MOON TARİKATI
Moon Tarikatı üyeleri bebekleri değiştiriyor
Bu inanılmaz iddia, Bayram Keten adlı bir yazara ait, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan ve sadece 1000 adet basılan "Ay Çarpması Ayinleri" isimli kitapta yer aldı.
Moon Tarikatı’nın hastanelere sızarak, bebekleri değiştirdiği iddiası, önceki akşam Ceviz Kabuğu’na gönderilen bir faksla gündeme geldi. Bu iddia ‘Ay çarpması ayinleri’ adlı kitapta da doğrulanıyordu.
Ankara'da
geçen ay Sheraton Otel'de
düzenlediği toplantıyla gündeme gelen Moon tarikat’ının,
Türkiye'de çeşitli doğumevi ve hastanelere sızarak, bebekleri değiştirdiği
iddiası ortalığı karıştırdı.
Bu iddia,
önceki gece televizyonda canlı yayınlanan 'Ceviz Kabuğu'
programında gündeme geldi. Programın hazırlayıcısı
Hulki Cevizoğlu,
kendisine bir faks gönderildiğini ve Moon tarikatı mensuplarının, insan soyunun
karışması için Türkiye'de de yeni doğan bebekleri değiştirdiklerini ileri
sürdüğünü belirtti. Faksta yer alan bilgiye göre, Bayram Keten
isimli bir yazar, bunu ‘‘Ay çarpması ayinleri’’
isimli kitabında itiraf etmişti.
'Ceviz
Kabuğu' programına konuk olarak katılan Ondokuzmayıs Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman
Zümrüt, Moon
Tarikatı'nın böyle eylemler düşünmüş olabileceğini söyledi. Bugüne kadar bebek
değiştiren bir tarikat mensubunun yakalandığının duyulmadığını söyleyen Prof.
Dr. Zümrüt, ‘‘Yakalanmamaları, yapmayacakları anlamına gelmez. Herkes dikkatli
olmalı’’ dedi.
Prof. Dr.
Osman Zümrüt, hastanelerde sık sık bebeklerin karıştığı haberleriyle
karşılaşıldığını anlattı: ‘‘Bunları benim bildiğim kadarıyla Satanistler
yapıyor. Ama Moon Tahrikatı
üyeleri yapmaz da demiyorum. Satanistler, şeytana itaat edebilmlek için karmaşa
olmasını ister.’’
Bayram
Keten, 1996 yılında Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan ve sadece 1000 adet basılan
‘‘Ay çarpması ayinleri’’ isimli kitabında, şöyle yazıyor:
‘‘Tarikatımızın amaçlarından biri, her kadın-doğum hastanesine
tarikatımızdan birini yerleştirip, çocukların anne babalarını karıştırıp, soy
takibini engellemek. Tarikatımızın yeterince inananı olunca hangi hastanelerde
ne kadar çocuğun anne ve babasının değiştirildiğini açıklayacağız.’’
Tarikata
girmek isteyenler için bir hastanenin ankesörlü telefon numarasını da yayınlayan
Keten, tarikatın tören alanının da Öküz Yaylası'nın üstündeki dağ tepelerinin
arasında bulunan bir ova olduğunu vurguluyor.
Moon’un dini imanı para
Moon
Tarikatı, Koreli rahip Sun Myun-Moon
tarafından kuruldu. Kore'de 15 yaşındayken Hazreti İsa
ile konuştuğunu ve onun misyonunu tamamlamak için yola çıktığını söyleyen
Rahip Moon,
şeytanların işgal ettiği ABD'yi
kurtarmak için Tanrı tarafından gönderildiğini iddia ediyor.
Tarikattan
ayrılan eski müritlerin anlattığına göre, Moon bir çeşit diktatör. Müritlerin
ailelerini görmesine izin verilmiyor ve tarikata bol paralı yeni müritler
kazandırmaları için baskı yapılıyor.
Birçok
finans kuruluşunun sahibi olan Moon tarikatı, Washington Times
ve United
Press International
(UPI) gibi iki büyük medya organına da sahip. Birleştirme Kilisesi milyarlarca
dolarlık bir imparatorluğa hükmediyor.
Moon'un
fabrikaları ve yüzlerce iş yeri var. ABD'de de bir üniversitesi bulunuyor.
Hürriyet ©
========================================================================
Haber Tarihi: 22 Haziran 2002 - 17:33
MOON TARİKATI
Tarikatın kurucularından Güney Koreli rahip Sun Myung Moon’un adına izafeten “Moon Tarikatı” olarak anılıyor. Sun Myung Moon, Güney Kore Hükümeti ve gizli servisi KCIA ile sıkı ilişkiler içinde olan, G.Kore’nin en etkili isimlerinden... 1978’de açıklanan ABD Kongresi Fraser Komitesi raporu, Birleşik Kilise’yi KCIA’yı çok uzun süre yöneten Kim Tong Pil’in kurduğunu ve “politik araç” olarak kullandığını saptadı.
Sun Myuung Moon, KCIA ve Kim Ton Pil’in karşılıklı gizli ilişkilerinin açıklandığı bu rapora göre: Moon’un uzun süreli yardımcısı KCIA’nın eski üst düzey yetkililerinden Albay Bo Hi Pak’tı.
Tarikatın siyasi kolu CAUSA, 1980’de Bo Hi Pak ve KCIA’nın Meksika istasyon şefi Kim Sang İn tarafından kuruldu.
Tarikatın gelirinin büyük bölümü Güney Kore devlet işletmeleri payından sağlandı. Bunlar arasında, ABD Savunma Bakanlığı / Pentagon ile çok yakın ilişkileri olan Güney Kore’nin Tong-il şirketi de var..
Tarikata bağlı örgütler, dünyadaki çok sayıdaki terörist örgüt ve faşist rejimle yakın ilişki içindedir. CAUSA’nın 1981’deki genel müdürü Warren Richardson, daha nceleri faşist eğilimli Liberty Lobby’nin danışmanıydı. CAUSA, öteki pek çok ülkenin yanısıra Paraguay, Şili, El Salvador, Guetemala, Honduras, Arjantin (1983’den önce) Meksika askeri yetkilileri ve Ölüm Tugayları liderleriyle sıcak ilişkiler kurdu. Bu ülkelerde anti-komünist seminerler düzenledi. Uruguay’da devlet terörünü tırmandırdığı 1977-80 yıllarında tarikat bu ülkede otelcilik, basın, matbaacılık ve yayıncılık sektörlerinde büyük yatırımlar yaptı. 1980 Temmuz’unda Bolivya’daki faşist askeri darbeden sonra; Başbakanlık koltuğuna henüz oturan General Garcia Meza’yı kutlamaya giden ilk yüksek düzeyli yabancı şahsiyetlerden birisi de, CAUSA lideri Bo Hi Pak’tı.. Bo Hi Pak, burada yaptığı konuşmada Tanrı’nın Bolivya’yı Latin Amerika’yı komünizmden kurtarmak için, tayin edilmiş millet olarak seçtiğini söyledi. Faşist cuntanın 1983’de devrilişinin ardından; Bolivya İçişleri Bakanlığı, tarikatın darbenin planlanması ve uygulanması için, 4 milyon dolar verdiğini açıkladı.
Rahip Sun Myung Moon’un kendisi demokrasi düşmanlığını gizlemez. Örgütü ise; baskıcı rejimlere destek verir. Fransa’da Le Pen’den Latin Amerika’nın Ölüm Tugayları liderlerine değin dünyadaki tüm faşistlere yardım eder.
Tarikatın Japonya’daki cephe örgütü, ‘Komünizme Karşı Zafer Uluslararası Federasyonu’, ‘Karşı Casusluk yasası’ adlı son derece baskıcı bir yasanın çıkması için çok yoğun faaliyet yürüttü. ABD’deki ‘Yeni Sağ’ adlı örgütün, ABD’nin 1970-80’ler de sağa kaymasında büyük rolü oldu ve grubu örgütleyen Richard Viguerie’nin mali destekçisi yine bu tarikat oldu.
Fred Clarson, Cover Action dergisinin Bahar 1987’de yayınlanan 27. sayısındaki ‘Moon Yasası’ adlı yazısında, “Moon örgütlerinin Amerika’da laik ve dinci aşırı sağ örgütleri birleştirerek, sağlam temellere dayalı faşist bir akım yaratmaya çalıştığını ”Katı anti-komünizmi ve dev boyutlardaki kaynakları Moon’a müttefikler satın alma, aşırı sağcı örgütleri destekleme, ABD ve tüm ‘Hür Dünya’da gazeteler ele geçirme ve zararına da olsa bunların yayınını sürdürme olanağı veriyor.
Tarikatın alt örgütlerinde (WACL) –Dünya Anti-komünistler Birliği- 1954’de Tayvan ve Güney Kore gizli polisi tarafından kurulan, -Asya Halkları Anti-Komünistler Birliği’-nin (APAL) devamıdır. O dönemde Ray Cline, Tayvan’da CİA istasyon şefiydi ve APAL’da CİA’nın projesiydi. Örgütün kuruluşunda Tayvan diktatörü Çan Kay Şek’in oğlu da rol aldı. 1966’da kurulan WACL ise; daima aşırı sağcı faaliyetlerin merkezinde yer aldı. Tayvan ve Güney Kore'nin sağcı rejimleri tarafından kurulan bu örgüt, içinde çok sayıda Nazi ve Faşişti de barındırıyor.Latin Amerika'nın Ölüm Tugayları da WACL içinde yer alıyor.
MOON TÜRKİYE AYAĞI
Moon Tarikatı'nın Türkiye temsilcisi Kasım Gülek ile Fethullah Gülen ve cemaati arasındaki ilişki çok çarpıcıdır. 1991'deki 'kutsal ittifak'ın en hararetli savunucusu Zaman Gazetesi'ydi! Fethullah Gülen'in davetlerinin başkonukları arasında Kasım Gülek bulunuyordu. Elele dolaşmaları garipsenir ve dikkat çekici bulunurdu. Gülek, Fethullah Gülen'in yayın organı Zaman Gazetesi'nin düzenlediği geleneksel 'Ebedi Risalet' sempozyumlarında da yer alırdı. Gülek, 1991'deki sempozyumda programda olmamasına karşın, çok ilgi çeken bir konuşma yapmıştı. CHP eski Genel Sekreteri, Amerikancı siyaset adamlarının piri Gülek, aynı zamanda 'İslam uzmanı' olarak tanınıyordu (!) Zamanla Moon Tarikatının ilişkileri yalnızca Gülek'le sınırlı kalmayıp Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi eski Dekanı Profesör Salih Tuğ ve İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi profesör Sebahattin Zaim, İsmail Yediler, Fehmi Koru, Faruk Yeni (Taha Kıvanç), Nevzat Yalçıntaş, Profesör Salih Tuğ gibi isimler de, tarikatla ilişkiye girenler arasında yer aldılar. Tüm bunların yanısıra CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'da Moon Tarikatı'nın toplantısına katılanlar arasında yer aldı.
KASIM GÜLEK – FETHULLAH GÜLEN – MOON TARİKATI – CIA
CHP eski Genel Sekreteri Kasım Gülek, ABD'de tedavi gördüğü Walter Recd Askeri Hastanesi'nde -bir sivil olarak- öldü. Gülen'in cenaze namazını Nurcuların bir kolu olan Fethullahçılar'ın lideri Fethullah Gülen kıldırdı. Zaman Gazetesi'nde yer alan bir habere göre: Kasım Gülek, cenaze namazını Fethullah Gülen'in kıldırmasını vasiyet etmişti!
21 Ocak tarihli köşe yazısında Mehmet Barlas: Türkiye'ye Amerikan tarzı politikayı getirmişti diye yazdı. Ve Gülek'in Marshall yardımının politikacısı olduğunun altını çiziyordu. Kasım Gülek'in CHP içindeki adının öne çıkışına neden olan şeyin, ABD ile işbirliği yapmayı savunan Hasan Saka grubu içinde yer almasıyla ortaya çıktığını dile getiriyor: Robert Kolej ve Harward eğitimli Kasım Gülek, içine girilen Amerikan ittifakının rüzgarını yanına aldı, o dönemde ABD Karayolları Uzmanları Türkiye'ye çağrıldı. Karayolları Genel Müdürlüğü'nün Amerikan Federal Sistemi'ndeki gibi bölge müdürlükleri biçiminde yapılanması planlandı. Unutmayalım, Ezan'ın Arapça okunması (4 Şubat 1949), İstiklal Mahkemesi Kanunu'nun kaldırılması (4 Mayıs 1949), Tekke ve türbelerin açılması (1 Mart 1950) hep o son CHP Hükümeti zamanında gerçekleşmiştir (!)
Gülek, Harward mezunu olarak biliniyor. Ancak; resmi özgeçmişinde Harward değil! Colombia ve Cambridge Üniversitesi yazıyor! Ancak; Harward'da Kissinger'in yönettiği kurstan geçiliyor. Moon Tarikatı'na en çok yardımda bulunan Amerikan Üniversitesi ne tesadüftür ki; Harward'dır. Kasım Gülek, Harward'da nasıl okumuştu? Rockfeller Vakfı'ndan burs alarak (!)
Kasım Gülek, Avrupa Konseyi İktisat Komisyon Başkanı, Nato Parlamenterleri Kurulu'nun Kurucu Üyesi ve Siyasi Komisyon Başkanı, Birleşmiş Milletler'in Kore'yi bölen Kore Komisyonu Başkanı ve Moon Tarikatı'nın Türkiye temsilcisi...
Moon Tarikatı, CIA
'nın yan kolu gibi çalışan, Güney Kore İstihbarat Teşkilatı tarafından, Kore'nin bölünmesinin hemen ardından kuruldu.Güney Kore nüfusunun yüzde 40'ının Budizmden Hıristiyanlığa geçişini organize edenlerden.. Moon Tarikatı çok kısa süreç içinde CIA'nın kullandığı en etkili örtü aracı haline gelmiştir. 1980'li yıllarda Moon Tarikatı'nı adı, ünlü 'İrangate Skandalı'na karıştı. Kontr-gerilla Albay Oliver North'un Nikaragua'daki kontralara silah alımı için verdiği para Moon'un kuruluşları aracılığı ile örtülmüştü. ABD'de CIA'nın yayın organı olarak bilinen, 'Washington Times' gazetesinin sahibi, onlarca yerel radyo, Tv istasyonu ve dergiye hükmeden Moon Tarikatı'dır. Moon Tarika'tının çalışma yöntemleriyle Fethullah Gülen'in çalışma yöntemleri birbirlerinin aynıdır. Öyle ki; 'Aksiyon Dergisi'nin formatı ile 'Washington Times'in ki aynıdır. Moon Tarikatı'da tıpkı Fethullah Gülen'in tarikatı gibi gazete, dergi, televizyon, radyo, okul ve benzeri girişimlerin ardına gizlenmektedir. Bu yolla da milyarlarca dolar para kazanır. Fethullah Gülen, Kafkaslar, Ortaasya, Balkanlar ve Ortadoğu'da onca okul açabilmesini bu ilişkiler ağına borçlu olduğu gibi Moon Tarikatı'nın uyguladığı sistemi aynen benimseyip uyguladığı da ilerki sayfalarda gün ışığına çıkartılmaktadır
=======================================================================
28 ŞUBATIN ÜRETTİKLERİ VE MOON TARİKATI-SATANİZM VE TÜREYENLER VE FİLİSTİN MESELESİ....
1-28 ŞUBAT
2-MOON..(sonda masonluk dinde reform var)
3-SATANİZM
4-FİLİSTİN
28-ŞUBAT-1997
Şer ve menfilikleri özel olarak bir yerden getirmeye gerek yoktur.Müsbetin önünü tıkamak,gidenlerin yolunu kapamak,şerlerin gelmesi için yeterli bir sebebtir.Ondandırki şerrrin def’i,hayrın celb ve getirilmesinden daha önemlidir.
Bugün 28 şubatla yapılan,yaptırılan,ister bilerek,ister bilmeksizin yapılan hayrın önü tıkanmıştır.Buda otomatikman şerrin gelmesine zemin hazırlamıştır.28 Şubat bu yönüyle diğer ihtilallerden daha farklı ve ağırdır.Diğer ihtilallerde şerleri durdurmak için yapılmış,bunda ise müsbet gelişimin önü tıkanmış ve failleri ağır bir şekilde cezalandırılmıştır.
Cami duvarına bevletmekle kalınmamış,caminin içinede bevledilmesine göz yumulmuştur.
Bir yandan işin bilincinde olanlar bunu organize ederken,diğer yandanda onlara alet olunmuştur.Ancak bir türlü bilerek yüzülememiştir.
Köylünün biri bir gün konuşma sırasında şöyle der; "Bizim eşek kırk türlü yüzme bilir; fakat suya girdi mi hepsini unutur."
28-Şubat.1997-"Beşer zulmeder,kader adalet eder."Her şeyede bu iki nazarla bakılması halinde,ders ve ibretler alınacağı bir gerçektir.
28-Şubat medeni olmayan usullerle yapılan bir balans ayarıdır.Ayarı kaçırılan, ayarsızlıklara neden olan bir ayardır.Kader cihetiyle belirli bir yaklaşımlara ve yeterli olmamakla beraber anlamaya çalışmalara çalışılma isteği tezahür etti.Ve şu anlaşıldıki; insanlar birbirlerini anlamamış,anlamıyor,bazılarıda anlamak istemiyor.Geçmişte yapılan yanlışları unutmayalım,ancak onlarıda kemikleştirmeyelim.Birbirimizin adına konuşmakta ve hüküm vermekteyiz.Ben böyle demek istiyorum derken,karşımızdaki ise,hayır sen öyle demek istemiyor ve düşünmüyorsun diyerek,birbirimizin adına istenilmediği halde avukatlık yapılmaktadır.Oda aleyhine,cezalandırmak amacıyla.28-Şubatta hukuk uygulanmamıştır.Hukukçular ve yorumları icra edilmiştir.Bir bakanın(Anap içişleri Rüştü Kazım Yücelen) ifadesiyle:Hukukun değil,hukukçunun üstünlüğü söz konusu olmuştur.Faraziye ve varsayımlar uygulanmıştır.28-Şubat diğer darbelerden daha acımasız olmuştur.Faturasını 70 milyon ve doğacak olanlara ödettirilmiş ve çıkarılmıştır.Bu post-modern olan darbe,Osmanlının yıkılışının düştüğü duyunu umumiyenin hatası yaşanmakta,tekrarlanmaktadır.Sonuç olarak,hatalar hataları doğurdu..bu noktaya getirdi.DSP-li Adalet bakanı Hikmet Çetin;Biz,163 kalktı,onun yerine 312-yi getirmek mecburiyetinde olduk."Peki ya 141-142 yerine ne geldi?Serbestlik... Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ve 28-Şubatla başlayan süre içinde dine ölçü koymaya,ifrattan vasata çekmeye çalışan kimse ve kurumların;dini konularda hem tefritte,hemde ilgisiz ve bilgisiz kimselerin eliyle oturtulmaya çalışılmıştır.
28-Şubatın başlaması Erbakan-Çiller ortaklığında,Erbakanın başbakanlığında yapılan bazı icraatlar bahane edilerek, bazı sözler delil tutularak koca bir yorgan,yılların birikimi yakılmış ve yıkılmıştır.Olayın ise iki yönü vardır;Biri ekonomik,diğeri ideolojiktir.Ekonumik yönünde bazılarının menfaatına dokunup,haksız kazançların önünün kesilmesi yoluna gidilmiş,diğer yönüyle laiklik bahane edilerek,her zamanki gibi gürültü kopararak herşeyin meşrulaştırılmasına gidilmiştir.
Fuat Miras iddiasına göre:”Eğer Prof. Erbakan başbakanlıktan istifa etmeseydi askerler müdahale edecekti. Askerlerin müdahalesine iki gün kalmıştı. Biz bütün Türkiye’de üretimi durduracaktık. Hayat felç olacak, elektrik, su kesilecekti.”
-28 Şubat sürecindeki “Beşli çete”nin başı TOBB Başkanı Fuat Miras’ın, Refahyol’u iktidardan uzaklaştırmak için hazırladıkları darbe planını itiraf etmesi, Türkiye gündemine bomba gibi düştü.”[1][1]
-Türkiyedeki sıkıntı;İslamın yani gerçeklerin tenkisi için tartışılmaya oturtulmaktadır,hakkı aramak için yapılmamaktadır.En büyük manevi boşluk;İslamı savunmanın bir suç olarak gösterilmeye çalışılmasıyla ortaya çıkmaktadır.
Bu boşlukturki nazarların dışarıya çevrilmesine sebeb olmuştur.
15 Mart tarihli Dünya gazetesinin manşeti Türkiye’ye gelen yabancı yatırımlarla değil, Türkiye’den giden sermayeye ayrılmıştı. Aynen şöyle denilmektedir: “Uygun ortam sağlayan ülkelere giden Türk şirketleri 1 milyar dolarlık yatırım yaptı: Balkanlar’a yatırım göçü.”[2][2]
Yani uzun ince bu yolun serüveni şöyledir;-Avrupa Birliği'nin "Ortak Pazar" olarak kuruluşu 1957.. Türkiye'nin üyelik başvurusu aynı yıllarda.. 1963'de Ankara Antlaşması ve 1973'te Katma Protokol var.. 1989'da üyelik başvurumuz, 1995'te Gümrük Birliği gelmiş.. 1999'da Helsinki Bildirisi'ni imzalamışız..
Yani Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne uzanan ince ve uzun yolu, yarım yüzyıldır devam ediyor..
Daha önce de 1949'da Avrupa Konseyi'ne, 1952'de NATO'ya girmişiz..[3][3]
Bediüzzaman hazretleri;”İnkâr edip kâfir olanların dostları ise Tâğuttur.”[4][4] Âyetini ebced-cifir hesabıyla hesabladığında 1417’ye tekabül ettirmektedir.Buda Rumice olup Miladi 2001 yılına mukabil gelmektedir.Hicri olarak hesablandığında Miladi olarak 1997 yılına ay farkı ile tekabül etmektedir.[5][5] Buda ancak Tağutça bir hareket olduğuna remzen işaret etmektedir.
Bugün Türkiye kendisine dönmeli,kendisini görüp sorgulamalıdır.Bir asırdır bünyeye uymayan,devamlı nükseden dokuların yapısına ve işleyişine bakmalıdır.
MOON TARİKATI:
Karl Marks-ın maddi bakış ve görüşüne göre,dinlerin çıkışıyla din savaşları başlamıştır.Savaşların çıkışını dinlere mal etmektedir.Ona göre dinler olmasaydı,ne güzel,hayvanca bir hayat yaşayacaklardı.Din ise bu keyfiliğine son vermiş oldu.
Dinlerin ortak amacı Sağlıklı,ilahi bir dinin insan fıtratına uygun olarak yerleştirilmesidir.Ancak bazen gerek tahrif edilmiş dinlerin mensublarının veya bu ihtiyacın gerekliliğinden dolayı hakiki dini elde edemeyenlerin yanlış mecraya gidip götürmeleri,burada problemlerin doğmasına neden olmuştur.
İşte gerek Türkiyede,gerekse dünyada bazı din veya tarikat perdesi altında zuhur eden gerçek dışı inanışlar hep bu din ihtiyacının bir tecellisidir.
Türkiyede dini yaşama bir asırdır getirilen engellemeler bazı sapık ideolojilerin çıkmasına ve misyonerlik gibi faaliyetlerin uzantılarıyla beraber yayılmasına zemin hazırlamış oldu.
İslamiyeti yaşayıpda manevi ihtiyacını giderme durumu olmayan insanlar,değişik menbalardan sağlıksız sularını içmişler,sağlıksız toplum oluşturmuşlar ve sağlıksız fikirler yayılma imkanı bulmuştur.İşte son günlerde Moon tarikatıda böyle bir zeminde kendisine müşteri aradı,buldu ve malınıda pazarladı.
Moon tarikatının tarihi serüvenine ve uzantılarına bakacak olursak;
Son zamanların en dikkat çekici ve en karanlık misyoner örgütü Mooncular olsa gerek. Ancak Mooncular kitlelerden daha çok, aydınlara ve akademisyenlere –ne ilginçtir ki özellikle de ilahiyatçılara– yönelik propaganda faaliyetleri yürütmektedir.
MOON, CIA ile bağlantısı olup,Kore asıllı,1920’de doğmuş,Myung Moon tarafından Güney Kore’de kurulmuş,tarikatının adını soy adından almaktadır.
Başlangıçta Buddist olup,sonra Protestanlığın bir kolu olan Presbiteryen Kilisesine katılmıştır. Moon; 1936’da, Hz. İsa’nın kendisine görünerek, "Tanrı Krallığı"nı kurma görevini teklif ettiğini iddia etmiştir.Buna rağmen kilise tarafından kabul görmemiş,reddedilmiştir.
“Hareket, Kore’de "Tong l", Batı’da ise "Birleşik Kilise", "Kutsal Ruh Birliği", "Birleşik Aile", "Moon Teşkilatı" gibi adlarla adlandırılmıştır.”
16 yaşındayken kendisine vahiy geldiğini söylemiş,komünist çalışma kamplarında geçirdiği yaşamda Tanrı’nın ona duyduğu sevgiyle ayakta kaldığını söyleyerek,1954’te Seul’da Birleşik Kilise’yi kurmuştur.
Telkinleri taraftarlarınca kaydedilmiş ve İngilizce "Divine Princeple" (Tanrısal Prensip) adı altında neşredilmiştir.
1950’de Japonya’da1959’da, Amerika’da taraftar toplamayı başarmıştır.Kominizme karşı kullanılmaya çalışılırken,oda bu boşluğu doldurmasını bilmiştir.Medya alanında New York City Tribune,The Washington Times, Ortadoğu’da yayınlanan İngilizce gazete, Middle East Times gazetelerine sahib olmuşlardır.
"Birleşik Kilise"anlayışıyla,melez bir dini anlayış kurma yoluna gidilmiştir.
Moon, Kendisini Mesih Saymakta,Moon’un kendisini Mesih ilan ettiği toplantıda Fehmi Koru da bulunmuştu.F.Koru şöyle anlatmakta:”Rahip Moon... sahneye çıkıp Moon Kilisesi Tarihinde ’önemli’ kabul edilen bir konuşma yaptı. Dinleyicilerin çoğu, Rahip Moon’un kendisini ’Mesih’ olarak gördüğünü ilk kez orada duydular. Moon, "Ben gerçek ebeveynim, beklenen Mesih’im" dedi açıkça..."
Bu yazılar üzerine kendi ile ilgili olana F.Koru:”Moon grubunun Kore'deki bir toplantısına 1992 yılı ekim ayında katıldım. Seul'den yazdığım yazılarda, Moon adlı Kore asıllı din adamının kim olduğunu, grubunun neyi amaçladığını, nerelerde faaliyet gösterdiğini uzun uzun anlattım. Toplantının tören ve şölen tarafları ilgimi çekmekle birlikte, konuşulanlardan fazla keyif aldığımı söyleyemem. Başka bir toplantısına katılma ihtiyacı da duymadım zaten.
.......Moon Kilisesi Türkiye'yi Hıristiyanlaştırmaya çalışan bir misyoner örgütü mü? Olabilir. Herkesin kendi dinini yaymak arzusunu saygıyla karşılarım. Dikkat edilirse, başka dinlerin misyonerlik faaliyetlerine karşı çıkanlar, İslâm konusunda da millete göz açtırmak istemeyen çevreler... Halbuki, misyoner faaliyetlerine, ülkemiz insanının Hıristiyanlaştırılmak istenmesine karşı çıkanların, İslâmî gayretlerin önünü açması gerekmez mi? Ona da karşılar, buna da. Acaba ne hesabına?” [6][6]
Mooncuların Karanlık İlişkileri olduğuda anlatılmaktadır.Buraya kadar gelmiş olduklarıda esrarını göstermektedir.Diyaloglarını özellikle üst kademe ve güç oluşturacak organizasyonlarla irtibatlandırmakta ve tesisine çalışmaktadırlar.
“Mooncular, ülkemize de son onyıl içinde, dört misyoner göndermiştir. Bunlardan biri kendisini müslüman olarak tanıtan gerçekte bir Mooncu olan Muhammed Yahya Thompson’dur. Doç Dr Süreyya Şahin’in verdiği bilgiye göre, Marmara İlahiyat Fakültesi’nde bir süre lisans üstü eğitim yapan Thompson buradaki birçok akademisyen ile Moon Örgütü arasındaki ilişkiyi kurmuştur. Thompson ve iki arkadaşı, okul çevresinden epeyce tepki görmüştür. Dördüncü Mooncu görevli kalmış ve dünyanın çeşitli yerlerindeki toplantılara politikacıların, bürokratların, gazetecilerin, bilim ve din adamlarının davetini üstlenmiştir.”
Lise diploması ve diploma denkliği şaibeli olan Mooncu ajan misyoner John H. Thompson 1989’da Milli Gazetedeki röportajında Moonculuğu ısrarla savunmuştur.[7][7]
“Cem Vakfı’nın kurucularından ve Diyalog mahfillerinin gediklilerinden Prof. Dr. Niyazi Öktem’in verdiği bilgiye göre, "jakoben – laik tutumuyla tanınan CHP Başkanı Sayın Deniz Baykal Moon’un davetiyle ABD’ye" gitmiş ve seminerlerine katılmıştır. Öktem, şu bilgiyi vermeyi de ihmal etmiyor: "Ama hemen belirtelim ki ülkemizden bazı ilahiyat profesörleri de Sun Myung Moon’un düzenlediği 2 – 3 aylık seminerlere katıldılar. Bunlardan birkaçının Moon’a biat ettiği çocuklarının Mooncular tarafından ABD’de okutulduğu dedikoduları var. Hatta bunlardan biri, bir ilahiyat fakültesine dekan bile oldu."[8][8]
Yaşar Nuri önceden kendilerini davet ettiklerini,daha sonra aramamalarını izah hususunda şunları söylüyor:”Öztürk; Beni aramamaları, benden mutlu olmadıklarını gösteriyor. Onun dışında bir şey söyleyenler halt ederler. Ve baştan beri de kuşku içinde olduğumu söylüyorum. İnsanoğlu bazen hakikatı görüyor.[9][9]
Böylece;Moon Mesih yerine konulmuş,tanrısal özelliğe sahib yetkili bir şahsiyettir.1893 kararları sonucunda batı dünyası mesela-moon tarikatı;"dinler arası diyaloğu"başlattı.ilk önce anti kominist bir faaliyet içerisinde ortaya çıktı.1917-Ekimde sovyet rusya kuruldu ve 1919 paris anlaşmasıyla Amerika kominizme karşı anti-kominist cephe aldı.Diğer dinleri kabul ederken,hristiyanlığı en kuvvetli ve diğerlerini şekillendiren bir din esasını taşır.CIA-nın organizesidir.1946-da Türkiyede Enis Behiç Koryürek moon hatta isanın temsilcisi durumundadır.Moonlar rıza nurada çengel atmışlardır.Şu anda moon (2002 yılı) 82 yaşındadır.
Türkiyedeki faaliyetleri 1982’den itibaren başlamış olsada,seslerini duyurmaları DTP kurucusu ve genel başkan yardımcısı olan Ayseli Göksoy,ANAP eski bakanlarından İmren Aykut ve Işılay Saygın ve Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın da davet ettikleri Ankara’daki toplantıda Beyza Mooncuları tasvib etmediğini;gerek ATV’de –Ceviz Kabuğu”proğramında, gerekse bir hafta sonra Kanal-7-deki –İskele Sancak-proğramıyla Türkiye’nin gündemine girmiş oldu.Ve Kendisini davet eden A.Göksoy’uda tenkid etmekten geri kalmadı.Ancak onunda böyle bir şey olduğunu bilmediğini söylemesi üzerine tepkisini uzatmadı.
Ayseli Göksoy milletvekili.Moon toplantısına Beyaz’ı davet eden,başkalarınıda ve ceviz kabuğu proğramında-mart-2002-de-bir hafta sonra kanal-7-iskele sancak proğramında bilmediğini ve batsınlar desede,severek yapmış olduğu izlenimini gösteriyordu.
Türkiyede oynanan bu oyunların amacı nereye dayanmaktadır:”Hıristiyan Misyoner Örgütler’e göre Türkiye bir "İncil Ülkesi"dir (Bible Land). Osmanlı toprağına ilk ayak basan ABD’li misyonerler Pliny Fisk ve Levi Parsons (11) ABCFM, Pliny Fisk ve Levi Parsons’a 1 Aralık 1833 tarihli talimat mektubu ile şu görevi veriyordu: "Bu mukaddes ve vaad edilmiş topraklar silahsız bir haçlı seferi ile geri alınacaktır."
Amerikalı protestan misyoner Everett P. Wheeler: "Biz Türkiye’de Hıristiyanlar ve Hıristiyanlık için okul, hastane açıyoruz, ilaç götürüyoruz, modern tıbbı ve eğitimi kuruyoruz. Türkler bizi istemeyebilir, ama oranın sahibi Türkler değil ki..."
1984’te Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı ile MÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili
ve Edebiyatı Fakültesi’ni kazanmış,16 Ağustos 1984’te verdiği dilekçeyle
üniversite rektörlüğüne başvurur,dilekçesinde herhangi bir ilahiyatta değil
yalnızca Marmara İlahiyat’ta okumak istediğini de buyurur.
Marmara İlahiyat’ın yabancı öğrencileri için kontenjanı olmamasına rağmen Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, Thompson’un bir dediğini iki etmez ve 22 Ekim 1984 tarihli kararıyla bu talepleri kabul eder. mezuniyet tarihi ise 11.7.1989’dur.
Yaşar Nuri Öztürk kendi web sitesindeki biyografisinde yurtdışı çalışmaları hakkında şu bilgileri vermektedir: "A.B.D., Avrupa ülkeleri, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Japonya ve Kore’de alanıyla ilgili araştırmalar yaptı; konferans ve kongrelere katıldı. New York’ta misafir profesör olarak bir yıl İslam düşüncesi dersleri okuttu. Aynı süre içinde uluslararası bir yayın olan World Scripture’ın (Moon’un resmi web sitesi) İslam bölümünün hazırlanışında görev aldı.)
Ve Y.Nuri Öztürk"Tasavvufun Ruhu ve Tarikatlar" adlı kitabının arka kapağında New York’taki "International Middle East Alliance"(Uluslararası Ortadoğu Birliği) Moonculara ait bir kurum) adlı kurumda danışma kurulu üyesi olduğu belirtilmektedir.
“Ocak–Şubat 1992 yılında, Amerika’da, Türkiye’den çağırdıkları akademisyen, politikacı ve gazeteciye, masrafları Moon’a ait olmak üzere 40 günlük seminer düzenlemişlerdi.
"Hoşgörü ve dinler arası diyalog" çerçevesinde ilahiyatçılar,gazeteciler ve üst kademeden kimseler, ikbal peşindeki entellektüeller çağrılırken,daha sonra bunlardan mühim kısmı –organizatörlük yapanlarda dahil-aldatıldıklarını,kimisi bilimsel amaç güttüklerini,kimiside kendi görüşünü benimsetmek veya kabul ettirip serdettirmek için uygun bir zemin olması hasebiyle,farklı hedefler içerisinde katıldıklarını söylemişlerdir.
Sonuç olarak; Bugün CIA değişik örgütlerle;"Dinde reform"tezini alevlendirme,islamı içten yıkma veya kendilerine uydurma sevdasındadır. Moon tarikatı,masonluk, kısaca siyasi, dini, askeri, ekonomik, medyatik, kültürel ve sindirme,korku gibi bir kuşatma içerisindedir.1980-den önce bu oyunlar;sağcı-solcu,kominist-faşist şeklinde idi.80-den sonra laik-antilaik,alevi-sünni,devlet-vatandaş çatışmaları,başörtüsü meseleleriyle hem rahatsız edilirken,hemde gündem onlarla meşgul ettirildi.Mason,Moon,Satanist,hristiyan propagandaları ve en önemlisi milletin manevi değer ve bildilerden mahrum olmasıyla oluşacak boşluğun yerine herşeyin doldurulma imkanının doğmasını sağlamak olmuştur.Bu gizli örgütlerin sinsi,siyasi entrikaların devamı olup,tedavisine sed çekilmeye çalışılan urlardır.
Dinlerin diyaloğundan ziyade monoloğu yani dinlerin birliği kabul olmakla beraber,doğruluğu kabul demek değildir.Yani şu andaki yahudi,hristiyan dinleri ne derece hak bir dindir?Çünki dinde esas olan Tevhid yani iman esaslarında birliğin olması esasdır.
Cemil Çiçek’in internetteki dinde reform sözlerine karşı yaptığı beyanatında;”Sonuç olarak bugün Demirel'in ortaya attığı dinde reform yapma düşüncesi aslında Demirel'in kendi düşüncesi değil; ona bunu ortaya atmasını emreden derin devletin işidir. Derin devlet bu amaçla Milli İlahiyat Komitesi kurmuş, bunun başına da emekli Korgeneral Erdoğan Öznal'ı getirmiştir. Komitenin başına da diyanet işleri eski başkanı Sait Yazıcıoğlu görevlendirilmiştir. İşte Demirel'in akıl hocaları da Milli İlahiyat Komitesidir. Demirel'in bu açıklamalardan sonra birçok fikir adamı, gazeteci, yazar ve profesör ise bu konuda farklı söylemlerle yorumlar getirmişlerdir. Halbuki iki dinde reform girişimleri yeni değildir. Daha Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda o zamanın adalet bakanı şu açıklamaları yapmıştır: "Çağdaş uygarlık düzeyinde olan devletlerin ilk ilkesi dinle dünyayı ayrı görmesidir. Din devlet nazarında vicdanlarda kaldıkça saygındır ve dokunulmazdır. Bunu gerçekleştirmek içi de iki şeyin gerçekleşmesi gerekir. Birincisi bunu İslam'a kabul ettirme; ikincisi de bunu topluma kabul ettirmek." Demiş ve daha o yıllarda bu düşüncenin fitili ateşlenmiştir. Fakat toplum bu düşüncelere rağbet göstermemiş ve gündemden düşmüştür.”
Sonuç olarak Moon;masonluğun yeni çehresi,perdesi,yüzü,oyunu,entrikası,hedefi,çıkışı,serüveni ve siyaseti olarak tecelli etmektedir.
SATANİZM: “5-15 ile 22 yaş arasındaki sekiz gencin nasıl satanist oldukları, yaptıkları iğrençlikler, midenin kaldıracağı cinsten değil. Satanistlerin kendilerine mürit bulmak için kullandıkları en kolay yol internet. Chat yaparak bu tuzağa çekilen gençler, cinayet ve intihara varan sapıklıklara sürükleniyor. Emniyet’in raporuna göre, yaşları 14 ile 25 arasında 3 bin 500 dolayında satanist var Türkiye’de. Üs olarak da cafe tarzı mekanları seçiyorlar.”[10][10]
3-Temmuz-1907,Yapen-in yayınladığı broşürde,Satanistlerin 10 hedefi şöyle sıralanır:1-sır ve gizlilik.2- özel terminoloji kullanılacak.3-özel örgütlenmeye gidilecek.4-özel işaretler kullanılacak.(içki gibi).5-özel işaretler ile doğa üstü güç edinileceği söylenecek.mesela.666,Muhammed-in adına tekabül etme gibi.6-yerleşik bir din kurulacak.7-gizli din olacak.8-Mutlaka kutsal yazı ve kitab olacak.9-Ölümsüzlük kazanacaksın,bunun içinde seks yapacaksın.10-Özel tören ve ibadetler olacak.Bu mealde tasnif edilen gençlere sunulan düsturları ile onları rahatça kullanmaktadırlar.Satanizmin asıl adı Diyagolizmdir. Bunu kullanan Lusifer kullanmış olup,ışık saçan anlamınadır.
FİLİSTİN:26.350 km.2 alanın adı.MS.70 yılında yahudiler buradan sürülmüş,Hz.Ebubekir (633’de) ve Halid bin Velid (634’de) dönemlerinde Kudüs-e fetihler yapılmış olsada,tamamı 638’de Hz.Ömer döneminde fethedilmiştir.1097’ye kadar müslümanların elinde kalıp,iç ihtilallerden istifade ile 40 gün süren haçlı kuşatmasıyla hristiyan dünyasının eline geçti,70 bin müslüman katledildi.
Ancak 2-Ekim-1187 yılında Selahaddin-i Eyyubi tarafından tekrar ele geçirildi. 1516’da Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlının idaresine geçti.400 yıl Osmanlının tebaası olarak kaldı.1918’de ise İngilizin Arap dünyasına sinsice sızıp entrikalar neticesinde (özellikle ingiliz casusu Lawrwns) İngilizler Vahhabi mezhebininde kuruluşunun temelini oluşturacak olan Hicaz Emiri Şerif Hüseyini dünya imparatoru olma sevdasıyla kandırarak işbirliğine girişildi.Osmanlıya karşı İngilizlerle elbirliği yapan Şerif Hüseyin İngilizlere bölgenin kapısını açmış oldu.
II.Abdulhamide yapılan Duyun-u Umumiyeyi deruhte etmelerinide taahhüd ederek Filistinden toprak isteyen yahudilere:”Şehid kanıyla alınan toprak,para ile satılmaz.”red cevabı vermiştir.
-"Abdülhamid Han, Teodor Herzl'in isteğini red etmekle kalmamış, maiyetindeki vezir ve paşalara şu şekilde emirler vermiş, uyarılarda bulunmuştu:
"-Bu isteği sakın önemsiz bir olay saymayınız. Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması teşebbüsünü Batılı devletler destekliyor. Devletimizin zayıf düştüğü bir devrede er geç Filistin'de böyle bir devlet kurulacaktır.Bu kuruluş Filistin'de sürekli savaşlar ve ihtilaflar çıkmasına sebebiyet verecektir. Şimdiden tezi yoktur. O bölgeye Anadolu'da mevcut gözü pek cesur aşiretlerden seçip iskan ediniz ki, çıkacak mücadelelerde geri adım atmasınlar, sonuna kadar savaşsınlar."[11][11]
Abdulhamid Han bununlada kalmamış,yahudilerin önünü tıkamak amacıyla Filistine göç yasağını uygulamış ancak İttihad ve Terakki cemiyeti bunu kaldırmıştır.
Bu red cevabını alan yahudiler,Fransa,İngiltere,Rusyanın ortadoğu ile ilgili anlaşmaları olan Sykos-Picot anlaşmasında;”Diğer ortakların ve Mekke Şerifinin muvafakatı alındıktan sonra bu bölgede uluslar arası bir yönetim kurulacaktır.”sözü İngiltere tarafından büyük destek gördü.”Haşmetli İngiliz kraliyet hükümeti,Filistinde yahudi halkı için milli bir devlet kurulmasını memnuniyetle karşılamaktadır.”Tıpkı Kürt devleti kurdurma hayalleri gibi.
Dünyanın her tarafından göçler başlar,o zamanda Selanikin yarısı yahudi idi.Yaramaz olarak değerlendirilen dağlık ve bataklık yerler yüksek meblağlarla satın alınarak,göçlerle yerleşim gerçekleşir. 1920 yılından itibaren çete faaliyetleriyle de müslümanlar sindirilmeye başlanır.
Nitekim Fransızlar Cezayirde 132 yıl zulüm ve katliam yaptı ancak 1962 yılında bağımsızlığına kavuşabildi.Cezayir devlet başkanı Budiyaf meçhul cinayetle öldürülmüş,bu müslümanların üzerine atılarak başta Fıs üyeleri olmak üzere zulüm ve iç savaşa zemin hazırlanmıştır.
Afganlılar 1979-1990 yıllarında 18 milyon insan tehcire mecbur bırakılmış,şimdilerde bahaneler ile adeta işgal edilmiştir.
Bütün İslâm devletlerinde müslümanlar Potansiyel suçlu ve potansiyel tehlike olarak gösterilmiştir.
1928’de Hasan-el Benna tarafından kurulan İhvan-ı Müslimin,1940’da İngilizleri Mısır’dan çıkarıp,Filistini kurtarma çabasına girmişlerdir.[12][12]
1947 yılında BM 1815 sayılı kararıyla:”Filistin topraklarının en verimli kesimlerini oluşturan % 55’i yahudilere,verimsiz ve çöl kesimlerinden oluşan % 45’ide Araplara bırakıldı.”
Ve daha sonra işgal edilen % 15’ide eklenerek 15-Mayıs-1948’de İsrail devletinin kuruluşu ilan edilir.Ve peşinden Mısırın Sina yarımadası,Suriyenin Golen tepeleri ve Ürdünün Batı Şeria kısımlarıda ilhak edilir.
1948-56,67,73,82 yıllarında yapılan direnişler bir netice vermeyip,zulmedilip ,1982’de Ariel Sharon-un teröristliğinde bin kadar Filistinli bir gecede katledilir.
Çünki onlar için Filistinli”İki ayaklı hayvanlar”olarak nitelendirilmektedir.Kendinden olmayan herkese yapılan meşrudur.Uygulamada o merkezdedir.Nitekim Tevrata göre zina edenlerin her ikiside yahudi ise öldürülür ancak bu pek uygulanmaz,kız veya erkekten biri yahudi ise;yahudi olanı dövülüp,öbürü öldürülür.[13][13]
1978’deki Camp David anlaşmasıyla Mısır İsraili devlet olarak tanır.
Rus blokunun çökmesiyle ABD’nin ipleri eline alması,İspanyanın Madrid şehrinde 1993-94 yılında Ortadoğuda barış süreci başlamış olur.
7-Aralık-1987’de başlayan İntifada ile bugüne kadar mevzii çatışmalar süregelir.[14][14]
İsrail ise,faili meçhul cinayetlerle ileri gelenlerini sindirmeyle devam eder ve bu günde toplu olarak çocuk-yaşlı-kadın-erkek demeden toplu olarak öldürüp-toplu mezarlara gömer,üstünüde betonlar.Tam bir vahşet tablosu uygular.Adeta hitlere rahmet okuturlar.Nazilerin 6 milyon yahudiyi gaz odalarında öldürdüğü söylerler.Bununda yapılan araştırmalarda ayrı bir yalan olduğu görülmüştür.Zaten nüfusu ne kadar?Buda Ermenilerin Türklere isnad ettikleri yalanada gayet iyi benziyor!
Olaya ilgisiz kaldığını anlayan ABD;devam ettirilen ve katliamlara dönüştürülen bu işgale karşı geçde olsa,Dışişleri bakanı Powel:”Şu anda uluslar arası topluluk önünde bir bedel ödeniyor.İsrailin dünyadaki konumu zarar görüyor.Bizde ayrıca bedel ödüyoruz.”[15][15]Ancak aba altından sopa gösteren ABD ve hükümeti Bush,bu arada İsrailin yaptığını meşru görerek samimiyetsizliğinide göstermiş oldu.
Zira bu saldırının altında;Filistine saldırıp Yaser Arafat’ı sürmek için İsrail Genel Kurmay Başkanlığı 12-Temmuz-2001’de karar almış,onu uygulamaktadırlar.
2.bir haçlı seferi başlatan İsrail, desteğini ABD’den almaktadır.ABD’de”Ahlaki Çoğunluk”adlı kurumun yöneticisi Jerry Falwell der:”Sanmıyorumki Amerika İsraile sırtını dönsün ve sonrada ayakta kalmaya devam edebilsin.Diğer milletler İsrail milletine nasıl davranıyorsa Tanrıda onlara öyle davranır.”,”İsrail yanlısı olmayan hiçbir adayın Amerikan kongresine seçilemiyeceği günler çok yakındır.”,”Tanrı,kendisi için değerli olanı (yani İsraili)desteklediğimiz için,Amerikayı kutsamıştır.”[16][16] Genel intibada aynı merkezdedir.Nitekim Amerika başkanı Bush ve dışişleri bakanı Powel İsraili savunmuş,âdeta meşru müdafaa olarak değerlendirmiştir.
Amerika eski başkanı Reagen-ın Libyayı bombalama sebebinin altında yatan,Libyanın İsraile saldırma düşüncesinden dolayı olduğunu açıklamış ve bunu Tevratla da teyit ettirmiştir.[17][17]
Bu durumda;Hadisde geçen her ağacın arkasında yahudinin olduğunu söylemesine karşı Ğarkad ağacının söylememesi –Allahu A’lem-bir tevili İsraile sahib çıkan Amerika olabilir.
Ancak ilmi araştırma dergisi olan Zafer dergisinde;İsraillilerin bu ağaçdan çokça diktikleri tesbitide yapılmıştır.
1982’deki zulmü ve terörü az gören İsrail savunma bakanı olan Sharon,Nikaraguayı karıştırmış ve İran Şahının devrilişinde Şahı korumak için İsrail komandolarını devreye sokmuş,bu arada İran-Irak savaşındada İrana silah satmayıda ihmal etmemiş,on milyon dolarlık silahı kırk milyon dolara satarak,bu parayla İranın içindeki Radikal olmayanları destekleyerek Humeyniye cephe oluşturmuş,şimdi ise başbakan sıfatıyla,devlet terörünü tam zamanı diyerek,genel kurmay başkanına talimatla binlerce insanı kamplarda toplayıp katletmekmiştir.
Bunu yaparken de tahrif edilmiş “Kitabı Mukaddes”e müracaat edip,derslerini oradan alarak;yakma,öldürme,tecavüz,gasb,sürgün,çapulculuk,kol kırıp herşeyi yok etmeyi Tevrattan ders almışlardır.Tevratta Yeşu bölümüki;buna Katliamlar Sıfrî’de denilir.Bütün İsraillilerin katillikleri buna dayanır.[18][18]
Nitekim İsrail başbakanı İzak Rabin-in bir yahudi olan Yigal Amir tarafından öldürüldüğünde:”Bana vur emrini Tanrı verdi.”sözüde destek görmüş,Mesihin gelişi olarak değerlendirilmişti.Bizdeki Üzeyir Garih-inde böyle bir sonuç eseri olarak,müslümanlara yaklaşması ve ılımlı bir tavır izlemesi aynı akibeti doğurmuştur.Çünki Rabin 4-11-1995’de Filistin-İsrail barış anlaşmasına imza atmıştı.
Tüm dünyada televizyonlarda seyredilen Filistinli bir vatandaşın kolunu kıran İsrailli bu emri yukarıdan almıştı.İsrail savunma bakanı Rabin orduya verdiği emirde:”Filistinlilerin kemiklerini kırın.”demişti.Buda emrini muharref tevrattan almıştıki oarada aynen kol kırma emri verilmektedir.
Yahudiyi çıldırtan,Mesihin ayak sesini duyma inancıdır.
İsraillilerin slogan ve posterlerinde:”We want Moshıach now!”(Mesih istiyoruz,heme şimdi) Ve bu amaçla Mesihin gelişinin bir alameti olan Mescidi Aksanın altını oyarak,yıkılmasını sağlamaktadır.
İslâmiyette Mehdi,Hristiyan ve Yahudilikte ise Mesih inancına göre,bir kurtarıcı beklemektedir.Yahudi Ansiklopedisi Judiaca-da:”Hahamların düşüncesine göre mesih,insanlık tarihinin en üst noktasında,İsraili kurtaracak ve yönetecek olan kraldır.Bu şekilde,Tanrının krallığı kurulmuş olacaktır.Mesih,İsrailin düşmanlarını yenecek,yahudi halkını yeni topraklarına kavuşturacak,onları Yahovayla yakınlaştıracaktır.Bir peygamber,bir savaşçı,hakim,kral ve Tevrat öğreticisi olacaktır.”[19][19]
Buna dayanaraktan bir yahudi olan Sabatay Sevi:”Günahın kutsallığı”nı savunurBugünkü mum söndü yani eş değiştirme onun ürünüdür.Buna göre her evli-bekâr olmayacak-hanımları süslenerek gelecek,eş değiştirerek birleşme neticesinde doğacak olan çocuğun Mesih olacağına inanmaktadırlar.[20][20]
Oysa onların Mesihi,Hadisde de belirtildiği üzere,o yahudidir,Mesihid-Deccaldır yani aldatıp,saptırmayla iş görür.
İsrail bununla Mehdiyet ve İsanın birleşmesine zemin hazırlamakta,kendi sonunun sonunu ve sonucunu hazırlamaktadır.
“Ve Rab Musaya söyleyip dedi;israiloğullarına vermekte olduğum Kenan diyarına casusluk yapmaları için adam gönder.”[21][21]
Mossad tipi bir ajanlık ki,bugün Mossad-ın 35 bin ajanı bulunmaktadır.Dünyadaki bir çok meçhul olayda parmağı bulunmaktadır.Kennedy su-i kasdında olduğu gibi.Hedefleri içerisinde;Plân yaptığı her yerde azınlıkları ayaklandırmak,huzursuzluk çıkararak ileriye dönük hesaplar yapmaktır.Karıştırıcı güçler oluşturup,istikrarsızlık oluşturarak,kaypak bir zeminin oluşmasını hedefler.Güç yetiremediğinide büyük abisine (ABD) söyleyerek ya kulağını çektirir veya terörist ilan ettirerek dünya ile bağlantısını koparmaya çalışır.(İran-Irak gibi.)Bir rüyasıda silah,uyuşturucu,petrol ve su kaynaklarını eline alıp,kontrol etmek.
Bir politikasıda,devlet başkanlarına yanaşıp,onlara destek sözü vermesi,suyu başından tutarak istediğini yaptırmak idi.Bunu yapamadığı yerlerde İslâm dünyasını zayıf düşürmek amacıyla kışkırtmak,bir tarafa gerekirse her iki tarafada silah gibi yardımda bulunmaktır.Nitekim Bosnayı yıkmak için,Sırplara yapmış olduğu yardımlar gibi.Sonuçda acı bir blanço; Sırp kasabı Miloseviç,1992-95 arasında Bosna-Hersekte 200 bin kişiyi katletmiştir.1990-larda sırp sloganı:"Adriyatikten irana kadar müslüman kalmayacak."Buradan sonra Kosovaya geçilmiş,aynı zulüm devam ettirilmiştir.Sırplar Avrupanın kapı bekçileri olarak kabul edilmiştir.1.dünya savaşıda bir sırplının sıktığı kurşunla patlak vermişti.Ve bu zulümler Türkiyede olduğu gibi dünyadada taraftar bulmuştur.[22][22]
En önemli hedeflerinden biride;”Mısır nehrinden Fırata uzanan tüm toprakların yahudilere ait olduğu....”[23][23]
Uğur Mumcu’nun ustaca arabasına konulan bombanın patlaması neticesinde ölmesinde de Mossad parmağı vardır.Zira öldürülmeden önceki son yazısında(7-Ocak-1993)-Mossad-Kürt lideri Mustafa Barzani görüşmesinden,bu olayı deşifre etmeye çalışıyordu.Adeta cezalandırıldı.Ve Mit bunu:”Hayfa limanından botla yola çıkan bir Mossad ekibi tarafından yapıldığını yazıyordu.[24][24]
Ceyhan Mumcuda abisinin çıkacak olan kitabında:”PKK’nın içinde kaynayan ajanların listesini yayınlayacağım.”demişti.[25][25]
Özellikle İsrail 1960’dan beri Kürt devleti kurma hevesindedir.
Ve bu amaçla bugün yıllar önce Filistinde yapılan göç olayı Türkiyede de yapılmakta,dünyadaki yahudiler İstanbula değilde Şanlıurfaya göç etmektedirler.Oradan yer alarak,önemsiz ve uzak gibi görülen yerlerde yerleşmeye başlamaktadırlar.
Uzun vadede bununda dayandığı nokta;Filistine yahudi göçü başlarken özellikle genç nüfus seçilmiştir.Alman yahudileri ise,hem yaşlı,İbranice bilmedikleri vede siyonist olmadıkları için seçilmemiştir.İlk hesap Filistin olsada,bununla yetinilmeyecek,ikinci aşamada Ürdün,Mısır ve Irak,üçüncü aşamada Türkiye,Suudi Arabistan,Sudan,Lübnan ve kuveyt olacak,dördüncü aşamada ise dünya devleti olacaktı.
19.yüz yılda sömürgecilikle özellikle 1757’de Hindistanı kendi sömürgesi altına almasıyla hakim devlet İngiltere idi.20. asırda söz sahibi ve dünyanın jandarmalığına soyunan ABD idi.21. yüz yılda ise rakib iki oldu;İslâm alemi veya İsrail.Mücadele bu minval üzere dönmektedir.İsrail planını uzun ve kesin vadede yapmaya çalışmaktadır.İslâm dünyasını sürekli kavga ve çatışmada tutmaktadır.Nitekim sünni olan Suriye ordusunun başında subayları alevi olanlar,şii olan Irak ordusunun başında sünni subaylar böylece devamlı kaşımaya ve patlayıp patlatmaya müsait bir zemin oluşturulmaktadır.Tüm dünyada özellikle İslâm dünyasında olan bu düzenleme Türkiyede de uygulanmaya çalışılmaktadır.Kavgalı ve problemli bir toplum oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Suriye patlayabilir.Çünki hakimiyet % 15-de,85 mahkum durumda.Baskı ve katliamlarla işi yürütmek.Nitekim hafız Esadın 1982’de yaptığı Hama ve humus katliamları gibi...
Yeni dünya düzeninde Afganistan eski Afganistan olmayacağı gibi,kürt devleti,Filistinin imhası ve yeni ve Teokratik bir devlet olan israilin doğuşu yönünde uygulamalar sahneye konulacaktı.
İngiliz başbakanı Gladstone,eline aldığı Kur’anla,İngiliz parlementosunda şöyle der:”Türkler bu kitapla yürüdükçe medeniyete muzırdır(zararlıdır)”[26][26]
“2.Meşrutiyetin ilanı üzerine İngiliz Sir E. Grey’in,11-Ağustos-1908 tarihinde yazdığı mektupta:”Türkiyede olanlar öylesine harikadırki,anayasayı uzun müddette devam ettireceklerini sanmıyorum.Irklarının ve dinlerinin etkisiyle yeniden şiddete ve düzensizliğe kayacaklardır.”[27][27]
Etkili rol oynayan özellikle İngiliz ve dünya yahudileri ve masonların ortak hedefi;yahudilerin kurtulması,bu amaçla bir birlik oluşturmak,israil devletini kurup,genişleterek,vadedilen topraklar olan arz-ı mev’udu gerçekleştirmektir.Böylece sürgünlerin toplanma kampı ve yönetim yeri belirlenmiş ve uygulanmaya koyulmuş oluyordu.
Zira 1492 yılında ABD’nin keşfi,yahudilerin İspanyadan sürüldüğü ve Endülüsün son kalıntısı olan Granada devletinin yıkılışı,yeni bir hedefi belirliyordu.Yahudilerin ispanyadan sürülüşünün aslında bir toplanma ve dünya devleti olma amaçlı olduğu,bununda Tevratta belirtildiği üzere tüm dünyaya yayılmak idi.
Kürt devleti;İngiliz planı,yahudi finansı,ABD desteği,kürtlerin kullanılması ve aldatılması ve ermeni tedhişi ile yürütülmektedir.
Lozanda Türkiye-Irak meselesinde önemli yer tutan Musul meselesi ele alınmış ve”Türkiyenin Lozanın 16.maddesiyle sınırlarının ötesindeki topraklardan vazgeçtiği”kararını 16-Aralık-1925’te veriyordu.Sınırların ise bir kısmı çizilmişti.
Ve I:Dünya savaşında Irak İngilizler tarafından işgal edilmiş,bununlada yetinilmeyerek Bağdat,Musul,Kerkük ve civarında ahali ve aşiretleri Osmanlı devletine karşı ayaklandırma girişimlerini tertip etmiştir.
Kürt devleti kurma planını yapanlardan biride,1980’de projeyi geliştiren Lübnan kasabı,Şimdinin başbakanı Ariel Şaron’dur.[28][28]
Bunun içinde karıştırmak gerekiyordu.Nitekim eski MİT ajanı Mahir kaynak:”1970’ten sonra Türkiyedeki koministleri Amerika yönlendirdi.”Milliyet yazarı Ali Sirmen’de:”Türkiyede sosyalist hareketi başlatanlar yahudilerdir.”[29][29]
İngiliz bunu bizzat lawrensle başlatmış,doğudaki aşiret reislerine vaadlerle devam ettirmiştir.Nitekim bu amaçla Adıyaman/Kahtalı Bedir Ağaya gelerek,kendisini isyana teşvik etmek amacıyla,altın yüklü katırlarla gelen İngiliz temsilcisine:”Ben halifeye isyan etmem.”diyerek,İngiliz temsilcisini altınlarıyla birlikte kovmuştu.[30][30]
Gerek Osmanlı döneminde,gerekse sonraki dönemlerde,ihtilallerin temelinde yahudi/mason parmağı olduğu görülmektedir.
Akasya Türk mason dergisinde de:”Yahudisiz hiçbir mason yoktur.”denilir.
Tıpkı Fir’avun taktiği;Fırkalara ayırma,güçsüzleştirip,erkeklerini öldürerek kadınları bırakıp,bozgunculuk yapmak..[31][31]Ancak düzeni olmayan düzensizlikler fayda versede,netice vermez.[32][32]
Kur’anda da yahudilerin çoğunun fasık olduğu bildirilmektedir.[33][33]Elbetteki bu hepsi anlamına değildir.[34][34]Onların yemeği bize,bizimki onlara helaldır.[35][35]
İkinci olarak ABD’nin desteğini alarak gerçekleştirmek.Bu noktada Çekiç Güç iyi bir bahane olurdu.Çünki Irağın yaptığı zulümleri durduracaktı.Ortadada bir zulüm vardı,çekiç gücü haklı çıkaracak.Nitekim Saddam 1988 yılında Halepçe katliamında kimyasal silah kullanarak 5 bin kişiyi öldürtmüştü.Ve dışarıyada zulmünü sızdırmamaya yaptığı baskılarla sızdırmamaktadır.
Ve Çekiç Güç Kürtleri Saddamdan koruma adı altında kürt devletini kurma hesabını pekiştirmektedir.Yani Körfez savaşından sonra 12-Temmuz-1991 yılı.1862 kişi görevli.36.enlemi denetlemek.Oysa hem pkk-yı eğitmekte,malzeme yardımı yapıp,silah taşımakta ve bunlar Türk Silahlı kuvvetlerinin yakalamasıyla da tesbit edilmektedir.[36][36]
Uçaklar kontrolsüz olarak istedikleri zaman,istedikleri yere gitmekte idiler,Türk gözlemci bulundurma mecburiyetleri olmasına rağmen...hemde Irak boru hattıda denetlenmiş oluyordu.Çünki Tevratta Babil-de (Bağdat) vardı.[37][37]
Bu sebebledirki;Jandarma komutanı Orgeneral Eşref Bitlis,Emekli Jandarma Binbaşı Cem Ersever ,Yüzbaşı Mustafa Deniz,Tuğgeneral Bahtiyar Aydın faili meçhul cinayete kurban gittiler çünki Çekiç Güce muhalefet etmekteydiler.Ayrıca N.Erbakanında Adana/İncirlikte bulunan bu çekiç güç elemanlarının yahudi olmasını söylemesi üzerine onu;10 bin metreden uçakla atmakla tehdit ediyorlardı.
PKK’nın tek hedefi vardı;diğerleri ise hep geçmişdede denendiği gibi,yahudilere uygun bir zemin hazırlamaktı.İsrail uzantısı Nil-Fırat yolu..
“Ve dediler ki:Yahudi veya Hırıstiyan olunuz ki hidayete ermiş olasınız. De ki: Biz hânif olarak İbrahim'in milletine tâbi bulunmaktayız. O müşriklerden değildir.”[38][38]
“Ey Resûl!. Küfr içinde yarış edenler seni mahzun etmesin. O kimselerden ki, ağızlarıyla imân ettik dedikleri halde kalbleri imân etmemiştir. Ve Yahudi olan kimselerden ki, bunlar pek ziyâde yalan dinleyicilerdir. Ve sana gelmeyen diğer bir kavmi de ziyadesiyle dinleyicidirler. Kelimeleri yerlerine konulduktan sonra değiştirirler. Derler ki: Eğer size bu verilirse alıveriniz ve eğer size bu verilmezse sakınınız. Ve Allah Teâlâ her kimin fitnesini isterse elbette sen onun için Allah Teâlâ tarafından birşeye sâhip olamazsın. Onlar o kimselerdir ki Allah Teâlâ onların kalblerini temizlemek istemiştir. Onlar için dünyada zillet vardır ve onlar için âhiret de pek büyük bir azap vardır.”[39][39]
Şifai şerîf şerhinde Aliyyülkarî Dülcîden naklen şöyle bir hadîs nakleder: « Allah, Ariş ile Furat mabeynini mubarek kılmış ve bilhassa Filistıni takdis eylemiştir.”
- Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetim beş tabakadır: İlk kırk yıl, hayır ve takva ehlidir. Bunu takip edenler yüzyirmi yılına kadardır. Bunlar merhamet sahibi, sıla-i rahme değer veren kimseler olacak. Sonra yüzaltmış yılına kadar olanlar birbirlerine sırt çevirirler, aralarındaki (kardeşlik bağlarını) koparırlar. Sonra da birbirlerini öldürme devri gelir. O devirde kurtuluş isteyin, kurtuluş!"
“Mağribde (batıda) karışıklıklar,fitneler ve korku olacak.Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak.Fitneler çoğalacak.”[40][40].
Hz. Enes İbnu Mâlik radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetim beş tabakadır. Her tabaka kırk yıldır. Benim tabakam ve ashabımın tabakası ilim ve iman ehli insanların tabakasıdır. İkinci tabaka kırk ile seksen yılı arasındaki (insanların) tabakasıdır, bunlar hayır ve takva ehli insanlardır..." (Hz. Enes, sonra hadisi yukarıdaki şekilde tamamladı.)"[41][41]
Ebû Hüreyre radiya'llahu anh'den Resûlu'llah Salla'llahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Yakın bir istikbalde birtakım fitneler olacaktır. Fitne zamânında (ona karışmayıp) oturan kişi (karışmak üzere) ayakta durandan hayırlıdır. O hengâmete ayakta duran da (fitne esbâbını hazırlamağa) gidenden hayırlıdır. Her kim fitne vukuuna muttali' olup onu görmeğe çalışırsa, muhakkak onun kahrına uğrar. Her kim o fitne zamânı iltica edecek veyâ sığınacak bir yer bulursa hemen sığınsın (fesadcılara karışmasın!).”[42][42]
Abdullâh İbn-i Ömer radiya'llâhu anhümâ'dan rivâyet olunduğuna göre, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
(İleride) Müslümanlar Yehûd ile harb edecek (ve onları tamâmiyle kırıp mahvedecek). Hattâ onlardan bir Yehûdî taş arkasına saklansa (da sağ kaldığı farz edilse) taş parçası da (dile gelerek) ey Allâh'ın kulu, şu arkamdaki Yehûdî'dir, onu da öldür! diyecektir.
(Ebû Hüreyre'den gelen) bir rivâyette de: Müslümanlarla Yehûd arasında kanlı bir harb olmadıkça kıyâmet kopmaz, buyurulmuş ve hadîsin geri kalan kısmı zikr edilmiştir (ki, bu harbde müslümanların yehûdîleri tamâmiyle tenkîl etmesinden ve bir tânesinin taş arkasında saklı kaldığı farzedilse bile taş da izhâr-ı husûmet ederek: ey müslüman, arkamda saklanan yehûdîyi de öldür! demesinden ibârettir).
Zatın birine sorarlar;Sizin peygamberiniz müslümanların yahudileri teker teker bulup öldüreceğinden bahsetmektedir,oysa Yahudiler devlet bile oldular,bu durum nasıl olur?dediğinde o zat;Allah Allah!Bende buna şaşmıştım,teker teker bunların tüm dünyadan nasıl toplanabileceğini bir türlü kavramamıştım.Meğer kendileri ayaklarıyla geleceklermiş,arayıp toplamaya gerek kalmadan,zahmete girmeden....
“Mehdî, İsa (a.s.) ile beraber çıkacak, Filistin topraklarında Bab-ı Lüdd’e Deccalı öldürecek, Mehdî’nin Deccalı öldürmesine yardım edecektir.” (Lüd, Kudüs’e 68 km uzaklıkta on beş bin nüfuslu bir kasabadır.)
“Zamanın inkitaa (kesikliğe) uğradığı (sistemlerin değiştiği) bir dönemde Mehdi denen bir adam gelecek...”[43][43]Böylece sistemlerin bozulması,onun gelişini ve ıslahını vacib kılmış olacaktır.
“Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya hükmedecektir.”,”Tüm olarak yeryüzünün meliki dört tanedir.Onların ikisi;Zülkarneyn ve Süleyman müslümanlardan,diğer ikisi Nemrud ve Buhtunnasır kâfirlerdendir.Yere beşinci olarak ehli beytimden biri sahib olacak.Yani mehdi.”[44][44]
Hadiste,Mehdinin çıkış zamanı olarak:”(Mehdi)Dünyada ismi geçecek bir halife kalmayıncaya kadar çıkmayacaktır.”[45][45]Ve İslâmı ve halifeliği hayata döndereceğine işaret edilmektedir.
”İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac ederler.Minaya geldiklerinde etrafları köpeklerin sarılışı gibi sarılıp,kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar olur.Öyleki ayaklar kan gölü içinde kalır.”[46][46]Bir tevil olarak;Hicri 1400-1-Muharrem- yılında kâbedeki çatışmada buna benzer bir olay olmuştur.[47][47]
Birde 20-Kasım-1979’da İranlı militanlarınhadisde geçen”Akabe cemresi”,30-dan fazla müslümanın ölmesiyle kana bulandı.[48][48]
İkinci baskın ise H.1407(1987)de gerçekleşmiş,caddelerde 402 kişi katledilmişti.
Mekkenin fethi günü dışında;öncesinde ve sonrasında haram belde olan Mekkede kan dökülmemiştir."Biz beyti şerifi insanlara sevab kazanmaları için toplantı ve güven yeri kıldık."[49][49]
Hadisde:”Horasanda siyah sancaklar çıkacak,hiçbir kuvvet onları önleyemeyecek ve neticede bayrakları İliya’ya (Kudüste) dikilecektir.”
İbni Kesir’in belirttiğine göre Hz. İsa, hakkı temsil etmektedir. Gün gelecek, onun sayesinde hak kuvvet bulacak ve Deccalizmi mağlup edecektir. Hadiste Lüd kapısının özellikle zikredilmesi İslâmın Yahudîlere [Deccal da Yahudîdir] galebe çalacağını göstermektedir. Çünkü Yahudîler en geniş şekliyle Deccalizmi temsil etmektedirler ve Lüd onların hâkimiyeti altında bulunmaktadır.[50][50]
Aleyhıssalâtü vesselâm buyurmuştur ki «Yehudîler yetmiş bir fırkaya ayrıldı, birinden başka hepsi Haviyededir. Nesarâ yetmiş iki fırkaya ayrıldı birinden başka hepsi Haviyededir. Ümmetim de yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Birinden başka hepsi Haviyededir.» «O bir dane fırkai naciye kimdir ya Resulâllah» suâline karşı da «onlar benim ve Eshabımın üzerinde gittiğimiz yolda gidenlerdir.»buyurmuştu.[51][51]
Zira Yahudiler Tecsim ve Teşbihe inanmakta,yani Allah’a cisim isnad edip,Allah’ı başka varlıklara benzetmektedir.Nasara ise;Hulul-e inanmakta yani Allah’ın İsa olarak veya onun cesedine girerek dünyaya gelmiş olduğuna inanmaktadırlar.Bu şekildeki bir iman ise,iman sayılmamaktadır.
İbni Abbas dedi,Her yerki,yahudilerden oraya bir kavim girer."[52][52] Girmedikleri yer olmaz.
Hadisde:”Yahudileri Arap yarımadasından çıkarın,burada iki din beraber olamaz.”[53][53]
İbni Ömer,rasulullahtan işittim,dedi:”Muhakkakki Yahudi ve Nasarayı Ceziretül Arabdan çıkaracağım ve orada ancak müslümanı bırakacağım(onlar kalacak)”(Müslim)
Diğerlerinin ziyadesinde:”Müşrikleri ceziretül Arabdan(Arab yarımadasından)çıkarınız.”
Malikin Muvattaında:İbni Şihabdan,Rasulullah dedi:”Ceziretül Arabda iki din birleşmez.”
Cabirden,dedi,Rasulullahı işittim,diyordu:”Şeytan Ceziretül Arabdan,kendisine ibadet edilmekten ümitsiz oldu velâkin aralarında Tahriş (karıştırma) de ümitsiz değildir.”[54][54]
Hasılı,yahudiler;İtikadı bozuk,[55][55]peygamberlerini ve Hz.Muhammedi zehirleyerek ölümüne sebeb olan,[56][56]Maymun ve domuz suretine çevrilen,[57][57]la’netlenmiş bir millettir.[58][58]
Âyette:”..Müşrikler nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa,sizde onlara karşı topyekün savaşın...”[59][59]
Kur'anda bir yandan kafirlere karşı sert tavırlar alınması söylenirken,diğer yandanda onlar ile olan münasebetlerdeki ahidlerin yerine getirilmesi sözündeki farklılıklar;asrın mücedidleri tarafından Tevcihatlarla izah edilmektedir.
Buda davranışa göre davranışı belirlemektedir.[60][60]
Filistin meselesi özellikle II.Abdulhamid döneminde köşeye sıkıştırılmanın verdiği bir cesaretle gündeme gelmiş,Filistinin verilmesi halinde tüm borçların ödenmesi sözü verilmişti.
Bugün yapılan tüm zulümler ayyuka çıkmış durumdadır.Kader cihetiyle hitlerin kendilerine yapılanları haklı çıkarmaktadır.
-"İsrail'in Mossad ve Şabak elemanlarının Filistin'li tutuklulara inanılmaz işkenceler uyguladığı resmi raporlarla doğrulandı. Filistin'li tutuklulara İsraillilerce uygulanan işkence yöntemleri arasında zehirli gaz solutmadan, hayalarına elektrik vermeye kadar inanılmaz işkenceler kullanılıyor. Uluslararası Af Örgütü Amnesty International'ın hazırlayıp yayınladığı bir rapora göre İsrail işgal ettiği Filistin topraklarında bugüne kadar 700 bin Filistinli'yi tutukladı. Bunların yüzde 90'ına işkence uyguladı."[61][61]
Bugün ise 4,5 milyon insan Filistine girememekte,girmesi İsrail tarafından yasaklanıp,engellenmektedir.100 bin kişide ölmüştür.
Yok mu, alemdeki soysuzlara bir dur diyecek?
Bu ilahî zaferlerin tacını kimler giyecek?..
Düşünenler!... Bu feci salgına bir çare bulun!
Sonu; korkunç uçurumdur bu felaketli yolun...
Hak Teala, bunu anlatmak için kitlelere,
Gökyüzünden, Yüce Fermanını indirdi yere...
Bunu anlatmak için geldi ilahî dinler,
Bunu andıkça coşar, vecde gelir mü’minler...
Bütün eşyanın içinden ve dışından duyulan
Bu karanlık gecelerden doğacaktır iman... Ali Ulvi KURUCU
Birisi demiş ki, "Hocam bu uğurda o kadar çile çekiyosunuz ki, iltifata layık olmayan kimselere bile iltifat ediyorsunuz. Nedir bu genişliğin sebebi?" Demiş ki, "Evladım benim, Taif dağlarında taşlanırken bile kavmine beddua etmeyen peygambere imanım var, mürşidim, peşinden gittiğim şahsiyet odur. Ben bir talebenin yetişmesi uğrunda bin münafığın kahrını çekerim."
Ali Ulvi Bey, bu sözü söylemenin çok kolay olduğunu ancak yaşatmanın hiç de öyle olmadığını söylüyor, "Ne garip biz dostun kahrını bile çekemiyoruz" diyor. Amcasının sürekli okuduğu beyti aktarıyor:
"Yâr için ağyâre minnet ettiğim ayb eyleme
Bağbân bir gül için bin hâre hizmetkâr olur"
......Bahçıvanı görürsünüz eli kan içinde, dersiniz "Niye?" der ki, "Yavrum ben gül yetiştiriyorum!"
"Şanlı genç! Saracaksın kanayan her yarayı
Boğacaksın, seni iğfal edecek yaygarayı!
Bir asil at gibi şahlan, vurulan gemleri kır,
Nerde hakkım diye bir kerrecik olsun haykır!"A.U.Kurucu.
Dua esasdır.Kabul olup olmaması değildir.Her halu kârda ibadettir.Duayı arttırmak, ibadeti arttırmaktır.Dua ibadet niyetiyle yapılmalıdır.Müslümanlar bugün her zamankinden daha fazla duaya muhtaçtırlar.
Âdem oğlunun kalbinin bir kalb gibi Allahın yedi kudretinde olup,dilediği gibi çevireceği ve peygamberimizin duasında da:"Ey kalbleri çeviren Allahım!Kalblerimizi taatin üzere (Abdulah b.Amrb.Âs-dan rivayetle),Dinin üzere (Enes b.Malikden rivayette) çevir."[62][62]
Geçmiş ümmetlerde bir Fir’avun,bir Nemrud vardıYa asrımızda?Lenin-Stalin-Mao-Mussolini-Franco-Hitler-Sharon-İsrail-Sırp-Ermeni-Marks-Engels gibi ki çoğuda yahudi asıllıdırlar.O zamanlarda zulüm sadece Mısır gibi bir yerde idi,bugün ise tüm devletlerde ve devletler halinde sürdürülmektedir.
Bir yönüylede ve bunlarla beraber asrımız;H.3.asra benzemektedir;hem karmaşıkhemde toplanıp gelişme,alt yapının temellerinin atıldığı dönem..
İddia ediyorum;bin sene de dünyanın ömrü kalmış olsa,yahudiler devlet olamıyacaklardır.Zira yemiş oldukları ilahi zillet ve meskenet ile,tıpkı şeytanın tardı gibi red ve tardedilmişlerdir,kâinatın sahibi tarafından.Devlet olmalarından korkmamalı,dünyayı karıştıracak bir entrikaya sahib olduklarını unutmamalıdır.Her taşın altından mutlaka çıkabilirler.
"Ölmek kaderde var, yaşayıp köhnemek hazin.
Buna bir çare yok mudur Ya Rabbe'l Âlemin."
Mahmut Toptaş Hoca Yahudiler ile ilgili yazdığı makalesindeki iktibaslarda:
“İncil’de bakın neler söylenmiş:
“Ey engerekler nesli, siz kötü olduğunuz halde, nasıl iyi şeyler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yüreğin taşmasından söyler.” (Matta 12/34)
“Siz ey yılanlar, siz ey engerek nesli! Cehennem hükmünden nasıl kaçacaksınız? Bunun için işte, size peygamberler, hikmetli adamlar ve yazıcılar gönderiyorum; siz onlardan bazılarını öldürecek ve haç’a gereceksiniz; ve bazılarını havralarda dövecek ve şehirden şehire kovacaksınız ki, salih olan Habilin kanından, ma’betle mezbah/kesimhane arasında öldürdüğünüz Barahiya oğlu Zekariyya’nın kanına kadar, yeryüzünde dökülen her salih kan üzerinize gelsin. Doğrusu size derim: Bütün bu şeyler bu neslin üzerine gelecektir.”
Bu bölüm şu anda bütün dünya kiliselerinde; Katolik, Ortodoks ve Protestan ayırımı yapılmadan okunmaya devam eden Matta incilin 23/33-36’dan alınmıştır.
“Elbette mü’minlere karşı düşmanlıkta insanların en şiddetlisi olarak Yahudileri ve birde müşrikleri bulacaksın. Mü’minlere sevgi bakımından en yakın olarak” Biz Nasârayız (Hıristiyanız) diyenleri bulacaksın. Bu, onların arasında keşişler ve rahipler olmasındandır. Şüphesiz onlar kibirlenmezler. (Maide 82)
Şeyh Sadi Şirazi de (1207-1292) Gülistan’ında, Şamda bir ev satın almak istediğini, evin bitişiğindeki komşu yahudinin de evi çok fazla övdüğünü ve evin hiçbir kusuru olmadığını anlattıktan sonra Yahudiye:” Bu evin senin komşuluğundan büyük kusuru olamazki” diyerek evi satın almaktan vazgeçtiğini anlatır.
Yenişehirli Hüseyin Avni (1826-1883) bey de “Biz, içinde Yahudi olmayan Cehenneme de razıyız” anlamındaki:
“Biz kaailiz cehenneme ey Rabb-i müsteğas Amma anın içinde Yahudi bulunmaya” şiiriyle Yahudi zulmunün cehennem azabından da beter olduğunu ifade eder.
Bediuzzaman Said Nursi(1876/1960) de talebesini uyarır: Nur talebesi kardeşlerime söylüyorum:” Nerede olursa olsun siyonizme karşı mücadele etsinler.” Komünizmin icatçıları yalnız Yahudilerdir. Bugüne kadar bu komünistler, İdil-Ural, Kafkasya, Almanya, Kırım, Azerbeycan, Garbî Türkistan ve komşumuz Doğu Türkistan’ı istilâ ettiler. Altmış milyon kardeşimizin hukuku pâyimal oldu. (T:720)[63][63]
Kur’an-da milletlerin anlatılması içerisinde vasıfları her yönüyle farklı ve uzun olarak anlatılan millet,yahudi milletidir.Âyetler ışığında kısa ve özet olarak şöyle tasnif edilmektedir:
-Aralarında iman sahibleri çok azdır.(Âl-i İmran.110,Mâide.66)
-Allah yerine din adamlarını Rab edinirler.(Tevbe.31)
-İman etmek için mu’cize görmek isterler.(Nisa.153)
-Mu’cize görseler bile iman etmezler.(Şuara.63-67)
-Gerçekten iman etmiş değillerdir.(Mâide.43)
-Allahın âyetlerini tanımazlar.(Bakara.61,83-85)
-Allahın kelâmının tahrif etmişlerdir.(Bakara.59,75,79,174,Mâide.13,A’raf.162)
-Allahın kitabını menfaat karşılığında değiştirmişlerdir.(Bakara.59,79,174,Mâide.13)
-Allaha oğul isnad ederler.(Bakara.116,Tevbe.30)
-Allah hakkında yalan uydururlar.(Âl-i İmran.181,Mâide.64,En’am.91)
-Allah yolunda savaşmak gerektiğinde savaşmazlar.(Bakara.246,Mâide.24)
-Canlarını asla tehlikeye atmazlar.(Mâide.22,24)
-Kur’an azgınlıklarını ve inkârlarını arttırır.(Mâide.64,68)
-İslâma kin ve hınç beslerler.(Nisa.46)
-Kitabı gereği gibi bilmezler.(Bakara.78)
-Cinleri yüceltip,Allaha şirk koşarlar.(En’am.100)
-Tevratın asıl hükmüne uymazlar.(Cum’a.5)
-Menfaatlerine ve nefislerine uymayan emirleri uygulamazlar.(Mâide.70,Bakara.87)
-Ahiretten umut kesmişlerdir.(Mümtehine.13)
-Dünyayı ahirete tercih ederler.(Bakara.86)
-Allahın gönderdiği peygamberleri kıskançlıktan ötürü reddederler.(Bakara.90,Nisa.54)
-Peygamberleri,hak olduklarını bildikleri halde yalanlarlar.(Bakara.101)
-Peygamberlere büyüklük taslarlar.(Bakara.87)
-Peygamberlere karşı saygısızdırlar.(Bakara.67,108)
-Hz.isayı öldürdüklerini zannetmektedirler.(Nisa.157)
-Hz.Meryeme iftira etmişlerdir.(Nisa.156,Meryem.27-28)
-Kur’anı getirdiği için Hz.cebraile düşman olmuşlardır.(Bakara.97)
-Hz.isa ve Hz.davud tarafından lanetlenmişlerdir.(Mâide.78)
-Gerçekte Hz.Muhammedin peygamber olduğunu bilmektedirler.(Bakara.146)
-Kendi dinlerine uymadıkları için,mü’minlerden hoşnud olmazlar.(Mâide.59,Bakara.120)
-Mü’minleri imandan döndürmek isterler.(Bakara.109)
-Mü’minlere iyilik isabet ettiğinde üzülürler.(Bakara.105)
-Mü’minlere tuzak kurarlar.(Âl-i İmran.54)
-Mü’minlerialdatmaya çalışırlar.(Âl-i İmran.73)
-Mü’minlerle alay ederler.(Mâide.57-58)
-Mü’minlere zarar veremezler.(Mâide.42)
-Mü’minlerle Allah hakkında tartışmaya kalkarlar.(Bakara.139)
-Uzun yaşamak isterler.(Bakara.96)
-Mü’minlerin yanlış yolda olduklarını sanırlar.(Nisa.51)
-Mü’minlerin aralarında casusluk yapmaya çalışırlar.(Mâide.41)
-Kendilerinin doğru yolda olduklarını iddia ederler.(Bakara.135)
-Mü’minlerden çok korkarlar.(Âl-i imran.111)
-Ölümden korkuları çok fazladır.(Cuma.6-7)
-Azgındırlar.(Mâide.32)
-Nankördürler.(Bakara.61)
-Güvenilmez ve itaatsizdirler.(Bakara.100)
-Sürekli mü’minlere ihanet ederler.(Mâide.13)
-Haram yiyicidirler.(Mâide.42)
-İnsanları zenginliğe göre değerlendirirler.(Bakara.247)
-Maddi menfaatlarından vazgeçmezler.(A’raf.169)
-Aç gözlüdürler.(Bakara.61)
-Faizle insanları sömürürler.(Nisa.161)
-Zalimdirler.(Bakara.51-59)
-Kendilerinden olmayanların haklarını yerler.(Âl-i İmran.75,Tevbe.34)
-İki yüzlüdürler.(Bakara.76)
-Bozguncudurlar.(Bakara.59-60,Mâide.64,İsra.4)
-İnkârcıları dost edinirler.(Mâide.80-81)
-Kendi aralarında da anlaşmazlık içindedirler.(Enbiya.93,Yunus.93,Şura.14)
-Birbirlerini kötülükten sakındırmazlar.(Mâide.79)
-Birbirlerine düşüp,kan akıtırlar.(Bakara.84-85)
-Cennetin sadece kendileri için olduğunu zannederler.(Bakara.94,111)
-Kendilerine Allahtan bir azab dokunsa bile bunun ancak kısa sürei olacağını düşünürler.(Âl-i İmran.23-24,Bakara.80,A’raf.169)
-Allahın sadece kendilerini sevdiği iddiasındadırlar.(Cuma.6,Mâide.18)
-Allah onlara azgınlıkları yüzünden ağır yasaklar koymuştur.(Nisa.160,En’am.146,A’raf.163)
-Aşağılanma damgası vurulmuştur.(Âl-i imran.112-113)
-İnkârlarından dolayı lanetlenmişlerdir.(Nisa.46,52,Bakara.88)
-Aralarında iman edenlerde vardır.(Bakara.62)[64][64]
Böylece en fazla kötü özellikleriyle tarif edilen bir millet oldukları görülmektedir.
17-4-2002
Mehmet ÖZÇELİK
=================================================================
Adi Edip Yuksel. 1970'li ve '80'li yillarin
önde gelen islami isimlerinden. Tarikat ve gelenekci islam'in
verimli topragi olmasi nedeniyle Guneydogu'nun Vatikan'i sayilan Bitlisli bir
ailenin cocugu. Babasi Molla Sadrettin, istanbul'daki Musluman
mahallesinin hatiri sayilir bir din adami. Annesi, aristokrat seyh ailesinden.
Radikal islam'in simge onderi kardesi Metin Yuksel 1978'de Fatih Camii avlusunda
Ulkuculer tarafindan vurulunca, o zamana kadar iyi kotu goturulen
milliyetci-mukaddesatci ittifaki birden koptu.
Edip Yuksel, MSP ve genclik kolu Akincilar teskilatinin aktif uyesi
sifatiyla, sokak gosterilerinden afis asmaya, sag-sol kavgalarindan, silahli
catismaya; yasadisi FT / 19 isimli bir orgut kurmadan İran'da egitim almaya
kadar her olaya karismis. Kaleme aldigi militan islami yazilar,
kitaplari 'bestseller' olmus biri.
Hayirsiz evlat
Gun gelmis, devran donmus; uluslararasi capta duzenlenen bir islami konferansta,
"Kur'an'da 19 Mucizesi" baslikli konusmadan derinden etkilenmis. Bu
tarihten itibaren, arastirmaya baslamis: Kur'an uzerine yogunlasmis. Vardigi
sonuclari, "ilginc Sorular" basligiyla iki cilt halinde sunmus. Ortodoks,
gelenekci ve bagnaz islami sorgulayan yazilarmis bunlar. Kizilca kiyamet boyle
kopmus Musluman cevrelerde. Babasi, 'dinden imandan cikip, murted (din donegi)
ve iflah olmaz kafir' oldugunu ileri surmus. Ogul Edip, babasinin suclamalariyla
kendi cevaplarini, Sakincali Yazilar basligiyla derlemis. is iyice zivanadan
cikmis; Sunni ve militan cevreler kendisine veryansin etmisler: Yahudi, mason,
murted, Salman Rusdi, ajan...
Hayatini tehlikede goren Yuksel, 1990 basinda, uc yil onceden yazistigi Resad
Halife isimli, dinde reform ve modernlesme isteyen birinin yanina siginmis.
ABD'nin Arizona eyaletindeki macerasi boyle baslamis. Burada Resad Halife
ile birlikte, islam'da rasyonellesmeye, reforma yonelik calismalar yapmis. Ancak
ustadi ve oncusu olarak gordugu Halife kisa bir sure sonra fanatik bir Musluman
tarafindan oldurulunce, 'murted' Edip, bir yandan Tucson Mescidi'ne kapanip
dinsel yorumlarini yaymayi; diger yandan bazi firmalara danismanlik yapmayi ve
okullarda felsefe dersleri vermeyi surdurmus.
Cesitli islam ulkelerinden on binlerce Muslumanla web sitesi araciligiyla
'chat'lesen Edip'in, ortalama internet ziyaretci sayisi 10 bine yakin.
Turkiye'de ise, cogu yuksekokul ogrencisi 1000 kadar yandasi bulunuyor.
'Hadisleri cope atin'
16 Aralik 2000 gecesi Ceviz Kabugu (Kanal 6) programinda, kendisini, Akit
gazetesi yazari Ali Eren ve Diyanet isleri'nde gorevli Mustafa Varli
isimli iki muhatabiyla tartisirken seyrettik. Faks ve telefonlarin kilitlendigi
tartisma, yaklasik 5 saat surdu. Program sunucusunun ifadesine gore, dini
cevrelerden kimse Edip Yuksel'in karsisina cikmak istememis. Adi gecen iki
tartismaci ile telefonla programa katilanlarin, Yuksel'in tezlerini curutmek
yerine; onu suclama veya bildik beylik yanitlarla susturmaya kalkmalari dikkat
cekiciydi. Ertesi gunun aksami, ayni kanalin ana haber bulteninde, Yuksel icin,
"kimine gore deli, kimine gore murted, kimine gore Turkiye'nin Salman Rusdisi,
namazi ciplak kiliyor, Hz. Muhammed'i inkar ediyor..." altyazisiyla anons etti.
Medyadaki tartismaya gelince, iki bakimdan ele alinabilirdi.
Bir; meseleye islam icinden bakilirsa Edip Yuksel, gelenekci / bagnaz islami
reddediyor. Sadece Kur'an'i referans aliyor. Sunniler arasinda dinin tamamlayici
unsurlari sayilan hadis (peygamber sozleri) ve sunnet (peygamber davranislari)
denen iki ana unsuru yok sayiyor. Bunlarin siyasi ve ideolojik nedenlerle
uydurma ve celiskilerle dolu olduklarini, dolayisiyla cope atilmalarinin
gerektigini savunuyor.
Dahasi var: Kur'an'i tek kaynak olarak alan Yuksel'e gore, namaz bes degil uc
vakit kilinmali. Evde yalnizken ciplak bile kilinabilir namaz. Peygamber
mucizeleri safsata; Muhammed'in Allah'tan daha fazla yuceltilmesi ve
peygamberlerin birbirlerinden ustun gorulmeleri yanlis. Zina yapanlarin
taslanmasi, kadinin ortunmesi diye bir sey olamaz. Sunnet olmak Muslumanlik
geregi degildir; dua da 'amin' deme sarti yok. Mezhep ve tarikatlarin hepsi
uydurma ve islam'a karsi icaret edilmis yeni dinler. Muhammed zikredilirken
'hazreti' lakabi denilmeyebilir. Kur'an cevirilerinin hepsi yanlistir. Kur'an'i
tefsir etmek, Allah'a sirk kosmaktir. Din alimleri, kendilerini ilah yerine
koyarak, Allah'la 'anonim sirket' kurmuslardir.
iki; dogal olarak, bu ve benzeri iddialar, Yuksel'e yonelik tepkilerin dozunu
artiriyor. Babasi, dayisi ve kardesinin TV konusmasinda kendisini lanetlemeleri
ve 'hidayete ermesi icin' cagrida bulunmalari; keza, tartismaci Ali Eren'in
"Yuksel, sen yazdigin kitabin sayfalari kadar dip sapkinisin. Moon tarikati
uyesisin, kac milyon aldin?" yolundaki sozleri, Musluman mahallesindeki
hosgorusuzluk ve tahammulsuzlugu bir kez daha ortaya koydu.
Olaya Yuksel acisindan bakildiginda, yepyeni bir olguyla karsi karsiyayiz. islam
ici gibi gorunen tartismalar, modernizm ve post-modernizmden etkilenme surecinin
ikinci asamasina girdi. Burada belirleyici unsur, Batici ve Amerikanci hayat
tarzinin, islam uzerindeki gorunur / gorunmez etkisidir. Yesil kusak teorisiyle,
bir cesit "Amerikan islami, ilimli islam ve ak islam" yaratma gayretinde olan
Yeni Dunya Duzeni teorisyenleri, simdilerde, "pop-islam" icadi pesindeler. Salt
Kur'an'i referans alan, bireyciligi ozendiren, onu toplumdan koparan elitci bir
din anlayisi piyasaya surulmus durumda. Moon tarikati benzeri olusumlar
biraz da bu duzlemde gorulmelidir. Ancak bu pop-islam, bizdeki pop-kultur ve
arabesk akiminin yayidigi avam tabakasina, altkultur tabanli katmanlara yani
varoslara dayanmiyor. Onlari esas almiyor; son derece 'seckin ve kariyer sahibi'
mektepli kesime dayaniyor.
Yuksel'in televizyon konusmalari, kitaplari ve ileride Malezya, Urdun ve
Turkiye'de duzenlemeyi dusundugu "Kur'an Tartismalari Sempozyumu" da bunun
ipuclarini veriyor.
Din disi bir gozle bakilirsa, Yuksel'in "19 Mucizesi"nin tarihte ebced
hesaplari, hurufilik ve kabalcilik turu akimlardan etkilenmedigi soylenemez.
Kur'an'in bir anayasa olarak ve verili kosullarda inen mucmel bir kitap oldugu
dusunulurse, tarihsel surecte yonetsel, toplumsal, ekonomik, siyasal ve kulturel
bakimdan islam'in gelisebilmesi, karsilastigi sorunlarla basa cikabilmesi ve
sorulara yanit verebilmesi icin hadis, sunnet veya fikih kitaplarinin
gecersizligini ilan etmek; bizzat hayati anlamamaktan, esyanin tabiatini
yeterince bilmemekten kaynaklaniyor.
Tum yanlislik ve tahrifatlara ragmen, Hadis, Sunnet, Fikih (islam hukuku) ve
Kelam kitaplarinin farkli siyasal, ekonomik, toplumsal ve kulturel sartlardan
kaynaklandiklarini; bunlarin donemin uretim, bolusum ve tahakkum iliskilerinin
birer yan urunu olduklarini unutmamak lazim gelir. Cogu, isnad edilen asil
kaynakla (peygamber veya mezhep kuruculari) ilintili olmasa da, tarihsel surecin
verisidir. Mezhep ve tarikatlarin dogusu da boyledir.
Anlasilan, onumuzdeki yillar islam ici farkli tartismalara, sicak sahnelere ve
daha cogulcu, daha itirazci seslere tanik olacagiz.
http://www.radikal.com.tr/diger/ekler/radikal2/2000/12/24/t/kitap/01ist.shtml
==================================================================
CHP ve MOON TARİKATI
Bir zamanlar, „Kaftanımdaki çamurları silmeyin...Vasiyetimdir; ben ölünce Hoca Efendi Hazretlerinin bindiği atın ayağından sıçrayan çamurun süslediği bu kaftanımı bana kefen yapın“ diyen devrin tek süper gücü Osmanlı’nın cihan sultanları Fatih’lerin, Yavuz’ların şimdiki torunlarına bakınız... Ne acıdır ki, bunlar, alimlere yemek veren bir Başbakanı tebrik edecekleri yerde onu suçlu görecek kadar ihanet ve gaflet içindedirler.
Papazlar orada yemek yemesinler demiyoruz. Biz misafirperver bir milletiz. Dinimiz bize insanları sevmeyi, hoşgörüyü ve cömertliği emreder. Amerika’da Moon tarikatına gitmek helal olacak, Çankaya’da Konut’ta din alimlerine yemek vermek haram olacak... Bu nasıl çifte standarttır? İşte bugün bu Meclis ve milletimiz bu çifte standartı değerlendirecektir.
Sözüm yanlış anlaşılmasın. Biz, Sayın Deniz Baykal’ın Moon tarikatının toplantısına gitmesine ve hatta o tarikatın bir müridi olmasına kızmıyoruz. Fikir ve düşüncelere saygılı bir inancın mensuplarıyız. Ama Moon tarikatına gitmeye alkış tutanların milletimizin inancına karşı çıkmalarını anlayamıyoruz. Bunu izahta güçlük çekiyoruz. Moon tarikatı, İsmaililik, Bahailik serbest, İstanbul’da Saint Benoit, Saint Joseph, Rotary ve Lions gibi tarikat okulları serbest, ama Nakşibendi, Albulkadir Geylani tarikatı yasak... Bu ihanetleri anlamak mümkün değil.
=================================================================
[1][1] Akit gazetesi.5-6-2001.
[2][2] Yeni Asya gazt.M.Özcan.17-3-2002.
[3][3] Yeni Şafak.17-3-2002.M.Barlas.
[4][4] Bakara.257.
[5][5] Bak.Şualar.228.
[6][6] Yeni Şafak.1-nisan.2002)
[7][7] M.Emin Gerger’in röportajı, 27 Mayıs 1989 tarihli Milli Gazete.) Moon tarikatı hakkında Yeni Mesaj gazetesinin internet bölümünde,Ali Rıza Bayzan’ın 28-3,7-4-2002 tarihleri arasında Dizi kısmında geniş bilgi vardır,bakılabilir.Moonların internet siteleride vardır.
[8][8] Milliyet, 4 Aralık 1997)
[9][9] 25-31. 08.1995 tarihli Nokta Dergisi) “
[10][10] zaman .30-3-2002)
[11][11] Milli gaz.S.Arif Emre.5-4-2002.
[12][12]Bak. İslâm Ans.TDV.21/580-586.
[13][13] Bak.İsrail Kürt kartı.H.Yahya.36.
[14][14] Bak.Yürüyüş dergisi.sayı.2.Şubat-Mart-1999.M.Faruk.İnternet.www.enfal.de
[15][15] Bak.Milli Gazt.5-4-2002.
[16][16] Yeni Masonik Düzen.H.Yahya.458-459.
[17][17] Age.462.
[18][18] Kitabı Mukaddes.34,168-169,197,216-(Yeşu bölümü),219,236,286-287,Ayrıca bak.Yeni Masonik Düzen.H.Yahya.9-10,Tevrat.Tesniye.7,Bab,1.Samuel.15.Bab.
[19][19] Yeni Masonik Düzen.age.9,11,16,167,221,456.
[20][20] Bak.Age.841,862.
[21][21] Kitab-ı Mukaddes.Sayılar.13/1.
[22][22] Bak.Gizli el bosnada.h.Yahya.sh.203.
[23][23] Tekvin.15.bab.18.ayet.
[24][24] Yeni Masonik Düzen.age.577,624,Bak.İsrailin Kürt Kartı.agy.79-80,145-147,176
[25][25] İ.K.Kartı.age.187.
[26][26] Darwinin Türk düşmanlığı.H.Yahya.29.
[27][27] Age.31.
[28][28] Bak.İsrailin kürt kartı.H.Yahya.155.
[29][29] Terörün perde arkası.H.Yahya.401.
[30][30] Bak.Yeni Masonik Düzen.H.Yahya.244.
[31][31] Kasas.4,İsra.4-8.
[32][32] Bak.Neml.50-51.
[33][33] Mâide.78-81.
[34][34] Âl-i İmran.113-115.
[35][35] Mâide.5.
[36][36] Bak.Türkiye için milli strateji.age.60-61.
[37][37] Bak.Eski Ahit.Yeremya.51;1-4.
[38][38] Bakara.135.
[39][39] Mâide.41.
[40][40] Ahirzaman-Dabbetül arz.H.Yahya.15.
[41][41] H.no.7189.Mürşid.2.0.
[42][42] Mürşid.3-2,H.No.2117,Mecmuatün minet-Tefasir.(Arapça) 3/29.
[43][43] Hz.Süleyman.H.Yahya.182.
[44][44] Mektubat-ı Rabbaniye.2/1163,Bak.Hz.Süleyman.age.181.
[45][45] Bak.Yeni masonik düzen.age.846.
[46][46] Bak.Age.851.
[47][47] Ahirzaman-Dabetül arz.age.45.
[48][48] Bak.Yeni masonik düzen.age.852.
[49][49] Bakara.125)İbrahim.35-41,tevbe.109,hac.26-29.Bakara.187.
[50][50] İbni Kesir, Nihayetü’l-Bidaye, 1:158.., Kitabü’l-Bürhan, s. 105,Yeni Asya.Şaban Döğen.20-4-2002
[51][51] Mecmuatün minet Tefasir (Arapça).2/515
[52][52] Age.2/658)
[53][53] Kütüb-ü Sitte.Prof.İ.Canan.3/358.
[54][54] Mecmuatün minet Tefasir.age.3/104.
[55][55] Age.7/329,3/254,4/62.
[56][56] Age.15/430-431.
[57][57] Age.16-443-444.
[58][58] 7/371.
[59][59] Tevbe.36,5.
[60][60] Müntehine.8-9.
[61][61] Milli gaz.5-4-2002.
[62][62] M.Tefs.ahzab suresi.3/28)
[63][63] Milli gazete.15-4-2002
[64][64] Bak.Kur’an Bilgisi.Harun yahya.Her bir özellikte âyetler verilerek gösterilmiştir.223-245.