Uzunluğu, genişliği,
derinliği olan ve bu nedenlerle evrende yer kaplayan şeye cisim denir. Başka
bir ifadeyle bir yer kaplayan, aynı zamanda kütlesi ve ağırlığı olan ve doğada
element, bileşik ya\ia bunların karışımları halinde bulunan şeyler cisim
olarak tanımlanabilir. Sözgelimi kimya biliminde çişimin; kütleyle elektriğin bir
arada madde halinde görünüşü şeklindeki tanımı böyledir.
Cismin oluşmasında
proton, nötron ve elektron tanecikleri temel birimler olup bunların her
birinin belli bir kütlesiyle elektrik yükleri bulunmaktadır. Bu üç taneciğin
belli oranlar-
da birleşmcleriyle
elementler meydana gelir. Bugün sayıları yüzü bulan elementler proton oranına
göre belirlenmektedir. Bir atom, proton ve nötronların bir arada toplandığı
çekirdek ile bunun etrafındaki elektronlardan oluşmuş bir yapı özelliği
arzeder. Kimyasal alanda ortaya çıkan her tür olay, yani birleşme ve ayrılmalar
atomun elektron yapısındaki değişimlere bağlıdır. Doğada atomların
çekirdekleri sağlam yapılı olduklarından, geleneksel müdahale yöntemlerinin
etkisi ne kadar şiddetli olsa bile, hiçbir değişiklik göstermezler. (Geçmişte
simyacıların altın elde etmek için başvurdukları işlemlerin başarısız
olmalarının nedeni böylece anlaşılır olmaktadır.)
İzafiyet teorisine
göre, kütleyle enerji arasında herhangi bir fark sözkonusu olmadığı İçin,
cisim büyük şiddetle yoğunlaştırılmış bir enerjiden ibaret görülmektedir. Bu
anlamda De-nıokriios tarafından cismin meydana getirilemez (yaratılamaz) ve
yok edilemez şeklinde belirtilen temel özellik olarak ileri sürülen görüşünün
doğruluğu tartışmalı hale gelmektedir. Çünkü cisim başka enerji biçimlerinden
meydana geldiği gibi, aynı oranda başka enerji şekillerine de
dönüşebilmektedir ki, enerjinin ışığa dönüşümü böyledir.
Cisim, duyularla
algılanır. Basit ve mürekkep olmak üzere ikiye ayrılır. Mürekkep cisim de
mailde ve suret olmak üzere iki öğeden oluşur.
Bir başka açıdan
cisimleri dış görünüşlerine, sertliklerine, iletkenliklerine, yoğunluk, uçuculuk
veya ışığı geçirmelerine vb. göre çeşitli sınıflara ayırmak mümkündür. Ancak
cismin katı,.sıvı, gaz halinde bulunması uygun şartların oluşmasıyla
ilgilidir. İnsan bir kısım nitelikleri algılar ve bu algılamada düzenli bîr
tekrar görürse yani aynı nitelikleri sürekli olarak birlikte algılarsa, o
takdirde belirli bir cismin varlığından sözedilcbilir. Bu bakımdan bir cismin
mekanda insandan (algılayan süjeden) bağımsız bir şekilde varolduğu kabul
edilir. Böylece bir cismin üç boyutlu «İması ve bir kütlesinin bulunması
şeklinde iki niteliğinin vurgulanması mümkün olur.
Ne var ki, cismin bu
şekilde tanım felsefede tartışmalara yol açmıştır. Buna göre algıların dışında,
bu algıların nedeni olarak bağımsız cismin varlığını kabul edenler (ki bunlara
Realistler denilir) ve bunların karşısında algılarımızdan cisme geçebilmek
İçin bîr sıçrama yapmak gerektiğini, çünkü algımızı cisme bağlayan herhangi
bir şeyin sözkonıısu edilemeyeceğini, dolayısıyla tek güvendiğimiz şeyin algılarımız
olduğunu savunan görüş vardır. Sonuç, olarak cisim üc kastedilen doğrudan
doğruya algılarımızdan başkası değildir ki, bu görüş sahiplerine de Sübjektif
İdealistler, denilir.
İslâm düşüncesinde
cismin, cevherden ve cevherle kaim olan arazdan meydana geldiği hususunda
ittifak vardır. Cisim, atomların birleşmesinden meydana gelen ve bölünebilen
bir varlık olarak görülmüş, bu düşünceyle ele alınmıştır.
İslam Kelama lan
arasında gerek tanım, gerekse açıklamada farklılık gösteren cismin sözlük
anlamı, İri yaratılışlı ve şahsi leştin im iş varlıkların yapı ve uzuvlarıdır.
Genel olarak akılcı filozofların anlayışına uygun bir tarzda cisim en, boy,
derinlik olmak üzere üç boyutlu varltk şeklinde tanımlanır. Parçalanması veya
parçalara ayrılması cismin esasını değiştirmez.
Demek oluyor ki,
Kclamcılar arasında cismin ianımı, cevheri ferilerin (atomların) birleşmesiyle
meydana gelen ve aynı zamanda bölünebilen varlık şeklinde kabul görmüştür.
Cürcani'y^ göre cisim, varlıkların esası olan beş cevherden biridir (Tarifen).
Bütün bunlardan sonra Kelamcıların ve filozofların ianım ve açıklamaları şu
hususların teshilini mümkün kılar: a) Parçalanabildi ve esasları başlı başına
güç olan parçacık (cüz)ların birleşmeleri sonucunda cisim oluşmaktadır; b)
Bölünc-meyen en küçük cevherlerin birleşmesi cismi meydana getirmektedir. Yani
sonsuz ve başlı başına bir güç olan cevherin münferit halinden cisim ortaya
çıkar. Böylece cisim asılları güç olan; fakat sonsuz olmayan parçacıklardan
oluşmaktadır.
Cisim, cevherle
arazdan meydana gelir. Cevher kendi zatıyla kaimdir, başlı başına yer
tu-tarvevarlığını hissettirir. Buna 'Ayaıı'da denilir. Araz ise başkasına bağlı
olarak yer tutar ve varlığını hissettirir. Ayan, basit ve mürekkep olmak üzere
ikiye ayrılır. Basit olanına Ccvherü'l-Fcrd'adı verilir. Bölünemcyen bu en
küçük parçaya 'Cüz'ü lâ Yctecezzâ' denir. Mürekkep Ayan ise en az iki cevherin
birleşmesinden meydana gelir.
Eş'arilerve Mutezile,
Özellikle de Karmati-Icr cismin ianım ve açıklamalarında farklı anlayış
sergilerler. Ayrıca Eş'ari Kclamcılar cev-her-i ferdin cisim haline
dönüşmesinde başka bir cevher-i ferd İle kaynaşması konusunda anlaşmazlığa
düşmüşlerdir. Sözgelimi Bakıllani (ölm.1013), cevlıer-İ ferdin (atom) mekanda
bulunmuş halini "kevn" (oluş) olarak nitelendirerek, onun durma,
hareket etme, ayrılma ve birleşme şeklinde dört konumda bulunacağını ileri
sürer. Bu bağlamda cismin meydana gelmesinde cevher-i (ercilerin
birleşmelerinin doğal sonucu olarak dürtüşme, bitişme, kaynaşma ve ayrılma
durumlarını birer "araz" biçiminde değil, dışarıda kalan bir kavram
olarak düşünmekledir. Oysa Kelamcıların birçoğu cismin meydana gelmesinde
cevlıer-İ fertlerin kaynaşma ve bitişmelerinde sözkonıısu edilen dört
"araz"ı onların dışında kalan gerçek varlıklar şeklinde düşünürler.
Mutezile İse
"araz"ın belirli sayıda olduğu ve sonsuz olamayacağı görüşündedir.
Fakat bu "araz"ııı gerçek bir varlık olduğunu kabul etmeyen bazı
Eş'ari Kelamcılar, "kcvıV'in konum ve durumuna göre "araz"
türlerinin artabileceğini ileri sürerek İmkan alanında kalan
"araz"ın sonsuz olabileceğini ifade ederler.
Kısacası cismin en
küçük parçalara kadar ayrılabileceği ya da bir durumdan başka bir duruma
geçebileceği kabul edilmekle beraber, bu değişim cismin özünde değil, sadece niteliklerinde
olmaktadır. Bu bakımdan Vaci-bü'l-Vücud'un cismi konusunu açıklamak mümkün
olabilmekledir. Cismin cevher ve arazlardan oluştuğunu benimseyen Kelamcılar,
gerçekle aıom teorisini açıklamaktadırlar. Fakat bunların atomculuğu
Demokritos'un maddeci atomculuğundan ayrı olarak Allah'ın birliğini, cismin
ayrı oluşunu ve ebediliğini kanıt için kullanan bir sistem olmuştur.
Özetlemek gerekirse
Kelamcılar, cismin cevherle arazdan meydana geldiğini kabul ederler. Allah
hakkında cisim lafzım kullanmazlar. Cismi meydana getiren cevher ve araz hadistir,
sonradan varolmuştur. Ama Allah kadimdir. Varlığın temelinde cevherin olduğunu
kabul eden gruba Cevheriyye adı verilir. Cevhaiy-ye'nin bir grubu maddi
cevheri, diğer grubu da ruhi cevheri inkar ederler. Arazziyye'yc göre ne
cevher, ne madde, ne ruh vardır.
Cemil ÇİFTÇİ Bk. Araz;
Cevher.