75 - KIYAMET  SÛRESİ

 

Mekke'de  nazil olmuştur,  40 âyettir.

Rahman  ve  Rahim  olan  Allah'ın  adiyle[1]

 

1, 2 (Yemin   ederim, o   Kıyamet   Gününe;   ve   kendisini   Iev-meden nefse yemin ederim  ki   (elbette diriltileceksiniz.) [2]

 

3  (İnsan,   (ölümünden   sonra)   kemiklerini  toplamıyacağımızı mı sanıyor?)

Ahnes ibn-i Şüreyk'm damadı Adiyy ibn-i Ebi Rebia, Hazret-i Peygamberin komşusu idi. Ve bu ikisi hakkında Resûlüllah: «Al­lah'ım! Kötü komşumun hakkından gel!» derdi.

Bir gün Adiyy; Resûlüllah'a: «Yâ Muhammed! Bana Kıyamet Gününden haber ver, o ne zaman ve nasıl olacak?»  demişti.

Resûlüllah da anlatmıştı. Bunun üzerine Adiyy, «Ben, onu gö­zümle görsem de tasdik etmem. Ve, sana inanmam. Allah, o ke­mikleri mi toplıyacak?»  dedi.

Ebû Cehil de keza: «Muhammed, Allah Teâlâ'nın bu kemikleri çürüyüp dağıldıktan sonra, toplayıp yeni bir halkla iade edeceği­ni mi zannediyor?»  demişti.

Sûre-i celîlenin bunlardan biri sebebimle nazil olduğu mervîdir.   [3]                                                            

 

4 (Evet! "Biz parmak uçlarındaki ufak kemikleri bile topla­yıp tesviye etmeye kaadiriz.) [4]

 

5,6,8,9 (Fakat   insan,   önündekini   (ba's-ve  hesabı)   tekzîb   et­mek ister. Ve:  «Kıyamet Günü, ne zaman olacak?»  diye sorar.) [5]

 

10 (Gözlerin  kamaştığı,   Ay'ın      tutulduğu,   Güneş'le dığı zaman. İşte o gün, insan: «Nereye kaçıp gideriz?) [6]

 

11, 12, 13, 14, 15 (Hayır! O gün (Allah Teâlâ'nın azabından kaçacak) sığınacak yer yoktur. O gün, insanların karargâhı an­cak Rabbinin nezdidir. O gün, insana mukaddem ve muahhar yap­tıkları haber verilir. Daha doğrusu insan, (kurtulmak için) bütün özürlerini ortaya dökse de, kendisine karşı bir şâhidtir.) [7]

 

16, 17, 18, 19 (Yâ Muhammedi) Vahyi çabucak almak için (tamamlanmadan) dilini kımıldatma. Onu (kalbinde) toplamak ve kırâetiiü (lisânında) tesbît etmek Bize âiddir. Sana, Kur'ân'i kırâet ettiğimizde, onun kırâetine tâbi' ol   (dinle). Sonra onu açıkla­mak, yine Bizim üzerimizdedir.

Bu âyet indikten sonra-, ne zaman Cebrail Aleyhisselâm vahiy getirse, Peygamber (S.A.V.) başmı eğerek dinler-, o gittikden son­ra okurmuş. Bu gösterir ki, beyânın hıtâb vaktinden sonraya ge­cikmesi caizdir. Acele etmek, kötü bir iştir. Dînin aslında , böyle olunca; sair yerlerde böyle olması,  evleviyette kalır. [8]          

 

20, 21 (Hayır! Öyle değil. Belki siz,   (ey âdemoğulları)! acele geçeni   (bu  dünyâyı)   sever,  Âhiret'i  terkedersiniz. ) [9]

 

22, 23, 24, 25 (O gün (Kıyamet Günü) nice yüzler terfe ta­zedir. (Parıl parıl parıldar. Zîrâ) Rablerine nazar kılarlar. Nice yüzler de surat asmış ve muzlimdir. Anlarlar ki, bel kemiklerini kıracak bir felâkete uğrayacaklar.) [10]                                  

 

26, 27, 28, 29, 30 ( Hayır! Öyle değil. Ne zaman ki rûh köp­rücük kemiğine dayanır, hazır olanlara: «Bir hekim yok mu de­nilir?» Hasta, dünyâdan ayrılma zamanı yaklaştığını anlar. Ba­cakları birbirine dolaşır. O gün, Rabbinin yanına sevk olunacağı gündür.) [11]

 

31, 32, 33, 34, 35 (Fakat, o ne sadaka verdi ve ne namaz kıldı. Belki (Kur'ân'ı) tekzîb etti (îmândan yüz çevirdi). Sonra da salma salına yürüyerek'ehline gitti. Vay sana, vay, bir daha vay sana, vay!) [12]

 

36  (İnsan,  başı  boş  bırakılacağını mı zannediyor? ) [13]

 

37, 38, 39, 40 (O, rahme dökülen meniden bir katre değil miydi? Sonra, bir kan pıhtısı oldu. Derken, Allah Teâlâ, onu ya­rattı, düzeltti. Ondan erkek, dişi iki sınıf halk etti. Bunları yara­tan (Allah) Ölüleri diriltmeye kaadir değil midir? (Elbette kadirdir.) [14]



[1] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/391.

[2] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/391.

[3] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/391.

[4] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/391.

[5] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/392.

[6] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/392.

[7] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/392.

[8] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/392-393.

[9] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/393.

[10] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/393.

[11] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/393.

[12] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/394.

[13] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/394.

[14] Ahmed Davudoğlu, Kur’an-ı Kerim Meâli Ve Tefsiri Tibyân Tefsîri, Akpınar Yayınları: 4/394.