PLEBİSİT

 

Plebisit, bir kişi veya önemli bir siyasi meselede halkın oyuna başvurma, bir hü­kümdar veya bir hükümet seçme; bağımsız­lık veya başka bir devlet tarafından ilhak edilme yönünde bir tercihte bulunma veya Önemli milli bir siyasi konu hakkında karar verme gibi hayati konularda irade beyanın­da bulunulması için bir ülkede veya belirli bir bölgede yaşayan bütün ahalinin görüşü­ne müracaat etme şeklinde tarif edilebilir.

Plebisite gidilmesini gerektirecek hayati konular, bir ülkenin veya belirli bir bölge­nin ve burada yaşayan insanların geleceği­nin tesbit edilmesi bakımından temel fak­törler olarak kabul edilebilecek konulardır: Bir kimseyi imparator, kral veya lider ola­rak kabul edip etmeme; bağımsız bir ülke veya bir bölge olarak kalma veya başka bir ülke tarafından ilhak edilme konusunda bir tercihte bulunma; nihayet ülkeyi veya söz-konusu bölgeyi ilgilendiren başka bir milli siyasi konu hakkında karar verme.

Esasında plebisit kavramının anayasa hukuku ve uluslararası hukuk açısından iki farklı anlamı bulunmaktadır. Anayasa hu­kukunda plebisit, vatandaşların, belirli esaslar çerçevesinde kendi adlarına kullan­mak üzere egemenliği bir kişiye verme ve­ya o kişinin yapmış olduğu ve yapacağı ic­raat hakkında iradesini beyan etmek üzere oy vermeleri şeklinde anlaşılmaktadır. Uluslararası hukuk çerçevesinde ise plebi­sit, üzerinde anlaşmazlık bulunan bir toprak parçası veya bölgenin geleceğinin o toprak parçası üzerinde veya o bölgede yaşayan halkın reyleri ile belirlenmesi yöntemi ola­rak değerlendirilmektedir. Bu anlamı ile, bir toprak parçası veya bir bölgenin hangi devlete ait olacağının ve geleceğinin, o top­rak parçası veya bölge üzerinde yaşayan halkın reyi ile tayin olunması için yapılan oylamaya plebisit adı verilmektedir.

Belirli bir nüfusun ve toprak parçasının geleceğini tayin etmenin bir aracı olarak plesibit, ilk defa Fransız İhtilalinde, galip Fransız Cumhuriyeti tarafından; daha sonra da I. Napoleon tarafından gerçekleştirilen toprak ilhaklarına meşruiyet kazandırmak amacıyla kullanılmıştır. Bununla beraber, plebisitin kullanılmasının en bilinen örneği, Fransa tarihinde, 1851 hükümet darbesinin tasdik edildiği ve III. Napoteon'a impara­torluk unvanının verildiği 1852'de gerçek­leştirilen plebisittir.

Bu tarihten sonra, plebisit kurumunun III. Napoleon tarafından -gerçekleştirdiği fetihleri savunmak üzere- kullanılmıştır. III. Napoleon'un plebisite başvurduğu olay­lar arasında Nice ve Savoy oîaylan ile 1859-60 döneminde Kuzey îtalya Dukalık­ları problemleri sayılabilir.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra plebi­sitler, halkın arzularının tam olarak ortaya çıkmasını garanti altına alma çabalan çer­çevesinde, uluslararası denetim altında ve gizli oyla devam etti. Nitekim 3919 Ulusla­rarası Barış Konferansı, uluslararası prob­lemlerin halledilmesi yolunda 8'i fiili ola­rak gerçekleşen 17 plebisit uygulamasının gerçekleştirilmesini teklif etmiştir.

Referandum ile plebisit ayn ayrı kav­ramlardır. Birincisi, esas itibariyle bir siyasi iktidar tarafından alınan bir kararın veya hazırlanan bir kanunun halk tarafından tas­dik edilip edilmeyeceğini ortaya koymayı amaçlayan bir oylama olduğu halde, ikinci­si, başlangıçtaki tarifle de ifade edildiği gi­bi, hakimiyetini kabul edip etmeme konu­sunda bir şahsın veya bir devletin veya ikti­darın oylanmasıdır. Referandumda bir me­tin, Plebisitle ise bir şahıs (bir hükümet baş­kanı veya bir lider) veya bir iktidar veyahut bir toprak parçasının geleceği oylanmakta­dır.

Uygulamada plebisitin anlamı ülkeden ülkeye farklılık göstermektedir. Örneğin İs­viçre'de referandum ve plebisit kavranılan aynı anlamda kullanılmakta iken, Fransa'da daha çok halkın belli kişiler hakkındaki eği­limini belirlemek için yapılan genel oyla­malar anlamında kullanılmaktadır.

Plebisitin, bir toprak parçasının veya bir bölgenin hangi devlete tabi olacağının ve orada yaşayan nüfusun geleceğinin ne ola­cağını belirlenmesiyle ilgili oylamalar şek­linde ifade edilen anlamı, içeriği biraz de­ğişmiş olarak günümüzde de geçerli olma­ya devam etmektedir. Nitekim, uluslararası politika literatüründe ve diplomatik çevre­lerde sık sık çeşitli anlaşmazlık konusu olan bölgelerde yaşayan insanların kendi gele­ceklerini kendilerinin belirleycbilmc (Sclf-determination) haklarından söz edilmekte­dir. Bunun en bilinen örneğini, yıllardan be­ri İsrail tarafından işgal edilmiş bulunan Arap topraklarında yaşayan Filistinlilerin durumu teşkil etmektedir.

Günümüzde plebisitin yeni bir anlamı üzerinde de durulmakladır. Birden çok parti yerine tek partinin iktidara talip olduğu sis­temler ile "hakim tek partili" sistemlerde, siyasi iktidarlar tarafından düzenlenen se­çimlerin plebisit olduğu veya en azından plebisite dönüşme ihtimalinin bulunduğu görülmektedir Bu seçimlerde, ya seçmen­lerin oy verebilecekleri alternatifler yoktur veya günümüzde son derece etkili olan pro­paganda vasıtaları iktidarda bulunan hakim parti lehinde kullanılmaktadır. Bu durumda yapılan şey, seçim olmaktan çok tek parti­nin veya hakim partinin oylanmasıdır. Seç­menler, bu partiye herhangi bir şekilde "evet" veya "hayır" demek durumunda kal­maktadırlar. Örneğin Komünist partilerin seçime katılan tek parti olduğu Doğu Bloku ülkeleri ile, bu blok dışındaki diğer dikta­törlüklerde yapılan seçimler ve halkoyla-maları plebisit olarak kabul edilmektedir. Bu anlamıyla plebisitlerin genellikle dikta­törler tarafından hakimiyetlerini, halkoyu­na dayandırarak, meşrulaştırmak amacıyla

yapılmış ve yapılmakta olduğu görülür. Diktatör liderler yaptıkları işler konusunda "evet" veya "hayır" cevaplan istedikleri için, yapılan oylamaların referandumdan ziyade plebisit olarak kabul edilmesi gerek­mektedir.

Tayyar ARI