Toplum Bilimlerinde, üretim
araçlarının mülkiyetini elinde bulunduran, geçimlerini el emeği ile
sağlamayan ve iktidarların karar mekanizmalarını etkileme gücüne sahip olan
sermayedarları içine alan sosyoekonomik sınıf. XIII.yüzyıldan İtibaren
kullanılmağa başlayan "burjuvazi" teriminin kökü "bourg"
(şehir) kelimesinden gelmekte olup şehir ve kasabalarda oturan ve geçimini
zanaat veya ticaretten sağlayan kişilere "burgensis" denmiştir. Zamanla
kent ve kasabalarda yaşayan ve geçimini ticaret ve zanaatle sağlayan bağımsız
toplumsal gruplar "burjuvazi" terimi ile ifade edilmeye başlanmıştır.
Ortaçağın sonlarına doğru kasabalar ve kentler gelişmiş ve burcıda yaşayan
insanlar arasında sınıf bilinci uyanmıştır. Kilisenin ve feodal senyörlerin
yönetiminde ve hukukî hakimiyetinde bulunan kentlerde, tüccar, esnaf, zanaatkar
ve gayrimenkul sahipleri, aristokratların ve senyörlerin baskısından ve
etkilerinden kurtulabilmek İçin mücadele vermişlerdir. Feodalitenin çözülmesi
ile bağımsız kalan şehirlerin yönetimine, tüccar, esnaf, zanaatkar ve
gayrimenkul sahiplerinden oluşan "burjuvazi" sınıfı üstlenmiş ve bu
sınıf giderek Balı toplumlarında güçlenmiştir. XIV.yüzyıldan itibaren
burjuvazi, belirli bir refah İçerisinde yaşayan, taşınır ve taşınmaz mallara
sahip olan ve bunların verdiği güçle toplu msal-siyasal hayatta belli haklar
elde eden bir sınıf ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır.
XIV.yüzyıldan itibaren
Avrupa ülkelerinde görülen Komün Hareketleri, burjuva sınıfının gelişmesine,
şehirin yönetiminde etkisinin artmasına ve aristokrasi karşısında giderek
güçlenen bir sınıf olmasına önemli katkıda bulunmuştur. XVIIl.yüzyılda İse
iki önemli gelişme burjuva sınıfının giderek güçlenmesine ve siyasal sisteme
egemen olmasına yardım etmiştir. Bu gelişmelerden biri 1789 Fransız Devrimi,
diğeri de Sanayi Devrimidir. Fransız Devriminde burjuva/J, aristokrasinin
iktidarına son vermiş ve egemenliğin halka ait olduğunu İlân ederek siyasal
iktidarı ele geçirmiştir. Burjuvazinin savunduğu temel ilkeler liberal düşüncenin
ve demokrasinin özünü teşkil etrhiş, hemen hemen bütün toplumların siyasal
düşüncelerini etkilemiştir. Bütün toplumlar için, burjuvazinin formüle ettiği
liberalizmin ve demokrasinin Özgürlük, eşitlik, halk egemenliği vb. gibi temel
ilkeler, varılması arzulanan ana idealler hâline gelmiştir. Ayrıca burjuvazinin
iktidarı ele alması ile, yüzyıllardır Avrupa toplumlarında yönetimi elinde
tutan aristokrasinin toplumsal-siyasal İşlevine de son verilmiştir. Sanayi
Devrimi ise burjuva sınıfının ekonomik bakımdan giderek güçlenmesine ve kendi
İçerisinde bölünmesine yol açmıştır. Sermaye kuvvetini temsil edenlere
"büyük burjuvazi", orta hâili tabakaya da "küçük burjuvazi"
denmiştir. Hdr iki kategori arasında önemli bir takım farklılıklar
gözlenmiştir.
Burjuvazi,
aristokrasiyi alt eden bir sınıf olarak gelişmiş olmakla birlikte zaman
içerisinde soylu sınıfların yaşama şekillerini ve bazı davranışlarını taklit
etmiştir. Adeta burjuvalar ya-
şayışlarını eski
aristokratlarınkinc benzetmeğe çalışmışlar ve onların şatolarını, topraklarını,
köşklerini satın almışlar, benzer bir debdebe içerisinde yaşamak
İstemişlerdir.
Burjuvazi kendisine
özgü dünya görüşünü, kültürünü ve yaşama biçimini geliştirmiştir. Kapitalizmin
kuruluşunda burjuva dünya görüşünün büyük rolü olmuştur. Tasarruf, kâr güdüsü
ve kişisel kazanç artırmayı amaçlayan akılcı davranış ve rasyonel hareket, bu
dünya görüşünün başlıca vasıfları olarak ortaya çıkmıştır. Burjuva dünya
görüşünü, daha doğrusu burjuva İdeolojisini M.Weber ve W.Som-bart gibi kişiler
analiz etmişlerdir.
Burjuvaziyi daha kesin
çizgilerle belirlemiş olan ve bir sosyal sınıf olarak kabul
eden
K.Marks, burjuvazinin
uzun tarihsel toplumsal gelişmeler ve birbirini izleyen İhtilâller sonunda
ortaya çıktığını, ezen-ezilen savaşında burjuvazinin feodaliteyi çökerttiğini
yazmıştır. Marksist tarih anlayışı İçerisinde burjuvazi de, kendisinin tam
karşısında bulunan ezilen işçi sınıfı (proletarya) tarafından ortadan kaldırılacaktır.
Burjuvazinin işçi sınıfı tarafından yıkılmasını savunan Marks, burjuva kelimesini
kendi terminolojisinde en olumsuz, en ağır kelime olarak kullanmış ve ona
küçültücü, pejoratif bir anlam yüklemiştir.
Günümüzde burjuva
kelimesi, eskisi kadar canlılığını ve bir suçlama aracı olma özelliğini
korumamakiadır. İşçi sınıfı ve aristokrasiye karşıt olarak kullanılmış olan ve
hâlen kullanı-lanburjuvazi eski etkinliğini kaybetmiş bulunmaktadır.
XX.yüzyılda ücretlilerin sendikal hareketler, sosyal yardımlar, sosyal güvenlik
gibikurumlarvasıtası ile durumlarının iyileştirilmiş olması burjuvazi ile işçi
sınıfı arasındaki uçurumu az da olsa azaltmış, sosyal devlet uygulamasının
olumlu sonuçları sınıflar arasındaki çatışmanın şiddetini düşürmüştür. Bu sebeple
burjuvazinin geçen yüzyıldaki İşlevi ve görünümü ile günümüzdeki işlevi ve
görünümü farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Siyasal plânda genel oy
ilkesinin yaygınlaşması, kitle partilerinin doğuşu ve ücretlilerin örgütlenme
imkânlarına kavuşmuş olmaları, İktidar üzerinde burjuvazinin etkisini
sınırlandırmış
ve işçi sınıfı da
baskı grubu olarak siyasal sistemi etkileme imkânına kavuşmuştur. Burjuvazinin
savunduğu, kanun önünde eşitlik, kişi hak ve özgürlüğü, kişi dokunulmazlığı,
mülkiyete saygı gibi çağdaş demokrasinin belli başlı temel İlkeleri, günümüzde
işçi sınıfları tarafından da benimsenmiş ve bu alanda mücadele verilmiştir.
Batı toplumlarının
tarihine benzer bir tarih yaşamamış olan Türkiye'de ve genelde Doğu
toplumlarında burjuvazi, toplumsal-siyasal plandaki işlevi bakımından farklılık
gösterir. Osmanlı toplum yapısında burjuvazi adım verebileceğimiz bir sosyal
sınıf teşekkül etmemiştir. Feodal siyasal sistemin özelliklerine sahip
olmayan Osmanlı toplumu, merkezî niteliği ağır basan bir siyasî idarî sisteme
sahip olduğundan Osmanlı kul ve din bürokrasisi karşısında güçlü toplumsal
zümrelerin ortaya çıkması ancak XVIII.yüzyılın sonlarına doğru
"â-yân" sınıfıyla mümkün olmuşsa da, âyân'ın toplumsal, siyasal ve
sosyal konumu ve işlevi burjuvazi İle karşılaştırılamayacak kadar zayıftır.
Ancak XVIII.yüzyılın sonlarından itibaren, Batıda sanayi devriminin de etkisi
ile toplumsal yapıda giderek güçlü-şekilde ortaya çıkan bir
"levantenler" sınıfı görülebilmiştir. Ne var ki, bunun etkisi de
bürokrasi karşısında oldukça sönük kalmıştır. Osmanlı Dcvleti'nde ve 1960'lara
kadar Türkiye Cumhuriyeti'nde, güçlü asker ve sivil bürokrasi sınıfı karşısında
sermayedar, gayrimenkul sahibi ve rantlarla geçinen sınıfın etkisi marjinal
noktada seyretmiştir. Türkiye'de kapitalistleşme ve sanayileşme hareketinin
hızlandığı ve buna bağlı olarak kentleşme eğiliminin arttığı 1960'lardan
itibaren toplumun siyasî-idarî sistemini ciddî şekilde etkileyen, bağımsız
meslekî kurumlara sahip olan ve kendine özgü kültür ve dünya görüşünden çok
Batı'yı taklid eden bir yoz burjuvazi sınıfı yavaş yavaş teşekkül etmiştir.
Türkiye'nin siyasal hayatındaki değişikliklerde, toplumsal hayatı ciddî
şekilde yeniden Örgütleyen yasal düzenlemelerin yapılmasında, askerî sınıfın
demokrasi adına bile olsa belli dönemlerde geçrekleştirdiği müdahalelerde yeni
teşekkül etmekte olan burjuvazi önemli
şekilde etkili olmakta
ve demokrasi dışı uygulamaların meşruiyet çerçevesi oluşturmasında kendine
düşeni yapmaktadır. Türkiye'nin sanayileşmesi ve kentleşmesi bu hızla
sürdükçe, tahmin edilebilir bir gelecekte toplumsal-siya-sal hayata hakim bir
burjuva sınıfının oluşması beklenebilirse de, bu sınıfın Batıdakinden oldukça
farklı niteliklere sahip olacağı şimdiden söylenebilir.
Davut DURSUN
Bk. Aıistokınsi;
Marksizm; Orta Sınıf; Sosyal Sınıf.