Uzleti savunanlar, Allah Teâlâ'nın Hz. İbrahim'den hikâye ettiği şu
ayetle istidlâl etmişlerdir:
İşte onlardan ve onların Allah'tan başka
taptıklarından ayrılınca biz ona İshak'ı ve Yakub'u ihsan ettik ve hepsini
de peygamber yaptık. (Meryem/49)
Hz. İbrahim'e bu ihsan-ı ilahînin bahşedilmesinin uzletin be-reketiyle
olduğuna bu ayetin işaret olduğu söylenilmiştir. Oysa on-ların bu delili
zayıftır. Çünkü kafirlerle beraber olmaktan gaye; on-ları dine davet
etmektir. Başka bir faydası yoktur. Onların dine dönüşlerinden ümit
kesildiği zaman, artık onları terketmemenin hiçbir mânâsı yoktur. Oysa biz
burada müslümanlar ile beraber olmaktan ve bu beraberlikteki faydadan
bahsediyoruz. Nitekim Hz. Peygamber'e 'Sence kapalı bir testiden mi abdest
almak, yoksa şu insanların abdest aldığı havuzlardan mı abdest almak daha
makbul ve sevimlidir?'denildiğinde, Hz. Peygamber şu cevabı
vermiştir:
Muhakkak ki, şu havuzlardan abdest almak daha makbuldür.
Böylece müslümanların ellerinin bereketinden istifade edilir.14
Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber Kâbeyi tavaf ederken su içmek için zemzem kuyusuna gitti. Baktı ki, deriden yapılmış havuzlar içerisinde hurma hoşafı var ve hacılar ellerini oraya daldırıp hoşaftan avuçlayıp içiyorlar. Hz. Peygamber 'bana da içiriniz' dedi. Hz. Abbas (r.a) 'Bu hurma şerbetidir ve ona ellerini soktular. Müsaade ederseniz evden ağzı kapalı temiz bir testiden getireyim' dedi. Hz. Peygamber de şöyle dedi:
(Hayır!) İnsanların içtiği şu şerbetten bana içiriniz. Çünkü
müslümanlarm ellerinin bereketini istiyorum.15
Sonra da ondan içti. Hâl
böyle iken, acaba kafirlerden ve putlardan uzaklaşmanın delili olan bir
delil ile müslümanlardan uzaklaşmanın iyiliğine nasıl istidlâl edilebilir?
Oysa müslüman-larla beraber olmakta birçok faydalar vardır. Uzleti
savunanlar Hz. Musa'nın şu sözüyle de istidlal etmişlerdir:
Eğer bana
inanmadınızsa bâri ben(im yolum)dan çekilin. (Duhan/21)
Görülüyor ki, Hz. Musa (a.s) halktan ümitsiz olduğu zaman uzlete çekilmiştir. Allah Teâlâ, Ashab-ı Kehf hakkında da şöyle buyurmuştur:
Madem ki siz, kavminizden ve onların Allah'tan başka taptıkları putlardan ayrıldınız, o halde mağaraya çekilin ki, rabbiniz rahmetinden size genişlik versin ve işinizde bir kolaylık hazırlasın.(Kehf/16)
Görüldüğü gibi, onlara uzlet emrediliyor. Hz. Peygamber de (s.a)
Kureyşliler kendisine eziyet ettikleri zaman onlardan uzaklaştı. Ebu
Tâlib'in vadisine girdi ve ashabına da Habeşistan'a hicret etmelerini
emretti. Habeşistan'a hicret edenler, İslâm yayıldıktan sonra, gelip
Medine-i Münevvere'de Hz. Peygamber'e katıldılar.
Onların bu delilleri
de zayıftır! Zira bu misallerdeki uzlet yine ümitsiz olduktan sonra
kafirlerden uzaklaşmaktır. Zira Hz. Peygamber müslümanlardan uzaklaşmadığı
gibi, kafirlerden müslüman olacağını ümit ettiği kimselerden de
uzaklaşmamıştır. Mü'min olan Ashab-ı Kehf biri diğerinden uzak olmamışlar,
ancak kafirlerden uzaklaşmışlardır. Oysa biz burada müslümanlardan
uzaklaşma konusunu tedkik ediyoruz.
Bu grup Abdullah b. Âmir'in 'Ya Rasûlüllah! Kurtuluş nedir?' sorusuna
Hz. Peygamber'in (s.a) cevap olarak söylediği şu hadîsle de istidlâl
etmişlerdir:
Evine kapan. Diline hakim ol! Günahından ötürü ağla!16
Rivayet ediliyor ki, Hz. Peygamber'e İnsanların hangisi daha faziletlidir?' denildiği zaman şöyle buyurmuştur: 'Canıyla ve malıyla Allah yolunda cihad eden mü'min kul'. 'Ondan sonra kim daha faziletlidir?' denildiğinde, şöyle buyurmuştur: 'Vâdilerden birisine çekilmiş, rabbine ibadet eden ve halka şerri dokunmayan'.17
Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Muhakkak ki Allah Teâlâ,
muttakî, zengin ve gizlenen kulunu sever.18
Bu hadîsleri uzletin faziletine delil getirirken düşünmek gerekir. Çünkü Hz. Peygamber'in Abdullah b. Amir'e söylediği sözünü Abdullah'ın durumunu anlayıp onun durumuna göre söylediğini düşünmek mümkündür. Çünkü Hz. Peygamber bütün ashabına evine kapanmayı emretmemiştir. Bazı insan vardır ki, onun selâmeti halk arasında değil, uzlete çekilmektedir. Nitekim bazı kişilerin selâmetinin evinde oturmakta ve cihada çıkmamakta olduğu gibi... Fakat bir kişinin durumu böyle olursa, bu cihadı terketmek daha faziletlidir anlamına gelmez. Kaldı ki halkla beraber olmakta nefisle mücahede ve nefse zahmetler çektirmek vardır.
Bunun için Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur:
Halk ile beraber
olup onların eziyet ve cefalarına karşı sabır ve metanet gösteren bir
kimse, halktan kaçıp eziyet ve cefalarına göğüs germeyen bir kimseden daha
üstündür.19
Hz. Peygamber'in 'Halktan uzaklaşıp rabbine ibadet eden ve halka şerri dokunmayan kişi' şeklindeki hadîs-i şerifi bu mânâya hamledilmelidir. Zira bu hadîs, tabiatında şirret ve fesad olan bir kişiye işaret eder. İnsanlarla oturup-kalktığı zaman onlara eziyet verir. (Bu bakımdan böyle bir kişinin tenhaya çekilip, rabbine ibadet etmesi, insanlara karışmasından daha evlâdır). Hz. Peygamber'in 'Muhakkak Allah Teâlâ muttakî, zengin ve gizlenen kulunu sever' hadîsi ise sükûtun ve şöhretsizliğin çok konuşmaktan, şöhrete hevesli olmaktan daha üstün olduğuna ve şöhretten kaçınmanın daha faydalı olduğuna işarettir. Böyle yap-mak ise, uzlet ve tenhaya çekilmeye bağlı değildir. Nice rahipler vardır ki uzlete çekilmiş fakat bütün dünya kendisini tanır ve nice müslüman vardır ki, halkın her çeşidiyle oturup kalkar, fakat ne ismi anılır ve ne de şöhretinden bahsedilir.
Bu bakımdan Hz. Peygamber o hadîs-i şerifinde uzletle ilgili olmayan
bir hususa değinmektedir. Uzleti tercih edenler, Hz. Peygamber'in ashabına
söylediği şu sözüyle de istidlal etmişlerdir:
- Ey ashabım! Size
insanların en hayırlısından haber vereyim mi?
- Evet ya
rasûlullah!
Bunun üzerine Hz. Peygamber eliyle batıya işaret ederek
şöyle buyurdu:
-Allah yolunda atının dizginine yapışmış,düşmana
saldırmayı veya düşmanın saldırısına uğramayı bekleyen
kişi. Ey
ashabım! Bu kişiden sonra size insanların en hayırlısı haber vereyim mi?
Bunu söyledikten sonra eliyle Hicaz bölgesine işaret ederek şöyle
buyurmuştur:
- Koyunları otlatıp, beş vakit namazını kılan, zekâtını
veren, malındaki Allah hakkını bilen ve halkın şerrinden uzaklaşan
kimse.20
Uzleti tercih edenlerin de, etmeyenlerin de delillerinde sadra şifa verici bir taraf olmadığı görüldüğünden muhakkak uzlet ve tenhaya çekilmenin fayda ve tehlikelerini açıkça ve perdeyi kaldırmak suretiyle belirtmek gerekmektedir. Bir kısmını diğerleriyle mukayese etmek lâzımdır ki, bu husustaki hakîkat gün gibi meydana çıksın!
20) Taberânî, Tirmizî, Nesaî
14) Taberânî
15) Ezrakî
16)
Tirmizî
17) Müslim, Buhârî
18) Müslim
19) Tirmîzi, İbn
Mâce
20) Taberânî, Tirmizî, Nesaî