Mal ve hizmetleri
kendi istek ve ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla satın alan kişi
veya gruplara tüketici
adı verilir. Davranış ise, kişi veya grupların çevreden gelen etkilere karşı
gösterdikleri tepkilerdir. Dolayısıyla tüketici davranışı; "Kişi veya
grupların kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri mal veya hizmetlere karşı
satınalma konusunda gösterdikleri olumlu ya da olumsuz tepkiler" olarak
tanımlanabilir.
Tüketim davranışı,
insanların tüm davranıştan içinde sadece ihtiyaçlarını tatmin etmek amacıyla
saünalmaya ve satı nal mamaya yönelik olanları kapsamaktadır. Her-şeyden önce
insanların hiçbir davranışının gelişigüzel olmadığı, birtakım sebeplere bağlı
olduğu ve belirli bir amaca yönelik olduğu belirtilmelidir. Başka bir
ifadeyle, insanlar çevreden gelen birtakım etkilerle harekete geçerler ve
belirli bir amaca yönelik olarak tepki gösterirler. Tüketici davranışlarında
çevre etkisi olarak mal ve hizmetler, amaç olarak ise bir ihtiyacın
giderilmesi sözkonusudur. Bu durumda kişi satın alma veya almama yönünde
davranır. Ancak insan davranşılan sadece çevreden gelen etkilerin bir sonucu
değildir. Kişisel özellikler de davranışı belirlemede etkili olabilir. Kısaca
insan davranışı (tüketim davranışı) çevre etkileri ile kişisel özelliklerin bir
fonksiyonudur. Bu basit bir şekil üzerinde gösterilebilir.
Çevre Etkisi |
Organizma |
Davranış |
- Mal ve hizmetlerin
niteliği |
- İhtiyaç ve
girdiler |
-Tüketici |
-İhtiyaçları
karşılayabilme |
- Kişilik |
davranışı |
özelliği |
- Algılama, öğrenme |
- Satınalma |
- Pazarlama çabalan |
- İnanç ve |
- S a imal mama |
- Siyaset, reklam, |
- Sosyo kültürel
yapı |
|
ambalaj, dağıtım |
|
|
Davranış ve Tüketici
Davranışı |
|
Tüketici davranışını
açıklamakta bugüne kadar birçok model geliştirilmiştir. Bunlar genel olarak
a) İktisat teorisi davranış modeli
b) Psikolojik davranış modelleri
c) Sosyolojik davranış modelleri ve
d) Pazarlama karar süreci modelidir. Konuyla ilgili
başka modellerden veya gruplardan da sö-zedilebilir Zaltman modeli, Ehrenberg
modeli, Nicosia modeli, (EBK) Engel-Kollat-Blacwell modeli ve Howard-Sheth
modeli gibi. Veya Marshallian iktisadi model, Pov-lovian Öğrenme modeli,
Freudion psikoa-nalitik model, Veblenian sos yal-psikolojik model, Hobbesian
örgütsel faktör modeli gibi.
Akılcı iktisadi insan
modeline dayanan iktisat teorisi davranış modeli, kendi çıkarını ve faydasını
azamileştirmeye çalışan tüketiciyi esas alır. Tüketici sınırlı bir para ile en
fazla fayda sağlamaya çalışırken azalan marjinal fayda ilkesini gözönünde bulundurur.
Yani tüketici herhangi bir malı satın almaya, ancak o malın faydası ile o malın
maliyeti arasındaki oran diğer malların oranından yüksek olduğu müddetçe devam
edecektir. Bu model insanların pazar (özellikle malların fiyatı) hakkında tam
bilgi sahibi oldukları, her malın marjinal faydasını bilecekleri ve sadece
kendi maddî menfaatleri doğrultusunda hareket edecekleri varsayımına dayanır.
Psikolojik davranış
modelleri, insan davranışlarını şekillendiren kişisel özellikler üzerinde
durur. Yukarıda da belirtildiği gibi, bu özellikler; insanların ihtiyaç ve güdüleri,
öğrenme süreci, kişiliği algılama yapısı, tutum ve inançlarıdır. İnsanlar bu
özelliklerine göre davranışlarını düzenlerler. Öyleyse kişiler belirli bir
mala güdülendirilerek, ihtiyacının bu malla giderilebileceği
mesajı ulaştırılarak
ve buna inandırılarak o malı satın alması yönünde harekete geçirilmelidir.
Sosyolojik davranış
modeli de güdülerle ve motivasyonla ilgilidir. Ancak psikolojideki iç
faktörler yerine dış faktörler ön plana çıkmaktadır. Buna göre kişinin İhtiyaçlarını,
güdülerini, tutum ve davranışlarını geniş ölçüde içinde yaşadığı sosyal ortam
şekillendirir. Tüketicinin davranışını etkileyen sosyo-kültürel faktörler
vardır. Bu faktörler gittikçe genişleyen bir halkalar zinciri içinde kişi,
ailesi, referans grupları, sosyal sınıfı, toplumu ve bunlarla ilgili kültürel
değer ve Özelliklerdir. Bunlar kişinin istek ve ihtiyaçlarını belirlerler.
Dolayısıyla bu Özelliklere uygunluk satınalma davranışını doğurabilir.
Pazarlama karar süreci
modeli ise yapılan satınalma faaliyetlerine yöneliktir. Bu yaklaşımda
tüketicinin satınalma faaliyetleri onun hayatının bir parçası olarak kabul
edilmekte, tüketicinin çeşitli problemlerini çözümlemek amacıyla satınalma
işlemine giriştiği ileri sürülmektedir. Satınalma işlemi çeşitli mamullerle
ilgili olarak büyük' farklılıklar gösterir. Yiyecek maddesi, giyecekler,
otomobil, ev almak için verilmesi gereken kararlar ve yapılması gereken işlemler
hem sayı, hem de kapsam bakımından farklılık gösterecektir. Dolayısıyla tüketicinin
satınalma süreci bir problem çözme meselesi olarak ele alınmalıdır. Bu açıdan
tüketicinin üç ayn satın alma davranışı sözkonusu olabilin a) Otomatik (rutin)
sau-nalma durumu, b) Sınırlı problem çözme (kısmen ayrıntılı satınalma) durumu
ve c) Sınırsız problem çözme (ayrıntılı satınalma) durumu. Bunlara şuayla
ekmek, elbise ve araba alma davranışları Örnek gösterilebilir. S at inal ma
süreci ise genel olarak beş safhada gerçekleşir:
1- Bir ihtiyacın duyulması,
2- Alternatiflerin belirlenmesi,
3- Alternatiflerin değerlendirilmesi,
4- Satınal-ma karan ve
5- Satmalına sonrası duygular. Tüketicinin karar
sürecinin Uç önemli öğesi bulunmaktadır: Birincisi girdilerdir. Bunlar
pazarlama unsurları ve sosyo-kültürel etkilerdir. İkincisi karar sürecidir.
Bunlar da kişisel özellikler ve alternatif değerlemelerdir. Üçüncüsü ve
sonuncu öğe ise çıktılar yani saünalma veya almama davranışıdır.
Bu modeller,
tüketicilerin davranışları konusunda birçok noktayı aydınlatmaktadır. Ancak,
yine de tüketicilerin davranışlarıyla ilgili birçok sorunun cevabının bulunamadığı
da açıktır. Henüz tüketici davranışlarını tam açıklığıyla tanımlayabilmek
mümkün olmamıştır. Mesela marka tercihlerini etkileyen kişilik faktörleri ve
marka niteliklerinin oynadığı nisbi roller, marka tercihinin marka seçimi
üzerindeki etkisi ve yine marka seçmenin daha sonraki marka tercihi üzerindeki
geri besleme etkisi gibi sorulara henüz doyurucu ve inandırıcı çözüm yolları
bulunamamıştır.
Tüketici
davranışlarıyla ilgili bilimsel çabaların ortaya çıkışı henüz çok yenidir ve
pazar merkezli işletmecilik anlayışıyla birlikte gelişmiştir. Modern
işletmeciliğin doğuşundan tüketicinin işletmelerin odağı haline gelmesine
kadar, konuyla ilgili düşünce değişiklikleri birkaç safhada özetlenebilir.
İlk safha sadece üretim düşüncesinin varolduğu safhadır, ikinci olarak satış
safhasından bahsedilebilir. Daha sonra pazarlama anlayışı ortaya çıkmış ve
bir işletme fonksiyonu haline gelmiştir. Dördüncü safhada pazarlama diğer
işletme fonksiyonlarına göre daha ön plana çıkmış ve merkezi bir role sahip
olmuştur. Son safhada ise pazarlamanın ve dolayısıyla işletmenin odak
noktasını tüketicinin oluşturduğu düşüncesi ortaya çıkmıştır. Görüldüğü gibi,
tüketici ilk safha hariç diğer safhalarda gittikçe artan bir öneme sahip
olmaya başlamıştır. Gerçekte tüketicinin karar alanının odak noktası olması da
onun daha sistematik olarak incelenmesini ve davranışlarının tahmin
edilebilir hale getirilmesinin sağlanmasını zorunlu kılmıştır. Böylece işletmeler
tüketiciyi araştırmaya, istek ve ihtiyaçlarını, eğilimlerini, kişilik ve
kültürel özelliklerini belirlemeye çalışarak mal ve hizmetlerini, yönetim ve
pazarlama stratejilerini ona göre düzenlemeye başlamışlardır.
Tüketici (pazar)
merkezli İşletme anlayışının üç temel Öğesi bulunmaktadır:
a) Müşteriye dönük tutum; onun ihtiyaçlarının tanımı,
hedef grupların tesbiti, farklüaş-tınlmış mallar ve tanıtma çabaları, tüketici
araştırması vs.,
b) Bütünleşmiş pazarlama yani organizasyonun bütün
birimlerinin bir bütün olarak tüketiciye dönük anlayışı benimsemesi ve
c) Hem kısa hem de uzun dönemde kazanç getirici satış
hacmi.
Düşünce alanında
tüketici davranışı, bugün pazarlama stratejisini belirleyen yegâne faktör
haline gelmiştir. Gerçekten nihai karan verenin tüketici olduğu kabul edilse
bile birkaç noktayı gözönünde bulundurmakta fayda vardır. Herşeyden önce insanlar
kolayca etkilenebilmektedir ve işletmeler insanları etkileme konusunda oldukça
gelişmiş tekniklere sahip bulunmaktadır. Aynca sürekli reklam ve diğer tanıtım
çabalarının alanda kalan tüketici; gerçek istek ve ihtiyaçlannı diğerlerinden
ayırdedebile-cek kabiliyetlerden mahrum kalmaktadır. Diğer taraftan genel
ekonomik bütünlük içinde konu ele alındığı zaman, yıllık geliri on milyon lira
olan bir tüketicinin gücü, yıllık geliri milyarları aşan organizasyonların
gücüyle nasıl eş tutularak gerçek karar vericilerin tüketici kişi ve gruplar
olduğu kabul edilecektir. Güçlerdeki eşitsizlik pazarın da hakimini belirler.
Ama yine de her şirket tüketicinin emrinde görünmektedir. Tüketicinin az ya
da çok mal alarak verdiği işaret piyasaya yansımaktadır. İşletme ve pazarlama
yöneticilerinin uyduğu tek emir budur. Çünkü bu emir, gücünü daha da artırabileceği
noktayı ve en yüksek kân nerede bulabileceğini göstermektedir. Aslında ilgilendikleri
tek konu da budur. Dolayısıyla tüketicinin istekleri asla yargılanmaz ve hatta
isteklerin kaynağı da pek incelenmez.
"Müşteri
velinimetimizdir" anlayışı ile tüketici merkezli işletmecilik düşüncesi
arasındaki farkı belirtmek gerekir. Müşterinin velinimet olduğu anlayışı,
tüketici merkezli bir işletmecilik yaklaşımı sunmaz. Bu anlayış daha çok
müşteri olarak bîr insanın yüceliğini tanımlar ve onun hak-hukukunun satıcının
kâr ve menfaatlerinden Önce geldiğini ima eder. Ancak sancının da bazı haklar ve
ölçüleri vardır. Müşterinin istek ve beklentileri bu hak ve ölçüleri aştığı an
yargılanır. Halbuki tüketici merkezli pazarlama yaklaşımında işletmenin
kârlılığı her-şeyden önemlidir ve tüketicinin istekleri bu amaca hizmet ettiği
ölçüde önem kazanır. Ömer DİNÇER Bk. Pazar,