yaşatıyor...
Oksijen, elektron alıcısı olduğundan
bakterilerin teşekkülünde,
enerji üretiminde, bol bol kullanılır,
Atmosfer 120 kilometre kalınlıkta...
Bunun 80 kilometresi teneffüse elverişli.
Eğer atmosferdeki nem oranı artmasa
An talya 'daki ısı bile
eksi 45 derecenin altına düşer.
Ağustos ayında
uçak yükseldikçe nem azalır
soğukluk artar.
Havanın yüzde sekseni azot , , •
yüzde yirmisi oksijen,
diğer maddeler çok az...
Bu durumda
"Neden nitrik asit yağmıyor?" diye,
pek çok bilim adamı hayrettedir.
Atmosferin üzerindeki strosfer de
3-4 milimetre kalınlığında,
3 oksijenden teşekkül eden
ozon tabakası vardır ki, bu:
Güneşin ultraviyole ışınlarım emer,
böylece hücrenin hayatı olan
DNA korunur.
67
Yani ozon tabakası olmasa
canlıların bütünü ölür. '
Hava kirliliği,
özellikle sentetik gazlar
ozon tabakasına ulaştıkça
insanlarda bilinmiyen hastalıklar
anormallikler baş gösterir.
Anormal/eri,
kanunla, polisle, askerle yönetmek de
mümkün değil.
Zaten
Asker, polis ve yöneticiler de insanî
onlar da hastalanır.
Ozon tabakasındaki anormallik,
güneşin ultraviyole ışınlarına yol verirse,
insanların
sinir sistemleri perişan olur,
bilmem ki geriye ne kalır?
Her hücre enerji üretir,
protein sentezi yapar
Hücrelerin besin maddeleri:
Karbonhidratlar (şeker) ve yağlardır.
Proteinler ise hücre yapısında
enzim (katalizör) olarak çalışır.
Hücreler bölünerek çoğalır.
Özelliklerinin hepsi,
yeni hücrelere geçer.
Küçük bir organizmada
bu kadar hayat olayları
nasıl düzenlenir?
Bir orkestra şefi gibi
hücrelerin birbiriyle bağım kuran kim?
Avrupalılar buna
DNA, RNA gibi isimler vermiş.
DNA, hücrede,
kromozon iplikçiklerinin içinde,
çift şeritli spiral bir yapıya sahiptir.
Dev mikroskoplarla ancak görülebilir,.
mahiyeti bilinmez.
Hücre içindeki hayati faaliyetleri DNA düzenler,
ebeveynin özelliklerini çocuğa taşır,
hücre için gerekli malzemeyi üretir.
Çok mu, çok küçük bir bilgisayardır.
Elbette Allah'ın yarattıklarım öğreneceğiz,
ilim budur.
Lakin
şu hücre denilen şeye
histoloji profesörleri hayatım vermiş,
bildiklerinin yanında
bilmedikleri çoktur.
Allah,
çok önemli işleri
ya çok küçük
veya çok basit şeylere yaptırdığından
sebeplerin sırrı çözülmüyor.
Bu noktada insan .
ya Allah diyecek veya tabiat...
Amma şûrası kesin ki t ,
ilim ilerledikçe
Allah inancı artıyor.
69
68
Her filozof, her şeye şüphe ile yaklaşır,
kesin hükümleri red için
dine yaklaşmaz.
İlmi arttıkça inançlarında
ideal, Monad, Nature], God belirlenir,
çünkü ilim,
' inşam imana götürür.
Onlar da Allah'a inanır
sıfatlarında hata ederler.
Allah'a inanmak ilme mani değil
tam tersine
Allah'ın ilim ve Sani sıfatlarım anlamak için
yaratıkları incelemek gerek.
i Çünkü Allah'ı,
Allah'ın yarattıklarıyla anlamak
daha kolaydır.
Sindirim
Orhan yumurtayı eline aidi:
"Yumurtaların bütünü böyle,
Avrupa'da, Asya'da, Amerika'da böyle..
Birbirinden haberdar olmayan tavuklar
. nasıl aynı biçimde, aynı şekilde
yumurta yapıyor?" diye düşündü.
Kabuğun her yanı
aynı kalınlıkta...
Yumurtayı soymaya başladı:
Ne kadar ince bir zar!
Furaurtayı kesip, sofraya koydu:
Sarı ve beyaz iki madde,
ne kadar basit.
Bu kadar basit yumurtadan
civciv oluyor...
Civcivin tüyleri, gagası, gözleri harika!
Ya iç organları...
Tavuktan yumurta,
yumurtadan tavuk...
Bu çarkı döndüren kim?
- Yumurtayı haşladım öldü...
Soydum, yine öldü.
Bıçakla kestim, çiğneyeceğim...
Defalarca ölen bu yumurta
vücudumda dirilecek,
canıma can katacak...
Bir de baktı ki:
Sofradaki her şey ölü...
Ölü gıdaları yiyen
diri diri gezen Orhan,
bir kaşık pila vı ağzına götürdü.
Dudakları olmasaydı...
Dişleri olmasaydı...
, ..Ne ise lokmayı yuttu.
Artık sindirim işinde
Orhan 'in yapacağı birşey yoktu.
70
71
Mide hemen harekete geçti, , ,
Lipaz enzimi, mide öz suları salgılayarak
asitle gıdaları eritmeye çalıştı.
Etten olan mide
etleri parçalar, kendisi yaşar.
Asitle gıdaları muhallebi durumuna getirdi! mide
asitten zarar görmez.
Parçalanan gıdalar
22 santim boyundaki
on iki parmak bağırsağına gönderilir.
Hemen karaciğer ve pankreas salgıları başlar,
iyice hazmolunan gıdalar
ince bağarsağa gönderilir. ,
Orhan'ın bunlardan haberi yok.
tnce bağırsağın içinde
beş milyon kadar
boylan yarım milimetre ila
bir buçuk milimetre arasında değişen
villuslar (tümürler), gelen gıdaların içinden
vücuda gerekli olanları seçer, alır.
Canımızın çektiği şeyler,
vücuda gerekli gıdalardır,
bunlara villuslar bayılır.
ince bağırsaktaki bezler de
salgılar çıkararak
sindirimi tamamlamaya çalışır.
Gıdalar,
ince bağırsaktan
kalın bağırsağa geçerken H ;
apandisite bir gö»z atar.
Bir buçuk metre uzunluğundaki
kalın bağırsak
artan gıdafarı dışarı atmakla meşgi^ldur-
Şahane sofralardaki o güzel gıdalar
ne hale dönüyor?
tnsanm içine giren her şey,
bozuluyor nü ne?
insanlar
m, ş beslenmek için değil,
lezzet için
çok zahmetler çekiyor,
çok masraf yapıyor.
Mesela soframızda
peynir, ekmek, üzüm olsa...
Hiç bir ziyafet,
insanı
bunlar kadar besleyemez.
Asrımızın hastalıklarından
stres, dimağ yorgunluğu, asabiyet
mideyi kasıyor.
Mide ,,
filedeki karpuz gibidir.
Filenin ipleri sinir sistemi... -
Sinirler kasıldı rnı, mide de kasılır.
ve asit salgısı başlar.
Asit varsa, ülser de var.
Asit yoksa, ülser de yok.
73
72
Asit ilaçla kesilirse
bu sefer hazım zorlaşır. ' '•'
Yemek yendiğinde asit gelse,
mide boşken gelmese, normal.
Aksi olursa felaket!
Yediğimiz ölü gıdaların
irademiz dışında nasıl hazmolunduğunu,
nasıl kana karıştığım,
milyonlarca hücrenin
bundan nasıl pay aldığını düşünsek,
Allah'ın bizimle ne kadar meşgul olduğunu da anlarız.
O Allah,
yenilen şeylerin
helal mi, haram mı olduğunu bilmez mi?
Gıdaları beyne de gönderen Allah,
beynin programını değiştiremez mi?
Haram yiyen insanın
hayat programı da değişir,
o insan,
malıyla, mülküyle, mevkisiyle, ilmiyle
cehenneme gitmek için
seferber olur.
Hayatımız bir âlem,
her şey birbirine tesir eder, '* '
bugün ak denen şeye
yarın kara denebilir. .
iskelet
Beynimiz olmasaydı,
Yirminci Asır medeniyeti de olmazdı.
Kafatasımız olmasaydı,
beynimizi koruyamazdık...
Özellikle çok düşen çocukların beyni
paramparça olurdu.
Göğüs kafesindeki
kaburgalar olmasaydı,
kalbimizi, ciğerlerimizi koruyamazdık.
Bir operatör doktor:
- Baş parmağım kopsa,
bunca tahsil ve ihtisasım
havaya gider, demişti.
Her organımız kıymetli.
"Şu da olmasaydı" diyeceğimiz
tek organ yok.
Her organ en isabetli
yere yerleştirilmiş...
Asırlar geçti
"tnsan şöyle olsaydı"
diyen bir ilim adamı çıkmadı.
Nasıl ki
milyonlarca sene evvel yaratılan
su, hava, toprak ve güneş,
her asrın ihtiyacına cevap veriyorsa...
Binlerce sene evvel yaratılan
insan ve onun organları da
74
75
her asrın ihtiyacına cevap verdi :
ve verecek...
Tıb, ' '
sadece insanı
öğrenmek ve tedavi etmekle yetiniyor.
Tabip,
öyle tedavi yapacak ki,
bünyedeki tabibe zıt gitmesin...
Yediğimiz her gıda
topraktan yaratılmış ve ölü...
Bu gıdalardan
organlarımız yaratılmış,
her organın vazifesi ayrı...
i *
Bu gıdalardan
uzun, kısa, yassı kemikler
yapılmış...
Bir yediğimiz gıdaları
bir de ince bağırsakların emdiği
ve kana karıştırdığı şeyleri düşünelim,
bir de kemikleri...
Aynı gıdalardan ' ,
hem kemik, hem kıkırdak,
hem göz, hem de beyin yapılıyor!..
Sanatkarın kudretine bakınız.
tik insan ve ilk Peygamber olan
Adem aleyhisselamın
kan grubunu bilemeyiz amma
Onun da 207 kemiği olduğunu biliriz.
îlk insandan kıyamete kadar
ve bugünkü milyarlarca insanın
kemik sayısı ayni: 207!
Buna tesadüfün eli karışabilir mi?
Ölmüş insanın
sağ uyluk kemiği ile , ,
sol uyluk kemiği tartılsa
birbirine eşit gelir.
Eşitlikte tesadüf yoktur!
Maf sallardaki sıvı kesilse
veya kireçlense
kolumuzu, ayağımızı oynatamayız.
Çocuk büyürken
kemiklerin uzaması ile kalınlaşması
ahenkli bir biçimde devam eder.
Kemikler uzasa, kalmlaşmasa
ne büyük felaket!
Sünger kemiklerde
kemik iliği vardır kan yapar.
Sıkı kemiklerde
mikroskopla görülecek kadar ince,
kılcal damarlar bulunur.
Bunlardan geçen kan,
kemiği besler.
Kemiklerimiz de canlıdır.
Mezarlıktaki kemiklere bakanlar soruyor:
- Bu kuru kemikleri kim diriltecek?
Topraktan yaratılan gıdalarla
o kemikleri yaratan Allah,
77
76
o kemikler toprak olsa,
hatta yansa,
ikinci kez tekrar tekrar diriltemez mi?
Kış aylarında ağaç dalları
kemik gibi olur. > ,
Kemik gibi o dallan,
ilk baharda
yaprak yaprak, çiçek çiçek dirilten Allah,
kuru kemikleri diriltemez mi?
Bu alemi yaratan Allah,
bir başka alem de yaratır.
insanı yaratan Allah,
onu tekrar tekrar yaratabilir...
Kendini bilen, Rab'bini bilir!
Harikalar âleminden
Dipnöst isimli balıklar
yüzme keselerini
aynı zamanda
akciğer olarak kullanıp,
hem suda, hem de karada yaşamaktadır.
Larva da suda yaşar
hortumunu suyun üzerine uzatarak
nefes alır.
Sonra büyür sivrisinek olur.
Sivrisinek
öyle bir dalış yapar ki
damarı hemen bulup, kam emer.
Kocaman aklımızla,
kocaman elimizle onu öldüremeyiz.
Çünkü o,
mükemmel bir gerilladır.
Penguenler, karabataklar
havada uçar, suya dalar çıkar.
Leylekler ve kırlangıçlar
aynı şeyi yapamaz.
Martılar sahilleri temizler
kargalar sudan ürker.
Timsahlar ve kaplumbağalar
hem suda, hem karada yaşar;
koyunlar, inekler
aynı şeyi yapamaz.
Misallerin sayısını artırdığımızda görürüz ki,
hiçbir yaratık
başıboş değildir.
Canlıları yaratan
onların içine program, takvim koymuş,
onların neslini, şeklini, yaşayışım düzenlemiş.,
Ve
ilim adamları bilir ki
Allah'ın yarattıklarım,
Allah'tan başkası yaratamaz, yapamaz.
78
79
Tabiat yaratıcı değil, yaratıktır.
inkarcılar
Allah isminin yerine
bu ve buna benzer kelimeleri koysa tfa
Onlar da çok iyi bilir ki,
yaratan olmasa
yaratık olmaz.
Nitrik asit (NH03)
Yapraklar düşer, çürür,
gübre olur.
Bakteriler bunu ayrıştırır,
Bahar gelince
Azot bileşikleri
kök kapısından girip,
tekrar yaprağa dönüşür...
Yapraktan toprak,
topraktan azot
azottan tekrar yaprak...
Bitki yiyen hayvanların
gübresindeki azottan
tekrar bitkiler yaratılmaktadır.
Bitkiden hayvan,
hayvandan gübre,
80
gübreden azot -' -
azottan tekrar bitki...
Canlılar ölür gübre olur.
Gübredeki azot bileşikleri ayrışır
havaya karışır
Şimşek ve yıldırımla
azot, buluttaki suyla birleşip
nitrik aside (HN03) dönüşür.
Başımıza asit yağması gerekirken,
yağmur yağar.
Yağmur sularındaki asitten
bitkiler azotu alıp, beslenir.
Hayatı veren kim ise
hayatı devam ettiren de O'dur.
Yardımlaşma
Papürüs yumuşak bir hayvandır,
bu haliyle yaşaması zor.
O da şeytan minaresini gözetler.
Şeytan minaresi gömlek değiştirirken,
hemen onu yer, , , ,
kabuğunun da içine girer,
böylece zırha bürünür.
Aktinya gelip, onun zırhına yapışır,
yaklaşan böcekleri zehiriyle felç eder,
81
böylece papürüsle, aktinya
her gün bir ziyafete konar.
Rezzak-i kerim Allah 'tır.
Çamın büyüklüğüne
mantarın küçüklüğüne bak!
Allah,
kimleri, kimlere hizmetçi ediyor.
Mantarlar yosunu soğuktan korurken , ,
topraktan aldığı madensel suları
yosuna verir, ayrıca:
Karbondioksit de çıkarır.
Yosunlar bunları alıp
güneş enerjisindeki 675 kalori ile
bir güzel glikoz, yani helva yapar,
ikisi beraber, afiyetle yer.
Bu sebeple
mantarlarla yosunlar
kardeş gibi yaşar.
ta ki insanlara
örnek olsunlar diye.
işin garip tarafı
mantarlarla yosunların .„, .,,,.„
aklı, ilmi, gözü, kulağı yok.
Yoktan varı yaratan Allah 'tır.
Ormanlarda yapraklar dökülür, çürür. '
Bunlardan nitrik asit meydana gelir.
Nitrik asit çama zararlı,
bunun için mantarlar,
nitrik asidi ayrıştırıp, suyunu alır.
Çam da hem azottan, hem de sudan
faydalanır.
Kökler
Ey insanlar
birazcık gayrete gelin
kazma, kürek istemez
kaysı çekirdeğini çamura itin
Allah size kocaman bir ağaç verecektir.
Çamur içindeki çekirdek
çürürken
birden bire
atölyeler, tezgahlar, fabrikalar
çalışmaya başlar
kökler derinlere giderken
dallar yukarı uzanır.
Her çekirdek, her tohum ,
bir fabrika...
Toprak fabrika, su fabrika...
Tavuklar yumurta fabrikası,
inekler süt fabrikası.
Bilmem ki bu gerçeği
Müslümanlar neden bilmez?
83
82
Dallar havada ne kadar rahatsa,
kökler de toprakta o kadar rahattır.
Zaten Allah'a zorluk yok ki...
Ey Müslümanlar,
hayat çamurlaşsa...
Köklerin Allah'a iteat ettiği gibi
siz de Allah'a itaat etseniz
kökleri koruyan Allah
sizi de koruyacaktır.
Kökler sanki
kimya mühendisi...
Yüzden fazla element içinde
16 elementi tanır, seçer,
ölçerek alır.
Gül fidanının dibine
gübre döktüm , ,
su döktüm
O da yaprak yaprak
çiçek çiçek
hayata gözlerini açtı,
Bir gübreye baktım,
bir güle...
Gübrenin pisliğine
gülün temizliğine...
Gübrenin pis kokusuna
gülün temiz kokusuna...
Bu odun
nasıl olur da
gübreyi güle çevirir?
Bu incecik gövdeye
kocaman fabrikayı
kuran kim?
Gübreden
gül yapan kim?
Gübreler dirilsin
ölen insan dirilmesin
olur mu?
Yapraklar
Kur'an'la kâinat bütünleşir
bunlar birbirini şerh ve izah eder.
Kaysı ağacı
bir elini toprağa
öbürünü göklere uzatmış,
ham meyveler olgunlaşsın diye.
Bir de insanlar olgunlaşsa...
Kurtlu meyvalar çabuk olgunlaşır,
kurtlanan meyva dalından düşer.
Müslüman'ı kurtlandıran da ,
günahlarıdır.
Günah işleyen Müslüman
Su alan gemiye benzer.
Su alan gemi kendisi batıyor ,
84
85
başkasını kurtaramaz ki. i
Su alan gemilerden donanma olmaz.&
Çektiğimiz çilelerin sebebi budur. !«
En sıcak günlerde
yapraklar güneşin altında
12 saat bekler. ,
Halbuki insan
bir saat bekleyemez.
Yeten kadar su alan bitkiler
güneşten istifade eder.
Su kesildi mi, '
güneş de yakar, kavurur.
Demek ki:
Su, toprak, hava ve güneş, !M f
bu dört ortağın
dört bin çeşit bitkisi var.
Renkler, tatlar, biçimler...
O yakıcı güneş "''
çağlayı olgunlaştırır. '' :îl •
Olgunlaşan meyvenin içinde
çekirdek!
Allah'ın şu işine bakınız
bir çekirdekten bir ağaç yaratıyor
sonra
ağacı toplayıp çekirdeğin içine dolduruyor.
Temmuz sıcağı
olanca yakıcılığıyla devam ederken,
ağaçlar,
insanı serinletiyor.
86
Yeşil yapraklar,
renk renk çiçekler,
sebzeler, meyveler,
yaza bir güzellik katıyor.
Ne güzel bir dünya,
bir de insanlar güzel olsa ya...
Bitkilerin güneşte yanması
, bir de güneş enerjisiyle
helva yapıp, yiyiyor.
Beş katlı binanın, üst katına ( ,
su basmak için-.
Elektrik, pompa, kablo, usta,
bir sürü şey gerek. .- , -
Bu uzun ,
dallı, budaklı ağacın
binlerce yaprağına su basan
pompa nerde?
Biyolojiye göre:
Kök basıncı varmış
Osmoz'la da sıvılar,
çok yoğunluktan
az yoğunluğa geçermiş...
iyi amma
bu sistemi kuran kim?
O kızgın güneşte
yapraklara baktım baktım,
Gönül kulesinin,
ibret burcunda haykırdım:
87
Yapraklan
güneşin ateşinden koruyan Allah,
îbrahim aleyhisselamı da
Nemrud'un ateşinden korumuştur.
insanlık tarihi boyunca
yapraklar kadar , ,
yaratana itaat edenleri
Allah,
şeytanın ve şeytanlaşmış insanların şerrinden de
korumuş ve koruyacaktır...
Korur ise !
Allah korur.
Allah'ın korumadığını
hiç kimse koruyamaz. ' '
Peygamberlerin,
islâm büyüklerinin
başına gelen felaketlere bakıp
"Bunları Allah neden korumadı?"
deme.
Zira yaralanınca "' '
"Kurtuldum!" diye bağıran,
Peygamberler
sahabeler
islâm büyükleri
çoktur.
Onların manevi makamları yüksektir
Davanın zafer sancağı
bazan
ölümcül
yaraların
bazan hapishanelerin
bazan da
mezarların üstünde yükselir.
Fakat o sancak
her zaman
ilmin ve ibadetin burcunda
l Talgalanmış, dalgalanacaktır da.
Arı
Mesela arı,
peteğinden çıkar, kırları dolaşır.
Çiçeği eliyle koymuş gibi bulur
alınması gereken kısımları alır,
bize bal yapar.
Herşey insana hizmet eder
çünkü DiN sahibi olan sadece insan.
Dünyanın ilim adamlarını
biraraya toplasanız
şehirler büyüklüğünde
fabrikalar kursanız
Ne çiçeği, ne arıyı, ne de balı yapabilir.
Küçük arıyı bal fabrikası gibi çalıştıran,
kara topraktan
renk renk, desen desen çiçekler yaratan,
89
bal gibi gıdayı bize ikram eden
Acaba bizden ne istiyor?
Petekten çıkan arı
bağları, bahçeleri dolaşır.
Derede, tepede çiçek arar,
sonra hiç şaşırmadan
yuvasına ulaşır. " :
Hiçbir peteğe
yabancı arı giremez,
anlar da yabancı yere gitmez.
Bilmem ki
bir peteğe dikkatlice baktınız mı?
Petek baştan sona aynı kalınlıkta n A
yuvalar altıgen.
Acaba arılar
geometri dersini kimden aldı?
Cetvelleri, pergelleri nerde?
Zehirli bir arının eliyle . ,
bize bal yediren Rabbimiz
ne kadar şefkatli
ne kadar merhametli!..
Uçağı yapanlar " "
uçağı uçuranlar
uçağa binenler
arıyı uçak gibi yaratan Allah'a
iman etmelidir.
Arının küçücük başına radar yerleştirilmiş,
incecik kanatlarına kanallar açılmış...
Bakımcıya, tamirciye ihtiyacı yok!
Yirmi birinci Asır medeniyeti
ne kadar ilerlerse ilerlesin
arı kadar küçük <
dünya kadar büyük " '
uçak yapamaz! , ''
Dünya da bir uçaktır,
üzerine dağlar, denizler
insanlar, hayvanlar doldurulmuş
asırlardan beri güneşin etrafında uçuyor.
Her uçağın gideceği bir menzil vardır.
Dünya denilen bu büyük uçak
Elbette yükünü bir yere boşaltacak
orası da Mahşer olacak!
Bunları yazarken
odama bir arı girdi.
"İyi insan lafının üzerine gelirmiş" dedim,
başladım, ilahi sanatı seyretmeye-.
Aman Allah'ım o incecik ayakları
o küçücük mafsalları,
nasıl da çalışıyor?
Nasıl vazife yapıyor?
Hele tül gibi kanatları,
küçücük başı,
başının içindeki organları...
Allah'ın sıfatlarına hayran
olmamak elde değil!
Odada bir iki tur attı,
bana yaklaştı, masama kondu.
Kağıtlarımın üzerinde dolaştı.
90
91
"Bu yazılar seni anlatıyor amma 1
senin okuyacağın cinsten değil" dedim.
Anlamış gibi canı sıkıldı -
yine bir tur atıp,
sür'atle cama çarptı, ,
ve düştü.
Gülerek kulağına yaklaşıp-.
"Hemşehrim, sen de müslüman mısın?".dedim.
Ters ters yüzüme baktı, açıkladım:
Müslümanlar da yeşili görüyor,
islamiyet'i görüp,
onun hasretiyle kıvranıyor
Fakat bir türlü ona gidemiyorlar.
Mani olan nedir?
Onu da bilmiyorlar.
Şimdi sen de
yemyeşil bahçeleri gördün
benim bu sıkıcı odamdan
oraya gitmek istedin
amma gidemedin.
Şimdi düşünüyorsun:
"Bana mani olan nedir?
Günlerce düşünsen
camın ne olduğunu anlıyamazsm ki,
tıpkı Müslümanlar gibi.
Akvaryum
Akvaryumda balıkları
uzun uzun seyrettim.
Dedim-.
"Yakalandınız!"
Biri ters ters yüzüme baktı
Dedi:
"şaşkın mısın?"
Ve
Devam etti: U;
"Biz burda çok iyiyiz,
dilediğimiz kadar yüzer ,
dilediğimiz kadar gezeriz.
Hem baksana
Nasıl besiliyiz."
Düşündüm
bugünkü Müslümanlar
Amerika'dan yardım
Avrupa'dan izin alıyorlar.
Rusya'dan korkuyorlar.
Tıpkı akvaryum balıkları gibi.
Politika
ekonomi
ve kültür
Hepsi ellerin malı
hepsi yabancı.
Siz,
akvaryum balıklarının
92
93
rahatına bakmayın
Orda büyük dalgalar
köpek balıkları yok amma
elektrik kesilirse
oksijensiz kalıp oluverirler,
tıpkı Müslümanlar gibi
Gölek
Bir göleğe !
palamut attılar.
Palamut kendine gelir gelmez
hemen havuzu dolaştı ?
Ve haykırdı-.
"Yakalandık!"
Sazan balıkları
ona baktı baktı
,-,;• .; acıyarak mırıldandılar:
"zavallı çıldırmış..."
Öyle bir hal ki
palamut sazanlara ;
onlar da palamuta acıyor. ^ .
Baktı ki olmayacak
başladı anlatmaya
Belki irşad olurlar diye:
^94
"Burda o sınırsız deniz yok.
Burda dalga
burda derinlik yok.
Hiç bir yere kaçamayız!
Ha bir tencere
ha havuz,
"Bu deliyle işimiz yok" diye
sazan balıkları
başladı gülüp, eğlenmeğe
Bir de baktılar ki
bir adam
elindeki fileyi
attı havuza.
Üç-beş sazan avlayıp gitti.
Geride kalanlar
kendilerini ;
teselli etti:
"Zaten onlar da , . ,
pek yaramazdı."
Derken ikinci file indi /
gidenler yine gitti. j
Her gidene de bir laf
yetişmez ki. ,
Dediler:
"Yakalandık!"
Biri dedi ki: "Bu sözü
palamut söylemedi mi?"
Sahi (t,
nerde o bilmiş balık...
95
Hepsi koşa koşa gitti.
Bir de baktılar ki
anlayışsızlık
onu da yeyip bitirmiş
Bu hikaye de
böyle bitti.
insanlar,
Allah'ın verdiği beyinle
Yirminci Asır medeniyetini kurdu,
Allah'ın verdiği beyinle
materyalizme, putculuğa kaydı.
Hey Rabbim,
etten beyin yaratmışsın
uçaklar, gemiler yapıyor.
Beyin
4
Allah,
kafatasımızın içine
insan beyni değil de
dana beyni koysaydı
ne olurdu?
Tahsil yapamazdık,
para kazanamazdık...
Şu insanlara bakınız:
Allah'ın verdiği beyinle
tahsil yapıyor, para kazanıyor,
Allah'ın verdiği beyinle
Allah'a isyan ediyor!
Dahası var:
Allah,
kafatasımızın içine
dana beyni koysaydı
Yirminci Asır
medeniyeti olmazdı.
Danalar medeniyeti var mı?
96
Erişilmez bilgisayar
insanın beynidir.
Beynimiz öyle bilgisayar ki
hem bilgisayar yapıyor,
hem de programlıyor.
Bilgisayarlara milyonlarca lira veren insan
kendi beyni için kaç lira verdi?
Ve, beynini kaça satar?
Beyinleri bilgisayar gibi yaratan Allah,
onları programlamış...
Bu sebeple hiç kimsenin
huyu, suyu, birbirine benzemez.
Allah bazı kullarının beynini
öğle programlamış ki,
cevapsız sorulara cevap versin,
anlaşılmayan kon uları açıklasın,
Müslümanlara faydalı olsun,
islâm âlimlerinin çoğu böyledir.
V *~
Beynimizi yaratan Allah,
kaf atasını yaratmasaydı,
onu darbelerden nasıl korurduk?
97
Saçlarımızı yaratmasaydı, beynimizi,
sıcaktan soğuktan nasıl muhafaza ederdik. ,, ,
Ne kadar Rahman ve Rahim'sin Allah'ım! ,
Anatomide, beyin atlasında ">», !>
beyni kırk sekiz bölüme ayırmışlar-.
Zeka, hafıza, işitme, irkilme gibi.
Hepsi etten, hepsi aynı...
Fakat vazifeleri ayrı ayrı. ,
Beyin, vücut diyarının padişahı
yaratana, yaşatana tabi olursa,
organların bütünü de
İslâm'a tabi olur ve kurtulur. . :
Vücut gemisinin kaptanı olan beyin, ••
bid'at ve dalalet kayalıklarına çarpmâtiM l
v kurtuluş sahiline çıkmak zorundadır, s
Yani ^
ebedi saadeti bulmak... .-...-
Beyin vücut şehrinin valisidir-.
kainatı idare eden Sultan'a memur olursa
dünya ve ahiretini cennet eder. ; ,
Akıl, ilimlerin tek kaynağı...
Akıl, sanatın esası!. •,,*;
Akılla iyilik, kötülük anlaşılır,
akılla deney yapılır, v
akılla ibret alınır.
Akılla dalalete gidilir,
akılla hidayete erilir.
inkarın da, imanın da kaynağı akıl.
. • '• f?.; '*fcf
"Aklı olmayanın dini yoktur" esasmca V)|
Kur'an'ı ve Peygamberi anlayacak olan da akıldır.
98
En büyük şüpheler, , , ,t (
en büyük hileler, , , ,,,,
en büyük desiseler
akıldan çıkar, akılda düğümlenir.
Delikanlı yaştaki kızların da, erkeklerin de
aklı bir karış yukardadır.
Ne yazık ki hayatın attığı tokatlarla
çoklarının aklı başına gelir amma <
bazan iş işten geçmiş olur.
insan aklı,
her şeyi yaratan,
her şeyi idare eden,
külli aklı, anlamak zorundadır.
Allah,
her canlıya akıl vermiş,
akılsız zannedilen balıklar ''''-•'l '
en güzel şekilde beslenir. '.'-.,; '•
i. » , j
Ağaçlar yerinde durur
rizikona koşar...
Tilki de rızkım arar.
insan aklım iki şekilde kullanır-.
Akl-ı maaş, akl-ı maad.
Akl-ı maaş,
; yiyip, içme; gezip, tozma aklı...
r l; Kediler de karnım doyurur,
,-, sıcak bir yer buldu mu,
yan gelir, yatar. '
insanımıza kupon kumaş giydirdik, , ,,
kaloriferli evlerde oturttuk, s j
midesine yedi türlü yemek doldurduk, ,;
99
cebine para koyduk
yine de rahat ettiremedik.
'-. f';'' '
Çünkü beyin midesi ilim,
kalb midesi iman ve ibadet ister.
Bunlar aç kalınca
insan rahat edemez.
Aç bıraktık, aç bıraktık, n,
Allah'ın yarattığı beyine ,, ,;
Allah'ın dinini koyamadık.
Kalbi de dana yüreğinden
farksız kıldık.
Kedi ekonomisiyle
insan huzura eremez ki...
insanın maddi, manevi yönleri de vaf.
Akl-ı maadla insan kendini bulur:
İlim neymiş, irfan neymiş?
Terbiye, ahlak neymiş?
bunların hepsi, bununla olur.
Nasıl ki ham meyve güneşle olgunlaşırsa
insan da akl-ı maadla olgunlaşır.
insan başkadır, ,
insan olmak daha başka.
Bir de insaniyet var.
Çokları yitirdi bunu,
bu sebeple insan, insana kurt oldu.
Müzelerde insanlar da kuşlar da dolaşır.
insanlar sanat eserlerine bakar
kuşlar yiyecek arar. r
Her müzede
sanat eserinden sanatkâr görünür.
100
Yeryüzü de bir müzedir. ^
insanların yapamayacağı eserler
teşhir edilir.
Madem ki eser sanatkarı gösterir
bu eserleri yapan kim?
Böylece eserden müessire gidilir.
Bazan merkezden çevreye A
bazan da çevreden merkeze bakılır.
Yaratıklardan Esma-ül hüsna'ya,
Esma-ül hüsna'dan da yaratıklara bakılabilir.
Ey insan,
dünya müzesinde bir kuş gibi gezme
ne olur!
Müzede insan gibi gez,
sanat eserinden sanatkarı gör,
O'na itaat et kurtul!
Eli matkap tutanlar,
eli işe yatanlar,
bir yaprakta,
bir kanatta ,,,
dehşete düşüp,
Sani-i hakime hayran olmalıdır,
işte o zaman akıl işe yarar.
Beyin atlasına baktığımızda:
Görme, işitme, okuma, çağrışım,
bacak, kollar, dahası var: r,
Hafıza, zeka... .
Böylece 48 bölge! , , , ,
Her bölgenin yapısı
birbirinin aynı...
101
Her bölgenin vazifesi
ayrı ayrı...
Hepsi etten yapılmış,
bu et parçaları
uçak, gemi, radar yapıyor...
Bu et parçaları
kitap yazıp, problem çözüyor: (
Akıl da su gibidir:
Konduğu kabın
rengini ve şeklini alır. '
Bu sebeple Ebubekir de, \ >'
Ebucehil de zekidir.
Kumarbaz da, profesör de zeki...
Nasıl ki geometride
bir noktadan sonsuz doğru çıkarsa...
İnsan beyninden de
sonsuz fikir çıkar, '
insan,
bunların hepsini doğru zanneder.
Doğrular bu kadar bol olsaydı
insanlar bu kadar eğri olur muydu?
Hiçbir beyin tek başına doğruyu bulamaz!
Beyinleri yaratan Allah,
O külli akıl, .';*;
akıllara doğruyu :
diniyle göstermiştir.
Beyinleri yaratan Allah
sadece insan beyninin
Kitab'a ve Peygambere muhatap
olacağım bildiği için • ,, •>,, •,;,;,
insana din göndermiş...
102
Kur'an'ı ve Peygamberi
gönderen Allah
insana öyle bir akıl vermiş ki
ikisini de anlasın diye.
Demek
Kur'an, sünnet ve insan beyni
bu üçü bir bütündür
biri giderse diğeri anlaşılmaz.
tnsan beyninin en mühim vazifesi
tslâmiyeti, öğrenmek, anlamaktır.
Dinden uzaklaşan beyin
geçmişin pişmanlıklarıyla
geleceğin evhamlarıyla !
akh
başa bela eder.
Kumar oynayanların hepsi akıllıdır.
Adam o kadar akıllı ki
bir deste kağıdı takip ediyor:
Maçanın ası kimde diye.
Siz
geri zekalılardan
kumar oynayanı gördünüz mü?
t$ci içenler de akıllı.
Aklını basma bela edenler
kumar oynuyor,
içki içiyor, ,>•>
uyuşturucu kullanıyor id .
düşünmesinler diye.
Dünya akılla ilerlerken
103
şaşkın insan
aklını karartmaya çalışıyor.
Allah asmalara çamur yediriyor
kuru çöplerinin ucunda
tulumba tatlısı gibi üzümler yaratıyor.
Nankör insan
bu üzümlerden
içki yapıp
aklım karartıyor.
Bir çocuğun güzelliğine,
masumiyetine bakınız...
Bir de sarhoş babaya...
Ya kumar oynayanlar...
Tembeller, ahlaksızlar...
Canavarları yavrularına hizmetkar eden Allah
dünya ve ahiretimizi cehennem etmeyelim diye
islamiyet'i göndermiş...
Fakat bozulan insan
yavrusunun rızkını
meyhanede, kumarhanede yiyeMIiyor.
Şimdi siz söyleyin
canavarlar mı tehlikeli
yoksa bir kısım insanlar mı?
Dikkat edilirse
cehenneme gitmek isteyenler \
cennete gitmek isteyenlerden ı
daha çok gayretlidir:
Adam hergün kahveye gidiyor ki
cehennemde yer kalmaz diye. «
Diyeceksiniz ki:
Kahveyle cehennemin ne ilgisi var?
Kahveye giden
zamanın kıymetini bilmez.
Zamanın kıymetini bilmeyen
kıymetsiz olur.
Kıymetsiz insanlar
islam'ı temsil edemez.
Temsil olmayınca tebliğ de olmaz!
Hergün kahveye gidene inat
cennete gitmek isteyenler
hergün
tefsir dersine gidebiliyor mu?
Demek
cehenneme gitmek isteyenler
cennete gitmek isteyenlerden
daha gayretli.
Dahası var:
Adamın anası, bacısı, karisi:
"Yeter içme!" diyor "ocağımızı hatırdın!*
Adam menfide kahraman
hiçbirini dinlemiyor
kalkıyor meyhaneye gidiyor.
Para veriyor
içki alıyor, meze alıyor,
gece geç vakitlere kadar içiyor.
"Niye içtin?" diyenin de
gözüne yumruğu patlatıyor
aman cehenneme gideyim diye.
104
105
Sarhoşun içkiye verdiği parayı
İslam 'a veren kaç kişi vardır?
Dahası var-. ''
Adam malını, servetini
mesleğini ve şanını,
kumar masasında bırakıp kalkıyor,
cehenneme gitmek için.
Kumarbazın kumara verdiğini
islam'a veren
kaç Müslüman gösterebilirsiniz?
Şu misaller gösteriyor ki
cehenneme gitmek isteyenler
cennete gitmek isteyenlerden
daha gayretlidir.
Bu sebeple
cennet gibi dünya
başımıza cehennem oldu.
Şu cennet gibi dünyayı
başımıza cehennem edenlere,
cehennem gerektir.
Onun için dirileceğiz, u
Suçluların cezalanması
masumların mükafatlanması
mutlak adaletin tecellisi için,
kabir kapısından geçip
ahiret sarayına çıkıp
hayatımızın hesabım vereceğiz.
Kainatı yaratan Allah
başka bir âlem de yaratabilir.
106
Bizi bu âleme getiren,
başka âleme de götürebilir.
Hak için, adalet için
iyiyle kötüyü ayıracak,
gizli günahların da hesabını soracaktır.
Parayı kaybeden çocuğu cezalandırırız...
Yanlış iş yapana ceza veririz.
Öyleyse düşünelim: .,.„,.
Geri zekalı olsaydık
tahsil yapabilir miydik?
Para kazanabilir miydik? ! '
çirkin olsaydık,
sahneye, perdeye, ekrana çıkabilir miydik?
Allah'ın verdiği akılla
mevki, makam edinenler
Allah'ın verdiği beyinle >
servet sahibi olanlar
en güzel yerlerde
en büyük günahları işliyor.
Bu isyana ceza gerekmez mi? , ,
Gidin
hastahaneleri, hapishaneleri gezin.
Gidin mahkemeleri dolaşın.
Huzursuz evlere, verimsiz işyerlerine bakın!
Bulgur kazanı gibi kaynayan vatanı görün
Ve anlayın ki
Allah haramda hayır yaratmamıştır.
Allah insana sınırsız kabiliyetler vermiş.
Uçaklar, gemiler, cihazlar insanın eseri
Eğer insan dinden uzak kalırsa
sayısız kötülükler işleyebilir.
107
Bu sebeple Avrupa insanı
evlat beslemektense
köpek beslemek daha iyidir demiş.
Köpeği evlattan üstün gören
köpekten ihanet görmediğini söyleyen
akrep olan akrabadan uzaklaşan
böylece yalnız kalan
Avrupa insanı değil mi?
işlediği suçun cezasını dünyada da çekmiş.
Allah islamiyet'i göndermiş ki
insan her türlü kötülüğü terk etsin
her türlü iyiliği yapmaya başlasın. ,
Böylece
evvela dünyamız
sonra ahiretimiz cennet olsun...
Emanete hıyanet
lütfullaha isyan
iyiliğe kötülük
ekseriyette var!
insan gerçekten az şükrediyor,
az düşünüyor,
çok çok da günah işliyor.
Sosyalistler, kapitalistler
hepsi akıllı...
Meyhanedekiler, kumarbazlar,
dolandırıcılar, sahtekarlar,
hepsi, hepsi akıllı.
Şu hale bakınız:
Akıl gibi bir nimet
nerelerde çar-çur ediliyor?
Aklı başına bela eden de,
akılla doğru yolu bulan da çok.
ÜÇÜNCÜ KISIM
Manevi Dünyamız
Psikoloji
Ruhun ne olduğu bilinmez,
ruhun yaptığı işler anlatılır.
Beynin de yapısı bilinmez,
beynin yaptıkları bilinir.
Beyin kendini anlatamaz,
terazi kendini tartmaz.
insanın
bildiklerinden çok bilmedikleri vardır.
Bu gerçeği bilen
kamil insandır.
108
insan
beyniyle tahsil yapar,
beyniyle sanat öğrenir,
beyniyle para kazanır,
beyniyle kumar oynar,
dolandırıcılık yapar...
Beyniyle içki içer,
beyniyle terörist yahut anarşist olur.
Harp sanayisini kuran da,
hastahaneleri açan da beyindir.
Oteller, hapishaneler onun eseri..
Felsefe beynin mahsulü,
din, beyne bakar. , , ı
İnsan ölünce beyin
elektriği kesilmiş
bilgisayara döner.
Enerji, can ve hayat, d '
ruhun üç çeşit tecellisi...
Ruhla ceset bütünleşince '"
insan olur...
Ayrılınca ölür.
Ruhu olan, ruhu bilir.
Öyle ise psikoloji:
İç dünyamızda seyahatle başlar *
dış dünyamıza uzanır.
Kainat kitabını okumak gözlemse,
Kainata soru sormak da deneydir.
Psikoloji;
her yöneticinin bilmesi gereken bir sır!
Zira kendini idare edemeyen
başkasını idare etse de neye yarar?
Kendini bilmeyen,
Rabbını nasıl bilir?
idrak
. ( • • • j - • l
insandaki
anlayış, kavrayış, akıl erdirmeye,
"idrak" denir.
Allah,
bu kabiliyeti insanlara vermiş ki,
gönderdiği dini anlıyalım diye.
İyiyle kötüyü,
faydalıyla zararlıyı, '
hakla batılı ayırmak, ; '', "';' '' J "
idrak işidir. ' " '
Kur'an-ı Kerim, t ,
"cehalet" kelimesini , "
bilgisizlik manasına değil de,
hakla, batılı karıştırma manasına kullanmıştır.
Bu bakımdan ,/ ',''„.
hakla batılı karıştıran
pek çok profesör cahildir
110
111
idrakini
yanlış yolda kullanan kimseler
yanlış bir hayat yaşar
yaşadıkları hayatın narına yanar:
\
Yaşamak güzel, dünya güzel
amma herkese göre değil.
Derdi olan neye güzel
diyebilir?
Beynin en büyük özelliklerinden biri de
idrak.
Ah, gerçekleri anlıyabilsek...
Omuz omuza veren taşlardan
mabet bile olurken...
insanlar
yardımlaşmayı idrak etse,
neler olmaz ki?
Psikoloji
idrake "Algı" demiş,
yanılmaları da göstermiş...
Karanlıkta
ağacı insan gibi görmek...
Kendi gölgesinden korkmak...
Gaipten sesler işitmek...
Organizmanın ruha,
ruhun da organizmaya
tesiri vardır.
Ateşi yükselen hastanın
düşünceleri, hayalleri, rüyaları değişir.
112
l
Hapishanede hücreye atılan mahkum
3 gün sonra değişik hallere girer:
Heyecan, sabırsızlık, çözülme başlar.
idrakte
tecrübenin ve bilginin rolü büyüktür. • !
Aynı olayı seyreden üç kişi
mahkemede farklı şeyler söyler. , >
Yine idrakte • ,.n
inancın, ahlakın ve idealin
payı vardır.
Hayat bir idrakten ibarettir.
Kimisi dayanıklı, kimisi zayıf... ,.»,.
!; Din de idrak işidir. '
Bu sebeple
sanki Müslümanlar adedince
îslâmî yaşayış var.
Denge
Hr'M
Allah,
insanı öyle yaratmış ki ''' *"• * ^
her şarta uyar.
Gönlündeki hayatı yaşamak isteyenler
uyumsuzdur. î
Bunların derdi hiç bitmez. , • N .
Haram olmayan hayata uymak "
dertlerin dermanıdır.
113
Kainatta Wr nizam var,
nizam dengedir.
VücudunmdakUenge
diğeri yerinde saysaydı,
halimiz ne olurdu?
Bir insan
istediği kadar
börek yese
a, hormon sa.gnasa
e üstüne teğetti.
i çok Mçuk
en
en büyi* işlen
Bu açıdan bakınca
ne kadar küçük.
fakat
hükmetmeyi
insan
5«r|üfî«0 V.t''- -J''
.,,^r«iı nfölt'V
Gözte görülmeyen mikroba ,
mağlup olan insan,
ne kadar cılız!
c '
Bu sırrı anlayan
kulluğunu bilir,
bir köle efendisine nasıl itaat ederse
mü'min de Allah'a öyle iteat etmelidir.
Küçüklüğünü, cılızlığını anlamayan Ğa
Firavunluğa kadar gider.
Hangi meşhura kaldı ki dünya,
bastığın yer belki Fatih'in kalbidir.
Gururlanma eloğlu değmez,
insan neyin sahibidir?
Bir bakıma kainat
kocaman bir kışla
her şey Allah'ın askeri,
her şey Allah'a itaat ediyor.
Bir başka açıdan bakılırsa
kainat kocaman bir cami...
ibadet,
Allah'ın emrettiği gibi yaşamaktır.
Harama girenler
çizginin dışına çıkar,
inkarcılar
yaratıklardan ayrılıp
yalnız yaşar.
Onlar, meyhanede, barda
beraber de olsa
herbiri
kendi acısıyla kıvranır,
115
114
Ölümü hangisi hatırlamak ister?
ahirete hangisi inanır?
Herşey Allah'a itaat ederken
gaflete düşen,
isyan eden,
dünya ve ahiretini cehennem eden
insanlar, ''
kendilerine dost olmazsa
kime dost olabilir?
Muhabbet
içten gelen itmeler ,
dıştan gelen çekmeler
organlarımızı harekete geçirir. ul
Acıkma duygusunu içimize yerleştiren Allah,
sevmek duygusunu da yerleştirmiş ki:
Allah'ı sevelim,
Allah'ı sevenleri sevelim,
Allah'ın sevdiklerini sevelim diye.
Allah'ı sevmenin alameti:
Haramlardan kaçmak, . ,
helalları yapmaya çalışmaktır.
insanların çoğu , -w.:,,'
haramfsevdi... . ^ .
Çünkü haramı süsledüer. ,, •; ,
Böylece kendileri de kirlendi,
çevrede
Allah,
haramda hayır yaratmamıştır,
kötü alışkanlıklara esir olanlar
bu acı gerçeği
isbatlamıştır.
Sû çimenden çıkar,
su çimenden...
Hak, beni af eylese
kim sorar suçu benden?
Canlılar içinde sadece insana nikah emredildi.
Nikahsız evlenen hayvan çok.
Nikahsız evlenenler
parkta bulduğunu
sokakta kaybetti.
Mevla yerine "Leyla!" diyenler
şarkı ve türkülerle
feryat, figan etti.
Sanki yeryüzü bir tekke,
kadın ilahe,
millet, , >
müzikle zikrediyor:
kadın, kadın, kadın... ^
yar, yar, yar.
Tahmin ederim
yar yıkılmış, altında kalmışlar,
bu sebeple feryatları
yeri, göğü inletiyor.
116
117
Erbezlerive yumurtalıkları
içten gelen itmeler...
Dekolte giyimler, plajlar, modalar...
Danslar, diskolar ve
dıştan gelen çekmelerin bütünü, ,
pek çok kimseyi,
Engizisyon mahkemelerinde mahkum etmiş gibi
çarmıha çekilmiş
Havarileri görmüyor musunuz?
Hırs, kin, inat...
Hepsi, içten gelen itmeler.
, i,; Bunların hepsi tek tek
islam'a uy durulmalı...
Hepsi tek tek
Müslüman olmalı...
ilimde, ibadette hırs gösterilmeli,
şahsi günahlarımıza kin gütmeli,
haramları terkte inat etmeli...
Böylece maddi ve manevi
organların yönünü v
haramdan, hayıra çevirmeli..
Zira zaman gösterdi ki:
Cennet ucuz değil,
cehennem de lüzumsuz değil.
içten gelen itmelerle
dıştan gelen çekmelerle
hayatımızda
sayısız problemler çıkar.
Ya bu problemleri Müslümanca çözeceğiz
veya dertlerden dert beğeneceğiz...
insan sosyal yaratıktır:
Otellerde, lokantalarda....
Barlarda, gazinolarda...
Sinemada, ekranda...
Sahnede, videoda,
günahları süslediler.
Üzüm, üzüme baka baka kararıp,
olgunlaşırken,
yüzü kara olanlar
ham kaldı.
Vefa 'yi sorarsan,
istanbul'da bir semtin adı,
Adalet isimli hanım da
barda yakalandı.
Ar damarı unutuldu,
utanmak mazi oldu.
Korku, öfke, nefret ve üzüntü
çoğunun ortak malı...
Yalan denilen şey
gerçeği alıp, götürdü.
Eğer bunlar karamsarlıksa
aynalar yalan söylüyor,
Deli
Yüksek tahsilli,
mevkisi, makamı yüksek biri,
oğlunu
118
119
psikiyatri uzmanına götürmüş
"deli" diye.
Delikanlı,
doktorun yanına girince:
"Deli ben değilim, dışardaki:
Babam, istediği gibi içer,
•' istediği kadınla yaşar, "
istediği gibi konuşur. '
Evde, ;
hiçbirimizin huzuru yok.
O bizi rahatsız ediyor,
r v ben de onu rahatsız edeceğim..."
Durumu anlayan doktor,
delikanlıyı çıkarıp, babasını içeri alıyor.
"Yaşama tarzınıza bir şekil verseniz"
demeye kalmadan, adam,
taşın kendisine geldiğini anlıyor-.
"Ben tahsilli, görgülü bir adamım,
yaşamasını bilirim.
diye, bangır bangır bağırıyor.
Yine bir gün yolum
hastahanenin psikiyatri bölümüne düştü.
Büyüklerden biri
yatak yorgan yatıyordu. (
Emekli olunca çocukları
"Baba, sen hayatını yaşadın,
şimdi arabayı, parayı bize ver,
biz de hayatımızı yaşıyalım..."
120
Deyince, çıkan çıngar,
adamcağızı yatağa salmış,
o büyük adam
küçüldükçe küçülmüş.
Evladın hayırsızı olmaz
Allah,
hayırlı ana, baba versin.
inkara kayanlar, Allah'a itaat etmezken ,
bunların organları ve
zerrelerinin tamamı
Allah'a itaat etmektedir.
Hiçbir şey başıboş değildir
Hiçbir şey kendi keyfiyle hareket etmez.
Keşke polise, kumandana,
patrona ve öğretmene
itaat ettiğimiz kadar î
Allah'a da itaat etsek... ,
Akıl hastalığı
Elbette ki ruh hastalığı olmaz.
Sinir ve akıl hastaneleri de
bunun delili.
ilaçlar organizmaya tesir eder.
Organizmanın ruha
ruhun da organizmaya tesiri
inkar edilmez.
121
Aklın yönetimi çok önemlidir *
zira
çok akıllı olan
Alman filozoflarından ;
Nietzche (Nice) ve Schopenhauer (Şapmhaur)
çıldırmıştır.
Aradığını bulamayan •* t 'r, >
bulduğuyla yetinmeyen >• ! ' '•
perişan olur. >
insanda hoşgörü yoksa j",,,
katlanma gücü de yetersizse '
dünya başına dar gelir.
insanların zekası farklıdır,
böylece her işe adam bulunur.
, Dünyada en az bulunan organizatördür.
• Bir işi alıp, zirveye götürecek
yönetimde başarılı olacak
insan sayısı çok azdır.
ilk anda çok zeki ile
geri zekalı arasında bir haksızlık görülür.
Halbuki her insanın *.ı •
derdiyle, sefasının çarpımı
birbirine eşittir.
Bir çöpçünün neş'eli hali
bir genel müdürün de kederi
her zaman görülür. . /'*
insanın olduğu yerde
problem vardır,
zeki insanlar da
mutlaka problemlidir.
Hatta •'"•>
zekiler, bir nevi delidir.
Tokadizade Sekip şöyle diyor: r > '
Haberdar olmayan yerden, semadan
kalır azade ser, elbet ezadan ;
Nasibin yoktur ey akıl sefadan
Doğar korkunç teessürler zekadan
Eşektir zevki aşkındır başından
Ne anlar kainatın gözyaşından.
Çünkü î
çeken bilmez,
bilen çeker.
Hafıza gücüyle
zeka bir araya geldi mi, ' -
dahi modeli ortaya çıkar.
Dehanın dağına tırmanan
zirveden öteleri görüp-.
"Düşman geliyor!" diye bağırsa,
pikniktekiler A' ',
"Deli" diye adamla eğlenir.
Bugünkü insanların
ekonomik, politik, kültürel
durumunu beğeniyor musunuz?
insaniyetini yitirmemiş
kaç insan var?
Bunlar akıllı ise
bunları beğenmeyen delidir.
Hüküm ekseriyete göredir.
Halkın "Deli" dediği deli ise,
halk nedir?
122
123
"Zaman sana uymazsa, ;.; »
sen zamana uy" demişler.
Yani,
tembellere, cahillere, beceriksizlere
uyalım mı?
Dolandırıcılarla, sahtekarlarla
beraber olalım mı? ^
Helal, haram dinlemeden ,, v â
para kazanalım mı? s-v,in</v
Akıl hastalarının :
hastahanede olduğunu zannetsek,
bunca suç işleyenlere ne diyeceğiz?
Suçlu yetiştirenlere
ne isim vereceğiz?
Akıl hastahanesinde >; Kt
hastalar var...
Ahmaklar, aptallar , %ı
tahtası noksanlar nerde?
Yaratılışının gayesini bilmeyenler
nerden gelip, nereye gittiğini
düşünmeyenler,
ahirete inanmıyor
; insan gibi mi yaşıyor, '' *s,',u> U'"'','
kedi gibi mi? "'" '*'" •*'"
124
Tefekkür
Herkes düşünür,
çokları
düşünür gibi durur. »
Düşünmek "tefekkür"ün yeilöi tutmadı.
Tefekkür'de fikir vardır.
" Nasıl ki
yediğimiz gıdaların çoğu giderse;
Beyin midesine konan bilgilerin de
çoğu unutulur.
Nasıl ki
farkına varmadan beslenirsek,
unuttuğumuz bilgiler de kültürümüz olur.
Hiçbir hafıza
teyp gibi çalışamaz. !i
insan, :,
okuyarak, dinleyerek, düşünerek
ilmini artırır.
Bu durumda
v ilim adamlarını sevmek
kaçınılmaz bir olaydır.
tlim,
Allah'ın sıfatı olduğundan _,
sınırsızdır. .. ,v,t
insan ilmi ise sınırlıdır.
; Bu sebeple herkes,
<-• bildiği şeyin alimi,
bilmediğinin cahilidir.
125
127
Tansil ^'t^'İStS!
belli sınırlar içinde /{a
belli şeyler öğretir. ,u ^M
Tahsilli insanlar,
bu sınırların dışına çıkmayacağına göre
herkes birbirini alim zanneder. v.
Eğer •:>1^V:»İ
icazet müessesesi imdada yetişmezse
ülkenin kültürü
Milli Eğitim'in inhisarında kalır.
ilim ve kültür, ı
ülke ve sınır tanımaz. \^ ı,,;, ,<.
^m- : -Ufoiniiv f;;,-îih^
kasaya konmaz, -vi^^,,^;•, :i;-:,-.
köle olmaz!
' n\
; ' , \
Her insan ilmini ve kültürünü artırabilir.
Bu insanlara icazet verilirse ,
Milli Eğitimin dışında da '
alim yetişir.
Batı,
alime ve sanatkara
mevki makam vererek
seviyesini yükseltti.
icazet müessesesi
Osmanlı'yla bitti,
Cumhuriyet,
126
»ı.h
Benjamin Franklin ilkokul mezunudur,
Edison ilkokuldan koyulmuştur,
Jan Jak Russa ortaokul mezunu...
kendini yetiştiren kıymetlerin
kıymetini bilmedi. • ,
ilme ve sanata '
değer vermeyerek
çağdaş olmaya kalkıştı.
Halbuki
hafızası kuvvetli olanın , <
ezberi çoktur.
Zeki insan
sentez ve analize kayar.
Yani olayları ayrı ayrı tahlile çalışır.
Sonra bunları birleştirip,
bir sonuca varır.
Bazan merkezden çembere
bazan da çemberden merkeze giderek
gerçeği yakalar.
Bilgiler
kelimelerin sırtına bindiğine göre
kelime hazinesi geniş olan
ilim sarayında dolaşabilir.
ilimde >;t
övmeyle, yermenin yeri yoktur.
Tenkitte ise,
bir şeyin
iyi veya kötü tarafları dile getirilir.
Düşünmek için düşünülmez.
Mütefekkir
her yere başını da götürdüğünden
o, her yerde düşünür.
Dinlenme nedir bilmez.
Bu bakımdan '•••*
hareketleri gariptir ;
halka uyum sağlayamaz.
insanın, insana üstünlüğü yoktur,
insanları üstün eden prensiplerdir.
Her insanın 5
doğuştan gelen huyu, suyu olsa da,
prensipler
onu üstün kılar. «, ;,,
Bir insanın
dini, ırkı, milleti ne olursa olsun,
üstün prensipler
onu üstün eder. t ,(t
Her milletin } . ,, {
her dinin , (tu
hatta her topluluğun ,', (
kendine has ahlak anlayışı vardır.
Prensipler, ahlakta bir cüz.
Ahlak ise insana
şahsiyet ve karakter kazandırır.
Ahlaksız insan kadar
dinine, milletine zarar veren
başka bir mahluk düşünülemez.
Ahlaksız insan çürür
ve çürütür. >u ,M, .,\
Anne, baba
kötü alışkanlıkla? }^y /'", '
beslenme '"T,.
çevre, '" M ' , .
ahlaka ve karaktere tesir eder.
128
Çok kere organizma bile
ahlaka ayna tutar.
Bazan insanın yüzü,
rengi, bakışları
çok şeyler söyler.
insan
Pek çok yönüyle '•'
insanla hayvan
birbirine benzer.
Lakin koyun
yediği, içtiği şeyin
helal mı, haram mı
olduğunu bilmez.
insan ise
helalla haramı
ayırdığı müddetçe
insandır.
Ayırmazsa
ha koyun, ha insan
f ark etmez.
insan, r
atomlarla mikropların bulunduğu
mikro alemle...
129
Güneş sistemlerinin, galaksilerin
bulunduğu makro alemin ortasındadır.
Çok küçüğe de
çok büyüğe de
hakim olan Allah; ; (
insanı
dış dünya ile
iç dünyanın smmüâ bırakmış
Bilgi,
bu âlemleri anlamaya
çalışmaktır.
Ders kitapları da -
#^ }?•! .'f1? f'tı 5*
bu alemleri anlatır. ; ««»««»î
insan ^>nn$y ;fc:> >b^
günahla sevabın, , i( nı ;<fn
helalla haramın ,v.S(i i
yol kavşağındadır.
Yine insan,
cennetle, cehennemin
kavşağında olup,
isterse cennete
isterse cehenneme gidebilir,
isterse 7,;ç
dünyasını da, ahiretini de ;i >(,
cennet edebilir.
ilim, l «
/ç ve dış dünyamızı incefamekse...
irfan ise, ,fifi?f!Î
iç ve dış dünyamıza tâ> k^tmoJe
nizam koyan, .-Hfjlıj ODÜKI
-j ? v; , .'.j'- , •, : . .
130
bu nizamı
asırlar boyu devam ettiren Allah'ın
gönderdiği Islamî nizama uymaktır.
insan beynini yaratan Allah
insan için ilmi mecburi kılmıştır.
Herkes bir şeyler öğrenir...
Öğrenmek zorundadır.
Öğrendikleri
ya işe yarar veya yaramaz.
ilmini artırmak isteyen
faydalı şeyler öğrenmelidir.
Hafıza
Çocuğun hafızası bomboştur.
Kelimelerle, şekillerle, biçimlerle
bu hafıza dolar, dolar,
öyle bir noktaya gelir ki
unutmadan yenisini alamaz.
Bu sebeple
25-30 yaşa kadar lisan öğrenilir,
ondan sonra ezberlemek zordur.
Hafızanın kapasitesi doldu mu
unutma başlar.
Birde <
hastalık sebebiyle , ı
unutkanlık olabilir. , . , , M
131
Sosyal bilgiler,
teknik bilgiler,
dini bilgiler,
ve sanat!
Felsete ^
Filozof
gerçeği arayan insandır.
Müslüman ise
gerçeğin kendisi olan
Islamiyeti anlamaya çalışır.
Felsefe tarihine baktığımızda
her filozof
kendinden evvelkini tenkit etmiş,
kendisi de tenkit edilecektir. -;
Bu da gösteriyor ki:
Aranan gerçek bulunamamıştır.
islamiyet dışında
fikir yürüten her Müslüman fda
, belli ölçüde filozoftur. :^
Felsefe
sadece akla dayanır.
Akılla islamiyet bütünleşirse
hakikat tecelli eder.
132
Aynlırsa,
akıl, dalalete
Müslüman da taassuba kayar.
Filozof
kainat kitabına soru sorar
cevabım arar.
Müslüman kainat kitabını
Allah adına okur.
Kainat kitabı
Kur'an'ı şerh ve izah ettiğine göre
kainat kitabını konu edinen
ders kitapları da, . ,
bir kısım
ayet ve hadislerin şerh ve izahıdır.
Rabbimizi anlatan
3 ilim hazinesi vardır:
Kur'an, hadisler, bir de kainat kitabı.
Bu kainatı yaratan
hem alim, hem sanatkardır.
O, yaptıklarıyla belli.
Her şey
O'nu o kadar açık gösteriyor ki,
•v yaratıkla meşguliyet,
yaratanı gizlemiş.
Güneşin ışıkları
güneşin görünmesine mani.
Bununla beraber
Kainatta külli bir aklın olduğu
inkar edilemez.
133
Bu külli akıl
her şeyi mükemmel yaratmış, 4 •*"'•
mükemmel de idare ediyor.
Külli akıl • ^
insana cüz'i bir akıl vermiş... • H ,'
Sonlu,
sonsuzu nasıl anlasın.
Akıl olayların, sebeplerin
teşbih taneleri gibi dizildiğini görür, ,
ipi görmez.
Sonra akıl !
yaratıkların neresinden bakarsa, *
gördüğünü anlatır
zaten
görmediğini anlatamaz ki...
Akıl
değil ki yaratanı,
yaratıkları bile tam anlayamadı. ,
Göz doktoru,
gözün kaçta kaçım biliyor?
Biz,
Allah 'ı sadece sıfatlarıyla öğrenebiliriz.
Bunun için de
Küf an, hadisler ve kainat -(,
Allah'ın sıfatlarını anlatır. , ,,, .„
Allah'ı
sadece sıfatlarıyla öğrenebiliriz,
başka türlü de mümkün değil.
DÖRDÜNCÜ KISIM
Çağdaşlık ve Biz
Medeniyetin temelleri
Milyarlarca yıl evvel
jeolojik devirler
birbirini takip ediyordu,
dünya batıp, batıp çıkıyordu. , ,
Ta o zamanlar
Yirminci Asır medeniyetinin »
temelleri atılıyordu.
O büyük çökmelerle
petrol mayalandı,
kömür yatakları hazırlandı. \[' *
Petrol olmasaydı
bu medeniyet olur muydu?
Ansiklopedilerden
petrol bahsini okuyunuz
ne kadar geniş sahada kullanıldığını
ne çok işlere yaradığını
bir daha hatırlayınız.
134
135
yerin binlerce metre altında
petrolü bizim için hazırlayan kim?
Öte yanda
mıknatıs ve mıknatıslanma olmasaydı
Yirminci Asır medeniyeti olur muydu?
Alternatif akım nasıl elde edilecek r
motorlar, tezgahlar, fabrikalar
nasıl çalışacaktı?
Sanayinin temeli enerjiyse
bu da elektrik ve petroldür.
Mıknatıs ve mıknatıslanma olmasaydı
pusula da olmazdı.
O zaman
uçaklar, gemiler
yol alamazdı.
Allah
insanlar için
neler neler yaratmış
hala pusulasını şaşıran şaşırana...
Uzaklardan kendi âlemimize dönsek
baş parmak olmasaydı
yine bu medeniyet olmazdı.
Keseri, tornavidayı
nasıl tutup
nasıl sanatkar olacaktık. ,
Akıl olmasa
* göz olmasa
karaciğerde çıban çıksa
ne olur?
136
Olanları veren kim?
Alan ne yapıyor,
insanlar uyanın!
Coğrafya
Su!
Midemizi yaratan Allah
nehirlerin bütününü
dağlardan çıkarmış ki
ovalar sulansın,
midelerin ihtiyacı sağlansın.
Nehirler denizlerin dibinden
çıksaydı
ovalar nasıl sulanacaktı?
Tarlalar, bahçeler, bağlar
nasıl yeşerecekti?
Ve insan
nasıl yaşayacaktı?
Denizler dolusu su
gökler dolusu su!
Bulutlar aşağı indirilse
Marmara'yı doldururdu.
Hey Rabbim!
Bu ne kudret, bu ne kudret!
Denizleri göklere çıkaran,
137
bulutları yerlere indiren,
kara toprağı renk renk
desen desen dirilten
, bostanları kazan yapıp
bize çeşit çeşit yemekler
pişiren Sensin!
Pınarları
pınarların canlandırdığı topraklan
cana can katan
o soğuk suları yaratan Sensin!
"Su gibi aziz olasın" :
demiş atalarımız.
Yani bağrı yanıkların
imdadına koş.
Yanan yürekleri serinlet
yandım diyene imdat et.
Çünkü suyu yaratan Allah
islamiyet'i göndermiş
Bu sebeple Müslüman, >
kıpkızıl topraklan yeşertir
sapsarı yaprakları,
kuruyan dallan yemyeşil eder.
Çatlayan dudaklara hayat verir.
Ey insan
sen ağlatmak için değil,
gözyaşı silmek için yaratıldın.
Yara açmak için değil
yara sarmaya memursun.
Çünkü sen insansın 4
sen Müslümansın!
138
ilk yaratıldığında '•
ateş parçası olan dünyanın ' •!
bugün yüzde yetmişi su.
Jeolojik devirlerde
çok büyük
patlamalar, çökmeler, çıkmalar olmuş... =
Üçüncü jeolojik devirde
Atlas Okyanusu 'nda
büyük bir kıt'a çökerken
Asya'yla Amerika, '' '
Bering Boğazı 'yla
birbirinden ayrılmış.
Böylece insanların bir kısmı
Amerika'da < >» (
bir kısmı Avustralya'da kalmış. ,. ,
Üçüncü jeolojik devirle ,
Nuh Tufam'nın
büyük bir benzerliği var.
Bu çöküş ve çıkışlarda
bugünkü dünya şekillenirken
petrol mayalanmış
kömür yatakları hazırlanmış
madenler dağların yüreğine konmuş
ta ki Yirminci Asır medeniyeti
gelsin diye.
Everest
dünyanın en yüksek yeri: („,,
8882 metre. "
Büyük Okyanus'ta
Guam Çukuru 11034 metre.
139
Everest'] bu çukura atsanız
kaybolur gider.
Deniz suyunda
yüzde 76 tuz
yüzde l O magnezyum kloriir
yüzde 6 magnezyum sülfat ,
yüzde 4 kalsiyum sülfat
yüzde 2 potasyum klorür
binde 2 de diğer maddeler bulunuyor.
Bu alaşımla
deniz hayvanları denizde yaşayabiliyor.
Bir okyanusların büyüklüğüne
bir de şu ölçüye bakınız.
Ölçünün olduğu yerde
tesadüf olamaz.
Denizlere tuzsuz
yağmurlar yağar,
tuzsuz nehirler akar.
Tuzsuz buharlar
göklere çıkar.
Nehirlerin tuz oranı değişmez.
Sularda klor
çok önemlidir:
Hayvanın idrarı nehire düşse
idrardaki amonyak
sudaki klörle birleşip
amonyum klorüre dönüşür,
böylece sular temizlenir.
Damla denize düşer
umman olur.
140
Artık
damlayı anlamak için
denizi anlamak lazım.
Müslüman bir damla gibi
islam okyanusuna düşer
onunla bütünleşir.
Artık İslam'ı anlamayan
Müslüman'ı anlayamaz!
Yeraltı sulan
denizlerin dibinden değil de
gider dağların başından
çıkar.
Çünkü ovalarda
su bekleyen canlılar var...
Sanki Allah
yerin altına kanallar yapmış
suları toplayıp
dağlardan çıkarmış
buz gibi
zemzem gibi.
Yine Allan,
denizlere kanallar yapmış gibi,
Ekvator'dan başlayan
Golf Stream sıcak su akıntısı
ispanya'yı dolaşır.
Avrupa'nın kuzeyini
ingiltere'yi ısıtır
iskandinav ülkelerini
yaşanacak duruma getirir.
Bu sebeple;
141
çok güneyde olan
Türkiye'ye kar yağarken
Hollanda'nın kışı ılıman geçer.
insanların çoğu
düşünmez.
Mehtaba sebep olan Ay
dünyamıza biraz daha yakın olsaydı
Med ve cezir olaylarında
yükselen sular
sahil şehirlerini basardı.
Allah'ın kudretine bakın ki
dünyaya,
okyanuslara,
nehirlere ve
dağlara nasıl şekiller vermiş.
Ay'la dünyayı
ipsiz
direksiz fezada tutuyor,
milyonlarca yıldız ve gezegen
arasında
bizi yaşatıyor.
işte bu nizamı kuran Allah
islam nizamını göndermiş...
Asırlardır
denizlerin seviyesi ne yükselir
ne alçalır.
Denizlere akan
dereleri, çayları, nehirleri düşünün...
Bunlar
denizlerin seviyesini yükseltmeliydi.,
142
Öte yandan
buharlaşan denizler... %,^ı,
Sanki < ,
nehirler denizlere doluyor,
buhar olarak yükselip
tekrar denize dönüyor.
Böylece
denizlerin gelir ve gideri
birbirine eşit olunca,
deniz seviyesi aynı kalıyor.
Sahildeki evler
sakin yaşıyor.
Denizlerin büyüklüğünü düşünün...
deniz seviyesindeki hassas
hesaba bakınız.
Sonra
denizler birbirine irtibatlanmış
Karadeniz'in, Büyük Okyanusla
irtibatı var.
Kuzey Kutbu'ndan gelen buzlar
sıcak denizlerde erir,
sıcak denizlerden giden
sıcak su akıntısı
Kuzey Avrupa'yı ısıtır.
ı Gemilerin aylarca yol aldığı denizler
deniz hayvanları için rahm-i maderdir.
Çocuk,
'ı.*,
anne bünyesinde
ne kadar rahatsa,
balıklar da
denizde o kadar rahat.
143
Balıklar
denizde doğar, denizde büyür. 5
Rahman ve Rahim olan Allah,
denizleri rahm-i mader yapmış.
"Deniz anası" derler amma,
aslında denizler
ordaki canlılara ana!
Toprak köklere
feza yıldızlara
hava kuşlara, dallara
kainat insana ana!
Hepimiz bulunduğumuz mekanda rahatız,
hepimizin her ihtiyacı temin edilmiş...
Acaba,
bizi, bizden fazla düşünen,
kollayıp, gözeten kimdir?
islamiyet 7 de gönderen O 'dur!
Denizler, kocaman bir kazandır:
Balinanın da, hamsinin de
yemeği orda pişirilir...
Denizler terzi dükkanıdır:
istavritin de, midyenin de
elbisesi orda biçilir, giydirilir.
Denizler eğitim meydanıdır:
Köpek balığının dolaşacağı yer başka
uskumrunun ki başka.
Ey yemek pişirenler
denizleri kazan yapana iman ediniz!
Eli makas tutanlar,
eli iğne tutanlar,
144
hayvanlara, renk renk, desen desen,
elbise biçip, giydiren \
Allah 'in rahmetini görünüz!
Amirler, memurlar
Nehirlerde, göllerde, denizlerde
bulunan canlıları
en güzel şekilde idare eden
Hakim-i mutlakı görüp, ibret alınız!
Siz büyük denizlerin, büyüklüğüne bakmayın,
büyük denizlerin
büyük dalgalarında
küçücük balıkları
sallayan, büyüten,
tuzlu denizlerde
tuzsuz balıkları yaratıp >••,-. ' '
bize rızık olarak ikram eden
Rezzak-i Kerim'dir. <
Fiziki olaylarda
her cisim
soğuyunca daralır,
büzülür
ısınınca genişler.
Bunun tek istitön$8ı
buzlar.
Su buz tutunca
hacmi genişler v
yoğunluğu azalır
böylece buzlar
suyun yüzüne çıkar, •'
Eğer
her cisim gibi
145
•:.-• • sularda ' •>•••'•;« •••••••A .•«-',«
buz tutunca
hacmi küçülüp
yoğunluğu artsaydı
buzlar dibe çöker
denizler
dipten buz tutar
erimezdi. !'
Zamanla buz yatağı olur, !M
dünya yaşanmaz hale gelirdi. ;
insana ömür veren Allah
buzları su yüzüne çıkarmış
güneş de onları eritip,
bizde
yaşama imkanı bulmuşuz.
Denizlerde >; „•:.:
güneş ışınları : î,;
300-400 metre $y
derinlere inebilir.
Yosun tarlaları ise ' •&*na
balıklara
ziyafet sofrasıdır. ,,|.
^ Denizlerin derinliğini®} c t
su ısısı
4 derecede kalır. r; ı
Böylece ekvatordan çıkan
balıklar -y f
kutuplarda bile
serin sularda dolaşıp i u ^
Yüzlerce
binlerce ı 5
146
i, «
deniz hayvanı...
Ve
denizlerin dibi
mercanlarla süslü , ,
sanki
gelin odası.
Balıkların pullarına
iç organlarına
iskeletine baktınız mı?
Hangi usta
hangi sanatkar
bunu tanzim,
tertip etmiş?
Yağmur
Mevsimlerin bulunmadığı /^
ekvator bölgesinde
denizler her zaman buharlaşır.
ı
Yükselen buharlar
fezanın derinliklerinde kaybolmaz
üç, beş bin metreye çıkınca
bulut olup, bekler.
Burda kalsalar / , s
yağmurlar denizlere yağacak. '
147
Halbuki pek çok yerde
bitkiler yapraklarını duaya açmış:
"Yarab su!" diye yalvarıyor.
Hayvanlar dillerini çıkarmış,
yine su istiyor.
insanlar için
yine su.
Canlıları yaratan Allah,
onların hayatını devam ettiren Allah,
atmosferi harekete geçiriyor,
rüzgar atına binen bulutlar,
Allah'ın emrettiği yere gidip, ,
rahmet olarak iniyor.
Çünkü Allah,
Rahman ve Rahim'dir.
Hiç yağmur yağmasaydı,
büyük bir felaketti.
Yağan yağmurlar durmasaydı,
her şey çürüyüp, gidecekti.
Yağmurlar, damla damla değil de,
oluktan boşamrcasma yağsaydı
her şeyi seller götürecekti.
Herşeye bir ömür biçen Allah,
göklerin dizginini elinde tutan Rabbimiz,
yağmurdaki üç felaketten bizi koruyup,
yağmuru, rahmet olarak gönderiyor,
su gibi bir şeyden
neler, neler yaratıyor. . ^
Ne kadar az şükrediyoruz, değil mi?
ilim adamlarının pek çoğu,
bir halka, bir de yağmura bakmış:
"EyRabbim, af edici, bağışlayıcı Sensin,
Sensin bizleri af eden... , , ,
Sensin başımıza taş değil de
rahmet yağdıran"
deyip, yağmurdaki iki rahmeti birden görmüşler.
Biri: Taş yağmaması,
ikincisi: Yağmurun rahmet olarak yağması...
Yağmur bombaları, olan bulutu aşağı indirmek içindir.
Yoksa, suyu yaratmak,
buharları belli bir yerde tutmak,
onu susuzların imdadına sevk etmek,
sadece ve sadece Rezzak-ı kerimin işidir.
Avrupa ülkelerinde , ,, ,, ,
15 gün yağmur yağmasa, ,, ;
caddeler köpek pisliğiyle dolar.. -.
Bozulan insanlar • "
yeşili bozdular.
Eylemleriyle, devrimleriyle
gökten zift yağdırdılar,
dostlar bile tanınmaz oldu. ' ' ' '''
Avuç kadar Avrupa, ,, ; .
kocaman Afrika'ya ;
tncil verdi, her şeylerini aldı.
Geriye çatlamış topraklar,
aç insanlar
ve leşler kaldı.
Ne güzel medeniyet değil mi?
148
149
Yağmur yağar sel olur,
tarlasının tümseğini yapmayanın
zararı büyüktür.
Herkese rahmet olan yağmur,
ona felaket olur.
Suçu Kader'e almamalı,
"Suç bende" diyecek '
insanlara ne kadar ihtiyacımız var.
Kar
' ''.;'' " 'î ' l
Tuzlu denizlerden çıkan . >
tuzsuz buharlar,
gökyüzünü
pamuk tarlasına çevirir.
Bunlardan yağmur yağar,
kar yağar.
Karın yağışı başka bir alem,
her biri desen desen...
salına salına iner,
bunca kar tanesinden
hiçbiri diğerine çarpmaz.
Ecnebi ansiklopedilerine baktığımızda
kar tanelerinin resmini görürüz:
Kaneviçe gibi işlenmiş...
Sonsuz denecek kadar çok olan
bu kar tanelerini
tek tek işleyen kim?
Bin, iki bin metreden gelen,
birbirine değmeyen
bu kar tanelerindeki nakışları
bizlere ulaştıran kim?
Kar tanelerini tek tek süsleyen,
bununla bizlere ne söylemek istiyor?
Kar taneleri birbirine yapışsaydı
kamyon büyüklüğünde çığlar inseydi,
gökyüzüne
çelikten tavan mı çekecektik?
Kar yağarken, hayalim ekvator bölgesine gitti,
o sıcak havada, sıcak bulutlar
göklere yükselirken,
gelip, bizim ülkemizde buz gibi kar oluyor.
Her şey halden hale girerken,
her şey, her halinde faydalı...
Kar değil, sanki kefen yağıyor,
kocaman dağ bir ölü gibi yatıyor,
dereler, kam gibi akıyor.
Bağlar, bahçeler, tarlalar,
hepsi kefenlenmiş ölü...
Her sonbaharda Azrail,
dünyanın baş ucuna dikilir.
Her ilkbaharda dünya,
tekrar tekrar dirilir.
Herşey ölüp, ölüp dirilirken,
gafil insan soruyor:
"Ölümden sonra hayat var mı?"
150
151
Kar yağdı kütüphaneye, .. - < ,
kainat kitabı suya düştü. . . ,,
Ey atom harfleriyle,
molekül tıeceleriyle
yaratıklar kadar kelimelerle
kainat kitabım yazan Rabbim!
Bu kitabı suya düşüren Sensin,
Sensin bu kitabı yeniden yazacak olan.
Kudretin öylesine sonsuz ki,
Senin için kolaylık zorluk yok ki... ,
Kardan yorganı başına çeken,
şu ekin tarlasına bak.
Ne şartlar içinde,
Allah, bizim için rızık hazırlıyor.
Her felaketin içinde
bir saadet filizi vardır,
Yeter ki insanlar görebilse...
Kar yağdı üstümüze,
yer altı suları sevindi:
Yavaş yavaş toprak, karı emecek,
yer altı suları coşup bayram edecek.
Kimbilir hangi dağın başından çıkacak
ovaları sulayıp,
yine imdadımıza yetişecek.
Bir pınar görürsen,
hayalin atına bin,
bulutlardan, yere in...
Sonra yeraltı kanallarında dolaş •
ve bir pınar ol da ak.
, işte o zaman külli nizamı anlar, >
o nizamı kuranın
152
islamiyet'i gönderdiğini bilir,
saadete erersin.
Her şey nizam içindeyken,
ben nasıl nizamsız kalabilirim?
Der ve kurtulursun.
Bu ne kudret Rabbim bu ne kudret,
gökyüzünü yazı tahtası etmişsin,
dilediğin gibi yazıp siliyorsun.
Şu güneşin muhteşemliğine bak...
Ya şu yıldızlar, şu Ay...
Sonra bulutlar, şimşekler, yıldırımlar...
Ve, arkasından gökkuşağı, dahası var:
Karanlık, batan güneşin eseridir.
Ey Müslümanlar,
islam güneşini batırırsanız,
nasibiniz karanlıktır. '
Yıllar yılı çalışmışlar,
çuvallar dolusu para harcamışlar,
kocaman binalar, kocaman türbünler
ve baraj yapmışlar, elektrik için.
Kimdir, denizleri göklere çıkaran?
Kimdir, bulutlara jeneratör kuran?
Kimdir, yerle göğü,
kondanstörün iki tabakası yapıp,
arasını elektrikle dolduran?
Buluttan buluta atlayan şimşek,
buluttan yere inen yıldırım...
Aman Allah'ım, ı- ;
su dolu bulutlardan ateşi çıkaran Sensin!
Nasıl, nasıl, suyla ateşi kardeş ettin?
153
Sonra homurdanarak gökler
bakınız bize ne der:
"Ey bin felaket içinde yaşayan insan, ,
senin saadetin, ,. v
sadece din, sadece din..." , >,„
Çünkü hayvan değilsin.
Salına salma akan nehirleri,
çeşmeleri, gölleri,
ve denizleri düşün ki, hepsi,
damla damla yağan yağmurun eseri. ;
Ah bu damlalar, bu damlalar,
kocaman sel, korkunç ırmaklar otur.
Bu damlalar bu damlalar
denize düşer umman olur. =
insan da islamiyet okyanusuna düşer
derya olur.
Nasıl ki denizi anlamayan, .
damlayı anlayamazsa...
islamiyet'i anlamayan da
Müslüman'ı anlayamaz.
Yağmur ve kar,
isyan eden kullara
Allah'ın rahmetidir.
Ne kadar merhametlisin Rabbim,
keşke insanlar da böyle olsa...
Kar yağınca, yerler temiz, gökler temiz,
Çocuğun ruhu kar gibi beyaz, kar gibi temiz,
lakin kirlettik onu, hem çok kirlettik,
o da herşeyi berbat etti,
ne çevre kaldı, ne de deniz.
154
Allah'ın yarattığı kırlar ne kadar temiz,
insanın yaptığı şehirler ne kadar pis.
insanın içine giren kirlendi,
insanın girdiği her yer berbat oldu.
Hayır sen böyle değildin.
Kim ne derse desin,
kaybettiğin tek şey dindir, din.
Dolu
Denizlerden çıkan buhar
gökyüzünü pamuk tarlasına çevirir. ,
Bunlardan yağmur yağar,
kar yağar. ,
Bazan gökler kaşlarını çatar, ,
gür sesiyle haykırır,
şimşekten ve yıldırımdan kılınçlannı
sağa sola savu r ur.
Bahardır, yazdır, '
her yer sıpsıcak, < ,,,
bağlar, bahçeler dolu meyve,
her şey salkım saçak.
Tam bu sırada dolu vurur...
Bir baharın sıcaklığına bak,
bir de dolunun buzdan haline...
155
$ Bu iki zıt şey
bir araya nasıl gelir?
Nohut kadar, fındık kadar
dolu yağar amma,
karpuz büyüklüğünde dolular yağsaydı,
halimiz nice olurdu?
Nice bahçeler, bağları dolu vurdu,
nice ekinleri yere yatırdı...
Çiftçiye sordum: "Bu nedir?" diye,
Dedi: "tki şişe az içeriz..."
Her günah bir Makete davetiye...
Geldik baktık şu aleme,
iyiymiş, güzelmiş, hoşmuş...
Bozabildiğimiz kadar bozduk, gidiyoruz,
Kirlettik dünyayı,
kıyasıya kirlettik,
bari biz temiz kalsaydık. :
Ah, mikroskoplar günahı görmüyor,
terazi vebali tartmıyor,
çok yıkadık ellerimizi, temizlenmiyor, temizlenmiyor.
Bembeyaz ruhumuza zift yağdı,
kalb denen fanus karardı,
yarını hiçbir şey görmüyor.
Ey dolu taneleri,
kaç defa bu kafaya dank diyeceksiniz?
Görüyorsun, anlamıyor, anlamıyor.
156
Rüzgar
Fizikte, hava basıncına
Maryot Kanunu demişler.
Halbuki atmosferi yaratan kim ise,
hava basıncı kanununu koyan da O'dur.
Bir gün Müslümanlar fizik yazarsa,
bu kanun şöyle olmalıdır: l. :
A tmosferi yaratan Allah, .
hava basıncı kan un u koy m üş,
Maryot da bulmuştur.
Böylece, rayından çıkarılan bilim,
rayına oturacaktır.
Hiç rüzgar esmeseydi, .
büyük bir felaketti.
Esen rüzgarlar durmasaydı
bahar bitmeyecekti.
Rüzgarlar saatte 160 kilometre hızla değil de,
1600 kilometre hızla esseydi,
insanlar havada uçar, , ı.,'-\
evler yerle bir olurdu.
Bitkileri yaratan,
onların tohumlaşmasını emreden Allah,
rüzgarları vazifelendirmiş.
Rüzgar, atmosferi
dağların tarağında tarar,
bulutları bir diyardan diğerine taşır...
157
Adam:
Rüzgar kırdı dalımı, ellerin günahı ne?
Ben şaşırdım yolumu, yolların günahı ne?
Derken, yolunu şaşırdığı için,
dalının kırıldığını da bilmeli.
Zira, hayatın attığı tokalı,
düşman bile atamaz.
Rüzgardaki felaketlerden bizleri koruyan,
onu, bizim için en faydalı
duruma getirmiş.
Elbette ki, atmosferi yaratan,
rüzgara da hükmedecektir.
Atmosfer,
sargı bezi gibi dünyamızı sarmış.
j Isıyı, sesi nakleder.
Otomobil lastiğinde hava,
uçağın, kanatlarının altında hava...
Bir gün,
Üç günlük çocuk mışıl mışıl uyuyordu.
Dedim ki: "Bu yavru sizin mi?
Hepsi ayaklandı: ,..\y.
"Elbette bizim, yoksa birşey mi var?"
Bu çocuğun ciğerlerini siz mi yaptınız?
Siz mi onları atmosferle irtibatladınız?
Bakınız, ne güzel nefes alıp, veriyor...
Yerlerine otururken:
"Evet, Allah'ın hediyesi" dediler.
Öyle ise,
Allah'ın hediyesini,
Allah'ın dinine göre yetiştirim
Emanete hıyanet etmeyin...
Burada düşünüp, yutkundular,
bir yavru, bu muhitte
birşey olacak. ,
Nasıl olacağını, kim nerden bilecek?
Bu yavru ne kadar güzelse,
islamiyet de o kadar güzeldir.
İslamiyet 'e uyan da o kadar güzel olur,
haydi gayret edin.
Ah bu bitkiler, bu bitkiler,
hepisi bizimle alışveriş eder.
Oksijen alırız, karbondioksit veririz.
Bitkiler de
karbondioksit alıp, oksijen verir.
Böylece,
islâmiyet, insanları,
bitkiler de havayı temizler.
Din düşmanları bu gerçeği bilemediler.
Yanardağlar
u*
Allah, ..'
dünyayı, soğan gibi sarmış:
En üstte toprak,
merkezde magma tabakası,
yani ateş!
158
159
Dünyayı, * ; '• • •
namludan fırlamış
bombaya benzetebiliriz:
Patlayacağı ana kadar gidiyoruz.
Patladığında *
her şey kül gibi atılacak
sevgili paracıklarımız bile
atomlara dönüşüp,
daire tamamlanacak...
Yeniden yaratılış başlayacak,
yeni bir âlem kurulacak,
bu sefer
dünyaya geldiğimiz gibi
oraya gitmeyeceğiz,
biraz yükümüz olacak, ' -
Mağma'daki ateşin
dağdan fışkırmasına-.
"Yanardağ" diyoruz. :
Yani: Dağ yanıyor...
Neden ovalardan değil de,
dağlardan fışkırıyor?
Her şey bir yana, -
bu da insanlara tanınmış bir şanstır.
Nasıl ki meteor denilen göktaşları,
evvela atmosfere sürtüp yanıyor,
kendi ateşiyle parçalanıp,
Dünyamızın tenha yerlerine
küçük parçalar halinde düşüyorsa.
160
Mağma'daki ateş de,
450 dağdan fışkırmış.
Eğer
450 ovadan fışkırsaydı,
üretim epeyce azalacaktı...
Kısacası Allah,
meteorlarla başımızdan taş,
yanardağlarla ateş yağdırabilir,
Rahman ve Rahim olan Rab'bim.
af ediyor.
Ta ki biz de af edelim diye.
Şahsi hukukumuzla ilgili
her şeyi af edebiliriz.
Fakat
umumun, halkın, milletin, devletin ve dinin
hukukunu af etmek bize düşmez,
çünkü biz onların vekili değiliz.
italya'da Vezüv Yanardağı'nm patlamasıyla
başta Pompei ve birkaç belde yok olmuş.
Pompei kalıntıları,
bir kısım ahlaksızlıkları sergiliyormuş...
Nasıl ki bir köyde ufak bir kavga olsa
muhtar ve ihtiyar heyeti
davayı halleder...
Büyük davalar da
şehirlerde büyük mahkemelere gönderilirse
Bazı kimselerin dünyada çektiği
beraatına delil değil,
161
yine büyük suçların cezası
Mahkeme-i kübraya kalacaktır. >
Yanardağlardan
evvela su, gaz püskürür,
arkasından sıcak lavlar,
erimiş demir gibi akar.
Sönmüş yanardağların zirvesinde
krater gölleri vardır, bunlar
dünyanın en güzel mesireleridir,
iyiler de, kötüler de orda piknik eder.
Yanardağlar,
sağlam zeminde oturmadığımızı \v'
haber verir. >
Amma bazılarının yüreği öyle yanar ki,
yanardağın varlığı bile onu ilgilendirmez.
Yanardağlar,
isminden anlaşılacağı üzere ,
lavlar,
dağlardan fırlar.
Ovalardan fırladığı görülmemiştir.
Sıcak sular da
ovalardan çıkar.
Gerek yanardağlar, .;,
gerekse kaplıcalar,
aynı zamanda
depremin habercisidir.
Bunların bulunduğu yerlerde,
depremler de olur.
İnsanlar hastalanır.
Etler, otlar, sebzeler, meyveler,
hepsi ilaç, hepsi şifadır.
Kaplıca suları da şifa... ' ' •
insan çok az şükreder.
,"»ı J M jl
Kaplıcalar
Magma tabakasındaki ateş
dağdan fırlarsa volkan olur.
Yeraltı sulan '
magma tabakasının yakınından
geçip, yeryüzüne çıkarsa, ,
buna da "kaplıca" denir. , ,
^ n s 5 i- l
162
Depremler
Dünyanın pek çok yerinde
deprem olur.
7, 8, 12 şiddetinde deprem olmuş,
amma,
120 şiddetinde deprem olmamış.
163
Her şey ölçülü,
ölçüyü koyan kim?
Dünyanın her yerinde
depremler bir gerçeği haykırır:
"Cahillik, beceriksizlik, rüşvet, hile
en büyük depremdir!"
Neden,
aynı şehirde, aynı mahallede,
şu bina yıkılmış da
bu yıkılmamış?
tki ülkenin iki şehrinde
7 şiddetinde deprem oluyor,
birinde bin tane bina,
diğerinde bir tane yıkılıyor.
Bin binada ölenlerin
katili kim?
Hele Türkiye'de
ihale binalarının
müteahhidin yaptıklarının
devlet binası,
kamu binası...
Bunların hepsinin
sözbirliği etmişçesine yıkılması:
Kanunlara, müfettişlere, devlet adamlarına
ayna tutmaz mı?
Allah, Kur'an-ı Kerim'de buyuruyor-.
"Dağları kazıklar gibi yere çaktık..."
Yani ovada 7 şiddetinde deprem olursa,
dağın yamaçlarında bu,
5'e düşer.
Biz şehirleri ovalara kurarak
hem verimli tarlaları mahvettik,
hem depreme prim verdik,
hem de havayı, çevreyi kirlettik...
164
165
BEŞİNCİ KISIM
Okullar ve Ötesi
Sosyoloji
içtimai
kelimesini Arabça diye attık
yerine
Sociait kelimesini koyacaktık
tutmayınca
social (sosyal) kelimesinde karar kıldık.
O da havasın ağzında kalınca
avama "toplum"u bıraktık.
Sosyal, sosyoloji
sosyalist, sosyalizm
ve sosyete...
Hepsi aynı kökten türetilmiş...
Sanki içtimai kelimesini atmakla,
166
asırlardır devam eden
kendi öz medeniyetimizi atıp
sosyoloji kelimesiyle de
Avrupa medeniyetini aldık.
Fakat "toplum" gibi
uydurukça bir kelimeyle
uyduruk bir medeniyet kurup
ne Avrupalı 'ya,
ne de İslâm'a yarandık. , ""
Cumhuriyet Tarihi boyunca
liselerde sosyoloji okuttuk.
Sosyal, yani eş, dost demekken,
böyle bir nesil yetiştiremedik.
Çünkü
medeniyet ve çağdaşlık yarışında,
tarihimizi, irfanımızı ve kemalatımızı
atarak, yola çıktık.
Sosyoloji ; .i'
insanın insanla, ı
insanın müesseselerle
insanın milletle, devletle
ilişkisini anlatır.
Biz,
insanı insana düşman ettik:
Huzur, güven, sizlere ömür. , ,
Kahvede, meyhanede milleti topladık '
Tembeller, beceriksizler...
işsizler, fakirler , ,
ve hapisler...
Hepsi, hepsi bizim insanımız.
167
Bir de mafya icat ettik,
müritliğimizi isbat için.
"Sosyal kurumlar"
bacadaki kurumu hatırlattı.
Bu da
yandığımızın bir başka alametiydi.
Sosyal değişim
başını alıp, yürüdü.
Öylesine değiştik ki
istiklal Marşı'nı anlamaz olduk,
"Ulusal düttürü" diyenler de çıktı.
Halen
kurtuluşun çaresini arayan bir millet
istiklal Marşı'nı da
anlamaz duruma geldi. ,(
Çok değiştik: "J *
Dede torununu
torun dedesini
tanımaz ve anlamaz oldu. , . »
Sosyolojiyle tarihin
sıkı bir irtibatı varken
bir ömür boyu
"uydurma tarih"e mahkum olduk.
Bilimler arasına sınır konmayacağına göre
Sosyolojinin psikolojiyle ilgisi de ı
inkar edilemez.
Bunalım, stres ve intiharlar
sosyal hayatın rezaletleri değil mi?
168
Sosyal antropolojide
ırkçılığı başa geçirdik.
Bir millet
dinden ne kadar uzaklaşırsa,
ırkçılığa o kadar yaklaşır.
Irkçılığın alameti de
diğer ırkları yutmaktır.
Böylece millet eridikçe erir,
neticede bir lokmalık ırk kalır,
onu da bir başkası yutar.
Sosyoloji gibi
hukuk da Avrupa'dan geldi.
ikisi de milleti sıktıkça sıktı.
Nasıl bir millet olmuşuz ki
içtimaiyat unutulmuş,
islam sosyolojisi yok...
Siyasal bilgilerde
islam siyaseti
Hukuk fakültelerinde
islam Hukuku
iktisat fakültelerinde
islâm iktisadı okutulmuyor.
Kendi öz değerlerine
bu kadar yabancı,
kendi manevi değerlerine
bu kadar düşman olan
başka millet gösterilemez!
169
Sosyoloji
adeta ekonomiyle bütünleşir,
biz de ise
kapitalizmle bütünleşip,
islâm iktisadına yabancı kaldık.
Sosyoloji
insandan, insanlardan söz ederken
insan da
coğrafyayla iç içe...
Dünya üzerinde
;: Türkiye kadar
güzel bir coğrafya,
güzel bir ülke yok.
Halkımız ise
hazinelerin üzerinde
fakir, fukara...
Bunca zenginliğe rağmen
bunca fakirlik,
ne büyük tezat!
Sosyoloji 'M 'j
"Sosyal değerler"den söz edince '
biz, onları
Avrupa'da aradık.
Sosyal değerler bozuldukça
sosyal ilişkiler de bozuldu,
Roller değişti.
Dostlar, düşman oldu.
"Mü'minler kardeştir"hükmü unutuldu,
herkes kendi hayatını yaşarken,
herkes yalnız kaldı.
170
Yalnız insanın
sosyal hayatla
ne ilişkisi var?
Atatürkçülük
Sosyolojide
milleti meydana getiren unsurlar
uzun uzun anlatılır.
Lise sosyolojisinde ise (1986):
Atatürkçü düşünce
Atatürkçü millet anlayışı
Atatürkçü milliyetçilik "''
Atatürkçü düşünce sistemi !i •
Atatürkçü sosyal ve kültürel hayat
Atatürkçü ahlâk anlatılmaktadır.
Uygulamada ise
Atatürk başkadır,
Atatürkçüler başka. ' l '
"Hangi Atatürkçülük?" sorusu
her zaman gündemdedir. f
Atatürkçüler
bilime değil, hislerine bağlı olduğundan
bir kısım ülkeler ; >
ilim ve teknikle süper güç olurken
Türkiye
171
tarihi boyunca -' - fc">; *' v n '
süper güç olma şansını bulamadı.
Suyu, yolu olmayan köylere bile
büst götürdük, heykel götürdük.
Hisler, duygular
öylesine coşup, taştı ki ,
Atatürk'e
"tanrı" diyen, "peygamber" diyen çoğaldı.
Resmine, heykeline saygı ve sevgi..
Bunlar Atatürk'ü de
Atatürkçülüğü de
' bir başka yöne çekip götürdü.
Gerçek tarihe düşman olanlar...
Uydurma tarihle avunanlar,
Atatürk'ü tarihe emanet edemedi.
Böylece sosyoloji
tarihten ayrı düştü,
tıpkı
A vrupa 'dan ayrıldığımız gibi.
Sosyal sınıflarda kapitalizm
zengin, fakir ayırımı yaptı. ,
Zengin fakir düşmanlığını
körükledikçe körükledi,
artık yanıyoruz.
irfanın, kemalatın yerine
kültür gelip, oturdu.
Avrupa kültürü mü?
Hayır?
Amerika mı?
172
Hayır!
Bir acayip şey
bizdeki kültür.
Sosyal değerlerde
ailenin yeri büyükken,
onu yıkmaya kalkıştılar:
Kimisi
sokakta bulduğunu, parkta kaybetti.
Kimisi, "biricik sevgilim" diyerek
onuna, on mektup gönderdi.
Evlat yerine köpek,
din yerine laiklik!...
ismi olup da cismi olmayan laiklik...
Tarifi anlaşılmayan laiklik...
Devletin elinde oyuncak oldu.
Az mı çekti bu millet,
terörden, anarşiden?..
Öyle kan ağlayıp,
öyle kan kustuk ki,
kaç defa haykırdık:
Devlet nerde? Hükümet nerde? diye.
Sosyolojide
devlet de,, hükümet de varmış,
bize ne?
Velhasıl
Türkiye Cumhuriyeti
Atatürkçülükle başlar,
onunla devam eder... < ;
Demokrasiyi de , ,
gösterebilirsen, göster!
173
Her ne kadar ' •
evrimle, devrimle
sosyal değişim başlamışsa da,
tahmin ederim,
millet, döndükçe dönecek,
sosyal değişimler '»• '•
bizi de bize getirecek. ı ..; ,
Göle su gelinceye kadar
kurbağanın gözü patlamazsa,
bu millet
bir gün gülecek!
Hâlâ
kurtarıcı bekliyoruz.
Lozan ve sonrası
Lozan Andlaşması'ndan sonra
kapitalizme, dolayısıyla materyalizme kayan Milli Eğitim
Darwin'in görüşlerini de kabul etti.
Buna göre herşeyin atası tek'tir,
herşey evrimle bu hale gelmiştir...
Bazıları daha hızlı giderek:
"insanın atası maymundur" demiş.
Herşeyin atası tektir-.
Herşey atomlardan yaratılmıştır.
Şimdi bitkiler, hayvanlar ve insanlarda
174
topraktan yaratılmakta...
Tohumların, çekirdeklerin başlangıcı su olduğuna göre
su gibi birşeyden canlıların yaratıldığı açıktır.
Darwin bu gerçekleri yakalayamamış,
hissedip: "Herşeyin atası tektir demiş.
Allah, atomlardan, topraktan, sudan
herşeyi yarattığına göre ,
evrimin olduğu, her şeyden başka bir şeyin yaratıldığı açıktır.
Ne var ki bunlar,
materyalistlerin dediği gibi
kendi kendine olmaz. ." •'
Madde de bunları yapamaz.
Tabiat ise, zaten kendisi yaratık, nasıl yaratan glsun?
Herşeyi ilk yaratan Allah'tır, < .
yaratıklardan yeni şeyler yaratan da O'töur. ' 4
Bir kısım öğrenciler,
ilmin yönünü saptıran •>' • ' •'
bazı biyoloji öğretmenlerinin * •"• - •'
tesirinde kalıp, eve geldiklerinde, .„•-,; ,, ,
babasının yüzüne baka baka: • .\ , ;,..,, i;,.(,,
"Bizim dedemiz maymunmuş..." diyebiliyor. - ; * .!t -,-,,•
Babalar kahvede, "
analar beşikte, mutfakta ömür tüketince
evlatlar "maymunlu eğitime" bırakıldı, rı,(-.
evlatlar, maymunlu eğitimin elinde kaldı.
Evladın hayırsızı olmaz, , • ^«,
Allah hayırlı analar, babalar versin.
Büyükler islam'dan uzak kalınca, .'*'•
küçükler onları maymuna benzetti. 'Ul
175
tnsan biyolojik yapısıyla
hayvana çok benzer. >
Nasıl ki
biyolojide bitkiler, hayvanlar, insanlar
yapılarıyla incelenip, anlatılmışsa,
A vrupalılar da "Homo" kelimesi altında
hayvanla, insanı aynı katagoride inceler.
Yapı bakımından benzerlik taşıyan
insan ve hayvan,
davranışlarıyla da birbirine benzer:
Her ikisi de yer, içer,
ürer ve irkilir.
Hatta hayvan huylarını
taşıyan insan çoktur:
Keçi gibi inatçı, - ,
domuz gibi obur, ,
maymun gibi taklitçi.
Hayvanlar, huylarında değişiklik yapamaz:
Bin sene evvelki koyun ne ise, bugün de odur.
insan ise
koyun makamında kalamaz,
çok çok aşağılara da düşebilir,
çok yükseklere de çıkabilir.
Hayvanlar ilim ve sanat öğrenemezken,
insanlar öğrenebilir.
Hayvanlara DiN gönderilmemiş,
insan ise din sahibi olabilir...
Kediler evlenirken nikahı düşünmez,
nikahı düşünmeyen insan da kedi gibi bir şeydir.
176
Koyunlar ekin tarlasına girince
"Bu helal mıdır, haram mıdır" diye düşünmez.
insan da helalla haramı ayırmadan
yer ve içerse koyun gibi bir şey olur.
Beyinleri yaratan Allah,
sadece insan beyninin
Kitaba ve Peygambere muhatap olacağını bildiği için
insana DiN göndermiş.
Dinle meşgul olmayan
leylek gibi, ördek gibi bir şeydir.
Allah,
insana sınırsız kabiliyetler verdiği için,
insan,
sınırsız kötülükler de işleyebilir,
sınırsız iyilikler de...
Yirminci Asra "Medeniyet çağı" denmişti.
Halbuki: '
Tarih boyunca
canavarların öldürdüğü insan adedi,
Birinci Dünya Savaşı 'nda
öldürülenler kadar değildi.
Buna ikinci Dünya Savaşı'm,
Stalin gibi zalim yöneticilerin
öldürdüğü insanları,
harp sanayisinin devamı için
bitirilmeyen savaşları ilave ederseniz,
canavarlaşan bunca insanın yanında
canavarlara gerek kalmadığı kolayca anlaşılır.
Bunların yanına kansız cinayetleri de ekleyebilirsiniz:
Cehalet, içki, kumar gibi
177
kötü alışkanlıklar...
iftiralar, yalanlar, gasplar...
Mahkemeler dolu dosya,
icra daireleri tıklım tıklım...
Hiçbir hayvan,
insan kadar iyi,
insan kadar, da kötü olamamıştır. , ,
Barutu icat eden,
insana atılacak mermilerin sayısını hesapladı mı?
Telsizden radyo,
radardan televizyon yapıldı,
kötü programların açtığı yaralar kapandı mı?
Allah, haramda hayır yaratmamıştır.
Bu gerçeği anlamak için:
Hapishaneleri, hastahaneleri, mahkemeleri dolaşın
Kendine dost olmayan insanlar,
boş yere dost aradılar.
Kendine düşman olanlar
başkalarını düşman sandılar.
Dedim ! •'
Çöplüğe bakın bir an
Elif konserveleri yazılı ,; ,,,
bir sürü kutu. „,,,
Lakin hepsinin içi boş '
hepsi toplanıp, pres edilecek...
Ateşe atılacak,
eritilip
yeniden bir şeyler yapılacak.
Herkes Müslüman,
aynalar, ilmi, fazileti gösterseydi,
o zaman
aynaya bakan
çok kimse
kendinden utanırdı.
Küpün içindeki ne ise,
dışına sızan da odur.
Halimize bakınız
hayatımızı anlayınız.
Konserve kutuları
Dediler
Şu da Müslüman
bu da Müslüman
Teypler
Keşifler ve icatlar
Kur'an'ı gençleştiriyor:
Bantlara
178
179
tefsir, hadis, siyer okusak,
teypten daha büyük alim olur mu?
Amma,
teypler de cennete giremez,
eskiyince çöpe atılır.
Çünkü teybler
ilmiyle amil değil,
yani bildiğini yaşamaz.
Müslümanlarda
az, çok bir şeyler bilir
bildiğini uygulayan kaç kişi vardır?
Kaysı ağacı meyve vermezse
onu da çalı çırpı gibi
ateşe atarlar.
islâmiyet çok kolay bir din,
birkaç haram terk edilse,
birkaç farz yerine getirilse
insan cennetlik olur.
Müsteşrikler de çok şey bilir,
ibadet etmez.
ibadetleri günah seli götürmemişse
ilimle ibadet bütünleşir.
islâmiyet'te asıl olan imandır,
iman intisaptır,
Allah'a asker olan
O'na itaat eder,
ibadet eder.
Müslüman'ın her sözü, her hareketi
islam'a uygun olmalı.
180
Olmazsa eğer:
Köylü baltayı alıp, bağa girer,
"Bu çalı, bu söğüt" diyerek
kestikçe keser.
Armudun önüne dikilir-.
"Meyve vermez bu meret!"
diye baltayı indirir.
Armudu da yakar
çalılar ve söğütler gibi.
Her Müslüman'ın
kimi elma, kimi kestane,
kimi ceviz, kimi kiraz...
Amma ibadet etmeyen Müslüman
ateşe atılır, meşe gibi.
Yanmamızın sebebi
zaten bu!
Robotlar
Robota elbise giydirmişler
ne yandan baksan
bir hoca. '!s v
181
W~
Bir de .programlamışlar,
öyle namaz kılıyor ki ,
sanki evliya.
Onu tanımayanlar, <
hürmetle saygıyla eğildiler.,,, 0, <>
Selam verince koşup
elini öpmek istediler. <•' '' ':'
Aaaa bu da ne
Ayol robot, robot.
O zaman herkesi aldı bir düşünce; „ „
Namaz kılan robot, ,
cennete gider mi, gitmez mi?
Bir tanesi seslendi:
- Sen onu bırak da bize
biz ne olacağız? , <
İnek
Dediler ki:
- Şu ineğin,
etinden, sütünden, derisinden
kısacası
her şeyinden faydalanıyoruz.
182
Hiç kimseye de zararı yok
En büyük hümanist inektir!
Neden bu mübarek mahluk,
cennete girmesin?
Öbürü cevap verdi:
- Saatle namaz vakitlerini bilirte,
, lakin o, ne yaptığını bilmez.
Bilgisayarın maharetleri de
kendine ait değil.
İneği bir fabrika gibi
kurup, çalıştıran kim?
Hem şu inek, ' h
iyi insana da
kötüye de süt verir. ' '' '
Eğer iyiye süt verip,
kötüye çifte atsa > \
bu şuurla «> .
cennete giriverir. ' •
Türkiye'de sosyoloji
Ziya Gökalp'la başlatılırsa, '
onun da hocası: Durkheim...
1986 da
Devlet Kitapları arasında
"Meslek Ahlakı" kitabı çıktı.
Bu kitap
ı l
ahlâk buhranından,
imanın sarsılmasından,
geleneğin bozulmasından,
fikri hastalıktan söz eder. .n
Bir Avrupalı filozof .« ,
bunları anlatır. , •«',,.
183
i Çünkü Avrupa
ilimde, teknikte ilerlerken
hangi ahlak anlayışı '
insanların dünyasını cennet edecekti.
Nitekim
insaniyetini yitiren
insanların sayısı arttıkça, ;
çağdaşlık seviye kaybetti.
Dolayısıyla
geniş yollarda,
modern arabalarda,
insanlar
alışkanlıkların kölesi olarak
dolaştı.
Avrupa'da
her tarafı çiçeklerle bezediler,
kendileri diken oldu.
Geniş evler başlarına dar geldi, '
cennet gibi parklarda
cehennem hayatı yaşadılar
Yirminci asırda insanlar,
ne fabrika bacalarının
ne de minarelerin gölgesinde
rahat etti.
Çünkü biri manaya, '
diğeri maddeye düşmandı.
Manayla, madde ayrılınca
medeniyet öldü.
Geriye, deniyet kaldı.
184
Avrupa şaşkın • : ' '
Müslümanlar perişan...
iradesiyle uyanmayanı
hadiseler uyandırır.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra
12 Ada gitti.
Ege Denizi
Yunan kontrolüne geçti.
istanbul'u alıp,
Bizans'ı ihya edeceklermiş...
Zaten bizde >
istanbul'u Konstaniâûiye'ye çevirdik.
islâm düşmanları
Müslümanlar'ı
perişan etti.
Tarih
Evet
tarih şahittir ki Müslümanlar,
ne zaman islam'ı yaşamışsa
süper güç olmuş,
185
ne zaman da islâm'dan uzaklaşmışsa, ;
düşmanın ayağının altına düşmüşlerdir.;»
Bir, iki misal verirsek:
Engin ilmiyle
yüce ahlakıyla
Avrupa'da ilerleyen ' '\l' _ .?,'
Murat Hüdavendigar,
1364'de Sırp Sındığı Savaşİ'ndâ
s ' onu takiben Kosova 'da
':-•<< Sırplar'ı, kendi vatanlarında^'HKİS
mağlup etti, ;li »*'>n
Sırplar'm başşehri olan v;f\
Belgrad'ı alıp Hİ^
400 sene orada oturdular...
.."îKîRf i
Hayır!
islamiyet kılınç dini değildir:
Müslümanlar, Avrupa'ya
hela, hamam, köprü, han götürdü.
Ahlak götürdüler,
insanlık götürdüler.
Onların ne putlarına
ne dinlerine,
ne de dillerine iliştiler..
O gün bir avuç olan kavimler
bugün yine varsa,
bu, islâm'ın adaletinden, l
Müslümanlar'ın şefkatindendir.
»M'fîl
Biz, Allah'a ve Rasulü'ne itaat ettikçe
ecnebiler de bize itaat etti.
Biz ecnebilere benzedikçe
186
onlar bizden uzaklaştı. ? pt •;;«(/ B t
Çünkü :,',;]>;,;; ı-«y;M -:.'%••;,:
islâmiyet âleme rahmettir! -r f r'j
Osmanlı Devleti'ni kuranlar da, '(
yıkanlar da Müslümandı.
Osmanlı Devleti'ni kuran Müslümanlar
İslâmiyet'i biliyordu, yaşıyordu.
;; Osmanlı Devleti'ni yıkanlar ise
-,,-, ekseriyetle İslâmiyet'i yaşamıyordu.
Allah kimseye zulmetmez,
başımıza gelen felaketlerin sebebi
günahlarımızdır.
•:•(, /.:v-,: : '• ••':;'•',»?;".'*.;•,••,
1453 yılında ... :^v./.::-:.'--./^ '^»v
istanbul'da .,,.,,.,,.„ , »
Topkapı açıklarında ,' ^ *J;
Maltepe düzlüklerinde ,!,w 'l* ! '
Allah'a secde eden • " »=
Fatih Sultan Mehmet, «•;£ ^ /K ı ; iw
o millet ve o ordu: f - i r<j.
Seccadeden kalkıyordu, i ''f? ^
ilk defa barutu topa tatbik ediyordu, '•*' *
gemileri karadan yürütüyor, *••'!'>
havan topu yapıp, ;S
Kasımpaşa Deresi'nden ateş edip,
Haliç'de Bizans'ın kayıklarını batırryordu.
Aradan asırlar geçti,
ecnebiler süper güç olurken
biz havan topunu i^f
Amerika 'dan alıp '"•>•> ı, < '
nasıl ateş edileceğini f :î! - '*
öğrenmeye çalışıyoruz, "ft • v^
Havan topuyla beraber ' ' "'
öyle şeyler aldık ki
Fatih mezarından kalksa
biz onu, o da bizi tanımayacak,
"Eyvah, istanbul'umu Bizanslılar almış, diye
bizimle savaşacak!
Kısa bir zamanda
dünyanın dört bucağına
islamiyet! götüren
Sahabeyi, tabiini düşünün...
Tarih boyunca
kurulan İslâm devletlerini
islâm beyliklerini düşünün... " :
,\
imar edilen beldeleri
yazılan eserleri f
yetişen velileri düşünün...
Ve hatırlayın ki asırları kuşatan
bir "islâm Medeniyeti" vardır .,',,,•
ve Müslümanlar •* . -
islâm'ı yaşadıkça
maddeten ve manen kalkınıp
süper güç olmuş ve olacaktır. •
Bir misal daha:
Vakti zamanında
bir Demirtaş Paşa varmış
Yunanlılara karşı zafer kazanınca
epeyce esir almış...
Ganimet dağıtılırken ona da
genç, güzel bir kadın düşmüş.
188
Kadın ağlarmış, ;,
2 çocuğu varmış.
Demirtaş Paşa meydana çıkmış:
- Ey Yunanlılar
biz Müslümanız.
Eğer bizim dinimize, malımıza, canımıza
düşman olmazsanız
biz de size düşman olmayız,
sizi kendimiz gibi koruruz.
Temsilcileri gelmiş,
barış istemişler.
Paşa tekrar ayağa kalkmış:
- Biz yıllardan beri
evimizden, barkımızdan uzağız.
Şimdi siz evlerinize gidin
rahat rahat yaşayın
biz sınırları bekliydim...
Esirlerin hepsini serbest bıraktığı gibi
o kadını da serbest bırakmış.
Yunanlılar evlerine giderken
biri mırıldanmış:
- Bizimkilerin eline bu f irşat geçseydi
pek çok şeyimizi alırdı.
Bu Müslümanlar
ne biçim insanlar ki
biz onları öldürmeye geldik,
onlar bizi serbest bıraktı.
* * *
189
1826'da •" |
400 sene sonra ''
Yunanlılar isyan ederken
bizimki sormuş:
- Nereye gidiyorsun?
Yunanlı:
- Demirtaş Paşa'yı aramaya...
islamiyet kılınçla değil
faziletiyle yayılıp,
dünyaya insanlığı öğretmiştir. ,.
Yine öğretecek!
Ya öğretecek veya herşey bitecek...
.'t
Matematik Felsefesi
Öğretmen tahtaya bir "O" yazdı:
- Bu nedir?
- Sıfır, öğretmenim... ,''
- Değeri ne?
Herkes sustu, u
- Bir şeyler söyleyin...
-Değeriyok! ' v "to
' '''A !
Öğretmen m
Sıfırın önüne l koydu:
-Bu ne? ,4
- On! >'
190
- l rakamını 10 yapan nedir? ' ' >
-Sıfır. •*' ı
- Demek ki,
Sıfırın bir değeri var bilinmiyor.'
işte matematik •' '•'
bu "bilinmeyen"e istinat eder. •• '• *
Matematik müsbet ilimdir,
yani isbat edilir...
Fakat postulatlar, aksiyomlar,
sıfır ve sonsuz ,,
isbatsız kabul edilmelidir.
Her ilmin
isbatlı yanı da, >
isbatsız yanı da vardır, i * » *.
Çünkü Allah,
sonsuz ilminden bize bir parça verdiğinden
her ilim sınırlıdır.
Serhat şehrinden ötelere bakarsın, , .<
lakin gidemezsin, gezemezsin... ;ju.: < >. ,,
/flAar da edemezsin!
Meta fizik gibi , •/,.
meta cebir, ;, . ,,
meta geometri vardır.
Öğretmen tahtaya 50 yazdı: ,
- Bu nedir?
- Elli, öğretmenim...
Demek ki sıfır alan bir öğrenci beş alan öğrencinin
peşinden giderse ikisinin de değeri artar.
191
Bu sefer 05 yazdı:
- Bu nedir?
- Sıfır onda beş, öğretmenim!
Beş alan bir çocuk,
sıfır alanın peşinden giderse
ikisinin de değeri düşer. «• ,
Gülüştüler.
- 2x2 kaç eder?
- Dört.
Demek ki artı değerli iki insan
iş yaparsa sonu iyi olur...
- (-2x-2) kaç eder?
- Yine dört. '
iki kötü adam iş yapsa
iyi sonuç alabilirler...
- (- 2x2) kaç eder? •' ', :
- Eksi dört.
Bir kötüyle bir iyi iş yapsa
sonu kötüdür.
Matematik
her ilmin içine girmiştir,
onsuz Him olmaz.
Zaten
her şey ölçülü, ahenklidir.
-1111, bunu okuyunuz...
- Bin yüz on bir...
Dört şuurlu Müslüman
omuz omuza verse,
192
dayanışma içine girse
değerleri artar. s
l
+ _ M •
- Bu kaç eder? < ı • • ;
- Dört.
- Dayanışmayanlar, yardımlaşmayanlar
şahsi değeriyle kalır.
Yardımlaşanlara mağlup olur.
-4444, kaç eder? . -
- Dört bin dört yüz kırk dörff.
- Şahsi değerini
birden dörde çıkaranlar
yardımlaşmaya devam ederse ı
değerleri çok çok artar...
Öyle ise
hem değerli olalım,
hem de yardımlaşahm. . .
Tembellikte, beceriksizlikte...
içkide, kumarda değil;
İlmimizi artırmada, > , •• •
sanat öğrenmede,
imalatta, ihracatta,
fazilette, ahlakta
bütünleşelim.
f ı
insanlar,
193
rakamlara benzer-. " • ' '
Müslümanlar artı ( + ) değerli... ' !l
Diğerleri eksi (-).
Her ikisiyle de
dört işlem problem çözülür.
Bu sebeple v
Japonlar da, Müslümanlar da
büyük işler başarabilir.
Her insan
s tek rakama benzer, , ,• ,•
belli bir değeri vardır. \ .
Yardımlaşan insanlarda
sıfırın bile değeri artar: 19025 gibi.
Yani
Sıfır değerinde bir insan olsa
değerlilerin içinde değeri artar, •
hatta
onların değerini de artırır.
' Müslümanlar
Ümmet, millet, kardeş sırrını anlasa,
ne büyük bir güç olur!
Virgülün sağındaki rakamlar sizi korkutmasın,
yeter ki siz virgülün solunda kalın. 4, 3000 gibi.
Ama 000,3 de olmayın!
Matematikte
sonsuz sayıda rakam vardır,
Sonsuz'un ne olduğu bilinmez.
i Paralel doğrular, "sonsuz"da kesişir, ,
; "Sonsuz" izah edilemez.
 194
Matematikteki sonsuz,
V dindeki ebediyete eşittir. :
Baki olan Allah,
kullarına beka vermiştir.
Bu sebeple
cennet, cehennem ehli ., f t
ebediyen yaşıyacaktır. f J ^
' Din ebediyeti
'•'••• matematik de sonsuzu anlatamaz.
Kainatta ne kadar çember veya hücre varsa
bunların çemberini çapa böldünüz mü,
Pi sayısı çıkar: 3,1416...
Bu pi sayısı, buğdayın çapında da
dünyanın çemberinde de var.
Pi sayısı bilinmeseydi
kürelerin ve silindirlerin
hacmi ve yüzeyi de bilinmezdi.
Yaratıkların hepsi geometriktir,
; en büyük alim Allah!
Yaratık da zaten
yaratan adına okunur...
195
ALTINCI KISIM
İslamiyet ve İlim
Camiler ve Okullar
"islamiyet ilimden yanadır"
diyorlar.
Halbuki islamiyet,
ilmin ta kendisidir.
islâmiyet'in dışında ilim olmadığı gibi
ilimlerin bütünü de Islâmîdir.
Çünkü
İlim, Allah'ın sıfatı...
Allah, •
sonsuz ilminden
bize bir parça vermiştir.
insan beyni, kainat, Kur'an ve Peygamber
bunların hepsi bir bütündür.
timi,
insan beyninden ayırmak mümkün değil.
m
Okul ders kitaplarının konusu da; kainat!
Bir başka deyişle yaratıklardır.
Yaratıkları, Yaratan adına okumayıp da,
kimin adına okuyacağız?
Kainatı yaratan Allah
islâmiyet'i göndermiş...
Bu sebeple
Kur'an'la kainat bütünleşip, '
ruhla ceset gibi olmuştur.
Kur'an la kainat bütünleşince
okulla cami de bütünleşir,
ders kitapları, , ,
bir kısım ayet ve hadislerin (
şerh ve izahıdır.
Zaten hadis-i şerifler
Kur'an'ın ilk tefsiri... .
Peygamberimiz ise
İslamiyet'i en güzel yaşayan
örnek Müslüman.
"ilmin lslamileştirilmesi"nden anladığımız
ilmin yönünü saptıran kimselerden
okul ders kitaplarını kurtarmak.
Felsefe tarihi boyunca
Allah isminin yerine
idea, monat, göt, tabiat, doğa, madde
gibi kelimeleri kullananlar olmuştur.
ilmin yönünü saptıranlar varsa,
Kur'an da
ilim ve fünunun
doğru hedeflerini göstermektedir.
197
Müslümanlar • »'• '<
ilimde, sanatta ve teknikte ilerledikçe,
-;, ilmin İslamileşmesi,
tslamiyet'in de ilim olduğu görülecektir.
Müslümanların ,
ilimde, sanatta ilerlemesi
adetullahtır, sünnetullahtır,
yani ibadettir.
ilmi ve sanatı haram eden,
bir tek ayet ve hadis gösterilemez.
Tam tersine
pek çok ayet ve hadis
ilimde ve teknikte ilerlememizi
emretmektedir.
İlme, sanata, tekniğe J '
karşı çıkanlar Müslümanlar değil ; ' ''
Hıristiyanlardır. ''•••'
Filozoflar ve ilim adamları •> , , t
İslamiyet'e değil,
kiliseye karşı çıkmıştır.
Ateist filozoflar,
kilisenin inandığı tanrıyı ret etmişlerdir.
Biz de onlara ulaşamadık.
Avrupa'da
kiliseyle ilim adamları da ,
devlet adamları da <:• ,ı ,
mücadele etmiştir. f
"DİN'Ie ilmin ve devletlin ,,
kavgası var" dersek, . • ,•. „
bundan
islamiyet de zarar görür. ^
Bu sebeple DİN yerine
Hıristiyanlık, İslamiyet ve Budizm gibi
isimler açıkça belirtilmeli.
Ta ki değneğin ucu bize değmesin.
Kusurlu Müslümanlar olabilir,
fakat islamiyet kusursuzdur,
her asrın ihtiyacına cevap verir.
Şeriat
Elbette
din düşmanları olacaktır
"Meyva veren ağaç taşlanır." ,.
Müslüman 'a ve islamiyet'e
açıkça hücum edemeyenler
"Şeriat" der,
"fundamentalist" der,
"radikal" der, hücum eder.
Gerici, yobaz, mürteci diyenler de olmuş.
Bu hedeflere ateş edenler
orada Müslüman'ı, hatta -;
İslamiyet'i vurduğunun farkında. '
Amma,
198
199
soran oldu mu,
"Biz şeriat levhasına ateş ettik" derler.
Hıristiyanların, Yahudilerin
islamiyet'e hizmet etmeyecekleri açık.
Onların işbirlikçileri de çok.
Böylece
yeryüzünde iki millet vardır:
Müslüman olanlar, olmayanlar. '
Bu işte "tarafsız"l]k olmaz, '
çünkü tarafsız olan
islâm'dan yana değildir.
Bizden ayrılanlar
bilmeyerek ecnebiye hizmet edebilir.
Yabancılar
islâm birliğini istemez.
Yabancılar
Müslümanlar'm gerçek manada .,
islamiyet 'i öğrenmelerini de istemez.
Çünkü Müslümanlar
İslamiyet'i öğrenip, anlayıp, yaşadıklarında
maddeten ve manen kalkınırlar,
süper güç olurlar.
Böylece süper güçler
büyük bir pazar kaybeder ki
buna da kimse razı olmaz.
Öyle ise Müslümanlar , ,-,,,;,
devletin öğrettiği İslamiyet'i öğrensin,
hurafelere kaysın, t
Israiliyet 'i ezberlesin...
islamiyet adına, acayip bir hayat yaşasın.
200
Böyle olunca '
şaşkın tavuğa döner:
Bizim çöplükte otlar
başkasının kümesine yumurtlar.
Çok iyi bir şey yapmış gibi de,
saatlerce git git eder, nutuk çeker.
Müslüman 'ı vurmak için
dikilen hedeflerden biri de şeriat!
Bir taraf:
- Şeriat isteriz, diyor.
Öbür taraf:
- Şeriat gelecek, diye kıyamet koparıyor.
Şeriat isteyenler
kimden istiyor?
Kim, kime şeriatı verecek?
Şeriat geleli bin dört yüz sene olmuş.
Şeriat isteyene
Kur'an-ı Kerim hediye etmeli:
- Al kardeşim, işte şeriat! demeli.
Biz, ,.,
Şeriatın yokluğundan değil,
yaşanmamasından dertliyiz.
Müslümanlar islamiyet'i
ölçülü ve ahenkli yaşamazsa,
kimden kime şikayet edelim?
"Şeriat gelecek!" diyenler de
rasyonalizm kulesinde
en büyük mantıksızlığı ilan eder.
201
Şeriat nerden gelecek?
Pakistan'dan, iran'dan mı?
Yahut
Suudi Arabistan 'dan mı gelecek?
Bisikletle, otomobille,
uçakla, gemiyle mi gelecek?
şeriat geleli 1400 sene olmuş
yeter ki
yaşayan da olsun...
ilerde
şeriat konusunu
enine, boyuna anlatacağız.
islam devleti
Yine şeriat
Şeriat hedef gibi dikilmiş
dost da, düşman da ona ateş ediyor,
arkasında islamiyet
can veriyor.
Bu "Bilim çağı"nda
iyice anlaşıldı ki,
şeriat isteyen de, karşı çıkan da
onu bilmiyor.
Öyleyse ateş hattına gireceğiz
ilim sancağıyla '
isbat zırhıyla yürüyüp
şeriatın ne olduğunu
dosta da, düşmana da göstereceğiz.
Yirminci Asır Medeniyeti
"islâm devleti" tabirini yok etti.
Amma
islam ülkeleri vardır. ' '' '
islam ülkelerinde
Müslümanlarla islamiyet arasına
"utanç duvarları" çekilmiş:
Müslüman'ın islâmiyet'e ulaşması
yasak edilmiş.
Bu korkunç oyunu . ,
açıkça kim oynuyor?
202
Şeriat-ı meşhure
Şeriatı dört bölümde inceleyeceğiz.
Birincisi: Şeriat-ı meşhure...
Yani, meşhur olan, bilinen şeriat.
Bakalım bunu ne kadar biliyoruz?
"Şeriat-ı meşhure" deyince aklımıza
Kur'an, hadisler ve içtihadlar gelir.
Kur'an'ın ilk tefsiri hadislerdir. •
Hatta Peygamberimiz
203
İ
hem sözleriyle, hem yaşayışıyla
Kur'an'ı şerh ve izah ettiğinden
bunlara: "Sünnet-i seniyye
Kur'an'm şerh ve izahı" da denebilir.
İçtihadlar ise,
bir kısım ayet ve hadislerden
çıkarılmış hükümler...
Bu sebeple
bunların üçüne birden
"Şeriat-ı meşhure" denmiş.
Şeriat-ı meşhure'nin temeli Kur'an'dır.
Kur'an'ı da dört bölümde inceleriz!
İmana, ibadete, muamelata ve ukubata
ait âyetler.
iman
Halk için imanın esasları
"Amentü"de toplanmış.
Başta: Allah'a iman.
Allah'ı sadece ve sadece
sıfatlarıyla öğrenebiliriz, zira:
Hıristiyanlar da Allah'a inanır,
sıfatlarında hata eder.
Allah'ın bir sıfatım bilmesek
yahut yanlış anlasak, o zaman
inancımız suya düşer.
204
İbadetlerin kabulü için
iman esastır.
Allah 'in âyetlerini bilerek inkar edenler
tehlikededir.
Öyleyse, bilmiyerek yahut kasıt$ız,
söylenen sözler f,;
inşaallah, inkar olmaz.
Lakin kanunları bilmemek de
mazeret sayılmaz.
Mesela Allah'ı göklerde bilmek...
Allah'ı insanlara benzetmek...
O'nun kudretini anlamamak,
Allah'ı anlamamaktır.
Allah 'ı sıfatlarıyla öğreneceğiz,
sıfatlarıyla öğrendiğimiz Allah'ı severiz.
Allah'ı sevmenin alameti:
Haramlardan kaçmaya çalışmak,
gücümüz yettiği kadar da
helalleri yapmaktır.
Seve seve haram işleyen
helalları sele veren,
tembellik eden bir mü'min
acaba, Allah'ı ne kadar seviyor?
islâmiyet,
her şeyden önce
bir yaşama biçimidir.
islâm'ı yaşamayan
islâm'a gölge düşürür.
Allah'ı sıfatlarıyla öğrenen,
Allah'ı anlayan Müslüman'ın
205
islâmiyet'i anlaması kolaylaşır:
Kelam sıfatıyla
';« Kur'an göndermiş...
Kudret sıfatıyla
dünyayı yarattığı gibi, ahireti de yaratır.
İnsana ruh veren Allah,
ruhani varlık olan
melekleri de halketmiştir.
Herşeye nizam veren Allah,
kaderi tanzim etmiş.
insanları yaratan,
r kullarından bazılarını
Peygamber olarak seçmiş...
Teypleri yapanları yaratan
Nebisinin beynini teybe benzetip,
Cebrail'in okuduğunu
bir anda ezberletmiş, '
bir daha da unutmamış.
imanın esaslarını
altı maddede toplamak
herkes içindir.
Kur'an'a ve Peygambere
topyekûn inanmak
islâm 'dan yana olmak
esastır.
p
İbadetler
imanın alameti: ibadetlerdir. ; ->
Herkesin imanı, ibadetleri kadardır. -i
İbadetleri de
İslâm 'm beş şartında toplamışlar:
Oruç, namaz, hac, zekat, kelime-i şehadet getirmek
Şuna dikkat etmeli:
Müslüman,
her sözünü , .' S .
her hareketini < •
islâm'a uydurursa bu, < • ı.•>
külli ibadet olur. • . ı, ,
Müslüman,
Fransızlar gibi yaşar,
arada sırada ibadet de yaparsa bu, i
cüz'î ibadettir.
Cüz'î ibadet,
aç adamın bisküvi yemesine benzer.
Şimdi biz,
islâm'ın şartlarını '
tek tek inceleyeceğiz.'
Mesela oruç!
206
207
Oruç
Oruç
her şeyden evvel
irade terbiyesidir:
On altı saat sigara içmeyen
on altı sene de içmemelidir.
Bir ay içki içmeyen
bir ömür boyu da içmemeli...
Bunların parasını
dinî yayınlara vermeli,
ilmiyle ve servetiyle
islâm'a hizmet etmeli.
Oruç tutan,
organlarına da oruç tutturmak
Yalandan dolandan,
sövüp saymadan,
zulümden, işkenceden,
inattan, kinden kaçınmalı,
böylece olgun Müslüman olmalı.
Oruç tutunca açlığı anlarız.
Fakat fakirin halini anlayamayız.
Çünkü biz açız amma
akşama üç türlü yemek var.
Fakir hem açtır, hem de
ne zaman, ne bulacağını bilmez.
Oruç bize
fakirin halini biraz anlatır.
208
Madem ki fakirlikte bu kadar çile var,
öyle ise oruç tutan Müslüman,
fakirin derdine derman olmalıdır.
Zekata, sadakaya evet,
lakin yetmez.
Fakire balık vereceğimize
balık tutmayı öğretelim daha iyi.
Bu sebeple oruçla
açlık ıstırabını anlayan Müslüman,
yatırım yapmalı, işyeri açmalı.
Zira ücret vermek
zeka ttan e f daldır.
Hele bir de prim ve ortaklık
devreye girerse
kitle kalkınması olur ki
işte o zaman
manen kardeş olduğumuz gibi
maddeten de kardeş oluruz,
Müslümanlık da budur zaten.
Oruç tutan , .
Allah'a asker olur:
Müslüman
sofraya oturur,
kendisi aç ve susuz...
Önünde yiyecek, içecekler var,
lakin ezan okunmamış...
"Ye!" emri gelmemiş, yiyemiyor.
O zaman,
yeryüzü bir kışla
209
THv
Allah, kumandan-ı âzam,
Müslüman da askerdir.
•"'t l' ı
Bir asker
kumandanına nasıl itaat ederse
Müslüman da Allah'a
öyle itaat etmelidir.
Namaz ve camiler
' " ' : -l".'-1 :'. '-'. «
Namaz için ı . ,;
camiye gidiyoruz: 5-ı
içki yok, kumar yok... - <
Yalan yok, hile yok...
Camiler, Harem-i Şerif kadar tertemiz.
Camiden çıkıyoruz
sanki Paris! n a;
Camiler "f
İslamiyet'in hapishanesi olmuş,
onu bulmak isteyen camiye gitsin:'
,'iU
o, Camideki cemaat ;^ia.
i omuz omuza vermiş ^:-,^,
kardeş olmuş. . . «s ı
Çarşıya çıkınca
ödenmeyen çeklerle, senetlerle,
yapılan pis işlerle ,,t;.,,...,l,
bu sefer
210
düşman kardeşler gibiyiz. ; ( *
Zaten, , ,
maddeten değil, manen kardeşiz!
Bir hadiste mealen buyuruluyor ki:
"Camilerin süslü,
cemaatin ilim ve ibadet yönünden -;
süslü olmaması
kıyamet alametlerindendir."
1400 sene evvel
kıyametin alametleri sıralanıp,
bugün çıkmışsa, • < ı . !ı
bunda tesadüfün yeri yoktur.
Kapitalistler ve sosyalistler
İslâm prensipleriyle süper güç olurken
Müslümanlar gavur prensipleriyle batarsa
bu tersliği ancak kıyamet temizler.
Müslümanlar da
dindar olan, olmayan diye ikiye ayrılmış...
.' ı
Islamî vasıflar,
dindarlarda görülmezse, /
bunun vebali kime aittir? ı
Öyle ise şimdi
cemaat yetiştirme zamanıdır.
Artık
kubbeli, mermerli, çinili camilere son vermeli»
yapılacak caminin
altı çarşı
üstü cami
daha üstler de
öğrenci yurdu olmalı.
Köyden, kentten toplanan çocuklar
bu yurtta barınıp
tahsile devam etmeli.
Dükkanlardan gelen gelir
öğrencilere harcanmalı...
İlimde, teknikte ilerleyen gençler
İslâm ahlakıyla da ardaklanınca
"İslâm medeniyeti" geldi demektir.
İşte o zaman
camiler basit
cemaat ilim ve ibadette süslü olunca,
kıyamet de ertelenir.
İslâmiyet'te ilk cami ., , ;
Peygamber Efendimizin tiicretiyle
fföv Küba'da kuruldu. , , ,•
Asr-ı saadette camiler
kerpişten, taştandı.
Tavanı hurma lifleriyle örtülü,
tabanı hasırdı.
Mermer, çini, yazı, levha yoktu.
Kısacası camiler çok basit
cemaat çok mükemmel,
yani Sahabeydi!
Onlar namazda okuduklarım anlar,
ü çarşıda, pazarda
tslam'ı yaşardı. .,.-•,,
Böylece caminin içiyle dışı aynıydı.
212
Cemaatler "''m-:''; n/'îr''*!" ^;;v':;,;;;;;
Camiler oldukça ',_ '.'
cemaat de olacaktır. ; '; ;, '
İmamlar
hem camide, hem de sokakta imamdır.
Camide imama uyduğumuz gibi
çarşıda da uysak
ümmet olmanın
millet olmanın ;^iw;.i şo:t.-«i :<!":; ;u>.;.•;> !r'
kardeş olmanın -';;;-==!;
sırrına ereriz. •>;'.•• ,•:• ^i'-r^'::',- • ,.; ,n
Cemaatler
İslâm üniversitesinin fakülteleri hükmündedir.
Üniversiteler "'';!'
e^y't/m ve öğretimin kolaylığı içiîi
fakülte fakülte bölünmüş...
Öğrenciler : :;,hA
birbirlerinin aleyhinde bulunmaz ' ,
ve selamlaşır... ,-:
islâm üniversitesinin ,•;
fakülteleri hükmünde olan cemaatler de
birbirinin aleyhinde konuşmayacak;
bu farzdır.
Birbirini selamlayacak,
bu da sünnet!
Böylece
213
ayrılık gibi görünen cemaatler
islâm 'da bütünleşecek...
Cemaatler ormana benzer: , ı;>,-,.
Hiç bir sel
ormandan tek ağaç sökememiştir. (
Ağaçlar suları parçalar,
zararı gider, kârı kalır.
Fırtınalar
ormandan tek ağaç deviremez:
Hepsi omuz omuza verip,
rüzgar havaya gider.
En sıcak günlerde güneş
tek ağacı kurutamaz: , :
Hepsi birbirinin köküne
gölge eder.
Müslümanlar , •, > < -
cemaat cemaat olmak zorundadır:
Günahlardan kaçmak
ibadet etmek için...
, , Cemaatler
tslâm üniversitesinin fakülteleridir,
eğitim ve öğrenimin kolaylığı için
zaruridir.
islâm'a uyan cemaatler mübarek,
uymayanlar batıl!
Yine namaz
Namaz kılan mü'min ,.. ,,,( , ;
Allah'ın askeridir:
Sabahleyin huzur-u İlahi'de
Allah'tan emir alır:
"Helalından kazanıp, helala harcayacaksın...,
Tembellik, cehalet, kabalık haram... '
doğru ve çalışkan olacaksın,
Allah'a kul, Resulüne ümmet olacaksın..."
Bu emirleri
öğleye kadar uygular . , « ,
Öğle namazında
tekrar huzur-u Ilahi'dedir.
Yaptıklarına şükreder,
yapamadıklarının sebebini düşünür,
tekrar emir alır,
tekrar hayata başlar
namazla hayat,
böylece bütünleşir.
Yabancı ülkelerde bulunduğum zamanlar,
seccadeye geçip, "* - '
namaza başlamadan:
"Yarab, ben öyle bir haldeyim ki, >'
gavura-yes sir-diyorum.
Gavura iteat edeyim,
sana itaat etmeyeyim,
ne mümkün!
Ey gözlerimi yaratan Rab'bim,
ey kalbimi çalıştıran, ,
damarlarımda kanımı dolaştıran Râbbim,
214
215
Ey toprak gibi bir şeyden
herşeyi yaratıp
bana rızık olarak ikram eden Rabbim,
hiç kimseye secde etmedim,
rüku etmedim,
sana şükür için,
sana hamd için
secde ediyorum,
rüku ediyorum."
Der, namaza öyle başlardım.
Almanya'da Müslümanlar,
Alman polisine itaat ettiği kadar
Allah'a itaat etseydi
evliya olurlardı.
Hac
Hac
Müslümanların yıllık kongresidir.
Dünyanm dört bucağından gelenler
; burada derdini söyler
derman arar.
Zira Müslümanlar bir vücut gibidir,
ayağa batan dikenden
baş, müteessir olmalıdır.
216
Mukaddes topraklarda '
toplanan Müslümanlar
ithalat ve ihracatı da görüşüp
dünya ticaret imparatorluğunu
kurabilirler. ' "
Ekonomik ilişkiler
politik ve kültüre] ilişkileri
beraberinde getirir.
Ne yazık ki,
ingilizce, Arapça'dan daha yaygın:'
Halbuki her dil
kültürüyle gelir. • <' •
Hac mevsimini
Müslümanlardan çok
süper güçler
dört gözle bekler:
"Ah hac mevsimi gelse, ; , <
gemiler dolusu malı Cidde Limanı'm çıkarsak,
hepsini Müslümanlar'a satıp,
bol bol para kazansak...
Depoları boşaltsak, ,-, •
fabrikaları çalıştırsak, . < v •.
işsizlere iş bulsak..." diye
sevinirler.
islam tarihinin hiçbir devrinde
Müslümanlar
ecnebilere bu kadar hizmet etmemiştir. >
Ecnebiyi zengin etmek için .>
hac yapılır mı?
217
Alman malların tamamı tüketim... M,
Tüketici olmuşuz yani pazar,
bir nevi kölelik,
üretici olsak , ,• ..
alüyül âlâ!
Hacda harcanan paralar ,, ,
daha sonra , ,,
kurşun olup, bomba olup , , ,
Müslüman'ın başında patlar.
Hac ibadetine gidenler
namaza ne kadar dikkat ediyorfi
Kadın, erkek beraberliği,
helal kazanç... , ,
Sonra hac , ,: ,
bir mahşerdir.
ihram giyen
kefen giymiş gibidir:
M» Hayatının hesabını vermelidir. ^
Yani:
Islâmî bilimlerdeki noksanını gidermeli,
günahlarına
hem dil, hem de hal ile tövbe etmelidir.
Zekât
Allah'ın verdiği akılla
para ve mal kazandığımız için,
Allah'ın emrine uyarak zekat vermek
imanın alametidir.
218
Müslümanlar içinde
maddeten İslâm'a hizmet edenler
daha çok feyiz alır.
Osmanlı'nın son zamanlarında
zenginler zekatını verseydi
fakiri bulunmayan
bir ülke olurduk.
O zaman Marksistler
komünistler bile,
Müslüman olurdu.
Demek ki
zekâtını vermeyenler 4;
komünizmden de mesul. ,
Ekonominin direkleri gibi duran bankalar1
Türkiye'nin kapitalistliğini ilan eder.
Müslüman tüccarlar,
sadece zekât ile
kapitalist olmaktan kurtulabilir.
Paranın, malın, tarlanın
hepsinin zekâtı var.
Kırkda bir, onda bir
çok az.
Müslümanlar
milyarları verip bir ev alıyor,
bozuk paralarla da
cennete talip.
Mümkün olsa da ,
geri dönüp
zekatını vermeyenlere baksak
219
ya ocakları sönmüş
yahut başına bir taş dikilmiş...
Alın dünyalar sizin olsun alın,
Türbeler söyleyin sermayenizi.
Orda toprağa dokunan alın, ,
burada karınca içer denizi.
Bugün İslâm ülkelerindeki Müslümanlar
zekâtını verse,
bu sene zekat alan
gelecek sene zekat verebilir.
Böylece
zengin fakir arasındaki
uçurum kapanır.
Fakirlik küfre yakındır, •'
fakirlik suç doğurur,
fakirlik felakettir.
Huzur isteniyorsa,
fakiri olmayan bir millet olmalıyız.
Kelime-i şehadet
ilmen ve hayalen
Asr-ı Saadete gidersek,
bir müşrik gelip:
"Ya Resulallah, Müslüman olmak istiyorum"
deyince, O da buyuruyor:
" Kelime-i şehadet getir..."
220
Müşrik,
kelime-i şehadeti getirir getirmez,
her türlü lıaramı terk edip,
her türlü helali yapmaya başlıyor.
Böylece Sahabe-i kiram,
Eşare-i Mübeşşere
Hulafa-i Raşidin oluyor.
Üstün bir ahlaka kavuşuyor,
ahlaksızlık
güneş görmüş çığ gibi eriyip,
her taraf yemyeşil oluyor.
Asr-ı saadette,
ahlâksızlıktan tiksiııenler
kötü alışkanlıkların narına yananlar
ibret alanlar
islâm 'a koşuyor.
tslâm,
dünyanın dört bucağına yayılıyor,
güneş yeniden doğuyor...
Haramdan kaçanlar
helala koşanlar
hep üstün oldular.
Helalla haramı karıştıranlar da
düştüler, süründüler.
"Allah" diyerek zikredenler
Allah'ın kitabını bilmiyorsa...
Selavat getirenler
Sünnet-i seniyyeye ittiba etmiyorsa
bal kavanozunu yalıyorlar,
onların baldan nasibi yoktur.
221
La ilahe illallah
Allah 'tan başka ilah yoktur.
Dilde bu kadar.
Hale gelince:
La ilahe illallah!
Öyle ise
nefsime uymayacağım
islâm'a uyacağım! ,
La ilahe illallah,
akrabaya, komşuya değil,
okula, basına,
şuna buna değil, ' >.
Islama uyacağım. '
işte şimdi
bunun da manası
muradına erdi.
Elbette ki
Allah'tan başka ilah yoktur.
Fakat insanlar
mayınlı araziye girdiler:
Tabiatı, doğayı putlaştıranlar,
maddeyi ilahlaştıranlar,
Mao'ya, Lenin'e tapanlar...
Para,
kadın, ••
mevki, makam...
Dünya nüfusunun ekserisi sapıttı
kimi nefsine
j , kimi bilmem neye taptı. ,
222
Negatif değerli insanlar
çöp gibi zaman nehrine döküldü gidiyor,
şuursuzcasına...
Ey Müslümanlar
kurtulun kurtulun!
Dünya ve ahiretinizi cennet edin.
; Zira islâmiyet
buna yeterlidir.
Muamelat
Hatırlarsak Şeriat'ı
dört bölümde ele aldık,
birincisi: Şeriat-ı meşhure.
Onun da birinci maddesi Kur'an-ı Kerim.
Kur'an-ı Kerim maddesinde,
iman konusunu ve ibadeti anlattık.
Şimdi muamelat.
iman, " ''''
, insan da içe ait,
enfüsi bir olaydır. '
imanın alâmeti de
ibadetlerdir ,, .• ,
o, da dışa yansır yani afakidir.
Amel,
Müslümanca iş yapmak
Müslümanca çalışmaktır.
223
Amele •• • -:.•'• • -• ;.:«, ••;•..>..•
işçi demektir ki, Müslüman,
dünya denilen çatısız fabrikada çalışır,
ücretini almak için ahirete gider.
Muamele de
v birbiriyle iş gören
alış veriş yapan Müslümanların
Müslümanca davranışıdır.
Muamelenin çoğulu olan muamelat:
Ferdin fertle
ferdin toplumla
yahut toplumların toplumlarla
hukukî, idarî, malî, iktisadî
münasebetlerini düzenleyen
fıkhî bir nizamdır.
Bunu da iki kısımda ele alabiliriz:
Aile hukuku:
Evlenme, boşanma, nafaka,
velayet, iddet, miras ve nesep,
bu cümledendir.
Medeni hukuk ise:
Alış-veriş, kiralama, trampa,
rehin, kefalet, borçlanma,
taahhüt ve ortaklık gibi
Müslümanlar arasındaki
işleri düzenler.
Hak'ka inanan Müslüman
hakkı, haklıya vermelidir.
Buda
islam 'a uymakla olur.
224
Elbetteki devletin ferde
ferdin de devlete karşı
vazifeleri vardır.
Devlet
adaleti temin eder
tebeasmı korur.
Fert de
maddeten ve manen üstün olursa,
milleti ve devleti
en mükemmel duruma getirir. , • • •
Fertler mükemmel olursa
mükemmel bir millet doğar.
Mükemmel milletin de •
devleti mükemmeldir.
Aksini düşünürsek
millet çürüdükçe
devlet çöker. = ,
Çöken devlet de
ferdi kalkınmalara
mani olur ki, ,
topyekûn
bir çöküş başlar.
Amel-i salih, çok mühim:
Günahların reklam edildiği bu
haramlardan kaçınmak
güç yettiği kadar da
ibadet etmektir.
Allah rızası için
şüpheli şeylerden kaçmaya da
"takva" denir.
225
"Def-/ şer, celb-i nef'a racihtir" '> nvff,j
;' yani > ^hr':;
kötülükten kaçınmak, ' : uv
zararlı olmamak, ,
faydalı olmaktan daha iyidir.
îrşad olmanın alameti,
haramları terkle başlar. , ,;
Haramları terk etmeyen Müslüman, ,; :
islâm'a zarar verir: v î ;
Helâlla haramı karıştıran srn(
islâmiyet'i sevimsiz gösterir,
gençleri ürkütür. ..<
Helâlla haramı karıştıran, ; U
ümmet, millet mefhumlarını > A
yok eder. ı, ; -v 51
Müslüman'ın , ı;,;,
Müslüman'a itimadı kalmaz. ,(î
Namazıyla orucuyla '<>•:>-•
yaAut taşıdığı dini alametlerle
Müslümanları kandıran, • aı r
acaba Müslüman olmasaydı r
başka ne yapardı? /; 0 -
Bu sebeple münafık njw.v: V-VK^.
kafirden eşeddir. A ar«'c\,r\u ;
Kafir pirincin içindeki
siyah taş gibidir, görülür, ayıklanır.
Münafık beyaz taşa benzer,
ayıklanmaz, dişi kırar.
Elbette ki, ' w'-iki'v^; ;m'v;^; ,;•' {! h'^
226
imanın ve islâm'ın şartlarım '' -
yerine getireceğiz. Fakat
Müslüman'ın namazına, niyazına değil,
muamelesine bakmalı.
Para, mal ve mevki meselesinde
Müslümanca davranmayan Müslüman,
en büyük fitneye sebebiyet verir.
Zira, insanlık tarihi boyunca
ihtilafların sebebi üçtür:
Para, mevki ve kadın!
ihtilaf eden
birlik ve beraberliğe karşıdır.
Bunların sayısı azdır,
fakat yıkıcılık kolaydır.
Bir avuç Müslümanla
âlemi kurtaracağım zannederler.
Bırakın kurtarmayı, ' '
kendileri batmıştır.
Ayetlerin ışığında
olaylara şöyle de bakabiliriz:
Mü'minler muhakkak felah bulmuştur.
Umduklarına da nail olmuştur.
Bunun için şartlar var ki pek çetin: ,
Namaz, bir başka mahiyet arz eder,
Mü'minler namazda miraca gider.
Dolaşır tecelligah olan mülkü
Tevhidi yakmen anlayıp çünkü
Huzur- u ilahi 'de bilir ken dini t<\
Islamı yaşarken, ihyada dini... . •
Böylece faydasız sözden ve işten
Kaçınır, zekatı da öder zaten.
Irzım korur ve haddini aşmaz
Hakkından başkasına da yanaşmaz.
Emanete hıyanet etmez sonra
Müslüman ahdinden dönmez asla.
îşte felah bulur böyle Müslüman
Bunların dışında herkese hüsran.
Allah, bizi tek emirle kurtarıyor:
"Doğru olun!"
Yeter ki uyan olsa...
Mü'minin malı, canı, namusu
mü'mine haramdır.
Bir de halimize bakınız!
Yollar boşaldı artık
Yolcular buldu vaha,
Yolcular gitmese de
Yollar gider Allah'a.
Ekonomi
islamiyet'te faiz haram,
faiz müessesesi olan . '
bankalara da karşıyız.
Fakat
bankaları yaşatanlar da Müslüman!
Binlerce bankada hesap açtıran
milyonlarca Müslüman değil mi?
Hem faize karşı ol
hem de onu yaşat...
228
Çünkü, Müslüman,
bankaların dışında
parasını emanet edecek
bir insan, bir şirket bulamamıştır.
Finans kurumları müstesna. , (
Müslüman '
bankaların dışında
büyük sermaye toplayamamıştır.
Bu sebeple Müslüman
bankaya muhtaç,
banka da kapitalizmin malı.
Bu terslikler, Müslümanların
maddeten ve manen
yetersizliğini gösterir.
Manen yetersizler
işe yarayan doğru olan az.
maddeten de
ekonomik ve kültürel sömürge...
Milyonlarca Müslümandan
birkaç doğru,
birkaç becerikli çıkmazsa,
şu hal bile
başlı başına bir Makettir.
Acaba
büyük adamların,
başarılı olanların,
haritaları yeniden çizenlerin ;
dünyaya yön verenlerin
insan olduğunu dindarlar düşünmüyor mu?
229
Yönetenler de insan • •, , ,
yönetilenlerde...
Neden Müslümanlar
yönetilmeye razı olmuş?
Bir tarafta
dünyayı idare edenler
diğer tarafta , ., ,,
kendini idare edemeyenler... ,
Bu haller
felakete davetiyedir. , ,,,,
Ayet ve hadislerde < • "•'
"îslâm iktisadı" tabiri yok.
Çünkü ibadetlerin bütünü
iktisatla ilgili...
iktisadın dışında kalan
bir tek ibadet gösterilemez!
Riyazata çekilen dervişin , .,
seccadesi iktisat, , ,
sırtındaki cübbe iktisat,
yediği kuru ekmek iktisatta*. f
iktisadı insandan,
insanı iktisattan s
ayırmak mümkün değil. .,
Bu hususta Müslüman'ın yapacağı tek şey:
, , Belalından kazanmak , , ,
helala para harcamaktır.
Helal daire keyfe kafidir ! •
harama girmeye gerek yoktur. ı<- '
Öyle ise Müslüman ' •'••'"
zevkini ve menfaatini
helâl dairede aramalıdır. ^'
Şimdi paranın önemi arttı:
Bin sene evvel
su çeşmeden, meyva ağaçtan
tuz kayadan geliyordu,
paranın önemi yoktu.
Şimdi her şey parayla alınıyor.
Para büyük önem kazandı.
Kapitalistler ve sosyalistler gibi ,
materyalistler de
parayı putlaştırdı.
Müslüman ise
putlaştırılan parayı esir alıp,
İslam'a köle etmelidir.
Şeriat-ı fıtri'nin
ekonomi kısmında
bu konuyu tekrar
ele alacağız.
Zaten
muamelat,
islâm iktisadı,
ekonomi
hepsi bir bütün olarak ele alınıyor ,
siz de bunları ;
bir bütün olarak okuyabilirsiniz. ,,
230
231
Ukubata gelince
Bu kelimeyi
Müslümanların çoğu bilmez.
Nerde kaldı tatbikatını bilsin!...
İslam ceza hukukuna
"Ukubat" denir.
Ceza hukukunu devlet uygular,
islâm devleti olmayınca
bu işi
fertler yürütemez. r
islâm hukukunda
hakimlere "kadı" denir.
Bazı kimseler
kadının ilmini almadan
selahiyetini almış
ayrıca
dilediğini cennete,
dilediğini cehenneme gönderiyor.
Bu insanları
cennetle cehennemin yol ka vşağmda
trafik polisi yapan kim?
Eline iki mühür alıp
kimisinin alnına "kafir"
kimisine "mü'min" damgası basanın
acaba kendisi ne âlemde?
Teraziler haramı, helali tartsaydı,
mikroskoplar amel defterini okusaydı,
o zaman kimin ne olduğu anlaşılırdı.
232
Ne yazık ki
başkasıyla meşgul olanlar
kendisiyle meşgul olacak zamanı batemayınca
ham kalıp, kemale eremiyor. " 7
Zaten kurtlu meyvalar
çabuk olgunlaşır.
ı. '
Özetlersek:
Şeriat'ı dört kısımda ele aldık.
Birinci kısmına: "Şeriat-ı meşhure" dedik,
Şeriat-ı meşhure de üç kısımdı:
Kur'an, hadisler, ictihadlar.
Kur'an'ı da dört kısımda inceledik.
Şimdi siz söyleyiniz:
Dinimizin temel kitabı olan
Kur'an 'ı ne kadar biliyoruz?
Bir taraftan Müslüman'ı
islam'ın dışına çektiler...
Bir taraftan da günah selleri
ibadetleri alıp götürdü,
ibadetsiz Müslümanlar
cascavlak ortada kaldı.
Meyve vermeyen ağacı keserler
çalı, çırpı gibi ateşe atıp, yakarlar
başımıza gelen felaketlerin sebebi budur! !
Artık yüz binlerce hadis-i şeriften
bu hadislerin baktığı ayetlerden
âyet ve hadislere istinat eden
içtihadlardan
ve içtihad heveslilerinden
Arabça bilmeyen müctehidlerden
ilmiyle dalalete düşen,
233
halkı da şaşırtan kimselerden
söz etmeyeyim.
Müslümanlar
batan geminin yolcusuna, benzer.
Herkes kendisini kurtarıp,
sahabe gibi
mükemmel Müslüman olsun, kurtulsun
Sahabe gibi mükemmel olmak
dertlerin dermanı...
Şeriat-ı fıtri
Şeriat'ın ikinci kısmi:
Şeriat-ı fıtri.
Fıtrat,
insanın yaratılışıyla
huyuyla, suyuyla ilgili.
Fıtri
doğuştan, yaratılıştan
olan şeyler.
Şeriat-ı fıtri
insanı yaratan Allah 'm
insanla ilgili koyduğu
kanunlardır.
Öyle ise
insanı anlatan kitaplar
insanın hayat kanunlarını da
anlatıyor ki,
Bunlar:
Psikoloji, sosyoloji,
anatomi ve ekonomidir.
Latince isimli bu eserlerin
Şeriat-ı fıtriyi anlatmasının sebebi:
Avrupa'nın islam medeniyetinden faydalanması,
birde
Avrupalılar da insandır ••
insanı inceleyerek , , _,
Şeriat-ı fitriye ulaşmışlar.
Yani
Şeriat-ı fıtrîden insana,
insandan da şeriat-ı fitriye
gitmek mümkün...
Müslümanlar,
Şeriat-ı fıtriden insana gitseydi
insan mühendisliği ortaya çıkardı.
Avrupalılar,
insandan şeriat-ı fitriye ulaşsftydı > s, „,
Müslüman olurdu.
Psikoloji
Şeriat-ı fitrîden olan
psikoloji
ruhun yaptığı işleri anlatır.
234
235
Yirmi yaşındaki bir genç aniden ölse
biz de soğuk kanlılıkla onu seyretsek.
Gencin gözünde, ağzında,
elinde, ayağında
hiçbir değişiklik olmayacak,
fakat
göremeyecek, konuşamayacak...
elleri ayaklan
işe yaramayacak,
çünkü run gitmiş! '
Ruh nedir?
Bilmiyoruz.
Ruh
elimizi çalıştırır
elle tutulmaz.
Gözümüzü çalıştırır
gözle görülmez.
Ruhun mahiyeti bilinmez,
yaptığı işlerle kendini belli edef.
Etten yapılan beyne
problem çözdüren ruhtur.
Etten yapılan kulağın işitmesini,
etten yapılan dilin tat almasını
sağlayan odur.
Seksen kiloluk şu genç ölmeseydi,
atlar, zıplardı.
Elli kiloluk yükü de taşırdı.
Ölünce ;
onu taşımaya dört kişi gerek!
236
Evet
ceset
topraktan geldi, toprağa gidecek...
Ruh nerden geldi, nereye gitti?
insanlar
canlı organizma yapamadığına göre
toprak denilen cesetten
canlı bitkileri yaratan kim?
Yirminci Asır Medeniyeti,
pek çok sorulara cevap veremeyince
inkara kaydı.
inkarı da
onu makinaya, eşyaya,
zevke, menfeate > •
ve kötü alışkanlıklara
köle etti.
Köleliğe karşı çıkanlar
gönüllü köle oldu.
Çünkü kendini bilen
Rabbini bilir.
Kendini bilmeyen neyi bilir?
Psikoloji sözlüğünü karıştırırsak,
insanın başlı başına
bir âlem olduğunu anlarız.
Hatta içimizdeki âlem
dışımızdakinden, kainattan
daha geniştir.
içimizde inişler, yokuşlar...
içimizde fırtınalar, kasırgalar...
içimizde baharlar, çiçekler var.
237
Her resim f
insanın dışını, kabuğunu gösterir.
İç dünyayı görecek göz olmadığı gibi "
iç dünyasını imar eden de azdır. ; !
Herkes insandır amma
herkes birbirinden farklıdır.
Herkes insandır amma
insaniyet başkadır.
insaniyetini yitiren insan,
canavardan daha vahşi...
Materyalizm
bir kısım insanları
öyle bir hale soktu ki
ruhun yaptığı işleri anlatafi
psikoloji öğretmeni
ruhunu inkar etti.
Böylece,
kendi ruhunu inkar eden
"bilimsel insanlar" türedi.
Elbette ruhunu inkar eden,
ruhani varlık olan, meleklere de ^
inanmaz. .
İnançsızlar saadet yüzü göremedi , ,
ne dünyaları işe yaradı, ;..
ne de ahiretleri. , >
Ahireti inkar edenler ' * '
bencil oldu, zalim oldu.
Maliyeye hesap verenler
Allah'a hesap vermeyeceğini sandı.
238
Amma psikologlar
durmadan çalıştı.
Yazdıkları eserlere bakınız:
Yaşamanın manası...
insan bilgisi...
Aklın yönetimi...
Problemli çocuklar... ' ' •
Psikolojinin krizi... >
Psikoloji sözlüğü...
Okul ve toplum...
Demokrasi ve eğitim.., , ,
Psikanaliz tekniği...
Daha başkalarını da sayabiliriz.
Bunların hepsi
insanın, insanı anlatması. '
Hatta insanın
kendisini keşfi.
Zira insan, -
keşfedilmemiş bir kıt'adır. "
Bu sebeple
orduları idare edenler
milletlere, devletlere hükmedenler,
ı kendilerini idare edemeyince
dünya
başlarına zindan oldu. ' '
Herkes
tek tek hastalanır,
tek tek buhrana düşer,
tek tek yalnız kalıp,
ve herkes tek başına ölür.
Ateş düştüğü yeri yakar.
239
Her veli
en büyük kaşiftir ...
zira kendini keşfetmiştir.
"Ben neyim?
Bu hal, neyin nesi?"
diyecek insan,
düştüğü denizde
yüzmeye başlamıştır.
İnsan
Seadet-i ebediyyeye namzettir,
isterse oraya da gidebilir.
Sosyoloji •:,. ,
Sosyolojinin eski ismi; Içtimayat'tı.
Cami, cemeat aynı köktendir.
Müslüman
insanlarla beraber yaşamak zorundadır.
ibadetlerin bütünü sosyaldir.
Hatta bir mü'min
sadece zikretse...
Zikirle islami bağını kuvvetlendirir,
her türlü haramı terk edip,
her türlü helali yapmaya başlar,
bundan da insanlar faydalanır.
Uruç halinde mü'min
iç dünyasını imar edip,
kemale erer...
240
Huruç halinde insanlara dönüp
islâm'a ayna tutar.
Sosyoloji
fertle cemiyet arasındaki ,
ilişkileri düzenler.
Mesela:
Sosyal bağlar...
; Sosyal hayatımızda kimler var?..
Karşılıklı hak ve vazifelerimiz...
Kanun fikri...
Huy ve ahlakın boyutları...
Örfler ve âdetler...
inançlar.,.
Akraba, cemaat, millet ve devlet...
Kültür ve ideoloji...
Sosyoloji bilim haline geldi,
liseden üniversiteye kadar,
sosyoloji okutulur.
Lakin sosyoloji
etiyle kemiğiyle Avrupa'nın malıdır.
Avrupa medeniyeti
hem kapitalizm, hem sosyalizm cihetiyle
materyalisttir.
Yani maneviyata yer vermez.
Maneviyattan yoksun bir bilim dalı
Müslümana ne kadar hitap eder?
Kim söylemiş,
kime söylemiş,
ne söylemiş?
Bu hususlar önemlidir.
241
Kaynak kudsi olmazsa
tesiri yetersizdir.
Bu sebeple
yıllar yılı sosyoloji okuduk, okuttuk
sosyal hayatımızı düzenleyemedik. * '
Terör, anarşi, suçlu patlaması...
Sosyologlar bile
aile hayatında, sosyal hayatta huzursuz.
Müslümanların
hem sosyolojiden
hem de içtimaiyattan uzak kalması
huzursuzluğu artırmıştır:
Kan-koca kavgası,
gelin-kaynana kavgası,
ebeveyn evlat kavgası...
Kısacası, •
rahatlıktan rahatsız olanlar var.
Zaten kendine dost olamayan
kaç tane dost bulabilir?
Kahvedeki, meyhanedeki uyum da ,,'
ayak takımına ait.
f !
Delilerin arkadaşlığı, sohbeti
akıllılara hiçbir şey söylemez!
Cehalet deliliğe yakın olunca
akıllıya çile çekmek düşer.
Anatomi
Anatomiye gelince:
İlk inzal buyurulan
Alak Suresi'nin ,. • t
ilk iki âyetinde mealen:
"Oku, seni yaratan Rabbinin adıyla ki, !
o Allah, insanı alakadan yarattı..." ,
Anne rahmine düşen sperma
; yumurta ile bütünleşip :
tek hücre olur.
Aklı, ilmi olmayan bu hücre
rahimde bir noktaya tutunmalı ki . f
çocuğun göbeği teşekkül etsin, /,
annesinden aldığı gıdalarla beslensin.
Spermanın yumurtaya
ş s hücrenin göbek noktasına
alakasından dolayı,
ayette:
"Biz insanı alakadan yarattık"
buyuruluyor.
Bir tek hücreden
milyonlarcası olurken
çocuğun elleri, ayakları yapılıyor.
Sağ koldaki kemikler
soldakine eşit...
Kalb yapılıyor, hareket veriliyor...
Şehrin su şebekesi gibi,
etten damarlar yapılıp,
242
243
kalbten çıkan kan,
vücudu dolaşıp, kalbe dönüyor...
Telefon telleri gibi
sinirler döşeniyor.
işte
bir tek hücreden
milyonlarcası yaratılırken,
bunlardan da bir çocuğun yaratılmasına
Latince'de "embriyon" safhaları denir.
ilk inen ayetler
Allah'a imanla beraber
insanın yaratılışına da
parmak basıyor. ,
insanı ve insanın yaratılışını anlatan
okul ders kitaplarıdır.
Öyle ise bu iki ayetin manası
şöyle olmalı:
"Kur'an'ı Allah adına okuduğun gibi
biyolojiyi, fizyolojiyi ve anatomiyi de
Allah adına oku!"
Allah'ın yarattıklarını
Allah adına okumayıp da t
kimin adına okuyacağız?
insan,
insan yapan
birmakina
bir fabrika...
Fakat
insan, yaptığı işten habersiz.
244
Çünkü bu fabrikayı kuran
ve çalıştıran
Allah'tır.
insanların çoğu
gaflettedir.
Müslümanlar
Şeriat-ı fitriyi ihmal edince
bir kısım biyoloji öğretmenleri
Allah isminin yerine
tabiat yahut doğa kelimesini koyarak,
bir zamanlar Fransa'nın milli felsefesi olan
naturizmi Milli Eğitimin içine sokarak
Müslüman halkımızı materyalizme çektiler,
"Milli" kelimesini de milletten kopardılar.
Anatomi
iç organlarımızı anlatır.
Hastanın göğsünü açan tabip:
"Buraya bir başka sanatkarın
elleri girmiş, kalbi düzenlemiş,
hareket vermiş...
Öyle ise, ;
• kalbimi yapan, hareket veren, ,
sağlığımı devam ettiren Allah'a
iman etmeliyim"
demelidir.
Her organ
bağımsız bir âlem!
Organlar yardımlaşarak çalışır.
Yüz sene evvelki insanın organları
bizimkinin aynıydı.
245
Yüz sene sonraki insanların ,
organları da
yine böyle olacak!
Yaşayan her insanın
böbreği, ciğeri aynı şekilde, aynı yerde.
Demek
organlarımızı yaratan ve yaşatan
tektir, o da Allah'tır.
Allah'tan
hangi günah,
hangi sevap gizlenebilir?
s . Okul ders kitapları
bir kısım ayet ve hadislerin
şerh ve izahıdır.
Öyle ise
camiyle okul bütünleşmelidir.
Ekonomi....
Her ilmin
insanla sıkı sıkıya ilişkisi olduğu gibi
ekonomi de öyledir.
Ekonomiyi insandan
insanı ekonomiden
ayrı düşünmek
mümkün değil.
islâm'da
ibadetlerin bütünü ,
ekonomiyle ilgilidir.
246
Bu sebeple buyurulmuş ki,
"fakirlik, küfre yakındır."
Komünizmin yahut sosyalizmin ilanı
bunların dinsizliğe kayması
kapitalizmin ürettiği ., ,
fakir insanlar sebebiyledir.
Madem ki
Yeme, içme, giyme, barınma...
Zevklerin, menfeatlerin bütünü,
ekonominin içindedir.
Öyle ise Müslüman \.,'
bunların yönünü
haramdan helâla çevirmelidir.
Müslümanlar
İmanın ve islam'ın şartlarını
yerine getirse,
parayla, inalla ilgili ibadetleri
ihmal etse
yine sürünür.
Ekonomi
bağımsız bir ilim değil,
islam okyanusunda ada da değil.
O, ibadetlerin bütününü kuşatır.
Müslümanlar
mevcut ibadetleriyle < ,
300 senedir
çölde bedevi gibidir. '
Ekonomiye
Müslümanca el atarlarsa
vahaya erişirler.
• - '. m
Ben, beni düşünürsem
sen de seni düşünürsen :
olur gavurluk. , ,,
Bensem,
sen de beni düşünürsen
olur Müslümanlık.
Kapitalizmde fertler,
sosyalizmde devlet '
zengin olur. > •
islâm ekonomisinde
kitle kalkınması vardır.
islâmiyet
yedinci asırda başladı
Afrika'nın kuzeyi
Müslümanlar'ın eline geçince
7n'de İspanya'ya çıkıp,
800 sene
Endülüs Emevi Devleti
burda yaşadı.
Anadolu da
Müslümanların eline geçince
\
Avrupa'nın 3 tarafı
Müslümanlarla çevrildi.
insanları
kısa bir zamanda
ilme, ahlâka, insaniyete kavuşturan islamiyet,
Avrupa'nın dikkatini çekti.
Kur'an'ı ve hadisleri incelediler, >
islâm Medeniyetiyle meşgul oldyfâr,
böylece
J 5 'inci Asırda italya 'da
Rönesans hareketleri başladı.
Rönesans
ilimde ve sanatta hamleydi.
Hiç şüphe yok ki
alimlerin ve sanatkârların gayreti,
zenginlerin parasıyla gerçekleşti.
Elbette ki
kültüre yönelen
sermaye
mübarektir.
Rönesans'ı Reformlar takip etti.
Çünkü
Hıristiyanlık deforme olmuştu,
! reform gerekliydi.
Kralların desteğiyle
Luther,
Hıristiyanlığın
temeline, köküne iniyordu.
işte
radikalizm de, fundamentalizm de budur.
Kilisenin
devlete müdahalesini önlüyordu.
Laiklik de budur.
ilmen ve hayalen
2000 sene evveline gidersek,
Roma imparatorluğu
Isa aleyhisselama
hayat hakkı tanımazken
249
iil
Havariler de kaçarak kurtuldu. •, ,->
Artık
incil'in aslı ;;.
yeryüzünde yoktu.
Havarilerle beraber • > ••' • ,
onların yakınları:.
Eli kalem tutan,
V" ağzı söz yapan yüzlercesi
incil yazdı.
Bunların bir kısmı
İznik Konsülünce imha edildi,
geriye 4 incil kaldı.
Bu İndilerde ayet bulunsa da
ekserisi beşer sözü.
Beşer sözü de
asırları kucaklay-amaz.
Bu sebeple Hıristiyanlar
kiliseye sarıldıkça gerilediler,
kiliseden uzaklaştıkça ilerlediler.
Sanayi devrimi böyle başladı.
islam rönesansına evet,
islam reformuna hayır.
Deforme olmadı ki
reform olsun.
Fakat Müslümanların
300 senelik
tslamî anlayışı değişmelidir.
ibadetler Müslümanları
süper güç etmelidir.
250
"İnanıyorsanız üstünsünüz!"
"Veren el, alan elden üstün..."
Hikmetlerine kulak verilmeli.
Müslümanlar üstün değilse
bu nasıl ibadettir?
Hıristiyan ülkeler
İslâm ülkelerine yardım ediyorsa
hangisi üstün?
Dolayısıyle sanayi devrimi
terk edilmiş bir ibadetin
ihyası olacaktır. • '
Sanayi devriminde
büyük sermayeler gereklidir.
Müslümanlar'ın.
kapitalizmden kurtulup
islam ekonomisini kurabilmeleri için
bankaların dışında ; '
sermaye toplaması gerekir.
Bankalar da
bir anonim şirketidir.
Müslümanlar
kar dağıtan anonim şirketler kursa
bankalar teker teker kapanır.
Hiç şüphe yok ki
••, çekini, senedini ödemeyen
aldığını vermeyen ,
sözünde durmayan
kapitalizme hizmet
islamiyet'e ihanet etin&ktedir.
251
Alman iktisatçılarından Max Weber,
"Kapitalizm Ve Protestan Ahlakı"
isimli eserinde diyor ki:
"Kapitalizm, '
protestan ahlakıyla doğdu.
Protestan ahlakıyla yaşayacaktır!"
Türkiye
kapitalizmi aldı,
protestan ahlakını almadı,
İslâm ahlakından da ayrılınca
ekonomimiz ahlaksız kaldı.
Almanya'da
çek ve senet dönmezken
ülkemizde
milyarlarcası ödenmiyor.
Demek ki Müslümanlar
birbirini dolandırıyor.
Bunlardan ümmet, millet olur mu?
Bunlardan güçlü bir devlet çıkar mı?
Japonya'da grev olmazken
bizde grevler birbirini takip ediyor.
işveren işçiyi
işçi işvereni düşünmezse
bu, ne biçim Müslümanlık?
1915 yılında Mehmet Akif
şöyle haykırmıştı:
Uyan
Baksana kim boynu bükük ağlayan?
Hakk'ı hayatın senin ey Müslüman!
Kurtar o biçâreyi Allah için,
Artık ölüm uykularından uyan!
Bunca zamandır uyudun, kanmadın;
Çekmediğin kalmadı, uslanmadın.
i' Çiğnediler yurdunu baştan başa,
Sen yine bir kere kımıldanmadın!
Ninni değil dinlediğin velvele...
Kükreyerek akmada müstakbele,
Bir ebedî sel ki zamandır adi;
Haydi katıl sende o coşkun sele.
Karşı durulmaz, cereyan sine-çâk...
Varsa duranlar olur elbet helak.
Dalgaların anlamadan seyrini,
Göz göre girdaba nedir inhimak? .
Denset-i maziyi getir yâdına;
Kimse yetişmez yarın imdadına.
Merhametin yok diyelim nefsine;
Merhamet etmez misin evlâdına?
"Ben onu dünyaya getirdim..." diye
Kalkışacaksın demek öldürmeye!
Se vk ediyorm üş meğer insanları,
Hakk-ı uhuvvet de bu caniliğe!
Doğru mudur ye's ile olmak tebâh?
Yok mu gelip gayrete bir intibah?
252
253
Beklediğin subh-i kıyamet midir?
Gün batıyor, sen arıyorsun sabah!
Gözleri maziye bakan milletin,
. Ömrü temadisi olur nekbetin.
Karşına müstakbeli dikmiş Huda,
Görmeye, lakin dana yok niyetin!
Ey koca Şark, ey ebedi meskenet! , r •
Sen de kımıldanmaya bir niyet et.
Korkuyorum, Garb'ın elinden yarın,
Kalmayacak çekmediğin mel'anet.
Hakk-ı hayâtın daha çiğnenmeden,
Kan dökerek almalısın merd isen.
, Çünkü bugün ortada hak sahibi,
Bir kişidir: "Hakkımı vermem!" diyen.
Doğu Anadolu
Avrupa'nın
pazarı olmaktan kurtulamayan Müslümanlar
aynı zamanda
Avrupa'nın kölesidir.
ı )
Sanayi devrimiyle , <, . ,
kuvvet kazanan Avrupa
Afrika'ya incil verdi
herşeyini aldı.
Her yere uygulanan 5y
sömürü planı budur. , • u
incil veremediğini de dinsiz
Böylece islam ülkelerinde bile
254
materyalizm, naturizm, paganizm, ' Jl
ateizm, rasyonalizm moda oldu. u f
Herşey olan Müslümanlar
gerçek manada Müslüman olamayınca
kimlik arayışı başladı. ,, Gu;; ;;^,.,:.
Türkiye'nin değil, v';u t; -'
dünyanın en zengin yöresi ^ ' - ^*
Doğu Anadolu 'dur. ^' ; a
Artvin'in yanında Batum var.
Rusya'nın en geniş ı )ı ^
petrol yatağı Batum'dadır. . .:, t ; 5;:! ^çyu:
Batum'da petrol olacak ; 'sna öv
Artvin'de, Rize'de olmayacak... 5l«
Olur mu? , t
Amma Kafkasya'da u •"''Hluuvifc i,;, ••;.-,. iv3
30 Rus tümeni var: ;r>;,-.-.'.;.;;-; ••j:'... 'j|yh»-7> ;>,n
"Artvin'de, Rize'de petrol ararsan ?;yYı, , , {
seninle savaşırım" diyor. -lf..t ,r.? j, ş
Z)e// Fefro cfa
/7/y Prut Harbinde vasiyet etmişti:
"Ruslar, Akdeniz'e çıkmadan büyüyemez!"
1940'lıyıllarda u >M A mte.n
Erzincan'ın Kemah Boğazı'nda "^-;; (' -
"Gazlı Su" çıkardı ^ı«(. a^ui^'ı
büyüklerimiz getirir, " ' -«miif ;Q!^ ;;;;
idare lambasında yakardı/ fîfvvi ;i4 o*Y» ^ '•;
yanmayan kısmı dökülürdü. 3, r^Wii i jj= »s ;
Yani Erzincan'da ?; H
petrol kendiliğinden çıkardı, akardı. '• r ?
255
Şimdi, onu Fırat mı götürdü,
kapatıldı mı bilinmiyor.
Van'da "Katran Kalesi" var.
Petrol çıkmış, katranlaşmış, bekliyor,*
Bu duruma göre:
Rize'den Hatay'a bir çizgi çekersek,
Doğu'da kalan yörenin altı
petrol doludur.
Doğu Anadolu'nun dağları
maden doludur. ,
Doğu Anadolu'nun nehirlerine '
yüzlerce "elektrik barajı" yapılabilir.
Fırat 10 metreden düşürülse
çevirdiği türbün
bir ilçeyi aydınlatır. •• .:<>>,•
Bu şekilde l ' ' ' !l
Erzurum'la Malatya arasına
150 tane baraj yapılabilir.
Yabancı sermayeye:
"Arazi ve enerji bedava,
'' fabrika kur, ^ ' }
halkımızı çalıştır, -. , .
20 sene sonra ,,
fabrikayı bize bırak" dense...
150 fabrikada
150.000 kişi çalışır, *
Doğu'nun insanı yetmez
Batı'dan, belki Avrupa'dan
işçi istenir.
256
Çoruh'u, Dicle'yi, Ar as'ı
ve bunların kollarım düşünün...
Hepsi dağların arasından geçer,
, hangisinin önüne bir taş yuvarlasan
bara] olur.
Doğu Anadolu,
dünyanın en zengin yöresidir. .
Bu sebeple
senaryolar Doğu Anadolu için yazılır,
oyunlar onun için oynanır.
Doğu Anadolu kalkınmadan
? Türkiye kalkınamaz!
Bu köy deli etti beni , >
Tavuklar yumurta fabrikası
koyunlar et ve süt...
Arılardan da bal.
Ey Müslüman köylüler ^
Allah bunca fabrika kurarken
siz ne yaptınız?
Kul
Allah'a bakıyor ki neyleyedek?
Allah da bakıyor ki:
"Kulum ne yapacak?"
islâmiyet geleli
asırlar oldu.
Yeni bir din mi bekleniyor?
Bu ne gaflet!
1919'da Yunanlılar
izmir'e çıkarken
Ziya Gökalp şöyle haykırmıştı:
257
Durma vur
Durma Yunan durma kibrini artır,
Türklüğün basma hakaret yağdır,
Uyuyan bir kavme bu zillet azdır!
Vur eski kölesi utandır onu!
Bırakma uyusun, uyandır onu!.,
Bu yurdun hazinesi onun elinde,
Fakat anahtarı senin belinde,
Kalmış aç ve garip kendi ilinde;
Vur eski kölesi uyandır onu!
Bırakma uyusun, uyandır onu!
Zorla onu yeni revise girsin,
Gemi yapsın, alış verişe girsin,
Fabrikalar açsın, her işe girsin;
Vur eski kölesi utandır onu!
Bırakma uyusun, uyandır onu!..
Sıkıştır ki, ordu, donanma yapsın,
Garp'ta ne terakki görürse kapsın.
Türklüğü tanısın, Tanrı'ya tapsın;
Vur eski kölesi utandır onu!
Bırakma uyusun, uyandır onu£,.
Zannetme yaptığın hoşa gitmiyor, '•
Terakkimiz koşa koşa gitmiyor,
Emin ol, emeğin boşa gitmiyor;
Vur eski kölesi utandır onu!
Bırakma uyusun uyandır onu!..
258
(Kızılelma, Kültür Bakanlığı).
Yunanistan
Yıldırım Beyazıd zamanında ;
Osmanlı'yla bütünleşmiş
440 sene * ,
Osmanlı olarak yaşamış.
İslâmiyet'in adaleti,
Müslümanın şefkati,
onları sarmış.
Yunanlılar'ın
ne Olimpos Dağı'ndaki tanrılarına
ne kiliselerine
ne de meyhanelerine ilişmişiz. • -r
Bugün bir Yunan Milleti varsa
Osmanlı'nın eseridir.
Ne zaman ki
Osmanlı zayıfladı
mikroplar gayrete gelip,
onun ciğerini deldi.
Evet,
her insanda verem mikrobu vardır.
Vücut kuvvetli iken
bu mikrop zararsızdır.
Vücut zayıf düşünce
mikrop faaliyete geçer "••'
ve ciğeri deler. "•'
Öyle ise . • ,, '
Rusya, ingiltere, Fransa,
Bulgaristan ve Yunanistan J
mikrop gibidir.
259
Osmanlı güçlü olunca bunlar faydalı,
Osmanlı zayıfladı mı,
bunlar da zararlı.
Demek ki
Osmanlı 'yi yabancı ülkeler yıkmadı,
Osmanlı'yı
kendi zayıflığı yıktı.
Osmanlı Devleti'ni kuranlar da,
yıkanlar da Müslümandı.
Osmanlı'yı kuran Müslümanlar
islamiyet'i biliyor, anlıyor, yaşıyordfu.
Osmanlı'yı yıkan Müslümanlar ise ,,•
islamiyet'i anlamamış ve yaşamıyordu.
Tarih şahittir ki
biz ne zaman tslam'ı yaşamışsak
süper güç olmuşuz...
Ne zaman da
islâm'dan uzaklaşmışsak
1 düşmanın ayağının altına düşmüşüz.
Osmanlı'nın
Yunan'a gösterdiği adaleti ve şefkati
Yunanlılar, Osmanlı'ya göstermedi.
1919'da İzmir'e çıkıp,
Anadolu'yu yakıp, yıkarak
nankörlüğünü gösterdi.
Zaten
gavurdan merhamet beklemek
boş şeydi.
260
ZiyaGökalp
maddeten kalkınmanın önemine inmmış
bizim gibi.
Çünkü hak, kuvvete mahkum...,
Hak'ka inanan
elbette haklı olur. ,
Hak denen islamiyet de ; ,
kuvvetle korunur.
Müslümanlar
şaşırmış, ne yapacağını bilmezse,
yahu t hakla batılı karıştırmışsa, ,
islamiyet
kuvvede kalmış, fiile çıkmamışsa
böylesine Müslümanlara Allah
batılı musallat eder,
ta ki islâmiyet'in gereği anlaşılsın.
Bunun için haykırıyor:
Vur eski kölesi utandır onu
Bırakma uyusun uyandır onu. -
Şeriat-ı kevni
Şeriat'ın üçüncü kısmı.- ,
Şeriat-ı kevnidir.
Kevni "kün" kökünden gelir* > •
Kainatı yaratan Allah
kainatla alakalı kanunları koymuş
bunlara "Şeriat-, kevni" denir
261
Bu kanunlar
okul ders kitaplarında vardır.
J Mesela ''
fizikte Arşimet Kan un u
suların kaldırmasından bahseder.
Halbuki
Arşimet yok iken
sular yine kaldırıyordu.
••••> c Eğer
şuurlu Müslümanlar fizik yazarsa
bu kanun şöyle olmalıdır:
Suları yaratan Allah,
suların kaldırma kanununu koymuş,
Arşimed de bulmuştur.
Böylece
Allah'ın kanununa
bir Rum'un ismi verilmemiş olur.
Çünkü Kur'an
hem sosyal
hem de fen bilimlerinin
doğru hedefini gösteriyor.
Müslüman
camiyle okulu bütünleştirirse
bu sırrı anlar
ayrılıklar da ortadan kalkar.
Maryot Kanunu
hava basıncından bahseder,
atmosferi yaratan kim ise
hava basıncı kanununu koyan da O'dur!
262
Yeryüzünde insan yok iken
Adem aleyhisselam
dünyaya gönderilmeden evvel
şimşek çakıyordu, yıldırım düşüyordu.
Şimşek ve yıldırım elektriktir
elektriğin olduğu yerde
elektrik kanunları vardır.
Demek ki
insanlar yaratılmadan evvel
Allah
elektriği ve elektrik kanunlarını yaratmış.,
Asırlar sonra gelen
Ohm, Volt, Amper isimli bilim adanılan
bu kanunları bulmuş
yaratmamış
icat etmemiş.
Bir misal de
kimyadan verelim:
Demirle su birleşince
demiroksit yani pas meydana gelir.
Altının su ile birleşip
altınoksit olması
mümkün değil.
Demek ki
kimya formülleri de yaratılmıştır.
Zaten
atom sistemine ,.,
elektronları yerleştiren Allah
hangi elementin
elektron alacağını
263
hangisinin vereceğini
kainattan çok evvel
atomları yarattığında belirlemiş.
Öyle ise
kimya denklemlerini de yaratan
Allah'tır.
Bu misallerin sayısını artırdığımızda
görürüz ki lise ders kitaplarında
ne kadar kanun, formül, denklem
varsa, hepsi
. şeriat-ı fıtri, şeriat-ı kevnidir. , •
Okul ders kitapları
bu açıdan okunursa
ders çalışmak ibadettir. '
.V '
Zaten Allah'ın yarattıklarım ,
Allah adına okumayıp da
kimin adına okuyacağız?
' 11 *
Amma bazı öğretmenler , , , ,
Allah isminin yerine
tabiatı, uydurma bir dille de
doğayı koymuşlardır.
1789 Fransa Ihtilali'nden sonra
Fransa'nın milli felsefesi naturizmdi.
istiklal Savaşı'ndan sonra
Fransa'yı model seçen Türkiye,
naturizmi, tabiatcılık olarak aldı,
tabiatı putlaştırdi: •'
Yağmuru tabiat yağdırdı, *'•'•1
kuşu tabiat yarattı gibi.
264
Halbuki
tabiat bir kitaptır -^
katip olamaz!
Tabiat bir nakıştır
nakkaş olamaz!
Tabiat bir sanat eseridir
sanatkar olamaz!
Tabiat ne kadar büyük olursa olsun
Allahu ekber ibaresinin yanında
küçük kalır.
Fatiha Suresi'nin birinci ayetinde mealen:
"Âlemlerin Rabbı olan Allah'a hamd ederim"
buyuruluyor.
"Âlem" kelimesi
tefsirlerde yeteri kadar açıklanmamıştır.
Bu kelime
lise ders kitaplarıyla
şerh ve izah edilseydi
şöyle olurdu:
Mikroskopların gördüğü âlemlerin
teleskopların gördüğü âlemlerin...
Gözün gördüğü, aklın gördüğü,
ilmin gördüğü, hayalin gördüğü
âlemlerin Rabbına hamd ederim
Bu izah,
ilme de, dine de uygundur.
265
Adetullah
Şeriatın dördüncü kısmi:
Adetullah!
Sünnetullah da
aynı manaya gelir. <
Adetullah,
Allah 'm yaptığı işler...
Bir başka deyişle
Esma-ül hüsnanm tecellisi...
Allah, kainatı
bir saat gibi
kurup, bırakmamıştır.
O, bir şeyi yoktan var eder.
Yarattığı şeylerden
yenilerini yaratır.
Yarattıklarına
şekil verir, kabiliyet verir.
hayat verir, hayatlarını devam ettirir.
Elektronlardan organlara kadar
tâ güneş sistemine, kainata kadar
büyük, küçük her şeyi yaratan,
yöneten, ömür veren,
ömrünü alan O'dur.
Hayat veren kim ise,
hayatı alan da O'dur.
Allah ne yaratmışsa
mükemmel yaratmıştır.
266
sa
yaratmıştlr.
»adet olsun
a ftüba eden
muvaffak olur.
başarısızılğ,
* §
ır,
doğup, batmaktad
267
Bu terslikler,
bizi perişan etmektedir.
Eğer Hindistan 'daki Müslümanlar
topyekün İslâm 'ı yaşasaydı
Hindular
ineğe tapmaktan,
Buda 'nın heykeline ibadet etmekten
vazgeçer,
her şeyi yaratan,
her şeyi yöneten
külli ve cüz'î nizamı kuran
Allah'a iman eder,
O'na itaat ederlerdi. ,,-
Amma '
bir kısım Müslümanların yanlış hareketleri,
Budistleri islâmiyet'ten uzaklaştırdı... ,
uzaklaşmakla da kalmadı,
Müslüman'a düşman oldular.
Zaten , .
Müslüman dinini korumazsa
din de onu korumaz! , .
O zaman
•'• şeriat düşmanı kalmaz...
O zaman
taraflar birbirine düşman olmaz.
Zaten
birçok ülkeyi
süper güç yapan da
şeriat prensipleridir:
İlim ve teknik!
Müslümanları perişan eden de
'-: ilim ve teknikten uzak kalıp
islâm ahlakıyla ahlaklanmamaktır.
Şeriat istenmez, yaşanır.
Müslümanlar
tek tek mükemmel olsa,
her şeyimiz mükemmel olur!
Olmayan ümmetin devletini aramak
ne korkunç tezattır.
Özetlersek
Şeriat'ı
böyle anlar, anlatırsak
islamiyet'in aleme rahmet olduğunu görürüz.
268
269
YEDİNCİ KISIM
Cansız Cisim Vardır, Hayatsiz Cisim Yoktur.
Haşir
Cuma Suresi birinci ayette buyuruluyor ki:
"Her şey Allah'ı teşbih eder."
Bu ayet yıllar yılı anlaşılmamış:
"Taş, demir gibi cansız şeyler,
Allah'ı nasıl teşbih eder?" denmiş.
"Olabilir" diyerek de iman etmişler.
Muhyiddin-i Arabi, Fususul Hikem'de:
"Canlı, cansız her şey Allah'ı teşbih eder"
diyerek ayeti şerh ve izah etmiş.
1766 ila 1844 yılları arasında yaşamış
ingiliz kimya bilgini John Dalton da:
270
"Maddenin en küçük parçası atomdur" diyerek,
bu ayeti daha anlaşılır duruma getirmiş..
Her şey atomlardan yaratılmıştır.
Atom çekirdeğinin etrafında
elektronlar hızla döner.
Öyle ise:
Cansız zannettiğimiz demirde, taşta
elektron hareketi vardır.
Hareket hayata delildir,
Hayat da Allah 'in sıfatıdır.
Bu durumda:
Cansız cisim vardır,
hayatsız cisim yoktur.
Allah'ın Hayat sıfatı, »
her şeyi kuşatmıştır.
Zaten,
hiçbir şey,
Allah'ın sıfatlarının dışına çıkamaz.
Her şeyde
Allah'ın sıfatlan okunabilir.
Yaratıklar,
bir hayat şeklinden, diğerine geçebilir. ,
Madde,
Enerjinin pekiştirilmiş şeklidir.
Elektron hareketine .
fizikte "enerji" denir.
Allah 'm Hayat sıfatı:
Cansız cisimlerde ener/i,
bitkiler de, hayvanlar da canlı...
271
. insanlarda ise, şuur olarak tecelli eder.
Kainat ise bir makina gibi çalışır.
Her şey hareket halinde iken, -:
tembellik ,,,o-.
adetullah'a muhalefettir,
bunun da cezası fakirlik, cehalet ve basitliktir.
Canlılara lazım olan 16 element
toprakta bulunduğundan,
toprak gibi bir şeyden Allah, ( ( ,
canlıların bütününü yaratmaktadır. , , .,
Bitkilerin topraktan yaratılması
Her tohumun, her çekirdeğin içinde,
fabrikalar, atölyeler, laboratuvarlar vardır.
Kazmaya, küreğe gerek yok,
sonbaharda,
kayısı çekirdeğini çamura itiver...
Böylece bir ölüyü toprağa gömmüş oldunuz. >
Çekirdek çürümeye başlarken,
fabrikalar, atölyeler ve laboratuvarlar da
başlar çalışmaya...
Bir taraftan kök,
öte yandan filiz çıkar.
Böylece "ölü" dediğimiz çekirdek,
çamurun içinde
çürürken dirilir.
272
.Çünkü ölüm,
hiçlik, yokluk değil,
Bir hayat şeklinden, diğerine geçmektir.
Kökler, birer kimya mühendisi gibi çalışır,
bitkiye lazım olanları,
tanır, ölçerek alır.
Aldığı gıdaları,
dallara, yapraklara dağıtır.
Dünyanın her yerinde kayısı ağaçları
aynı biçimde, aynı şekildedir.
Yaprakları aynı, çiçekleri aynı...
Belli zamanda çiçek açar...
Meyvası, tadı, lezzeti birbirine çok benzer.
Kaysı ağaçlarının geçmişi ve geleceği de aynı.
Çünkü hiçbir şey
kendi kendine, keyfince hareket etmiyor.
Çekirdekten,
kocaman bir ağacı yaratan Allah, ,
sonra, bu ağacı toplayıp,
çekirdeğin içine doldurur.
Sanki,
ağaç bir kitap, çekirdekler de nokta...
Her noktada ağaç tekrar tekrar yazılmış.
italya'ya giden bir tüccara
arkadaşı sorar:
- Türkiye 'den bize ne getirdin ?
Oda:
- Sana kocaman bir kaysı ağacı getirdim...
der.
273
italyan güler: •
- Şakayı bırak da, ne getirdin, onu söyle...
Bizimki de
cebinden bir kayısı çekirdeğini çıkarıp, ;
masanın üzerine bırakır:
- İşte benim Rabbim
kocaman ağacı bu çekirdeğin içine sığıştırmıştır.
inanmazsan toprağa dik, bak.
italyan: K
- Ben de o Allah 'a inanıyorum, der.
Medeniyet,
taksiyi küçültüp, bavul kadar yapamazken,
taksiden çok büyük olan ağacı
Allah küçültüp, kayısı çekirdeğinin içine yerleştirmiş...
Kışın bağları, bahçeleri dolaştım,
"Şu elma, bu ceviz, şu kiraz" diye hepsini bildim.
Çünkü Rabbim,
<: Onlara öyle bir elbise giydirmiş ki, l
hepsini tanımak mümkün.
Cevizin elbisesi, kirazınki,
elmanınki, armudunki,
hepsinin elbisesi kendine uygun.
Ne geniş, ne de dar...
Bir de ağustosta
bağları bahçeleri dolaştım:
Elmaya baktım, gövdesi bir metre...
Bir metre altta toprak,
bir metre yukarda elmalar sarkıyor. '• *
274
Şu bir metrelik odun, öyle bir fabrika ki,
topraktan elma yapıyor...
Hangi ilim, hangi teknik, hangi fabrika,
topraktan elma yapabilir?
Bu ne kudret Rabbim, bu ne kudret!
En basit şeylerden,
en mükemmeli yaratıyorsun.
Ve, bir emirle Müslümanları kurtarıyorsun:
"Doğru olun!"
Bankalar kadar doğru olsak,
Yahudiler kadar birbirimizi tutsak,
Japonlar gibi çalışsak,
islâm'a daha çok yaklaşırız.
Kimlere itaat etmedik ki, Rabbim, kimlere?
Bir de Sana itaat etseydik, kurtulurduk.
Düşünmeye devam edelim.-
İlkbahar olunca, bütün ağaçlar
elma da, vişne de, akasya da çiçek açar.
Bahçıvan olmayan zanneder ki,
en çok mey vay ı akasyalar verecek...
Sonra akasyalar çiçeklerini döker,
kayısılar meyve verir.
Her çocuk, her genç, çiçek mevsimindedir.
ilim, ibadet, sanat meyvelerini vermezlerse
akasyaya benzerler.
Sonbaharda bahçıvan,
baltasını alıp, bahçeye girer.
"Şu söğüttür" diye keser, "Şu çalıdır" diye...
275
Gelip, armudun yanında durur-.
"Bu meret de meyve vermiyor ki"
diyerek onu da keser.
Böylece,
armut da, çalı, çırpı gibi ateşe atılır.
Demek ki meyve vermeyen ağacı keser lermiş.
Müslümanların başına gelen felaketlerin sebebi budur.
Öte yanda
kayısı da çiçek açmıştı,
binlercesi döküldü, yüzlercesi meyve verdi...
Çiçeğin düşmanı çoktur,
hatta çiçeği sevenler bile,
çiçek koparır.
Bu sebeple meyve ağaçlan
bol bol çiçek açar ki,
neslini devam ettirsin.
Hakim-i mutlak olan Rabbimiz,
ilkbaharın yıldırımından, şimşeğinden,
yağmurundan, çamurundan,
çiçekleri koruduğu gibi
çiçek gibi olan kullarım da korur.
Zaten korursa Allah korur,
Allah'ın korumadığım,
kimse koruyamaz.
Asırlardır devam eden çiçekler,
kirlenen dünyamızda halen temiz.
Çiçekleri yaratan Allah,
islâmiyet'i göndermiş,
islâm'a uyanlar da çiçek gibidir,
her zaman ve her yerde temizdir.
276
Güneş doğar batar, doğar batar,
günler birbirini kovalar,
çiçekler çağalaya dönüşür. <••
Çağalayı ortasından kessek,
içi su doludur.
Demek tohumların, çekirdeklerin,
başlangıcı su.
Su gibi bir şeyden, her şeyi yaratan Rabbimiz,
kainat kitabı suya düşse, onu yeniden yazabilir.
Ve, her sonbaharda
bu kitap suya düşer,
her ilkbaharda yeniden yazılır...
Çağalalar, haftalar aylar boyu,
bir elini toprağa, öbürünü güneşe atmış,
olgunlaşmanın yolunu bekler.
Ham insanlar nasıl olgunlaşacak?
Kemala t 'in manası ne zaman anlaşılacak ?
Kayısının başına baktım, biri allanmış, pullanmış.
Ağacı salladım yere düştü.
Bir de baktım ki kurtlanmış...
Kurtlu meyvalar çabuk olgunlaşır,
tıpkı, iki yüzlü
sahtekarlar, münafıklar gibi.
Nihayet,
hasat mevsimi geldi, olgun meyve yere düştü.
Yanağım toprağa dayamış,
ona sımsıkı sarılmış, ana gibi, baba gibi.
277
Bana dedi ki:
"Allah, beni bu topraktan yarattı,
bir toprağa, bir de bana bak..." , ,
Kayısıyla toprak, •• ,-
birbirinden apayrı bir şeydi.
Kayısıdaki o rengi, o tadı, o şekli,
toprakta bulmak mümkün değildi.
Hâlâ insanlar soruyor:
"Toprak olan insanlar, tekrar yaratılafriliç mi?"
Bu âlemleri yaratan,
başka âlemleri yaratamaz mı?
Kayısı, sohbetine devam etti:
"Beni ye, insanlık alemine çıkayım...
Beni bırak, çürüyüp, toprak olayını...
Çekirdeğimi dik, dal dal, yaprak yaprak Girileyim..
Abes hiçbir şey yok."
Hemen çekirdek söz aidi:
"Beni yesen gıda olurum,
yaksan ısı, ışık, kül...
Toprağa gömsen yeşeririm,
kırıp atsan gübre olurum.
Ne yaparsan.yap, beni lüzumsuz duruma getiremezsin."
Keşke insan da,
her işinde, her halinde ve her yerde
faydalı olsaydı... (.
Toprağa, ağaca, dala, yaprağa baktım...
Sonra çekirdeklerin, meyvelerin aleminde dolaştım...
Şu kara topraktan,
bunları yapan, yaratan, yaşatan kim?
278
! Her şey Senin eserin,
her şeyle meşgul olan Sensin!
Her şey Seni anlatıyor Rab 'bim! . .
Dallarda elma, toprakta patates yetişiyor.
Toprağın üstünde de, altında da yaşayan
pek çok canlı var. .' . '; -
Çünkü
Allah için kolaylık zorluk yok ki...
Biyolojiye göre canlılar,
şu 16 elementten yaratılmış:
Karbon, hidrojen, oksijen ve azot,
bunlar temel gıdalar. ' '"
..,, Bunlara yardımcı olarak:
Kalsiyum, demir, magnezyum, potasyum,
fosfor, kükürt, bor, bakır, kobalt,
molibden, manganez ve çinko.
Bir şu elementlere bakınız,
bir de bitkilere, hayvanlara ve insanlara...
Allah, nelerden, neler yaratıyor?
Bu 16 element toprakta bulunduğuna göre,
, insanın yapısı eşittir toprak!
Taş cansızdır fakat hayatsız değil. {
Karpuz büyüklüğünde bir taş alsak, ' '
sert zemin üzerinde, balyozla bunu iyice kırsak...
i Taş unu haline gelirsek...
Sonra bunu bir saksıya doldursak. , .. ,, ,
içine, beyaz kefenine bürünmüş,
bir fasulye diksek.
Biraz gübre, biraz da su ilave etsek, ""
bu dört ölüden bir diri çıkacak,
fasulye yeşerecektir.
279
Taş unu, fasulye, gübre ve su, ölü... .. *
Filiz diri.
Taşlar ufalanır kum olur...
kumlar toprak kesilir....
Topraktan da herşey yaratılmaktadır.
Böylece taşlar da dirilmektedir.
Toprağa bir tek buğday gömdük,
başakta yirmi tane saydık.
Topraktan buğdayı yaratan Allah,
her şeyi öldürüp, öldürüp diriltmektedir.
Fırıncı ayakkabı,
kunduracı da ekmek yapamaz.
Saksıyı toprakla doldurdum,
sonra karşısına geçip sordum:
"Toprak Efendi, bana nohut yapabilir misin?
"Bir tohum ver, yeter" dedi.
Peki domates...
"Bir tohum yeter."
Ne dedimse, sadece bir tohum istedi.
Böylece toprak, Hsan-ı haliyle benimle konuştu.
Hayret ettim: insan
bir tek şey yaparken,
şu kara toprak... ' T
Akılsız, tahsilsiz toprak,
nasıl olur da insanın yapamadığım yapar?
Ne ise denemek için, saksıya incir ektim.
Sulamaya devam ettim.
Bir hafta yahut, 15 gün sonra filiz vermez mi?
incirin küçücük çekirdeğine,
ağacın haline, kocaman yapraklarına baktım:
"Aman Rabbim, bu kadar küçük şeye,
bu kadar büyük şeyleri nasıl yerleştirdin?
Başka saksıya gül diktim,
dibine gübre döktüm.
Bir gübrenin pisliğine,
Bir de gülün temizliğine baktım...
Gübrenin pis kokusuna,
gülün güzel kokusuna bakınız.... :
Allah 'm gübreden gül yaptığını
bir daha anlayınız.
Gübrelerin dirildiği şu alemde,
insan dirilmesin olur mu?
İnsan, gübreden daha mı haysiyetsiz ki,
gübreler dirilsin de insan dirilmesin?
Saksılardaki bir avuç toprak
insanlara çok şeyler söylüyor.
Avrupa evlerinin balkonları
çiçeklerle dolu.
Toprağa, bitkilere, kısacası
canlılara bakan insan,
Allah'ın kainata koyduğu nizamı anlamıyor mu?
Her şeye nizam veren Allah,
insanı başıboş mu bırakmış?
Avrupalılar birazcık dikkat etseler
İlahi nizamı da bulabilirler.
Ne yazık ki, onların ilahi nizamı bulmalarına
Müslümanların hali mani.
280
281
Müslüman'a bakıp, islâm'dan da uzaklaşıyorlar.
Tefsir okurlarsa
Müslüman olurlar.
Her hoştan bir kazandır.
Bu kazanın ateşi ta Güneş'ten gelir.
Güneş toprağı ısıtınca
Kazan kaynamaya başlar.
Bostan kazanında Allah,
kavunu, karpuzu, kabağı bir anda pişirip,
hiçbirinin tadını, kokusunu, birbirine karıştırmaz.
En mahir aşçı, ;i < ^» l
üç türlü yemeği, karıştırmadan •
bir kazanda pişiremezken,
Allah bağlar, bahçeler, bostanlar kazanında
neler neler pişiriyor...
Bir yaz ayında, Ramazanda
baklava ikram ettiler. Dedim ki:
"Ben Allah 'in pişirdiği bakla vadan yiyeceğim"
Dediler ki:
"Allah'ın pişirdiği baklava nerde?"
Tam da dut ağacının altında oturuyordum,
elimle işaret ettim: "işte!"
Baklavalarını onlara iade ettim,
dut döktüler yedim.
Ülserim olduğu için
zaten baklava dokunuyor.
Dut ise şifa.
Bir torba beyaz fasulye vardı.
"Hepiniz ölmüşsünüz, beyaz kefen giymişsiniz"
282
diye yanlarına yaklaştım.
Saksıya da toprak doldurmuştum.
Fasulyelerden birini alıp,
saksıya gömdüm.
Fasulye başladı feryat etmeye:
"Ne zalim adammışsın,
arkadaşlarımla ne güzel beraberdim.
Beni hem onlardan ayırdın,
hem de bu çamura gömdün,
senin gibi zalim hiç görmedim!
O feryat figan edip, söylenirken,
ben de bol bol suladım.
Fasulye çürümeye başlayınca, sesini kesti,
tahmin ederim ümitsizdi.
Günler böyle geçerken
fasulye filiz verdi.
Bir de baktım ki bana bakıp gülüyor:
"Teşekkür ederim,
beni o torbada bıraksaydın,
dal olamazdım, yaprak olamazdım, canlanamazdım.
Bir iken şimdi, bin olacağım.
Yaprak yaprak, çiçek çiçek, yaşayacağım..."
Yeksenak hayat, hayırdan çok şerre yakındır.
Zahiren çirkin görünen haller içinde
neşvünema olan istidat çekirdekleri vardır.
Zaten durgun sular da kurtlanır.
Bu sırrı insanlar anlasa
hiç kahvede oturur mu?
283
Dolaştım bahçeleri, bağları adım adım,
bir mavi menekşeye rastladım.
Sonra bir leylak, sonra bir papatya...
Uzatmaya ne gerek var, Allah
çiçeklerden bir halı sermiş,
ayaklarımızın altına.
Hepsi güneşten renk almış,
hepsi güneşe tabiymiş...
Düşündüm güneşte yedi renk var,
çiçekler ise renk renk...
Hiç bir ressam bu kadar renk icat edemez.
Her çiçek, güneşten renk almış amma, '
hepsi güneşin rengini değiştirip,
kendi renginde, kendi çiçeğini açmış.
Müslümanlar da islâm güneşinden renk alıp,
her biri kendine göre bir hayat yaşıyor.
Nasıl ki çiçeklerin,
kökleri, dalları, yaprakları varsa...
Bu sebeple güneşin rengini değiştiriyorsa...
Müslümanların da
akrabası, çevresi, kültürü, tahsili,
görgüsü, anlayışı farklı farklı.
Bu sebeple
Onlar da islâm güneşinden aldığım
kendi durumuna göre değiştirmekte,
yepyeni bir hayat tarzı ortaya koyup,
İslâmiyet budur" demektedir.
insanlar iki kısma aynim
Gayri müslimler,
meyvesiz ağaçlara benzerken,
284
Müslümanlar da
meyveli ağaçlar gibidir:
Kimisi kestane, kimisi elma, kimisi armut...
Kimisi ceviz, kimisi muz.
insanların huyu suyu,
meyveli ağaçların meyvesine çok benzer.
Nasıl ki ilkbaharda
dikenler de, çiçekler de dirilir.
Mahşerde de, kimi insan diken gibi,
kimisi de menekşe gibi dirilecektir.
Biber diyemez ki:
"Ben güneşten gıdalandım,
acılığım, ona ait..."
Hemen hurma imdada yetişir:
"Ben de güneşten gıdalandım,
neden ben tatlıyım, sen acı?"
Çiçekler dolusu renk
ve gökkuşağında renkler...
Eskiden Aydın 'm
dağlarından yağ,
ovasından bal akarmış...
Yani dağında bol bol zeytin,
ovasında da incirler varmış...
Otobüste,
bir Aydınlı ile sohbet ettim, dedi ki:
"Akşamdan, bir bardak zeytinyağına
iki tane kuru incir atarım.
Sabaha kadar iyice şişer.
285
Onun ikisini yuvarladı mı,
kahvaltı istemez.
Akşam da bunun yanında iki kadeh attı mı? . v
kafamı buldum demektir.
Allah 'in verdiği nimetlere bakınız,
bir de insanların nankörlüğüne...
Bir yıl Ordu taraflarında fındık olmamıştı
dedim ki: "Bakınız, toprak aynı toprak,
su aynı, hatta gübre aynı.
Neden geçen sene oldu da bu sene olmadı?
Zeki Karadenizli nükteyle cevap verdi:
"Efendi, günahlarımız, fındıkların gırtlağım sıktı
o da meyve vermedi..." r
Allah, asmalara çamur yediriyor,
kuru çöplerinin ucunda
tulumba tatlısı gibi
üzümler yaratıyor.
Bozulan insan,
üzümlerden içki yapıp içiyor,
aklını karartıyor. ,
Herkes akılla büyük işler başarırken,
bir kısım insanlar •, ı ,,
Allah'ın verdiği aklı, „ ,,,,,, lt
iptal edip, yine de akılcı,
rasyonalist geçiniyor.
Hayvanlar da topraktan yaratıldı
s* ••-;-•
inek otları koparıp, yer.
Ölen otlar,
ineğin işkembesinde tekrar tekrar öldürülür.
Defalarca ölen bu otlar,
ineğin vücudunda dirilir-.
Et olur, süt olur, bir de dana olur.
Topraktan ot, !
ottan dana...
Bir ota, bir de danaya bakınız.
Dananın sırtındaki kürke,
dananın gözlerine ve iç organlarına bakınız...
Topraktan bitkileri yaratan Allah,
yine topraktan,
ot yiyen hayvanları da yaratmıştır.
Et yiyen hayvanlar da , ;
ot yiyenlerden beslendiğine göre:
Topraktan ot, ottan inek, inekten aslan yaratılıyor.
Denizler, göller, nehirler su olsa da,
bunlardaki elementler de , (.
topraktakinin aynı.
Yani Allah,
toprak denilen bir şeyden
her şeyi yaratırken...
Su gibi bir şeyden de
her şeyi yaratmaktadır.
286
287
Canlılar dönüp, toprak yahut su olabiliyor.
fakat ruh,
bir başka âlem olduğundan o,
geldiği âleme dönüyor.
İnsanlar da topraktan yaratılmaktadır
Nikahlanmakta olan bir karı kocaya rica etsek:
"Bir deney yapacağız,
buyurun misafirimiz olun,
sadece ekmek yeyip, su içeceksiniz..."
Karı koca bu ricamızı kabul etse,
sadece ekmek yeyip, su içseler...
Saçları uzayacak, tırnakları uzayacak...
Demek ki ölü gıda olan ekmek ve su,
karı kocanın vücudunda dirilmiş
saç olmuş, tırnak olmuş,
gözlerine nur, dizlerine fer olmuş.
Zira karı koca
ekmek yeyip, su içmeseydi ölürlerdi.
Ölü gıdalar,
onları diri diri tutarken,
bir de çocukları olmuş...
Çocuk neden oldu?
Ekmekten...
Ekmek, buğdaydan, buğday da topraktan,..
Dolayısıyla çocuk, topraktan yaratıldı. .4
Çocuğun yapısında
16 element bulunduğuna göre
bu 16 element de toprakta olduğuna göre
çocuğun yapısı eşittir, toprak!
Ana, babanın yediği
sebzeler, meyveler, etler...
hepsi hepsi topraktan yaratıldı.
Topraktan yaratılan şeyleri yiyen ebeveynin çocuğu da
elbette ki topraktan yaratılmıştır.
tnsan ölünce,
vücudunun toprak olması da gösteriyor ki,
insan vücudu, toprağın aynı,
ruh başka!
Yine ana, babanın yediği her şey ölü iken,
hem kendileri diri diri geziyor, ı
hem de çocukları oluyor.
Bu misal de gösteriyor ki, Allah, ! '
insanları ölü gıdalardan yaratıyor.
Ahiret inancı
Her şey ölüp ölüp dinliyor,
tâ ki ölen insan da
dirileceğine inansın.
insan hayatında
ahiret inancı çok önemlidir.
288
289
v
vtr
insan,
ölümle her şeyin bittiğine inanırsa *
gizleyebileceği her haramı işler.
insan, ölümle
bir başka âleme geçeceğine,
hayatının hesabını vereceğine,
Allah'tan hiçbir şeyi gizleyemeyeceğine inanırsa
gizli günahlardan bile kaçınır.
O zaman
hem kendine,
hem de başkalarına faydalı olur.
Hiç değilse, kimseye zarar vermez,
hayat da böyle güzelleşir...
Haramlara, günahlara dikkat edersek,
onlar da kötülük, zarar, başıboşluk vardır.
Helallar ise
hayatı tathlaştırır. ,. . ,
Allah inancı
ahiret inancıyla bütünleşirse,
insan haramlardan daha kolay kaçar,
helallardan da zevk almaya başlar.
Biz daha evvel
birkaç defa ölüp, ölüp dirildik. , , ,
Bir başka âlemde ölüp,
annemizin vücudunda dirildik...
Annemizin vücûdunda öldük, , < ,
dünyada dirildik.
Allah, hepimize uzun ömür versin,
dünyada öleceğiz,
'< 290
kabir kapısından geçeceğiz,
ahiret sarayına çıkıp,
hayatımızın hesabını vereceğiz.
Her sarayın, mahkemesi,
hapishanesi ve misafirhanesi vardır.
Ahiret sarayı da böyledir:
Gizli kalan günahların bile
hesabı sorulacak, > »
kötüler cezasını bulacak,
iyiler mükafat alacak...
Kıymetli taşları, kitapları...
Tabakları, saatleri,
müzelerde muhafaza ediyorlar.
Her bir organımız
müzelerdeki antika ve tarihi eşyalardan
çok çok daha kıymetlidir.
Bir böbrek nakli için
yüz milyonlarca lira istiyorlar.
Ey insan!
Beynine, gözlerine, kalbine
kaç lira istersin?
Organlarımızın kıymeti gösteriyor ki,
biz
60 sene, 80 sene için yaratılmamışız,
ebediyete namzetiz!
Baki olan Allah •Oh ,.••;<.
kullarına beka vermiş v, ,
bu sebeple cennet ve cehennenı ehli de
ebediyen yaşayacaktır.
Her şey ölüp ölüp dirilirken, <r
,291
f
i
ölmüş gıdalar da ,
midemizde diriliyor ki
öldükten sonra dirileceğimize inanalım...
Ölüm
öyle bir elektrik anahtarına benzer ki,
dünya lambasını kararttığı an
ahiret lambasını yakar.
O an insan:
Eyvah neden inanmadım?
diye öyle bir pişmanlık duyar ki, s
cehennem bile,
bunun yanında hafif kalır.
Sonra ona dünya gösterilir,
bağırır, yırtınır:
"Yapmayın ahiret var,
cennet var, cehennem var!"
kimse birşey duymaz „!
diriler ölülere
ölüler de dirilere ağlar.
Ölüler dirilirken
>' i ' '
Yüz sene evvel,
hiçbirimiz bu dünyada yoktuk. ; i
Yüz sene sonra da
hiçbirimiz bu dünyada olmayacağız.
Nerde olacağız?
292
Yüz sene evvel nerdeydikse,
yüz sene sonra da orada bulunacağız.
Cansız cisim vardır,
hayatsız cisim yoktur,
demiştik.
,,. Tohumlar, çekirdekler, yumurtalar
hem ölü, hem diridir-. '
Kayısı çekirdeği
kalın bir tabut içinde yatıyor...
Yumurta
beyaz kefenim giymiş ölü...
Çekirdeği toprağa gömsen dirilir,
yumurtadan civciv çıkabilir.
Ölüm haliyle, dirilik halini
bir şeyde bulunduran Allah,
tabuttaki ölüde de
ölüm haliyle dirilik halini
aynı anda bulundurur.
Tabuttaki insan
dünya yönünden ölü, ahiret yönünden diri.
Tabuttaki cenaze ölü
fakat hayattadır.
Seyahate çıkmış. ' - •
Dünya şehrinden '
ahirete gidiyor. ' •'
Her yolcunun bir çantası olur,
ey ahiret yolcusu, çantanda ne vardır? ' • >
Allah'ın sıfatları
kainatta bitmiyor devam ediyor
293
Ebediyete uzanan sıfatlarında,
başka, başka alemler de teşekkül eder,
onlara da cennet, cehennem denebilir.
insanlar iki nehir gibi akıyor:
iyiler ve kötüler.
Her nehrin varacağı bir menzil vardır. .
iyiler nehri, cennet deryasına
kötüler de cehennem kuyusuna dökülecektir.
Dünyada birbirine zıt
insanların olması gösteriyor ki,
ahirette de
cennetle cehennem gibi'
birbirine zıt
iki menzil vardır.
Yeryüzü bir ziyafet sofrasıdır , .,; '.
yeyip içip şükredenle
nankörlük eden müsavi olmamalıdır. ,
fd
Yeryüzü bir saraydır
sarayın sultanına
itaat edenle etmeyen
eşit olamaz!
Yeryüzü büyük bir eczahanedir
Sağlıklı insanlarla, zenginlerin de
yaptıkları yanlarına kâr kalmaz!
Zerrece hayır, zerrece şer
karşılığını bulacaktır,
çünkü Allah .;•:.,
Adl-i mutlaktır!
Mahkemelere
iyiler de, kötülerde gider, k
294
iyiler, hak ister,
kötüler kendini müdafaa eder,
adalet ya tecelli eder veya etmez...
Bir de mezarlıklara gidin,
orada da iyileri, kötüleri bulacaksınız.
Demek ki, onlar da
mahkemeye gitmiş, muhakeme olacaklar.
Gizli açık, her günahın hesabını verecekler.
Ha mezarlık,
ha patates tarlası
fark etmez!
Patateslere hayat veren Allah,
mezardakilere de hayat verir,
hayatlarının hesabını sorar.
Çünkü
hiçbir şey .
başıboş değildir.
Amel defteri
Hepimiz
hayatımızı hatırlarız.
Hayatımızı hafızamıza yazan Allah,
hayatımızı amel defterimize yazamaz mı?
Hafızamızı yaratan Allah,
amel defterini yaratamaz mı?
295
Çekirdekler ağaçların,
tohumlar nebatların
amel defteridir.
Kayısı ağacının hayatı, çekirdeğinde
buğdayınki tohumunda gizli.
Neşvünema olunca
hepsi meydana çıkar.
Teypleri yapanları yaratan Allah,
hepimizin sözlerini
tesbit edemez mi?
Bizim konuşmalarımızı
bize dinletemez mi?
• ı
Ey insan?
Kendi sözlerini duyduğun zaman
yüzünün kızarmasını istemiyorsan
ya hayır söyle, yahut sus,
böylece
dilinin belasından kurtul.
Kameraları yapanları yaratan Allah,
hepimizin hayatını
tesbit edemez mi?
Bizim hayatımızı
bize gösteremez mi? ' ' 'ÎJ '"'*
Ey insan!
Kendi hayatını seyrettiğin zaman
başını öne eğmek istemiyorsan
seyredilecek bir hayat yaşa.
Herkes
hayatını hayal etsin:
Seyredilmeyecek sahneler var, değil mi?
296
Öyle ise,
onları tövbe ile siliniz. ' •
Elbisenizi temizlediğiniz kadar,
ruhunuzu da temizleyiniz.
Bu dünyayı yaratan Allah,
bir laşka alem de yaratır.
Bizi bu dünyaya getiren Allah,
bizi bir başka âleme de götürür...
Bize bu organları veren Allah,
J bunları nerde kullandığımızı da bilir.
Her şeyi bilen Allah
zalimle mazlumun hakkını da verir.
Elbette ki
camide ölenle,
meyhanede ölen bir olmayacaktır.
Kıyamet
Ay,
hem kendi ekseninde,
hem de dünyanın etrafında döner. ,
Dünyayla beraber de
güneşin etrafında dönmektedir.
Güneş sistemi
helezonik bir yay çizerek ' •
Vega Burcu'na doğru gitmektedir.
297
Vega Burcu,
Samanyolu'udadır, güneşimizden ,
daha büyük bir yıldızdır. :
Güneş sistemi,
Vega Burcu'na yaklaşınca
plüton gezegeni, ,/,
güneşten ayrılıp
Vega Burcu'nun etrafında dönmeye başlayacaktır.
O zaman
Kepler Kanunu'yla ifade edilen
gezegenler arası çekme ve itme bozulacak.
Milyarlarca senedir çarpışmayan , r
yıldız ve gezegenler çarpışacak
her şey kül gibi atılıp,
feza âlemi tekrar atomlara dönüşecektir.
Güneş Sisteminin gidiş hızı belli...
Vega Burcu ile,
Güneş Sistemi arasındaki mesafe de bilinince
kıyametin günü, saati de bilinecektir.
Astronomiye göre
kıyamet böyle. i v ,
Kimyaya göre
uranyum atomunun parçalanması'gibi
diğerleri de parçalansa Mi
nükleer reaksiyon başlasa '
kainat
bir bomba gibi patlayacaktır.
Kıyamet, *
bir bakıma korkunç bir şey , :
bir bakıma da kurtarıcı...
298
Aslında,
\ kıyametten korkanlar
kıyameti davet ediyor.
İçki, uyuşturucu, sigara
nesilleri bozdu.
Zevk ve menfeat
birinci plana geçti }
din, iman unutuldu.
Hürmet ve merhamet çekildi
kan kusanların sayısı arttı.
Dünyanın nüfusu arttıkça
büyük şehirler yaşanmaz oldu.
Hatta dünya
yaşanmaz hale geldi.
Bozuldu,
insanlar ekseriyetle bozuldu...
Kirlettik
her şeyi kirlettik...
Artık,
bu kadar bozulmayı , •
bu kadar kirlenmeyi •>
„ kıyamet temizler.
Kıyamet, ı
intihara hazırlananları « ,
kurtaracak bir hikmet!
X î '
Ölüm, , ,
insan için bir kıyametken
insan . ><.-.. . ;
299
kendi kıyametini değil de
kainatın kıyametini düşünûyof.
halbuki ölülere
, kıyametten ne? ,, : • -
Kıyametle ;
kainat ilk haline dönüşecek
o halden de
yeni yeni alemler kurulup
insanı bu aleme getiren Allah,
insanı bir başka âleme götürecek.
Kıyamet,
sevgili paracıklarımızı
atomlara dönüştürecek!
Ateş ve insan
Diyorlar ki: 1
"insanı fırına atsan
yanar biter.
Madem ki cehennemde ateş var,
orada insan,
ebediyen nasıl kalabilir?" '
Ateş deyince,
sadece sobadaki ateş akla gelmemeli.
Parasını yankesiciye çarptıran kimse:
"Yandım!" diye bağırır. A
Ödenmeyen çeklerin, senetlerin sahibi,
yine "Yandım!" demez mi?
Bir başkası: • — * •• « •-.•
"Evlad ateşiyle yanıyorum" der.
Öbürü:
"iftira ateşiyle kavrulur...
Hastayı muayene eden doktor:
"Ateşiniz yükselmiş" der.
Ve, 37 derece ateş içinde
hepimiz rahatça yaşıyoruz...
İşte,
dünyada çeşit çeşit ateşleri yaratan Allah,
cehennemde de öyle bir ateş yaratmış ki
insanı yakıp, bitirmiyor,
sürekli azap veriyor.
Bir kısım hastalıklardan
yıllarca azap çeken yok mu?
Elbette ki, \
şu cennet gibi dünyayı f
başımıza zindan edenlere |
cehennem gerektir. l
s
Bu haksızlık, bu zulüm jj
• devam etmez! f
Mutlaka \
zalimler cezasını çekmelidir.
Cehennem dediğin
dal odun yoktur.
Herkes ateşini
burdan götürür.
300
301
SONSUZA
YÜRÜYÜŞ
£ k ,İ Jp'p ğ l u , î. small
MÜSLÜMAN
VE PARA
Hekimoğlu İsmail
İnsanoğlu, duraklardan bir bir geçerek
sonsuza doğru yürümektedir. Ruhlar
aleminden gelip, ahirete geçeceği
kabir kapısına kadar dünyada imtihan
edilen insan, 60-70 yıllık ömrü
boyunca pekçok olayla
karşılaşmaktadır. Sonsuza Yürüyüş,
insanoğlunun dünya hayatında
doğumdan ölüme kadar geçirdiği
evreleri ele alıyor. Birçok sorunuzun
cevabını bu kitapta bulacaksınız.
Kapitalist sistemden tiksinen " !
müslümanlar, İslam iktisadıı ;;;
bilmedikleri veya yaşayamadıkları
için, paraya, ticaret, mala hayır
demişler. Bunların yüzlerin serden
hayra çevirmemişler, kapitalist sistejfi
içinde kalmışlar. Her işini para ile
görüp, paraya düşman olan
müslümanlar! Sermaye biriktirip ;
kapitalizme düşman olan «
müslümanlar! Müslüman ve Para'yı
mutlaka okuyun.
Bir tutkudur Timaş kitapları..
Bir tutkudur Timaş kitapları..
100 Soruda
A
Bediüzzaman
Said Nursi
Hekimoğlu İsmail
Yaşadığı dönemde ve günümüzde her
zaman odak noktası olmuş, eserleri ve
yetiştirdiği talebeler ile yakın
tarihimize damgasını vurmuş önemli
şahsiyetlerdendir Bediüzzaman Said
Nursî... Üstad ve eserleri hakkında,
Risale-i Nurlar ve talebeleri hakkında
zihinlerde dolaşan sorulara en açık ve
net cevaplan bu kitapta bulacaksınız.
İNSAN OKUDUKÇA...
Yaratıkıar
Aratana deliidir.
Sanat
Sanatk
rı
eserleri
gösterir.
İnsan,
Sanatkârlar
Allah'ın
Bilginler
°'nun iıiın sıfatım
anlamalıdır.