Tenâsüh-Reenkarnasyon-Ruh Göçü:

 

Bazı dinlerde, ölümsüz olan rûhların bir bedenden başka bir bedene geçtiğine inanılmaktadır. Rûh göçü (tenasuh) adıyla anılan bu inanışa göre, ölen bir kimsenin rûhu tekrar başka bir bedenle dünyaya döner ve bu sonsuza dek böylece sürüp gider. Hint inançlarında yer etmiş olan bu düşünce eski Mısır'da da oldukça yaygındı. Onlara göre, kötü rûhlar hayvan bedenlerine hulül ettirilerek iyileşip iyileşmedikleri denenir, iyi rûhlar ise üç bin yıllık bir cennet yaşamından sonra yeniden dünyaya dönerler. Cesedlerin mumyalanmasının sebebi, yeniden dünya yaşamına dönecek olan rûhların kendi bedenlerini bulmalarını sağlamaktır. Bu ilkel rûh göçü inancı günümüzde de kendisine taraftar bulabilmekte ve bazı toplumlarda kitle inancı şeklinde varlığını sürdürmektedir.

Eski batı toplumlarının çoğu ruh göçü inancına sahip olmuşlardır. Antik Yunan filozoflarından Pythagoras, ruh göçüne inanmakta, Platon ise bilginin önceki yaşamdan kalan bir birikim olduğu iddiasını desteklemek için rûh göçünü delil olarak ileri sürmekteydi. Rûh kavramı hakkında tarih öncesi devirlerden beri süregelmekte olan ve her çağda üstüne yeni bir şeyler eklenen nazariyelerin birer hayal ürünü ve vehimden ibaret olduğu bir gerçektir.[1]

Ruhun bir bedenden başka bir bedene geçmesi inancına tenâsüh / ruh göçü denir. Ruhun bir cisimden diğerine, bazan insandan hayvana ve hayvandan insana geçmesi şeklindeki bu bâtıl inanç, Hint dinlerinde, eski Mısır inançlarından günümüze kadar taşınmıştır. Bu anlayış, İslam âlimlerince reddedilmiş, bunun Kur’an ve Sünnet’e ters düşen bir inanç olduğu belirtilmiştir.

“Ateşin karşısına durdukları vakit bir görsen! ‘Ah, keşke dünyaya geri çevrilsek de Rabbimiz’in ayetlerini inkâr etmesek ve mü’minlerden olsak!’ diyecekler. Hayır! Evvelce gizleyip durdukları şeyler karşılarına çıktı da ondan böyle söylüyorlar. Yoksa geri çevrilselerdi mutlaka yasak edildikleri fenalığa yine dönerlerdi. Şüphesiz onlar yalancıdırlar.” (En’am: 6/27-28)

“Onlar, nereye varacak diye ancak onun te’vilini gözetirler. Onun te’vilinin geleceği gün, daha önce onu unutanlar: ‘gerçekten Rabbimizin peygamberleri hakkı getirmişler. Şimdi acaba hiçbir şefaatçı var mı ki bize şefaatte bulunsun veya dünyaya döndürülür müyüz ki, yaptıklarımızdan başkasını yapalım’ diyecekler. Gerçekten onlar, kendilerine yazık ettiler. Ve o uydurdukları şeyler onlardan kaybolup gitti.” (A’raf: 7/53)

“Orada onlar: ‘Ey Rabbımız, bizi çıkar da eskiden yapageldiklerimizden başka yararlı bir iş yapalım!” diye feryad ederler. Kendilerine: ‘size düşünecek bir kimsenin düşüneceği kadar ömür vermedik mi? Hem sizi uyaran peygamber de geldi. O halde tadın azabı. Çünkü zalimler için hiçbir kurtarıcı yoktur’ denir.” (Fâtır: 35/37)

“Nihayet o müşriklerin birine ölüm geldiği vakit: ‘Ey Rabbim! Beni dünyaya döndür. Ta ki, o zâyi ettiğim ömürde yararlı işler göreyim’ der. Hayır! Bu sadece onun söylediği boş bir kelimedir. Önlerinde ise, ta diriltilecekleri güne kadar bir perde vardır.” (Mü’minun: 23/99-100) [2]                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                        


 

[1] Ömer Tellioğlu, Şamil İslam Ansiklopedisi: 5/272. 

[2] Ahmed Kalkan, İslam Akaidi: 217.