Bu dinin kurucusu Ebu Şuayb Muhammed bin Nusayr el-Basrî en-Nümeyrî'dir. Bu adamın, Şiilerin onbirinci imamı el-Hasan el-Askerî'nin yakın dostu olduğu ileri sürülmektedir. Bu doğru olmasa gerektir. Fakat hizmetinde bulunduğu ihtimali vardır.
Nümeyrî, bu şahsiyetin sosyal mevkiinden ve şöhretinden yararlanmak için el-Askerî'nin oğlu İmam Mehdi'nin ölümünden sonra O'nun vekili olduğunu ileri sürdü ve sapkın görüşlerini Şiilik üzerinde temellendirerek Nusayriliği kurdu. Nusayrîlere göre bu adam İmam Mehdi'nin vekilidir. Fakat diğer şiiler bunu kabul etmezler ve Nusayrîler'i “Gulât-ı Şîa”, (yani aşırı Şiiler)'den sayarlar. Bütün Şiiler gibi Nusayrîler de İmam Mehdî'nin öldüğüne inanmazlar. Aksine O'nun sağ ve bilinmeyen bir yerde saklı olduğunu ileri sürerler; O'nun kıyamete yakın bir zamanda kaldığı yerden ortaya çıkacağına inanırlar.
Bu inanç sünnilerin avam tabakasına da geçmiştir. Bu yüzdendir ki tarihte zaman zaman Mehdilik iddiasıyla bazı kimseler ortaya çıkmış ve yönetimleri epey meşgul etmiştir.
Nusayrîler'in İslam'dan kopmalarının nedenlerinden biri de: Allah'ın (haşa!) insan şeklinde zaman zaman yeryüzünde göründüğüne ilişkin inanışlarıdır. Onlara göre Allah, son olarak Hz. Ali'nin kişiliğinde görünmüştür. Yani Hz. Ali, Nusayrîler'e göre Tanrıdır ve Hz. Muhammed'i O yaratmıştır. Yine onlara göre Hz. Muhammed Yarı Tanrı'dır ve O da (Ashab'dan) Selman'i Farisî'yi yaratmıştır. Nusayrîler'in bunlardan başka daha birçok ilginç inanışları da vardır. Hz. Peygamber'in ashâbına sövüp sayarlar. Daha çok Suriye ve Lübnan'da yaşarlar. [1]