Onlar ortak koşuşlarını, kendilerinin ve
atalarının Allah'tan başka tanrılara ibadet
edişlerini, Allah'ın yasalarının
dışında bazı hayvanların etlerini ve
birtakım yemekleri haram kılarak işlemiş
oldukları putperestlikten kaynaklanan kuruntularını
Allah'a havale ediyorlar. Anlayışlarına göre eğer
Allah onların böyle işleri yapmalarını
dilememiş olsa idi, kendilerini bunların yapmaktan
alıkoyarmış.
Bu ise, Allah'ın dilemesini yanlış anlamak ve bu
konuda kuruntuya kapılmaktır. İnsanı,
Allah'ın bu dünya hayatında kullanması için bahşettiği
en önemli özelliğinden soyutlamaktır.
Yüce Allah kullarının ortak
koşmalarını dilemez. Kendilerine helal
kıldığı temiz nesneleri, haram
saymalarına razı olmaz. O'nun bu iradesi apaçıktır.
Belirlemiş olduğu yasalarda ve hükümlerde net olarak
yalnız tebliğ ile görevlendirilmiş, bu görevi
üstlenmiş ve onu hakkıyla yerine getirmiş
peygamberlerin dili ile ifadesini bulmuştur.
"Biz her millete "Allah'a kulluk ediniz, tağuta
(şeytana) tapmaktan sakınınız" diyen bir
peygamber gönderdik."
İşte Allah'ın kullarına emrettiği
budur. Kulları için dilediği de budur. Hem yüce Allah,
insanlara yaradılıştan yapmaları mümkün
olmadığını bildiği veya zorunlu olarak
tersini yapmak durumunda bıraktığı bir
şeyi emretmez. Allah'ın emrine aykırı
davranmaya Allah'ın razı olmayacağını gösteren
delil de, onun mesajını yalanlayanların
cezalandırılmasına dikkat çeken şu ayettir:
"Yeryüzünde geziniz de peygamberlerini yalanlayanların
sonunun ne olduğunu görünüz."
Her şeyi bir hikmete bağlı olarak yaratan
Allah'ın iradesi, insanı hem doğru yolu hem de
sapıklığı tercih edebilecek bir yetenekte
yaratmayı dilemiştir. Onlara iki yoldan birini seçme
özgürlüğü vermeyi uygun görmüştür. Ayrıca
onlara akıl vermiştir. İki yönelişten birini
bununla tercih etsinler diye... Yanısıra evrene, göze,
kulağa, duygulara, kalbe ve akla hitap eden ayetler
yerleştirdi. Gece ve gündüz boyunca hangi tarafa yönelirse
yönelsin insanın bu delillerle
karşılaşmasını
sağlamıştır. Bütün bunlardan sonra Allah'ın
kullarına olan şefkat ve merhameti onları sadece bu
akılla başbaşa bırakmayı yeterli
bulmadı. Peygamberlerle gönderdiği yasaları ile bu
akla değişmez bir kriter belirledi. Nerede işin içinden
çıkamaz olursa, orada bu ilkelere dayanmasını, böylece
arzu ve isteklere göre şekil almayan bu değişmez
kriter ile yapılan değerlendirmenin doğru veya
yanlış olduğunu pekiştirmesini istedi.
Peygamberler ise, insanların zorla imana boyun
eğmelerini sağlayan zorbalar değildir. Onlar sadece
uyarırlar. Onların görevi duyurmaktır.
İnsanlara yalnız Allah'a kulluk yapmalarını ve
bunun dışındaki her şeyin, puta
tapıcılıktan, arzu ve isteklere uymaktan,
ihtiraslara kapılmaktan ve otoriteye
bağlılıktan kaçınmalarını söylerler.
"Biz her millete "Allah'a kulluk ediniz, tağuta
(şeytana) tapmaktan sakınınız" diyen bir
peygamber gönderdik
İnsanlardan bir kesim bu çağrıya uymuştur:
"Kimini Allah doğru yola iletti."
Bir kesim de sapıklığın yolunu seçmiştir:
"Kimi de sapıklığı haketti."
Sözü edilen her iki grup da Allah'ın dilemesi
dışına çıkmış değildir. Her
iki kesimi de Allah herhangi bir tarafa; yani ne doğru yola
ne de sapıklığa zorla itmiş değildir.
Herkes Allah'ın iradesi tarafından kendisine
bahşedilen hayatındaki özgün iradesini kullanarak
yolunu seçmiş bulunmaktadır. Tabii ki, Allah ona daha
bu tercihini yapmadan hem iç dünyasında, hem de
dış dünyasında kendisine yol gösterecek işaretler
de vermiştir.
İşte bu açıklama ile Kur'an-ı Kerim, müşriklerin
tutunmak istedikleri ve pek çok isyankârların ve
sapıkların yaslanmak istedikleri "zorlama"
kuruntusunu kökten silip atıyor. Bu noktada İslâm
inancı apaçık ve nettir. Allah kullarına
iyiliği emretmiş ve kötülüğü de yasaklamıştır.
Yer yer günahkârları dünyada bile apaçık cezalarla
cezalandırmıştır. Bu da Allah'ın onlara
öfkelendiğini göstermektedir. Artık bundan sonra:
Allah'ın iradesi devreye girerek onları sapmaya zorluyor,
sonra da bu sapıklık yüzünden onları
cezalandırıyor" denmesinin bir anlamı olmaz.
Gerçek odur ki, onlar kendi yollarını seçmekle başbaşa
bırakılmışlardır. Allah'ın iradesi
de budur. İşlemiş oldukları tüm iyilikler
veya kötülükler, izlemiş oldukları doğru yol
veya sapık yol açıkladığımız gibi
bu anlamı ile Allah'ın iradesine ve dilemesine uygun
olarak gerçekleşmektedir.
İşte bu nedenle Peygamberimize -salât ve selâm
üzerine olsun- hitap edilerek yüce Allah'ın doğru yola
ve sapıklığa ilişkin yasası belirtiliyor: