ALİ H. ASLAN a.aslan@zaman.com.tr
Bush’un taahhütleri
Pazartesi günü basın toplantısı vesilesiyle Watergate Swissotel’in lobisinde buluştuğumuz emekli Büyükelçi Özdem Sanberk selam verir vermez ‘Vaziyeti nasıl görüyorsun?’ diye sordu.
Belli ki tecrübeli diplomat, Washington’daki nabız turuna önce biz Türk gazetecilerin nabzını tutarak başlamak istiyordu.
Bush yönetimini savaşa kararlı gördüğümü söylediğimde masada duran cumhuriyetçilere yakın gazete Wall Street Journal’ı açtı ve bir grup cumhuriyetçi tarafından verilmiş tam sayfa bir savaş karşıtı ilanı gösterdi. Diğer meslekdaşlarımızın da sökün etmesiyle Sanberk’le sohbetimiz yarıda kaldı. Ona o gün söyleyemediğimi, burada söyleyeyim. Bence savaşın gerçekleşip gerçekleşmemesi, savaş karşıtı hareketlerden ve hatta belki ABD’nin dış siyasi hesaplarından ziyade, Bush yönetiminin iç siyasi angajmanlarına bağlı. Ve o açıdan Başkan Bush, dönüşü olmayan bir noktada.
Enteresandır, perşembe günü muhalefetteki demokratlara yakınlığıyla bilinen ve savaşa biraz şüpheyle yaklaşan Washington Post’a göz atarken, bu kez savaş yanlısı bir ilan gördüm. İlanı veren 52 Amerikan Musevi örgütünü şemsiyesi altında toplayan ‘Başkanlar Konferansı’ idi. (Conference of Presidents of Major American Jewish Organizations). Başkan Bush ve Kongre üyelerine hitaben yazılmış metinde, ABD ve İsrail’in uluslararası terörizmden çektikleri anlatılıyor ve global terörizme yardım ve yataklık eden Irak gibi ülkelerden ‘hesap sorma taahhüdünü yenileme’nin gereği ifade ediliyordu. Musevi lobisinin İsrail’deki Likudçu ekole yakınlığıyla bilinen en zengin ve siyaseten etkin damarının imzası bulunan bir metinde ‘taahhüt’ ve ‘hesap sorma’ gibi kelimeleri yan yana görmek bilmem sizde de bendeki gibi çağrışımlar yaptı mı? Acaba Musevi lobisi, Başkan Bush’un ve Kongre’nin Irak rejimini bir zamanlar Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz’in ifade ettiği gibi ‘sona erdirme’ taahhüdünde bir zaaf mı hissetmeye başlamıştı ki, ‘tecdid–i iman’a davet ediyordu? Yoksa gerek uluslararası camiadan, gerekse Amerikan halkından ve aydınlarından Bush yönetimine artarak yönelen savaş karşıtı baskının tesiri mi kırılmak isteniyordu? Maddi bağış güçleri, medyadaki etkinlikleri ve Florida gibi bazı kritik eyaletlerde sonucu değiştirebilen nüfus yoğunluklarıyla seçimlerde kritik rol oynayan Musevi lobisi, acaba hem Beyaz Saray’daki hem de Kongre’deki siyasetçilere aba altından sopa mı gösteriyordu?
Amerikalı Musevi örgütlerin Bush ve Kongre’ye mektubu, ‘dualarımız ve en iyi dileklerimiz sizinle’ cümlesiyle bitiyordu. Bu savaşın gerçekleşmesi için dua eden ‘nefesi güçlü’ bir başka önemli grup da şüphesiz ‘dinci’ Baptist lobisi. Peygamberimiz’e ve İslam’a hakareti âdet haline getiren Pat Robertson, Jerry Falwell, Franklin Graham gibi sağcı fundamentalist Hıristiyan liderlerin önderliğindeki bu lobi, tüm gücüyle savaş çığırtkanlığı yapıyor. Sayıları 15 milyonu bulan Güneyli Baptistler başı çekiyor. Mevcut İsrail devletini İncil’in beşaretlerinin gerçekleşmesinin delili sayan bu etkili grup, İsrail’in güvenliği ve hatta topraklarını Filistin’in tamamını içine alacak şekilde genişletmesi için Amerika’nın seferber olmasını istiyor. Irak rejiminin ortadan kaldırılmasını bunun önemli bir adımı olarak görüyorlar. Başkan Bush, hem dindarlığı hasebiyle bu lobiye manevi bir yakınlık hissediyor, hem de oy ve para desteklerini kaybetmemek arzusuyla onların taleplerini önemsiyor. New York Review of Books dergisinin 5 Aralık 2002 tarihli sayısında gazeteci Elizabeth Drew, Bush’un baş siyasi danışmanı Karl Rove’un ‘en büyük derdi’nin şu anda Cumhuriyetçi Parti’nin tabanını oluşturan Hıristiyan sağcıları tutmak olduğunu yazdı.
Hıristiyan ‘dinci’ sağcılarla yolları İsrail kavşağında ve Amerikan milliyetçiliğinde kesişen bir başka etkili grup ise, tabii ki ‘neocon’lar (yeni–muhafazakârlar). Bir zamanlar ‘demokrat’ iken sonraları ‘cumhuriyetçiliğe’ ihtida eden ve Musevilerin pek güçlü olmadığı Cumhuriyetçi Parti’ye katılan bu ideolojik akımın temsilcileri, İsrail’e duygusal ve çoğunlukla neseben de bağlı kimseler. Siz onları ‘şahinler’ diye tanıyorsunuz. Ve Bush döneminde devletin, özellikle de Pentagon’un kilit makamlarına nasıl yerleştiklerini bu sütundan takip ediyorsunuz.
Cumhuriyetçi Parti’ye büyük paralar akıtan silah ve petrol lobilerinin savaş arzusunu da eklediğinizde, Başkan Bush’un ne türr siyasi angajmanlar içinde olduğu görülür. Kamuoyunda giderek artan soru işaretleri, savaş ihtimalini düşürmek şöyle dursun, halk desteği daha fazla yitirilmeden işin bir an evvel bitirilmesi senaryosunu ön plana çıkarıyor.
ABD’nin önde gelen Ortadoğu uzmanlarından Richard Augustos Norton, Current History dergisinin ocak sayısındaki makalesinde Bağdat’ta darbe olması, Saddam’ın aniden işbirliği yapması ya da ölmesi gibi çok olağandışı bir gelişme hariç, ABD’nin Irak’ı kesin istila edeceğini öne sürüyor. Aksi halde, halen Ortadoğu’ya büyük bir askeri güç yığmış olan ABD’nin savaş yolundan çekilmesinin George Bush için ‘dramatik bir siyasi yenilgi’ olacağını söylüyor.
Norton, Başkan Bush’u eleştirdiği Ortadoğu politikasında ‘siyasetçi’ kimliğiyle ‘devlet adamlığı’ arasında tercih yapmaya davet ediyor. Bence Bush, uzun vadede halkın ve devletin çıkarlarını riske de soksa, iç siyasi ‘taahhüt’lerini çiğnemeyecek; İsrail’i, silah ticaretini, petrol gelirlerini ve imparatorluğu seven destekçilerini memnun edecektir. Oy ve para gelecek yerden, savaş esirgenmez...
19.01.2003
==================================================================
http://www.stradigma.com/turkce/temmuz2003/makale_07.html
MİSYONER ÖRGÜTLERİN TÜRKİSTAN OPERASYONU
-Orta Asya Türk Cumhuriyetlerdeki Hıristiyanlık Propagandası
ve Misyoner Örgütlerin Faaliyetleri-
Ali Rıza BAYZAN
Gazeteci-Yazar
Hıristiyan Misyoner Örgütlerin ve Türk Dünyası'ndaki faaliyetleri son yıllarda kamuoyunu ciddi bir şekilde meşgul etmektedir. Kimilerine göre misyonerlik faaliyetleri fazlasıyla abartılıyordu; şimdiye dek kaç kişi Hıristiyanlaştırılmıştı ki? Üstelik Müslümanların kendi dinlerini anlatma hakkı olduğuna göre misyonerlerin de Hıristiyanlığı anlatma hakkı olmalıydı. Sanki misyonerlerin tek ve asıl amacı insanları Hıristiyanlığı anlatmak ve vaftiz etmekti.
Tartışmalarda başkaca pek çok gariplik de vardı. Örneğin, misyonerlik faaliyetlerini eleştirenler, daha Hıristiyan kaynaklara göre "misyonerin" kim olduğunu ve "misyonerliğin" ne olduğunu bilmiyordu.
Halbuki karşımızda, bireysel olarak inancını başkalarıyla paylaşmak isteyen kendi halinde Hıristiyanlar yok. Birey olarak misyonerlerle değil, örgüt olarak misyoner kurumlarla karşı karşıyayız. Bu misyoner örgütlerin bir çoğu, pek çok devletten daha uzun bir tarihe sahiptir. Ekonomik kaynakları ve uluslararası ilişkilerdeki etkileri itibariyle de misyoner örgütler orta ölçekli devletlerle yarışacak çaptadır.
Bütün bunların ötesinde
misyoner örgütler, misyonerliğin yanı sıra politik, ekonomik, ekolojik, sosyal
ve kültürel alanlarda da stratejik ve sistematik faaliyetler yapmaktadırlar.
Tarihte olduğu gibi günümüzde de misyoner örgütlerin faaliyetleri, bağlı
oldukları küresel devlerin dış politikaları ile uyum içindedir. Uluslararası
ilişkiler uzmanları bu durumu haklı olarak, "mistik-hümanistik güç oyunu" (1)
olarak tanımlamaktadır.
Büyük Satranç Tahtası: Orta Asya
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Amerika'nın önde gelen stratejistlerinden Z. Brzezinski'nin tanımlamasıyla "Büyük Satranç Tahtası"nda yer almaktadır.
1989'da Berlin Duvarı'nın yıkılmasından sonra Orta Asya Türk Cumhuriyetleri özgürlüğüne kavuşmuştur. Ancak dünyanın sayılı enerji kaynaklarının üzerinde yer alan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ni Rus emperyalizminden sonra Amerikan (ve Almanya merkezli Avrupa) emperyalizmi bekliyordu.
Batı emperyalizminin mızrak ucu hiç kuşkusuz misyoner örgütlerdir. ABD ve AB, Orta Asya'ya önce misyoner örgütlerini gönderdiler. Türkiye, bu konuda ABD ve AB'yi dengelemek için kayda değer bir girişimde bulunmadı.
11 Eylül'ü fırsat bilen ABD, Afganistan'a yapacağı operasyonu bahane ederek askeri açıdan da Türk Cumhuriyetleri'ne yerleşti.
11 Eylül'den sonra "Dinlerarası Diyalog" siyasal bir çerçeveye de oturtuldu. Daha önceki çalışmalarımızda Dinlerarası Diyalogun ise postmodern bir misyonerlik olduğunu göstermiştik. (2)
ABD, 11 Eylül sonrasında Orta Asya'ya yerleşirken hep "Fundamentalist Müslümanları" gerekçe gösteriyordu. İyi ama kendileri de Başkan Bush örneğinde olduğu gibi "Fundamentalist Hıristiyan" değil miydi?
Amerika Düşmansız Yaşayamaz!
Soğuk Savaş'ın sona ermesiyle birlikte ABD'nin yeni bir düşmana ihtiyacı doğmuştur. Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nda 20 yıl boyunca çalışmış, bu dönemde üç yılını İstanbul'da geçirmiş ve CIA'de Ortadoğu ile ilgili uzun vadeli öngörüler bölümünde ulusal istihbarat görevlisi olarak çalışmış, RAND'ın (3) üst düzey siyaset bilimcilerinden Graham E. Fuller bu durumu şöyle teşhis etmektedir:
"Gerçekte Soğuk Savaş biteli beri, dünyada bir sonraki ideolojik mücadelenin İslam ile Batı arasında olacağı konusunda spekülasyona girişmek moda haline gelmiş bulunuyor. Bu spekülasyonun temelinde ise, ille de Batılı ülkelere meydan okuyacak yeni bir 'izm'in ortaya çıkması gerektiği inancı yatıyor. Bu önerme tümüyle temelsiz de değil: Batı'nın -özellikle ABD'nin-kültürel, siyasi, ekonomik ve askeri arenada ortaya koyduğu simgesel ve reel güç, ürkütücü ve müdahaleci bir nitelik taşıyor. Batı'nın dünyadaki varlığı, neredeyse tanım gereği, bir tür karşılık (düşman) yaratmaya mahkum bulunuyor." (4)
İslam, ülkelerinin belki çıkarlarına zarar verebilir ama Batı'yı bunun ötesinde tehdit etme ve saldırı düzenleme imkanı yoktur. Bu nedenle ABD'nin doğrudan İslam ülkelerini düşman göstermesi gerçekçi/inandırıcı olmayacaktı. ABD, bunun için İslam ülkelerindeki Yeni Dünya Düzenine boyun eğmek istemeyen oluşumları, "İslamcı fundamentalizm" adı altında hedef göstermektedir. Ezcümle S. Sayyid'in deyişiyle Batı "kızıl korkunun" yerine yapay olarak "İslamcı fundamentalizm fobisi" yaratmaya çalışmaktadır. (5)
"İslam Tehdidi": Bir Paranoya
11 Eylül süreciyle başta Amerika olmak üzere Batı, "İslamcı fundamentalizm fobisi" yerine yine yapay olarak kitlelere "İslam paranoyası"nı aşılamaktadır. Bunu da İslam'ı "terörizm", Müslümanları da "terörist" kavramlarıyla özdeşleştirmek yoluyla gerçekleştirmektedir. Batı tarafından Batı'nın çıkarlarını zedelemesi muhtemel tüm oluşumlar, terörizm olarak yaftalanmaktadır. Bütün bu söylemlerin temelinde aslında Batı'nın "İslam tehdidi" altında olduğu iddiası yatar. Halbuki Fred Halliday'ın da dikkat çektiği gibi "İslam tehdidi iddiası" aslında bir "mitten/efsaneden" ibarettir. (6)
Batılıların "fundamentalizm" kavramını tercih etmesi de rastlantısal değildir elbette. Kaliforniya Üniversitesi profesörlerinden Ö. Faruk Abdullah'ın da dikkat çektiği gibi fundamentalizm, hoşgörüsüz, bencil, ırkçı, irrasyonel, saldırgan, çağdışı, fanatik, dogmatik, siyasal açıdan tehlikeli, doğal olmayan gibi anlamlar da içermektedir. (7)
Ö. Faruk Abdullah bir yana Mark Juergensmeyer gibi Batılı kimi araştırmacılar bile fundamentalizm kavramını, açıklayıcı olmaktan çok aşağılayıcı ve haksız bir kavram olarak görmektedir. (8)
Batı, fundamentalizmi ve terörizmi yalnızca İslam hakkında bir yafta olarak kullanırken Hıristiyan ve Yahudi kökenli fundamentalizmi ve terörizmi (9) özellikle gözlerden uzak tutmaktadır.
Peki ama fundamentalist ve fanatik sayılmamak için Müslümanların ne yapması gerekiyor? Bunun için yine Amerikalı stratejistlere başvuruyoruz. RAND'ın ünlü yazarlarından Graham E. Fuller, Ian O. Lesser, "Müslümanların sömürgeciliğe ve misyonerliğe direnişi Batılılar tarafından "fundamentalizm: politik ve dinsel fanatizm" olarak algılanmaktadır: "Bir kültür olarak İslam, sömürgeciliğin, içine nüfuz etmesine nispeten daha fazla direnmiş; sömürge döneminde, Hıristiyan misyonerler Müslüman topraklarında pek etkili olamamışlardı. Avrupalılar, bu direnişi hemen politik fanatizmin olduğu kadar dinsel fanatizmin de kanıt olarak kabul ettiler." (10)
Misyoner Örgütlerin Türkistan Operasyonu
Bağımsızlığına yeni kavuşmuş olan Türk devletlerinin (11) bir çok konuda yeni olmasını fırsat bilen Misyoner Örgütler farklı kimlikler altında faaliyet yapmaktadırlar. Bu coğrafyada, başta ABD'li Protestan kiliseleri olmak üzere çok sayıda Hıristiyan misyoner cirit atıyor. Yine çoğu Batı kökenli, her türden yeni dinsel hareket de buraları epey seviyorlar. (12)
Kimi gözlemciler Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nde Hıristiyanlığa kitlesel geçişlerin olduğunu savunmaktadır. (13) Medyada verilen rakamların abartılı olduğunda kuşku yoksa da özellikle 11 Eylül süreciyle birlikte kimi devlet adamlarının Protestan misyoner örgütlerin önünü açtığı muhakkaktır. Sovyet Birliği'nin çöküşünden sonra Güney Kore, Batı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nden gelen Katolik, Protestan, Babtist, Yedincigün Adventistleri, Evanjelistler, Koreli Presbiteryenler, Yehova Şahitleri, Mooncular ve diğer gruplar Türk Cumhuriyetleri'ne dadanmış durumdadır. Bahailer ile Hindu kökenli Krişnacılar ve Budistler de işin cabasıdır.
Misyoner örgütlerin faaliyetleri zaman zaman kan dökülmesine bile yol açmaktadır. "Yehova Şahitleri"nin faaliyetlerinin çatışmalara bile sebep olduğunu da belirtmeliyiz: "Kırgızistan'da halkın tüm protestolarına karşın propagandalarını sürdürdükleri için zaman zaman çatışmalara sebep olan "Yehova Şahitleri" adlı Hıristiyan tarikatı hakkında Kazakistan'da da yargıya başvuruldu. Kz-Today ajansının haberine göre, Taraz kentinde propaganda çalışmaları yürüten söz konusu tarikat hakkında savcılık tarafından dava açıldı. Tarikat üyelerinin yasadışı faaliyet gösterdiğini vurgulayan savcılık, mahkemeden, tarikatın faaliyetine engel olunmasını istedi. Savcılık iddianamesinde, henüz reşit olmamış bir çocuğun, annesi tarafından zorla tarikata sokulmak istendiğine dikkat çekilirken, aileleri ya da akrabaları söz konusu tarikata üye olan çocukların devletten yardım istediği vurgulandı. Anılan tarikat üyeleri, propaganda çalışmalarına halkın karşı çıkmasına rağmen devam ettikleri için Kırgızistan'da zaman zaman polisiye olayların yaşanmasına yol açıyor." (14)
Haberde Yehova Şahitleri'nden bir tarikat olarak söz edilse de bu gerçeği yansıtmamaktadır. Yehova Şahitliği Hıristiyanlıkta yeni türeyen marjinal mezheplerden birisidir.
Bu durum Kırım için de geçerlidir. Örneğin Eneli Some adlı Kırımlı bir soydaşımız internette yer alan "Qirimtatarlarni bol'mege istegenleri" başlıklı oldukça içli bir mesajla Kırım'daki misyonerlik faaliyetlerinin, Kırım Tatarlarını bölüp parçaladığını vurgulamaktadır. Eneli Some'nin belirttiğine göre Kırım Tatarları arasında şu gruplar propaganda yapmakta:
"Katolikler(Cenyup Afrikadan Burlar ozin qaraadamlarni oz dinge cevirmeyip da minda kelip Qirimtatarlarni oz dinge cevirmek icun calisalar), Marmonlar da bar minda, Evangelistler, Adventistler... biz (Qirimtatarlar) minda azmiz, 500.000 adam (o 20% Qirimda yasaganlarga baqqanda). Ve bu diger dinnerge kirgen Qirimtatarlarnen lafettim, episi olar maga ayttlar, Rus ya da basqa milletten adam bizim dinimizge inansa o bizge bizim soy-Qirimtatarlardan da yaqin ola!!!... O bizni Qirimtatarlarni bolecek bir istir." (15)
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nde, Rus misyonerler de faaliyet göstermektedir. Rus Ortodoks Hıristiyan misyonerlerinin esas hedef kitlesi, Rus asıllı Hıristiyanlardır. Bunların Kırgız, Kazak ve Türkmenler üzerinde etkileri yok denecek kadar azdır. Çünkü tarihi Rus-Türk rekabeti, temelde dini bir rekabetten beslenmektedir. Bundan dolayı Türk boyları Ortodoks Hıristiyanlığı, Rus dini olarak görmüş ve onu benimsemeyi Ruslaşmak olarak telakki etmişler ve onlarla evlenmeyi hoş karşılamamışlardır. Zaten XIX. asrın sonlarından itibaren Ruslar da, Türkistan'daki Rus olmayan milletleri Hıristiyanlaştırmayı Ruslaştırmak olarak telakki etmiştir. Ancak şu anda Ortodoks Hıristiyanlık, bölgedeki Rus nüfusu arasında bile yeterli taraftar bulmakta zorlanmaktadır. (16)
Şu anda Katolik misyonerler daha çok Alman Katolik Kilisesi tarafından, Protestan misyonerler daha çok Alman Protestan Kilisesi tarafından ve Baptistlerle diğer bazı Protestan gruplar Amerika'daki kiliseler tarafından gönderilmektedir.
Türkistan'a Hıristiyanlığı ihraç eden en önemli merkezler Almanya'dadır. Bunun sebeplerinden birisi, bölgedeki Alman kökenli insanların çokluğudur. Sırf Kırgızistan'da 50.000'ne yakın Alman kökenli nüfus vardır.
Kırgızistan'daki Alman asıllı Hıristiyanlar, 1988-1990 yılları arasında Almanya'ya götürülüp, buradaki Protestan misyoner okullarında yetiştirildikten sonra Kırgızistan'a geri gönderilmişlerdir.
Orta Asya'ya yönelik olarak Türkiye de önemli bir üs olarak kullanılmaktadır. Türk devletlerine gönderilen misyonerlerin hatırı sayılır bir bölümünün Türk vatandaşı olması ve İstanbul'dan yayın yapan veya İstanbul'dan yayın yaptığını iddia eden radyolarla Türk dünyasının çeşitli bölgelerine Türkçe Hıristiyanlık propagandası yapılmasıdır.
Örneğin, Balkanlar ve Türkiye için 1993 yılında yapılan yıllık istişare toplantısında Balkanlar'a ve Türk devletlerine gönderilecek olan misyonerlerin oranında Türkiye'nin payının artırılması, Türk devletlerinden ya da Balkanlar'dan Türkiye'ye çeşitli amaçlarla gelmiş olan gençlerle ilgilenilmesi Türkiye şubesine bırakılmıştır. (17)
Buna benzer bir gelişme ise Ortodoks olan "Gagavuz Türkleri"nin Protestan misyoner örgütlerce devşirilip kullanılmasıdır. Gagavuzlar üzerinde özellikle Baptistler, Adventistler ve Evangelistler çalışmaktadır. (18) Bu bağlamda eleman yetiştirme işlemi Krelingen'de faaliyet yapan Ortadoğu uzmanı Prof. Dr. E. Troeger başkanlığında yürütülen seminerler ve pratik kurslar ile yapılmaktadır.
Türkiye'den gönderilen misyonerlerin bir kısım masraflarının Hıristiyan Türkler tarafından karşılanması da kayda değerdir. Türk devletlerine gönderilen misyonerler Moskova üzerinden gönderilmekte olup, Moskova'da bulunan "Avrupa'da İslam" kurulu üyesi olan üç merkezden talimat aldıkları ve Taşkent'te bulunan bir merkezin denetiminde çalıştıkları bilinmektedir.
Bugün Orta Asya'da faaliyet gösteren misyonerlerin ve misyoner teşkilatlarının sayısı ülkeden ülkeye değişiklik arz etmekte olup net bir sayı verebilmek oldukça zordur.
Kazakistan'da 15 Amerikan misyonerlik teşkilatına bağlı 48 Amerikalı, 65 Kazakistan vatandaşı ve 2 yabancı olmak üzere toplam 115 misyoner çalışmaktadır. Ayrıca Alman asıllı misyonerler ve bilhassa Yehova Şahitleri de Kazakistan'da faaliyet göstermektedirler. Eski bir milletvekili olan Ali Ak, Kazakistan'daki Hıristiyanlık propagandasına bizzat tanık olmuş isimlerden birisidir. Sn Ak, hem gözlemlerini paylaşmış hem de Yehova Şahitleri'nin propaganda dergilerinden Tarassut Kulesi'nin Kazakça baskılarından çeşitli örnekleri bize temin etmişti.
Kırgızistan'da 9 Amerikan misyonerlik kuruluşuna bağlı 23 Amerikalı, 14 Kırgızistan vatandaşı ve 3 yabancı olmak üzere toplam 40 misyoner çalışmaktadır.
Ayrıca faaliyetlerini ağırlıklı olarak Kazakistan ve Kırgızistan'da yoğunlaştıran ve son senelerde Ortodoks-Katolik-Protestan Kiliselerinin işbirliği altında gelişen "Senim Vakfı", Orta Asya'daki çalışmalarıyla da dikkatleri çekmektedir. Yine bu ülkelerde, bağımsızlık sonrası oldukça önem kazanan İngilizce'den dolayı, Senim Vakfı aracılığı ile gelen bazı firmalar İngilizce eğitim veren okullar açmaktadırlar. (19)
Misyoner Örgütlerin Türkistan'a Yönelik Stratejileri
Doç. Dr. Sönmez Kutlu, misyoner örgütlerin, diğer ülkelerde de uyguladıkları Türk Cumhuriyetleri'ndeki stratejilerinden birkaçı üzerinde özellikle durmaktadır:
* Diyalog görüntüsü verilmiş misyoloji: Katolik Kilisesi, 1965 yılından sonra ortaya attığı ve geliştirdiği, diğer İslam ülkelerinde olduğu gibi Türk Dünyası'nda (20) da baş rolünü kendisinin oynadığı diyalog çalışmalarını sürdürmektedir. Aslında Papalık, küreselleşme sürecinin bir sonucu olarak ve Hıristiyanlığın tarihteki kutsal savaşlarının Müslüman dünyada meydana getirdiği olumsuz imajı yıkmak, sevecen ve sempatik görünmek amacıyla yeni tür bir misyoloji ya da postmodern bir misyonerlik geliştirmiştir. Bunun için bölgeye iyi yetiştirilmiş Kırgızca, Özbekçe ve diğer Türk dili lehçelerini bilen misyonerler, ya da bu bölgede yaşayan Katolik Almanlar diyalog temsilcileri olarak gönderilmektedir. Bunlar bazen ya bir Hıristiyan dini organizasyon adına veya uluslararası bir örgütün üyesi/danışmanı olarak Türkistan'daki etnik, siyasi ve din durumu, gelenek ve görenekleri tespit için gezi, gözlem, inceleme ve araştırmalar yapmakta, diğer Hristiyan gruplarla işbirliği projeleri geliştirmeye çalışmaktadırlar.
Papalık, son yıllarda Joseph Card Ratzinger tarafından hazırlanan ve Papalık tarafından onaylanarak İnternet sayfalarına konulan resmi bir bildiride "insanlığın gerçek kurtuluşunun İsa'ya inanmaktan ve Kilise'ye bağlanmaktan geçtiği" ("Congregation for the Doctrin of the Faith" adlı bildiri için bkz., www.vatican.va) (21) ve bu yüzden diyalogun bundan vazgeçme anlamına gelmediği, misyolojinin devam ettiğinin unutulmaması gerektiğinin vurgulanması, Papalığın diyalogla neyi hedeflediğini açıkça göstermektedir.
* İnkültürasyon: Bu kavram, farklı şekillerde tanımlanmaktadır. Asıl anlamlarından birisi de, "bir mahalli kiliseye ait Hıristiyan tecrübesinin o bölge toplumunun kültürüyle bütünleşmesi (kaynaşması) dir…" Ayrıca inkültürasyon, "insanlığı içten dönüştürme ve onu yenileme" ya da "İncil ve Hıristiyanlığın değerlerini diğer kültürlere aşılamak veya kültürlerin bu değerlere adaptasyonu" anlamlarına da gelmektedir. Bu sürecin değişim, asimilasyon ve dönüşüm gibi çeşitli aşamaları vardır. (22) Bu kavram Papalığın 1965 sonrası Diyalog girişimlerinin sonucunda resmen tanınmış ve bütün dünya da misyolojinin en önemli bir unsuru olarak yürürlüğe konulmuştur. Ayrıca bunu sadece Katolik misyonerler değil diğer misyoner gruplar da yapmaktadırlar.
* Müslümanları ve İslam'ı Karalama Kampanyası: Hıristiyan misyonerler, dünyada barışı ve sosyal adaleti sağlamak için çalıştıklarını her fırsatta tekrarlamaktadırlar. Şu anda İslam dünyasında Cezayir, Afganistan, Tacikistan ve diğer bölgelerdeki yaşanan dramatik olayları ve son zamanlarda bölgede faaliyet gösteren Hizbü't-Tahrir'in faaliyetlerini İslam ve Müslümanlarla aynileştirerek İslam'ı ve Müslümanları kötülemekte, fakat Hıristiyanlığı barışçı bir din olarak sunmaya çalışmaktadırlar. Sonradan Evanjelist olan Muhtar Devletov, kendi çıkardıkları dergide, "Kur'an'da Allah yol gösterici ve kahredici, İncil'de Allah yol gösterici ve sevicidir." şeklinde açıkça İslam'ı ve Müslümanları rencide eden ifadeler kullanmıştır. (Bkz., Senin Colun, No: 23 (59), Temmuz 1997.)
Diğer taraftan, aynı kişiler Batı medeniyetinin Hıristiyanların eseri olduğu, Müslümanların ise medeniyet kuramadıkları ve İslam dolayısıyla geri kaldıkları şeklindeki bilinen iddiayı tekrarlayarak İslami bilgisi zayıf kimseleri Hıristiyanlaştırmak için kullanmaktadırlar." (23)
Orta Asya Cumhuriyetleri'ndeki mevcut yasalar misyonerlik faaliyetlerine engel olamamaktadır. 1990'lı yıllarda, bağımsızlıklarını müteakip hazırladıkları anayasalara göre devlet, genel olarak bütün dinlere karşı aynı mesafededir, yani diğer bir deyişle tarafsızdır. Yalnız, dini teşkilatlar da siyasete karışamazlar. Herkesin inanç özgürlüğü ve dini tebliğ hakkı vardır. Haliyle misyoner teşkilatları da hukuken geleneksel din mensupları ile aynı hak ve özgürlüklere sahip olarak bu ülkelerde faaliyetlerde bulunabilmektedirler.
Diğer taraftan, misyonerlik faaliyetlerine karşı halk ve çeşitli İslamcı gruplar tarafından değişik tepkiler verilmektedir. Son üç ay içerisinde Tacikistan'da misyoner kiliselerine karşı yapılan protestolar bundan sonra radikal grupların bu işi daha da ileri götürecekleri hususunda sinyaller vermektedir. Aynı şekilde Kırgızistan'ın Calal Abad şehrinde son olarak Ocak 2001'de 4 Özbek asıllı Kırgız vatandaşının Hıristiyanlık dinine geçmesi ve bu sayının 130'u bulması üzerine halktan tepkiler gelmiş ve Hıristiyanlık dinine geçen bu insanların şehri terk etmeleri istenmiştir.
Son zamanlarda benzer tepkiler Resmi makamlardan da gelmeye başlamıştır. En son yine Ocak ayı içerisinde, Türkmenistan'da gayri resmi olarak faaliyette bulunan misyonerler tutuklanarak mahkemeye sevk edilmişlerdir. Kazakistan Milli Güvenlik Komitesi'nin 2000 yılını değerlendiren açıklamasında da, Kazakistan'da din maskesi adı altında, anayasaya aykırı düşünceleri empoze etmeye çalışan ve casusluk faaliyetlerinde bulunduğu tespit edilen yabancı misyonerlerden bir kısmının sınır dışı edildiğine değinilmiştir. (24)
Türk Cumhuriyetleri'nde yaptıkları propagandalarda Kitab-ı Mukaddes'ten yaptıkları seçkileri bile Kur'an diye sunmaktadır misyonerler: "Kazakistan ve Kırgızistan'da Hıristiyanlık propagandasının oldukça etkili olduğu bildirilmektedir.... "Senim (İnanç) Vakfı" aracılığıyla Ortodoks-Katolik-Protestan işbirliği ile misyonerlik faaliyetleri yürütülmektedir. Başta "İncil, Tevrat ve Zebur'dan Seçmeler" isimli kitap olmak üzere, Kazakça olarak bastırılmış İnciller, propaganda kitap ve broşürleri evlerde, sokaklarda, hatta Müslümanların en mukaddes yerlerinde dağıtılmaktadır. Müslümanlığın kuvvetli olduğu yerlerde kendilerini Müslüman gibi göstermekten çekinmemektedirler. Kendi kitaplarını bazen İstanbul'da basılmış Kur'an diyerek dağıtmaktadırlar." (25)
Misyoner örgütler bu tür aldatmalar konusunda oldukça profesyoneldir. Örneğin kimi misyonerler, internette "İslam hakkında" adını verdikleri web sitesinde (26) İslam hakkında Müslümanca bilgi verecekmiş izlenimi verip Hıristiyanlık aşılamaya çalışmaktadır.
Kazakistan'da Hıristiyanlık Propagandası
Kazakistan, etnik yapısı,
dinsel farklılıkları, Rusya'ya olan yakınlığı ve halen devam eden eski komünist
sistemin etkisi nedenleriyle din olgusunun en zayıf olduğu Orta Asya ülkesidir.
Kazakistan'da Müslümanlar da çok çeşitli etnik dağılım göstermektedir.
Kazakistan Diyanet İşleri Müdürlüğü verilerine göre, ülkede 24 ayrı etnik
kökenden 11 milyon Müslüman vardır.
Bu uygun zeminden dolayı Hıristiyan Misyoner Örgütlerin en çok önem verdikleri
ülke de Kazakistan'dır. Çeşitli misyonerlik faaliyetleri bu ülkede Katolik ve
Protestan kiliseler, Yedinci Gün Adventistleri, Yehova Şahitleri ve Barış
Gönüllüleri gibi çeşitli örgütler tarafından sistemli bir şekilde
yürütülmektedir.
Protestanlar arasında en etkin olan misyonerler Baptistlerdir. Baptist misyonerlerin devşirdiği önde gelen Kazaklar şunlardır: Kormangazy Abdumuratov, Tursunbai Auelbekov, Asylbek Nurdanov, Ashkat Akunkhanov. (27)
Vatikan ile Kazakistan arasında, Katolik Kilisesi'nin Kazakistan'da faaliyet göstermesini onaylayan bir anlaşma imzalanmıştır. Vatikan Başbakanı Angelo Sodanya ile Kazakistan Dışişleri Bakanı Kasımhomart Tokaev arasında imzalanan ve ilk olduğu belirtilen anlaşmaya göre Vatikan, Katolik Kilisesi aracılığı ile eğitim, sağlık ve sosyal alanlarda faaliyet gösterebilecektir. Vatikan Kazakistan'daki fakirlere yardım edecek, bu ülkedeki cezaevi ile hastanelerde bulunan Katoliklere maddi ve manevi olarak destek verecektir. Vatikan sözcüsü Navarro Valls, Vatikan'ın ilk kez bir Orta Asya ülkesiyle resmi bir anlaşma yaptığını açıklamıştır. Vatikan ile Kazakistan arasındaki anlaşma, Papalık binasında imzalandı. Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev de Papa 2. Jean Paul ile bir görüşme yaptı. (28)
Kazakistan'da izlenebilen Rus TV kanallarında da Hıristiyanlıkla ilgili propaganda içerikli yayınlara yer verilmektedir. Benzer şekilde ABD ve bazı Avrupa ülkeleri Kazakistan'da yoğun bir şekilde misyonerlik faaliyetleri sürdürmektedirler. Özellikle, Almanya tarafından desteklenen faaliyetlerin iki yönü olup bunlardan birincisi, bölgede yaşayan Almanların kendilerine güvenlerini sağlayarak onların Batı'ya olan göçlerini engellemektir. İkincisi ise, ekonomik güçlükler içinde olan ve İslam'dan uzaklaşmış bulunan Kazakları Hıristiyanlaştırmaktır. Alman Misyoner Örgütler bu hususta en büyük rakip olarak Türkleri görmekte ve Türkiye'yi karalamaktan da geri kalmamaktadırlar.
1999'da yapılan en son nüfus sayımına göre Kazakistan'da 14.953.126 olan genel nüfusun 353.441'ini etnik Almanlar oluşturmaktadır. Bu durumda Almanlar, Kazakistan'daki en kalabalık beşinci etnik grubu oluşturmaktadır. Kazakistan'da yasayan Almanların kendi kiliseleri vardır. Burada yaşamakta olan Almanların çoğu Luteran ve Katolik'tir. Bu arada belirtmek gerekirse, Kazakistan'daki Almanlar arasında inanç olarak Mennonit, Baptist ve Adventistler de var.
Kendilerinin yayınladığı "2001 Report of Jehovah's Witnesses Worldwide"a göre Kazakistan'da ileri düzeyli Yehova Şahidi sayısı 12.992'dir. Başka deyişle Kazakistan'da her 1.288 kişiden birisi Yehova Şahidi'dir. Cemaat sayıları şimdilik 121 olup, Kazakistan'da Yehova Şahidi misyonerler 2.628.245 saat propaganda yapmışlardır. (29)
Almanya, Almanların göçünü engelleyip onlar aracılığı ile Kazakistan'da koloniler oluşturmaya çalışmaktadır. 1980'li yıllara kadar asıl kimliklerini yok sayarak, kimliklerine "Sovyet vatandaşı" yazdırmak için yarışanlar, 1980'li yıllardan sonra bu yarışa son verdiler ve kendi tarihi köklerine geri dönme gayreti içinde oldular. Kimliklerinde "Alman" yazan Kazakistan vatandaşları, bunun kendilerine sağladığı kolaylık ve avantajlardan yararlanmaya başladılar. Bugün, Kazakistan'daki karışık evliliklerden doğan çocukların nüfus cüzdanlarındaki "Milliyet" hanesine "Alman" yazılmasına özellikle dikkat ediliyor. Bu çocuklar gelecekte "Anavatan Almanya" ya geri dönüşleri ve Almanya'nın yapmakta olduğu yardımlardan faydalanma yolları bu şekilde hareket etmekle açılmış oluyor. Yeni doğan çocukların milliyet hanelerine "Alman" yazdırılması, gelecekte Kazakistan'ın başına büyük problemler açabilecek bir boyutta gelişmektedir. Bu yolla Almanya'ya, gelecekte Kazakistan üzerinde bazı haklar sağlanmaya çalışılıyor. Kazakistan yetkilileri belki şimdi oynanmakta olan oyunun boyutlarını göremiyor. Bu gelişmeler, Almanya'nın Orta Asya üzerinde beslediği büyük "emeller"ine zemin hazırlama olarak değerlendirilmektedir. Kazakistan daha işin başındayken, buna Anayasal düzenlemelerle kesin ve kalıcı çareler bulmak mecburiyetindedir." (30) Almanya bu bağlamda Misyoner Örgütleri de devreye sokmaktadır.
Kazakistan'da "Hayır Kuruluşu" adı altında misyonerlik faaliyeti gösteren 25 adet teşkilat, kendilerine taraftar kazanmak amacıyla gençlere, konferanslara davet ettikleri her insan için belli bir yüzde vermekte ve ayrıca "maaş" adı altında 40 ila 60 dolar arasında maddi yardımlarda bulunmakta, propaganda içerikli kitapları dağıttırmak suretiyle bu gençlerle olan çalışmalarını sürdürmektedirler. Söz konusu gençlerin büyük bir kısmı, maddi menfaat temin etmek için bu tür çalışmalarda iştirak etmekte, ancak bunu açıkça ifade etmekten çekinmektedirler. (31)
Türkmenistan'da Hıristiyanlık Propagandası
Türkmenistan'da Protestan olan Baptist Kilisesi (32) başta olmak üzere toplam üç misyoner örgütü faaliyet göstermektedir. Bu örgütler United Bible Societies (UBS) tarafından organize edilmektedir. (33)
Türkmenistan'a ilk yerleşen misyoner örgütlerden birisi Türkiye'de de faaliyet gösteren ünlü "American Bible Society"dir. (34) Bible Society, İncil'in Türkmence'ye tercümesini 1993 yılında tamamlayarak dağıtıma başlamıştır.
Bunun yanı sıra, Aşkabat'ta Aksa Camii'nin bulunduğu Gaja mahallesinde ikisi İngiliz, ikisi Amerikalı olmak üzere dört Hıristiyan misyoner papazın girişimleri sonucu girişinde "Mescid-i Hıristiyani" tabelası bulunan bir kilise açılmıştır. Söz konusu misyoner grubu ayrıca Aşkabat Havaalanı yakınlarında kilise inşa etmek üzere devletten arazi satın almıştır. Kilisenin üçü Rus, diğerleri Hıristiyanlığı yeni seçen Türkmen olmak üzere, 50 civarında cemaati bulunmaktadır.
Aşkabat merkezinde yoğun olarak yaşayan Hıristiyanların devam ettiği Katolik ve Protestan kiliselerinde de Müslümanlara dönük olarak Hıristiyanlık propagandası yapılmaktadır. "Gospel Communications Network"te Türkmenistan'daki misyonerlik faaliyetleriyle ilgili olarak verilen bilgilere göre Protestanlar, 1990'de sadece 5 kişi iken on yılda 500 kişi üzerinde örgütlenmiştir. HCJB World Radio (35) adlı Amerika merkezli misyoner radyo 2001'de Türkmence yayına başlamıştır. Türkmence yayınlar Dave Hansen adlı misyoner tarafından organize edilmektedir.
"Baptist World Alliance" (BWA) adlı Amerikan Baptist misyoner örgüt, Rahim Tashov adlı bir Türkmeni devşirerek papaz olarak görevlendirmiştir. Rahim Tashov, hem bir kilisenin başına getirilmiş hem de çocuklara yönelik olarak Hıristiyanlık propagandası yapan bir "Pazar Okulu" kurması sağlanmıştır. Bir başka yerli papaz Aşkabat'ta faaliyet gösteren Protestan Shokhrat Piriyev'dir. (36)
Rahim Tashov bu yüzden Kasım 1999'da takibata uğramıştır. İnternet'te "Rahim Tashov" adına yaptığımız bir tarama sonucu misyoner örgütlerin bu takibatı kullanarak Türkmenistan hakkında, insan haklarını ihlal ettiği yönünde uluslararası bir karalama kampanya açtığına tanık olduk.
Misyonerlerin Türk Cumhuriyetleri'ndeki hedef kitlelerinden birisi de etnik Ruslar ve diğer Ortodoks Hıristiyanlardır. Örneğin Türkmenistan'da Anatoli Belyayev ile karısı Natalya ve kızı Yuri Senkin misyonerlik yapan bir Rus ailesi Baptistler adına misyonerlik yaptığı için yönetim tarafından Mart 2000'de sınır dışı edilmiştir. Anatoli Belyayev, "Ashgabad Baptist Congregation"ın lideri idi. Rus Aleksandr Yefremov ve Vera Semina, Ukraynalı Vladimir ve Olga Chernov da bu grubun içinde yer almaktadır. (37) Bu gelişmeler Kitab-ı Mukaddes Şirketi'nin yayınlarında da yankılanmıştı. (38)
Yedinci Gün Adventistleri (Seventh-day Adventist: SDA) de başkent Aşkabat'ta Pavel Fedotov öncülüğünde örgütlenmiş durumdadır. Papaz Fedotov, UBS ile bağlantılı olarak faaliyet göstermektedir. SDA'nın ele başı isimlerinden, Alexander Shvarts'ın kilise inşa etme girişimi Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov tarafından engellenmiştir. Türkmenistan Hükümeti, misyoner örgütlere karşı nispeten duyarlı davranmakta ve faaliyetlerini kontrol altına almaya çalışmaktadır. Türkmenistan yönetimi, yalnızca Ortodoks Ruslara yönelik olarak serbesti tanımaktadır. (39)
Bekleneceği üzere Türkmenistan'daki misyonerlere yönelik engellemeler hemen "International Religious Freedom"un raporlarına yansımıştır. (40) International Religious Freedom, bir anlamda ABD'nin devlet olarak misyoner örgütleri himaye aracı olarak iş görmektedir.
Yehova Şahitleri'nin Orta Asya'da, özellikle Kazakistan ve Kırgızistan Cumhuriyetleri'nde ağırlıklı çalışmakta olup, Türkmenistan'da da faaliyetlerine rastlanılmaktadır.
Türkistan'da Bedahşan Bölgesi'nde yaşayan yaklaşık 200 bin nüfuslu Nizari İsmailileri (Ağahanlar) mezhebini hesaba katmazsak, genel olarak Müslüman halk Hanefi ve Maturidi mezhebine mensuptur. Fergana Vadisi'ndeki bu birliği bozabilmek için Hıristiyan misyonerler, bölgede faaliyet gösteren İsmaili ve Şii kültürden çıkan Bahailiği desteklemektedirler. Bunun için Dünya Kiliseler Birliği, Dağlık Bedahşan'daki İsmaili nüfusun maddi kalkınması için Ağahanlar tarafından yapılan bir projeye destek vermekte ve insani yardım adı altında tonlarca gıda yardımında bulunmaktalar. (41)
İstanbul'da kurulan "Kitab-ı Mukaddes" firmasına Kazakça, Kırgızca ve Türkmence bastırdıkları "İncil, Tevrat ve Zebur'dan Seçmeler" isimli kitap gibi yayınları, halka parasız olarak dağıtılmaktadırlar.
İlginç bir nokta da, İstanbul'da bastırılan bu kitapların yine İstanbul'dan gelen Yehova Şahidi Türkler tarafından 1992 yılında dağıtılmaya başlanmış olmasıdır. Şehrin hemen her yerinde açıktan ve ev ev dolaşarak bu kitapları dağıtan Yehova Şahitleri özellikle üniversite ve ortaokul-lise öğrencileri arasında belli bir seviyeye ulaşanları çeşitli şekillerde ödüllendirmektedirler.
Yehova Şahitleri, askerliğe karşıdırlar. Türkmenistan mahkemelerinin kararlarına rağmen Yehova Şahitleri askerliğe karşı direnmektedir. Bunlardan birisi Nikolai Shelekhov'dur. 21 yaşında olan Nikolai Shelekhov, askerlik yapmamak için direndiğinden 1,5 yıl hapse mahkum edilmişti. Shelekhov, daha önce 2000 yılında da bu yüzden bir yıl hapis cezası daha almıştı. Yehova Şahitleri bu gelişmeleri bir karalama kampanyası ile uluslararası arenaya taşımaktadır. (42)
Kırgızistan'da Hıristiyanlık Propagandası
Amerika ve Avrupa kökenli Misyoner Örgütlerin Kırgızistan'da resmi olarak kurdukları dini organizasyonların sayısına baktığımızda karşımıza korkunç bir rakam çıkmaktadır. Kırgız Devleti, bu aşırı dini kurumlaşmayı resmi prosedüre bağlamak ve faaliyetlerini takip edebilmek için 1996 yılında Din İşleri Devlet Komisyonu adıyla bir resmi birim oluşturdu. 1997 yılından itibaren ülkede faaliyet göstermek ve dini organizasyon kurmak isteyen gruplar için, zikredilen Komisyon ve Adalet Bakanlığı tarafından tescil edilmesi şartı getirildi. 1999 yılı itibariyle sözü edilen her iki kurumca tescil edilen toplam 300 dini kurum bulunmaktadır. Bunlardan 210 adedi Hıristiyan mezhepleri tarafından kurulmuştur. Dinlerin ibadethanelerine bakıldığında Müslümanların büyük cami olarak 120 cami, Rus Ortodoksların 40 kilisesi, diğer Hıristiyan gruplarınsa 200 kilise ve ibadet merkezi bulunmaktadır. (43)
ABD Kongresi Üyeleri ve Konsolosu, periyodik olarak Din İşleri Komisyonu'nu ve Kırgız Parlamentosu üyelerini ziyaret ederek ülkedeki dini özgürlüklerle ilgili problemleri onlara ulaştırmakta ve bu problemlerin çözümünü istemektedirler. Örneğin 1999 yılında Kızılkaya'daki Babtistlerin ve Jesus Christ Kilisesi'nin tescil işiyle ilgili gecikme, böyle bir görüşme sonucu halledilmiştir.
Yerel medyanın çeşitli tarihlerde verdikleri bilgilere ve değerlendirmelere göre, Kırgızistan'da misyonerlik faaliyeti yapan örgütlerin bugün sayıları 100 ile 200 civarındadır. Özellikle, Sovyetler Birliği döneminde, dini, ahlaki ve etnik dejenerasyonunun yoğun olduğu bölgelerde misyoner faaliyeti gözlenmiştir. Başta Almanya'nın büyük maddi kaynaklarla desteklediği Protestan misyoner örgütler, Baptistler, Yehova Şahitleri ve Barış Gönüllüleri gibi belli başlı misyoner kuruluşları her tarafa elemanlarını göndermişlerdir. (44)
Kırgızistan'da misyoner faaliyetleri, maddi zorluklar içerisinde bulunan ve dini dejenerasyondan büyük zarar gören kız/erkek üniversite gençliği ve işçiler üzerinde kendini göstermektedir. Misyonerler, ilk etapta en belirgin metot olan insani yardımlarla muhataplarına yaklaşmakta, onların zaaf, eğilim ve beklentilerini keşfetmekte ve sonra asıl faaliyetlerine geçmektedir. Dini yönden yeterli donanıma sahip olmayan kitleler, toplumsal ihtiyaçları için her fırsatı değerlendirmekte, buna karşılık misyonerler, doğrudan Hıristiyanlık propagandası yerine ilgi ve sempati çekmenin yollarını aramaktadır. Bunun için onlar, büyük kitlelerin katılımını sağlayacak olan organizasyonları tercih etmekte, oradaki konuşmalar, etkinlikler ve broşürlerle onlara ulaşmayı hedeflemektedir.
Örneğin; 25-27 Ağustos 1994 tarihinde, Bişkek'teki Spartak Stadyumu'nda yapılan müzikli toplantıya Kırgızistan'ın çeşitli yerlerindeki toplanan kızlı erkekli yaklaşık 25-30 bin kişi toplanmıştır. ABD ve Rusya'dan da katılımcıların bulunduğu bu toplantıda, müzik aralarında Hıristiyanlık propagandası yapılmış, katılımcılara ücretsiz broşür ve kitaplar dağıtılmıştır.
Kırgızistan'da misyoner faaliyetleri çeşitli kesimler üzerinde beklenen etkiyi yavaş yavaş göstermektedir. Nitekim 23 Ağustos 1996'da yayınlanan Senin Yolun gazetesinde yer alan "Orucumun on yedinci günü Tanrı bana söyledi" başlıklı bir yazıda, Medine Abdurrazokova, Piramit adlı özel TV kanalında bir misyonerin propagandasına kapılarak Hıristiyan olduğunu belirtmektedir.
Kırgızistan'da yayınlanan Alem gazetesinin Mayıs-1997 sayısında misyoner faaliyetleri ile ilgili özetle şu bilgiler verilmektedir: 1995-1996 yıllarında, Kitabı Mukaddes Okulu, gençleri bu dine çekmekte çok etkili olmuştur. Aralarında Kırgızların da bulunduğu otuzdan fazla öğrenci şu anda bu okulda eğitim görmektedir. Yatılı eğitim veren bu okulda bir öğrenci için 1700 Alman Markı harcanmaktadır. Yakın geçmişte çeşitli harcamalar için bu okula 150.000 Alman Markı verilmiştir.
Aynı gazete "Baptistlerin faaliyetleriyle ilgili olarak şu bilgileri aktarmaktadır. "Çok ciddi çalışan Baptistler, yerli halkı dinlerine çekmek için geçen sene, "Evangelizasyon Planı" adı altında gençlere yönelik çeşitli programlar uygulamışlardır. Sadece bu programlara 67.000 Alman Markı harcanmıştır. Ayrıca tatil amaçlı programlar için de 39.000 Alman Markı harcanmıştır. Bu programlar Karakol, Çolpan-Ata, Kara-Balata, Tokmak, Bişkek gibi yerlerde çok etkili olmuştur."
Orda gazetesi, Haziran 1997'de yayınlanan birinci sayısında "Moon" tarikatının faaliyetleri ile ilgili şu bilgileri vermektedir: "Gorbaçov'un Perestroika döneminde Moon'ların yayılması çoğalmıştır. Moonculuğun yayılmasında Gorbaçov'un yanındaki üst düzey yöneticilerin, bu inancı benimsemelerinin büyük katkısı olmuştur. Mooncular, Kırgızistan'daki bakan ve milletvekili gibi üst düzey yöneticilerin çocuklarına yurtdışı eğitim imkanı sağlayarak onları satın almışlardır. Mooncular onların kendilerini de değişik ülkelere seyahatlere götürmüşlerdir. Kırgızistan'daki yoğun tepki dolayısıyla başlangıçtaki yoğun etkileşim tesirini azaltmıştır."
1997 yılı Kasım ayının son günlerinde, yukarıdaki gazete haberini doğrular nitelikte bir olay gerçekleşmiştir. Moon Tarikatı, ABD'de, müntesipleri için düzenlediği bir toplu nikah törenine Türkiye'den Cumhuriyet Halk Partisi lideri Deniz Baykal, davet edilmiş ve o da 30 Kasım 1997'de bu davete icabet etmiştir. Deniz Baykal, Türkiye'de değişik kesimlerin yanında Sovyetler Birliği eski Devlet Başkanı Mihael Gorbaçov ve Kırgızistan Devlet Başkanı Asker Akayev'in de katıldığını açıklamıştır. Böylece Orda gazetesinin Haziran 1997'de yaptığı yorum bir anlamda doğrulanmış, Mooncuların fikirlerini ve inançlarını yaymak için öncelikle o ülkelerin üst düzey bürokratlarını etkiledikleri açığa çıkmıştır. (45)
Dünyada en yaygın ve etkili faaliyet gösteren misyoner teşkilatlarından birisi de "Yehova Şahitleri"dir. Kendilerinin yayınladığı "2001 Report of Jehovah's Witnesses Worldwide"e göre Kırgızistan'daki Yehova Şahidi sayısı 13.693'tür. Başka deyişle Kırgızistan'da her 1,269 kişiden birisi Yehova Şahididir. Cemaat sayıları şimdilik 35'tir ve Kırgızistan'da Yehova Şahidi misyonerleri, 626,290 saat propaganda yapmıştır. (46)
Oş Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencilerinden Bakıt Murzarahimov yaptığı araştırmalarda, Yehova Şahitleri'nin Kırgızistan'daki faaliyetleri ile ilgili şu bilgileri toplamıştır: "Yehova Şahitleri Bişkek'in Prigorodnoe kasabasında bir evde toplanmaktadırlar. Bu ev Alman asıllı birisi tarafından bunlara tahsis edilmiştir. Yehova Şahitleri bu ev için "Krallık Salonu" adını vermişlerdir. Şu anda Bişkek'in Kızıl Asker, Orozbekov caddeleri ve Hasanbay Mikro kenti başta olmak üzere, halkın yoğun olduğu hemen hemen bütün caddelerinden Yehova Şahitleri'nin yerleri bulunmaktadır. 1991-1992 yılından itibaren Bişkek'in Spartak Stadyumu'nda, sayıları her yıl artan katılımcılara, seminerler ve programlar yapmaya başlamışlardır. Bu programlara katılımı artırmak için, kiraladıkları otobüslerle, mahalle ve köylerden insanları toplamaktadırlar. Bunun bir örneği olarak, 25-27 Ağustos 1994 yılında düzenlenen programa katılanlar stadyumu tamamen doldurmuşlar ve büyük bir kısmı da stadyumun dışından programı takip etmek zorunda kalmıştır.
Başta ABD ve Rusya'dan gelen uzmanların katıldığı bu programlarda; müzikal eğlencelerin yanında, çeşitli konuşmalar ve dualar yapılmakta, katılımcılara kitap ve broşürler dağıtılmaktadır. Anonsların Rusça yapıldığı ve yaklaşık 25-30 bin kişinin katıldığı bu programlarda hemen hemen her yaş grubundan ve cinsiyetten insanlar katılmıştır. Başta İngilizce ve Rusça olmak üzere hemen her dilde yayınlara rastlamak mümkündür. Özellikle bu kitapların birinci hamur kağıt ve Almanya baskısı olduğu dikkati çekmektedir. Kırgızistan'da Kırgızca propaganda içerikli yayınlara da rastlanmaktadır. Bunların başında, 1991 yılında Stokholm'da basılan Kırgızca Kitab-ı Mukaddes, Kırgızistan'ın her tarafına yayılmıştır.
Hıristiyan dünyası bakir bölgelere nüfuz edebilmek için her yolu denemektedir. Ağustos 1998'de Rusya'da büyük bir krizin meydana gelmesine sebep olan ve dünyada büyük ekonomik çalkantılara sebep olan ünlü borsa spekülatörü George Soros, kurduğu bir vakıf aracılığıyla, Türk dünyasında yoğun bir faaliyet içine girmiştir. Bu vakıf tarafından hazırlanan bir ankette Türkistan'ın dini durumunu analiz için 18 soru hazırlamıştır." (47)
Bu anketteki sorular ünlü Amerikan misyoner örgütü BOARD'ın Osmanlı topraklarına gönderdiği misyonerlerine ve son zamanlarda ABD'li diplomat kılıklı misyonerlerin Trabzon ve çevresinde yaptırdığı anket soruları (48) ile benzeşmektedir. ABD'li misyonerlerin bu tür sondajlarda kullandıkları anketler kelimenin tam anlamıyla halkın röntgenini çekmeyi amaçlamaktadır.
Her dönemde misyonerlere benzer talimatlar verilmiş, kendilerinden çeşitli konularda anket yapmaları istenmiştir. Bu konuda pek çok örnek vardır. (49) Kırgızistan'da, Hıristiyan Misyonerlik faaliyeti yürüten grupların başlıcaları şunlardır:
1. Vaskrısenski Sabor: 1944
yılından bugüne kadar faaliyet gösteren en etkili teşkilatlardan birisidir.
2. Baptistler: 1992 yılında 2 bin genç bu gruba katılmışken bu katılım 1993'te 3
bine ulaşmış ve bugün bu rakam çok daha yüksek bir noktaya ulaşmıştır.
3. Yedinci Gün Adventistleri.
4. Presbiteryenler: En etkin faaliyet gösteren misyonerlik teşkilatlarından
birisi olup, grubun %70'ini Koreliler oluşturmaktadır.
5. Moon Tarikatı.
6. Dünya Yeni Apostol Kilisesi: Çoğunluğunu Alman kökenli şahıslar
oluşturmaktadır.
Bunların dışındaki dini gruplar ise; Hıristiyan Malakanlar, Hıristiyani Pomortsi
Grubu, Literanya Grubu, Los Angaliski Hıristiyan Misyası ve Koreli şahısların
oluşturduğu Bothi Buddo Cemiyeti olarak sayılabilir. (50)
Hıristiyan misyonerlerden sonra en faal olanlar; Budistler ve Ateşperestlerdir. Örneğin, Bişkek'te Singapur, Filipinler, Ekvator, Tacikistan ve Rusya'dan gelen Bahailer'in yanı sıra Hindistan'tan gelen "Krişna" öğretisine mensup rahipler de yoğun propaganda faaliyetlerinde bulunmaktadır.
Doç. Dr. Sönmez Kutlu "Türkistan'da olduğu gibi Kırgızistan'da da faaliyet gösteren Katolik, Ortodoks ve diğer Fundamentalist Hıristiyan grupların görev dağılımı ve işbirliği yaptıkları"nı vurgulamaktadır.
Kutlu, Kırgızistan'daki misyonerlik faaliyetleri konusunda bizzat kendi gözlemlerini aktarmaktadır: "Adventistler, Kırgızistan'da üniversite çevrelerinde, özellikle İngiliz dili bölümlerindeki öğrenciler üzerinde misyonerlik faaliyetlerinde bulunmaktadır. Araç olarak dil öğretimi yani İngilizce kullanılmaktadır. İngilizce kursları açmaktalar ve katılan öğrencilere İngiltere ve Amerika'ya göndermeyi vaat etmektedirler. Ne var ki yabancı dillerde 5-6 yıldır propaganda yapmalarına rağmen, amaçlarına ulaşmakta istedikleri başarıyı elde edemedikleri anlaşılmaktadır. Bunlara başta ilgi duyan öğrencilerin son sınıfa geldiklerinde, onların İsa'yla ilgili ve Hıristiyanlık dini ile ilgili verdikleri bilgilerden tatmin olmadıkları ve sıkıldıkları için ayrıldıkları görülmektedir. Bundan dolayı, daha çok Fakülteye yeni gelen öğrencileri hedef almaktadırlar.
Baptistler, diğerlerinin aksine sıradan halkı hedef almış, faaliyetlerini onlar arasında yoğunlaştırmıştır. Bu sebeple halk arasında daha fazla taraftara sahiptirler. Özellikle katılanların yüzde doksanı kadınlardan oluşmaktadır. Bizzat gidip gördüğümüz "Sıyunuu Üyü" dedikleri ibadethaneleri, hem bir mektep hem bir kütüphane, hem de bir ibadethane gibi çalışmaktadır. Daha sonra buraya, çalışan kadınların ve kocası tarafından terkedilmiş yoksul kadınların çocukları için bir kreşi açtıkları söylenmektedir. Diğer faaliyetlerinden ve bizimle yaptıkları konuşmalardan, onların kendilerine adam kazanmakta birebir ilişki ve halkın ezilen, yoksul ve felakete uğrayan kesimini tespit edip onlarla özel ilişkiye büyük önem verdikleri anlaşılmaktadır. Kırgız ailelerde boşanma oranının yüksek olması, çocuklarıyla birlikte terk edilen ve kocasının desteğinden mahrum bırakılan kadınların çokluğu, Baptistler tarafından hedef kitle seçilmesine sebep olmuştur.
Evangelistler, daha çok basın-yayın ve her çeşit iletişim araçlarını kullanarak halkı etkilemeye çalışmaktadırlar. Bazı televizyon kanallarında, büyük miktarda paralar vermek suretiyle, haftalık konuşma programlarıyla Hıristiyanlık propagandası yapmaktadırlar. Bu televizyon kanallarını, uzun vadeli belli saatlerde yayın yapmak üzere kiraladıkları için, yayınlarını durdurmak imkanı zorlaşmıştır. Keremet TV, onlar tarafından bu yayınlar için kullanılmaktadır.
Katolikler, daha çok daha önce buraya yerleşmiş Almanlar başta olmak üzere eski Doğu Bloğu ülkelerinden gelen kimseler ve Rus halkı arasında faaliyet göstermektedirler. Kırgızlara bunlar aracılığı ile ulaşmaya çalışmaktadırlar. Kırgızlar üzerinde, diğer gruplar kadar etkili olamamaktadırlar.
Protestanlar, daha çok Amerika, İngiltere, Almanya ve diğer Batı Avrupa devletlerinden gelen misyoner gruplarıdır. Faaliyetlerini, genellikle bilimsel araştırmalar ve ilmi toplantılara hasretmektedirler. Amerikalı bir iş adamının (yukarıda söz ettiğimiz küresel spekülatör George Soros'un) kurduğu Soros Vakfı'yla bunlar arasında bir ilişkinin bulunduğu söylenmektedir. Kırgızistan-Soros Fonu Kırgızistan'da çok çeşitli çalışmalar ve projeler yürütmektedir. Barış gönüllüleri ile birlikte çalışan bazı doktorlar arasında da misyonerlerin bulunduğu iddia edilmektedir.
Bölgeye gelen gruplar, öncelikle üç aşamaya büyük önem atfederler: Bunlar kiliseyi kurmak, kiliseyi yaşatmak, bölgenin halkıyla bütünleşmek. Bu aşamaların ilk ikisi şu anda genelde Türkistan ve özelde Kırgızistan'da tamamlanmış, üçüncü aşamanın tamamlanmasına çalışılmaktadır. Şöyle ki her grup, maddi vaatlerle 18 yaşını doldurmuş 10 Kırgız vatandaşı bularak şehrin önemli merkezlerine doğrudan Kilise veya başka adlarla ibadethaneler açmaktalar. Hatta okullardan ve mahallelerden birer temsilci bularak, buralara eleman kazanmaya ve cemaat oluşturmaya yönelik faaliyet içerisindedirler. Kilisenin adını ise "Kırgız Baptistleri Sıyınu Üyü", "Kırgız Yedincigün Advendistleri" ve saire adlarla millileştirmektedirler. Bunların başına önce iyi yetiştirilmiş misyonerler, daha sonra bölge halkından küçük yaşta götürülüp misyoner okullarında yetiştirilmiş Kırgız ya da Özbek vatandaşlar papaz olarak tayin edilmiştir. Artık kilisedeki din görevlisi ve az sayıdaki cemaat Kırgızistan vatandaşı olan kimselerden oluşmaktadır. İlk kurucuları kiliselerin koordinasyonuyla ve ortak önemli büyük projeler/programların gerçekleştirilmesiyle görevlidirler.
Değerlerin kültüre aşılanması konusuna ve kültürle bütünleşmeye gelince, başlangıçta insanlara Müslümanlar arasındaki Peygamber İsa imajını ve Müslümanların İsa'ya olan sevgisini kullanmaktadırlar. Bir Müslüman gibi davranarak, dinini belli etmeden Hıristiyanlıkta takdim edilen Allah'ın oğlu İsa'dan bahsetmemektedirler. Daha sonra kişinin dini inanışlarını etkilemeye başlayıp İncilin İsa imajını ona aşıladıktan sonra Hıristiyan olduğunu açıkça söylemektedirler. Sonuçta şahıslar farkında varmadan Hıristiyanlaştırmaktadırlar. Bunun için para desteği, özel görüşmeler, hipnotizma ve yurt dışı eğitimi vaatleri gibi pek çok yola başvurulmaktadır. Genel olarak medyada, Kırgız dilinde çıkarılan dergilerde ve halka yönelik yapılan müzikli eğlenceli toplantılarda, konserlerde Hıristiyan değerlerinin ve kültürünün propagandası yapılmaktadır. Hatta Kırgız kültüründe daha önceden Hıristiyanlıkla ilgili unsurların bulunduğunu ileri sürerek onları geliştirmeye ve canlandırmaya çalışmaktadırlar.
Örneğin, Manas'ın kutsal kitaplarda adı zikredilen bir aziz olduğunu ileri sürmek, Issık Göl civarında yapılan arkeolojik kazılarda bulunan haç ve saire kalıntılardan bahsetmek suretiyle Kırgız kültürünü Hıristiyanlığa adapte etme girişimleri bunların en önemlileridir. Ayrıca kaynağı İslam olan ve Kırgızların zihninde olumlu anlamı çağrıştıran bazı dini kavramları kullanarak onlara yaklaşmaktadırlar. Örneğin Kırgızların Ahmed Yesevi'nin Divanındaki şiir üslubuna ve Manas destanı üslubuna aşina olmalarını değerlendirerek, Hıristiyan inancının temel unsurlarını bu üsluba yakın tarzda yazılan ilahi kitaplarıyla öğretmekteler ve bu iki dini/kültürel kaynaktaki kavramları bolca kullanmaktalar.
Kırgız kültürüne Hıristiyan inancını ve değerlerini yaygınlaştırmak için en önemli rolü Kırgızca ve Rusça yazılmış kitaplar oluşturmaktadır. Öyle ki bazen İslami kavramlar ve manâlar çağrıştıran adlarla yazıldığı için Sovyet sonrası dönemde dine ilgi duyan kimseler İslam'ı öğrenmek amacıyla, bilmeden bu kitapları okumaktadırlar. Orada anlatılanın Hıristiyanlık olduğunu daha sonra anlayınca problemler yaşamaktadır. Farkında olmadan kendisini Hıristiyanlaşmış bulmakta ve kendi çevresinde böyle olmasa bile Hıristiyan olarak dışlanmaktadır. Bu tip haberler zaman zaman gazetelerde yer almaktadır.
İncil 1990'lı yılların başında çok iyi bir şekilde Kırgızca'ya çevrilirken, Kur'an'ı Kerim, Kırgız vatandaşı Özbek Alaaddin Mansur tarafından 1999 yılında Kırgızca'ya çevrilebilmiştir. Kırgızca açısından bazı sorunlar taşıması dolayısıyla, anlaşılmasında sıkıntılar vardır. Kutsal Kitap dışında, Hıristiyanlık propagandası yapan yüzlerce Rusça ve Kırgızca kitap yazılmıştır. Kırgızca Hıristiyanlık edebiyatı oluşturulmak istenmektedir. Diğer taraftan Hıristiyanlıkla ilgili yazılan bu eserlere bakıldığında, Kırgız toplumunun tam bir kültürel ve dini bombardıman altında olduğu açıkça görülmektedir. Bugün İslam'la ilgili kitaplara gelince, eski geleneksel din anlayışla yazılmış, çoğu Özbekçe olup anlaşılması zor ve halkın dini ihtiyaçlarına cevap vermekten yoksun kitaplardır. Ayrıca sayıları da çok azdır." (51)
Azerbaycan'da Hıristiyanlık Propagandası
Azerbaycan'da mevcut maddi ve manevi problemlerden dolayı misyonerlik faaliyetleri için uygun bir zemin bulmuştur. (52) Propaganda amacıyla ülkeye 100 bini aşkın kitap ve 175 bin adet gazete (Müjde ve Blagovestie gazeteleri) getirilmiştir. Malta ve Lübnan'dan bu ülkeye yönelik Hıristiyanlık propagandası yapan radyo yayınları gerçekleştirilmektedir.
Bağımsızlığından 1996 yılına kadar misyoner örgütlerin Azerbaycan'daki propaganda faaliyetlerinde 20 milyon dolar gibi olağanüstü bir harcama yapmıştır. İşgal altındaki Suşa'dan yapılan Hıristiyanlık propagandalarının özellikle cephedeki askerleri hedef seçmeleri ayrıca kayda değer. (53)
Azerbaycan Eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey, daha 1992'de misyonerlerin, araştırmacı, gazeteci ve iş adamı kisvesinde Azerbaycan'a yerleşip ülkeleri için periyodik olarak rapor hazırladıklarına dikkat çekiyordu. (54) Azerbaycan Dini Araştırmalar Merkezi'nden verilen bilgilere göre Bakü'de 15 mescit bulunurken kiliselerin sayısı 7'dir. Resmi faaliyette bulunan 40 civarında Hıristiyan, Yahudi, Krişna ve Bahai örgüt vardır. Resmi olmayan örgütlerin sayısı ise yaklaşık 900 civarındadır. Nitekim, Bakü'de Hıristiyanlık propagandasına yönelik çalışmalarda bulunan Bakü Devlet Üniversitesi'ne bağlı Bakü İncil Enstitüsü kapatılmış olmasına rağmen faaliyetlerini açıktan açığa sürdürmektedir.
Benzer şekilde, Greater Grace teşkilatı da şehrin muhtelif yerlerinde kiralanan evlerde dini sohbetler, kurslar ve seminerler düzenlenmektedir. Merkezi ABD'de bulunan Hıristiyanlık teşkilatı "Hayat Verici Lütuf Tarikatı"nın Bakü'de bulunan şubesi de aktif olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. Ayrıca, komün yaşayış şekli ve vejeteryan özelliğiyle de dikkatleri çeken ve özellikle gençler arasında yaygın faaliyette bulunan Krişnacılar da Azerbaycan'da önde gelen misyonerlik teşkilatlarındandır.
Yehova Şahitleri, Azerbaycan'ın Zagatala Bölgesi'nde çalışmalarını yürütmektedir. Ayrıca kuruluş tarafından Sebayil ve Nesimi reyonlarında ev ev dolaşılarak, basımı yurtdışında gerçekleştirilen Storojevaya Basriya dergisi ile metro ve otobüs duraklarında çeşitli broşürler dağıtılmaktadır. Buradan Gürcistan'a da zaman zaman propaganda amaçlı kitap ve broşürler göndermektedir. (55) Kendilerinin yayınladığı "2001 Report of Jehovah's Witnesses Worldwide"e göre Azerbaycan'da ileri düzeyli Yehova Şahidi sayısı 314'tür. Başka deyişle Azerbaycan'da 24,676'da bir kişi Yehova Şahidi. Cemaat sayıları henüz 1'dir ve Azerbaycan'da Yehova Şahidi misyonerler, 72,627 saat propaganda yapmış. (56)
Azerbaycan'da faaliyet gösteren misyoner teşkilatların son yıllardaki çalışmalarının büyük bir hız kazandığı bildirildi. Başbakanlığa bağlı Din İşleri Daire Başkanı Mustafa İbrahimov, misyoner teşkilatların çeşitli isimler altında örgütlenerek faaliyet gösterdiğini ve son yıllarda 3 bin Azerbaycan vatandaşının din değiştirdiğini söyledi. (57) Azerbaycan için en büyük tehlikelerden birisi misyonerlerin orduya da sızmış olmasıdır. Nitekim Kafkas Müslümanları Ruhani İdaresi Başkan Yardımcısı Hacı Sabir, Azerbaycan'da faaliyet gösteren misyoner teşkilatlarının orduyu Hıristiyanlaştırmayı amaçladığını vurgulamıştı. (58)
Misyoner örgütler kimsesiz çocuklar için çocuk köyleri de kurmaktadır. Savaş çocukları bu bakımdan misyonerler için bulunmaz bir fırsattır. (59) Yine savaş çocukların himaye bahanesi ile misyonerler Azerbaycan'da çocuk köyü kurma projesini uygulamaya koymuştur. Misyonerler Azerbaycan'da kuracakları çocuk köyleri aracılığı ile Hıristiyanlık propagandası yapmayı amaçladıklarının farkında olan Bakü yönetimi her ne kadar önce bu projeyi geri çevirmişse de misyonerler alternatif yollarla hedeflerine ulaşmayı amaçlamaktadırlar:
II. Dünya Savaşı'ndan sonra kurulan Merkezi Viyana'da bulunan S.O.S Kinderdorf International Çocuk Köyleri Vakfı, Azerbaycan'a da el atmış durumdadır. Müslüman ülkelerde kurduğu çocuk köyleriyle dikkatleri üzerine çeken vakıf, Azerbaycan'da iki çocuk kampı açılması için izin aldı. Bakü'nün Hatai ilçesi ve Hizi kentinde kurulacak çocuk kampları için S.O.S. yetkilileri, Azeri makamları ile anlaşma yaptı. Bu çerçevede Hatai ilçesinde çocuk köyü yapılması için 5 dönüm toprak ayrıldı. Ayrıca, faaliyetlerin hayata geçirilmesine engel olunmaması maksadıyla S.O.S. yetkilileri, ülkede saygın bir yeri olan Azerbaycan Kadınlar Cemiyeti'nden destek aldı. S.O.S. Vakfı, Karabağ'da şehit olan ailelerin ve göçmen kamplarında kötü şartlar altında yaşayan kimsesiz çocukları hedef seçtiklerini açıkladı. Ayrıca, Azerbaycan'da yetim çocukların barındırılması için Sovyet döneminde kurulan, hali hazır da bakımsızlıktan dökülen Internat tipli okullara maddi yardımda bulunma sözü verildi.
Daha önce Şubat 1997'de Azerbaycan Çocuk Fonu ile 10 yıl geçerli bir anlaşma yaparak Azerbaycan'ın Lenkeran kenti ve işgalden kurtarılarak yeniden yapılandırılan Goradis kasabasında çocuk kampı kurmak için başvuruda bulunan S.O.S. Vakfı'nın faaliyeti bir süre önce şüpheli görülerek durdurulmuştu. Azerbaycan güvenlik birimleri tarafından yapılan inceleme sonucu, misyonerlik faaliyetinde bulunduğu tespit edilen vakfın faaliyetleri, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev'in imzaladığı "Yabancı ülkelerin vatandaşları dini tebliğde bulunamazlar" şeklindeki kararnamesi gerekçe gösterilerek dondurulmuştu. Vakıf, bu kararnameyi by-pass etmek için araziye uyarak çocuk köylerinde görev yapacak bekar annelerin Azeri vatandaşlarından oluşacağı yönünde güvence verdi. Ayrıca Azerbaycan'da saygın bir yeri olan Azerbaycan Kadınlar Cemiyeti'ni yanına çekmeyi başardı. Öte yandan S.O.S yetkililerinin, çocuk köylerinde görevlendireceği Azeri bakıcıları, Hıristiyanlığı benimsemiş Azeri vatandaşların içinden seçmesi tepkilere yol açtı.
Nuriyev, bir süre önce kapatılan daha önce Bakü Üniversitesi'nde faaliyet gösteren Bibliya Enstitüsü tarafından 250 Azeri vatandaşına papazlık diploması verildiğine dikkat çekti. Nuriyev, "Sovyetler'in dağılmasından beri Hıristiyan misyonerlerin atış poligonuna döndük. Azerbaycan'da, misyoner teşkilat olduğunu gizlemeyen 11, gizleyen 38 yabancı misyoner örgüt bulunuyordu. Azerbaycan güvenlik birimlerinin yanı sıra Azeri gençlerinin de mücadele etmesi sonucu 20'sini durdurduk; 2 yıldır resmen faaliyet gösterenler yer altına çekilmişlerdi" dedi. (60)
Azerbaycan'da faaliyet gösteren misyoner teşkilatların son yıllardaki çalışmalarının büyük bir hız kazandığı bildirildi. Başbakanlığa bağlı Din İşleri Daire Başkanı Mustafa İbrahimov, misyoner teşkilatların çeşitli isimler altında örgütlenerek faaliyet gösterdiğini ve son yıllarda -Ocak 2001 itibariyle- 3 bin Azerbaycan vatandaşının din değiştirdiğini söyledi. (61) Kimi kaynaklar yoğun dış ekonomik destekli faaliyetler neticesinde son yıllarda 7-8 bin kişi Hıristiyanlık dinine geçiş yaptığını belirtmektedir.
Nahcıvan'da ise, çalışmalarını yardım faaliyeti şeklinde yapmakta olup, insanlara maddi yardımda bulunurken onlara kendi inançlarını benimsetmeye çalışmaktadırlar. Yine Nahcıvan'da faaliyet gösteren ADRA isimli misyoner yardım örgütü, daha çok genç kuşağa hitap etmekte olup, İngilizce dil kursları ile misyonerlik faaliyeti yürütmektedir. Kuruluş "İdrak ve Proqnozlar" adlı bir dergi yayınlamaktadır. ADRA, daha önce Türkiye'deki faaliyetlerine değindiğimiz Amerika merkezli Yedinci Gün Adventistlerine ait bir yardım örgütüdür. Tam adı "Adventist Development and Relief Agency"dir. (62) Bize ulaşan duyumlar doğru ise ADRA, Azerbaycan'da Ermeniler lehine istihbarat çalışması yapmaktadır. ADRA'nın faaliyetlerine aşağıda değineceğiz. Azerbaycan'da faaliyet gösteren misyoner örgütlerden birisi de UMCOR'dur. (63)
Misyonerler söz konusu çalışmalarını aşağıdaki kesimler üzerinde yoğunlaştırmışlardır. Azerbaycan'da etkinliği olan varlıklı, Rusça eğitim almış ve dini eğitimde de Rusça'yı tercih eden aileler. Azerbaycan halkının %15'ini oluşturan insani yardıma muhtaç ve suistimale elverişli olan muhacirler. Anaokulu ve kreşlerde okuyan çocuklar ile üniversitelerde burslu okuyan öğrenciler.
Misyonerlere yönelik hazırlanan ortak beyanata, gençlik teşkilatların yanı sıra Turan, Vahdet, Müsavat, Genç Azer, İslam Partisi, Halk Azatlık Partisi ve Azerbaycan Halk Cephesi Partisi'nin gençlik kolları da imza atmışlardır. (64)
"Azerbaycan'da son aylarda ordu ile ilgili birbirinden önemli haberler yayınlayan 525. Gazet gazetesi, ordudaki misyonerlik faaliyetlerini işledi. Habere göre, Hıristiyan misyonerlerin Azeri ordusuna yönelik faaliyetleri büyük bir hız kazandı. En etkin çalışmalar yapan misyoner kuruluşların başında da "Kaygı Cemiyeti" geliyor... Bakanlık yetkilileri, Azeri subayların resmi üniformaları ile devletin Bakü'deki Sevil isimli bir tiyatro salonunda yapılan faaliyetlere katıldığını doğruladılar.
... Ülkedeki bazı yayın organları da, orduda yeni Hıristiyan olan subayların "din kardeşliği" bahaneleriyle Ermenistan ile muhtemel çatışmalar konusunda isteksizleştirilebilecekleri tehlikesine dikkat çekerek, bu durumun ülke için büyük bir zaaf oluşturduğunu dile getiriyorlar." (65)
Azerbaycan'da örgütlenen başlıca misyoner örgütlerden birisi Yedinci Gün Adventistleri'dir. Adventistlerce devşirilen Azeriler'in bir web sitesi kurduklarını da not edelim. (66) Yeni Müsavat'ın web sitesinde, genel olarak misyoner örgütlerin özel olarak da Adventistlerin faaliyetlerine dikkat çekilmektedir. Azerilerin hatırasına diline dokunmadan Yeni Müsavat'ın haber yorumunu sunacağız:
"Humanitar yardim adi
altinda dini tebligat: Bir Daha Missioner Teskilatlar Haqqında Son vaxtlar
ölkemizde missioner teskilatlarin fealiyyeti artib. Bu qurumlar artiq tekce
Bakida deyil, Azerbaycanin müxtelif rayonlarinda da aktiv fealiyyet gösterirler.
Derd orasindadir ki, missioner teskilatlar ölkenin en iri idman komplekslerinde,
saray ve salonlarinda yigisirlar. Halbuki, yerli teskilatlarimiza bele yerlerde
toplanti keçirmek imkani verilmir.
El Oyunları Sarayı Missionerlerın Toplantı Yerine Çevrilib Daim missioner
teskilatlarla bagli informasiyalar yayan Dini Arasdirmalar Merkezi növbeti
bülleteninde bir daha bu meselelere toxunub. Senedde gösterildiyine göre, bu
qurumlar her ay keçirdikleri iri toplantilar üçün hemin kompleksin rehberlerine
külli miqdarda pul ödeyirler.
Meselen, neçe vaxtdir ki,
"Hemdedenler kilsesi" özünün ayliq toplantilarini El oyunlari idman sarayinda
keçirir. Hazirda 1000 neferden çox üzvü, 70-e yaxin mütesekkil ve intizamli
özekleri mövcud olan bu teskilat genclerle ise xüsusi diqqet yetirir. Dini
Arasdirmalar Merkezinin verdiyi melumata göre, hazirda kilsenin 25 yasina kimi
olan üzvleri 8-ci km. yasayis massivinde "Sevinc" kinoteatri yaxinligindaki
"Bayram" sadliq evinde toplasirlar.
Adventıstler "Humanıtar Yardım"" Perdesı Altında Dını Teblıgat Aparırlar?
2000-ci ilin yanvarindan yeniden qeydiyyatdan keçen bir çox missioner
teskilatlari öz fealiyyetlerini Azerbaycanin eyaletlerine köçürmeye baslayiblar.
Onlarin feallasdigi yerlerden biri de Gencedir. Dini Arasdirmalar Merkezinin
bülleteninde gösterildiyine göre, bu seherde bir çox teskilatlarin - "Yeddinci
günün adventistleri" prosviterianliginin, "Hemdedenler kilsesi"nin, "Nehemiya
icmasi"nin, "Yeni Apostol" kilsesinin, "Iyeqova sahidlerinin" nümayendelikleri
fealiyyet gösterir. Bu teskilatlar öz islerini esasen göze çarpmamaqla qururlar.
Ona göre de onlarin ofisleri adeten seherin köhne mehellelerinde yerlesir. Senbe
ve bazar günleri bu ofislerde ümumi yigincaqlar, dua merasimleri keçirilir.
Bakida oldugu kimi, Gencede de esas etibarile kimsesizler, imkansiz insanlar,
pravoslav rusdilli ehali missioner teskilatlarina celb edilirler.
Dini Arsadirmalar Merkezi Gencede xüsusile de "Yeddinci günün adventistleri" prosviterianliginin fealliq gösterdiyini qeyd edir. Merkezin bülleteninde teskilat barede qisa melumat da verilib: "Qeyri-enenevi xristian missioner teskilati olan Prosviterianliq 1860-ci ilde yaranib, qisa müddetde Rusiyaya tabe olan erizelere ayaq açib. Hazirda onlarin Ukrayna, Belarus, Orta Asiya ve Pribaltikada söbeleri var. Indi bu qurum bütün dünyada "humanitar yardim" perdesi altinda dini tebligatla mesguldur. Kilse terefinden tesis edilmis ADRA (Adventist Inkisaf ve Yardim Agentliyi) teskilati 120-den artiq ölkede bu istiqametde isleyir. Teskilatin resmi saytinda onlarin Azerbaycanda 531 min insana humanitar yardim göstermesi qeyd olunur. Amma elaqedar teskilatlardan aldigimiz melumatlar hemin reqemin çox-çox kiçik oldugunu gösterir."
Melumatda deyildiyine göre,
hazirda "Yeddinci günün adventistleri" kilsesinin Gencede iki ibadet evi var.
Burada mütemadi olaraq kilseye yeni qosulanlarin "xaç suyuna çekilme" merasimi
keçirilir: "Kilseye daxil olan her kesin qarsisina daha 12 neferi bura celb
etmek öhdeliyi qoyulur. Adventistlerin aile qurmaq meselelerinde de deqiq qanun
mövcuddur:
nigaha giren her iki teref mütleq Adventist kilsesinin üzvü olmalidir. Onlarin
esas süari ümumdünya xristian hemreyliyine nail olmaqdir. Ele buna göredir ki,
kilseye daxil olan hemvetenlerimiz Qarabagi isgal etmis ermeni seperatçilarina
"xristian qardas" münasibeti besleyirler. Kilse üzvleri ile söhbetlerden melum
olur ki, onlar isgal olunmus torpaqlarin birdefelik ermenilere bagislanmasina
razidirlar." (67)
Temmuz 2002'de Gazeteci Shahla Abdinova, "Ganja Adventist Church" hakkında ANS TV'de içinde gizli kamera çekimlerinin de olduğu çarpıcı bir belgesel yayınlamıştı. Misyoner örgütler, Abdinova'nın "Bir bilinmeyen, sır ve örtülü organizasyon" başlığından olağanüstü bir biçimde rahatsız olmuştu.
Azerbaycan'daki misyonerlik faaliyetlerinin bir bölümü Almanlar tarafından yürütülmektedir. Bu bağlamda Alman Lutheran Kilisesi'nden (German Lutheran Church) misyoner papaz Gunther Oborski'nin adı anılmaya değer. Mahkeme kararı ile sınır dışı edilecekken konu Haydar Aliyev'e kadar çıkarılmış Aliyev de misyoner Oborski'nin Azerbaycan'da kalmasına izin vermek durumunda kalmıştır.
Zaur Balayev, Yusuf Farkhadov, Kasım Kasımov Roman Abramov, Asif Mardanov ve Azer Gasymov Azerbaycan'da Protestan misyonerlik faaliyetlerinde başı çeken işbirlikçi isimler arasında yer almaktadır. (68)
Özbekistan'da Misyonerlik Faaliyetleri
Özbekistan'da faaliyet gösteren başlıca misyoner gruplar; Evangelist-Luteryan Cemiyeti, Evangelist-Hıristiyan Baptistler, Yedinci Gün Adventistleri, Rum Katolik Kilisesi, Yeni Havariyyun Kilisesi, Yehova Şahitleri, Hıristiyan Presbiteryen Kilisesi, Hıristiyan Protestanlar Kilisesi ve Tam İncil Hıristiyanlar Kilisesi olarak sıralanabilir.
Taşkent'te bir Baptist Kilisesi (Tashkent Baptist Church) daha 1999'da devreye sokulmuştur. Henüz kilise kurulamayan yerlerdeki örgütlenme modellerinden birisi de "Christian Fellowship: Hıristiyan Cemaatler" ve "House of Prayer: dua evleri"dir. Özbekistan'da misyonerlerin hedef kitlelerinden birisi Karakalpaklar'dır. Misyoner Yangibayev'in İncil'i Karakalpak lehçesine çevirdiğini de not etmeliyiz.
Özbekistan'da yedi ayrı misyoner örgütüne bağlı 63 cemaate kayıtlı Protestan üyelerin sayısı 10 bin civarındadır. Bu cemaatlerden sadece 35 tanesi Korelilere aittir. (69)
Başta Özbekistan olmak üzere Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nde Ortodoksların da etkili bir biçimde propaganda çalışmaları yaptıklarını belirtmeliyiz. Moskova Patrikhanesi tarafından da desteklenen bu çalışmaların merkez üssü ise Özbekistan'dır. Anadolu Ajansı'nın haberinden Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov'un devlet televizyonunda dinlerarası diyalog bahanesiyle Hıristiyanlık propagandasına izin verdiği anlaşılmaktadır. Halbuki aynı Kerimov, dini duyarlıklı Müslüman Özbeklere karşı şiddet politikası izlemektedir.
Özbekistan`ın başkenti Taşkent`te 125 yıl önce kurulan Ortodoks kilisesi, Orta Asya`nın en büyük Hıristiyan Kültür Merkezi'nin kuruluş çalışmalarını sürdürüyor. Rusya Patriği II. Aleks tarafından, 1996 yılında Taşkent`te temeli atılan Hıristiyan Kültür Merkezi'nin 2002 yılı içinde faaliyete geçmesi bekleniyor. (70)
Ülkede kitap ve parasal yardım faaliyeti şeklinde başlayan çalışmaların, Özbekçe İncil ve Hıristiyanlığı tanıtıcı kitap basımı ile devam etmiştir. Bunların sonucunda, Özbekler arasında Hıristiyanlığı kabul edenlerin sayısında son yıllarda bir artış gözlemlenmektedir. (71)
Özbekistan'da bu konuda başı çeken kimi isimler şunlardır: Nikulin ve Boris Akrachkov, Ivan Starukhtas, Sergei Danileiko, Nicholai Rudinsky, Dmitri Pitirimov, Rashid Turibayev, Parakhat Yangibayev, Eset Tanishev, Na'IL Asanov, Tamara Dosova ve Sanjar Jabarov, Novaya Zhizn, Nikolai Shevchenko, Pavel Peychev, Ibrahim Yusupov, ve Leonty Lulkin. (72) Pitirimov ve Akrachkov, Taşkent'e 120 km mesafedeki Gülistan'ı üs edinerek misyonerlik faaliyetleri yaptığı Özbek yetkililerce saptanmıştır. Misyonerlerin dağıttığı kitaplar arasında "Approaching Armageddon" isimli kitap da dikkat çekicidir. (73)
Sonuç Yerine
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'nde Hıristiyanlığın güçlenmesi uluslararası politikaya da yansıyacaktır. Biz "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne uzanan Türk Dünyası'nın heyecanı ile yanıp kavrulurken ve "21. yüzyıl Türk Asrı olacaktır" diye bekleyedururken belki de Allah korusun misyoner örgütler Rusların yüzyılda yapamadığını yapacak ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri'ni Hıristiyanlaştıracaktır.
Osmanlı toprağına ilk ayak basan -15 Ocak 1820- ABD'li misyonerler ABCFM (74) adına çalışan Pliny Fisk ve Levi Parsons idi. (75) ABCFM, Pliny Fisk ve Levi Parsons'a 1 Aralık 1833 tarihli talimat mektubu ile şu görevi veriyordu: "Bu mukaddes ve vadedilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferi ile geri alınacaktır." (76)
ABCFM'in faaliyetlerini özetleyen 1880 tarihli Bartlett Raporu'nda belirtildiği üzere "misyonerlik faaliyetleri açısından Türkiye, Asya'nın anahtarıdır." (77) Bunun için Misyoner Örgütler, Türkiye'yi aynı zamanda Türk Cumhuriyetleri'ni Hıristiyanlaştırmak için bir üs olarak kullanmaktalar.
---------------------------------------------------------------------------------------------------
===========================================================================