Bunların
hepsini söyledik ama Tanrı inayetleri olmadıkça Tanrı yolunda hiçiz,
hiç! Tanrı’nın ve Tanrı erlerinin inayetleri olmazsa...melek bile olsa
defteri kapkaradır. Ey Tanrı, ey ihsanı hacetler reva eden! Sana karşı
hiçbir kimsenin adını anmak layık değil. Bu kadarcık irşat kudretini
de sen bağışladın, şimdiye kadar nice ayıplarımızı örttün. Ezelde
bağışladığın irfan katrasını, denizlerine ulaştır.
Canımdaki, bir katra
ilimden ibarettir; onu ten havasından, ten toprağından kurtar! Bu
topraklar, onu örtmeden; bu rüzgarlar, onu kurutmadan önce sen halas
et! Gerçi rüzgarlar, onu kurutsa, mahvetse bile sen, onlardan tekrar
kurtarmağa ve almağa kadirsin.
Havaya giden, yahut yere
dökülen katra, senin kudret hazinenden nasıl kaçabilir? Yok olsa,
yahut yokluğun yüz kat dibine girse bile sen onu çağırınca başını ayak
yapıp koşar.
Yüz binlerce zıt,
zıddını mahveder; sonra senin emrin yine onları varlık alemine getirir
Aman ya Rabbi! Her an yokluk aleminden varlık alemine katar katar yüz
binlerce kervan gelip durmakta! Hele her gece, bütün ruhlar, bütün
akıllar, o ucsuz bucaksız derin denizde batar, yok olurlar. Yine sabah
vakti, o Tanrı’ya mensup ruhlar ve akıllar, balıklar gibi denizden baş
çıkarırlar.
Güz mevsiminde o yüz
binlerce dallar, yapraklar; bozguna uğrayıp ölüm denizine giderler.
Kara kuzgun; yaslılar gibi siyahlar giyinerek bağlarda, yeşilliklerin
matemini tutar. Varlık köyünün sahibinden, yokluğa, “Yediklerini geri
ver” diye tekrar ferman çıkar.
“Ey kara ölüm; nebattan,
ilaç olacak otlardan, köklerden, yapraklardan ne yedinse geri ver!”
(diye emredilir) Kardeş, bir an için aklını başına al! Sende de her an
hazan ve bahar var. Gönül bahçesinin yemyeşil, terütaze, goncalar,
güller, serviler ve yaseminlerle dolu olduğunu gör! Yaprakların
çokluğundan dal gizlenmiş; güllerin fazlalığından kır ve köşk
görünmüyor.
Akl-ı Külden gelen bu
sözler de, o gül bahçesinin, o servi ve sümbüllerin kokusudur. Gülün
olmadığı yerden gül kokusu geldiğini, şarap olmayan yerde şarabın
kaynayıp çoştuğunu hiç gördün mü ki? Koku sana kılavuz ve rehberdir.
Seni ta ebedi Cennete ve kevser ırmağına götürür.
Koku, göze ilaçtır,
nurunu artırır. Yakub’un gözü, bir kokudan açıldı. Kötü koku gözü
karartır. Yusuf’un kokusu ise göze nur verir. Yusuf değilsen bile
Yakup ol; onun gibi matlubuna erişmek için ağla!
Hakim-i Gaznevi’nin şu
nasihatini dinle de eski vücudunda bir yenilik bul: “Naz için gül gibi
bir yüzün yoksa kötü huyun etrafında dönüp dolaşma, nazlanma! Çirkin
ve sarı bir yüzün nazı da çirkindir. Gözün hem kör, hem de hastalıklı
oluşu müşküldür.
Yusuf’a karşı nazlanma,
güzellik iddia etme! Yakub’casına niyaz etmek ve ah eylemekten başka
bir şey yapma!
Dudunun ölümünün manası
niyazdı. Sen de niyaz ve yoksullukta kendini ölü yap! İsa’nın nefesi
seni diriltsin, kendisi gibi güzel ve mutlu bir hale getirsin!
Baharların tesiriyle taş yeşerir mi? Toprak ol ki renk renk çiçekler
bitiresin.
Yıllarca gönüller
yırtan, kalblere elem veren taş oldun; bir tecrübe et, bir zaman da
toprak ol!