Varlığa ve insan hayatına ait en önemli kavramlardan biridir. Yüce Allah’ın ilk insandan son insana kadar, insanla başlayan beşerí (insansal) hayatın başından kıyamete kadar gelecek bütün kişilere, bütün toplumlara ve bütün çağlara gönderdiği dinin adı.
İnsanoğlunun, âlemlerin Rabbi Allah’a teslim olmasının yolu.
Dünya hayatını düzene koyan ilahí sistemin özel ismi.
İnsanla Allah’ın arasındaki ilâhí bağ.
Mutluluğun, barışın, şeref ve izzetin sağlandığı yaşama biçimi.
Allah’ın insanlara, onları mutluluğa ve yüceliklere yükseltmek için gönderdiği ilahí kanun, ilahí ilkeler bütünü.
‘İslâm', Allah’ın insanlar için seçtiği dinin özel adı.
İslâm kelimesinin kökü ‘selime-silm’ fiilidir. ‘Selime’; sulh (barış) anlamına gelir. Aynı kökten türeyen, ‘selm, silm-selâm’ gibi kelimeler de barış anlamını verirler.
Aynı kökten gelen ‘selem’, barış yapmak, anlaşmak, peşin para ile veresiye mal almak demektir.
‘Esleme’, barış yaptı, sulha girdi ve barışın şartlarına uydu anlamlarına gelir.
‘Selime’ fiili aynı zamanda; boyun eğmek, itaat etmek anlamlarına da gelir. Boyun eğme biraz da saygı duyarak olmaktadır.
‘Selime’, selamet-kurtuluş ve güvenlik manasını da taşır. Bundan türeyen ‘selâm’, emin olmak, güvenlik içinde olmak, barış ve esenlik içerisinde olmak demektir.
‘Esleme’ ayrıca, hayır ve iyilik anlamını da ifade eder.
Aynı kökten türeyen daha başka kelimeler, aşağı yukarı benzer anlamlara gelir. Barışı, selameti, kurtuluşu, barış yapmayı, emin olmayı, teslim olmayı, güvenlik içinde bulunmayı ifade ederler.
Kısaca ‘selime’ fiili; barış isteyen bir otoriteye boyun eğerek, ondan razı olup ona saygı duyarak itaat etmek, boyun bükmek ve böylece barış ortamında ve güvenlik içinde yaşamayı istemek ve bu durumun devam etmesi için gerekli etkinlikleri yapmak demektir.
Bu da İslâm kelimesinin genel anlamını kapsamaktadır.
Cennetin diğer adı ‘Darü’s Selam’dır. Yani barış yurdu, güven yeri ve her türlü kusurdan selamette (uzakta) olan bir yer.[1]
Allah’ın isimlerinden biri de ‘Selâm’dır. Bunun anlamı da yaratılmışlara ait eksik ve noksanlıklardan, ayıplardan uzak demektir.[2]
İslâm kelimesi sözlükte; teslim olmak, boyun eğmek, itaat etmek anlamlarına gelir. Allah Teâlâ’nın emirlerine teslim olup itaat etmeğe dayanan bir din olması sebebiyle bu dine İslâm denilmiştir. Terim Anlamı: İslâm, Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlara bildirilen, dünyada ve âhirette insanları mutluluğa ulaştıracak hayat şekli, itikadî ve amelî bir nizamdır. İslâm, akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere götüren ilahî bir kanundur.[3]
Teslim olmak, müslüman olmak,
İslâm dinine girmek, sulh yapmak, para peşin mal veresiye selem akdi yapmak. Yedinci Milâdî yüzyılın başlarında, Mekke'de Hz. Muhammed'in kendisine davet ettiği semâvî tevhîd dininin adı. "Silm" kökünden "esleme"nin mastarı. Sonuna şeddeli "yâ" ve yuvarlak "te" harfleri getirilerek elde edilen "İslâmiyyet" şeklindeki yapma mastarı (mastar-ı ca'lî), tek başına kullanılınca son tevhîd dini olan "İslâm Dini"ni ifade eder.
İslâm; sulh, selâmet ve huzur bulma, Allah ve Resulu'nun bildirdiklerine tabi ve teslim olma anlamı sebebiyle bu adı almıştır. İslâm'ı kabul eden, kendi iradesini Allah ve Resulu'nun iradesine tabi kıları kimseye "müslim" veya Arapça-Farsça karışımı bir ifade ile "müslüman" denir.
Arap dilinde bir kökteki semâî masdarlar kökün taşıdığı temel özellikleri veren S-L-M kökünün semâî masdarları "selm, silm, selâm, selâmet, silâm"dır.
Bunlardan inkişaf etmiş bulunan fiillerle birlikte bu masdarlar sistemli bir bütünlük arz ederler.
S-L-M kökü tahlil edildiğinde şu umûmî manalar tesbit edilmektedir:
1. Sulh.
"Selm, silm, selâm": sulh ve sulh yapmak. "Selem": sulh ve müdâhane etmek. "Silâm": müsâlemet, karşılıklı sulh ortamında bulunmak. Bunlardan silm, zamanla sıfatlaşmış ve sulh eden kişi "musâlim" karşılığı olarak kullanılmıştır.
Fiiller ise, "tesâleme": tesâleha, sulh yapmak. "Sellemehû" ve "selleme aleyhi": kâle lehû selâmun aleykum, birine sulh ve selâmet dileyerek selâm vermek. "Esleme fulân": dehale fi's-silm ve huve'l-istislâm, sulhe girmek, sulh ortamında bulunmak, inkıyâd etmek, sulh bir otoritenin varlığında hasıl olur ve inkıyâd ile sonuçlanır.
2. İnkıyâd etmek, itaat etmek, boyun eğmek.
"Silm, selâm, selem": inkıyâd etmek.
"Selleme ileyh": inkâde ileyh, inkıyâd etmek. "Esleme emrehû ilallâh: "sellemehû", inkıyâd etmek, teslim olmak. "İstesleme'r-raculu": inkâde ve ezane, itaat etmek anlamlarını taşır.
Ayrıca İnkıyâd, râzı olma saygı duyma anlamında da kullanılmaktadır.
3. Selâmet.
"Selâmet": necât, tehlikelerden uzak olmak. "Selâm, selâmet": el-berâ'eh mine'l-uyûb, yeni ayıplardan, eksikliklerden beri olmak. "Silm, selem": selâm vermek. Buradan da "selâm" kelimesi, ıstılah olarak, verilen kişiyle sulhu belirtmek ve onu tehlikelerden uzak olması için duâ etmek anlamındadır.
"Sellemehullâhu mine'l-âfeh": Allah onu âfetten korudu. "Selleme'ş-şey'e lehû": kurtarmak. "Eslemehullâhu": hafizahû sâlimen, Allah, sağlam ve sahih olarak korudu. "Teselleme minh": teberre'e minh, kurtulmak anlamlarına gelir.
4. Güvenlik
"Selâm: emân, güvenlik. Sulhle ortaya çıkan bir ortam.
5. Hayır, iyilik
"Selâm": hayr, rahatlık ve iyilik sağlamak. Bu ise yine sulh ve selâmet ortamında mümkündür. Canlılar için kaçınılmaz olan suyun elde edilmesini sağlayan "kova"nın, 'imâl, islâh, tamir ve ihkâmı yani sağlamlaştırılması' anlamlarında kullanılan "selm" kelimesi, selâmeti sağlayan aletlerin tedârikini ifade eder.
Buraya ilâve edilmesi gereken mühim iki husus da vardır. Birincisi: Bu kökten gelen mübâlağa sıfatlarından olan ve sâlimun mine'l-afat yani tehlike, afat ve belâlardan uzak olan kimse anlamındaki "selîm" kelimesi "selâmet" anlamındadır.
İkincisi ise yine mübalağa sıfatlarından "sellâm", 'selâm' kelimesinin daha kuvvetli ifadesi karşılığıdır.
"Selâm" ise Allah'ın esmâ-ı hüsnasından (güzel isimlerinden) biri olup, bu kelime masdar vezniyle gelmiştir ve böyle kullanılır. Selâm isminin menşei ise iki asıl hususu ihtiva eder. Biri, Allah'ın "noksan sıfatlardan münezzeh oluşu", diğeri "kâinatı ve eşyayı bir nizam ve intizam dahilinde tutarak bir sulh ortamında idare ediciliği"dir. Yani Allah münezzehtir ve sulhun sahibidir.
Bütün bunların ışığında şöyle denilebilir: S-L-M kökü, "sulh isteyen bir otoriteye, razı olarak ve saygı duyarak itaat edip, boyun eğip, inkıyâd ederek sağlanan bir ortamda, selâmet, güvenlik ve iyilik içerisinde yaşamayı ve bu halin devamı için gerekli faaliyetlere ve metodlara baş vurmayı ve kullanmayı" ifade eder.[4]