İhlâs, riyayı terketmek, kalbi karışık şaibelerden saflığa ulaştırmak, ameline Allah’tan başkasını şahid olarak istememektir. İhlas, Allah ile kul arasında bulunan bir sırdır; Şeytan onu bilemez ki ifsad etsin. Heva ve hevesin rolü yoktur ki ona meyletsin. Bedene göre ruh ne ise, amele göre ihlas odur. Ruhu olmayan bir beden, cansız bir maddeden ibarettir. İhlassız amel de hebâ olmuş bir iş gibidir.
İhlâslı davranmak, samimi olmak, gösteriş ve riyadan uzak bir şekilde hareket etmek oldukça zor bir iştir. Kişinin bütün tutum ve davranışlarında ihlaslı olması, hele salih amel işlerken ihlaslı davranması daha da zor gibidir. Ancak kişi, bu durumlarda samimi bir şekilde hareket ederse, ameli değer kazanır ve herhalde ameli makbul olur. İhlâs kavramı, Kur’an-ı Kerim’de 31 defa tekrar edilmektedir. “Ancak tevbe edenler, ıslah olanlar, Allah'a sarılanlar ve dinlerinde Allah için ihlaslı olanlar müstesnadır. Onlar iman edenlerle beraberdir. Allah mü’minlere büyük ecir verecektir.” (4/Nisâ, 46) Bu ayette Allah, münafıkların, içinde bulundukları durumdan kurtulmalarını, tevbe, ıslah, Allah'a yönelme, O’na sığınma ve dinde ihlaslı bir şekilde hareket etmeye bağlamaktadır.
İhlâs aynı zamanda dinin esasındandır. “Oysa, kendilerine, dini yalnız Allah'a hâlis kılarak, Allah’ı birleyenler olarak O’na kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekât vermeleri emredilmişti. İşte doğru din budur.” (98/Beyyine, 5) anlamındaki ayette zikredilen üç esas, yani dinde ihlas ile Allah'a ibadet etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermek doğru dinin esaslarıdır. İhlaslı bir şekilde Allah'a ibadet etmek, salih amel cümlesindendir. Bu özellikleri kendisinde bulunduran mü’minin kalbine hile girmez. Böyle mü’minler, Allah için amelde ihlaslı olmak, devlet adamlarına ve yöneticilere nasihatte bulunmak ve müslümanlarla bir arada olmak (Bkz. İbn Mâce, Mukaddime 18) isterler. Şu halde kişinin faaliyeti ve samimiyeti, ihlaslı olmasıyla değer kazanır ve böylece amelinin ecrini arttırır. Neticede de derecesi yükselir ve toplumda örnek bir şahıs durumuna gelir. Çünkü ihlaslı bir kişi riyadan arınmış bir şekilde dine hizmet etmeyi kendisine vazife bilen bir insandır. Böylece mü’min kişi “...Ben dinimi yalnız Allah'a hâlis kılarak, O’na kulluk ediyorum.” (39/Zümer, 14) ayetinin ifade ettiği anlam bütünlüğüne erer.