İslam dini, temizliği imanın şartlarından biri kılmıştır. İbâdetlerin kabul edilmesinin ilk şartı, maddî ve manevî temizlik olduğu gibi, imanda kemâlin şartı da temizliktir: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bir hadislerinde: "Temizlik imanın yarısıdır" buyurur. Burada önemi belirtilen temizlik, mutlaktır. Yani hem maddî, hem manevî temizlikler buna dahildir. Konumuz açısından maddî temizliği açıklamamız gerekirse, bunun başlıca dört kısımda ele alındığı görülür:
1) Beden,
2) Elbise,
3) Mekân/çevre,
4) Gıda temizliği.
Bu dört tür maddî temizliğe riâyet edilmediği takdirde ibâdetlerin kabul edilmeyeceği hadislerde beyan edilmiştir.
"Temizlik, imânın yarısıdır.” (Müslim, Tahâret, 1; Tirmizî, Deavât 86; Dârimî, Vudû’ 2; Ahmed bin Hanbel, IV/260)
"Allah temizdir, temizliği sever." (Tirmizî, Edeb 41)
“Temizlik (abdest) imanın bir parçasıdır. El-Hamdü lillâh sözü amel terazisini doldurur. Sübhanallahi ve’l hamdu lillâhi, (Allah’ın şânı pek yücedir, hamd O’na aittir) sözü göklerle yerin arasını doldurur. Namaz nûrdur. Sadaka (kurtarıcı bir) delildir. Sabır ışıktır. Kur’an senin lehine ve aleyhine bir delildir… ” (Müslim, Tahâre 1, hadis no: 223; İbn Mâce, Tahâre 5, hadis no: 280; Tirmizî, Deavât 86, hadis no: 3517; Nesâî, Zekât 1)
"Namazın anahtarı temizliktir." ( Ebû Dâvud, Salât 73; Tirmizî, Tahâret 3)
“Her kim Allah Teâlâ'nın emrettiği gibi abdest alırsa, farz namazlar arasındaki günahlara keffâret olur.” (Müslim, Tahâre 4)
"Misvak kullanın, çünkü misvak ağzı temizler." (Buharî, Savm, 27)
"Eğer müminlere güçlük verecek olmasaydım, onlara her namaz için misvak kullanmayı emrederdim." (Buharî, Cum'a 8; Müslim, Tahâre, 42)
"Yemekten önce ve sonra el yıkamak yemeğe bereket getirir." (Tirmizî, Et'ıme, 29)
"Su, temizdir. Onu tadı, rengi veya kokusu değişmedikçe dışarıdan bir şey kirletmez" (Buhârî, Vüdû', 67)
"Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyin. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayın." (Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 100)
"Allah'ım! Benim nefsime takvâsını ver ve onu temizle. Sen onu temizleyenlerin en hayırlısısın. Sen onun velîsi ve mevlâsısın." (Müslim, Zikir ve Duâ 18, hadis no: 2722; Nesâî, İstiâze 13; Ahmed bin Hanbel IV/371)
"İdrardan sakının; kabir azâbının çoğu, idrarı sakınmamaktandır." (Buhârî, Vudû' 55; İbn Mâce, Tahâret 26)
“Sizden kimse sakın sol eliyle yiyip içmesin. Çünkü şeytan soluyla yer içer.” (Müslim, Eşribe 106, -2020-; Ebû Dâvud, Et’ıme 20, -3776-; Tirmizî, Et’ıme 9, -1801-; Muvattâ, Sıfatu’n Nebî 5, -2, 922, 923-; K. Sitte, 11/102)
"Bir kimse, birşey içerken kabın içine hohlamasın." (Buhârî, Eşribe 25, Vudû 18; Müslim, Tahâret 63)
Selmân (r.a.) anlatıyor: ‘Tevrat’ta okudum: ‘yemeğin bereketi, yemekten sonra (el ve ağzı) yıkamadadır’ diyordu. Bunu Rasulullah (s.a.s.)’a söyledim. “Yemeğin bereketi, yemekten önce ve sonraki yıkamalardadır!” buyurdu.’ (Ebû Dâvud, Et’ıme 12, -3761-; Tirmizî, Et’ıme 39 –1847-; K. Sitte, 11/118)
“Şeytan muhakkak ki hassastır, cidden pek hassastır. Kendinizi ondan sakındırın. Kim elinde et kokusu olduğu halde geceler, sonra da kendisine bir fenalık ulaşırsa, sakın ha kendisinden başkasını suçlamasın.” (Tirmizî, Et’ıme 48 –1861-; Ebû Dâvud, Et’ıme 54, 3852-; K. Sitte, 11/118)
"Kim evinde Allah'ın bereketini arttırmasını istiyorsa, yemek hazırlandığı ve kaldırıldığı zaman abdest alsın (ellerini yıkasın)" (Tirmizî, Et'ıme 39, 45)
“Beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasıkları tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altındaki kılları yolmak ve bıyıkları kısaltmak.” (Buhârî, Libas 51, 63, 64; Müslim, Tahâret 49, 50; Ebû Dâvud, Teraccül 16; Tirmizî, Edeb 14; Nesâî, Tahâret 8, 10, Ziynet 1, 55; İbn Mâce, Tahâret 8)
“Her kim kasık tıraşı yapmaz, tırnaklarını kesmez ve bıyığını da kısaltmazsa bizim sünnetimize uyanlardan değildir!” (Ahmed bin Hanbel, V/140)
“Ellerinde et ve yağ kokusu olduğu halde yatan kimse, hastalandığı takdirde suçu kendisinden başkasında aramasın!” (Ebû Dâvud, Et’ıme 53; Tirmizî, Et’ıme 48; İbn Mâce, Et’ıme 22)
“İman yetmiş şûbedir. Onun en yükseği ‘lâ ilâhe illâllah’, en ağaşı mertebesi de, yoldan ezâ/ezeyet (rahatsızlık) veren şeyleri kaldırmaktır.” (Buhârî, İman 3; Müslim, İman 57, 58; Ebû Dâvud, Sünne 14; Tirmizî, İman 6; Nesâî, İman 16; İbn Mâce, Mukaddime 9)
“Müslümanların yollarındaki eziyet veren maddeleri kaldır!” (Müslim, Birr 131, 132)
“Sizden birisine ne oluyor da, Rabbine yönelmiş olduğu bir yerde önüne tükürüyor? Sizden biri, yüzünü çevirdiğinde kendisine tükürülmesini ister mi? Eğer biriniz tükürmek zorunda kalırsa, sol tarafına ve ayağının altına tükürsün; Şayet bu mümkün değilse, o zaman mendiline tükürsün!” (Buhârî, Salât 33-39, Ezan 94, Edeb 75; Müslim, Mesâcid 50-53, Zühd 74; Ebû Dâvud, Salât 22; Nesâî, Mesâcid 32, 35; İbn Mâce, Mesâcid 10, İkame 61)
Hz. Âişe (r. Anhâ)’den rivâyet edildiğine göre; “Medine civarında oturan müslümanlar Cuma namazı kılmak için nöbetleşe Mescid-i Nebevî’ye gelirlerdi. Temizlenmeden, tozlu iş iş elbiseleriyle geldikleri içn de üzerlerinden etrafa bazen ter kokuları yayılırdı. İşte böyle sahâbilerden biri, Hz. Peygamber’in yanına uğramıştı. Allah Rasûlü ona: “Hiç olmazsa bugün için yıkanıp temlizlenseniz!” diye ikazda bulundu.” (Buhârî, Cum’a 15; Müslim, Cum’a 5)
“Allah, haramdan verilen hiçbir sadakayı ve abdestsiz (su veya toprakla temizlenmeden) de hiçbir namazı kabul etmez.” (Ebû Dâvud, Tahâre 31, hadis no: 59; Nesâî, Zekât 104, hadis no: 139; İbn Mâce, Tahâre 2, hadis no: 271-274; Dârimî, Tahâre 21, hadis no: 692)
"Alah'ın hataları silmeye ve dereceleri yükseltmeye vesile kıldığı şeyleri size söylemiyeyim mi?" "Evet ey Allah'ın Resûlü, söyleyin!" dediler. Bunun üzerine saydı: "Zahmetine rağmen abdesti tam almak. Mescide çok adım atmak. (Bir namazdan sonra diğer) Namazı beklemek. İşte bu ribâttır, işte bu ribâttır, işte bu ribâttır. (sulh zamanında cihad gibidir)." (Müslim, Tahâret 41, hadis no: 251; Muvattâ, Sefer 55, hadis no: 1, 161; Tirmizî, Tahâret: 39, h. No: 52; Nesâî, Tahâret: 106)
"Güzelce abdest alıp, sonra iki rekât namaz kılan ve namaza bütün ruhu ve benliği ile yönelen hiç kimse yoktur ki kendisine cennet vâcib olmasın! Sizden kim abdestini alır ve bunu en güzel şekilde yapar, sonra da: ‘Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve Resûlühü. (Şehâdet ederimki Allah'tan başka ilâh yoktur ve yine şehâdet ederim ki Muhammed Allah'ın kulu ve Resûlüdür)’ derse, kendisine cennetin sekiz kapısı da açılır; hangisinden isterse oradan cennete girer." (Ebû Dâvud'un rivâyetinde "abdesti güzel yaparsa..." denmiştir. Tirmizî'nin rivâyetinde "...resûlühü (Allah'ın ...Resûlü)" kelimesinden sonra "Allahumme’c’alnî minettevvâbîn ve’c’alnî mine’l-mutahhirîn -Allah'ım, beni tevbe edenlerden kıl, temizlenenlerden kıl-" duâsı da vardır.) (Ebû Dâvud, Tahâret 65, hadis no: 169; Tirmizî, Tahâret 41, h. no: 55)
“Mü'min -veya müslüman- bir kul abdest aldı mı yüzünü yıkayınca, gözüyle bakarak işlediği bütün günahlar su ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden dökülür iner. Ellerini yıkayınca elleriyle işlediği hatalar su ile birlikte- veya suyun son damlasıyla- ellerinden dökülür iner. Ayaklarını yıkayınca da ayaklarıyla giderek işlediği bütün günahları su ile- veya suyun son damlasıyla- dökülür iner. (Öyle ki abdest tamamlanınca) günahlardan arınmış olarak tertemiz çıkar." (Müslim, Tahâret 32, hadis no: 244; Muvattâ, Tahâret 31, hadis no: 1, 32; Tirmizî, Tahâret 2, hadis no: 2)
"Hz. Osman (radıyallahu anh) abdest aldı ve dedi ki: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şu benim abdestim gibi abdest aldığını, sonra da şöyle söylediğini gördüm: "Kim bu şekilde abdest alırsa geçmiş günahları affedilir, namazı ve mescide kadar yürümesi de nafile (ibadet) olur." (Buhârî, Vudû 25; Müslim, Tahâret: 8, hadis no: 229)
"Sizden kim abdest suyunu hazırlar, mazmaza ve istinşakta bulunur (ağzına ve burnuna su çeker) ve sümkürürse, mutlaka yüzünden, ağzından, burnundan hataları dökülür. Sonra Allah'ın emrettiği şekilde yüzünü yıkarsa, sakalın(ın bittiği mahallin) etrafından su ile birlikte yüzü ile işlediği günahlar dökülür. Sonra dirseklere kadar kollarını yıkayınca, ellerinin günahları su ile birlikte parmak uçlarından dökülür gider. Sonra başını meshedince, başının günahları saçın etrafından su ile birlikte akar gider. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkayınca, ayaklarının günahları, parmak uçlarından su ile birlikte akar gider. Sonra kalkıp namaz kılar, Allah'a hamd ve senâda bulunur. Ona layık şekilde tazimini gösterir ve kalbinden Allah'tan başkasını(n korku ve muhabbetini) çıkarırsa, annesinden doğduğu gündeki gibi bütün günahlarından arınır." (Müslim, Müsâfirîn 294, hadis no: 832)
"Mü'min kul abdest aldıkta mazmaza yaptı mı (ağzını yıkadı mı) günahlar ağzından çıkar. (Burnunu sümkürdü mü) günahlar burnundan çıkar, yüzünü yıkadı mı günahlar göz kapaklarının altına varıncaya kadar yüzünden çıkar. Ellerini yıkadı mı günahlar tırnak diplerine varıncaya kadar ellerinden çıkar. Başını meshetti mi, günahlar kulaklarına varıncaya kadar başından çıkar. Ayaklarını yıkadı mı, günahlar ayak tırnaklarının altına varıncaya kadar ayaklarından çıkar. Sonra mescide kadar yürümesi ve kılacağı namaz nafile (bir ibadet) olur." Muvattâ, Tahâret 30, hadis no: 1, 31; Nesâî, Tahâret 35, h. no: 1, 74; İbn Mâce, Tahâret 6, h. no: 283)
"Ümmetime zahmet vermeyecek olsam, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim ve yatsı namazını da gecenin üçte birine kadar te'hir ederdim." (Ebû Dâvud, Tahâret 25, hadis no: 47; Tirmizî, Tahâret 18, h. no: 23)
"Misvak ağız için temizlik vasıtasıdır. Rab Teâlâ için de rıza vesîlesidir." (Nesâî, Tahâret 5, hadis no: 1, 10; Nesâî, Tahâret 5, hadis no: 1, 10)
"Sizden kimse hamam yaptığı yere akıtmasın. Zira vesveselerin çoğu bu yüzden hâsıl olur." (Ebû Dâvud'un rivayetinde şu ziyade var: "...sonra dönüp içinde yıkanacaktır.") (Ebû Dâvud, Tahâret 15 -27-); Tirmizî, Tahâret 17 -1-; Nesâî, Tahâret 32, -1, 34-)
Hz. Âişe (radıyallahu anhâ)'dan rivâyete göre şöyle derdi: "Size kim, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı ayakta bevlettiğini söylerse, sakın onu tasdik etmeyin. O, daima çömelerek abdest bozardı." (Tirmizî, Tahâret 8 -12-; Nesâî, Tahâret 25 -1, 26-)
Hz. Selmân (r.a.)'ın anlattığına göre, müşrikler kendisine: "Sizin arkadaşınızın (Aleyhissalâtu vesselâm) sizlere helâda abdest bozmayı bile öğrettiğini görüyoruz" demişlerdir. O da onlara şöyle cevap vermiştir: "Evet, doğrudur. Resûlümüz (s.a.s.), bizi sağ elimizle istinca yapmaktan nehyetti, büyük veya küçük abdest bozarken, kıbleye yönelmekten de nehyetti. Abdest bozduktan sonra istinca ederken kurumuş hayvan mayısını veya kemiği kullanmamızı da nehyetti ve dedi ki: "Sizden kimse, üç taştan daha azı ile istincâ etmesin." (Müslim, Tahâret 57, hadis no: 262; Tirmizî, Tahâret 12, hadis no: 16; Ebû Dâvud, Tahâret 4, hadis no: 7; Nesâî, Tahâret 37, 42, hadis no: 1, 38, 39, 43)
"Biriniz bevlederken zekerini sağ eliyle tutmasın, sağ eliyle istinca etmesin, (su içerken) kabın içine solumasın." (Buhârî, Vudû 18, 19, 25; Müslim, Tahâret 63, hadis no: 267; Ebû Dâvud, Tahâret 18, hadis no: 31; Tirmizî, Tahâret 11, hadis no: 15; Nesâî, Tahâret 23, 42, hadis no: 1, 25, 43)
Enes (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) helâya girince: "Allahümme innî eûzü bike mine'lhubsi ve'lhabâis, (Ya Rabbi! Pislikten ve pislenmekten sana sığınırım)" derdi." (Ebû Dâvud, Tahâret: 3, hadis no: 4)
Süfyan İbnu'l-Hakem veya Hakem İbnu Süfyan es-Sakafî anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bevledince abdest alır ve (istincâda) su kullanırdı." (Ebû Dâvud, Tahâret 64, hadis no: 166, 167, 168; Nesâî, Tahâret 102, hadis no: 1, 86)
Hz. Âişe (r. anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bevletti. Hz. Ömer de arkasında, elinde su kabı olduğu halde durdu. Resûlullah onu görünce: "Bu da ne, ey Ömer?" buyurdular. Hz. Ömer: "Sudur, yıkanırsın (abdest alırsın)!" dedi. Resûlullah: "Ben her bevledişimde abdest almakla emrolunmadım, bunu yapacak olsam bu, (ümmete vâcip) bir sünnet olur" buyurdular." (Ebû Dâvud, Tahâret 22, hadis no: 42; İbn Mâce, Tahâret 20, hadis no: 327)
İbn Amr İbni'l-Âs (r.a.) anlatıyor: "Beraber olduğumuz bir sefer sırasında, bir ara Resûlullah (s.a.s.) bizden geride kaldı, sonra tekrar kavuştu. Bu sırada namaz vakti girmişti. Bizler de abdest alıyor, ayaklarımıza meshediyorduk. (Rasûlullah (s.a.s.) yüksek sesle nidâ etti: "Ökçelerin ateşte vay hâline!" Bunu iki veya üç kere tekrarladı." (Buhârî, İlm 3, 30, Vudû: 27, 29; Müslim, Tahâret 25-28, hadis no: 240-242; Muvattâ, Tahâret 5, h. no: 1, 19; Ebû Dâvud, Tahâret 46, h. no: 97; Nesâî, Tahâret 89, h. no: 1, 77, 78)
"Ökçe ve ayak çukurlarının ateşte vay haline." (Tirmizî, Tahâret 31, hadis no: 41)
Lakît İbn Sâbira (r.a.) anlatıyor: "Dedim ki: "Ey Allah'ın Resûlü! Bana abdestten haber ver!" Aleyhissalâtu vesselâm: "Abdesti tam al, parmaklar arasını hilâlle, istinşak'da mübâlağa yap, oruçlu olursan mübalâğa yapma!" buyurdu." (Ebû Dâvud, Tahâret 55, 142, 143, 144; Tirmizî, Tahâret 30, hadis no: 38; Nesâî, Tahâret 71, 92, h. no: 1, 66, 79)
"Ümmetim Kıyâmet günü çağırıldıkları vakit abdestin izi olarak (nurdan) bir parlaklıkları olduğu halde gelirler. Öyleyse kimin imkânı varsa parlaklığını artırsın." (İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/434-435)
Hz. Enes (r.a.) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Kuba ahalisine: "Allah, temizlik hususunda sizi övmektedir. Bu neden ileri geliyor?" diye sordular. Onlar: "Biz dediler, istincâda taşla suyu birleştiriyoruz (Önce taşla silip arkadan da su ile yıkıyoruz)." (Rezîn tahrîc etmiştir. İbn Kesir, c. 3, s. 456; İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Terc. 10/385) (Tevbe sûresinin 108. âyeti, o zaman için Medine'nin banliyösü durumunda olan Kuba köyü ahalisi hakkında nâzil olmuştu. Âyet meâlen şöyledir: "...Orada, arınmak isteyen insanlar vardır. Allah arınmak isteyenleri sever." İşte bu âyet üzerine, yukarıdaki rivayette görüldüğü üzere, Resûlullah, "bu övgünün sebebi nedir?" diye Kubalılara sormuştur. Onlar da, abdest bozunca önce taşla temizlenip arkadan su ile tahâretlendiklerini söylerler.)
Hz. Âişe (r.anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Biriniz helâya giderken beraberinde üç tane de taş götürüp onlarla temizliğini yapsın. Bunlar ona yeterlidir." (Ebû Dâvud, Tahâret 21 hadis no: 40; Nesâî, Tahâret 40 h. no: 1, 41, 42)
"Abdest (sırasında) vesvese veren bir şeytan vardır. Adı da el-Velehân'dır. Öyleyse suyun vesvesesinden kaçının.." (Tirmizî, Tahâret: 43, hadis no: 57)
"Her bir kılın dibinde cünüplük vardır. Saçları yıkayın, deriyi paklayın." (Ebû Dâvud, Tahâret 98, hadis no: 48; Tirmizî, Tahâret 78, h. no: 106)
Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim, yıkamadan tek bir saç kılının dibini kuru bırakırsa, ateşte nice nice azablara dûçar olacaktır." Hz. Ali (r.a.) der ki: "Bu(nu işitmem) sebebiyle başıma düşman oldum. Bu sebeple başıma düşman oldum. Bu sebeple başıma düşman oldum." Nitekim Hz. Ali saçlarını keserdi. (Ebû Dâvud, Tahâret 98, hadis no: 249)
Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "(Bir gün) ey Allah'ın Resulü! dedim. Ben saç örgüsü çok olan bir kadınım. Hayız ve cenâbetten yıkanırken örgüleri çözeyim mi?" "Hayır! buyurdular başının üzerine, ellerine üç kere su avuçlayıp dökmen, sonra da bedenine su döküp yıkanman sana yeterlidir." (Müslim, Hayz: 58, hadis no: 330; Ebû Dâvud, Tahâret 100, h. no: 51, 252; Tirmizî, Tahâret 77, h. no: 105; Nesâî, Tahâret 150, h. no: 1, 131)
Ebû Hüreyre (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medine sokaklarından birinde kendisine rastlamıştır. Ebû Hüreyre bu sırada cünüp olduğu için, Aleyhissalâtu vesselâm'ın nazarından sıvışarak gidip yıkanır gelir. Gelince Aleyhissalâtu vesselâm: "Ey Ebû Hüreyre neredeydin?" diye sorar. "Ben cünübtüm, pis pis sizinle oturmak istemedim" cevabında bulunur. Rasûlullah (s.a.s.): "Sübhânallah! (bilmez misin ki) müslüman pis olmaz!" buyurur." (Buhârî, Gusl: 23, 24; Müslim, Hayz: 115, hadis no: 371; Ebû Dâvud, Tahâret 97, h. no: 231; Tirmizî, Tahâret 89, h. no: 121; Nesâî, Tahâret 172, h. no: 1, 145, 146)
Tirmizî ve Ebû Dâvud'un bir rivâyetinde de şöyle gelmiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), cünübken uyur ve hiç suya dokunmazdı." Nesâî'nin bir riveyetinde: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) yemek veya içmek istediği zaman ellerini yıkar sonra yer içerdi" denmiştir. (Buhârî, Gusl 27, 25; Müslim, Hayz: 21, hadis no: 305, 307; Muvattâ, Tahâret 77, hadis no: 1, 47, 48; Ebû Dâvud, Tahâret: 88, 90 h. no: 222, 223, 224, 226, 228; Salât 343, h. no: 1437; Tirmizî, Tahâret 87, h. no: 118, 119; Nesâî, Tahâret 163, 164, 165, 166, h. no: 1, 138-139, Gusl 4, 5, h. no: 1, 199; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 10/552)
Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), cünübken uyumak istediği takdirde ön tarafını yıkar ve namaz abdestiyle abdest alırdı. Müslim'in bir rivâyetinde: "...Yemek veya uyumak istediği zaman namaz abdestiyle abdest alırdı" denmiştir. (Buhârî, Hayz 7; İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları 10/550)