"Halk" kelimesi, aslında doğruca takdir etmek demektir. Bir asla ve benzere dayanmaksızın bir şeyi ibdâ etmek manasında kullanılır. Arap dilinde halk, önce geçmiş bir örneğe dayanmadan bir şeyi icad etmek, yoktan var etmek, yaratmak anlamında kullanılmıştır. Halk, bir şeyden bir şey icad etmek, yapmak manasına da gelir. 6/En'âm, 101 ayetindeki göklerin ve yerin yaratılması (ibdâ/yoktan var edilmesi anlamında kullanılırken; "İnsanı nutfeden yarattı." (16/Nahl, 4) ayeti de, bir şeyi, başka bir şeyden icad etmek, yapmak anlamında kullanılmıştır. Şu halde, yaratmak manasına gelen "halk" kelimesinin şu üç manası meydana çıkmış oluyor: "Bir şeyi güzelce ölçüp biçip takdir etmek" ; "yoktan var etmek (ibdâ); "var olan bir şeyden başka bir şey ortaya koymak, icad etmek". Halk kelimesini, Türkçede "yaratmak" kelimesi karşılamaktadır.
"Halk" kelimesi, özellikle evrenin ve insanın yaratılışıyla ilgili olarak Kur'an'da önemli bir yer tutar. Haleka kökü Kur'an'da 259 yerde kullanılmıştır. Bu kelimenin dışında, evrenin yaratılışıyla ilgili olarak, yaratma anlamının nüansları şeklinde başka kelimeler de Kur'an'da zikredilir. Bunlar: Bedee, fetara, berae, felaka, zerae, enşee, ceale, savvera, sevvâ, ehyâ, sanea, feale, ahrece, eâde, enbete, a'tâ, vehebe, elkaa, vedaa, enzele kelimeleridir.
Birçoğumuz "Allah yaratmıştır, Allah yarattı" der, geçeriz. Bu sözler, derinden hissedilerek, üzerinde düşünülerek, manaları idrak edilerek söylenmesi gereken sözlerdir. Yaratma işi, öyle kolayca söylenip geçilecek bir kavram değildir. Akıllı bir varlık olan insan, pek çok önemli konuda olduğu gibi, yaratma kavramını idrak hususunda da gâfil davranmaktadır. Halbuki ilâhî hitâba mazhar olan insan, Allah'ın münzel ayetlerini okuyacak, kevnî ayetlerini tefekkür edecek kabiliyettedir. Allah'ın ayetlerinin yanından umursamaz bir tavırla geçip gitmek, şuurlu insanın davranışı olamaz.
Hâlık ile mahlûku ayırıcı en kalın çizgi, yaratma kavramıdır. Yaratan, yarattıklarının sahibi, mâliki, mün'imi, onların rızık vereni ve besleyenidir. Onlar üzerinde tam tasarruf sahibidir. Bu kavram iyi kavranılmadığı zaman birçok karışıklıklara meydan verilmekte, Hâlik'ın hukuku ile mahlûkun hukuku birbirine karıştırılmaktadır. "Onlar Allah'ı hakkıyla takdir edemediler" (39/Zümer, 67) ayetinin itâbına maruz kalınmaktadır.