RAHMÂN, RAHÎM ALLAH ADINA
26:1 Tâ-Sîn-Mîm.
26:2 BUNLAR, kendi içinde apaçık ve tutarlı olan ve gerçeği bütün açıklığıyla
ortaya koyan ilahî kelâmın mesajlarıdır.
26:3 (İnsanların bir kısmı, ulaştırdığın mesaja) inanmıyorlar diye (üzüntüden)
neredeyse kendini tüketeceksin!
26:4 Eğer dileseydik, onlara gökten öyle bir alamet indirirdik ki, onun
karşısında boyunları bükülür, hemen baş eğerlerdi.
26:5 (Ama Biz böyle olsun istemedik:) ve bu yüzden, onlar da, ne zaman
Rahmân'dan hatırlatıcı, uyarıcı yeni bir mesaj gelse, mutlaka ondan yüz
çevirirler.
26:6 Nitekim, işte (bu mesajı da) yalanladılar. Ama alay edip durdukları şeyin
tahakkuku yakında bütün açıklığıyla onların karşısına çıkarılacak!
26:7 Peki bunlar, yeryüzüne hiç bakıp da düşünmediler mi: orada her çeşitten
nice güzel (hayat) türleri çıkarmışız?
26:8 Şüphesiz, bunda (insanlar için çıkarılacak) bir ders vardır; ama onlardan
çoğu (buna) inanmazlar.
26:9 Oysa, senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir!
26:10 VE (HATIRLA,) hani, Rabbin Musa'ya: "Şu zalimler toplumuna git!" diye
seslenmişti,
26:11 "Şu Bana karşı sorumluluk bilincinden uzaklaşan Firavun toplumuna!"
26:12 (Musa:) "Ey Rabbim!" diye cevap verdi, "Doğrusu, beni yalanlamalarından
korkuyorum,
26:13 ve göğsümün daralacağından ve dilimin dolaşacağından (korkuyorum); bu
yüzden, (bu emri) Harun'a tevdî et.
26:14 Üstelik, onların benim aleyhime ciddî bir suçlamaları da var ortada; bu
yüzden beni öldürmelerinden korkuyorum".
26:15 (Allah:) "Hayır, asla!" dedi, "Yine de, siz ikiniz mesajlarımızla gidin;
(yapacağınız çağrıyı) izlemek üzere Biz de sizinle beraberiz!
26:16 Haydi, şimdi ikiniz de Firavun'a gidin ve ona deyin ki: 'Biz âlemlerin
Rabbinden bir mesaj getiriyoruz:
26:17 İsrailoğulları'nı bırak, bizimle gelsinler!"
26:18 (Fakat Musa mesajını Firavun'a tebliğ edince, Firavun:) "Biz seni çocukken
yanımızda yetiştirmemiş miydik?" dedi, "Ve sen ömrünün pek çok yılını bizim
aramızda geçirmemiş miydin?
26:19 Ama sonunda yapacağını yaptın, ve nankör biri oldu(ğunu gösterdi)n!"
26:20 (Musa:) "Evet, o fiili daha ne yaptığımı bilmez biriyken işledim" dedi,
26:21 "ve sizin yanınızdan kaçtım, çünkü sizden korkuyordum. Ama daha sonra bana
Rabbim (doğruyla eğri arasında) hüküm verebilme yeteneği bahşetti; ve beni
elçiler(in)den biri yaptı.
26:22 Ve o başıma kaktığın iyiliğe gelince, bu İsrailoğulları'nı köleleştirmenin
bir sonucu (değil mi)ydi?"
26:23 Firavun: "Bu âlemlerin Rabbi de kim oluyor?" dedi.
26:24 (Musa:) "Eğer gerçekten (doğruyu) öğrenmek ve (onu) yürekten benimsemek
istiyorsanız (söyleyeyim;) göklerin, yerin ve bu ikisi arasında var olan her
şeyin Rabbi(dir O)!" diye cevap verdi.
26:25 (Firavun,) çevresindekilere: "(O-nun ne dediğini) duydunuz mu?" dedi.
26:26 (Ve Musa:) "O sizin de Rabbinizdir, göçüp gitmiş atalarınızın da!" diye
devam etti.
26:27 (Firavun:) "Bu size gönderil(diğini iddia eden) rasûlünüz düpedüz bir
deli, bir kaçık!" dedi.
26:28 (Fakat Musa sözlerine devamla:) "Doğunun, batının ve bu ikisi arasında
kalan her yerin Rabbidir O; tabii (bunu) eğer aklınızı kullanırsanız
(kavrayabilirsiniz)!" dedi.
26:29 (Firavun:) "Bak", dedi, eğer benden başka bir tanrı benimsersen, seni
mutlaka hapse attırırım!"
26:30 (Musa:) "Size gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koyan bir şey getirmiş
olsam da, öyle mi?" dedi.
26:31 (Firavun:) "Eğer doğru sözlü biriysen, haydi, çıkar ortaya o dediğini!"
diye cevap verdi.
26:32 Bunun üzerine (Musa) asâsını yere bıraktı -bir de ne görsünler, (her
haliyle) düpedüz bir yılan!
26:33 Sonra elini ortaya çıkardı; bakanlar ne görsünler, bembeyazdı.
26:34 (Firavun) çevresindeki seçkinlere: "Doğrusu bu gerçekten çok bilgili bir
büyücü" dedi,
26:35 "büyüsünün gücüyle sizi ülkenizden çıkarmak istiyor. Bu durumda ne tavsiye
edersiniz?"
26:36 "Onu ve kardeşini bir süre alıkoy" dediler, "bu arada, şehirlere
haberciler gönder,
26:37 hüner sahibi bütün büyücüleri toplayıp sana getirsinler".
26:38 Ve böylece büyücüler belli bir günün belirli bir saatinde bir araya
geldiler.
26:39 Ve halka da "Hepiniz toplandınız mı?" denildi,
26:40 "Çünkü, umarız ki, üstün gelen büyücüler olursa onların (hükmüne) uyarız".
26:41 Büyücüler geldiklerinde, Firavun'a: "Eğer biz üstün gelirsek, doğrusu
büyük bir mükafatı hak etmiş oluruz, değil mi?" dediler.
26:42 (Firavun;) "Elbette", diye cevap verdi, "o takdirde, gerçekten de benim
gözdelerim arasında yer alacaksınız".
26:43 (Ve) Musa onlara: "Ne atacaksanız atın!" dedi.
26:44 Bunun üzerine onlar da halatlarını ve asâlarını yere bıraktılar ve
"Firavun'un sayesinde, üstün gelen mutlaka biz olacağız" dediler.
26:45 (Onların) ardından Musa da asâsını atınca, bir de ne görsünler, onların
bütün o düzenbazlıklarını yutmasın mı!
26:46 Bu durum karşısında büyücüler hemen yere kapanarak
26:47 "Biz âlemlerin Rabbine inandık!" dediler,
26:48 "Musa'nın ve Harun'un Rabbine!"
26:49 (Firavun:) "Ben size izin vermeden ona inanıyorsunuz, öyle mi?" diye
çıkıştı, "Size büyüyü öğreten ustanız bu olmalı mutlaka! Fakat yakında (benim
intikamımı) göreceksiniz: içinizden çoğunun ellerini ayaklarını kestireceğim,
hepinizi astıracağım!"
26:50 Onlar da: "Hayır, (sen bize) bir zarar veremezsin" diye karşılık verdiler,
"(çünkü) er geç Rabbimize döneceğiz!
26:51 İnananların ilkleri olmamızdan ötürü Rabbimizin hatalarımızı
bağışlayacağını umarız!"
26:52 VE DERKEN, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü mutlaka takip
edileceksiniz!" diye vahyettik.
26:53 Bu arada Firavun şehirlere münâdîler çıkarıp
26:54 (tebaasına:) "Bu (İsrailoğulları) soysuz, sefil bir topluluk;
26:55 fakat kalpleri bize karşı kin ve nefretle dolu;
26:56 çünkü (görüyorlar ki) biz birlik bütünlük içindeyiz ve her türlü tehdit ve
tehlikeye karşı hazırlıklıyız;
26:57 bunun içindir ki onları bağlar(ın)dan bahçeler(in)den, pınar başlarından
çıkarıp attık,
26:58 zenginlikler(in)den, nüfûz ve statülerinden (yoksun bıraktık)!" diyerek
(onları İsrailoğulları'na karşı harekete geçirdi).
26:59 Olaylar böyle gelişti; fakat (Firavun'un çekip aldığı bütün) bu şeylere
(zaman içinde) İsrailoğulları'nın yeniden kavuşmasını sağladık.
26:60 Ve sonunda (Mısırlılar) gün doğarken onlara yetiştiler;
26:61 İki topluluk birbirinin görüş alanına girdiklerinde Musa'nın yandaşları:
"İşte yakalandık!" dediler.
26:62 (Musa:) "Hayır, asla! Rabbim benimle beraber" dedi, "bana mutlaka bir
çıkış yolu gösterecektir!" dedi.
26:63 Bunun üzerine, Musa'ya: "Asânla denize vur!" diye vahyettik. (Musa
söyleneni yapınca) deniz ortadan yarıldı; öyle ki, açılan yolun her iki yanında
sular koca dağlar gibi yükseldi.
26:64 Ve kovalayanları (da) oraya yaklaştırdık.
26:65 Öyle ki, (sonunda) Musa ve beraberindekileri kurtardık,
26:66 ama ötekileri sulara gömüverdik.
26:67 Bu (kıssada), şüphesiz, (bütün insanlar için) bir ders vardır; velev ki
onlardan çoğu inanmasa da.
26:68 Ve gerçek şu ki, senin Rabbin, çok acıyan esirgeyen O yüceler yücesidir!
26:69 ONLARA İbrahim'in başından geçenleri de anlat.
26:70 Hani, o babasına ve kavmine "Nelere kulluk ediyorsunuz?" diye sormuştu.
26:71 Onlar da: "Putlara kulluk ediyoruz" diye karşılık verdiler, "ve her zaman,
kendini onlara adamış kimseler olarak kalacağız!"
26:72 (İbrahim:) "Peki, yalvarıp yakardığınız zaman sizi işittiklerine,
26:73 yahut size fayda ya da zarar verebildiklerine (gerçekten inanıyor
musunuz)?" dedi.
26:74 "Ama" diye çıkıştılar, "biz atalarımızı da bunu yapıyor gördük!"
26:75 (İbrahim:) "Peki" dedi, "(bu) taptığınız şeylere (başınızı kaldırıp da)
hiç bakmadınız mı:
26:76 "Sizler ve sizden önceki atalarınız?
26:77 "İmdi, (bana gelince, ben biliyorum ki,) şüphesiz (bu düzmece tanrılar)
benim düşmanlarımdır, (ve benim için) âlemlerin Rabbinden başka (tanrı yoktur);
26:78 beni yaratan da, bana doğru yolu gösteren de O'dur;
26:79 ve beni yediren de, içiren de O'dur;
26:80 ve hasta olduğum zaman beni iyileştiren,
26:81 ve beni öldürecek olan ve sonra yeniden diriltecek olan (hep) O'dur.
26:82 Ve Hesap Günü'nde hatalarımı bağışlamasını umduğum kimse de O'dur.
26:83 "Ey Rabbim! Bana (doğruyla eğrinin ne olduğuna) hükmedebilme bilgi ve
yeteneğini bağışla ve beni dürüst ve erdemli insanların arasına kat
26:84 ve gerçeği benden sonrakilere ulaştırabilme gücü ver bana;
26:85 ve beni o nimetlerle dolu bahçenin varislerinden biri yap!
26:86 "Ve babamı bağışla; çünkü, o gerçekten yolunu şaşıranlar arasında.
26:87 "Ve o herkesin kaldırılacağı Gün beni utandırma;
26:88 o Gün ki, ne malın mülkün, ne de çoluk çocuğun bir yararı olmayacaktır;
26:89 yalnızca Allah'ın huzuruna kötülükten korunmuş bir kalple çıkanlar
(kurtulacaktır)!"
26:90 Çünkü, (o Gün) cennet, Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlara
yaklaştırılacaktır,
26:91 cehennemse büyük azgınlıklar içinde yitip gitmiş olanların karşısına
çıkarılacaktır;
26:92 Ve onlara: "Nerede sizin bütün o tapınıp durduklarınız?" diye
sorulacaktır,
26:93 "(Hani), o Allah'tan başka (tanrı yerine koyduklarınız)? Onlar, bakalım,
size yahut kendilerine yardım edebilecekler mi?"
26:94 Pek tabii onlar da, azgınlık içinde yitip gidenler de, hepsi üst üste
cehenneme tıkılacaklar;
26:95 ve İblis'in bütün avenesi..!
26:96 O Gün orada onlar, birbirlerini suçlayarak derler ki:
26:97 "Allah şahittir ki, biz apaçık bir sapıklık içindeydik,
26:98 çünkü, siz(in gibi yaratılmış varlıklar)ı âlemlerin Rabbiyle bir
tutuyorduk;
26:99 yine de (sizi tanrılaştırarak) yoldan çıkmamıza günah (önderlerimiz) sebep
oldu!
26:100 Ama şimdi ne bir arka çıkanımız var,
26:101 ne de candan bir dostumuz.
26:102 N'olurdu, (o hayata) bir kere daha dönebilseydik de inananlardan
olsaydık!"
26:103 Şüphesiz bütün bunlarda (insanlar için) bir ders vardır, onların çoğu
(buna) inanmasa da.
26:104 Ve şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir.
26:105 NÛH toplumu (da) peygamberlerini yalanladı.
26:106 Kardeşleri Nûh onlara: "Allah'a karşı sorumluluk bilinci duymaz mısınız?"
dedi,
26:107 "Bakın, ben (O'nun tarafından) size (gönderilmiş) güvenilir bir elçiyim:
26:108 öyleyse artık Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve benim izimden
yürüyün!"
26:109 "Hem bunun için sizden (dünyevî) bir karşılık da gözlemiyorum; hak
ettiğim karşılığı (vermek) âlemlerin Rabbinden başkasına düşmez.
26:110 Öyleyse artık Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve benim izimden
yürüyün!"
26:111 "(Toplumun) en aşağı tabakasından insanların senin ardına düştüğünü göre
göre tutup sana mı inanacağız?" dediler.
26:112 (Nûh:) "Ben onların (bana gelmeden önce) neler yaptıklarını bilmem" dedi.
26:113 "Eğer iyi düşünecek olursanız, onları yargılamak ancak Rabbime düşer!
26:114 Bunun içindir ki, inandığını söyleyenleri yanımdan kovacak değilim;
26:115 ben sadece (gerçekleri) apaçık dile getiren bir uyarıcıyım".
26:116 (İnanmayanlar:) "Ey Nûh!" dediler, "Eğer (bu iddialarına) son vermezsen,
mutlaka taşlanacaksın!"
26:117 (Bunun üzerine Nûh:) "Ey Rabbim!" dedi, "İşte kavmim beni yalanladı;
26:118 bunun için, benimle onlar arasındaki gerçeği bütün açıklığıyla ortaya
koy; beni ve benimle beraber olan müminleri kurtar!"
26:119 Ve bunun üzerine Biz de, o'nu ve o'nunla beraber olanları dopdolu bir
gemi içinde kurtardık.
26:120 Sonra da, geride kalanları sulara gömüverdik.
26:121 Şüphesiz bu (kıssada insanlar için) bir ders vardır, onların çoğu (buna)
inanmasa da.
26:122 Ve şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir!
26:123 (VE) 'ÂD toplumu (da) gönderilen elçilerden (birini) yalanladı.
26:124 Hani, kardeşleri Hûd onlara: "Artık, Allah'a karşı sorumluluk bilinci
taşımayacak mısınız?" demişti.
26:125 "Bakın, ben size (Allah'ın gönderdiği) güvenilir bir elçiyim;
26:126 öyleyse, artık Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve bana itaat
edin!
26:127 Hem, ben sizden bunun için (dünyevî) bir karşılık da beklemiyorum; benim
hak ettiğim karşılığı vermek âlemlerin Rabbinden başkasına düşmez.
26:128 Her tepede cehalet eseri, (putperestçe) anıtlar, tapınaklar mı
yükselteceksiniz
26:129 Ve sonsuza kadar yaşayacağınız kuruntusuyla, sapasağlam malikaneler mi
edineceksiniz?
26:130 Ve (başkalarının hukukuna) el uzattığınız zaman, hiçbir sınır tanımadan,
hep böyle zorbalık mı yapacaksınız?
26:131 "Öyleyse, Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve bana itaat edin,
26:132 düşünebileceğiniz bütün (iyilikleri) size sağlayan (Allah'tan) yana
duyarlı olun;
26:133 size sürüler ve çocuklar veren,
26:134 size bahçeler ve pınarlar veren (Allah'tan yana)...
26:135 Doğrusu, ben sizin için o büyük ve zorlu günün azabından korkuyorum!"
26:136 (Ama bütün bu uyarılara karşı onlar:) "Bize öğüt veriyor olsan da,
olmasan da, bizim için fark etmez!" dediler.
26:137 "Bu (benimsediğimiz tutum) atalarımızın tutumundan başka bir şey değil
ki..!
26:138 Hem, (bu yüzden) azaba uğrayacak da değiliz!"
26:139 İşte o'nu böyle yalanladılar; ve bunun üzerine Biz de onları yok ettik.
Bu (kıssada da insanlar için) mutlaka, bir ders vardır, onlardan çoğu (buna)
inanmasa da...
26:140 Ve şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir!
26:141 (VE) SEMÛD toplumu (da) gönderilen elçilerden (birini) yalanladı.
26:142 Hani, onlara (da) kardeşleri Salih, "Artık Allah'a karşı sorumluluk
bilinci taşımayacak mısınız?" demişti.
26:143 "Bakın ben (O'nun tarafından) size gönderilen güvenilir bir elçiyim;
26:144 öyleyse, artık Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşıyın ve bana itaat
edin!
26:145 Üstelik, ben sizden herhangi bir karşılık da istiyor değilim; benim hak
ettiğim karşılığı vermek âlemlerin Rabbinden başkasına düşmez.
26:146 Bu bulunduğunuz hal üzere hep böyle güvenlik içinde bırakılacağınızı mı
sanıyorsunuz?
26:147 Bu bahçeler içre ve bu pınar başlarında;
26:148 bu ekinler, bu zarif görünüşlü ince sürgünlü hurmalıklar arasında...
26:149 Ve dağlarda hep böyle ustalıkla evler yontabileceğinizi (mi
sanıyorsunuz)?
26:150 Öyleyse, artık Allah'tan yana bilinç ve duyarlık gösterin ve bana itaat
edin;
26:151 ölçüyü aşanların sözüne uymayın;
26:152 o ölçüyü aşanlar ki, yeryüzünde düzen ve uyum sağlayacaklarına
bozgunculuk yaparlar!"
26:153 (Salih'in kavmi:) "Sen mutlaka büyülenmiş birisin!" dediler.
26:154 "Bizim gibi ölümlü bir insandan başka bir şey değilsin! Eğer doğru sözlü
biriysen, bize bir alamet getir (de görelim)!"
26:155 (Salih:) "(İşte) şu dişi deve; su içme hakkı (belirli bir gün) onun,
belirli günlerde de sizindir;
26:156 öyleyse, sakın ona bir kötülük yapmayın, yoksa büyük-çetin bir günün
azabı gelip sizi bulur!" dedi.
26:157 Bütün bu uyarılara rağmen onlar yine de o deveyi hoyratça boğazladılar;
ama bunu yaptıklarına (çok geçmeden) pişman oldular;
26:158 çünkü (Salih'in önceden haber verdiği) azap onları kıskıvrak yakaladı.
Şüphesiz bu (kıssada da insanlar için) bir ders vardır; onlardan çoğu (buna)
inanmasalar da...
26:159 Ve şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir!
26:160 (VE) LÛT toplumu (da) gönderilen elçilerden (birini) yalanladı;
26:161 hani, kardeşleri Lût onlara: "Allah'a karşı sorumluluk bilinci duymaz
mısınız?" demişti,
26:162 "Bakın, ben (O'nun tarafından) size gönderilen güvenilir bir elçiyim;
26:163 öyleyse, artık Allah'tan yana bilinç ve duyarlık gösterin ve bana itaat
edin!
26:164 Üstelik ben sizden herhangi bir karşılık da istiyor değilim; benim hak
ettiğim karşılığı vermek âlemlerin Rabbinden başkasına düşmez.
26:165 İnsanların içinden (tab'an ve hukuken meşru olan cinsi bırakıp da)
erkeklere mi yaklaşıyorsunuz?
26:166 Hem de, Rabbinizin sizin için yarattığı eşlerinizden uzaklaşarak? Yoo,
siz her türlü ölçüyü aşan azgın bir toplumsunuz!"
26:167 "Ey Lût!" dediler, "Eğer (bu sözlerinden) vazgeçmezsen (bu şehirden)
mutlaka kovulacaksın!"
26:168 (Lût:) "İyi bilin ki, ben bu sizin yaptıklarınızı sonuna kadar
kınayanlardan biri olarak kalacağım!" dedi.
26:169 (Ve sonra şöyle dua etti:) "Ey Rabbim, beni ve ailemi bunların
yapageldikleri (kötülüklerden) kurtar!"
26:170 Bunun üzerine Biz de o'nu ve ailesini kurtardık;
26:171 yalnızca geride kalmayı seçen bir kocakarı bunun dışında kaldı;
26:172 ve sonra ötekileri kırıp geçirdik;
26:173 üzerlerine (helak edici) yağmurlar yağdırdık; uyarıl(dıkları halde
uslanmay)anların maruz kaldığı yağmur, gerçekten, ne korkunçtur!
26:174 Bu (kıssada da insanlar için) bir ders vardır; onlardan çoğu (buna)
inanmasalar da...
26:175 Şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesidir!
26:176 (VE) O AĞAÇLI vadinin halkı da kendilerine gönderilen elçiyi
yalanladılar.
26:177 Hani, Şuayb onlara: "Allah'a karşı sorumluluk bilinci taşımayacak
mısınız?" demişti,
26:178 "Bakın, ben size (O'nun tarafından) gönderilmiş güvenilir bir elçiyim;
26:179 öyleyse artık Allah'tan yana bilinç ve duyarlık gösterin ve bana itaat
edin!
26:180 Üstelik, ben sizden bir karşılık da beklemiyorum; benim hak ettiğim
karşılığı vermek âlemlerin Rabbinden başkasına düşmez.
26:181 Ölçüyü (her zaman ve herkese karşı) tam tutun; (başkalarının hakkını
düzenbazca) eksilten kimselerden olmayın;
26:182 ve (tarttığınız zaman) şaşmaz bir teraziyle tartın,
26:183 insanları hak ettikleri şeylerden yoksun bırakmayın; ve yeryüzünde
bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın;
26:184 sizi de, sizden önceki nesilleri de yaratan Allah'a karşı sorumluluk
bilinci taşıyın!"
26:185 (Halkı Şuayb'a şöyle) dedi: "Sen düpedüz büyülenmiş birisin;
26:186 olup olacağın, bizim gibi ölümlü bir insansın; doğrusunu istersen, biz
senin düpedüz bir yalancı olduğunu düşünüyoruz!
26:187 Eğer doğru sözlü biriysen, haydi, göğü parça parça başımıza indir (de
görelim)!"
26:188 (Şuayb:) "Bütün (bu) yaptıklarınızı en iyi bilen Rabbimdir" diye cevap
verdi.
26:189 Böylece onu yalanlamış oldular; ve bu yüzden, (kopkoyu) gölgelerle kaplı
bir günün azabı onları kıskıvrak yakaladı.
26:190 Bu (kıssada da insanlar için) bir ders vardır; insanların çoğu (buna)
inanmasalar da...
26:191 Şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp-esirgeyen O yüceler yücesidir!
26:192 İMDİ, şüphesiz, bu (ilahî mesaj) âlemlerin Rabbi tarafından
indirilmiştir;
26:193 onunla, mutlak güvenilirlik derecesinde olan vahiy inmiştir
26:194 senin kalbine, ki (ey Muhammed, onunla) uyaran kimselerden biri olasın
26:195 (ve çevrendekileri) apaçık Arap diliyle (uyarasın).
26:196 Ve bu (mesaj, temel çizgileriyle), hiç şüphesiz, ilahî hikmetleri
bildiren önceki kitaplarda da yer almaktadır.
26:197 İsrailoğulları arasındaki (birçok) bilginin bu (gerçeği) bilmeleri onlar
için yeterli bir belirti sayılmaz mı?
26:198 Onu Arap olmayan birine indirseydik,
26:199 ve bu yabancı onu (kendi diliyle) onlara okusaydı, onlar yine inanacak
değillerdi.
26:200 Biz bu (mesajı)n o günahkarların kalplerinden (bir yankı bulmadan) geçip
gitmesine yol açtık:
26:201 o can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmayacaklardır.
26:202 O azap ki, sonunda, onların hiç beklemedikleri bir anda ansızın gelip
çatacaktır;
26:203 ve o zaman onlar: "Acaba geri bırakılamaz mıyız?" diye feryad edecekler.
26:204 O halde, azabımızın çarçabuk gelmesini mi istiyorlar?
26:205 İmdi, düşün, (ey Muhammed): onlara (dünya hayatının) tadını çıkarmaları
için yıllarca fırsat vermişsek,
26:206 ve sonra vaad edildikleri (azap) başlarına gelmişse;
26:207 kendilerine vaktiyle verilmiş olan fırsatın onlara ne yararı olabilir?
26:208 Kaldı ki, Biz hiçbir toplumu önceden uyarmadan yok etmemişizdir
26:209 ve hatırlatıcı mesajlar göndermeden; çünkü Biz (hiç kimseye) asla
zulmetmeyiz.
26:210 Ve (bu ilahî mesaj öylesine katıksız vahiy ürünüdür ki) onu asla şeytanî
güçler indirmemiştir;
26:211 çünkü bu onların harcı değildir; zaten, buna güçleri de yetmez.
26:212 Ayrıca, onların onu dinlemeleri (de) kesin olarak engellenmiştir!
26:213 Bunun içindir ki, (ey insanoğlu,) Allah'la beraber başka bir ilaha
başvurma ki kendini azaba uğrayanların arasında bulmayasın.
26:214 Ve en yakınları(ndan başlayarak erişebildiğin herkesi) uyar
26:215 ve seni izleyen müminlere kol kanat ger;
26:216 buna rağmen sana karşı çıkarlarsa, de ki: "Ben sizin
yapıp-ettiklerinizden sorumlu değilim!"
26:217 Ve bu yolda, çok acıyıp esirgeyen O yüceler yücesine güven,
26:218 O ki senin (O'nun yolunda tek başına) ayakta kalmaya çalıştığını da
görmektedir,
26:219 (O'nun huzurunda) saygıyla yere kapananlar arasında yer aldığını da
görmektedir;
26:220 çünkü her şeyi bütün gerçeğiyle bilen (ve dolayısıyla) her şeyi işiten
O'dur!
26:221 Sana o şeytanî güçlerin kime indiğini haber vereyim mi?
26:222 Onlar nerede kendi kendini aldatan günahkar biri varsa ona inerler
26:223 ki, böyleleri (zaten hep asılsız, aldatıcı şeylere) kulak verir ve
onlardan çoğu başkalarına da yalan söylerler.
26:224 Şairlere gelince, (onlar da kendi kendilerini aldatmaya yatkındırlar ve
bu sebeple) onlara (da yalnızca) azgınlar uymaktadır.
26:225 Görmez misin onların her vadide (sözcüklerin, hayallerin peşinde) şaşkın
şaşkın dolaştıklarını;
26:226 ve (çoğu zaman) yapmadıklarını söyleyegeldiklerini?
26:227 Ama inanan, dürüst ve erdemli davranışlar ortaya koyan, Allah'ı sıkça
anan, (sadece) haksızlığa uğratıldıkdan sonra kendilerini savunan ve haksızlık
yapanların, hangi devrimle devrileceklerini er geç görecekleri (konusunda
Allah'ın vaadine güvenen şairler) bu hükmün dışındadır!
« Önceki | Fihrist | Sonraki »