Günümüzde Semûd Kavmi, Kuran'da bahsi geçen kavimler içinde hakkında en fazla bilgiye sahip olunanlardan bir tanesidir. Tarih kaynakları da, Semûd isimli bir kavmin yaşadığına deliller sunmaktadır.
Kuran'da bahsi geçen Hicr halkı ve Semûd Kavmi’nin aslında aynı kavim oldukları tahmin edilmektedir; zira Semûd Kavmi’nin bir başka ismi de Ashâb-ı Hicr'dir. Bu durumda "Semûd" kelimesi bir halkın ismi, Hicr şehri ise bu halkın kurduğu şehirlerden biri olabilir. Nitekim Yunan coğrafyacı Pliny'nin tarifleri de bu yöndedir. Pliny, Semûd Kavmi’nin oturmakta olduğu yerlerin Domatha ve Hegra olduğunu yazmıştır ki, buralar günümüzdeki Hicr kentidir (“Hicr” maddesi, İslâm Ansiklopedisi: İslâm Âlemi, Tarihi, Coğrafya, Etnoğrafya ve Bibliyografya Lugati, Clit 5/1, s. 475).
Semûd Kavmi’nden bahseden bilinen en eski kaynak, Babil Kralı II. Sargon'un bu kavme karşı kazandığı zaferleri anlatan Babil devlet kayıtlarıdır. (MÖ 8. yüzyıl) Sargon, Kuzey Arabistan'da yaptığı bir savaş sonunda onları yenmiştir. Yunanlılar da bu kavimden bahsetmekte ve Aristo, Batlamyus ve Pliny'nin yazılarında isimleri "Thamudaei", yani "Semûdlar" olarak anılmaktadır (Phillip Hitti, A History of the Arabs, London: Macmillan, I970, s. 37). Peygamberimizden önce, yaklaşık MS 400-600 yılları arasında ise izleri tamamen silinmiştir.
Kuran'da Âd ve Semûd Kavimleri’nin isimleri daima birlikte anılır. Dahası Allah âyetlerde, Semûd Kavmi’ne Âd Kavmi’nin helâkindan ders almalarını öğütlemektedir. Bu ise, Semûd Kavmi’nin Âd Kavmi hakkında detaylı bir bilgi sahibi olduğunu gösterir: “Semûd (toplumuna da) kardeşleri Sâlih'i (gönderdik. Sâlih:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur... (Allah'ın) Âd (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın.” (7/A’râf, 73-74)
Âyetlerden anlaşıldığına göre Âd Kavmi ve Semûd Kavmi arasında bir ilişki vardır, hatta belki de Âd Kavmi, Semûd Kavmi’nin tarihinin ve kültürünün bir parçasıdır. Hz. Sâlih, Semûd Kavmi’ne Âd Kavmi’nin örneğini hatırlamalarını ve bundan ders almalarını emretmektedir.
Âd Kavmi’ne de kendilerinden önce yaşamış olan Nûh Kavmi’nin örnekleri gösterilmiştir. Âd Kavmi’nin Semûd Kavmi için tarihsel bir önemi olması gibi, Nûh Kavmi’nin de Âd Kavmi için tarihsel bir önemi vardır. Bu kavimler birbirlerinden haberdardırlar ve belki de aynı soydan gelmektedirler. Oysa Âd Kavmi ve Semûd Kavimleri’nin yaşadıkları yerler, birbirlerinden coğrafi olarak uzak bir konumdAdırlar. Bu iki kavim arasında görünüşte herhangi bir bağlantı yoktur; öyleyse âyette Semûd Kavmi’ne hangi Sebepten dolayı Âd Kavmi’ni hatırlamaları söylenmektedir?
Cevap, biraz araştırıldığında ortaya çıkar. Âd ve Semûd Kavimleri arasındaki coğrafi uzaklık aldatıcıdır. Semûd Kavmi Âd Kavmi’ni bilmekteydi, çünkü bu iki kavim, büyük bir olasılıkla aynı kökenden geliyorlardı. Ana Britannica Ansiklopedisi "Semûdlar" başlığı altında bu kavimden şöyle bahseder: Eski Arabistan'da önem taşıdığı anlaşılan kabile ya da kabileler topluluğu. Güney Arabistan kökenli oldukları, ancak içlerinden büyük bir grubun çok eskiden kuzeye göç ederek Aslab Dağı yamaçlarına yerleştiği sanılmaktadır. Hicaz ve Şam arasında yaşayan Semûdlar, Ashâb-ı Hicr olarak bilinir. Son arkeolojik araştırmalarda, Arabistan'ın orta kesimlerinde Semûdlar'a ait çok sayıda kaya resim ve yazı ortaya çıkartılmıştır (“Semûdlar” maddesi, Ana Britannica, Cilt 19, s. 232).
Semûd medeniyetinin kullandığı bir çeşit alfabenin (buna "Semûdik alfabe" ismi verilir) çok benzeri bir alfabeye hem Hicaz'da hem Güney Arabistan'da rastlanmıştır.32 Bu alfabe, ilk defa Orta Yemen'deki bugünkü Semûd kasabası yakınlarında bulunmuştur. Bu bölgenin kuzeyinde Rub al-Khali, güneyinde Hadramût ve batısında da Sabwah kenti vardır.
Daha önce Âd Kavmi’nin, Güney Arabistan'da yaşayan bir kavim olduğunu görmüştük. Âd Kavmi’nin yaşadığı bölgede, özellikle Âd'ın torunları olan Hadramîler'in yaşadıkları bölgenin ve başkentlerinin yakınlarında Semûd Kavmi’ne ait bulguların elde edilmesi ise son derece önemlidir. Bu durum, Kuran'da işaret edilen Âd-Semûd Kavimleri’nin bağlantısını da açıklar. Bu bağlantı, Hz. Sâlih'in, Semûdların Âd Kavmi’nin yerine geldiklerini belirten sözünde şöyle açıklanmaktadır: “Semûd (toplumuna da) kardeşleri Sâlih'i (gönderdik. Sâlih:) "Ey kavmim, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilâhınız yoktur... (Allah'ın) Âd (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın.” (7/A’râf, 73-74)
Kısacası Semûd Kavmi, Allah'ın elçilerine uymamanın karşılığını helâk olarak ödemiştir. Yapmakta oldukları yapılar, sanat eserleri kendilerini azaptan koruyamamıştır. Semûd Kavmi, daha önceki ve sonraki birçok inkârcı kavim gibi şiddetli bir azapla helâk edilmiştir.