HASBİHAL


 

Yıl :1268.

Yer :Konya.

Eser sahibi :Mevlâna Muhammed Celaleddin.

Nesir dili :Farsça.

Altı ciltte tamamlanmış eser, yirmi beş bin altı yüz on sekiz beyitten müteşekkildir.

İslami edebiyatta her beyti ayrı kafiyeli bir nazım şekli olan Mesnevi tarzında vücuda geldiği için aynı isimle anılmaktadır.

Eser sahibinin fikirlerinin özünde insanın kendine gelip kendini bulmasını sağlamak; böylelikle de “Kendini bilen rabbini bilir.” sözünü merkez kabul ederek mabudu mutlak Allah’ı bulup Allah dışındaki varlıklardan arınıp ‘Aşk-ı Hakiki’ ile ‘O’nda hayat bulma’ yı amaç edinmesi vardır.

Konuları; din ve tasavvuf bilgilerini, özellikle varlık birliği inancı (varmış gibi görünen varlıkların hakikatte olmadığı; varolan bu varlıkların aracılığı ile kendini gösterenin yüce yaratıcı Allah olduğu anlayışını) kapsar. Kâinatın vücudunu (oluşumunu), velilerin menkıbelerini, ahlak kurallarını konularına uygun âyet ve hadis destekli hikayelerle (ki, hikayelerde birbirine girift olarak kendi içindeki hikayelerle) ifade-i meram, okuyucunun istifadesine sunulur.

Kişilik ve nefsin olgunlaştırılması bağlamında, “Ya olduğun gibi görün; ya göründüğün gibi ol!” sözünce dürüst, keyfiyet sahibi insan eğitimini temel alır.

Düşünsel manada gerçeğe ulaşmak için insan tabiatına aykırı yöntemlere başvurulmamasını ölçü alır.

Allah’ı gerçek anlamda tanımayan insanların; dünyanın, altın ve gümüşün kölesi olduklarını, bu kölelikten kurtulmanın tek yolunun da ‘Allah aşkı’ olduğunu eserinde ana tema olarak işler.

Mesnevi, mana cihetinden incelendiği vakit, ‘gönüllere merdiven’ olup dilsiz bir mürşitlik yapacaktır.

Mesnevi,temiz ve hakikate susamış insanlara nurlu bir yoldur. Samimiyetle yaklaşabilen, yönelebilen gönüllere şifadır.

Mesnevi, hakikate ulaşmak ve Allah’ın sırlarına agâh olmak isteyenler için bir yoldur. Hüzünleri giderir, huyları güzelleştirir.

Eser sahibinin,

“Benim beytim beyit değildir;iklimdir. Benim hezelim (şaka ve latifeli sözlerim) hezel değil; ibret için, bir şeyler öğretmek için söylenmiştir.” ifadesinden Mesnevide, hikayelerini sadece bir hikaye olarak değil, bu hikayelerin arkasında gizlenen hakikatin sesini duymak, ilahi aşkın sırrına varmak için işaretler olarak görülmesi gerektiği ve arzu edildiği anlaşılmaktadır.

Eserde;

Bir hikmet, bir nasihat olarak müminlerin hakikatlerden haberdar olmaları için temsili ifadeler kullanılmıştır.

Derin manalı hakikat ve nüktelerden ruhani zevkler; buluş, seziş, benzetiş, neşe, coşkunluk, aşk ve iman insanı başka alemlere götürür.

İçinde bulunduğu toplumunu iyi tanıması, illetleri tespit edip hikaye ederek sonlarına nükteli, veciz ifadelerle ibretengiz teşhis ve tedavi sunuşlarıyla bugünlere de ışık tutması, eserin ‘Şark İslam Klasikleri’nden sayılmasına sebep olmuştur.

Tarihi seyre bakıldığında ilk hatıra gelen Sultan Üçüncü Ahmed döneminde medreselerde, sonraları camilerde Mesnevi okutulmaya başlanmış olması, kıymetinin anlaşılmış olduğunun bir işareti olarak görülmektedir.

 

Ve yıl miladi 2001.

Mevlâna Celaleddin’ in vuslat yıldönümünün 728.sü.

Eserin telif edilmesinin 733. senesi.

Ve de ‘Eser-i Mesnevi’ halâ canlılığını muhafaza ediyor.

Bize ait, bizim kültürümüzden biri olmanın yanında, merkez alınarak etrafında yazılan onlarca eser de işin inceliğine işaret edilmesinin yanında halk arasında geniş bir halka oluşturulmasına vesile olmuştur.

En önemlisi de eserin çıkış kaynağı olan çağlar üstü gerçeklerden ilham alması ve hep o ölmez hakikatler etrafında yolculuk yaptırması; bugünlerde dahi okunmasına ve rağbet edilmesine zemin teşkil etmektedir. Aşağıya birkaç temsil alıyoruz.

Mevlâna Celaleddin,

“Ümitsizlik semtine gitme; ümitler vardır.

Karanlık tarafa gitme; güneşler vardır.” sözleriyle ‘aydınlık rahmet yoluna’ göndermeler yapmaktadır.

“Ömrünün mahsulü  üç sözdür heman:

Ham idim, piştim ve yandım el-aman.” beytiyle de ‘insanın hayatı manevisinde yoğrulup olgunlaştırma çizgisini’ ifade etmektedir.

Toplumlararası hoşgörü, yakınlaşma vesilesi olabilmek gibi önemli bir misyonu üstlenmesi açısından Mesnevi, ayrı bir öneme haizdir.

Uzun yıllardır adına kitaplar, seminerler, konferanslar verilen bu eserin aydınlık dolu yarınlara bir remiz olarak yerleştiğini anlamak için de dahi olmaya gerek olmadığı aşikardır. Mesnevi’ nin  Şerhlerini ve Türkçe tercümelerini eser isimleri ve eseri hazırlayan, telif ya da tercüme edenlerin isimlerini neşir tarihleriyle  istifadelerinize sunuyoruz.

         Mesnevi’ nin Şerhleri

1.      Surûri Şerhi (1561)

2.      Sudî Şerhi (1595)

3.      Şem’i Şerhi (1600)

4.      Ankaravî Rusuhi İsmail Dede Şerhi (1631)

5.      Abdülmecid Sivasî Şerhi (1639)

6.      Sarı Abdullah Efendi Şerhi(1660) 

7.      Bursalı İsmail Hakkı Şerhi (1725)

8.      Şeyh Murad Buharî Şerhi (1848)

9.      Abidin Paşa Şerhi (1907)

1   0.  Ahmed Avni Konuk Şerhi (1938)

1   1.  Kenan Rufai Şerhi (1950)

1   2.  Tahirü’l-Mevlevî Şerhi (1951)

1   3.  Abdülbâki Gölpınarlı Şerhi

 

Mesnevi’ nin Türkçe Tercümeleri

1.      Mesnevi-i Muradi ; Munini Çelebi (1438)

2.      Neynâme ; Aydınlı Dede Ömer Ruşeni (1478)

3.      Mesnevi-i Şerif; Mevlevi Nahifi Süleyman Efendi

(1738)

4.      Mesnevi ; Abdullah Salahi Efendi (1782)

5.      Mesnevi ; Kütükçü Süleyman Hayri Bey (1891) 

6.      Mesnevi ; Yenişehirli Avni Bey (1892)

7.      Mesnevi-i Şerif ;Veled Çelebi İzbudak (1942)

8.      Mesnevi ; Feyzullah Sâcid Ülkü (1945)

9.      Mesnevi ; Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu (1972)

1   0.  Mesnevi ; Feyzi Halıcı.

Bu çalışmalar haricinde ‘mesnevi hikayeleri’ ile ilgili

çeşitli çalışmalar yapılmıştır.                                        

Hikayeler kitaplaştırılmıştı. Ancak bir de Mevlâna Celaleddin’ in Mesnevisinin muhtevasında ana fikrini konu edinen bir çalışmanın gerekliliği vardı ki bu alan boş kalmıştı. Bu yola gönül vermişlere bu alanın açılması gerekliydi. İşte bunun için yola çıktık ..

            Eser tamamen Mevlâna Celaleddin’ in Mesnevisine ait. Mesnevi'nin kendi içinden bir hazırlık yapıldı. Bu çalışmada Türkçe tercümesini Veled Çelebi İZBUDAK’ın yapmış olduğu, Milli Eğitim Bakanlığı yayınları arasında yer alan eser kaynak alındı.

            Mevlâna Celaleddin’ in sözlerine sadık kalınarak ; eser muhteviyatındaki ‘Mana yüklü veciz ifadeler’ büyük bir titizlikle seçildi, bir sonraki aşamada konularına göre tasnif edildi. Konularına göre tasnif edilirken görülen lüzum gereği bazı tekrarlar oldu.

            Metinde beyit düzeni korundu. Tek ya da sıralı beyitlerin sonunda kaynak yere bakılarak teyid edilmesi için parantez içerisinde cilt, sahife ve beyit numaraları sırası ile verildi.

            Şu var ki, eser alanında ilk olmasından bazı konularda yetersiz kalabilecektir. Bu konuda ilerdeki çalışmalara öncülük edecek olması ‘bahtiyarlık vesilesi’ olacaktır.

 

Mesnevi çağları aşan kaynaktan ilhamını almasından dolayı anlaşıldıkça 2000’li yılları yaşadığımız bu günlerde de halen tazeliğini koruyarak yıllara meydan okumaya devam etmektedir.

İstifadenize sunuyoruz.                                       

Abdülmelik ERDOĞAN


Geri Dön