Kur'an-ı Kerim'de salih ve muslih insanların tevbelerinin kabul edileceği beyan edilerek şöyle buyrulur: "Rabbiniz içlerinizdekini daha iyi bilir. Eğer siz, salih insanlar olursanız, şüphesiz ki O, tevbe edenleri bağışlar." (17/İsrâ, 25) Bu ayette Allah, mağfiretini salih bir insan olma ve tevbe edip O'na itaat etme şartına bağlamaktadır ki, böyle bir insanın da Allah'a iman eden ve salih amel işleyen birisi olduğu da kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Başka bir ayette ise, bir kötülük yapıp, sonra durumlarını düzeltenlerin de tevbelerinin kabul göreceği beyan edilmektedir (4/Nisâ, 16). Kısaca geçmişi tamamen tasfiye etme, günahlardan vazgeçip pişmanlık duyma anlamını ifade eden tevbe, iman da dahil olmak üzere, her şeyden önce gelmektedir. Nitekim ayetlerde bunu görmekteyiz (19/Meryem, 60; 20/Tâhâ, 82; 25/Furkan, 70; 28/Kasas, 67). Çünkü tevbe, gerçek iman etmenin bir teminatı durumundadır. Çünkü tevbe, bu durumda olan bir şahsın, ayrılmaz vasfıdır. Hatta diyebiliriz ki, tevbe, mü'minlerin en önde gelen vasıflarından biridir (Bkz. 9/Tevbe, 112).
Bir ayette ise, tevbe ve salih amel, Allah'a gereği gibi yönelmenin şartı durumundadır. "Kim tevbe eder ve salih amel işlerse, o, gereği gibi Allah'a yönelmiş olur." (25/Furkan, 71) Bu ayet, aynı zamanda tevbe edip kendilerini düzeltenler için bir müjdedir. Zira bu ayette, tabir caizse "genel af" ilan edilmektedir.