Kavram Olarak Tevbe

 

Kur’an, ‘tevbe’ kelimesini türevleriyle birlikte 87 yerde kullanmaktadır. Kullar için kullanıldığı zaman tek başına, Allah için kullanıldığı zaman ‘alâ’ edatı ile kullanılmaktadır. Böylece ‘Allah kuluna tevbe etme gücü verdi, kul da tevbe etti’ anlamı ortaya çıkar.

Şu âyette aynı anlamı bulmak mümkün:

“… Sonra Allah tevbe etsinler diye onları tevbe etmeye muvaffak (başarılı) kıldı…” (9/Tevbe, 118)

 'İnâbe' kelimesi de ‘tevbe’ kelimesine yakın bir anlam taşır.

Tevbe, yapılan işin çirkinliğini, kötülüğünü kalbinde hissedip, ondan tiksinerek vazgeçmektir. Yapılan hata, mala, cana zarar veriyor, insanlara karşı ayıp oluyor diye terkediliyor ise bu, tevbe değildir. Hasta ettiğinden, dokunduğundan dolayı mesela içkiyi terketmek, veya gücü yetmediği için bir günahı işlememek tevbe sayılmaz. Tevbede esas olan haram bilincidir.  Her çeşit ibadette niyyetin Allah rızası için olması şarttır. Tevbe ibadeti için de bu şart geçerlidir. Bir şeyi Allah haram kıldı diye o işten Allah için vazgeçmek tevbedir. Tevbe, Rabbinin yasaklarını ciğneyip, yahut emirlerine karşı gelip, düşülen hatayı terk etmek, Allah’a dönmek, O’nun affını ve bağışlamasını beklemek, o hataya bir daha dönmemektir.

Bir başka deyişle tevbe, kulun yöneldiği hatadan yönelmediği itaata, farzları yerine getirmeye, haramları terke dönmesidir. Emredileni yaparak, yasaklananı terkederek Allah’a yöneliştir.

Tevbe, yalnızca yapılan bir hatadan pişmanlık duyup, Allah’tan af dileme değil, aynı zamanda sürekli dua ve istiğfar ederek temizlenme gayretidir. Allah’a müracaat ve O’na dönme kulluğudur. Bu bakımdan Kur’an mü’minlere ‘hep beraber tevbe edin’ (Nur, 31) diyerek, bu yönelişi haber veriyor.

Kimilerine göre tevbe, bir hatadan veya bir günahtan vazgeçme, pişman olmadır. Bu tevbe çok önemli olmakla beraber, asıl önemli olan kulun yerine  getirmediği  dinî  emirlerden  dolayı  yaptığı  tevbedir.  Çünkü  insanın  kalbinin  ve bedeninin birtakım görevleri vardır; Allah (cc) insana o görevleri yerine getirmesini emretmiştir.  Ancak insanların bazısı ya cahilliklerinden, ya sapıklıktan, ya da hakka karşı inatçı olmalarından dolayı bu emirleri yerine getirmemiş olabilirler. Tevbenin büyüğü, bu tür inatçılığı ve gafleti terkedip Allah’a itaat etmeye dönmedir.