DERT, ELEM, KEDER, FİGAN
 

Hasret ve figan hastalık zamanındadır. Hastalık zamanı tamamıyla uyanıklık zamanıdır. (1/50/623)

Vahiy ve vesveselerin ıstırapları, binlerce kişiden gelir, bir kişiden değil.

Şüphe ediyorsan sabret, duyguların değişince onları görürsün, müşkül hal olur;

O vakit kimlerin sözlerini reddetmişsin, kimleri kendi- ne ulu eylemişsin, görürsün. (1/84/1038-1040)

İyilik hoşluk zamanında hepsi dosttur, eştir. Fakat dert  ve gam zamanı Allah’tan başka kim sana dost? (5/262/ 3206)

Gönül evine bak! Gamla tozlandı mı süpürgeci olmak-sızın tevbeyle süpürülür, arınır.(4/39/480)

Parasını almak için müşteri mi istiyorsun? Gönül, Allah’tan daya iyi müşteri nerede var?

Malından pis dağarcığı alır, sana kendinden ışıklanan bir gönül nuru verir.

Hakikatte yok olan şu buz kesmiş bedeni alır, vehmi-mize sığmaz bir saltanat ihsan eder.

Bir kaç katra gözyaşı alır; şekerlerin, balların has ettiği kevseri bağışlar.

Sevdalarla, dertlerle dolu “ah”ı alır, her “ah”a karşılık yüzlerce kârlı mevkii lütfeder. (6/73/879-883)
 

SABIR

Vahiy ve vesveselerin ıstırapları, binlerce kişiden gelir bir kişiden değil.

Şüphe ediyorsan sabret, duyguların değişince onları görürsün, müşkül hallolur:

O vakit kimlerin sözlerini reddetmişsin, kimleri kendi-ne ulu eylemişsin, görürsün. (1/84/1038-1040)

Yoksul, nasıl ihsana ve ihsan sahibine aşıksa, ihsan sahibi de yoksula aşıktır. Yoksulun sabrı çoksa ihsan sahibi onun kapısına gelir. İhsan sahibinin sabrı fazlaysa yoksul, onun kapısına varır. Fakat, yoksulun sabrı, kemalidir; ihsan sahibinin sabrı ise noksanı. (1/220/Başlık)

Maksada sabırla erişilir, aceleyle değil. Sabret, doğru-sunu Allah daha iyi bilir. (1/319/4004)

Sabır, güzel hayâllerle tatlılaşır. Çünkü her şeyden evvel içinde bulunduğun sıkıntıdan kurtulma hayâline  düşer-sin.

O kurutuluş ümidi, içteki imandan gelir. İman zayıflı-ğından da ümitsizliğe, iç sıkıntına uğrarsın.

Sabır, iman yüzünden baş tacı olur. Bundan dolayıdır ki, sabrı olmayanın da imanı yoktur.

Peygamber, “Allah gönlünde sabrı olmayana iman da vermemiştir.” dedi. (2/45-46/598-601)

...Sabır, ihtiyatın eli, ayağıdır ..

İhtiyata riayet peygamberlerin kuvvetinden, nurundan-dır. (3/18/213-214)

...sabır, genişliğin anahtarıdır. (3/150/1841)

...sabır, adamı maksadına çabucak ulaştırır. (3/150/ 1846)

Sabır, gayret perdesi ardındaki sevgilinin nar gibi yüzünü, o isteğin, o dileğin ikiye ayrılmış saçlarını görmek-tedir.

Gam, çalışıp çabalayan kimsenin önünde bir aynaya benzer... bu zıt olan şeyde buna zıt olan şeyi görür, sabırda muradına ulaşmayı, gamda neşeyi seyreder.

Zahmetten, eziyetten sonra da onun zıddı, yani geniş-lik, zevk ve neşe yüz gösterir.

Bu iki hali, eline bak da gör, anla yumruğunu sıktıktan sonra mutlaka açarsın. Elin, daima yumulu, yahut daima açık olsa bu bir hastalık eseridir.

Elini açıp yummakla iş-güç görür, çalışır, kazanır, işini düzene korsun. Bu el açıp yumma, kuşun iki kanadı gibi ele lazım bir şeydir. (3/307/3761-3766)

“Ey müslüman, ‘Edep nedir?’ diye arar sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektir.

Kimi, falan adamın huyu kötü, tabiatı fena diye şikayet eder görürsen,

Bil ki, bu şikayetçinin huyu kötüdür.: kötüdür ki o kötü huylunun kötülüğünü söylüyor!

Çünkü iyi huylu, kötü huylulara fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir.” (4/63-64/771-774)

Yine böyle o padişah “Sabredin” buyurdu. Bir istek olmalı ki ondan yüz çeviresin.

“Yiyin” emri, şehvet için bir tuzaktır, ondan sonra gelen “israf etmeyin” emriyse temizliktir.

Şehvet olmazsa ondan kaçınmaya imkan olabilir mi?

Sabretme ezasına uğramadıkça karşılığında bir müka-fat ve hayır elde edemezsin.

Ne hoştur o şart ve ne sevinçli şeydir o mükafat. O gönüller açan, canlara canlar katan mükafat! (5/50-51/581-585)

Yahut da gözleri bağlı doğan kuşlarına benzerler. Perde ardında bir av sevdasıyla yanıp tutuşurlar.

Fakat doğanın külahını kaldırdın da avını gördü mü derhal dağlarda dönüp dolaşmaya başlar.

Hastanın isteği yatışmıştır. Hatırı, yalnız iyileşmektedir.

Ama ekmek, elma ve karpuz görünce onu yemek ister. Bu istekle zarar korkusu, savaşa girişir.

Sabrederse bunları görüşü, iyiliğine yarar. Çünkü o heyecana düşmek onun gevşemiş tabiatına iyi gelir.

Fakat sabredemezse görmemesi daha iyidir. Okun zırhsız  adamdan uzak olması yeğ! (5/54-55/635-640)

Acele, şeytanın hilesidir; Sabır ve tedbir, Allah’ın lütfu. (5/211/2570)

İman vahşetinden meydana gelen derde acı. Çünkü o derdin dermanı yoktur.

İnsanın düzgün elbisesi olmamalı. Çünkü sabırdan kurtuldu mu derhal baş köşeye sıçrar.

İnsanın eli, tırnağı olmamalı. Eli, tırnağı oldu mu ne din düşünür, ne doğruluk.

İnsanın belalar içinde ölmesi daha iyidir. Nefis, nimeti inkar eder, sapıktır. (6/381/4793-4796)

           ‘Sabır, ferahlığın anahtarıdır.’ (6/391/4913)

 

 



Geri Dön