a) Tefsir Lügatte: Beyân etmek, keşfetmek, izhâr etmek ve üzeri
kapalı bir şeyi açmak anlamındadır.
Istılahta: Müşkil olan lâfızdan murad edilen şeyi keşfetmek anlamına geliyorsa da âlimler arasındaki yaygın anlamı: "Kur'ân-ı Kerîm'in mânalarını keşfetmek ondaki müşkil ve garîb lâfızlardan kastedilen şeyi beyan etmek" demektir.[1]
b) Te'vîl Lügatte: "Evi" kökünden gelen ve "Geri dönme" anlamına gelen bir masdardır. "Açıklamak ve beyân etmek" anlamını da ifade etmektedir.
Istılahta İse: Görünürde birbiriyle uyumlu iki ihtimalden birine mânayı yöneltmektir. Yani "Âyete muhtemel mânalardan birini vermektir."
Tefsir ve te'vîl kelimeleri, muhtelif zamanlarda birbirlerinin yerine kullanılmış olsalar da ayrı şeyler değildir. Zira tefsir te'vîlden daha geneldir, daha önce kullanılmıştır. Mâna ile değil lâfızla ilglidir.
Te'vîl, makbul olma ve olmama bakımından İki kısma ayrılır. Kendisine bakıldığında hoş olmayan, âyetin ilerisi ve gerisiyle uyumu olmayan ve delillerinde tutarlılık bulunmayan te'vîl geçersiz sayılır.[2]
c) Terceme Lügatte: Değişik anlamların yanısıra "Bir kelâmı bir dilden başka bir dile çevirmek" demektir.
Istılahta İse:" Bir kelâmın mânasını diğer bir lisanda dengi bir tabir ile ayrıen ifade etmektir." Buna göre bir düden diğer bir dile terceme yapılırken, kelâmın bütün mâna ve maksatlarına itina gösterilmesi İcap etmektedir.[3]
Terceme iki kısımda İncelenebilir: Harfi veya Lâfzı terceme, Manevî veya Tefsiri terceme.
1- Harfi veya Lâfzı terceme: Aslına benzemesi gözetilen, başka bir deyimle eş anlamlılardan birinin yerine konulmasını hedefleyen tercemedir. Lâfızları çeşitli yönlerden incelenmesini gerektiren zor bir
terceme türüdür.
2- Tefsiri terceme: Aslına benzemesi gözetilmeyen tercemedir.
Bunda asıl gaye, mânanın güzel bir şekilde ifade edilmesi olduğu için uygulaması kolaydır. Üstelik Harfi tercemeye tercih edilmiştir.
Kur'ân'ın tercemesinin yapılıp yapılamayacağı hususunda İslâm âlimleri farklı görüşler öne sürmüşlerdir. Fakat hepsinin îcmâ1 ve İttifak ettikleri nokta Kur'ân'ın Harfi tercemesinin yapılamayacağıdır. Buna karşılık Tefsîrî tercemenin yapılmasına izin verilmiştir.[4] Çünkü bu tür terceme, lâfzın mânasını daha geniş bir sözle mümkün olduğu kadar İfade etmektir. Üstelik bu terceme aslının da ayrı sayılmamaktadır. Yalnız yapılan tercemenin Kur'ân'ın yerine gecemiyeceği ve Kur'ân'ın değer hükmünü taşıyamayacağı da bilinmelidir.
d) Meal Lügatte: "Evi" kökünden mimli masdar olup, "Bir şeyin varacağı yer ve gaye " anlamına gelmektedir.
Istılahta: "Bir sözün anlamının her yönüyle ayrıen değil de biraz noksamyla ifâde edilmesi" demektir.
Kur'ân-ı Kerîm tercemeleri için kullanılan "Meal" kelimesi, onu ayrıen tercemeye imkân olmadığı için kullanılan, daha doğrusu yapılan işte bir eksikliğin mevcut olduğunu belirtmektedir. Bu yüzden "Meal" kelimesi Kur'ân tercemelerinde daha yaygın ve geçerli bir terim olarak kullanılmaktadır.[5]
[1] Tefsirin anlamıyla ilgili olarak bkz. Lisânu'l-Arab,
4/369 ; 5/55 ; Cevheri, es-Sıhâh 2/686,781 ; Zebîdî, Tâcu'l-Arûs, 3/470 ;
el-Burhân, 2/147 ; Emin el-Hülî, et-Tefsir ve Mealimu Hayâtihi, 5 ; Sa'lebî,
el-Keşf ve'l-Beyân, vr. 9 a ; Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, 213-214 ; Tefsir
Tarihi, 1/17-27 ; Çetin, K. Kerîm Tarihi, 270.
[2] Te’vil ve anlamıyla İlgili ayrıntı İçin bkz.
Usânu'l-Arab, 11/32-33 ; Cevheri, es-Sıhâh, 4/1627 ; Zebîdî, Tâcu'l-Arûs,
7/215, 3/470 ; el-Burhan, 2/148-149 ; Cerrahoğlu, Kur’an Tefsirinin Doğuşu,
7-15 ; Sofuoğlu, Tefsire Giriş, 240-241.
[3] Terceme ve anlamıyla ilgili olaarak bkz. Cevheri,
es-Sıhâh, 5/1928 ; Zebîdî, Tâcu'l-Arûs, 8/211 ; M. Tayylb Okiç, Hadiste
Tercüman, AİFD, 1966, 14/27-52 ; Menâhil, 2/6 ; Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîr
ve'l-Müfessirûn, 1/23 ; Hamdi Yazır, Hak Dini, 1/9 ; Cerrahoglu, Tefsir Usûlü,
215-216 ; Tefsir Tarihi, 1/27-33.
[4] Hüseyin ez-Zehebî, et-Tefsîr ve'l-Müfessirûn, 1/28 ;
Büyük Tesir Tarihi, 1/100 ; Çetin, K. KerltnTarİhi 125-134.
[5] Meal ve anlamıyla ilgili olarak bkz. Lisânul-Arab.
11/32-40 ; Zebîdî, Tâcu'l-Arûs, 7/214-215 ; Cerrahoglu, Tefsir Usûlü, 220 ;
Sofuoglu, Tefsire Giriş. 247 ; Çetin, K. Kerîm Tarihi, 130.