Müezzin:

 

İslâm tarihinde ilk müezzin, hicrî birinci yılda Hz. Peygamber tarafından görevlendirilen Bilâl-ı Habeşî’dir. Âmâ sahâbî Abdullah bin Ümmü Mektûm da Hz. Peygamber’e müezzinlik yapmıştır. Bunlardan başka, zaman zaman Rasûlullah’a müezzinlik yapan başka sahâbîler de vardı. Müezzin, namaz vaktinin geldiğini bildiren ezanı, yüksek sesle okuyarak cemaati toplar, imamı namaza çağırır, onun gelmesi üzerine de namazın başladığını belirtmek için kaamet getirir. Minâreler yapılmadan önce ezan, genellikle câmiye yakın yüksek bir yerden okunurdu. Bilâl-ı Habeşî, Mescid-i Nebevî’ye yakın en yüksek evin damına çıkarak ezan okurdu. Mekke’nin fethinde de Hz. Peygamber’in emri üzerine Kâbe’nin damına çıkarak ezan okumuştur.

Müezzinlere ilk defa maaş bağlayan kişinin Hz. Osman olduğu nakledilir. Müezzinin temel görevi ezan okumakla sınırlıdır. Farza durulurken ezan gibi namaza dâvet şeklindeki kaamet getirmek de genellikle müezzinlerin hakkı ve vazifesi kabul edilmiştir. Zamanla müezzinlere yüklenen görevler çoğaldı. Câmide tesbih, zikir, mevlid ve tilâvet gibi âdetler gelişti. Buna bağlı olarak da câmilerde müezzin sayısı arttı. İbn Battuta, kendi zamanında Emeviyye Câmiinde yetmiş müezzin bulunduğunu kaydeder (Seyâhatnâme, 1/95).