Duanın Üç Önemli Psikolojik Faydası Vardır
Duanın Fazileti İle İlgili Ayeti Kerimeler
Kâfirin Duasının Hemen Kabul Edilip Müminin Duasının Geç
Edilmesi
Allah'ın Kullarına Çok Yakın Olduğunu Ve Dualarını Kabul
Ettiğini Bildiren Ayeti Kerimeler
Duanın Fazileti İle İlgili Hadis-İ Şerifler
Duanın Faydaları Ve Âdabı Duanın Faydaları
Kur'an'ı Kerim'de Geçen Allah'ın Bize Öğrettiği Dualar
Duanın Kabul Olunmamasının Sebepleri
Duanın Kabul Edildiği Vakitler
Duanın Yapılış Şekli Nasıl Olmalıdır?
Peygamberimizin Anlatımıyla Duâ Ederek Kurtulan Üç
Kişinin İbretli Kıssası
Bir Vakte Bağlı Olmayan Zikirlerin Fazileti Hakkındaki
Âyetler Ve Hadis-İ Şerifler
Sebebe Ve Vakte Bağlı Olmayan Dualar
Kur’ An Okumaya Başlarken Okunacak Dua
Fatiha-İ Şerife Ve Faziletleri
Âyete'l-Kürsinin Fazileti Ve Okumanın Faydaları
Peygamberimize Salavat Getirmenin Fazileti
İstiâze (Allah'a Sığınma) Duası
İstiğfar, Teşbih, Tehlil, Tekbir, Tahmid Ve Havkale
Peygamberimize Salavat Getirme Şekilleri
Allah Teâlâyı Zikretmeden Uyumanın Mekruh Olduğu Hakkında
Uykuda Korkanın Ve Uykusu Kaçanın Yapacağı Dua
Gece Uyurken Her Türlü
Musibetten? Korunmak İçin
Hafızayı Güçlendiren, Unutkanlığı Gideren Namaz
Oturunca Ve Kalkınca Okunacak Dualar
Resulullah'ın Okuduğu Şifa Duası
Musıbere Uğrayanı Görünce Okunacak Dua
Yılan Ve Akrep Sokmasına Karşı Dua
Lâ Havle Velâ Kuvvete İlla Billah.
Yeni Elbise Giyerken Okunacak Dua
Bir Vasıtaya Binerken Okanacak Dua
Yolculuktan Dönerken Okunacak Duâ
Helaya Girerken Ve Çıkarken Okunacak Duâ
Abdest Duaları Ve Abdest Nasıl Alınır?
Camiye Girerken Ve Çıkarken Okunacak Dua
Ezan Ve Kameti
İşitenin Okuyacağı Dualar
Ezanla Kamet Arasında Nasıl Dua Etmeliyiz?
Sabah Namazının
Arkasından Yüz Kere Teşbih
Akşam
Namazının Peşine Okunacak Dua
Yatsı Namazının Peşine Okunacak Âyetler
Sabah Ve Akşam
Namazından Sonra Okunacak
Sureler Ve Dualar
Güneş Doğduğu Zaman Okunacak Dua
Recep Ayı Girdiğinde Okunacak Dua
Kurban Kesme Esnasında Yapılacak Dua
Üzüntü, Sıkıntı Ve Benzeri Hastalıklara Okunacak Dualar
Lâ Havle Velâ Kuvvete İlla Billah
Bir Topluluktan
Korkan Kimsenin Yapacağı Dua
Kötü Ahlaktan Kurtulmak İçin Yapılacak Dua
Çıban Ve Sivilceler İçin Okunacak Dua
Bir Topluluktan Korkanın Okuyacağı Dua
Düşmana Bakıldığı Zaman
Okunacak Dua
Ölüm Haberi Geldiğinde Veya Her Hangi Bir Musibete Karşı
Okunacak Dua
Ölmek Üzere Olan
Kimseye Lailahe İllallah Telkini
Ölen Kimsenin
Yanında Yapılacak Î Dua
Ölülerimize Arkalarından Yapılacak Dualar
Mezarlığa Girilince Okunacak Dua
Secde Ayetleri Her Derde Devadır
Peygamberimizin Çok Okuduğu Dua
Allah'ın Güzel İsimlerinin Şerhi
Geçimi Zorlaşanın Okuyacağı Dua
Borçlu Olan Kimsenin Okuyacağı Dua.
Borcun Ödenmesi İçin Yapılacak Dua
Kişinin Müslüman Kardeşine Duası
Hilal Görülünce Okunacak Dualar
Kendisi Veya Başkası İçin Kız İstem Ye Gidenin Okuyacağı
Dua
Nikah Akdi Esnasında
Okunacak Dualar
Zifaf
Gecesinde Hanımı Yanına
Gelince Erkeğin Söyleyeceği Dua.
İnsanın Eşi
İle Cinsi Münasebet
Es- Nasînda Söyleyeceği Dualar
İnsanın Kızdığı
Zaman Okuyacağı Dua
Peygamberimizin Çok Okuduğu Dua
Cimrlikten, Tembellikten Allah'a Sığınmak
Arkadaşıyla Vedalaşırken Okunacak Dua
Yolculuğa Çıkan Kimseye Rasûlullahin Değişik Bir Duası
Bir Rüya Görüldüğünde Ne Yapılır?
Bir
Meclisten Kalkarken Okunacak Dua
Horoz Ötmesi
Ve Eşek Anırmasında
Şifâ İçin Okunacak Âyetler Yunus Suresi Ayet 57
Kıymetli ve değerli Müslüman kardeşlerim!
İnanç meselelerinden sonra en önemli ibadetlerimizden biri de hiç
şüphesiz duâlanmızdır. Dua hakkında çok değerli eserlerin yazıldığı, inkâr
edilmez bir gerçektir. Ancak bunlardan bazılarının çok uzun olması sebebiyle
amel etmek usandırıcı, bazılarının ise kaynaklarının ve delillerinin olmaması
sebebiyle amel. etmekte gevşeklik gibi sebeplerden dolayı, müminlerin bu
değerli duâ kitapları ile amel etmelerinin de çok az olduğu da inkâr edilemez.
Bizde de bu eserimizde bunları değerlendirerek, herkesin amel etmesi için bu
özürleri elimizden geldiği kadar kaldırmak ve her mümini duâ gibi çok önemli
bir ibadetle barıştırmak için son derece gayret ettik. Duanın çok önemli
olduğunu her insan kabul etmektedir. Çünkü duâ;
Zayıflık güçsüzlük, muhtaçlık gibi birçok eksik sıfatları olan bizleri,
güçlü, zengin merhametli gibi kemal sıfatları olan Allah ile beraber olmamamıza
en büyük vesiledir.
Dua; ibadet olduğu gibi, bedenin ve ruhun şifası ve ilacıdır. Efendimiz
Sallahu Aleyhi ve Sellenn; "Ya Rabbi şifa ancak sendendir" buyurması,
İlaçların tesirli olması içinde yaratıcımızın rızasının şart olduğuna
delalettir.
Yüce yaratıcımız olan Allah'ü Teâla'nın kullarından razı olması içinde
kullarının, kendisine boyun eğip acizliğini itiraf ederek tam bir zeliilik
içinde yalvarıp yakarması gerekir. Zaten yaratılma gayemizde budur. "Ben
cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler için yarattım"[1]
ayeti kerimesi bunun delilidir. Boyun büküklüğü ve acziyette tam olarak ancak
duâ ile hâsıl olur. Dua; her zaman her yerde müminin ruhuna ve bedenine kuvvet
verir. Duaya teşvik den birçok ayeti kerimeler ve sayılamayacak kadar hadisi
şerifler vardır.
Ancak duada gelişi güzel olmamalıdır, Dua ederken en önemli edeplerden biride
kalbin uyanık olmasıdır.
"Şunu bilin ki; Allah'ü Teâla Hazretleri, kalbi gaflet ve lüzumsuz
şeyler ile dolu kimsenin duasını kabul etmez[2]
Hadisi şerifi bunu bize güzelce açıklamıştır. Zaten amellerin asıl yeri
kalptir. Ancak sadece kalple duâ etmek de yeterli olmaz. Çünkü her müslümanın
da bildiği gibi en küçük bir ibadetin bile, farzı, vacibi, sünneti ve edebi
gibi birçok şartları vardır.
Öyleyse hem ilaç hem de ibadet olan duanın da şartlan olmalıdır.
İbadetlerin şartı gibi
ilaçlarında şartları vardır. Mesela; kimyasal bir ilacın tesirli olabilmesi
için perhize, soğuğa, sıcağa ve benzeri şeylere dikkat edilmelidir. Aynı
şekilde ilahi ilaçların da tesirli olabilmesi için hem okuyanın hem de okunan
kişinin dikkat edeceği bazı şartlan vardır. Dua edenin önemini bildiren
ayeti kerimeler ve hadisi şerifler vardır onlardan biri
de; "...(Ya Muhammed)
onlara duâ et. Çünkü senin duan onlar için bir rahmet = huzurdur,[3]
İşte bu ayeti kerime duâ etmenin ne kadar önemli olduğunun delilidir.
Hem ibadet hem de ilaç olan duanın tesirli olması için ayrıca aşağıda ki
şartlara dikkat edilmesi lazımdır;
Duadan önce imkân nispetinde sadaka verilmesi,
Dua makbul olduğu mübarek vakitlerde yapılması, (gecenin son üçte birinde
veya mübarek geçelerde) gibi,
Duadan önce iki rekât namaz kılıp, sonra kıb- | leye karşı yönelip duanın
huşu ile yapılması,
Devamlı tövbe ve istiğfar edildiği gibi, duadan öncede gönülden ısrarla
ve tekrar tekrar tövbe edilmesi,
Hem duâ edenin hem de edilenin inancı Ehl-i sünnet ve'l-cemaat itikadı
üzere olması.
Haram, haksızlık ve zulüm
gibi günahların hepsinden
kaçınılması,
Dua edilirken kalbi, lüzumsuz şeyleri düşünerek gaflet içinde bırakmadan,
kalben Allah'a yönelip, acizliğini ve muhtaçlığını itiraf ederek boyun büküklüğü
içinde duâ yapılması,
Duaya Allah'ü Teâla'ya hamd ve sena, Resulüne salât ve selam ederek
başlanması,
Dua ederken Allah'ü Teala'nın Kerim, Kadir,
Rahman, Rahîm, Şâfi, gibi ismi şerifleri ile duâ edilmesi,
Kur'anda ve hadiste gelen dualarla dua ettikten sonra ihtiyaç ne ise onun
için duâ edilmesi,
inançlı bir mümin,
ister bedeni isterse
runu hastalık olsun, ümit kesmeden her halde her zamanda yaratıcısından
şifâ beklemelidir.
Her şeyi yerli yerinde yaratan Rabbimiz
muhakkak ki her derdin şifasını yaratmıştır. Ancak insanlar bugün
şifaların bazısını bulmuşlar, bazısını da bulamamışlardır. Bizlere düşen ise meşru yollardan her derde
şifa aramaktır. Bu konuda
Efendimiz Aieyhisselam da şöyle
buyurmuşlardır;
Allah'ü Teâla Hazretleri hastalığı
da ilacı da J indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç var etmiştir. Öyleyse
tedavi olun. Ancak haram olan şeylerle tedavi
olmayın"[4]
Her hastalığın bir ilacı vardır. Hastalığın ilacına rastlanırsa Allah
Teâla'nın izniyle hastalıktan şjfa
bulunur"[5]
Ehl-i sünnet Âlimleri bu hadisi
şerifleri, tetkik â ve tahkik
ettikten sonra, Efendimiz
Aleyhisselamın
tedavide başvurduğu ilaçların başlıca
üç kısma ayrıldığına hükmetmişlerdir;
1- ilâhî ilaçlar; bu tür
ilaçlar, Kur'an'ı Kerim ve % hadisi
şeriflerdir. İsra suresinin
82. ayetinde "Biz k Kur'an'dan Müminler için şifa ve
rahmet olan şeyi indiriyoruz" bunun delilidir.
2- Tabiî ilaçlar; bitkisel ve
kimyasal olan ilaçlar J gibi. Bunlarda tecrübe ile sabittir.
3- Her iki nevin birleştiği
ilaçlar. Bu ilaçların tesiri ise çok açıktır.
Bizde bu kitabımızda mü'minlerin her derdine f şifa olacak Peygamber sallahu
aleyhi ve sellem'in dulâiarı, gelecek olan dertlere karşı okunacak duaları ve Seçilmiş
dualar
Allah'ü Teâla'nın verdiği nimetlere
karşı şükretmek için okunacak
duaları, ehli sünnet ve-l'cemeat âlimle- rinin
ittifakla kabul ettikleri değerli eserlerden, her zaman amel edilmesi için seçerek
kaynaklarıyla beraber açıkladık.
Duanın kalbe tesirli olması için duaları hem ?
Arapça hem de manası ile beraber okumak lazımdır. Duaları önce Kur'ân dili
ile yazıp harekeledik, daha sonra altına
henüz Öğrenmemiş olanları da düşünerek arapça okunuşunu, sonra manasını ve
dipnota da kaynağını
yazdık.
Kur'an dilini bilmeyen kardeşlerimiz, bu eksik ferini bir an önce
kaldırmaları şarttır.
Peygamberimiz sallâhü aleyhi ve sellem: "Kime duâ kapısı
açılmış ise ona rahmet
kapıları açılmış demektir. Allah'ü Teâla'dan istenilen
dünyalıklardan,
Allah'ü Teâla'nın en çok sevdiği şey afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit (musibet)
için faydalıdır. Kazayı sadece duâ geri çevirir. Öyle ise sizlere duâ etmek
gerekir"[6]
Bir de unutmamak gerekir ki,
"Başarı ancak Allah'ın yardımı iledir."
Rasulüilah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: - Hiçbir Müslüman yoktur
ki, Allah'a duâ etsin de, Allah onun duasına şu üç halden bir ile icabet etmesin:
1. Kişi duâ ettiğinde, Allah
onun karşılığını dünyada hemen verir.
2. Kişi duâ eder, Allah duânm
karşılığını âhirete erteler.
3. Yaptığı duadan dolayı o
kuldan bir musibeti, belayı kaldırır.[7]
1. Dua insanın sıkıntılarını
kelimelerle ifade etmeye imkân verir. Sıkıntının karışık ve belirsiz olmaktan
kurtulmasına yardımcı olur.
2. Dua kişiye yükünün paylaşıldığı, yalnız olmadığı hazzını verir.
En çaresiz ve ümitsiz zamanlarda her şeyi duyan, her şeyi bilen ve gücü yeten
Allah'ın kudretine inanmak, sığınmak ve güvenmek o kişiye sükûnet ve
huzur verir. Güven duygusunun gelişmesine ve korkularını
yenmesine yardtmcı olur.
3. Çaresiz kişi pasiftir, bir
şey yapamama çaresizliği içerisindedir. Dua etmekle, işe atılganlık konusunda
bir adım atmış olur.
Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara):
Ben çok yakınım. Bana duâ ettiği vakit duâ edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım
da) benim davetime uysunlar ve bana
inansınlar ki doğru yolu ) i bulalar.
Hâlbuki Rabbiniz: Bana yalvarın, duâ edin ki size karşılık vereyim. Çünkü
bana ibadet etmekten ki-£ birlenip yüz
çevirenler yarın horlanmış olarak cehenneme gireceklerdir, buyurdu. (Resulüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız ol- masa, Rabbim size
ne diye değer versin? (Ey inkarcılar! Size Resulün bildirdiklerini) kesinkes
yalan say diniz; onun için azap yakanızı
bırakmayacaktır![8]
Öyleyse (yalnızca) Beni anın, Ben de sizi anayım; ve (yalnızca) bana
şükredin ve (sakın) nankörlük etmeyin.[9]
Sabah ve akşamlan içinden yalvararak, gizlice T ve kendin işitecek kadar
bir sesle Rabbini zikret de â gafillerden olma![10]insanın
başına bir sıkıntı geldiği zaman yatarken, otururken veya ayaktayken bize
yalvarıp durur.
Fakat sıkıntısını giderdiğimizde başına gelen sıkıntıdan dolay bize hiç
yalvarmamış gibi davranır. İşte ölçüyü aşanlara, işledikleri kötülükler
böylesine güzel gösterildi.[11]
Mü'min dua ettiğinde bazı zaman istediği şey bazı hikmetlerden dolayı
hemen kabul olunmaz. Kâfir bir kimse Allah'tan istediğinde ise hemen duası
kabul olunur. Melekler bundan endişeye düşerler. Allah'ü Teâla buyurur ki; Ben
kâfirin duasını hemen kabul ederim, çünkü bana yalvarıp duâ etmesini istemem, %
6 müminin ise devamlı bana yalvarmasını, yakarmasını, duâ etmesini, beni
devamlı zikretmesini isterim, bundan dolayı duasını hemen kabul etmem. [12]
Ve andolsun ki, elbette
muhakkak insanı biz yarattık, nefsinin ona ne vesvese
verdiğini de biliriz (çünkü) biz ona şah
damarından daha yakınız.[13]
Ve biz ona (ölüm hâlinde bulunan kimseye), sizden daha yakınız; fakat siz görmezsiniz.[14]
Rasulüllah sallahu aleyhi ve sellem şöyle bu- yurdular:
"Üç kişi vardır ki, duaları reddedilmez (mutlaka kabul edilir):
Adil imâm (başkan).
İftarını yaptığı zaman oruçlu.
Zulme uğrayanın duası.
Allah, (mazlumun) duasını bulutların fevkine çıkarır ve onlara sema kapıları
açılır ve Allah Teâla
Hazretleri:
"İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duanı mutlaka kabul
edeceğim!" buyurur.[15]
Enes İbn-i Malik radıyallahu
anh'den rivayete göre Peygamber sallâhu
aleyhi ve sellem
Dua göre yapmaktan aciz olmayın. Çünkü dua ile beraber
kimse helak olmaz." buyurdu. [16]
Ali radıyallahu anh'den rivayete göre Peygamber sailâhu aleyhi ve sellem
:
Duâ mü'minin silahı, dinin direği, yer ve gökle- rin nurudur, buyurdu. [17]
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayete göre, Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu:
"Allah'a, duadan daha üstün bir şey yoktur. [18]
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasulüllah sallâhu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim Allah'tan istemezse Allah da ona gazap eder (kızar).[19]
Cabir radıyallahu anh'den rivayet edilmiştir; dedi ki Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu işittim:
"Her hangi bir kimse, bir duâ ile (Allah'a) duâ ederse, günah için
veya akraba ile münasebeti kesmek için duâ etmedikçe derhal Allah ona
dilediğini verir veya onun (dilediği) kadar bir kötülüğü ondan önler. [20]
Süleyman radıyallahu anh'den rivayet edilen bir hadisi şerifte Rasûlüllah
sallâhu aleyhi ve sellern:
"Kazayı (kaderi) ancak duâ reddeder (geri çevirir) ve ömrü de ancak
iyilik artırır." buyurdu, [21]
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu: "Sıkıntılar ve tasalar anında, duasının Allah
tarafından kabul edilmesi her kimi sevindirirse bolluk zamanında çok duâ
yapsın.
Ömer İbn-i'l-Hattab radıyallahu anh'den rivayet edilmiştir ki,
"Rasûlüilah sallâhu aleyhi ve sellem duada ellerini kaldırdığı zaman
onları yüzüne sürmedikçe indirmezdi.[22]
Ebû Hureyre radıyailahu anh'den rivayete göre, Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu: "Allah'a, kabul edileceğinden emin olduğunuz
hâlde duâ ediniz. Biliniz ki şüphesiz Allah, gaflet ve oyun içinde olan kalpden
dvıâ kabul etmez. [23]
Sabit el-Bünani radıyallahu anh'den rivayet edilmiştir, Rasûlüllah
sallâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Her biriniz ihtiyacını Rabbinden
istesin. Hatta ondan tuz istesin ve hatta ondan, koptuğu zaman ayakkabısının bağını
istesin. [24]
Enes İbn-i Mâlik radıyallahu anh'den rivayete göre Peygamber sallâhu
aleyhi ve sellem;
"Dua, ibadetin özüdür." buyurdu. [25]
Hz. Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayetle:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
Acele etmediği müddetçe her birinizin duasına icâbet olunur. Ancak şöyle
diyerek acele edenler var:
Ben Allaha duâ ettim de duamı kabul etmedi. [26]
Hz. Câbir radıyallahu anh'den rivayetle:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
Nefislerinize beddua etmeyin, çocuklarınıza beddua etmeyin, hizmetçilerinize
de beddua etmeyin. Mallarınıza da beddua etmeyin. Olur ki, Allah'ın duaları kabul ettiği saate
rast gelir de, isteğiniz kabul edilir.[27]
Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Bir kadın: "Ey j Allah'ın
Resulü, bana ve kocama duâ ediver!" diye ri-| cada bulunmuştu. Rasûlüllah
sallâhu aleyhi ve sellem k Efendimiz:
Allah sana da, kocana da rahmet etsin!" diye duâ buyurdu.[28]
Hz. Âişe radıyallahu anhhâ şöyle dedi:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem özlü duaları tercih eder, diğerlerini
bırakırdı.[29]
Hz. Ibn-i Mes'ud
radıyallahu anh anlatıyor:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem duayı üç kere yapmaktan, istiğfarı üç
kere yapmaktan hoşlanırdı.[30]
Hz. Ebû Hureyre
radıyallahu anh anlatıyor:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: k Ş "Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner ve;
Kim bana duâ
ediyorsa ona icabet
edeyim.
Kim benden bir şey istemişse onu vereyim, kim bana f istiğfarda bulunursa
ona mağfirette bulunayım" der.
Ebû Ümâme radıyallahu anh anlatıyor: "Derdi ki: "Ey Allah'ın
Resulü! En ziyade dinlenmeye ve kabule mazhar olan duâ hangisidir?"
"Gecenin sonunda yapılan duâ ile farz namazların ardından yapılan
dualardır!" diye cevap verdi.[31]
Ebû Hureyre radıyallahu anh
anlatıyor:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem
buyurdular ki:
"Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede)
duayı çok yapın. [32]
Yine Ebû Hureyre
radıyallahu anh anlatıyor:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem anlatıyor: "(Allah'ın
kabul ettiği) üç müstecab duâ vardır, bunların
icabete mazhariyetleri hususunda hiç bir şüphe yoktur. Mazlumun duası,
müsâfirin duası, babanın evladına duâsıdır. [33]
Abdullah Ibn-i Amr Ibni'l-Asadıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve
sellem buyurdular ki:
"icabete mazhar olmada gâib
kimsenin gaib kimse hakkında
yaptığı duadan daha
sür'atü olanı yoktur. [34]
Ruhul Beyan tefsirinde zikredildiğine göre: Kabe görüldüğünde, Üç
mescid (Kabe-i Muazzama, Ravza-i Mutahhara ve Mescidi Aksa)
da, Enam Süresindeki Enam Suresi ayet 124 deki:
iki lafzai celâl arasında), Tavafta, Mültezem (Haceri Esvedle Kabe'nin
kapısı arasın) da, Beytullah'ın her f tarafında, Zemzem kuyusunda, Zemzem suyu
içildi-f ğinde. Safa ve Merve üzerinde, Sa'yde, Makamı İbrahim arkasında, Arafatta,
Müzdelifede, Minada, Minada üç şeytan taşlandığı yerde, Peygamberlerin Salavatullahi Alâ Nebiyyina ve Aleyhim Ecmein
kabirleri yanında ve ehline göre bilinen şartlarla, Salihlerin kabirlerinde, duanın kabulü denenmiştir.
Bu nimete ermenin yani dualarımızın kabul olmasının en büyük çaresi,
şer'i şerifi mümkün mertebe tatbik ettikten sonra, tasavvuf yolunda ilerlemektir.
1- Duâ, Allah'tan hidayet ve
başarı istemektir. Duâ insanı başarıya ulaştırır.
2- Duâ, hazinesi sonsuz, kerem ve ihsanı bol olan Allah'tan istemektir.
O, bir şeye ol deyince olur. Bir isteği
yerine getirmekle hazinesi eksilmez.
3- Rızkın genişlemesine, sağlığın
artmasına, ömrün bereketli olmasına vesile olur,
4- Duâ edeni Allah'ın rahmeti
kuşatır. Allah'ın ihsanı ve yardımı ona yöneiir.
5- Duâ eden,
Allah'a itaat etmiş olur. Duayı terk etmek, Allah'a karşı
kibirlenmektir.
6- Duâ, öyle kerim bir zattan
İstemektir ki, O kendisine açılan elleri boş çevirmekten utanır.
7- Allah, kulunun çok ve ısrar
ile duâ etmesini sever.
8- Duâ hayrı çeker, kötülüğü, şerri savar.
9- Duâ eden, duasının yararını ya hayatında, ya
da öldükten sonra muhakkak görür.
10- Genişlik ve sağlık
zamanlarında duâ etmek, darlık ve hastalık zamanlarında fayda verir.
11- Her duâ, Allah'ın indinde
muhafaza edilir, karşılığı ya dünyada ya da âhirette verilir.
12- Duâ insanı belâdan korur,
inmiş ve inecek musibetlere karşı bir
kalkandır. Belâların etkisini azaltır.
13- Kaza ile duâ
arasında bir çarpışma olur, duâ kazanın acı etkilerini önler,
gücünü azaltır.
14- Duâ, gücü her şeye yetici
oian Allah'a karşı son derece küçülme,
boyun eğme ve huşu'dur. Bu
küçülme ve huşu', Kerem ve rahmeti sonsuz olan Allah'ın rahmetini çeker. Bunun
için duâ, ibadetin özü kabul edilmiştir.
15- Duâ, düşmanların
düzenlerini bozar, üzüntü ve sıkıntıları defeder. İnsanın ruhunu tasalardan arıtıp
temizler.
1- Duâ etmek için Ramazan,
Arefe, Bayram, Cuma ve özellikle seher vakitlerini gözetmelidir. Kamet
getirildiği, ezan okunduğu zaman, secdeler arasında, namazların sonunda,
müslümanların cihad ve savaş için saflar meydana getirdikleri sıralarda yapılan
dualar son derece makbuldür.
2- Allah'ın adını böylece
andıktan sonra Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem'e salât ve selâm getirmek
daha sonra da dileğini istemek.
3- Sesi fazla yükseltmeden,
açıkla gizli arasında bir sesle duâ etmek.
4- Dua ederken cümlelere vezin
ve kafiye aramamak, yapmacılığa asla kaçmamak. Zira duâ yalvarma yeridir, orada
yapmacığın işi yoktur. Yüce Allah: "Boyun eğerek ve korku ile Rabbinize
yalvarın. çünkü O, haddi aşanları
sevmez. O'na korkarak ve ümit içinde duâ
ediniz. Allah'ın rahmeti iyilik edenlere
yakındır.[35]
buyurmaktadır.
5- Huzur ve huşu' ile ümit
ederek ve korkarak duâ etmek. Yüce Allah
şöyle buyurmuştur: "Onlar.hayır
işlerine koşarlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlar, ve bizden korkarlardı.[36]
6- Can-ü gönülden duâ etmek ve
duanın kabul edileceğine kesin olarak inanmak.
7- Israr ile duâ etmek ve
duayı üç kere tekrarlamak. İbn-i Mes'ud radıyallâhu anh şöyle demiştir:
Hz. Peygamber sallâhu aleyhi ve
sellem duâ ettiği zaman üç kere tekrar
ederdi. Allah'tan bir şey istediği zaman
üç kere isterdi."
8- Duaya hemen muradını
söyleyerek değil, Allah'ın adını anarak, Allah'a hsrnd ederek başlamak
Peygamber Efendimiz sallâhu
aleyhi ve sellem
Subhane rabbiye'l-Aliyyî'l-A'lâ'l-Vahhâb" diye başlardı. Duaya
el-hamdulillâh ile başlamalı, el-Ahadf es-Samed gibi esma-i Husnâ isimleriyle
veya Ya Erhame'r-râhimîn gibi övgü ve yüceltme hitâp-larıyla Allah'a niyaz
etmelidir.
9- Ana-babayı razı
etmek, onların, misafirin duasını almaya çalışmak, mazlumun
âh'ından kaçınmak. Zira mazlumun duası geri çevrilmez, kabul edilir. Onun
içindir ki atalarımız: "Alma mazlumun âhını, çıkar aheste aheste"
demişlerdir.
10- Kızgınlıkla kötü sözler
söylememek, çoluk çocuğuna eşine, malına
kötü duâ etmekten
sakınmak. Çünkü bunlara yapacağı kötü duâ sonunda yine kendisine acı
çektirecektir. Cenab-ı Allah, bir ayetinde "İnsan, hayra duâ ettiği gibi
şerve de duâ etmektedir.[37]
diyor, bu gibi duaların iyi olmadığını
haber veriyor.
11- Kimin hakkını
çiğnemiş, kime kötülük etmişse onlardan
helâllik almak, herkesin hakkını geri vermek, günahlara tevbe etmek, ibadet ve
taâte yönelmek suretiyle kalbi temizlemeğe çalışmak.
12- Müslümanlardan intikam
almak, onlara zarar vermek gibi günah olan şeyleri istememek.
13- Allah'a duâ
etmekten asla bıkmamak, umutsuzluğa düşmemek ve duasının
mutlaka bir gün kabul edileceğine inanmak.
14- Huzuru kalb ile duâ etmek,
duâ ederken Allah'tan başka her şeyi
kalbden çıkarıp yalnız O'na güvenmek.
15- Duayı yine başta olduğu
gibi Allah'a hamd | ve Resulüne salât ve seiâm getirerek bitirmek. "Çünkü
Allah, iki salâvât-ı şerîfeyi kabul eder. Bunları kabul edince aradaki duayı da
bunlar yüzü hürmetine geri çevirmez."
"Rabbim! Doğrusu kendimi
ziyana uğrattım. Beni
bağışla!"[38]
"Senden başka ilâh yoktur, sen münezzehsin, Şüphesiz ben
haksızlık edenlerden oldum" [39]
"Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize
rahmetinle muamele etmezsen muhakkak ziyana uğrayanacaklardan oluruz!.[40]
"Rabbimiz! Yalnız sana dayandık, sana yöneldik. Dönüşümüz de ancak
sanadır.[41]
"Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz T işiten sensin, bilen sensin. Tövbemize
rahmetle bakıver. Hiç şüphesiz affeden sensin, acıyan sensin" [42]
"Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri naf mazını dosdoğru
kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul et! "Ey Rabbimiz! Herkesin
hesaba çekileceği günde beni, anababamı ve müminleri bağışla!" [43]
Bana Allah yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben O'na dayanmaktayım ve O, büyük Arş'ın
Rabbidir.[44]
"Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım" [45]
İbn-i Ömer radıyallâhu anhümâ rivayetle: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem buyurdular ki: "Kime duâ kapısı açılmış ise ona rahmet kapıları
açılmış demektir. Allah'a talep edilen dünyevî şeylerden Allah'ın en çok
sevdiği afiyettir. Dua, inen ve henüz inmeyen her çeşit musibet için
faydalıdır. Kazayı sadece duâ geri çevirir. Öyle ise sizlere duâ etmek
gerekir. [46]
Ubâde İbn's-Sâmit radıyallâhu anh'den rivayetle: "Rasûlüllah
sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Yeryüzünde, mâsiyet veya sıîa-i
rahmi koparıcı olmamak kaydıyla Allah'tan bir talepte bulunan bir Müslüman
yoktur ki Allah ona dilediğini vermek veya ondan onun mislince bir günahı affetmek
suretiyle icabet etmesin. [47]
Ebû'd-Derdâ radıyallâhu anh'den rivayetle: "Resûl-i Ekrem sallâhu
aleyhi ve sellem, bir gün sordu:
En hayırlı olan ve derecenizi en ziyade artıran, melikinizin yanında en
temiz, sizin için gümüş ve altın
paralar bağışlamaktan daha
sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarını
vurmanız veya boyunlarınızı ?
vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi?"
"Evet! Ey Allah'ın Resulü!" dediler. "Allah'ın
zikridir!" buyurdu.[48]
Hz. Enes radıyallâhu anh'den
rivayetle:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
Allah'ü Teâlâ hazretleri şöyle seslenir: "Beni bir gün zikreden veya bir makamda benden korkan
kimseyi ateşten çıkarın! [49]
Hz. Muâz radıyallâhu anh'den
rivayetle:
Rasûlüllah saliâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
Akşamdan abdestli olarak temizlik üzere zikrederek :
uyuyan ve geceleyin de uyanıp Allah'tan dünya ve âhiret için hayır taieb
eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin. [50]
Hz. Enes radıyallâhu anh'den
rivayetle:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
Allah'ı zikreden bir cemaatle sabah namazı vaktin den güneş doğuncaya
kadar birlikte oturmam, bana İsmail
Aleyhisselâm'ın oğullarından dört
tanesini âzad etmemden daha sevgili gelir. Allah'ı zikreden bir cemaatle
ikindi namazı vaktinden güneş batımına kadar oturmam dört kişi âzad etmemden
daha sevgili gelir. [51]
Şu mesele bilinmelidir ki: Duanın kabul edilme-j si, Mevlâ Tealâ
Hazretleri tarafından sadık bir va'd a (doğru bir söz)dür. Her kim, bir haceti
için duâ edip | de o anda kabulünü görmezse, bunun sebepleri vardır. Ve zaten
duanın kabul edilmesi, kulun: "Ya Rabbi!" Ey Rabbim dediğinde Mevlâ Tealâ
Hazretlerinin:
Lebbeyk abdî, "Buyur kulum." demesidir. Bu ise, her duâ
eden mümin hakkında va'd edilmiş bir gerçektir. Lâkin duâ edenin $ ihtiyacının
görülmesi bazı kere o anda olur, bazen j uzun zaman sonra olur bazen de
ahirette olur. Bazı i kere de hayır, onun duasının kabul edilmemesinde I olur.
Duanın kabulü üç şeye bağlıdır.
1. Kazaya muvafık
(Allah'ın taktirine uygun) I olması,
2. O kimse hakkında duanın
hayırlı olması,
3. İstenilen şeyin muhal
(imkansız) olmaması.
Duanın kabulü için, edeplerine ve şartlarına riayet lâzımdır. Bu şartların
hepsi bulunarak duâ edildiğinde, kabul olunma yönü fazlaysa da, kabulü, Allah'ü
Tealâ'nm dilemesine bağlı olup kesin değildir.
Gerçi Cenabı Hak bazı ayeti kerimelerde duayı kabul edeceğini, mutlak
(kayıtsız) olarak zikretmişse de diğer
ayeti kerimelerde de, duanın kabulünü, dilemesine bağlamış olduğundan Allah'ü
Tealâ üzerine kabulu vacip değildir. Binaenaleyh ister kabul eder, ister etmez.
Bununla beraber, duâ
etmek ibadetin ta f kendisidir ve ahirette sevabı vardır ve
kabulü anî olmadığından, istenilen şeyin bir müddet sonra verilmesi umulduğu
gibi, duası miktarı o kimsenin üzerinden bîr kötülüğün kalkmasına sebep olması
veya bilmediği bir yönden duasının eserinin hasıl olması ihtimaline binaen hiç
bir duaya kabul olunmadı nazarıyla bakılamaz, zira insan, istediği şeyin hasıl
olup olmamasında ne gibi hikmetler olduğunu bilemez.
Buyurulmuştur ki: Duâ, gök kapısının anahtarıdır, bu anahtarın dişleri
ise helâl lokmadır.
Nitekim Ebû Hureyre radıyallâhu anh'den rivayet edilen bir hadisi
şerifte Efendimiz sallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
"Ey insanlar! Şüphesiz ki Allah, Tayyip (tertemiz) dir. Tayip
(temiz)den başka bir şey kabul etmez. Allah, müminlere de Resullere emrettiği
şeyleri emrederek: "Ey Resuller! Helâl olan şeylerden yeyin ve salih
amellerde bulunun. Çünkü ben, sizin yaptıklarınızı pek alâ bilirim."
Başka bir ayette: "Ey İman edenler! Size verdiğimiz rızıkların
helâl, hoş olanlarından yeyin. buyurmuştur," dedi.
Sonra şunları söyledi: "Bir kimse, Hak yolunda uzun sefere çıkar,
saçları dağılmış, toza toprağa bulanmış bir hâlde, ellerini semaya uzatarak;
Ya Rabbi, Ya Rabbi, Ya Rabbi! diye duâ eder. Hâlbuki yediği haram, içtiği
haram, giydiği haram hasılı kendisi haramla beslenmiş olursa böylesinin duası
nasıl kabul edilir?"[52]
Kurtubî Tefsirinde zikredildiğine göre, İbrahim Edhem Kuddise Sırruhu
Hazretlerine; "Bize ne oldu ki, duâ ediyoruz duamız kabul olunmuyor?"
diye sorulduğunda:
O "Siz, Allah'ı tanıdınız ona itaat etmediniz. Peygamberi tanıdınız,
onun sünnetine uymadınız
Kuranı bildiniz, onunla amel etmediniz. Allah'ın nimetlerini yediniz,
şükrünü eda etmedir.
Cenneti bildiniz onu aramadınız. Cehennemi bildiniz, ondan kaçmadınız.
Şeytanı tanıdınız, onunla harb etmediniz, sulh üzere geçindiniz.
Ölümü tanıdınız ona hazırlanmadınız. Ölüleri defnettiniz, ibret
almadınız.
Kendi ayıbınızı bırakıp insanların ayıplarıyla uğraştınız."
buyurdu.[53]
İbn-i Abbâs radıyalîâhu anhümâ hazretleri anlatıyor: "Rasûlüllah
sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Duaları örtmeyin. Kim kardeşinin
mektubuna, onun izni olmadan bakarsa, tıpkı ateşe bakmış gibi olur. Allah'tan
avuçlarımızın içiyle isteyin, sırtlanyla istemeyin; duayı tamamlayınca
avucunuzu yüzlerinize sürün.[54]
Hz. Enes radıyalîâhu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem
duâ ederken ellerini öyle kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlığını gördüm.[55]
Hz. Ömer radıyalîâhu anh anlatıyor: "Rasûlüllah £ sallâhu aleyhi ve
sellem ellerini duâ ederken kaldırınca, onları yüzlerine sürmedikçe geri
bırakmazlardı. [56]
Rasulüllah sallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular: "Üç kişi vardır
duaları reddedilmez (mutlaka kabul edilir):
Adil imâm (devlet başkanı).
iftarını yaptığı zaman oruçlu.
Zulme uğrayanın duası.
Allah, (mazlumun) duasını bulutların fevkine çıkarır ve onlara sema
kapıları açılır ve Allah Teâla Hazretleri:
"İzzetime yemin olsun! Vakti uzasa da, duanı mutlaka kabul
edeceğim!" buyurur. [57]
Ebû Hureyre radıyalîâhu anh anlatıyor: "Hz. Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem buyurdular ki: (Buruc süresinin), "İçlerinde burçları
bulunan sema-ya, vaadedilen güne, şâhidlik edene ve şâhidlik edi-lene and
olsun.."âyetlerinde (1-3) geçen "vaadedilen gün" den maksad
kıyamet günüdür; "şâhidlik edilen gün"den maksad arefe günüdür;
"şâhidlik eden"den maksad da cuma günüdür." Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem devamla buyurdular ki: "Güneş, cumadan daha hayırlı bir
gün üzerine ne doğdu ne de battı. Onda bir an vardır ki, hayır duası o ana
rastlayan bir kulun duası, mutlaka kabul edilir, bir serden sakınma I (istiâze)
talebinde bulunan kimse de mutlaka ondan sakındırılır. [58]
Ebû'd-Derdâ radıyallâhu anh anlatıyor: Rasü-j lüllah sallâhu aleyhi ve
sellem buyurdular ki: "Kardesinin gıyabında duâ eden hiçbir mü'min yoktur
kimelek de: "Bir misli de sana olsun" demesin. [59]
Hz. Ebu Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: J "Rasülüllah sallâhu
aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Öyle devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı
şeyin helal-$ den mî, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak. "Böylelerinin
hiçbir duası kabul edilmez.. [60]
Abdullah İbn-i Amr İbnil Âs radıyallahu anhüma i dan rivayet edildiğine
göre, Rasûlüllah sallâhu aleyhi A ve sellem şöyle buyurdu: "Şüphesiz her
oruçlu için, iftarını açtığında
reddedilmeyen bir duâ vardır. [61]
Hazreti Cabir şöyle devam etti: "Benim başıma hangi mühim bir iş
gelse, mutlaka o saati kollar ve $ onda duâ yapardım ve kabulünü görürdüm. [62]
Hz. Ebû Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri
girince, dünya semasına iner ve; "Kim bana duâ ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir şey
istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda
bulunursa ona mağfirette bulunayım" der. " Rivayetin Müslim'deki bir
: şekli şöyle: "Allah'ü Teâla gecenin ilk üçte biri geçinceye kadar mühlet
verir. Ondan sonra yakın semâya inerek
şöyle der:
"Melik benim, Melik benim. Kim bana duâ edecek?"[63]
Ebû Umâme radıyallâhu anh
anlatıyor: "Derdi ki: "Ey
Allah'ın Resulü! En
ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan duâ hangisidir?"
Gecenin sonunda yapılan dua ile farz namazların ardından yapılan dualardır!"
diye cevap verdi. [64]
Ebû Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve
sellem buyurdular ki: "Kul Rabbine
en ziyade secdede iken yakın olur, öyle ise (secdede) duayı çok yapın. [65]
Hz. Enes radıyallâhu anh anlatıyor: "Rasülüllah sallâhu aleyhi
ve sellem buyurdular
ki: "Ezanla kaamet arasında
yapılan duâ reddedilmez, mutlaka kabul olur."
"Öyleyse, ey Allah'ın Resulü, nasıl duâ edelim?"
"Allah'tan, dünya ve âhiret için afiyet isteyin!"[66]dedi.
Zorluk, sefer ve hastalık hallerinde,
yağmur yağarken, Allah yolunda cihatta
saf kurulurken yapılan duanın kabulü hakkında rivayetler gelmiştir.
Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh'dan rivayetle: Rasülüllah sallâhu aleyhi
ve sellem "(Allah'ın kabul ettiği) üç müstecab duâ vardır, bunların
icabete mazhariyetleri hususunda hiç bir şüphe yoktur. Mazlumun duası,
müsâfirin duası, babanın evladına duâsı.[67]
buyurdu.
Abdullah İbn-i Amr İbni'l-Âs
radıyallahu anh anlatıyor:
"Rasülüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular kî:
"icabete mazhar olmada gaib
kimsenin gaib kimse hakkında
yaptığı duadan daha
sür'atli olanı yoktur.[68]
Ebû Musa'l-Eşarî radıyallahu anh şöyle buyurdu: Biz Resuluiiah'ın beraberinde
(seferde) bulunduk,
Bizler bir vadi üzerinde yükseldikçe Lâilâhe illallah ve Allah'ü Ekber diyerek seslerimiz yükselirdi, Bunun
üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem: "Ey İnsanlar! Nefislerinize
yumuşak davranın, seslerinizi yükseltmeyin. Şüphe- siz sizler sağıra ve
gaibe (uzakta olana) duâ etmiyor- sunuz. Dua ettiğiniz o Allah muhakkak sizinle
beraberdir. Şüphesiz O, pek işiticidir, pek yakındır. İsmi ve zatı çok
mübarek, Celâl ve azameti çok yücedir." buyurdu.[69]
Fadâle İbn-i Ubeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Rasülüllah sallâhu
aleyhi ve sellem duâ eden bir adamın, duâ sırasında Hz. Peygamber sallâhu
aleyhi ve sellem'e salat ve selam okumadığını görmüştü. Hemen:
"Bu kimse acele etti" buyurdu. Sonra adamı çağırıp:
"Biriniz duâ ederken, Allah'ü Teâlâ'ya hamd-ü sena ederek başlasın,
sonra Hz. Peygamber sallâhu aleyhi ve seilem'e salât okusun, sonra da
dilediğini istesin" buyurdu.[70]
Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlüllah i sallâhu aleyhi ve
sellem buyurdular ki: "Dua sema ile arz arasında durur. Bana saiat
okunmadıkça, Allah'a yükselmez. (Beni hayvanına binen yolcunun | maşrabası
yerine tutmayın. Bana, duanızın başında, ortasında ve sonunda saiât okuyun.)[71]
İbn-i Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem, Hz. Ebû Bekir, Hz Ömer radıyallahu
anhümâ beraber otururlarken ben namaz kılıyordum. (Namazı bitirip) oturunca,
Allah'a î sena ile zikretmeye başladım ve arkasından ! Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve seliem'e salât okuyarak ı devam ettim. Sonra kendim için duada
bulundum. (Bu tarzımı beğenmiş
olacak ki) Hz.
Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem;
"İşte! İstediğin veriliyor. İşte! İstediğin veriliyor" dedi. [72]
Hz. Übeyy İbn-i Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem birisine duâ edeceği vakit önce kendisine duâ ederek başlardı. [73]
Ebû Müsabbih el-Makrâî, Ebû Züheyr en-Nümeyrî radıyallahu anh'den naklen
anlatıyor: "Bir gece Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem ile beraber
çıktık. Derken bir adama rastladık. Allah'tan istemek hususunda çok ısrarlı
idi. Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem onu dinlemek üzere durakladı. Ve:
"Eğer (duayı) soniandırırsa vacip oldu!" buyurdu. Kendisine:
"Ne ile soniandırırsa ey Allah'ın Resulü!" denildi.
"Amin ile" dedi, uzaklaştı. Adama: "Ey filan! duanı âminle
tamamla ve de gözün aydın olsun!" dedi.[74]
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve
selîem buyurdular ki:
"Sizden biri duâ edince "Ya Rabb! Dilersen beni affet! Ya Rabb
dilersen bana rahmet et!" demesin. Bilâkis, azimle, kesin bir üslupla
istesin, zira Allah Teâlâ Hazretleri'ni kimse zorlayamaz. [75]
Ebû Abdurrahman Abdullah İbni Ömer İbni'l-Hattâb radıyallahu anhümâ'dan
rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğunu
işittim demiştir:
"Sizden önceki ümmetlerden üç kişilik bir grup yolculuğa koyulup,
akşam olunca da, uyumak için bir mağaraya girdiler. Ansızın dağdan yuvarlanan
bir kaya onların üzerine mağaranın ağzını kapattı. Bunun üzerine birbirlerine
dediler ki:
Muhakkak ki yaptığınız salih ameller ile Allah Teâla'ya duâ etmekten
başka hiçbir şey sizi bu kayadan kurtaramaz.
İçlerinden birisi:
$
Ey Allahım! Benim çok yaşlı olan annemle babam vardı. Onlardan önce ne
çoluk-çocuklarıma ve En sevgiliden ne de
hayvanlarıma bir şey yedirip içirmezdim, Birgün hayvanlara ağaçlık bir yer
bulmak beni evden uzaklaştırdı; ben de
onlar uyumadan önce dönemedim. Akşam sütlerini sağdığımda onları uyumuş halde
buldum. Onları uyandırmayı ve onlar uyanmadan | da ne çoluk-çocuklarıma ve ne
de hayvanlarıma bir şey yedirip içirmeyi hoş görmedim.
Şafak şokene kadar süt kabı elimde onların I uyanmalarını bekledim.
Çocuklar da ayaklarımın et-i rafında açlıktan ağlaşıyorlardı. Ve sonunda onlar
da i uyanıp sütlerini içtiler.
Ey Allahım! Eğer ben bunu senin rızânı kazan-I mak için yaptıysam, bu
kaya sebebi ile başımıza gelen sıkıntıyı kaldır! diye duâ etti. Kaya biraz açıldı; g fakat mağaradan çıkmaya
güç yetiremiyorlardı. Diğeri:
Ey Allahım! Amcamın bir kızı vardı ki, ben onu herkesten çok seviyordum.
(Diğer bir rivayette: Er-f keklerin
kadınları sevmesinin en şiddetlisi gibi sevi-f yordum). Ona sahip olmak
istedim. Fakat O benden yüz çevirdi. Tâki yıllardan bir yıl kıtlık olduğunda bana
geldi. Kendisini bana teslim etmesi
şartıyla ona yüzyirmi dinar verdim. O da kabul etti. Bu surette fırsat
elverince (diğer bir rivayete göre: Cinsî münasebete başlayacağım zaman) dedi
ki: Allah'tan kork! Haksız yere mühürümü
(bekâretimi) bozma. Onu herkesten çok sevdğim halde kendisinden
vazgeçip uzaklaştım. Ona verdiğim altınları da geri almadım.
Ey Allahım! Eğer ben bunu senin rızânı kazanmak için yaptıysam, başımıza
gelen bu sıkıntıyı kaldır! diye duâ etti. Kaya biraz daha açıldı; fakat mağaradan
çıkmaya güç yetiremiyorlardı. Üçüncü adam da:
Seçilmiş dualar
Ey Allahım! Ben birçok işçi tuttmuştum. Parasini almadan giden bir kişi
dışında hepsinin ücretini vermiştim.
Ücretini almadan giden
kişinin parasını $ çalıştırdım. Bu
paradan büyük bir servet meydana qeldi.
Bir müddet sonra bu adam çıkageldi. Bana:
Ey Allah'ın kulu! Ücretimi bana öde, dedi. Ben  de ona:
Şu develer, sığırlar, koyunlar ve
kölelerden gördüklerin senin ücretindir,
dedim. Adamcağız:
Ey Allah'ın kulu! Benimle alay etme, deyince, seninle alay etmiyorum,
diye cevap verdim. Bunun üzerine
onlardan geride bir tek şey
bırakmayarak hepsini alıp sürdü götürdü.
Ey Allahım! Eğer ben bunu senin rızânı kazanmak için yaptıysam, başımıza
gelen bu sıkıntıyı kaldır! diye duâ etti. Kaya tamamen açıldı. Onlar da çıkıp
yollarına devam ettiler.[76]
İbn-i Abbâs radtyallahu anhüma
anlatıyor:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem bir kimseyi hatırlayıp duâ
ettiği zaman ilk önce kendisi için duâ eder. sonra başkaları adına duâ ederdi.[77]
Allah'ü Teâlâ şöyle Kur'anı kerimde buyuruyor: "Ve Allah'ın zikri
herşeyden büyüktür.[78]
Beni zikredin, ben de sîzi zikredeyim.[79]
Eğer o çok teşbih edenlerden olmasaydı insanların tekrar dirilecekleri
güne kadar onun (balığın) karnında kalacaktı.[80]
Usanmadan gece ve gündüz teşbih ederler.[81]
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den bir rivayete göre, Rasûlüliah sallallahu
aleyhi ve seNem şöyle buyurdu:
İki kelime vardır ki, onlar Rahman'ın çok sevdiği, zikri dilde hafif ve
terazide ağırdır.
Sübhanallahi ve bihamdihi, sübhanaflahil azîm.
Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih eder ve O'na hamd ederim, Yüce Allah'ı
noksan sıfatlardan tenzih ederim.[82]
Ebû Zer radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasûlüliah sallalahu aleyhi ve
sellem bana:
Sana Allah'ın en çok sevdiği sözü haber vereyim mi?
Sübhanallahi ve bi hamdını, Allah'ın en çok sevdiği sözdür, buyurdu.[83]
Semüra İbn-i Cündüb radıyallahu anh'den riva- i yete göre, Rasûlüliah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah'ın en çok sevdiği sözler
şu dördüdür:
"Sübhanallahi ve'l-hamdü lillâhi velâ ilahe illallahu vallahu
ekber."
"Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim, bütün hamdler, övgüler
Allah'a olsun, Allah'dan başka ilah yoktur, Allah en büyüktür.
Bunların hangisinden başlasan farketmez.[84]
Ebû Malik el-Eş'arî radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasûlüliah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Temizlenmek (abdest vs.)
imanın yarısıdır, "El hamdü lillah" teraziyi doldurur ve
"Sübhanallahi vel hamdü lillâhi" göklerle yerin arasını doldurdu.[85]
Mü'minlerin annesi Cüveyriye radıyallahu anha'dan rivayete göre;
"Kendisi zikir ile meşgul olduğu halde, Rasûlüliah sallalahu aleyhi ve
sellem, sabah namazı için erkenden yanından ayrıldı ve kuşluk namazını da
kıldıktan sonra yanına döndüğünde, o hâlâ zikre devam ediyordu. Rasûlüliah:
Bu gün hep, senden ayrıldığım hal üzerinde mi kaldın? buyurdu. Cüveyriye:
Evet, dedi. Rasulüliah şöyle buyurdu:
Senden sonra üç defa dört kelime söyledim ki, o zamandan beri söylediklerinle
tartilırsa onlara i ağır basar:
Sübhanallahi ve bi hamdîhi, adede hafkıhi ve rızâ nefsihi ve zînete
arşihi ve midâde kelîmâtihi.
Yarattıklarının sayısı kadar, kendisinin razı olacağı kadar, arşının ağırlığı
ve sözlerinin mürekkebi kadar Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ve O'na hamd
ederim.[86]
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den
rivayete göre, Rasulüliah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim bir günde yüz defa:
Lâ ilahe iilallahu
vahdehu lâ şerike
leh,lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve ala külli I şey'in kadîr.
Derse bu, onun için on köle âzâd etmeğe müsavi olur. Ayrıca ona yüz sevab
yazılır, yüz günahı i silinir, akşama kadar şeytandan korunmasına vesile olur
ve bu zikri ondan fazla yapan kimseden başkası da, kendisi kadar faziletli bir
amel yapmış olmaz.Ve şöyle buyurdu: "Kim günde yüz defa:
Sübhanallahi ve bi hamdihi
Allah'ı tenzih ederim
ve O'na hamdederim" derse, deniz köpükleri kadar
da olsa, günahları affedilir.[87]
Câbir İbn-i Abdiliah radıyallahu anh'den rivayte göre, Rasulüliah
sallallahu aleyhi ve sellem; kirlerin en faziletlisi:
La ilahe illallah'dır, buyurdu.
Ebû Musa el-Eş'arî radıyallahu anh'den rivaye-| te göre, Rasulüliah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle i buyurdu: "Rabbini zikredenle,
zikretmeyenin misâli, i diri ve ölünün misâli gibidir."
Sa'd ibn-i Ebi Vakkâs radıyallahu anh'den riva-'ı yete göre,
"Rasülüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e bir bedevi geldi ve:
Sa'd İbn-i Ebi Vakkâs radıyallahu anh'den rivayete göre, o şöyle dedi:
"Rasûlüllah sallallahu aleyhi k ve sellem'in yanında olduğumuz bir sırada:
Sizden biriniz günde bin sevab kazanmaz mı? buyurdu. Oturanlardan biri:
Bin sevab nasıl
kazanılır? dedi. Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem:
Yüz tesbîh "Sübhanallahi ve bilhamdihî" i söyler, ona bin sevap
yazılır veya bin günahı affedilir, buyurdu.[88]
Ebû Zer radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasûlüllah sallallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu: î "Sabahladıkça her bîr uzvunun üzerinde bir
sadaka i (borcu) vardır. Her tesbîh "Sübhanallah" bir sadaif kadir,
her tekbir getirmek bir sadakadır. İyiliği emir bir sadaka, kötülükten
sakındırmak bir sadakadır ve kuşluk vaktinde kılacağın iki rek'at namaz
bunların i yerine geçer.[89]
Ebû Musa el-Eş'ari radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasûlüllah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle t buyurdu:
Sana cennet hazinelerinden bir hazineyi haber vereyim mi? Ben: Evet, Ya
Resulallah, dedim, Şöyle söyle buyurdu:
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.
Güç ve kudret ancak Allah'tandır.[90]
Sa'd ibn-i Ebi Vakkâs radıyallahu anh'den rivayete göre, "Kendisi
Rasûlüllah salîallahu aleyhi ve T sellem ile birlikte, çekirdek veya çakıl
taneleri ile £ tesbîh çeken bir kadına uğradılar. Rasûlüllah 4 salîallahu
aleyhi ve sellem, kadına:
Bundan daha kolay ve daha faziletli olanı sana söyleyeyim mi? Şöyle
zikret, buyurdu:
Sübhanallahi adede mâ halaka fissemâî, ve sübhanallahi adede mâ halaka
fil arzı, ve sübhanallahi adede mâ beyne zâlike, ve | sübhanallahi adede mâ
hüve halikun, vallahu k ekberu misle zâlike, velhamdü liflahi misle i zâlike, velâ
ilahe illallahu mîsle zâlike, velâ f havle velâ kuvvete illâ billahi misle
zâlik.
Gökte yarattıklarının sayısı kadar Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim,
yerde yarattıklarının sayısı kadar Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim, bu
ikisi arasındakiler kadar Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim ve yaratıcısı
olduğu şeylerin sayısı kadar Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim ve bu
kadar (Allah'ü ekber) derim, bu kadar (Elhamdülillah) derim, bu kadar (lâilahe
illallah) derim ve bu ; kadar (la havle velâ kuvvete illâ billâh) derim.[91]
Abdullah ibn-i Ömer radıyallahu anh'den rivayete göre, kendisi:
"Rasûlüllah 'in parmak uçları ile sayarak teşbih ettiğini ve bir
rivayette, sağ parmağı ile bunu yaptığını gördüm." dedi.
Abdullah ibn-i Büsr radıyallahu anh'den rivayete göre, "Bir adam:
Ya Rasulallah! İslam'ın ibadet şekilleri çoğaldı. Bana
bir şey söyle
de ona tutunayım,
dedi. Rasûlüllah salîallahu aleyhi ve sellem:
Dilin Allah'ın zikrinden daima yaş olsun, buyurdu. [92]
Ebû Said el-Hudrî radıyallahu anh'den rivayete göre, "Rasûlüllah
salîallahu aleyhi ve sellern'e, Kıyamet günü Allah yanında hangi ibadet en
üstündür?" diye soruldu. O:
Allah'ı çok zikredenler, buyurdu. Ben:
Bunlar, Allah Teâlâ yolunda savaşa gidenlerden de mi üstündürler. Ya
Rasulallah! dedim.
Allah Teâlâ yolunda savaşa giden, kırılıp kana boyanıncaya kadar kılıcı
ile kâfir ve müşrikleri vursa,
Allah'ı zikredenler yine ondan üstündürler, buyurdu. [93]
Ebû Derda radıyallahu anh'den rivayete göre,
Rasûiüllah salallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Size amellerinizin
en iyisini, melikiniz yanında en temizini, derecelerinizi en çok yükseltenini,
Allah yolunda altın ve gümüş sarfetmekten daha sevablısını
ve düşmanınızla karşılaşıp
boyunlarını î uçurmanızdan daha
hayırlısını bildireyim mi? Evet, dediler.
Allah Teâlâ'nın zikri, buyurdu.[94]
İbn-i Mes'ud radıyaliahu anh'den rivayete göre, RasûlüIİah sallaliahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu: Mirac'a çıkarıldığım gece İbrahim aleyhisselam'a rasladım.
O bana şöyle dedi:
Ya Muhammed! ümmetine benden
selam söyle ve onlara, cennet toprağının güzel kokulu, suyunun tatlı,
yerinin düz olduğunu ve ağaçlarının:
Siibhanallahi vel'hamdü lillâhi velâ ilahe illallahu vallahu ekber. Zikr'inden
dikildiğini haber ver. [95]
Cabir radıyallahu anh'den
rivayete göre, Rasûiüllah
sallaliahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Kim "Sübhanallahi ve bî
hamdihi" derse bununla ona cennette bir ağaç dikilir. [96]
Ebû Zer radıyallahu
anh'den rivayete göre, kendisi şöyle dedi:
Ya Rasulallah! Allah'ın
en çok sevdiği
söz hangisidir? dedim O, şöyle buyurdu:
Allah Teâlâ'nın meleklerine seçtiği söz, yani:
Sübhane rabbî ve bi hamdihi, Sübhane rabbî ve bi hamdihi.
Rabbim noksan sıfatlardan tenzih eder ve O'na hamdederim, Rabbim noksan
sıfatlardan tenzih eder ve O'na hamdederim.[97]
Hz. Ebû Hureyre
radıyallahu anh anlatıyor:
Rasûiüllah sallâhu aleyhi ve sellem duâ ederken şunu söylerdi:
Allahümme eslih İt dîniye'l-lezî hüve ismetti emri ve eslih lî
dünyâye'l-letî fîhâ meâşî ve eslih lî âhirati'l-letî fîhâ meâdî
ve'c-ali'l-hayâte ziyâdeten lî fî külli hayrın ve'c-ali'l-mevte râhaten lî min
külli şerrin.
"Allahım, dinimi doğru kıl, o benim işlerimin ismetidir. Dünyamı da
doğru kıl, hayatım onda geçmektedir, Ahiretimi de doğru kıl, dönüşüm orayadır.
$ Hayatı benim için her hayırda artma (vesilesi) kıl. $ Ölümü de her çeşit
serden (kurtularak) rahat(a kavuşma) kıl.[98]
Hz. Enes radiyallâhu
anh anlatıyor: "Rasûîüllah'ın
duasının çoğu:
Rabbena âtînâ fi'd-dünya haseneten ve fi'l-âhirati haseneten ve kına
azâbe'nâr.
"Ya Rabbi! Bize dünyada bir güzellik, ahirette de bir güzellik güzel
bir nimet ve saadet ver. Ve bizi cehennem azabından koru.[99]
Yine Hz. Enes radıyallâhu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem buyurdular ki: "Kim cenneti üç kere isterse/ cennet:
"Allah'ım onu cennete koy" der. Kim Allah'tan üç sefer ateşe karşı
koruma taleb ederse, cehennem: "Allah'ım onu ateş, ten koru" der.[100]
"Allahümme'r-hamnî bi'l-kur'ân ve'c-alhülî imamen ve hüden ve
rahmeten. Allâhümme ^ zekkirnt minhü mâ nesîtü ve allimnî minhü mâcehiltü
ve'r-züknî tilâvetehû ânâe'lleyli ve'n-k nehâri. Ve'c-alhü lî hucceten yâ
rabbe'l-âlemin."
Ey Allah'ım Kur'anın hürmetine bana rahmet et.
O'nu bana imam ve hidâyet rehberi kıl. Ey Allah'ım j O'ndan unuttuğumu
bana hatırlat ve bilmediğimi de i bana öğret, O'nu gece gündüz okumayı nasib
et, ve ^ benim için bir rehber kıl, ey âlemlerin Rabbi!
Kelime manası: Allah Tealâ Haz- retlerinin ismi şerifiyle bereketlenerek
okumaya başlarım. öyle Allah'ü Teala ki, Rahman sıfatıyla muttasıf
(sıfatlanın), yani kullarına acımakta nihayete (sona) varan, hakiki, gerçek
nimet verici. Yine öyle Allah'ü Tealâ ki,
Rahim sıfatıyla muttasıf, yani ziyade ve hakiki nimet verici.
Toplu Manası: Rahman (çok acıyıcı) ve Rahim (son derece esirgeyici) olan
Allah'ın Celle Celâluhu ismi şerifiyle bereketlenerek başlarım.
İbn-i Abbas radıyallahu anhumadan rivayet edilmiştir ki, Hazreti Osman
radıyallahu anh, Efendimiz sallâhu aleyhi ve sellem'e Besmele'den sordu.
Rasülüllah sallâhu aleyhi ve sellem de şöyle buyurdular.
"O (Besmele), Allah'ü Teala'nın isimlerinden bîr isimdir. O'nunla
Allah'ın en büyük ismi (İsm-i A'zam) arasında
ancak, gözün siyahıyla
beyazı arasındaki kadar yakınlık
vardır. Yani o kadar yakındırlar.[101]
İbn-i Abbas radıyallahu anhumanın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir
ki:ül1 i
Allah'ın en büyük ismi" âlll - ALLAH" ismi şerifidir. [102]
Cabir ibn-i Abdullah radıyallahu anh'dan rivayet edildi ki:
"Besmele-i şerife inince
bulut doğuya kaçtı, rüzgâr dindi, deniz dalgalandı, bütün
hayvanlar kulak verdiler. Şeytanlara da semadan taşlar yağdı. Ve Allah'ü Tealâ
Besmele-i Şerife hangi
şey üzerine okunursa muhakkak o şeyde bereket yaratacağına dair İzzet ve Celâl'ine
(ululuğuna ve büyüklüğüne) yemin etti. [103]
İbn-i Mesud radıyallahu anh'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Her kim, Allah'ü Tealâ'nın on dokuz zebaniden kendisini kurtarmasını istiyorsa, Besmele
okusun ki, Allah'ü Tealâ onun için Besmelenin her bir harfinden ondokuz meleğin
herbirine karşı bir kalkan yapsın.
İbn-i Abbas radıyallahu anhuma
Efendimiz sallallahu aleyhi
ve sellem'den rivayetle şöyle de
Şüphesiz bir hoca küçük bir çocuğa:
Besmele oku" dediği zaman, o hocaya da, çocuğa da, onun anne ve
babasına da, cehennemden beraat kurtuluş yazılır.
Safvan ibn-i Selim'in şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Cinler, insanların eşya ve elbisesini kullanırlar. Sizden herhangi bir
elbise alır veya koyarsa Besme-le-i şerife çeksin zira Allanın ismi mühürdür.
İbn-i Mesud radıyaliahu anh'den rivayet edildiğine göre, Efendimiz
sallallahu aleyhi ve seilem şöy-ie buyurdu: "Her kim Besmele-i şerifeyi
okursa, onun için her harfine karşılık dört bin sevap yazılır, dört bin günahı
silinir ve kendisi dört bin derece yükseltilir.
Her gün farz olsun, nafile olsun bütün namazlarda devamlı okuduğumuz,
hayatımızın içine nüfuz etmiş olan bu Fatiha sûresi'nin mealini ve kelime kelime
manasını çok iyi bilmeliyiz, onu dilimizden düşürmediğimiz kesin ancak
manasını bilmeden, düşünmeden okuduğumuz malum, o yüzden bunun üzerine mutlaka
durmalıyız.
Seçilmiş dualar
1. Rahman, Rahîm Allahın
ismiyle
2. Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah'a
mahsustur.
3. 0 Rahman ve Rahim'dir,
4. O, din Gününün sahibidir.
5. Ancak sana ederiz kulluğu,
ibadeti ve ancak senden dileriz yardımı, inayeti. (Ya Rab!).
6. Bizi dosdoğru yola ilet.
7. Nimete erdirdiğin
kimselerin yoluna; gazaba uğrayanların, ya da sapıtanların yoluna değil.
Hamd, (tazim yolu üzere güzel vasıflarla medh-ü sena olunmak, övülmek.
Kime mahsustur?
Allah Celle Celâluhuya mahsustur, öyle büyük Allah ki, Bütün âlemlerin
(varlıkların) Rabbidir yani seyyidi (ulusu) yetiştiricisi, idarecisidir, öyle
büyük Allah ki, Rahman sıfatıyla muttasıf yani
mahlûkatına acımakta nihayete varan, hakiki nimet
vericilikle sıfatlanmış, yine öyle
büyük Aliah ki,
Rahim sıfatıyla muttasıf yani ziyade hakiki $ nimet vericilikle sıfatlanmış.
Daha, öyle büyük Allah ki, ceza
(kıyamet) gününün maliki
(yegâne sahibi). Âmin (YaRabbi!)
Yalnız sana ibadet (kulluk) ederiz ve
ancak senden yardım isteriz, Hidayet et,
ulaştır. Kimi? bizi, neye? yola, öyle yol ki, dosdoğru olucu,
yani dosdoğru yol olan din-i mübin-i İslâm'a bizi kavuştur. Nedir o doğru yol
öyle kulların yoludur. ki, inam (iyilik) ettin, kime? onlara, Öyle inam ettiğin
kullar ki, olunmamış, kimin üzerine?
onlar üzerine, yani kendilerine gazap edilen (kızılan) Yahudilerden başka olan
kullar, daha? ve dalâlete düşücü T J sapık (Hristiyan) lann dışında kalan kullar
yani bizi, gazap olunmayan ve dalâlete
düşmeyen kullarının yoluna hidayet et
(kavuştur). Âmin !
Fatiha-i Şerifeye "Suretü'ş-Şifa" = Şifa Suresi ismi
verilmiştir. Nitekim Ebû Saidi'l-Hudri radiyallahu anh'ın şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir: Rasûlüllah sallahu aleyhi ve
sellem bizi otuz atlıdan meydana gelen bir müfreze (küçük askerî birlik) olarak
gönderdi, araplardan bir kavmin yanına konduk ve bizi misafir etmelerini istedik.
Onlar ise misafir etmeyi kabul
etmediler. Sonra onların reislerini akrep soktu, hemen bize gelerek:
"İçinizde akrep sokmasını okuyup iyi edecek bir kimse var mı?"
dediler.
Bende: "Evet ben varım, ancak otuz koyun almadan bu işi
yapmam." dedim. Onlarda:
"Biz size otuz koyun veririz." dediler. Ben de
ona yedi kere Fatiha okudum hemen iyileşti. Koyunlan aldık fakat içimize
bir şüphe geldi onun için koyunlara hiç dokunmadan Efendimiz sallahu aleyhi ve selleme
geldik ve hadiseyi aynen kendisine anlattık. Bunun üzerine:
"Sen onun (Fatiha'nın) bu kadar etkili bir duâ olduğunu nasıl bilebildin? O koyunları
bölüşün sizinle beraber bana da bir hisse ayırın." buyurdu.[104]
Böylece Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem alınan koyunların helâl olduğunu
anlatmak için onlara bir lâtife yapmış oldu.
Ebû Süleyman radıyallahu anh'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
Rasûlüllah sallahu aleyhi ve t seliemin ashabı bir muharebelerinde saralı bir
adama i rastladılar, içlerinden biri onun kulağına Fatihayı serife okur okumaz
adam hemen iyileşti. Bunun üzerine Efendimiz sallahu aleyhi ve sellem:
"Fatiha her derde devadır." buyurdu.[105]
'Hariç İbn-i Salt et-Temîmî radıyallahu anh am-casının şöyle anlattığını
rivayet etti: Bir kere Efendi-miz sallahu aleyhi ve selleme uğradım. Yanından
ay-rıldıktan sonra bir kavme rastladım, aralarında zincir-le bağlı zırdeli bir
adam vardı. Onun yakınları bana: "Yanında şu deliyi tedavi edecek bir
ilâcın var mı? Zi-ra sizin peygamberiniz muhakkak bir hayır getirmiş-tir."
dediler. Bende o hastaya üç gün Fatiha okudum, sabah akşam olmak üzere her gün
iki kere okuyordum (okurken biriken) tükürüğümü yutmayıp toplu-yor üfleyerek
ona saçıyordum. Hasta iyileşince bana yüz koyun verdiler, bende hemen
Efendimize dönerek bu meseleyi anlattım. Bunun üzerine Efendimiz sallahu aleyhi
ve sellem "Aldığın koyunları Ye! Yemin ederim ki, yanlış şeyler okuyup
karşılığında aldıkları-nı yiyenler var. Sen ise, doğru okuyup yedin." buyurdu. [106]
Abdül-Melik İbn-i Umeyr radıyallahu anh'den rivayete göre. Efendimiz
sallahu aleyhi ve sellem: "Fatihatü'l-Kitapta, her derde şifa
vardır." buyurmuştur. [107]
Diğer bir rivayette Peygamber sallahu aleyhi ve Onda (Fatiha sûresinde) her
derdin devası vardır" buyurmuştur.[108]
Hazreti Enes radıyallahu anh'den rivayet edildi $ ki, Rasûlüllah sallahu aleyhi
ve sellem şöyle buyurdu: Her kim Besmeleden sonra, Fatihayı şerifeyi okur,
sonrada Âmin derse, gökte bir mukarreb (Allah'a en yakın) melek kalmaz hepsi
onun için istiğfar eder, af ister. [109]
İmam-ı Hasan radıyallahu anh'den rivayet edilmiştir ki, Rasûlüllah sallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah'ü Tealâ bir kulun bir nimet verirde
kul, o nimete karşı Allah'ü Tealâya hamd ederse, I muhakkak onun Allah'a hamd
etmesi, kendisine verilen o nimetten daha üstündür, o nimet ne olursa olsun. [110]
Hazreti Enes radıyallahu anh'den rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte
de Rasûlüllah sallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Eğer bütün dünya
kenarı ve köşesiyle ümmetimden
bir adamın elinde olsa,
sonra o kişi
dese, elbette elhamdülillah diyerek o
kişinin Allah'a hamdetmesi bütün dünyadan efdal daha üstündür. [111]
Abdullah İbn-i Amr radıyallahu anh'den rivayet edildi ki, Rasûlüllah sallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Teşbih, mizanın yarısıdır. ise, mizanı doldurur. için de,
Allah'a varıncaya kadar hiç bir perde yoktur. Yani hiç bir perde önüne çıkmadan,
doğru Mevlâ'ya varır.[112]
Esved İbn-i Serî1 radiyallahu anh'den rivayete göre, Rasûlüllah sallahu
aleyhi ve sellem: "Övülmeyi Allah'ü Tealâdan daha çok seven hiç bir şey
yoktur.
Bundan dolayı kendini övmek üzere, (bütün hamdler Allah'a mahsustur)
buyurdu.[113]
Atâ radiyallahu anh'ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir ki:
Bir ihtiyacının meydana gelmesini istersen, Fâtiha-i Şerifeyi sonuna kadar
oku, İnşallah hacetin görülür isteğin yerine getirilir.[114]
Allâhu lâ Mâhe illâ hu e'1-hayyü'l-kayyûm. Lâ te'huzühû sinetün velâ
nevm. Lehû mâ fî's-semâvâti ve mâ fi'l-ard. Men ze'l-lezî yeşfeu indehû illâ bi
iznih. Ya'iemü mâ beyne eydıhım ve mâ halfehüm ve lâ yühîtûne bi şey'in min
ilmihî illâ bimâ şâe' vesia kürsiyyühü's-semâvâti ve'l-ard ve lâ yeûdühû
hıfzuhümâ ve hüve'l-aliyyüiazîm.
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. 0 daima diridir (hayydır), bütün
varlığın idaresini yürüten (kayyum)dir. O'nu ne gaflet basar, ne de uyku.
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmadan huzurunda şefaat edecek
olan kimdir? O, kullarının ön- J lerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bilir.
Onlar ise, O'nun dilediği kadarından başka ilminden hiç bir şey kavrayamazlar.
O'nun kürsisi, bütün gökleri ve yeri kucaklamıştır. Onların her ikisini de
görüp gözetmek O'na bir ağırlık vermez. O çok yücedir, çok ı büyüktür.[115]
Übeyy b. Kâ'b radıyallahu anh'den rivayete göre, bîr kere Rasûlüilah
sallallahu aleyhi ve sellem ona: "Allah'ın kitabında en büyük ayet
hangisidir.? diye sordu. O da: "Allah ve Resulü daha iyi bilir," diye
cavap verdi. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu soruyu birkaç defa
tekrarladı.
Sonra Übeyy: "Ayetel Kürsî" diye cevap verdi. Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem: İlim sana kolay olsun ey Eba Münzir. Canım
kendisinin kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, muhakkak Ayetel
Kürsi'nın bir dili iki de dudağı vardır ki, arşın direğinin yanında melik olan
Allah Teâla'yı takdis eder ona tazimde bulunur.[116]
Enes radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasûlüilah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: Her kim her farz namazın arkasından Ayetel Kürsî'yi
okursa öteki namaza kadar (maddi-manevi belâlardan korunur. Buna her namazın
arkasından ancak Peygamber, Sıddık, veya şehid devam eder.[117]
Ali İbn-i Ebi Talib radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasûlüilah
sallallahu aleyhi ve sellemin minber s üzerinde şöyle buyurduğunu işittim:
"Her kim Ayetel Kürsî'yi her namazdan sonra okursa cennete girmekten onu
ancak ölüm men eder. Her kim onu (Ayetel Kürsî'yi) yatacağı zaman okursa,
Allah'ü Tealâ ona kendi evi, komşusunun evi ve etraftaki evler hakkında güvence verir.[118]
Ebû Hureyre radıyailahu anh'den Efendimiz i saliallahu aleyhi ve sellemin
şöyle buyurduğu rivayet İ edildi: "Bakara suresinde bir ayet vardır ki,
Kuran ; ayetlerinin efendisidir. Şeytan olan herhangi bir evde bu ayet okunursa
şeytan o evden çıkar. (O ayet) Ayetül Kürsî'dir. [119]
Ebû Katâde radıyallahu anh'den Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin
şöyle buyurduğu rivayet etti: Her kim Ayete'l-Kürsî'yi ve Bakara sûresinin
sonunu sıkıntılı, kederli anında okursa Allah'ü Tealâ ona yardım eder. [120]
Hazreti Âişe radıyallahu anh'den rivayete göre ] bir kişi Efendimiz
sallallahu aleyhi ve sellem'e gelip ] ona, evinde olan şeyleri
bereketsizliğinden şikâyet etti. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem Efendimiz: Sen
Ayete'l-Kürsî'den neredesin
niçin Ayete'l Kürsî'yi okumuyorsun? O, herhangi bir yemek veya katık üzerine
okunursa mutlaka Allah'ü Teâla o yemek ve katığın bereketini çoğaltır" buyurdu. [121]
Ayet-i kerime:
Hiç şüphesiz, Allah ve melekleri, Peygamber'e çok salavât getirirler. Ey
müminler! Siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin.[122]
Rasülüllah saliâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: Kim bana bir salavat
okursa Allahta ona on salaf vat okur.[123]
Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Efendimiz: "Kabrimi bayram yerine
çevirmeyin. Bana salât getirin. Getirdiğiniz salât nerede olursanız olun bana
ulaşır.[124]
Amr İbn-i Rabi'a
radıyallahu anh anlatıyor:
Rasülüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki:"Bana salavat
okuyan bir mü'min yoktur ki ona melekler rahmet duası etmemiş olsun. Bu, bana
salavat okuduğu müddetçe devam eder. Öyleyse kul bunu, a ister az ister çok yapsın!"
İbn-i Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: Rasülüllah sallâhu aleyhi ve
sellem buyurdular ki: "Kim bana salavat okumayı unutursa, cennetin
yolu-i nu terketmiş olur."
Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber sallâhu aleyhi ve
sellem şöyle Allah'a sığınırdi:
Allâhümme eûzü bîke mine'lbühli ve'l- keseli ve erzelî'l-ömri ve
azâbi'l-kabri ve fîtneti'd-deccâli ve
fstneti'l-mehyâ ve'l-memâti.
Allah'ım! Aczden, tembellikten, korkaklıktan, düşkünlük derecesine varan ihtiyarlıktan,
cimrilikten sana sığınırım. Keza, kabir
azabından sana sığınırım. Haya ve ölüm
fitnesinden sana sığınırım.[125]
Yine Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem şu duayı okurardı:
Allâhümme innî eûzü
bike mine'l-berasi ve'l-cünûni
ve'l-cüzzâmi ve mın seyyıın.
Allah'ım! Cüzzamdan, baras (alaten) hastalığından, delilikten ve hastalıklardan
kötülüklerden sana sığınırım.[126]
Hz. Ebû Hureyre
radıyallahu anh anlatıyor:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular kî: "Ben günde yüz
sefer Allah'a istiğfarda bulunurum."
Ebu Musa radıyallahu anh
anlatıyor:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem
buyurdular ki:
Ben günde yetmiş kere Allah'a tevbe ve istiğfarda bulunurum."
Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Benim dilimde, aile efradıma
karşı bir ölçüsüzlük vardı. Fakat bu başkalarına olmazdı. Bu halimi sallâhu aleyhi
ve sellem'e söyledim. Rasûlüllah: "İstiğfar bakımından ne haldesin? (Bu
kusurunun bağışlanması için günde yetmiş kere istiğfar et!"
buyurdular."
Abdullah Ibn-i Busr radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem buyurdular ki: "Amel defterinde çok istiğfar bulunana ne muti Hz.
Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Rasûlüllah aleyhisselatu vesselam şöyle
duâ ederdi:
"Ey Allahım! Beni, güzel amel işledikleri zaman (bunun mükâfaatıyla)
müjdelenen ve hata işlediği zaman da istiğfar edenlerden eyle!"
İbnu Ömer radıyallahu anhümâ der ki: "Ben Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem'in bir meclisten kalkmazdan önce yüz kere:
Estağfirullâhellezî lâ ilahe illâ hüve'l- hayyü'l-kayyûmü ve etûbü
ileyhi.
"Kendisinden başka ilah bulunmayan, hayy ve kayyûm olan Allah'tan af diliyorum, O'na
tevbe ediyorum" dediğini işittim."
Abdullah İbn-i Amr İbni'l-Âs radıyallahu
anhüma anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "İki haslet vardır
ki onları Müs- lüman bir kimse (devam üzere) söyleyecek olursa mutlaka cennete girer. Bu iki şey kolaydır.
Kim onlarla amel ederse, azdır da... Her (farz) namazdan sonra on kere teşbih
(sübhânallah), on kere tahmid (elhamdülillah), on kere tekbir (Allah'ü ekber) söylemekten ibarettir." (Abdullah
der ki:) "Ben Rasûlüllah sallâhu alehi ve sellem'in bunları söylerken
parmaklarıyla saydığını gördüm. Rasûlüllah devamla buyurdular: "Bunlar beş
vakit itibariyle toplam olarak dilde yüzellidir.
Mizanda bin beş yüzdür. "İkinci haslet" ise yatağa girince
Allah'a yüz kere teşbih, tekbir ve tahmid'de bulunmanızdır. Bu da lisanda
yüzdür, mizanda bindir. $ (Her ikisi
toplam iki bin beş yüz eder.)"
Rasûlüflah sallâhu aleyhi
ve sellem sözlerine şöyle bir soru ile devam etti:
Hanginiz bir günde, gece ve gündüz iki bin beş yüz günah
işler?"
Bunları niye söylemiyelim ey Allah'ın Resulü?" dediler. Şu cevabı
verdi:
"Şeytan, namazda iken her birinize gelir: "Şunu şunu
hatırla" der, ve namazdan çıkıncaya kadar devam eder. (Bu hatırlatmaların
neticesi olarak) kişi bu tesbihatı terk bile eder. Kişi yatağına girince de şeytan ona
gelir, (zikir yapmasına imkân
vermeden) uyutmaya çalışır ve uyutur da.[127]
İbn-i Ebi Evfa
radıyallahu anhüma anlatıyor:
Bir adam gelerek- "Ey Allah'ın
Resulü! dedi, ben Kur'an'dan
bir parça seçip alamıyorum. Bana kifayet edecek bir şeyi siz bana
öğretseniz!"
Öyleyse;
Sübhânallah velhamdüliflah, ve lâilâhe lallah, vallahu ekber, velâ havle
vela kuvvete billâh.
Allahım seni tenzih ederim, hamdler sana mansustur. Allah'tan başka ilah
yoktur, Allah en büyük dualar tür, güç kuvvet Allah'tandır, de buyurdu,
"Ey Allah'ın Resulü! dedi, bu zikir Allah içindir. Kendim için duâ
olarak ne söyleyeyim?"
"Şöyle duâ et:
Allahümmağfirli, verhamnî,
vehdinî, verzukni Allah'ım! Beni affet, bana merhamet et, bana hidayet ver ve
bana rızık ver. ]
Adam (dinleyip, kalkınca) ellerini
sıkıp göstererek: "Şöyle (sımsıkı belledim)" dedi. Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem, bunun üzerine:
"İşte bu adam
iki elini de hayırla
doldurdu. buyurdu.
Hz. Âişe radıyallahu anhhâ
anlatıyor:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem ölümünden önce şu duaları çok
tekrar ederdi: tini diler, günahlarıma tevbe ederim." Ben kendisin- den
bunun sebebini sordum. Şu açıklamayı yaptı:
"Rabbim bana bildirdi ki, ben
ümmetim hakkın- da bir alamet göreceğim. Ben onu görünce Sübhânallâhi ve bihamdihi, estağfirullahe ve
etübu ileyh zikrini artırdım. Bu
gördüğüm, İzâ câe nasrullahi
ve'l-fethu., süresidir."
Es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ reşûlellâh.
Es-salâtü ve's-selâmü aleyke yâ seyyide'l- evveline ve'l-âhirîn.
Es-salâtü ve's-selâmü aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetü'llâhi ve
berakâtühü.
"Allahumme salli alâ seyyidina
Muhammedin ve alâ âli seyyidina Muhammed "
Başka bir Salâvat;
"Allahumme salli âlâ seyyidina Muhammedi-nînnebiyyil ümmiyyi ve ala
alini ve sahbihi ve sellim."
"Allah'ım! Peygamber Muhammed (sallallahu £ aleyhi ve sellem.)'e
onun âline ve ashabına salât ve a selam eyle."
Abdullah Ibn-i Mes'ud radıyallahu anh şöyle I dedi: "Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem'e salavat okuyunca salavatı güze! yapın. Zira siz
bilemezsiniz, belki bu salavatmız ona arzedilir. dedi.
Kendisine: "Öyleyse güzel
olan salavatı bize öğretin!" dediler. O da:
"Şöyle söyleyin:
Allahümme'c'al salateke ve rahmeteke ve berekatike ala
seyyidi'l-mürselîn ve îmamî'l-Muttakin ve
hatemi'n-nebiyyin Muhammedin abdike
ve Resulike imami'l-hayri ve
kaidî'l- hayrı ve
Resulir-rahmeti.
Allahümme'b'ashu makamen mahmuden yağbituhu bihi'l-evvelin
ve'l-ahirîn.
Allahümme sallı ala Muhammedin ve
ala ali Muhammedin kema sallayte ala İbrahime ve i ala al-i İbrahime inneke
hamidun mecid.
Allahümme barik ala Muhammedin ve ala ali Muhammedin kema barekte ala
İbrahime ve ş ala al-i İbrahime inneke hamidun mecid.
Manası: Allahım salatını, rahmetini, bereketleririni peygamberlerin
efendisi, muttakilerin imamı ve peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed'e kıl.
senin kulun ve elçindir, hayrın imamı, hayrın komutanı, ve rahmet
peygamberidir,
Allahım! Onu makam-ı Mahmud
üzere dirilt, r ondan önce
gelenler de sonra gelenler de bu makamı
sebebiyle ona gıbta ederler.
Allahım! Muhammed'e, Muhammed'in aline salat et, tıpkı İbrahim'e ve İbrahim'in
aline salat ettiğin gibi. Sen hamid ve
mecidsin.
Allahım, Muhammed'i ve
Muhammed'in alini I mübarek kıl, tıpkı İbrahim'i ve İbrahim'in
alini mübarek kıldığın gibi, sen hamid ve mecidsin)."[128]
Hz. Ebû Hureyre
radıyallahu anh anlatıyor:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
Her peygamberin müstecab
(Allah'ın kabul edeceği) bir
duası vardır. Her peygamber o duayı yapmada acele etti. Ben ise bu duamı
Kıyamet gününde, ümmetime şefaat olarak kullanmak üzere sakladım (kullanmayı
âhirete bıraktım). Ona inşaallah, ümmetimden şirk koşmadan ölenler nail olacaktır.[129]
Buhari ve Müslim'in sahihlerinde rivayete göre, Rasûlüllah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Biriniz uyuduğu zaman şeytan, kafasının
arka kısmına üç düğüm bağlar ve her düğümü yerine koyarken "üzerinde
uzun bir gece vardır, uyu!" der. Ve o uyandığı zaman Allah Teâlâ'yı
zikrederse bir düğüm çözülür, kalkıp abdest alırsa bir düğüm daha çözülür ve
namaz kılarsa bütün düğümler çözülür ve o hareketli ve neşeli olarak sabahlar.
Aksi takdirde sıkıntılı ve uyuşuk olarak kalkar."
Sabah olunca da şu duayı okurdu:
Elhamdü lîllahillezî ahyânâ
ba'de mâ amâtenâ ve
ileyhinnüşur.
Bizi öldürdükten sonra tekrar hayat veren Allah'a hamdolsun!. Zaten
dönüşümüz de O'nadır.[130]
Hz. Aişe radıyallahu anhhâ anlatıyor: "Hz. Peygamber sallâhu aleyhi
ve sellem geceleyin uyanınca şu duayı okurdu;
Lâ ilahe illâ ente sübhânekellahümme estağfiruke lizenbî ve es'efüke
rahmeteke, Allahümme zidnî ilmen ve lâ tüziğ galbî ba'de iz hedeytenî veheb lî
min ledünke rahmeten inneke entel vehhâb.
"Allahım! Seni hamdinle tenzih ederim, Senden x başka ilah yoktur.
Günahım için affını dilerim, rahmetini taleb ederim, Allahım ilmimi artır, bana
hidayet verdikten sonra kalbimi saptırma. Katından bana w rahmet lütfet. Sen lutfedenlerin en
cömerdisin".[131]
Ebû Hureyre radıyaliahu anh'den rivayete göre, Rasûlüllah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim, bir yerde oturur da Allah Teâlâ'yı
zik-I retmezse Allah'a karşı bir kusur işlemiş olur. Ve kim, £ bir yerde uzanıp
uyur da Allah Teâlâ'yı zikretmezse i Allah'a karşı bir kusur işlemiş olur.[132]
"Efendimiz Aleyhîsselam yatağına girdiği zaman, iki elini
birleştirir sonra ellerine üfleyip Muavvizeteyn'i (felak nas suresini) ve
İhlas'ı okur (ellerine üfleyip) ellerini yüzüne ve vücuduna üç kere sürerlerdi.
Hastalandığı zaman da aynı şeyi kendisine Hz. Aişe radıyaliahu anha'dan
yapmasını isterdi"[133]
Sonra sağ tarafına yatar ve aşağıdaki duayı okurdu.
Allahümme eslemtü nefsî ileyke ve fevveztü emrî ileyke ve elce'tü zahrî
ileyke, rağbeten ve rahbeten İleyke lâ melce-e ve lâ mencâ minke illâ ileyke,
amentü bikitâbikellezî enzelte ve nebiyyikellezî erselle.
"Ey Allah'ım! Kendimi Sana teslim ettim. İşlerimi sana bıraktım,
Sen'den korkarak ve (sevabını) arzu ederek sırtımı sana yasladım (yani sana
güvendim). Sen'den kutrulacak yer de sığınakta ancak sensin. Ey Allah'ım!
İndirdiğin kitabına ve göndermiş olduğu
En sevgiliden duğun peygamber'ine imân ettim"[134] .
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bu hadisi J i şerifi rivayet eden
Bera bin Azib radıyallahu anhu'ya;
Yatmak istediğin zaman güzelce abdest al, sonra sağ tarafın
üzerine yat ve şöyle dua et. Buyurarak yukarıda ki duayı okumasını istedi.
Devamında Efendimiz sallallahu aleyhi ve seilem;
Şayet bu duayı okuduğun gecede ölecek olursan (islâm) fıtratı Üzerine ölmüş
olursun. Şayet sabaha erersen hayır bulursun.[135]
Şunu da unutma ki, bu duayı söyleyeceğin sözlerin sonuncusu yap. Yani bundan
sonra konuşma, buyurdular.
Hz. Muâz radıyallahu
anh'dan rivayete göre:
Rasûlüllah sallallahu aleyhi
ve sellem, buyurdular ki:
Akşamdan abdestli olarak temizlik üzere zikrederek uyuyan
ve geceleyin de
uyanıp Allah'tan dünya ve âhiret
için hayır taieb eden hiç kimse yoktur ki Allah dilediğini vermesin.[136]
Efendimiz Aleyhisselam, uykusunda korkanlara veya uykusu kaçanlara
aşağıdaki duayı okumalarını tavsiye etmişlerdir;
Eûzü bikelimâtillâhittâmmeti min gazabihi ve şerri ibâdihî vemin
hemezâtişşeyâtîni ve en vahzurûn.
"Allah'ın Gazabından, kullarının şerrinden, şeytanların
vesveselerinden ve bana gelmelerinden Allah'ın şifa veren kelimelerine
sığınırım"1
Sahabeden Abdullah bin Amr radıyallahu anh bu duayı çocuklarından aklı
erenlere öğretir, aklı ermeyen küçükler içinde yazıp üzerlerine asardi.
"Hâ Mîm^ Tenzîrü'l-kitâbi mineilâhi'lazîzi'l-hakım. Ğâfiri'z-zenbi
ve kâbilî't-tevbi I a şedîdi'l-ıkâbi zi't-tavl. Lâ ilahe iflâhüve ileyhi
esir"
1-Hâ, Mîm
2-Bu kitabın indirilişi, çok
güçlü ve her şeyi bilen Allah tarafındandır.
3-0, günah bağışlayıcı, tevbe
kabul edici, azabı şiddetli, kerem sahibi Allah'tandır ki O'ndan başka ilâh yoktur, Hem dönüş O'nadır.[137]
Hz. Ebû Hureyre radıyallâhu anh'dan rivayete göre: Rasûlüllah sailallahu aleyhi
ve sellem buyurdu İflarki:
Her gece, Rabbimiz gecenin son üçte biri girince, dünya semasına iner
ve;
"Kim bana dua
ediyorsa ona icabet edeyim, if Kim benden bir şey
istemişse onu vereyim, kim bana istiğfarda bulunursa ona mağfirette
bulunayım" der.[138]
Hz. İbn-i Abbâs radıyallâhu anhüma anlatıyor:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem teheccüd namazı ; kılmak üzere geceleyin kalkınca şu duayı
okurdu:
Allahüınm lekelhamt ente kayyimüs- vemen fıUıipne
ve leke'l-hamdü leke mülkii's-semâvâti
ve'l-arzı ve men fîhinne ve
leke'l-hamdü ente nûrüşsemâvâti En sevgiliden
"Allahım, Rabbimiz! Hamdler sanadır. Sen arz ve semâvatin ve onlarda
bulunanların kayyumu ve : ayakta tutansın, hamdler yalnızca senin İçindir. Sen
£ semâvat ve arzın ve onlarda bulunanların nurusun, £ hamdler yalnızca sanadır.
Sen haksin, va'din de hak-$ tır. Sana kavuşmak haktır, sözün haktır. Cennet
hak-$ tır, cehennem de haktır. Peygamberler haktır, Mu-I hammed sallâhu aleyhi
ve sellem de haktır. Kıyamet | de
haktır.
Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül
ettim. Sana yöneldim.
Hasmına karşı I senin (burhanın)
ile dâva açtım. Hakkımı aramada \
senin hakemliğine başvurdum.
Önden gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatalarımı affet. Gizli
işlediğim, ; aleni yaptığım, benim bilmediğim, senin benden daha iyi bildiğin
hatalarımı da affet! İlerleten sen, gerileten de sensin. Senden başka ilah
yoktur".[139]
îbn-i Abbâs radıyallahu anh'den rivayet edilmistir; deki: Biz Rasûlüllah
sallâhu aleyhi ve sellemin huzurunda iken ansızın Ali bin Ebi Tâlib
Kerremellahu Vechehû geldi.
Babam ve annem senin yoluna feda olsun, bu Kur'ân benîm göğsümden sıyrılıp gidiyor ve
kendimi ona güç yetirecek derecede bulamıyorum" dedi. Bunun üzerine
Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem ona:
Yâ Ebel-Hasan, "Sana bir takım kelimeler öğreteyim mi ki Allah bu kelimelerle
seni faydalandırsın, Öğrettiğin kişileri de onlarla faydalandırsın ve
öğrendiğin şeyi de göğsünde yerleştirsin? Ali: Evet, ya Rasûlellah, öğret bana dedi. Rasûl-i j
Ekrem şöyle buyurdu:
Cuma gecesi olduğu vakit, eğer gecenin geriye J kalan üçte birine
kalkmağa gücün yeterse, bu, meleklerin hazır bulundukları bir saattir ve bu
saatde duâ makbuldür. Nitekim kardeşim Yakub oğullarına h ileride sizin İçin
Rabbime İstiğfar edeceğim! Yusuf Suresi:98 demişti ki. Cuma gecesi gelince
demek istiyor. Eğer gücün yetmezse gecenin yarısında kalk. ^ Şayet (buna da)
gücün yetmezse gecenin evvelinde kalkıp
dört rekât namaz kıl.
Birinci rekâtta Fatiha ile beraber Yâsîn sûresini,
İkinci rekâtta Fatiha ile beraber Duhân süresini,
Üçüncü rekâtta Fatiha ile beraber Secde sûresini
Dördüncü rekâtta Fatiha
ile beraber Mufassal
Tebareke Mülk suresini okursun.
En sevgiliden
Teşehhüdü (Et-Tehiyyât'ı) bitirdiğin vakit Allah-| 'a harrld eyle, en
güzel şekilde Allah'a senada bulun, $ bana da salâvatı şerif getir ve
(salâtını) güzel yap, $ sonra bütün peygamberlere salât et, erkek ve kadın |
bütün mü'minler ve senden evvel iman ile vefat eden | kardeşlerin için istiğfar
et ve bütün bunların sonunda £ şöyle de:
Seçilmiş dualar
Allahtm! Beni yaşattığın müddetçe ma'siyetleri ebediyyen bırakmakla beni
kayır. Beni ilgilendirme yen şeylere özenmekten beni esirge. Seni benden hoşnud eden şeylere iyi bakmayı (eğilmeyi)
bana ihsan et. Allahım, ey gökleri ve yeri yoktan var eden, ey celâl, ikram ve
erişilmez izzet sahibi! Yâ Allah, yâ Rahman! Celâlin ve nûr-i vech'in hakkı
için senden kalbimi, kitabını bana öğrettiğin şekilde hıfzet (belle) meye ilzam
etmeni dilerim. Seni benden hoşnut edecek şekilde onu okumayı bana nasib et. Allahım,
ey gökleri ve yeri yoktan var eden, ey celâl, ikram ve erişilmez izzet sahibi!
Yâ Allah, yâ Rahman! Celâlin ve nûr-i vech'in hakkı için senden gözümü
kitabınla aydınlatmanı, dilimi onunla söyletmeni, kalbimden onunla üzüntüyü gidermeni, gönlümü onunla
açmanı ve bedenimi onunla yıkamanı dilerim. Nitekim hak uğrunda bana senden
başkası yardım etmez ve hakkı yalnız sen verirsin. Kudret ve kuvvet ancak yüce
ve k t ulu Allah iledir."
Yâ Ebel-Hasan! Bunu üç veya beş
veya yedi
Cuma yapacak ve Allah'ın izniyle kabul göreceksin. Beni hak ile gönderen
Zat'a yemin ederim ki bu duâ mü'minden hiç bir zaman şaşmamıştır. İbn-i Abbas
dedi ki:
Vallahi, Ali, beş veya yedi Cuma
bekledikten sonra o meclisin
bir benzerinde Rasûlüllah
saliâhu aleyhi ve selleme geldi ve:
Yâ Rasûiellah! dedi, eskiden ancak dört âyet ve o mikdarda alabilmekte
idim ve onları kendime okurken de sıyrılırlardı. Bugün ise kırk âyet ve o
miktarda öğreniyorum ve bunları kendime okurken sanki Allah'ın kitabı
gözlerimin önündedir! Nitekim bir hadisi işitirdim ve onu tekrarlayacağım zaman
sıyrılırdı. Bugün ise hadisler dinliyorum ve onları anlattığım zaman da bir
harf düşürmüyorum. Bunun üzerine Rasûlüllah saliâhu aleyhi ve sellem, ona şöyle
buyurdu:
"Kâ'be'nin Rabbî hakkı için, mü'minsin, yâ Ebel-Hasan!.[140]
Ebû Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: Rasûlüllah saliâhu aleyhi ve
sellem hazretleri buyurdular ki: "Kim, malâyâni konuşmaların çok olduğu
bir yerde oturur da, oradan kalkmazdan önce şu duayı okursa bu yerde oturmaktan
hasıl olan günahından arınmış olur:
Sübhanekellahümme ve bi hamdike eşhe en lâ ilahe illâ ente esteğfiruke ve
etûbü ileyke.
Allahım! Seni hamdinle teşbih ederim. Senden î başka ilah olmadığına
şehâdet ederim. Senden inağım firet diliyorum, Sana tevbe ediyor (af taleb
ediyorum)".[141]
Efendimiz Aleyhisselam
evinden çıktığı zaman şöyle duâ
ederlerdi;
Bismillâhi tevekkeitü alallâhi,
Allâhümme innî eûzü bike en ezile ev uzalle ev azlime ev üzleme ev echele ev
yüchele aleyye.
Allah'ü Teâlâ'ya güvendim! Ey Allahım, Sapıklığa düşmekten veya
düşürülmekten, ayağımın kay-% masından veya kaydırılmasından, zulmetmekten veya
zulme uğramaktan, cehalete düşmekten veya cahil bırakılmaktan sana
sığınırım"[142]
Ebû Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Rasûlüllah saliâhu aleyhi ve
seilem, evinden çıktığı vakit şu duayı okurdu:
Bismillâhi, lâ havle ve !â kuvvete iflâ billâh, ettüklânü alallahî.
Allahın ismiyle dünya ve ukbâ işlerine güç kuvvet Allah'tandır.
Dayanağım Allah'dır."
Hz, Ebû Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlüilah sailâhu
aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Kişi evinin -veya apartmanın- kapısından
çıkınca, adama nezaretçi iki meleği vardır. Adam: "Bismillah"
deyince onlar: "Doğruya irşad edildin" derler. "Lâ havle velâ
kuvvete illâ billâh" deyince, melekler: "Korundun" derler.
Adam: "Tevekkeltü alâflah" deyince onlar: "İşin (sana bedel)
görüldü" derler.[143]
Efendimiz Aleyhisselam aşağıdaki duâ hakkında şöyle buyuruyor. Her kim
sokağa çıkarken bu duayı okursa yüz bin sevap yazılır yüz bin günahı silinir
yüz bin derece yükseltilir;
Lâ ilahe illaflahu vahdehû lâ şerike lehr lehü'l-mülkü ve îehü'f-hamdü ve
nüve alâ külli şey'in kadîr.
"Allah'tan başka ilah yoktur. 0, tektir ve ortağı yoktur. Mülk
onundur ve hamd O'nadır. Yaşatan ve öldüren odur. 0, her şeye gücü yetendir. [144]
Ebû Mâlik el-Eş'ari radıyallahu
anh anlatıyor:
Rasûlüllah sailâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki:
Kişi evine girince şu duayı okusun:
Allâhümme innî es'elüke
hayra'l-mevleci ve hayra'l-mahreci bismillâhi velecnâ ve bismillâhi haracnâ ve alallâhi rabbenâ kelnâ.
Allahım! Senden hayırlı girişler, hayıriı çıkışlar istiyorum. Allah'ın
adıyla girdik, Allah'ın adıyla çıktık,
Rabbimiz Allah'a tevekkül ettik". Bu duayı okuduktan sonra ailesine
selam versin".[145]
Efendimiz bu duâ hakkında; her kim yemekten sonra bu duayı okursa onun gelmiş ve gelecek günahları bağışlanır, buyurdular;
Efhamdü lillâhillezı et'aemenı haze'd-daâme ve razekanîhi min gayri
havlin minnî ve g i lâ kuvvetin.
Bana bu yiyeceği yediren ve tarafımdan hiçbirgüç ve kuvvet olmadan bunu
bana rızık kılan Allah'a hamdolsun" derse geçmiş günahları aff
olunur"[146]
Ebû Said radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem bir şey
yeyip içtiği zaman şu duayı okurdu:
Elhamdü lillâhillezı et'aemenâ ve sekânâ û ve cealenâ
mine'l-müslîrr.îne.
Bize yedirip içiren ve bizi Müslümanlardan kilan Allah'a hamdolsun. [147]
Muaz Ibn-i Enes
radıyallahu anh der
ki:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki:Muhakkak ki Allah, kulun
bir şey yiyip hamdetmesinden veya bir şey içip hamdetmesinden razı olur. [148]
Hz, Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlüllah $ sallâhu aleyhi ve
sellem Sa'd İbn-i Ubâde'nin yanında ekmek ve zeytinyağı yemişti. Sonunda şöyle
bir duâ buyurdu:
"Yanınızda oruçlular yemek yesin, yemeğinizden ebrarlar yesin,
üzerinize melekler duâ etsin.[149]
Ebû Davud'un Hz. Câbir radıyallahu anh'den kaydettiği diğer bir rivayette
şöyle denir:
"Ebû'l-Heysem bir yemek hazırladı, Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve
sellem ve Ashâbın'ı radıyallahu anhüm davet etti. Hz. Peygamber yemekten kalkınca:
"Kardeşinizi mükâfaatlandırın!" buyurdu. Ashâb: "Mükâfaatı da
ne?" diye sordular. Efendimiz: "Kişinin evine girilip yemeği yendi,
içeceği içildi mi ev sahibi için duâ edilir. İşte bu onun mükâfaatıdır"
cevabını verdi."
Hz. Ebû Hureyre
radıyallahu anh anlatıyor:
Rasûlüllah aleyhissalatu vesselam (hastalığım sırasında) bana geçmiş olsun
ziyaretine gelmişti. Bana:
Seni, Cebrail'in bana getirdiği duâ ile tedavi etrne-yeyim mi?" buyurdular. Ben: "Annem babam sana kurban olsun ey
Allah'ın Resulü! Evet!" dedim. Okudular:
^
Bismillahi erkîke vallahu yeş'fîke min külkli dâin
fîke min şerri'n-neffasâti fi'l-ukadi
ve j t min şerri hâsidin izâ hased"
Allah'ın adıyla sana okuyorum, sende olan her hastalığa karşı, düğümlere
üfleyenlerin şerrine, hased ettikleri zaman hasedçilerin şerrine karşı Allah I
şifa versin (veya şifayı verecek olan Allah'tır). "Bunu üç sefer okudu."
Ömer Ibnu'l-Hattab radıyallahu anh anlatıyor: Rasûlüllah sallâhu aleyhi
vs sellem bana: "Bir hastanın yanına girince, ondan sana duâ edivermesini talep et. Çünkü onun duası meleklerin duası
gibidir" buyurdular.[150]
Ümmü Hâkim Bintü Vedda'el-Huzâ'iyye radıyallahu anh'a anlatıyor:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:
Babanın duası perdeyi deler (kabul makamına .[151]
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Yeni do- ğan çocuklar Hz.
Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem'e
getirilirdi. O da bunlara mübarek olmaları
için duâ eder, tahnîk (ağız ile hurma v.b. şeyi ezip çocuğa yedirmek) de
bulunurdu.[152]
Ebû Mûsâ radıyallahu anh anlatıyor: "Bir oğlum doğmuştu. Hemen Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve i
î sellem'e getirdim. İbrahim ismini verip bir hurma ile tahnikde bulundu. Sonra
da "Mübarek olsun" diye duâ buyurdu ve çocuğu bana geri verdi. Bu
çocuk, k k Ebû Musa'nın en büyük evladı idi. [153]
Amir Ibn-i Rebia
radıyallahu anh anlatıyor:
Rasûlüliah sallâhu aleyhi ve sellemin arkasında namaz kılan birisi,
namazda hapşırdı ve şu duayı oku du:
Allahümme Rabbena ve leke'l-hamdü hamden kesîran tayyiben
mübâraken fîhi.
Mübarek (hayrı bol), ihlaslı ve çok hamdle Allah'a hamdederiz, tâ
Rabbimiz razı oluncaya kadar; f dünya ve âhiret işindeki rızasından sonra da i
(hamdimize devam ederiz)."
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem namazdan i çıktıktan sonra:
"Namazda duâ okuyan kimdi?" diye sordu. An-ı cak okuyan kişi
sükû etti. Rasûlüllah (aleyhissalatu j vesselam) tekrar sordu:
Duayı kim okudu? Zira fena bir şey söylemedi." Bunun üzerine adam:
"Bendim, bu duâ ile sâdece hayır murad ettim" dedi. Efendimiz:
"(Duanız) Rahman'ın Arşına
kadar yükseldi buyurdu.[154]
Hz. Ömer ve Hz. Ebû Hureyre radıyallâhu anhümâ anlatıyorlar:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Kim bir belaya
uğrayanı görünce şu duayı okursa:
Elhamdü lillâhillezî âfânî mimmâ'b-telâke bihî ve fezzalenî ala kesîrin
mimmen halekake tefzîlen.
"Seni imtihan ettiği şeyde bana afiyet veren ve birçok yarattığından
beni üstün kılan Allah'a harmdol-sun!" Artık yaşadığı müddetçe, bu bela ne
olursa otsun ona mâruz kalmaktan muaf kılınır.[155]
Ebû Hureyre radıyallâhu anh'ın bir rivayetinde sâdece: "..Bu bela
ona isabet etmez" denmiştir.
Hz. Ebû Hureyre radıyallâhu anh anlatıyor: "Bir adamı akrep sokmuştu.
O gece acıdan uyuyamadı. Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem'e: "Falancayı
akrep soktu, bu yüzden geceleyin hiç uyuyamadı" diye haber verilmişti.
Şöyle buyurdular: "Keşke akşamle- k
f yin şu duayı okusaydı:
Eûzu bikelimâtillahi't-tâmırtâti min şerri mâ halaka"
"Yarattığının şerrinden Allah'ın mükemmel kelimelerine sığınırım"
deseydi, akrebin sokması sabaha kadar ona zarar vermezdi."
Amr İbn-i Hazm radıyallâhu anh anlatıyor: "Yılan sokmasına karşı
okunan duayı Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem'e arzettim, onu okumama izin
verdi,"
Ubâde İbnu's-Sâmit radıyallâhu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem, şiddetli bir hummaya yakalanmış iken Cebrail aleyhisselâm
gelmişti. Efendimizi tedavi için şu duayı okudu:
"BismiHahi erkîke min külli şey'in yüz'ike min külli nefsin ev aynin hâsidin Allah u
yeşfike BismiHahi erkîke."
En sevgiliden
Sana Allah adıyla okuyor, sana eza veren herşeyden, hasedcinin hasedinden
ve herbir (kem) gözden şifa diliyorum. Allah sana şifa versin, Allah adıyla
okuyorum.[156]
Ebû Zerr radıyaliahu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve
sellem bana: "Sana cennet hazinelerinden bir hazineyi haber vereyim
mi?" buyurdular.
"Evet! Ey Allah 'in Resulü!" dedim.
Gerek ibadet için gerek dünyevî işlerim için muhtaç olduğum bütün güç
kuvvet Allah'tandır" de!" buyurdular.[157]
Hazım İbn-i Harmele radıyallahu anh anlatıyor:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem'e uğramıştım,
Bana: "Ey Hazım! Lâ havle velâ kuvvete illa billah" de! Çünkü
bu cümle cennet hazinelerinden biridir" buyurdular.
Hz. Enes İbn-i Mâlik radıyaliahu anh anlatıyor: i "Rasûlüllah şu duayı çok yapardı:
"Allahümme sebbit kalbî alâ dînike"
Allahım kalbimi dinin üzere sabit kıl." Bir adam: "Ey Allah'ın
Resulü! Biz sana iman ettiğimiz ve senin getirdiklerini tasdik ettiğimiz halde
bizim (âkibetimiz) için korkuyor musun?" dedi. sallâhu aleyhi ve selîem
adama şu cevabı verdi: "Kalpler, muhakkak ki Rah-man'ın parmaklarından iki
parmağı arasındadır, onu (dilediği şekilde) döndürür," Ravi der ki :
"A'meş iki parmağını gösterdi.[158]
Efendimiz Aleyhisselam bu duâ hakkında; her kim elbise giyerken bu duayı
okursa onun gelmiş ve gelecek (küçük) günahları bağışlanır, buyurdular;
"Elhamdü lillahillezt kesânî hâze's-sevbe min gayri havlin ve lâ
kuvvetin"
"Benden bir güç ve kuvvet olmaksızın bana bunu giydiren ve beni
bununla rızıkandıran Allah'a hamd olsun.[159]
Ebû Saîd el-Hudri
radıyaliahu anh anlatıyor: "Hz. Peygamber sallâhu aleyhi
ve sellem elbiseyi yenilediği zaman şu duayı okurdu:
Ebû Ümâme radıyaliahu anh anlatıyor: "İbn-i Ömer radıyaliahu anhüma
yeni bir elbise giymişti ve şöyle duâ etti:
avratî ve etecemmelü bihî fî
hayatî"
"Avretimi örtebileceğim ve
hayatta güzellik sağlayabileceğim bir
elbise giydiren Allah'a hamd ol- sun." Sonra şunu söyledi: "Ben
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem'i
dinledim: "Kim yeni bir elbise gi- yer, böyle söyler, daha sonra da
eskittiği elbiseyi tasadduk ederse,
sağken de öldükten sonra da Allah- 'in himâyesi, hıfzı ve örtmesi altında olur.[160]
Efendimiz Aleyhisselam yeni elbise giydiği za- man şöyle duâ ederlerdi;
"Allahümme leke'l-hamdü ente kesevte-I nîhi es'elüke mîn hayrihi ve
hayri mâ sunîa lehû i ve eûzü bike mîn şerrihî ve şerri mâ sunia lehû"
Allahım! Hamd sanadır, (giydiği şey ne ise) ismen söyleyerek- Bunu bana sen giydirdin.
Bunun hayırlı olmasını, yapılış gayesine uygun olmasını diliyor, şerrinden ve
yapılış gayesine uygun olmamasından da sana sığınıyorum.[161]
diye duâ ederdi.
"Sübhânellezî sehhara lenâ hazâ ve mâ künnâ lehû mükrintn ve innâ
ilâ rabbinâ münkalibûn"
13. Bunları bizim hizmetimize veren Allah'ı tenzih ve teşbih ederiz.
Yoksa bizim bunlara gücümüz yetmezdi. 14. Gerçekten biz Rabbimize döneceğiz.[162]
"Bismillâhi mecrâhâ ve
mürsâha, inne rabbî
leğafûrurrahîm
Onun akması da, durması da Allah'ın adıyladır.
Seksiz şüphesiz Rabbim çok yarlığayıcıdır, çok esir geyicidir.[163]
Efendimiz Aieyhisselam sefere çıkacağı zaman i üç defa tekbir getirir ve şöyle duâ ederdi;
Aflahümme înnâ nes'elüke
seferinâ hâze'l-birra ve'ttekvâ ve mine'l-ameli mâ terzâ. Allahümme
hevvin aleynâ seferanâ hazâ bü'dehû. Allahümme ente's-sâhibü fi's-seferî
ve'l-halifetü fi'l-ehli. Allahümme innî eûzü bike min va'sâisseferi ve
keâbeti'l-menzari ve sûî'I-münkâlebi fi'l- mâli ve'l-ehli.
"Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. Allah en büyüktür. "Bu
bineği bizim hizmetimize veren Allah'ı tüm noksanlıklardan tenzih ederiz, yoksa
biz bunlara güç yetiremezdik. Ve biz şüphesiz Rabbimize döneceğiz"
Allah'ım! Senden, bu yolculuğumuzda iyilik ve takva, razı olacağın amel
dileriz. Allah'ım! Bu yolculuğumuzu bize kolaylaştır. Ve onun uzaklığını bize yakın
kıl. Allah'ım! Sen, yolculukta dost ve ailemiz için de vekilsin. Allah'ım!
Yolculuğun meşakkatinden, üzücü görüntüler görmekten, ailede ve malda kötü J
değişikliklerle karşılaşmaktan sana sığınırım.[164]
Efendimiz Aieyhisselam seferden
dönünce de I aynı duayı yapıp
sonuna şu duayı da ilave etmiştir:
Âyibûne tâibûne âbidûne lirabbina hâmidûn"
Biz dönenler, tövbe edenler, ibadet edenler, rabbimize hamd edenleriz. [165]
Hz. Ebû Hureyre radıyallâhu anh
anlatıyor: "Bir adam Hz, Peygamber
aleyhissalâtu vesselam'a:
"Ey Allah'ın Resulü, ben
sefere çıkmak istiyorum bana tavsiyede bulun!" diye talepte bulundu. Efendimiz:
"Sana Allah'tan korkmanı ve
(yol boyu aştığın) her tepenin başında tekbir
getirmeni tavsiye ediyorum!" buyurdu. Adam döneceği sırada şu duada bulundu:
"Allah'ım! Ona uzaklığı dür, yolculuğu kolay kıl. [166]
Tirmizi'nin Hz. Ali'den kaydettiği diğer bir rivâ- yette şöyle denir:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve
sellem buyurdular ki: "Helaya girdiği zaman insanoğlunun avretleri
ile cinlerin gözleri arasındaki perde, kişinin "bismillah"
demesidir."
Hz. Enes radıyallâhu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve
sellem kazayı hacet için helaya girdiği zaman şu duayı okurdu:
Allahümme inni eüzu
bike mine'lhubsi I
ve'l-habais"
Allahım, pislikten ve (cin ve şeytan gibi) kötü i yaratıklardan sana
sığınırm.[167]
Hz. Âişe radıyallâhu anhâ anlatıyor: "Rasûlüİlah sallâhu aleyhi ve
sellem heladan çıkınca:
Efendimiz Aleyhisselam tuvalete girerken şöyle duâ ederlerdi;
"Elhamdülilâhillezî
ezhebe anni'f-ezâ ve âfân? min zâlike"
Benden bu eziyeti giderip ve bana afiyet veren
Allah'a hamdolsun.
Abdeste; "Eûzü billahi mineş-şeytâni'r-racîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm" dedikten sonra, abdest almaya kalben niyet
edilir. Daha sonra elleri bileklere kadar üç defa iyice yıkanır. Diğer elin
parmaklarıyla da parmak aralarını aralayarak yıkanır.
Eûzü ve Besmele" ile başlandıktan sonra şu dualar okunur;
Suyu temizleyici Islarnı da nur kılan Allah'ü
Teâla'ya Hamdolsun"
Sağ avuçla üç defa ağıza su alınarak güzelce ağız çalkalanır. Bu arada
dişler, misvak veya fırça ile yoksa sağ elin baş ve şehadet parmağı ile
oğuşturularak temizlenir.
Ağıza su alınırken okunacak duâ:
Ey Allah'ım! Peygamberinin havz-ı kevser'inden bana öyle bir kâse su ihsan
etki ki, ondan sonra asla susuzluk duymayayım"
Sağ avuçla burna üç defa su çekilerek her de fasında sol el ile burun
temizlenir.
Buruna su alınırken okunacak duâ:
En sevgiliden
Ey Allah'ım! Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum bırakma"
Saçların dibinden, kulak yumuşağından çene altına kadar kuru yer kalmadan yüzümüzü üç
defa yıkarız. Suyu yüzümüze çarpmaz ve
üstümüze de sıçratmayız.
Yüz yıkarken okunacak duâ:
Ey Allah'ım! Bazı yüzlerin beyazlanacağı, ba zı yüzlerin kararacağı günde,
benim yüzümü nurunla aydınlat"
Önce sağ kolumuzu, dirseklerle
beraber üç defa yıkarız.
Sağ kolu yıkarken okunacak duâ:
"Ey Allah'ım! Bana amel defterimi sağ tarafım dan ver ve hesabımı
kolay et"
Sonra sol kolumuzu dirseklerle beraber üç defa yıkarız.
Sol kolu yıkarken okunacak duâ:
"Ey Allah'ım! Kitabımı sol tarafımdan ve arka tarafımdan verme ve
beni şiddetli hesaba çekme"
Sağ el ıslatılarak avuç iç; ile başımızın dörtte birini arkadan öne doğru
mesh ederiz.[168]
Baş mesh edilirken okunacak duâ:
"Ey Allah'ım! Beni rahmetinle kapla ve benim $ üzerime
bereketlerinden indir"
Eller tekrar ıslatılıp şehadet veya küçük parmaklar ile kulaklarımıza
sokar başparmaklarla kulakların arkasını mesh edilir.
Kulak mesh edilirken okunacak duâ:
Ey Allah'ım! Beni Hak sözü, işitip de en güzeline uyan kullarından
et"
Eller tekrar ıslatılmadan geriye kalan
üç parmağın dışı ile de boyun mesh edilir.
Boyun mesh edilirken okunacak duâ:
"Ey Allah'ım! Benim vücudumu cehennem ate-
Önce sağ ayak, küçük parmaktan başlayarak parmak araları^ topukla
birlikte güzelce üç defa yıkar.
Sağ ayak yıkanırken okunacak duâ:
"Ey Allah'ım! Bir takım ayakların kayacağı günde, ayaklarımı
sırat-ı müstakim üzerinde sabit kıl"
Sonra aynı şekilde sol ayak yıkanır.
Sol ayak yıkanırken okunacak duâ:
"Ey Allah'ım! Birtakım ayakların kayacağı günde, iki ayağımı sırat-ı
müstakim üzerinde sabit kıl"
Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve seilem 'in
pek muhterem kerimeleri Hz.
Fatıma radıyallahu anha anlatıyor: "
Efendimiz Aleyhisselam mescide girdiği zaman şöyle duâ ederlerdi;
"Allahümme Salli Ala Muhammedin ve Alâ Âli Muhammed, Allahümmağfirli
zunubi veftahli ebvabe rahmetike"
"Allah'ım salât ve selam Allah'ın Resulü üzerine £ olsun. Ey
Allahım, benim günahımı affet, bana rahmet kapılarını aç.[169]
Yine Efendimiz Aleyhisselamın camiye ve mes- 4 cide girerken okumamızı
istediği duâ:
"Allahümme'sımnî mineşşeytânirracîm
"Allahım! Beni kovulmuş şeytandan koru.[170]
Mescidden çıkarken de: "Bismillah!. Vesselamu ala Resulillahi.
Allahümmağfir li zunubi ^ veftah li ebvabe fadlike"
Allah'ın adıyla çıkıyorum, Resulullah'a selam j ediyorum, Allahım,
günahımı affet, bana fazi u ke- i reminin kapılarını aç!" diye duâ okurdu.[171]
Ezan okuyanı işiten onun dediğini aynen tekrar eder. Ancak:
Hayye ale's-salâh ve faayye ale'l-felâh, lafızlarının her birinin
bitiminde:
"Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh" der.
Müezzin sabah namazının ezanında:
Es-salâtü hayrün minen nevm" derken de, onu işiten:
Sadakte ve berîrte" der.
Bu şekilde ezanın tamamını takip ettikten sonra Rasûlüllah'a salat ve selam
getirmeli ve ezan duasını okumalıdır.
Enes ibn-i Mâlik radıyallahu
anh'den rivayete göre, Rasûlullah sailâhu
aleyhi ve seliem şöyle buyurdu:
Ezanla kamet arasında yapılan dua geri çevrilmez." Bunun üzerine
ashab:
Seçilmiş dualar
Ey Allah'ın Rasûlü! Öyleyse hangi duayı yapalım?" dediler. Şöyle
buyurdu:
Allah'tan afv ve afiyet dileyiniz hem bu dünya hemdeahiret için.[172]
dedi.
Efendimiz Aleyhisselam şöyie buyurdular; herkim ezanı işitirse, müezzin
ile tekrar edip, "Hayye ale's-salah ve Hayye alel felahlar" da wLa
havle veia guvvete illa billâh" desin. Daha sonra ezan bitince salâvatı
şerife getirip, şu duaları okursa onun küçük günahları bağışlanır ve ona
kıyamet günü şefaat vacip olur. Aşağıdaki iki duayı da okumak gerekir;
Allahümme Rabbe hâzid-da'vetî'târnmeti.
"Ey Allah'ım! Efendimiz, büyüğümüz velinimetimiz Muhammed'e ve
Efendimiz Hz. Muhammed'in aile efradına rahmet et! Onların şeref ve değerini
yücelt! Hz. İbrahim'e ve Hz. İbrahim'in aile efradına rahmet ettiğin gibi!
Şüphe yok ki, Sen Hamid'sin (bütün hamdü sena) Mecid'sin bütün azamet ve celal
sana mahsustur. Ve Efendimiz Hz. Muhammed'i ve Efendimiz Muhammed'in aile
efradını mübarek kıl, onların feyiz ve bereketini daima artır. Hz. İbrahim'i
ve Hz. İbrahim'in aile efradını mübarek kıldığın gibi! Şüphe yok ki, Sen
Hamid'sin (bütün hamd-ü sena) Mecid'sin bütün azamet ve celal sana mahsustur.[173]
"Allahümme salli alâ seyyidinâ Muham-medin ve alâ âli seyyidinâ
Muhammed. Kemâ salleyte alâ seyyidinâ İbrahîme ve alâ âli seyyidinâ İbrahîme
inneke hamidün mecid. Ve bârik alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ
Muhammed, kemâ bârekte alâ seyyidinâ İbrahîme ve alâ âli seyyidinâ İbrahim
inneke hamidün mecîd."
Namazların sonunda Ettehıyyâtü, Sallı ve Bârik dualarından sonra uygun
"Rabbena atına fi'ddünya haseneten ve â fi'lahiretî haseneten ve
kına azabe'nar."
"Ya Rabbi! Bize dünyada bir güzellik, ahirette I de bir güzellik
-bir güzel nimet ve saadet- ver. Ve bizi cehennem azabından koru." ayet-i
kerîmesinin okunmasıdır.[174]
Rasulüllah aleyhissalâtü vesselam namazın son oturuşunda selam vermezden
önce şöyle duâ ederlerdi;
Allahümme innî eûzü bike min azâbi'l- kabri ve eûzü bike min
fitneti'l-mesîhi'd-deccâli ve eüzü bike
min fîtneti'l-mahya ve'l-memâti,
Allahümme innî eûzü bike mine'l-me'semi ve'l- mağrami"
"Ey Allah'ım kabir azabından sana sığınırım. Mesih deccalın fitnesinden sana sığınırım.
Ölüm ve hayat fitnesinden sana
sığınırım. Ey Allah'ım günah- tan ve borçtan sana sığınırım"[175]
Hz. Ebû Bekir radıyallâhu anh,
Efendimiz aieyhisselama gelerek Namazda
okuyacağı bir duâ öğretmesini istedi.
Efendimiz aleyhisseiamda şu duâ- yi okumasını söyledi;
"Allahümme innî zalemtü nefsî zulmen | k kesîran ve lâ
yağfiru'zzünûbe illâ ente fa'ğfir mağfireten min indike ve'r-hamnî inneke
ente'l-ğafûru'rahîm"
Allah'ım! Ben nefsime çok zulmettim. Günahları ancak sen affedersin.
Katından bir mağfiretle beni bağışla ve bana merhamet eyle. Şüphesiz sen, Gafur
ve Rahimsin"[176]
Aşağıdaki ayeti kerimeyi de hidayette daim olunmak için her namazın
sonunda, yani selamdan önce okumak selef faeçmiş büyük alimierirniz)in sünnetidir.
Rabbena la tüzig
kulubena ba'de izhedeytenâ veheb lenâ min
ledünke rahmeten inneke ente'l-vehhâb"
"Rabbena inneke
câmiunnâsi liyevmin raybe fîhi innallâhe lâ yühlifü'l-mîâd"
Ey Rabbimiz! Muhakkak
ki, Sen, geleceğinde hiç şüphe olmayan bir günde
bütün insanları bir araya toplayacaksın. Muhakkak ki Allah, hiç sözünden
caymaz.
"Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalplerimizi
haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol
ihsan sahibisin"[177]
Efendimiz aleyhisselam namazını bitirince hemen aşağıdaki duayı yapardı;
"Esteğfirullâh, Esteğfirullâh, Esteğfirullâh, Allahümme
ente's-selâmü ve minke's-selâm tebârekte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm"
"Allah'dan bağışlanma dilerim. Allahım! Sen Selamsın. Selamet
sendendir. Ey celâl ve ikram sahibi! Sen Yüceler, yücesisin"[178]
Rasûlüllah aleyhissaiâtü vesselam şöyle buyurdu; Her kim sabah
namazından sonra ayağını oynatmadan ve konuşmadan on defa :
"Lâ ilahe illallâhu vahdehû lâ şerîke leh, lehül mülkü vefehül hamdü
yuhyî ve yümitü vehüve alâ külli şey'in kadîr"
"Allah'tan başka ilah yoktur. O, tekdir ve ortağı yoktur. Mülk
O'nundur. Hamd O'nadır, Öldüren ve dirilten odur. O, her şeye gücü
yetendir"[179]
derse, o kimse için on sevap yaz. on günahı silinir, on derece ihsan edilir. O
gün istemediği her şeyden emniyette olur. Şeytandan korunur.)
Allah Resûiü sallallahu aleyhi ve seliem buyurdu:
"Kim her namazın ardından otuzüç kere: sübhanallah, otuzüç kere:
elhamdülillah ve otuz üç kere: Allahuekber deyip, yüzüncüsünü "Lâ ilahe
illallâhu vahdehu lâ şerîke leh. Lehü! mülkü ve lehü" hamdü ve hüve âlâ
külli şeyin kadîr," diyerek tâ .lamlarsa", deniz köpükleri kadar da
olsa günahları oağışlanır.[180]
Ra.,ûlüllah sallailahu aleyhi ve seliem her namazın ar tından da şöyle
dua etmemizi emir buyurdular;
Otuz üçer kere; "Sübhânallah = Allahı tüm noksanlıklardan tenzih
ederim. Elhamdülillah = Hamdin tümü Allah'a mahsustur. Allah'ü ekber -Allah en
büyüktür. Allah'tan başka ilah yoktur. O, tekdir ve ortağı yoktur. Mülk
O'nundur. Hamd O'na-dır. O, her şeye gücü yetendir. Her namazın arkasından
böyle söyleyenin (küçük) günahları, denizköpüğü kadar bile olsa affedilir,
buyrulmaktadır, [181]
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve seliem şöyle buyurdu: Kim her namazdan
sonra bunları söylerse onun cennete girmekten ancak ölüm meneder.
Tilâvet secdesine ayaktan inilmesi ve bu secdeden kalkarken,
ayağa kadar kalkıiması ve böyl ayağa kalkarken:
Semi'nâ ve eta'nâ ğufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-mesîr.
Ey Rabbimiz! Senin mağfiretini
istiyoruz. Dönüş ancak
sanadır." denilmesi müstehaptır. Bu secdeye inilirken ve bundan
kalkılırken alınan tekbirler de müstehaptır. Asıl secde ise vaciptir. Bu secdede
teşehhüt ve selâm yoktur.
Ebû Hureyre radıyallâhu anh
anlatıyor:
Rasülüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki; Kim sabah namazının arkasından
yüz kere tesbihde;[182]
SübhânaMahi ve bi-hamdihi, sübhânalla
Kemâl sıfatlarla Jnuttasıf ve noksan sıfatlardan beri olan Allah'ı
ha'racHle teşbih ederim.
Ve yüz kere "Lâ ilahe illallah" derse, deniz köpüğü gibi çok bile
olsa günahları affedilir".[183]
Rasülüllah sallaliahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Akşam namazının
hemen peşine kim on defa:
Lâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerike lehû,lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü
yuhyî ve yümîtü ve hüve ala külli şey'in kadir, derse Allah c.c, sabaha kadar
onu şeytandan koruyacak muhafız melekler gönderir, ona her biri cenneti
gerektiren on sevab yazar, ondan her bir helak edici olan on günahı siler ve
bu zikir onun için on mümin azad etmek gibi olur.
Enes radıyallâhu anh'den rivayete göre, Rasû-| lüllah sallaliahu aleyhi ve sellem şöyle
buyurdu: Kim, cum'a günü, sabah namazından evvel üç. defa:
"Esteğfirullâhellezi
lâ ilahe illâ
hüve'l-hayye'l-kayyûme ve etûbü ileyh"
"Diri olan, mevcudatı ayakta tutan ve kendisinden başka ilâh
bulunmayan Allah'tan af diler ve O'natevbe ederim" derse deniz köpükleri
kadar da olsa Allah, günahlarını
affeder.
En sevgiliden
Bismîllahîrrahmanirrahım
285. Amene'r-rasulü bima ünzile
ileyhi ^ min rabbihî ve'l-mü'minûn. Küllün âmene billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve
rusülih. Lâ nüferriku beyne
ehadin min rusülih. Ve kâlû semi'nâ ve eta'na ğufrâneke rabbenâ ve
ileyke'I-mesîr.
286. Lâ yükellifüllâhü nefsen
illâ vüs'ahâ. Lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet. Rabbenâ lâ tüâhıznâ in
nesînâ ev ahta'nâ. Rabbenâ velâ tamil aleynâ isran kemâ hameltehû alellezîne
min kablinâ. Rabbenâ ve lâ tühammilnâ mâ lâ takate lenâ biti. Va'fü annâ.
Vağfirlenâ. Verhamnâ. Ente mevlânâ. Fensurnâ ale'l-kavmi'l-kâfirin.
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle
285. Peygamber, Rabbi'nden kendisine ne indi-rildiyse ona iman etti.
Müminlerin de hepsi Allah'a, meleklerine,
kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler. -Biz Allah'ın peygamberleri
arasında ayırım yapmayız, duyduk
ve itaat ettik. Ey Rabbimiz, bağışlamanı dileriz, dönüş ancak sanadır,
dediler,
286. Allah hiç kimseye gücünün
yeteceğinden başka yük yüklemez. Herkesin kazandığı hayır kendisine, yaptığı
kötülüğün zararı yine kendisinedir. Ey Rabbimiz, eğer unuttuk ya da yanıldıysak
bizi tutup sorguya çekme! Ey Rabbimiz, bize bizden öncekilere yüklediğin gibi
ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmeyeceği yükü de yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen
bizim Mevlamızsın, kâfir kavimlere karşı bize yardım et.
En sevgiliden
21- Biz bu Kur'ân'ı bir dağa
indirseydik, Allah'ın korkusundan onu
baş eğmiş, parça, parça olmuş görürdün. Bu misalleri düşünsünler diye insanlarayoruz".
22-O, öyle Allah'tır ki O'ndan
başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, esirgeyen
bağışlayandır".
23- O, öyle bir Allah'tır ki,
kendisinden başka hiçbir tanrı yoktur. O, mâlik ve sahiptir, münezzehtir,
selâmet verendir, emniyete kavuşturandır, gözetip koruyandır, üstündür,
istediğini zorla yaptıran, büyüklükte
eşi olmayandır, Allah puta tapanların ortak koştukları şeylerden
münezzehtir".
24- O, yaratan, var eden,
varlıklara şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde
olanlar O'nun şanını yüceltmektedirler.
O, gâlib olan, her şeyi hikmeti uyarınca yapandır"[184]
"Şehidellâhü lâ ilahe illâ hüve ve'l-melâiketü ve ülü'l-ilmi kaimen
bi'l-kıstı lâ ilahe illâ hüve'l-azîzü'l-hakîm"
Allah gerçekten kendisinden başka ilah olmadığına adaletle şahitlik etti;
melekler ve ilim sahipleri k de Ondan başka ilah olmadığına şahitlik ettiler.
Ondan başka ilah yoktur. O Aziz ve hakimdir".[185]
"Allâhümme mâfîke'l-mülki tü'tı'l-mülke men teşâii ve tenziü'l-müîke min men teşâü
ve tüizzü men teşâü ve tüzîllü men
teşâü biyedike'l-hayru inneke alâ külli
şey'in kadîr"
De ki; "Ey mülkün sahibi Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de onu
çeker alırsın, dilediğini aziz edersin,
dilediğini zelil edersin. Hayır Senin
elindedir. Muhakkak ki, Sen her şeye kadirsin.[186]
Sonra, üç defa Ihlas, bir Felak ve
bir (Mas sure- leri okunduktan sonra aşağıdaki dualar okunur;
"Hasbiyallâhu lâ ilahe illâ nüve aleyhi tevekkeltü T ve hüve rabbü'l-arşi'l-azîm"
"Allah bana yeter.
O'ndan başka ilah yoktur. ^ O'na
tevekkül ettim O yüce arşın Rabbidir"[187]
Peygamber Efendimiz buyurdular ki; Kim bu İ duayı sabah ve akşam
namazından sonra üç kere î okursa Allah'ü Teâla'nın izniyle o gün ona bela,
mu-$ sibet, zulüm, büyü, felç ve ansızın bir bela gelmez.
Bismillâhillezî tâ yedurru
meâ's-mihî şey'ün fil arzı
velâ fi's-semâi ve
hüvve'semîu'l-alîm" (üç kere)
"Öyle Allah'ın adıyla başlarım ki yerde ve gökte | hiçbir şey onun
ismiyle beraber zarar veremez, O hakkıyla işiten ve her şeyi bilendir".[188]
Allâhumme innî es'elüke ilmen nâfıan ve rizkan tayyiben ve amelen mütekabbelen"
Allah'ım! Senden, faydalı
bîr ilim, temiz
bir rızık ve makbul bir amei isterim"[189]
Rasûlüllah Aleyhissalâtü ve's-selâm sabah namazından sonra bu duayı eder
idiler;
Allahümme inna nesteinüke ve nestağfi-rüke ve nestehdike ve nü'minü bike
ve netübü ileyke ve netevekkelü aleyke ve nüsni aleykel hayra küllehü neşkürüke
ve lâ nekfürüke ve nahleü ve netrükü men yefcürük. Allahümme iyyake na'büdü ve
leke nüsaili ve nescüdü ve ileyke nes'a ve nahfidü, nercû rahmeteke ve nahşâ
azâbeke inne azâbeke bilküffari mülhik
İlahi! Biz muhakkak senden yardım diler, senden mağfiret diler, senden
hidayet isteriz. Seni tasdik eder, sana tövbe eder, sana itimat eyleriz. Ve
seni bütün hayır ile senada, zikirde bulunur, nimetlerini itiraf ile sana
şükür ederiz, seni inkâr etmeyiz, sana isyan edip duranları alaşağı ederiz,
terk ederiz.
Kendilerinden irtibatımızı keseriz.
Ya İlahi! Biz ancak sana ibadet ederiz ve senin manevi yakınlığına nail
olmak için çalışır, koşarız. Senin rahmetini umar, azabından da korkarız, şüphe
yok ki senin azabın kafirlere erişicidir.
Abdullah ibn-i Mesud radıyallahu anh'den rivayete göre, kendisi, güneşin
doğuşunu birisine gözle-tirdi. Güneşin doğuşu haber verilince şöyle duâ ederdi:
Elhatndülillahillezı vehebe fena
haze'I-yevme ve akâlena fîni aserâtinâ"
Bize bu günü veren ve ondaki hata ve günahlarımızı affeden Allah'a hamd
olsun.
Hz. Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem Efen-j dimiz Recep ve Şaban ayı
boyunca şu duayı okurdu:
Allahümme bârik lenâ
fî Recebe ve Şa'bane ve belliğnâ Ramazâne"
Ey Allah'ım! Recep ve Şa'ban ayını bize mübarek eyle ve bizi Ramazan
ayına kavuştur."
"Allahümme înnî eûzü binzaake min sehatike ve eûzü bimuâfâtike min
ukûbetike ve eûzü bike minke lâ uhsî senâen aleyke ente kemâ esneyte alâ
nefsike"
Allahim! Gazabından rızana sığınırım. Azab etmenden affına sığınırım ve senden
sana sığınırım. Senin medih ve senanı sayamam,
sen kendini , medhettiğin gibisin.
Hz. Aişe radıyallâhu anhhâ anlatıyor: "Ey Allah- t ptn Resulü,
dedim, şayet Kadir gecesine tevâfuk i, edersem nasıl duâ edeyim?" Şu duayı
okumamı söyedi:
Allahümme inneke afuvvün tühibbü'l-afve £ fa'fü anni.
"Allahım! Sen affedicisin, affr-bağışlamayi se- k versin, ne olur
beni de affet." duası da tekrar edilmelidir.[190]
"El-hamdü lillâhi rabbi'l-âiemîn ve's-salâtü ve's-selâmü alâ
seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme
ente'l-ebediyyü'l-kadîm. el-hayyü'l-kerîm. el-hannâ-nü'l-mennân. ve hezihî
senetün cedidetün es-elüke fîhe'l-ismete mine'ş-şeytanirracîm. ve'l-avne alâ
hezihi'n-nefsi'l-emmâreti bi's-sûi ve'l-iştiğâle bimâ yükarribünî ileyke yâ
ze'l-celâli ve'l-ikram. birahmetike yâ erhame'r-râhimîn. Ve sallellâhü ve
selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ muhammedîn ve alâ âlihî ve sahbihî ve ehli
beytihî ecmaîn"
Kendinden evvel hiçbir varlık olmayan, varlığı, hayatı, kullarına keremi,
ziyade merhameti, nimetler bağışlaması sonsuz devamlı olan, yalnız sensiz ALLAHIM!
İşte bu yeni yıldır ki, Bu yıl boyunca huzurundan kovulmuş şeytandan beni
korumanı ve daima kötülüğü emreden nefsime galip olmam için yardımını ve beni
sana yaklaştıran işlerle meşgul olmamı senden dilerim. Ey celal ve ikram sahibi
allahım!
Kim bu duayı hicri yılın başında ve muharrem ayının onuncu yani aşura
günü okursa o yıl bütün belalardan emin olur. diye rivayet olunmuştur.
Abdullah ibn-i Amr ibni'l-As radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Şurası muhakkak
ki, oruçlunun iftarını açtığı zaman reddedilmeyen makbul bir duası
vardır."
Efendimiz Aleyhisselâmm orucunu açarken şöyle dua ettikleri rivayet
olunmuştur;
Seçilmiş dualar
"Allahümme leke sumtü ve alâ rizkıke eftartü. "Zehebe'z-zemâü
vebtelletî'l-urûku. Ve I sebete'l-ecrü in şâallahu teâlâ. Allahümme leke §
sumtü ve bike âmentü ve aleyke ve aleyke f tevekkeltü ve alâ rizkıke eftartü ve
savme'tğadi min şehri ramazâne neveytü fa'ğfirli mâ | kaddemtü vemâ ahhertü,
"Ey Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, senin rızkınla orucumu açtım.[191]
"Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, ecir ve mükâfatta inşallah
sabitleşti"[192]
"Ey Allah'ım! Senin rızan için oruç tuttum, sana iman ettim, sana tevekkülde
bulundum, senin rızkınla orucumu açtım, Ramazanı şerif ayının yarın ki günü
orucuna da niyet ettim. Artık benim geçmiş ve gelecek günahlarımı
bağışla"
Hz. Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: Duaların
en faziletlisi arefe günü yapılan
duadır. Ben ve benden önceki peygamberlerin söyledikleri en faziletli söz:
"Lâ ilahe illallahu
vahdehu lâ şerike leh I lehü'l-mülkü ve lehü'I-hamdü ve
hüve alâ külli şey'in kadir"
Allah'tan başka ilah yoktur, 0 tektir, O'nun ortağı yoktur,
mülk O'nundur, hamd
O'na aittir. O, herşeye kadirdir)
sözüdür.[193]
Efendimiz Aleyhisselam kurbanını
keserken $ I şöyle duâ eder idiler;
Bismilfâhirrahmânirrâhîm
BismiMâhi Allah'ü ekber
Irınf veccehtü vechiye
li'llezı fatara's- i Seçilmiş
dualar semâvâti ve'l-arza hanîfen
müslîmen ve mâ j ene mine'lmüşrikîn. İnne salâtî
ve nüsükî ve
mahyâye ve rnemâtî lillâhi
Rabbi'I-âlemîn. Lâ şerîke lehu ve
bizâlike ümirtü ve ene evvelü'lmüsiimîn.
Ben (bütün dinlerden)
yüz çevirerek yüzümü
İbrahim'in dinî üzere gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve ben müşriklerden
değilim. Şüphesiz namazım ve (diğer)
ibadetlerim, hayatım ve ölümüm
Âlemlerin Rabbi olan Allah içindir. O'nun ortağı yoktur.
Bana böyle emrolundu ve ben Müslümanlardanım.[194]
Aşağıdaki duaların bazısı, Rasûlüllah Aleyhisselamın sıkıntılı ve üzüntülü
anında okuduğu, bazısı Rasûlüllah Aleyhisselâmın hastalığı anında Cebrail Aleyhisselam'ın
okuduğu, bazısı sahabeyi kiramın sıkıntılı, üzüntülü ve hasta oldukları zaman,
Rasûlüllah Aleyhisselâmın onlara okuduğu, bazısı ise bizim sıkıntılı, bunalım,
üzüntülü ve hasta olduğumuzda okumamızı tavsiye ettiği dualardır. Bunların
hepsini beraber okumak ise her şeye Allah'ın izni ile şifa olur;
"Lâ ilahe ilialfahuf azıymül halim. Lâ ilahe illallahu rabbül
arşil azıym. Lâ
üâhe illallahu
rabbüssemâvâti. ve rabbül arzı rabbül arşil kerimrim
"Azim ve halim olan Allah'tan
başka ilah yoktur. Büyük arşın Rabbi
olan Allahtan başka ilah yoktur.
Göklerin Rabbinden yerin Rabbinden ve kıymetli arşın sahibi olan Allah'tan başka ilah yoktur"[195]
Lâ ilahe illaflâhü'l-kerîmü'l-haiîm, sübhâ- nehû ve tebâreke'llâhü
rabbü'l-arşi'l-azîm ve'l- hamdü lillâhi rabbî'I-âlemîn"
"Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun, Ha- kim ve Kerim olan
Allah'tan başka ilah yoktur. Büyük Arşın
sahibi olan Allah ne yücedir, O'nu noksanlıklar- dan tenzih ederiz.[196]
Allahümme rabbe's-semâvâti ve rabbe'l-arzi ve rabbe'l-arşi'l-azîm,
rabbenâ ve rabbe külli şey'in fâlika'l-habbi ve'n-nevâ, münez-zille't-tevrâti
ve'l-İncili ve'l-Kur'ân, Eûzü bike min şerri külli zi şerrin ente âhizün
binâstyetihî. Ente'l-evvelü feleyse kableke şey'ün, ve ente'l-âhiru feleyse
ba'deke şey'ün. Ve ente'z-zâhiru feleyse fevkake şey'ün, ve ente'l-bâtınü
feleyse dûneke şey'ün ikzi anni'd-deyne ve ağninî mîne'l-fakri.
"Allah'ım! Ey göklerle yerin ve büyük arşın Rabbi! Ey bizim ve her
şeyin Rabbi! Ey taneyi, çekirdeği yaran! Tevrat, İncil ve Kuran'ı indiren!
Alnından tuttuğun her şeyin şerrinden sana sığınırım. Allarınım! Evvel sensin,
senden önce hiç bir şey yoktur. Ahir son de sensin! Senden sonra hiç bir şey
yoktur. Zahir (açık) sensin, senin üstünde hiç bir şey yoktur. Batın (gizli) de
sensin, senden gayri hiç bir şey yoktur. Bize borcumuzu Ödettir! Ve bizi
fakirlikten zengin kıl.[197]
"Rabbünallâhü'llezî
fi's-semâi tekaddese emruke fi's-semâi
ve'l-erzi kemâ vahmetüke fi's-semâi fe'c-al rahmeteke
fi'l-erzi. İğfir ienâ hûbenâ ve hatâyânâ ente rabbü'tayyibîne enzil i rahmeten
mîn rahmetiken ve şifâen min şifâike k alâ hâze'l-vec'i" [198]
"Ey huzuru semavatı dolduran Rabbimi Senin ismin mukaddestir. Senin
emrin yerde ve semadadır, tıpkı Rahmetin semada olduğu gibi. Yerede rahmetini
indir ve bizim günahlarımızı ve hatalarımızı affet. Sen (kötü söz ve fiillerden
kaçınan) iyi kimselerin Rabbi-sin. Bu ağrıya, Rahmetinden bir rahmet, şifandan
bir şifa indirde, iyiieşsin
"BismiUâhi yübrtke ve min külli dâin yeş fîke ve mîn şerri hâsidin
îzâ hasede ve şerri kül aynin"
"Seni Allah'ın adıyla, sana eza veren bütün has talıklara karşı,
bütün kötü nefis ve hasetçi gözlere karşı sana okuyorum. Allah sana şifa versin,
ben Allah'ın adıyla sana duâ ediyorum"[199]
"Bismîllâhi'l-kebîr eûzü billâhi'l-azîmi min şerri külli ırgın
ne'ârin ve min şerri harri'n-nâri"
Büyük olan Allah'ın adıyla (şifa dilerim). Kan fışkırtan her damarın şerrinden
ve ateşin hararetinden azametli olan Allah'a sığınırım"[200]
(üç defa)
Eûzü billahi ve bîkudretihî min
şerri mâ f T ecidü ve ühâziru" ecidü ve ühâziru
"Allah'ın adıyla, hissettiğim ve sakındığım ağrı- k nin şerrinden Allah'ın kudretine
sığınırım"[201]
"Es-elüllâhe'l-azîme rabbi'l-arşi'l-azîmi en yeş'fîke"
Ben büyük arşın rabbi olan Yüce Allah'tan sana şifa vermesini istiyorum.[202]
Rasûlüllah Aleyhissalâtü vesselam şöyle buyurdular; bir müslüman, bir
hastayı ziyaret edip de yedi defa: bu duayı okursa eceli gelmeyen her hasta
iyileşir.
"Allahümme ez-hibi'l-be'se rabbennâsi veşfi enteş-şâfi la safîye
illâ şîfâüke lâ yüğâdiru sekamen" sekamen
"Ey insanların Rabbi olan Allah'ım rahatsızlığı i gider, şifa ver.
Safi sensin. Senin şifandan başka şifa S yoktur. Hastalık bırakmayan şifa
ver"[203]
Eûzü
bikelimatillahittâmmeti
min külli şeytanin ve
hâmmetîn ve min
külli aynin lâmmetin.
"Her şeytandan her zehirli haşereden her nazar t değen gözden, şifa
veren Allah'ü Teâla'nin, tam kelimelerine sığınırım.[204]
Eûzü bikelimâtillâhittâmmeti min
şerri mâ halaka"
Yarattıklarının şerrinden Allanın şifa veren tam  olan kelimelerine
sığınırım.[205]
"Allah'ın gazabından, kullarının şerrinden, şeytanların
vesveselerinden ve onların bana uğramalarından Allah'ın tam olan kelimelerine
sığınırım.[206]
Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem her kim:
"Lâ havle vela kuvvete illa billah"
Günahtan kaçış, ibadet devam, ancak Allanın yardımıyladır[207]
derse en küçüğü üzüntü olmak üzere doksan dokuz derde devadır, buyurdular.
Hz. Sa'd radıyallâhu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve
sellem buyurdular ki: "Balığın karnında iken, Zü'n-lMün'un yaptığı duâ şu
idi:
"Lâ ilahe illâ ente sübhâneke inni küntü mine'z-zâlimin"
Allahım! Senden başka ilâh yoktur, seni her çeşit kusurlardan tenzih
edirim. Ben nefsime zulmedenlerdenim." Bununla duâ edip de icabet
görmeyen yoktur. [208]
Hadisi şerifte beyan edildiğine göre bizden önçeki ümmetler bir
topluluktan korktukları zaman aşağıdaki duayı yaparlardır;
"Allâhümme'k-finîhim bimâ şi'te"
"Allah'ım beni onlara karşı dilediğin şekilde koru.[209]
Efendimiz Aleyhisselam'm kötü
ahlaktan kokrunmak için
aşağıdaki duayı yapar idiler;
"Allahümme innî eûzü
bîke münkerâti'lahlâki
ve'l-a'mâli ve'l-ehvâi"
"Allah'ım ahlakın işlerin heva ve heveslerin çirkininden sana
sığınırım" [210]
Efendimiz Aleyhisselam, çıban
ve sivilcelere I göz otunu bastırarak
aşağıdaki duayı okur idiler;
"Allahümme
mutfîa'l-kebiri ve mükeb-I bira's-sağîri etfe'hâ annî"
Allah'ım sen büyük şeyleri söndüren, küçük şeyleri de büyütensin. Onun ateşini
söndür, benden I gider.[211]
Abdullah İbn-i Mes'udun
zevcesi Zeyneb radıyallahu anhüma anlatıyor:
"Yaşlı bir kadın vardı, | bize gelir,
humre (denilen bir veba çeşidine)
karşı i rukye yapardı. Bizim ayaklan uzun
bir karyolamız k vardı. (Eşim) Abdullah eve gireceği zaman (geldiğini \
sezdirmek için) öksürüp ses çıkarırdı. Bir gün Abdullah aynı şekilde içeri girdi.
Kadın, sesini işitince ona karşı
örtüsüne büründü. Abdullah gelip yanına oturdu ve bana eliyle dokundu ve bir ipin eline değdiğini hissetmişti
ki: "Bu nedir?" diye sordu. Ben; "(Takın diğım bu muska) içinde
humraya karşı dua var!" dedirn. Abdullah onu derhal çekip kopardı,
fırlatıp attı ve; Abdullah'ın ailesi
şirkten müstağnidir. Ben if Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem'in:
"Rukyeler, muskalar ve büyü bir şirktir" dediğini
işittim" dedi. i Ben: "Ama
ben bir gün dışarı çıkmıştım. Beni falanca gördü, bunun üzerine ona gelen
taraftaki gözüm yasardı. O günden beri rukye yapınca gözümün yaşı .
kesilir, rukyeyi bıraktım
mı tekrar yaşarır" dedim.
Bunun üzerine Abdullah dedi ki: "Bu şeytandır, ona itaat edince
seni bırakıyor, ona
isyan ettiğin vakit parmağıyla gözüne dürtüyor. Ama Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem'in yaptığı gibi yapsaydın, bu senin için daha hayırlı, şifa bulman
için de daha münasib olurdu: Gözüne su serpip şöyle diyeceksin:
"Allahümme
rabbe'n-nâsi ezhibi'I-be'se ı
eşâfi enteş-şafi lâ şifâe illa şifaüke şifâen, lâ yüğâdîru sekamen"
Fenalığı gider. Ey insanların Rabbi! Şifa ver! Sen şifa verensin. Senin
verdiğinden başka şifa yok! Öyle şifa ver ki, hiçbir hastalık geride kalmamış
olsun.[212]
Imrân Ibnu'l-Husayn radıyallahu anh anlatıyor:"Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem, kolunda tunçtan bir bilezik taşıyan bir adam görmüştü:
"Bu halka da ne?" diye sordu. Adam: "Bu vahine (denen kol ağrısın)dan
dolayıdır" dedi. Sallâhu aleyhi ve sellem de:
"Çıkar onu! Zira o, ağrını artırmaktan başka bir işe yaramaz!"
buyurdu.[213]
İbrahim Aleyhisselam iki oğlu İsmail ve ishaka Aleyhisselama, Efendimiz
Aleyhisselamın da torunları olan Hasan ve Hüseyin radıyallahu anhümaya
nazardan, şeytandan, zararlı böceklerden korunmaları için şöyle duâ yapardılar;
Eûzü bi kelimâtillâhi't-tâmmeti min külli şeytanin ve
hâmmetîn ve min
külli aynin lâmmeh."
Her şeytandan, her zehirli haşereden ve her nazar değen gözden,
şifa veren Allah'ü
Teâla'nm,tam kelimelerine sığınırım.[214]
Büyük velîlerden Hasan Basrî Hazretleri göz değmesine karşı [215]şu
âyetleri okurdu:
"Ve in yekâdüilezîne keferû leyüzlikûneke biebsârihim lemmâ
semiu'z-zikra ve yekûlûne innehû le mecnûn
ve mâ huve
illâ zikrun lil âlemîn."
"Gerçekten o küfredenler Kur'an-ı işittikleri zaman az kaldı seni
gözleriyle yıkacaklardı. "O, mutlaka bir mecnundur" diyorlar. Oysa
Kur'an bütün alemler için büyük bir uyarıcıdır.[216]
Peygamber Efendimiz sallâhu aleyhi ve 4 sellem'in cinlerin şerrinden
korunması için Ebû £ Dücâne radıyallahu anh'a yazılı olarak vermiş olduğu duâ:
En sevgiliden
Hazâ kitâbün min
muhammedin rasûlillâhi rabbi'I-alemîn
ilâ men yetruku'd-dâra mine'1-ummâri ve'z-züvvâri illâ tarikan yatruku |
bihayrîn emmâ ba'dü feinne lenâ velekiim fi'l-| hakkı sâaten fein künte âşikan
mûlian ev fâciran fehâzâ kitabün yentıku aleynâ ve | aleyküm bi'l-hakkı innâ
künnâ nestensihu mâ £ küntüm ta'mefûne ve rusülünâ yektübûne mâ f temkürûne
ütrükû sahibe kitabî hazâ ve'n-I talekû ilâ abedeti'l-asnâmî ve ilâ men yez'umu
T enne maallâhi ilahen âhara lâ ilahe illâ hüve | külli şey'in hâlikün illâ
vechehû lehü'l-hükmü û ve îleyhi türceûne âmîne lâ yünsarûne Hâ Mîm £ Ayyn Sîn
Kâf teferraka a'dâüllâhi ve beleğat hüccetii'llâhi ve jâ havle ve lâ kuvvete illâ
J billâhi'f-aliyyn-azîm feseyekfîkehümüllâhü ve i hüve's-semîu'l-alîm"
Seçilmiş dualar
Sihirden korunmak ve sihiri kaldırma
sepeplerinden biri de zikre ve dualara, Allah'a sığın- maya devam
etmektir. Sihri kaldırma sebeplerinden
biri de Fatiha sûresi, Ayete'l-Kürsi, Kâfirûn sûresi, İh- İas sûresi ve
Muâvvizeteyn sûrelerini 33 er defa oku- yup hastaya ve bir suya üfler o sudan
içer, geri kala- nı ile ğusül yapar. Ve diğer sihre karşı korunmak için Araf, Yunus ve Tana sûrelerindeki ayetleri
okur:
Araf süresindeki ayetler:
Bir rivayete göre Küfede, bir takım duası mak-I bul insanlar vardı, ne
zaman onların başına bir vali î musallat
olsa, onlar beddua eder vali de helak olurdu.
Haccacı Zalim, Küfenin idaresini Ibn-i Mervandan teslim aiınca, bu
adamların kendisine beddua etmesinden korkarak bir hile düşündü. Onları ziyafete
çağırdı, onlar bu ziyafeti kabul edip Haccacın yemeğini yediklerinde, Haccac:
"Bunların karınlarına ; haram lokma girdiği için beddualarından kurtuldum.dedi.
O halde, dua eden, nefsini beşeri sıfatlardan ve kötü huylardan tertemiz etmelidir, çünkü
bunlar, dua
Seçilmiş dualar yolunu kesicidir. Kalbini de, nefsanî ve ruhanî olan
insanî alâkaların kirinden temizleyip, zikrin nuruyla paklamalıdır. Çünkü
bunlar, Allah'a yaklaşma sebepleridir ki, duayı Allah'a yükseltirler.
Nitekim Allah'ü Tealâ:
"Güzel kelimeler (tevhid, zikir ve dualar) ancak ona yükselir, onu
(güzel kelimeleri) de ameli salih (iyi amel ve hareket) yükseltir, (Fatır
sûresklO) buyürüyor.
İşte bu şartlardan bazısını yerine getirmiyenler, icabete (kabule) lâyık olmazlar. Namazın
rükünlerinden birini bozanın namazı kabul olunmadığı gibi, ancak Cebbar olan
Allah'ü Tealâ Hazretleri, kulların amellerinde bulunan bütün hata ve noksanları
telafi eder, gerçekten Allah'ü Tealâ'nın kullarına olan fazlu keremi (İyiliği),
onların amellerinden öncedir. Ve o, istenmeden verendir.
Hazreti Enes radıyaliahu anh den rivayete göre,
Efendimiz sallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Şüphesiz mümin
bir kul, Allah'ü Tealâ'ya duâ ettiğinde Allah'ü Tealâ Cibril'e; "Onun
duasını kabul et rne. Çünkü ben onun sesini duymayı seviyorum,"buyurur,
Facir duâ ettiğinde ise: "Ey Cibril! onun isteğini yerine getir. Çünkü
ben, onun sesini duymak istemiyorum." buyurur.[217]
Rivayete göre Bağdatta bir kıtlık oldu. Halife, L müslümanlara yağmur
duasına çıkmalarını emretti i onlarda çıkıp duâ yaptılar, yağmur yağmadı. Bu
sefer \ yahudilere emretti onlar çıkınca yağmur yağdı.
Halife hayrete düşüp müslüman alimleri çağırarak bunun sırrını sordu,
onlar cevap veremediler. ı Bunun üzerine, Sehl İbn-i Abdullah Kuddise Sırruhu)
gelerek: "Ya emîrel müminin! Biz müslümanlar cemaatını, Allah'ü Tealâ
Hazretleri islâm dininden dolayı sevmiştir, duamızı ve yalvarmamızı da
sevmiştir, bundan dolayı bizi hemen kabul etmemiştir, Bunlara ise buğz ve lanet
ettiğinden isteklerini hemen kabul ederek onları kapısından kovmuştur."
dedi.
O hâlde kişi, Esmâ-i Hüsnâ (Allah'ın en güzel isimleriyle) ve selefi
salihînden nakledilegelen dualarla Allah'dan istemeli; Paygamberleri ve salih
velileri Allah ile arasına vesile kılmalıdır.
Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem, bir topluluktan korktuğu zaman
şöyle derdi:
Nahümme innâ
nec'alüke fî nuhûrihim ve neûzü bike min şürûrihim"
Allahım! Onların yakasını
sana tuttururuz ve
şerlerinden sana sığınırız.
Resululah sallâhu aleyhi
ve sellem düşmanla karşılaştığı
zaman şöyle duâ ederdi:
Yâ mâlike yavmi'd-dîn, iyyâke a'büdü ve iyyâke esteîn"
Ey ceza gününün sahibi ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isterim.[218]
Şehr İbn-i Havşep radıyallahu anh'den rivayet edilmiştir ki, Ümmüd Derda, radıyaliahu anha
kendi- sine: y'Ey Şehr! Vücudunda ara sıra bir ürperme bu- luyor musun?"
dedi. O da: "Evet." deyince Ümmüd
Derda Radıyallahu anha: "O zaman Allah'a duâ et, o anda duâ mutlaka kabul olunur." buyurdu.[219]
Hazreti Ali radıyallahu anh'den
rivayete göre Peygamber sallâhu aleyhi
ve sellem : "Dua müminin silahı,
dinin direği, göklerin ve yerin nurudur." Bu- yurdu.[220]
İbn-i Ömer radıyallahu anhuma dan rivayete göre Resululah sallâhu aleyhi ve sellem
"Dua (gök- ten) inen ve inmeyen (başa gelmiş ve gelecek) her şeye yarar. O hâlde, ey Allah'ın kullari!
Duaya devam edin." buyurdu.[221]
Hazreti Aişe radıyailahu anha'dan rivayete göre je Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellemi "Hiç bir sakınma jı kaderden bir şey def edemez (tedbir,
taktiri bozamaz). Ama duâ başa gelen ve gelmeyen her şeye ] yarar. Şüphesiz
bela (gökten) iner. (Yerden yükselen) duâ onu kapar ve kıyamete kadar
çarpışırlar (dua, belânın inmesine engel olur)." buyurdu.[222]
Enes İbn-i Malik radıyailahu anh'den rivayete göre: Peygamber sallâhu
aleyhi ve sellem buyurdu ki: "Allah'ü Azze ve Celle, ben kulumun bana
karşı olan zannımın (düşüncesinin) yanındayım ve o bana duâ ettiğinde ben
onunla beraberim, buyuruyor.[223]
Efendimiz Aleyhisselam'ın üzücü bir haber veya bela ile karşılaştığımız
zaman yapmamızı tavsiye ettiği duâ;
Allâhümme'cürnî fî musibeti ve'hlif lî hayran minhâ"
"Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz"[224]
Allahım musibetim hususunda bana ecir ver ve bana bunun arkasından daha hayırlısını ihsan eyle.[225]
Efendimiz sallâhu aleyhi ve sellem:
Kim bu duayı musibet anında okursa Allah'ü Teâla ona daha hayırlısını
nasib eder buyurdu."
Efendimiz Aleyhisselamın cenaze namazı kıldırken aşağıdaki duayı
okuduları rivayet olunmuştur;
Allahummağfir iihayyinâ ve meyyitinâ ve sağirinâ ve kebîrinâ ve zekerinâ
ve ünsânâ ve şâhidinâ ve ğâibinâ. Mahümme men ahyeytehû minnâ feahyihi ale'l-Zsiâm.
Vemen teveffeytehû minnâ
feteveffehû ale'l-îman. Allahiimme tüharrimnâ ecrahû velâ teftinnâ
ba'deh" Allah'ım bizim hayatta olanımıza olmayanımıza, küçüğümüze-büyüğümüze,
burada bulunanımıza bulunmayanımıza erkeğimize-kadınımıza affınla muamele
buyur. Allah'ım bizden hayatta bıraktığını Islam üzere yaşat, kimi öldürürsen
onu iman üzere ve fat ettir. Allahım bu ölen hakkında ecir ve mükâfattan bizi
mahrum bırakma. Ondan ayrıldıktan sonra da bizi şaşırtma"[226]
Abdullah ibn-i. Cafer babasından
radıyallahu anh naklen anlatıyor: "Rasülüllah sallâhu aleyhi ve
sellem buyurdular ki: Ölmek üzere olanlara:
"Lâ ilahe illallâhu'l-azîmü'l-halîm. Lâ ilahe I îlfallahu
rabbii'l-arşi'l-azîm. Lâ ilahe illallahu î rabbü's-semâvâti ve rabbü'l-arzı
rabbü'l-arşil kerim." demeyi telkin edin!" Yanındakiler: "Ey
Allah-J 'in Resulü! Bunun sağlara telkini nasıldır?" dediler. "Daha
güzeldir, daha güzeldir!" buyurdular."
Efendimiz Aleyhisselama, ölüm haberi verilince şöyle duâ etmemizi tavsiye
buyurdular;
"Allahummağfir lî ve lehû-ve a'kibnî minhü ukban haseneten"
"Allah'ım beni de onu da affet ve bana onun ar dından güzel bir bedel
ihsan et"[227]
Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem şöyle bu yurdu: Ölülerinize
hediyeler verin biz dedik ki,
resûlallah ne hediye edelim? Sadaka ve Duâ hediyeedin dedi. Ve devamla her cuma
bütün, müminlerin ruhları cuma günü dünya semasına ordanda evlerinin hizasına
inerek şöyle nidada bulunurlar: Ey ailem, ey oğulcuğum, ey babacığım, ey
anacığım, ey akrabala-i rım bize
iyilikte bulunun Allah size rahmet etsin diye jf her bir mümin ruhu akrabalarına ağlayarak
hüzünlü bir şekilde nida ederler.
Sonra Peygamber sallâhu | aleyhi
ve sellem ağlamaya başladı. Bizde onunla beraber ağlamaya başladık. O kadar ki
ağlamakdan dolayı Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem konuşamazI oldu. Sonra
şöyle dedi: Bunlar sizin din kardeşleriniz bunlar için sadakalar verin.
Ebû Hureyre radıyallahu anh'den rivayete göre, Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem
mezarlığa çıktı Esselâmü aleyküm dara kavmin mü'minîn ve innâ inşâallahu biküm
lâhıkûn"
"Size selam olsun müminlerin yurdu! Allah dilerse biz de size
ulaşacağız" dedi.[228]
Uhrevî veya dünyevî bir ihtiyacı olan kimse, güzelce abdest alır, yatsı
namazından sonra iki veya dört rekat ve bir görüşe göre on iki rekat namaz kılar,
sonra Allah'u Teâlâ hamd eder, Resulü Ekrem sallâhu aleyhi ve sellem
Efendimiz'e salât-ü selâmda bulunur. Daha sonra hacet duasını okuyup ihtiyacının
yerine getirilmesini Allah Tealâ'dan niyaz eder.
Hacet duası:
Allahümme înnî es'elüke tevfika ehlîrhüda ve a'mâle ehlî'l-yakîn ve
münasahate ehli't-î tevbeti ve azme ehlî's-sabri ve cidde ehli'l-| haşyeti ve
talebe ehli'r-rağbeti ve taabbüde k ehli'l-verei1 ve irfane ehli'l-ilmi hatta
ehafüke. Allahümme innî es'elüke mehafeten tehcizuni i an ma'siyetike hatta a'mele
bi taâtike a'melen h estehikku bihi rızâke ve hatta ünasîhake bî't-İ tevbetî
havfen minke ve hatta uhlisa leke'n-f nasihate hübben leke ve hatta etevekkele
i aleyke fil umuri hüsne zannin blke Sübhane i halıkinnuri."
Ya ilahı!. Ben senden hidayet ehlinin muvaffakiyetini, yakîn erbabının
amellerini, tevbekârların inlasını, sabırlı zatların azmini, haşyet (korku)
sahiplerinin ciddiyetini, rağbet erbabının niyazını, takva ehlinin ibadete
çalışmalarını ve ilim sahiplerinin irfanını dilerim. Ta ki senden hakkıyla
haşyet (korku) üzere bulunayım.
Yarabbi! Ben senden
öyle bir havf ve haşyet (korku)
ya nail olmak isterim ki, beni sana isyanda bulunmaktan men etsin. Ta ki senin
itaatine öyle bir iş işleyeyim ki onunla senin rızana lâyık olayım ve ta ki,
senden korkmaktan dolayı sana halis bir şekiide tevbe edeyim, ta ki sana
muhabbetten dolayı senin için hayır severliğimi ihlâslı bir şekilde yapayım ve
tâ ki her işte sana güzel zannımdan dolayı sadece senin zatına tevekkül edeyim,
ey nuru yaratan Allah'ım! Seni teşbih ve takdis ederim" der. Sonra
ihtiyacını zikreder.
Hacet namazının birinci
rekatında Fatiha-i şerife'den
sonra üç kere Âyet'el-kürsî, diğer üç reka- k 1 tında da birer Fatiha ile birer
defa ihlâs, Felak ve Nas sûrelerinin okunması hakkında bir hadîs-i şerif i
vardır.
Hakkında bir şeyin hayırlı olup olmadığına dair manevî bir işarete nail
olmak isteyen kimse, yatacağı zaman iki rekât namaz kılar, ilk rekâtında
"Kâfirun sûresi'Vıi, ikinci rekatında da "İhlâs sûresi"ni okur,
sonunda da istihare duasını okur, sonra da abdestli olarak kıbleye yönelerek
yatar, rüyada beyaz veya yeşil görülmesi
hayra, siyah veya kırmızı görülmesi de şerre delâlet eder.
Bu şekilde istihare namazının yedi gece yapılması ve kalbe ilk doğana bakılması
da bir hadis-i şerif ile beyan buyrulmuştur.
Resulü Ekrem, sallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz, Ashab-ı Kiram'ına istihareyi
öğretirlerdi. Istihare namazını kılma imkânı bulunmayınca yalnız duası ile
yetinilir.
Esasında meşru ve hayırlı olan bir şey hakkın-da yapılacak istihare, onun
istenilen vakitte yapılıp yapılmaması için yapılabilir. Yoksa bizzat o şey
hak-kında yapılmaz. Muayyen bir senede hac yapılıp ya-pılmaması veya haramda
ısrarlı olan bir kişinin, bir haramdan men edilip edilmemesi gibi. İstihare
duâ- | sı, Resulü Ekrem sallâhu aleyhi ve sellem Efendimiz- î den şu şekilde
rivayet olunmuştur:
"Allahümme inni estehîruke bi ilmike ve i estakdirüke bi
kudretike ve es'elüke
min £ fazlike'l-azim, fe inneke takdîrü ve la akdirü ve f ta'lemü ve la
a'lemü ve ente allamü'l-guyûb. Allah'ümme, in künte ta'lemü enne haze'l- em-|
re hayrün li fi dini, ve meâşi ve akıbeti emri ve acili emri ve âcilihi
fakdirhü li ve yessir hü sunime bârik lî fihi. Ve inkünte ta'lemü enne ^
hazel'emre şerrün li fî dîni ve meâşi ve akıbeti i emri ve
acili emri ve
âcilihi fasrifhü anni f vasrifni anhü
fakdir lîye'l-hayre haysü
kâne sümme ardînî bihi.
"Ya İlâhi! Sen bildiğin için, senden hakkımda hayırlısını bana bildirmeni dilerim. Ve
kudretin yettiği i için ben senden
kuvvet ve takat isterim ve hayra ermemi senin büyük, fazıl ve kereminden niyaz
eyle-f rim, çünkü sen her şeye kadirsin.
Ben ise kadir değîfim, ve sen her şeyi bilirsin, halbuki ben bilemem, sen gayıpları da tamamen bilirsin.
Ya Rabbii Sen bilirsin, eğer bu iş; benim dinim, yasayışım, işimin
akibeti, dünyam ve ahiretim hakkında ha- î yırlı ise, bunu bana nasip ve
müyesser eyle. Sonra bunda î benim için feyiz ve bereket meydana getir. Ve eğer
bu iş; $ benim dinim, hayatım, işimin akibeti hakkında ve dünyevî f uhrevî
hususlarımda benim için bir şer ise, bunu benden j çevir, beni de bundan çevir.
-Bunun için gönlümde bir £ meyil bırakma- ve benim için hayır nerede ise nasip
ve | kolay kıl, sonra da beni bu mukadder hayır ile hoşnut buyur. Ey Kerim olan
yaratıcım!
Secde Ayetleri: Herkim secde ayetlerinin hepsini bir mecliste okur da, her
biri için ayrı ayrı secde ederse,
Allah'ü Teâla onun mühim olan işine kâfi gelir (yeter)."
Bu her rekâtında yetmiş beş defa:
Sübhânellahi velhamdülillahi vela
ilahe illallâhü vellâhü
ekber" diye tekbir alınan dört rekatlı bir namazdır. Allah Teâlâ'nın
rızasi için nafile namaza niyet edilerek "Allah'ü ekber" diye namaza
başlanır, Sübhaneke'den sonra
15 kere "Sübhanallah'i velhamdülillah..."
okunur. Sonra "Euzü" ile "Besmele-i şerife" ve
"Fatiha" ile bir sûre-i celile okunup tekrar kere "Sübhanallah'i.." okunur.
Akabinde rükûya varılır, üç kere
"Sübhane Rabbîyel azîm"den sonra 10 defa "Sübhanallah..." okunarak
rükûdan "Semialiah'ü limen hamiden,
Rebbena velekelhamd" denilerek kalkılır,
yine 10 defa
"Sübhanallahi..."
okunur, daha sonra secdeye
varılıp üç defa
"Sübhane rabbiyei
â'la"dan sonra 10 kere Sübhanellah..." okunur. Secdeden tekbir ile
kalkılır, celse (oturma) halinde yine 10 kere "Sübhânellahi..."
okunur, ikinci secdeye tekbir ile varılıp
üç defa "Sübhane
rabbiyel â'lâ"dan sonra yine
10 kere "Sübhanallah'i..." okunur ki, bu zait teşbihlerin toplamı 75 etmiş olur. Daha
sonra ikinci rekata kalkılır, yine evvela 15 kere "Sübhanallah'i..."
okunur, sonra yine birinci rekâttaki
şekilde hareket edilerek ka'de (oturuş)a f
varılır. "Tahîyyat" ve "Allah'ümme salli... ve
bârik" okunur.
Zait teşbihlerin toplamı (150) etmiş olur. Daha sonra selâm vermeden veya selâmı müteakip ayağa kalkılır. Üçüncü, dördüncü rekâtlar da tam bu
tarif dairesinde kılınır ve böylece her rekâtta yetmiş beş "Sübhan-Allah'i..."
okunmuş olur ki, toplamı
(300) eder.
Bu teşbih namazında yanılma vuku bulsa, sehiv secdelerinde artık bu
teşbihler okunmaz.
Teşbih namazının da
sevabı pek çoktur.
Bu namaz, her vakit kılınabilir, hiç olmazsa haftada veya ayda bir defa,
bu da olmazsa ömürde bir defa kılmalıdır.[229]
"Allahumme salli alâ Seyyidinâ Muhamme-din ve alâ âli Seyyidinâ
Muhammedin salâten tüncînâ bihâ min-cemî'il-ehvâli vel afat. Ve takdî lenâ bihâ
cemîal hâcât ve tutahhirunâ bihâ min-cemîi's-seyyiât ve terfe'unâ bihâ
a'lâ'd-deracât ve tubelliğunâ bihâ aksâ'l-ğayât min cemiîl-hayrâti fî'i-hayâti
ve ba'del-memât birahmetike Yâ erhame'r-rahimîn. Hasbunella-hu ve ni'mel vekîl,
ni'mel mevlâ ve ni'me'n-nasır. Gufraneke rabbenâ ve ileyke'lmasîr,"
"Allahım! Efendimiz Muhammed'e sallâhu aley-hi ve sellem ve onun
ehli beytine salât at. Bu salâvat o derece değerli olsun ki: Onun hürmetine
bizi bütün korku ve belalardan kurtarsın. Bizim ihtiyaçlarımızı o salâvat
hürmetine yerine getirsin, bizin bütün günah-lardan bu salâvat hürmetine
temizlersin, o salâvat hürmetine bizi derecelerin en üstüne yüceltirsin, o
salâvat hürmetine hayatta ve öldükten sonra düşü-nülebilecek bütün hayırlar
konusunda gayelerin en sonuna kadar ulaştırsın. Ey merhametlilerin merha-metlisi
bize bunları merhametinle nasip et. Allah Tealâ bize kafidir ve ne iyi bir
dost, ne iyi bir vekildir. Ey Rabbimiz, senin mağfiretini dileriz, dönüş yalnız
sanadır."
Bu Salâvat-ı Şerifeye Devam Eden; Belalar-dan emin olur, Gelecek
musibetlere perde olur, Arzu-lan kolay olur, Muradı haşıl olur, Rızkı bereketli
olur.
"Allahümme inni eselüke's-sihhate ve'I-afiyete ve'l-emânete ve
hüsne'l-hulkı ve'r-nda bi'f-kaderi birahmetike ya Erhamerrahimîn"
Ya Rabbi, senden, sıhhat ve afiyet ve emanete hıyanet etmemek ve güzel
ahlak ve kaderden razı olmak istiyorum. Ey merhamet sahiplerinin en merhametlisi!
Merhametin hakkı için, bunları bana ver.[230]
İmamı Kurtubî Hazretleri şöyle buyurmuş: "Bir kimse, çok önemli bir
işinin veya önemli bir dileğinin gerçekleşmesini, ya da üzerinde devam edip
duran büyük bir belanın üzerinden çekilip gitmesi (kalkması) için
"Salât-i Tefriciye"yi (4444) defa okuyup, bu mübarek Salâtü Selâm ile
Yüce Peygamberimizi vesile edinse, hiç şüphe ve tereddüt yoktur ki, Yüce Allah,
o kulunun istek ve muradının olması için hayırlı bir sebeb yaratır ve ona
muradını verir."
"Allahım! Bizim Efendimiz Muhammed'e (sav) â kusursuz bir salât ve
rahmet, mükemmel bir selâm 4 ve selâmet vermeni diliyoruz. O Peygamber ki, onun
hürmetine düğümler çözülür, sıkıntılar ve belalar onun hürmetine açılıp
dağılır, hacet ve ihtiyaçlar onun hürmetine yerine getirilir. Maksatlara O'nun
hürmetine ulaşılır, güzel sonuçlar O'nun hürmetine elde edilir. O'nun şerefli
yüzü hürmetine bulutlardaki yağmur istenilir, Allah'ım, onun ehl-i beytine,
ashabına da her göz kırpacak kadar zamanda (her an, saniye) her nefes alacak
zamanda sana malum olan varlıklar sayısınca salât et."
el-Kâsım ibn-i Abdurrahman radıyallahu anh demiştir ki: "Allah'ın,
duada şefaat kılındığı taktirde, o duayı kabul ettiği ism-i âzami şu üç
surededir: Bakara, Âl-i İmran ve Tâ-Hâ.
Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: Rasûlüllah saîlâhu aleyhi ve sellem
şöyle yalvardılar:
- Allahım! Ben, senin pak, güzel, mübarek ve yüce nezdinde en sevimli
olan, onunla duâ edildiği taktirde hemen icabet ettiğin, onunla senden istenince
hemen verdiğin, onunla rahmetin talep edilince rahmetini esirgemediğin, onunla
kurtuluş talep edilince kurtuluş verdiğin isminle senden istiyorum."
Hz. Aişe'nin belirttiğine
göre, bir başka
gün Aleyhissalâtu vesselam'ın, kendisine "Ey Aişe! Kendi-| siyle
duâ edildiği taktirde icabet ettiği ismi, Allah'ın bana gösterdiğini sen
biliyor musun?" diye sormuştu. $
Hz. Aişe der ki: "Ben:
Ey Allah'ın Resulü! Annem babam sana feda olsun, onu bana da öğret!"
dedim.
Ey Aişe onu sana öğretmem uygun düşmez!" buyurdu. Bu cevap üzerine
ben de oradan uzaklaşıp bir müddet tek başıma oturdum. Sonra kalkıp, başını öptüm
ve:
Ey Allah'ın Resulü! Onu bana öğret" diye ricali; da bulundum. O
yine:
Onu sana öğretmem uygun olmaz, ey Aişe! Onunla senin dünyevî bir şey
talep etmen uygunsuz k olur" buyurdu." Hz. Aişe devamla der ki:
"Ben de kalkıp abdest aldım, sonra iki rekât namaz kıldım, sonra: Allahım! Sana Allah
isminle duâ ediyorum.
Sana Rahman isminle duâ ediyorum. Sana Er-rrahîm isminle duâ ediyorum.
Sana bildiğim ve bilmediğim
güzel isimlerinin hepsiyle duâ ediyorum. Bana mağfiret et, rahmet
eyle" diye duâ ettim. Aişe devamla der ki:
Bu duam üzerine Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem güldü ve:
İsm-i âzam, senin yaptığın şu duanın içinde geçti" buyurdu."
Hz. Büreyde radıyallâhu anh anlatıyor: Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve
sellem, bir adamın şöyle söylediğini işitti:
"Allahümme innî es'elüke biennî eşhedü enneke entallâhu lâ ilahe
illâ ente'l-ehedü's-Samedüllezî lem yelid velem yûled velem yekûn lehû küfüven
ehad"
"Allah'ım, şehâdet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep
ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah'sın, birsin, samedsin
hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç, doğurmadın, doğmadın, bir eşin
ve benzerin yoktur."
Bunun üzerine Efendimiz sallâhu aleyhi ve sellem buyurdular:
"Nefsimi kudret elinde tutan Zât'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan
İsm-i Âzami adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Azamla duâ ederse
Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona dilediğini
mutlaka) verir.[231]
Mihcen ibnu'I-Edra' radıyallâhu
anh anlatıyor: "Rasûlüllah
sallâhu aleyhi ve sellem bir adamın:
"Allahümme innî es'elüke yâ allahü'l-ehedü's-Samedüllezî lem yefid
velem yûfed velem yekûn lehû kiifüven ehad en teğfira lî zenbî inneke
ente'l-ğafûrü'i-rahım"
"Ey Allah'ım, bir ve samed olan, doğurmayan ve doğurulmayan, eşi ve
benzeri de olmayan Allah adıyla senden istiyorum. Günahlarımı mağfiret et, sen
Gafursun, Rahimsin!" dediğini işitmişti, hemen şunu söyledi:
"O mağfiret edildi. O mağfiret edildi. O mağfiret edildi!"[232]
Hz. Enes radıyallâhu anh anlatıyor: "Bir adam şöyle duâ etmişti:
"Allahümme innî es'elüke
bienne leke'l hamdü la
ilahe illâ ente'l-mennânü
bedîusse- i mâvatî ve'l-arzı yâ
ze'l-celâli ve'l-ikrâmi yâ hayyü yâ kayyûm"
"Ey Allah'ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden
başka ilah yoktur, Sen semâvat ve arzın celâl ve ikram sahibi yaratıcısısm,
Hayy ve Kayyümsun (kâinatı ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini
şefaatçi yaparak senden istiyorum!"
Bu duayı işiten
Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem sordu:
"Bu adam neyi vesile kılarak duâ ediyor, biliyor musunuz?"
"Allah ve Resulü daha iyi bilir'?"
"Nefsimi kudret elinde tutan Zât'a yemin ederim ki, o Allah'a,
İsm-i Âzam'ı ile duâ etti. O İsm-i Âzam ki, onunla duâ edilirse Allah icabet
eder, onunla istenirse verir.[233]
Esma Bintu Yezîd radıyallâhu anhhâ anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem buyurdular ki: wAllah'ın İsm-i Âzam'ı şu iki âyettedir:
1- "İlahınız, tek olan
ilandır, ondan başka ilah | 4 yoktur. O Rahman ve Rahîm'dir.[234]
2- Âl-i İmrân
süresinin baş kısmı:
Elif Lâm Mim. O Allah ki, O'ndan
başka ilah yoktur, O Hayy ve Kayyümdur[235]
Hz. Ebû Hureyre
radıyallâhu anh anlatıyor: "Resululah sallâhu aleyhi ve
sellem buyurdular ki:[236]
"Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları f ezberlerse cennete
girer. Allah tektir, teki sever,"
Bir rivayette: "Kim o isimleri sayarsa cenntete girer"
buyurmuştur. [237]
Zuhrı der ki: "Bana birçok ilim ehlinden ulaştı-i gına göre, bu
Esmâu Hüsna'nın okunmasına
"Lâ ilahe illallahu vahdehu fa şerike leh. Lehü'l Mülkü ve Lehü'l-Hamdu bi-yedihi'l-Hayr ve huve ala külli şeyin kadîr, la ilahe
İllallahu, lehül-Esmâu'l-Hüsnâ"
diye başlanmalıdır.
Tirmizî'nin rivayetinde Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem Allah'ın isimlerini şöyle yazdırdı:
En sevgiliden
O Alîah ki O'nda başka ilâh yoktur. Rahman dır. Er-Rah.m'dir.
El-Meliku el-KuddÛ-J su, es-Selamu, el-MÜ'mînu, el-Müheyminu, el-| Azızu, el-Cebbâru,
el-Mütekebbiru, el-Hâliku
î fı^hh'he''MUSnVVİr"' el-Gaffâru, el-Kahhâru,' | el-Vehhabu, er-Rezzâku,
el-Fettâhu, el-Alîmu,
el-Kâbizur ei-Bâsitu, el-Hâfidu, er-Râfiu, el-Muizzu, el-Müzillu,
es-Semîu, eî-Basîru, el-Ha-kemu, el-Adlu, el-Latîfu, el-Habîru, el-Halîmu,
el-Azîmu, el-Gafüru, eş-Şekûru, et-Aliyyu, el-Kebîru, el-Hafîzu, ei-Mukîtu,
el-Hasîbu, el-Ce-lîlu, eİ-Kerînıu, er-Rakîbu, el-Mucîbu, el-Vâsiu, el-Hakîmu,
el-Vedûdu, el-Mecîdu, el-Bâisu, eş-Şehîdu, el-Hakku, el-Vekîlu, el-Kaviyyu,
el-Me-tînu, el-Veliyyu, el-Hamîdu, el-Muhsî, el-Mubdîu, el-Muîdu, el-Muhyi,
el-Mümîtu, el-Hayyu, el-Kayyûmu, el-Vâcidu, ei-Mâcidu, el-Vâhidu, el-Ahadu,
es-Samedu, el-Kâdiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Âhiru,
ez-Zâhiru, el-Bâtînu, el-Vâli, el-Müte'âfi, eî-Berru, et-Tevvâbu, el-Müntekimu,
el-Afuvvu, er-Raûfu, Mâliku'l-Mülki, Zü'l-Celâli ve'I-İkrâm, el-Muksi-tu,
el-Câmiu, el-Ganiyyu, el-Muğnî, el-Mâni', ed-Dârru, en-Nâfiu,en-Nûru, el-Hâdî,
el-Bedıu, el-Bâki, el-Vârîsu, er-Reşîdu es-Sâbüru." Celle Celâlühû.[238]
O Allah ki O'nda başka ilâh yoktur. Bütün isim ve sıfatları kendinde
toplayan yüce Allah'ın zatının, başka hiçbir varlığa verilemeyen ismidir.
er-Rahman: Allah'ın pek merhametli,
çok rahmet sahibi olması anlamlarına gelen bir si-î fat ismidir.
Bu ismin Allah'tan başkasına verilmesi uygun görülmez.
'Dünyada mümine de, kafire de ^ çok rahmet sahibi, gayet
merhametli ve sonsuz rahmeti
bulunan diye tefsir edilip
açıklanabilir, yalnız £ yüce Allah'ın
özel bir ismi olduğundan dolayı tam anlamıyla tercüme edilemez.
er-Rahîm: Çok merhamet
edici, ahrette sadece müminlere merhamet eden
anlamın- i dadir. Rahman
ve Rahîm bu
iki sıfat "Rahmet"
mastarından türemiş
olmakla beraber, aralarında ifade ettikleri anlam bakımından farklar
vardır.
el-Melik: Yüce Allah c.c. Melik'tir. Yani mülk sahibi, bütün eşyanın ve yaratılanların
tek ma- T likidir. Bütün varlıklar üzerinde emretme, istediği gibi tasarruf
etme, hiçbir şarta bağlı olmaksızın sahip olma O'na mahsustur. Yarattıklarına
emretme, sakındırma, cezalandırma, istediğini zelil, dilediğini de aziz % etme
kudretine sahip olan yalnız yüce Allah'tır. O ya rattığı mülkünde ve orada
olanların hepsinde yegâne hükümdardır. Sonsuz kudretiyle onları idaresi altında
tutan tek Allah c.c.'dür.
el-Kuddüs: Ayıplardan temiz
demektir. Her türlü hata, gaflet ve acizlikten uzak, $ eksiklikten beri,
mutlak kemâl sahibi anlamındadır. Allah, sonradan olma ve hiçbir tasvire
sığmayan, j hakkında hiçbir eksiklik düşünülemeyen en T mukaddes olan en yüce
varlıktır.
es-Selâm: Selâm sahibi, yani herçeşit
ayıptan selâmette, her türlü âfetten berî demektir. Allah, her türlü eminliğin,
salimliğin aslı olup, ayıptan kusurdan ve her çeşit eksikliklerden uzak olan
yüce yaratıcı anlamındadır. Allah, yok olmaktan ve hatıra gelen her türlü
eksikliklerden U2aktır. Buna göre dünyadan ve ahiretten emin olmak isteyenleri
ve kurtuluşa ermek dileğinde bulunanları, kurtuluşa er-direcek olan da yalnız
Allah'tır. el-Mü'min:
Allah'ın iman ve
güven veren her türlü şüphe ve tereddütleri kaldıran anla-mında bir
ismidir. Allah, korku içinde olanlara emniyet ve güven verendir. Bu bakımdan
her türlü korku-dan emin olmak için Allah'a iltica edilmeli, O'na
sığınılmalıdır.
el-Muheymin: Allah'ın görüp gözeten, her şeye şahit olan, her şeyi koruması altına alan, onları
muhafaza edip saklayan olduğu anlamına gelir.
el-Azîzıı: Allah'ın, hiçbir yönden
mağlup edilemeyen, her işinde mutlak galip gelen, son dere-ce izzetli ve yüce
olduğu manasına gelir. Hiçbir yönden benzeri olmayan dilediğini yapan ve buna
güç vetiren, yüce varlığını ve kudretini hiçbir gücün mağlup edemediği tek
yaratıcı Allah'tır.
el-Cebbâr; Allah'ın, yarattığı tüm varlıklarının
ihtiyaçlarını karşılayan, her konuda çok güçlü ve kudretli olduğu
anlamındadır. Ayrıca Allah'ın yarattıklarının tümünü kendi iradesine mecbur
eden, dilediğini de zorla yaptırmaya gücü yeten, kesin hükmüne karşı
gelinemeyen yaratıcı olduğu anlamına da gelir. Allah, insanı O'nun hükümlerini
tanıyıp bilmesi için akıllı, kendi irade ve istekleri ile O'nun emrine
uymaları ve gösterdiği bu yolda yürümeleri için de serbest iradeli yaratmıştır.
el-Mütekebbir: Mahlukâta
ait sıfatlardan yüce, uzak mânasına gelir. Allah'ın her hususta çok
büyük ve azamet sahibi ulu bir yaratıcı olduğu i anlamındadır. Büyüklük O'nun
hakkıdır. Yaratılmışların hiçbirinin böyle bir hakkı yoktur. Allah, zatında sıfatlarında
ve işlerinde, mutlak manada büyüklüğün I tek sahibidir. Hiçbir insan için bu
mânâda bir büyüklükten söz edilemez. Kendilerini büyük sanan nicelerinin,
Allah'ın sonsuz kudreti ve büyüklüğü karşısında ne kadar küçüldükleri imkân
imkânsız olan bir gerçektir. Büyüklük sevdasına kapılanların yok olmalarına,
bazen küçücük bir olay hattâ çok küçük bir yaratık, bir mikrop bile yetmiştir. Bu gerçek karşısında î insanlar hangi
büyüklükten söz edebilirler.
el-Hâlîk: Allah'ın yaratıcı olduğunu
belirten bir sıfattır. Yaratmak ise bir şeyi var etmek, hiç benzeri oimayan bir
şeyi meydana getirmek demek-1 tir. Bu manada Allah'tan başka hiçbir yaratıcı
yoktur.
Herşeyi yaratan O'dur. İnsanların ortaya koydukları I şeyler yaratma
değildir; var olanlardan yeni bir şey elde etmektir. Allah, yaratandır; O'nun
dışındaki tüm varlıklar ise yaratılmıştır.
el-Bârîu: Mahlukâtı, mevcut bir
misâle bakmaksızın, yoktan, örneksiz olarak yaratan mânasına gelir.
Şüphesiz.varlıkları seçip, düzenleyip olgunlaştirarak her birini ayrı
bir özellikte yaratan Atlahtır.
el-Müsavvir: Mahlukâti farklı suretIerde yaratan,
Allah'ın yaratmış olduğu
varlıkların şekil ve durumlarınıtakdir edip, dilediği şekilde meydana
getirmesi, şekillendirmesi anlamında demektir.
el-Gaffâr: Kulların
günahlarını tekra tekrar
affeden, bağışlayan yüce varlık anlamına gelir.
Günah işlemek insanların özelliği olduğu gibi, onların günahlarını örtmek
ve bağışlamak da yüce Allah'ın ayrılmaz
sıfatlarındandır.
el-Kahhâr: Allah'ın ziyadesi ile kahredici, yok edici yüce bir
varlık olduğu manasına gelir. Sonsuz kudretinin karşısında hiçbir kimsenin gücü
ve kudreti olamaz. Ama serbest iradeleriyle O'nun karşısına çıkma cüretini
gösterenlere de lâyık oldukları cezaları tam olarak verecektir. Allah'ın
kayıtsız üstünlüğüne sınır koyacak hiçbir varlık yoktur.
el-Vehhâb: Allah'ın çok hibe eden,
çok fazla bağışlayan olduğu anlamına gelir. Hak sa- i hibi olmadıkları
halde yarattıklarına çok çok verendir.
er-Rezzâk: Allah'ın bütün yaratıkların rızıklarını
veren, her canlı için gerekli gıdayı bahşedip $ yaratan ve bol bol veren
Allah'tır,
el-Fettâh: Kullan arasında hâkim, kullarına
rızk ve rahmet kapılarını açan, rızıklarından kulların her türlü güçlük ve
sıkıntılarını açan ve kolaylaştıran manasına gelir. Faydalı ilimlere karşı insanların
kalbini açarak, onların islerini kolaylaştıran, i bütün zorluklarını ortadan
kaldıran yüce Allah'tır. Her işinde üstün gelen mânasına da gelir.
el-Alîm: Allah'ın, çok bilen,
bilgisi ezelî ve ebedi olan, her şeyi her yönüyle bilen tek yaratıcı olduğu
manasını ifade eder,
eî-Kabîz: Her şeyi sonsuz kudreti altına
alan, bu kudretiyle kuşatıp kavrayan, her şeyi emri altına alıp tutan en yüce varlık.
el-Bâsıt: Kullarına rızkı açıp
cümertlik ve rahmetiyle genişleten demektir. Her hayrı veren, lütuf ve
rahmetini kullarına yayan yüce yaratıcı olduğunu ifade eder. Allah, insanlara
rızık, neşe, rahatlık J ve bolluk vererek onlara lütuf ve rahmetiyle muâme- î
le etmektedir.
el-Hâfid: Emirlerini dinlemeyen, başkalarını beğenmeyen,
büyüklen.ip hak ve hukuk g tanımaz zorbaları rezil, perişan eden Cebbarları ve
firavunları alçaltan demektir.
.
er-Râfî1: Velîlerini, dostlarını
yüceltir.
Azîz kılar demektir. Gönülleri İman ve irfan ışığıyla parlatan, yüksek
gerçeklerden haberdar eden, böylece Allah, hem zelîl hem de azîz kılıcı olmaktadır.
el-Muizzu: İzzet ve ikram edici, şeref
sahibi anlamına gelir. Yalancılığa, samimiyetsizliğe itibar etmez.
el-Müzillü: Lâyık olanları zillete düşüren,
zelil kılan, onları hor ve hakir eden
es-Semi1: İşiten, işitme
kuvvetine sahip olan ve işitme gücünü verendir. O, hiçbir şartla ve
kayda bağlı olmaksızın işitir.
el-Besîru: Herşeyi her yönüyle eksiksiz
gören, yaratıklarına da görme duyusunu
veren
anlamını taşır.
el-Hakem; Hâkim
demektir. Hüküm koyan, emir veren,
varlıklar hakkında hükmünü taf mamen icra eden demektir.
el-Adlu: Allah'ın herkese hakkını
veren, koyduğu âdil hükümleriyle zulme razı olmayan, zulmü ve zâlimi sevmeyen
demektir.
el-Latîfu: En ince işlerin bile bütün inceliklerini
bilen, nasıl yapıldığına nüfuz edilemeyen "T en ince şeyleri de yapan,
seçilmez yollardan da kul-i farına
çeşitli faydalar ulaştıran demektir.
el-Habîru; Olanı ve
olacağı bilen, herşeyden
haberdar olan, her şeyin iç yüzünden ve gizli tarafından her yönüyle haber
sahibi bulunan, a onlara yumuşak davranarak cezalarını geriye bırakan demektir.
el-Halîmü: Günahkârların cezasını vermeye
güç yetirdiği halde bunu acele yapmayıp, onlara yumuşak davranarak cezalarını
geriye bırakan demektir.
el-Azîmü: Çok yüce
ve çok büyük olan; sınırsız ve kayıtsız büyüklük,
üstünlük de yalnız k O'ndadır.
el-Gafuru: Çok bağışlayan, affeden, insanların
beğenilmeyen taraflarını gizleyen demektir. eş-Şekûru: Kullarını, sâlih
fiilleri sebebiyle mükâfatlandıran ve sevap veren, kendi rızası için
şükredilen, şükür olarak yapılan iyi işlerin daha fazlasıyla karşılığını veren, insanlara
nimetlerini artırarak şükür muamelesi yapan demektir.
el-Aliyyü: Yüksek, büvük ve yüce olan;
kudrette, bilgide, hükümde, irâdede ve diğer bütün T kemâl sıfatlarında üstün
olandır. Herşey O'nun hükmü ve emri altında olan demektir.
el-Kebîru: Celâl (büyükiük) ve
sânının yüceliği sıfatlarını taşıyan,
Allah'ın kâinatı ve ondakileri hüküm ve kudretiyle idare eden, her şeyi hükmü altına
alan demektir.
el-Hafîzu: Koruyup saklayan, yapılan işleri
bütün ayrıntılarıyla saklayıp, her şeyi belli vaktinde afet ve belâlardan
koruyan demektir.
el-Mukttu: Mahlukâta gıdalarını veren demektir.
el-Hasîbu: Herkesin yaptıklarını takdir eden, yapılanları bütün
ayrıntılarıyla bilip her insanı hesaba çekerek yaptığının karşılığını veren,
demektir.
el-Celılü: Büyüklük ve
ululuğu pek yüce olandır. Sıfat
ve isimleriyle her türlü büyüklük kendine ait olan demektir.
el-Kerîmkü: Cömert, kerem
sahibi; muktedir iken affeden, cömertlik duygusunu veren, va'dini yerine
getiren demektir.
er-Rakıbu: Görüp gözeten, murakabe eden,
bütün varlıklar üzerine gözcü olup bütün işleri ni kontrol altına alan,
demektir.
el-Mucîbu: Kullarının duasını kabul edip, icabet eden, bağışlaması
bol ve rahmeti çok olandır. Yarattıklarına maddî ve manevigenişlik veren zât demektir.
el-Vâsiu: Zenginliği, bütün
fakirleri büruyen; rahmeti herşeyi kuşatan demektir.
el-Hakımü: Herşeyi inceliğiyle bilen, bu
bilgisine göre emir ve yasakları vazeden, buyrukları ve bütün işleri yerli
yerinde olan demektir.
el-Vedûdu; Çok şefkatli, muhabbetli,
salih kullarını çok seven ve onlarca çok sevilen, onları rahmet ve
rızasına erdiren; sevilmeye ve dostluğu kazanılmaya yegane lâyık olandır. Sevgi
ve dostluk hissini yaratan demektir.
ei-Mecîdu: Şan, şeref,
büyüklük ve kudretinden dolayı yüce olan ve güzel işlerinden dolayı da
sevilip
el-Muktediru: Gücü her şeye yeten, her
şeyi dilediği duruma
getiren, kuvvet sahipleri a
üzerinde istediği gibi tasarruf edendir.
el-Mukaddimu: Herşeyden önce olan, dneini
ane a.an; d.ed^ne maddi ve manevi metler verip
yükselten, öne geçiren,
ilerlemelerini sağlayan demektir.
el-Muahhiru: Herşeyden sonra yinevar olan; emir ve yasaklarına
uymayanları zelil edip arkaya bırakan, istediğini geri koyandır. Sonunda yik ne
sadece O var olarak kalacaktır.
el-Evvelu: Herşeyden önce,
öncelerin öncesi, başlangıçların
yaratıcısı ve varlığının öncesi k olmayan, demektir.
el-Âhîru: Herşey son bulunca
O, var olarak kalacaktır.
Varlığının sonu yok olan demektir, ez-Zâhîruî
Görünen, varlığında hiç şüphe olmayan, varlığı her şeyden aşikâr
olan demektir,
En sevgiliden görülmeyen, varlığı gizli olan, ancak varlığı da kesin i olarak bilinendir.
el-Vâlî: İdare eden bu büyük
kâinatı ve onda her an olup bitenleri idare edip yönetendir. İda-T re etme
yeteneği O'nundur.
el-Müteâli; Mahlukâtın sıfatlarından münezzeh
olan, bu sıfatların biriyle muttasıf olmak-| tan yüce ve âlî olan demektir. bulunma,
kullarına yardımcı olma anlamlarında Yüce Allah'ın bir sıfat ismidir. İyiliği
ve ihsanı çoktur. İyilik ve ihsan gibi hisler de sadece ondadır.
et-Tevvâb: Tövbeleri çok kabul eden, tövbe
kapısını açık tutarak tövbe etme imkânı veren-i dir. Samimi olarak günahlardan
dönüp tövbe edenleri ibağışlayandır.
el-Miintakimu; İntikam alan, günah karları,
adaletiyle yargılayarak layık oldukları cezaya i çarptıran demektir.
el-Afuvvu: Merhametli, daima
affeden, günâhlardan dilediğini affedip
suçları bağışlayan de-f mektir.
er-Raufu: Katından
gelen bir re'fetle (şefkatle) kullarına merhametli ve şefkatli
olan demektir. Re'fetle rahmet
arasındaki farka gelince; rahmet bazan maslahat gereği
istemeyerek de olablir. Re'fet isteksiz olmaz, isteyerek olur.
Mâlikül'l-Mülk: Herşeyin
tek sahibi, her ne varsa O'nundur, Herşey üzerinde mut-£ lak tasarruf
yetkisi sadece O'na aittir. O h;llde Ondan £
başkasına kulluk edilmez.
el-Câmiu: Kıyamet günü
mahlukâtı toplayan, her şeyi kudreti içinde bulundurup dilediğini
istediği anda ve istediği yerde toplayan demektir.
el-Ganiy: Hiçbir şeye ihtiyacı
olmayan, hakkında noksanlık ve ihtiyaçtan sözedilemeyendir.
el-Muğnı: Dilediğine zenginlik
veren demektir.
el-Mâniu: Dostlarını, başkalarının ezi-yetinden koruyan yardımcı
demektir.
en-Nûru; Elem ve zarar verici
şeyleri
hikmetinin gereği olarak yaratandır, Yüce Allah, zarar veren şeyleri
yaratmıştır. Fakat onlardan zarar görmemizi değil, akine maddi-manevi bütün
zararlardan sakınarak korunmamızı emretmiştir.
el-Vârisu: Hayır ve fayda verici
şeyleri
yaratandır. Bütün olaylar sebepleriyle meydana geliyorsa da, sebepler
yok'u var edemez Onlar ancak insanların
elinde birer vesile ve Hakk'tan isteme vâ-srtası olmak üzere yaratılmışlardır.
en-Nur: Alemleri, bütün kainatı
nurlan dıran, aydınlatan; istediği simalara, zihinlere ve gönüllere nur,
aydınlık ihsan edendir.
El-Hâdî: Hidâyet
eden, doğru yoluk gösteren; hidayet yaratan; istediğini iyi
işlerde başariya ulaştıran, kullarına doğru yolu gösterendir.
el-Bedîu: Eşi ve benzeri olmayan, bir
şeyi en mükemmel yapan, yaratan, eşsiz ve görül memiş şeyleri varedendir.
Varlıklar âleminde O'nun eşi ve benzeri yoktur. Hayret verici âlemleri yoktan var
eden, icad eden O'dur.
el-Bâkî: Sürekli var olan ve var olacak olandır. Sonu
olmayandır. Allah'ın varlığının sonu yoktur.
el-Vârisü: Tüm varlıkların gerçek sahibi, varisidir.
Servetlerin geçici sahipleri yok olduktan sonra da varlığı devam eden ve o
servetlerin sa- i hibi olandır.
er-Reşîdu: Doğru
yolu gösteren: insanları, peygamberlerin
getirdiği ve tebliğ ettiği kitaplar vasıtasıyla doğru yola iletendir. Allah,
bütün işleri ezeli takdirine göre
yönetip, dosdoğru bir düzen
En sevgiliden içinde sonuca
ulaştıran demektir.
es-Sabûru: Âsîlerden intikam almada acele
etmeyen, cezalandırmayı belli bir müddet te'hîr
eden demektir. Allah'ın sıfatı olarak sabûr'un mânası halîm'in mânasına yakındır. Ancak ikisi
arasında şöy- le bir fark vardır: Sabûr sıfatında cezanın mutlaka olacağını beklemeyebilirler. Ancak halım
sıfatıyla Al- lah'ın cezasına kesin nazarıyla bakarlar,
Allah inkarcıların söylediklerinden
münezzeh ve mukaddestir, uludur, yücedir.
Rasulüllah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu: Geçim sıkıntısı çektiği zaman birinizin evden çıkarken şöyle demesini önleyen nedir!
"Bismîllâhi ala nefsî
ve mâlî ve
dînî. Allâhümme razzınî bikazâîke
ve bârîk lî fîmâ kuddira
lî hattâ iâ uhıbbe ta'cile mâ
ahharte velâ te'hıyra rnâ accelte,
"Kendim, malım ve dinim üzerine Allah'ın ismini 7 okurum. Allahım! Kaza ve hükmüne benî razı
et ve I bana takdir edileni bereketlendir, ki, sonraya bıraktı- ğının şimdi ve
şimdi yaptığının sonra olmasını isteyip
temenni etmeyeyim.[239]
Nitekim Hazreti Aişe radıyallahu anha'nın bu- yurduğu rivayet edilmiştir:
Bir kere babam Ebû bekri's Sıddik.
radıyallahu anh Sana bir duâ öğrete- yim mi ki? Rasulüllah sallallahu aleyhi ve
sellem onu bana öğretmiş ve İsa
Aleyhisselâm onu havarilere, (yakın
adamlarına) öğretirdi. "Eğer üzerinde Uhud
dağı kadar borç olsa, elbette Allah'ü Teâla bu duâ bereketiyle onu sana ödettirir"
buyurmuştur dedi. Ben de: buyur öğret,
deyince, babam şu duayı oku! buyurdu:
Allâhümme fâricel-hemmi kâşife'l-ğammi
mücîbe da'vetî'l-muztarrîne rahmâne'd-dünya ve'l-âhirati ve rahîmehâ
ente terhamünî fe'rhamnî bi rahmetin tüğnînî
bihâ an rahmetinmîn sivâke"
Ey dertleri açan, gamlan
(kederlen) kaldıran, zorlananların
dualarını kabul eden, dünya ve ahiretin
Rahmanı ve onun (ahiretin) Rahimi oian Allahım! Bana sen merhamet
edersin. Başkalarına muhtaç etmeyecek bir merhametle bana sen acı.[240]
Hz. Ali radıyallâhu anh'ın anlattığına göre, "Bir mükâteb ona gelerek:
"Kitabet borcumu ödemekten âciz kaldım,
bana yardım et" dedi. Ona şu cevabı verdi: "Sana,
Rasûlüllah aleyhissalâtu vesselâm'm bana öğretmiş bulunduğu bir duayı
öğreteyim. (Onu okuduğun takdirde) Sevr dağı kadar borcun da olsa, Allah onu sana bedel öder. Şöyle diyeceksin:
Allahümmekfînî bihalâlike an
harâmîke ve ağnini bifazlike ammen sivâke"
"Allah'ım, yeterince helalinden vererek beni haramından koru. Lütfunla ver, başkasına muhtaç etme.[241]
Efendimiz Aleyhisselam'ın, kederli ve borçlu kimselere sabah ve akşam
okumaları için şu duayı öğretti;
"Allâhümme înnî eûzü bike mîne'l-hemmi ve'I-hazeni ve eûzü bike
mine'i-aczi ve'1-keseli ve eûzü bike mine'İ-cübni ve'l-buhli ve eûzü bîke min
galabeti'd-deyni ve kahri'r-ricâli"
"Allah'ım! Gam ve kederden sana sığınırım, acz ve tembellikten
korkaklık ve cimrilikten, borcun baskısından ve düşmanların kahrından sana sığınırım"
(üç defa okunacak)
İmam-ı Â'zam Hazretlerinin gece gündüz dilinden düşürmediği rivayet
edilen meşhur teşbih duası | şöyledir:
Subhâne'l-ferdî's-samed.
Subhâne râfi's semai bı-gayri
amed.Subhâne men beseta'l-arda ala
mâin I Subhânellezi lem yelid ve lem yûled ve lem yeküllehû küfüven
ehad.
Subhâne men yerânî ve ya'rifü mekânı ve yerzukunî velâ yensânî..."
Ebed ve ebedî olan Allah'ı teşbih ederim.
Bir ve tek olan Allah'ı teşbih ederim.
Tek ve herşey kendisine muhtaç olan Allah'ı teşbih ederim.
Semayı direksiz yükselten Allah'ı teşbih ederim.
Yeryüzünü donmuş su üzerine yayan Allah'ı teşbih ederim.
Mahlukatı yaratan ve onları çeşitlendiren Allah'ı teşbih ederim.
Rızkı taksim eden, hiçbir canlıyı unutmayan Allah'ı teşbih ederim.
Eş ve çocuk edinmeyen Allah'ı teşbih ederim.
Doğurmamış, doğrulmamış ve hiçbir şey de kendisine denk olmayan Allah'ı
teşbih ederim.
Beni gören, yerimi bilen, beni rızıklandıran ve beni unutmayan Allah'ı
teşbih ederim."
Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'dan rivayetle Rasulullah sailaliahu aleyhi ve
seliem şöle buyurdu:
Müslüman bir kişi kardeşine yaptığı her duâ için onun yanındaki melek de
o duayı yapana yaptığı duaların aynı onun için yapar.
Başka bir rivayette kişinin müslüman kardeşinin arkasından yani
arkadaşının haberi olmadan yaptığı dualar kabul olunmuştur.[242]
"Rabbena mâ halekta hâze bâtıla sübhâ-neke fekınâ azâbennâr"
Ey Rabbimiz, sen bu evreni boşuna yaratma-din, sen (böyle bir
anlamsızlıktan) münezzehsin, bizi Cehennem azabından koru![243]
Talha İbn-i Ubeydillah radıyallâhu anh anlatı-yor: "Hz. Peygamber
sallâhu aleyhi ve sellem hilâli görünce şu duayı okurdu:
Allahümme ehrllehü aleynâ bîl yümni ve'l-îmâni vesselâmati ve'l-islâmi
rabbî ve rabbü-kallâh.
"Allahım, Ay'ın hilâl devresini bize bereketli, imanlı, selâmetti ve
İslâm üzere geçir. Ey hilâl benim de senin de Rabbin Allah'tır.[244]
Katâde rahimehullah'ye ulaştığına göre, Rasû-lüllah sallâhu aleyhi ve
seilem hilâli görünce şu duayı okurmuş:
Hilâlü hayrin ve rüşdin, Hilâlü hayrin ve rüşdin, Hilâlü hayrin ve
rüşdîn, âmentü billezî halekake.
"Hayırlı ve istikameti! bir ihtilal devresi diliyorum." bunu üç
kere söyledikten sonra, "Seni yaratan
Allah'a inandım.[245]
İbn-i Ömer radıyallâhu anhüma
anlatıyor:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi
ve sellem gök gürleyip, şimşek
çakınca şu duayı okurdu:
Allâhümme lâ taktülnâ
biğazabike ve lâ tühliknâ
bi-azâbike ve âfinâ kable zâlike.
Allah'ım bizi gadabınla öldürme, azabınla
da helak etme, bu (azabı)ndan önce bize afiyet ver.[246]
Hz. Aişe radıyallâhu anhha
anlatıyor:
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem ufuk-ı semâda £ bir bulut belirtisi
gördü mü işi terkeder, namazda || idiyse
kısa keser ve şu duayı okurdu:
Allahümme innî eûzü bike min şerrihâ.
Allah'ım, bunun şerrinden
sana sığınırım. Yağmur başlarsa:
Allahümme sayyiben henîen.
Allah'ım, bol yağmur, faydalı yağmur (ver)" derdi.[247]
Hz. Aişe radıyallahu anhha
anlatıyor: Rasuiül- lan sallâhu aleyhi ve sellem rüzgâr estiği zaman şu duayı okurdu:
Allahümme innî es'elüke min
hayrihâ ve hayri mâ fîhâ ve hayri mâ ürsilte bihî ve eûzü bike min
şerrihâ ve şerri mâ fıha ve şerri Allah'ım,
senden bunun hayrını ve bunda olan (menfaatlarm da) hayrını ve bunun gönderiliş
mak sadındaki hayrı da istiyorum. Bunun şerrinden, bunda olanın şerrinden,
burcunla gönderilen şeyin şerrinden de sana sığınıyorum.[248]
Yine Tirmizi'de Übey İbn-i Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve seilem buyurdular
ki:
Rüzgara küfretmeyin. Hoşunuza gitmeyen bir rüzgar görünce:
"Allah'ım, senden bunun
hayrını taleb ediyorum" deyin. [249]
Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem yağmur yagarken şöyle dua
ederdi:
"Allahümme sayyiben nâfıan"
Allah'ım bu yağmuru bol ve bereketli kıl[250]
Yağmurlar kesildiği zaman, müslümanlar yağmur duasına çıkar, Kerîm olan
yaratıcımızdan yağmur yağdırmasını niyaz ederler. İmam-ı A'zam'a göre
istiskadan maksat yalnız duadır, istiğfardır, bunda cemaatle namaz sünnet
değildir, bilakis caizdir, insanlar isterlerse ayrı ayrı namaz kılabilirler.
Fakat k j imameyn (İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed) göre istiska için devlet
başkanı veya vekilinin cuma inamazı gibi aşikare kıraatle iki rekat namaz
kıldırması sı menduptur. Bu namazı müteakip bayramlarda olduğu gibi iki hutbe okunur,
Hatîb, minbere çıkmaz, yerde durur;
kılıç, ok veya asâ gibi bir şeye dayanır, öylece hutbelerini okur.[251]
Üç gün birbiri peşine istiska duasına çıkılması güzel görülmüştür. Yağmur
yağması gecikirse, eski elbiseler giyinilerek ve başlar öne eğilerek tevazulu
bir halde yayan olarak sahraya çı kılır, evvelce tevbeler yenilenir, fakirlere
sadakalar verilir, haksız yere alınmış şeyler var ise sahiplerine geri verilir,
müslümanlar için mağfiret istenilir. Ve İmam Muhammed'e göre hatip, hutbe
esnasında el bisesini dört köşeli ise aşağısını yukarıya, yukarısını da
aşağıya, değirmi ise sağını sol tarafına, solunu da i ' sağ tarafına getirir ve
kaba kaftan ise içini dışarıya, dışını da içeriye getirir, o şekilde giyer. Bu,
sıkıntılı â i halin değişmesi için bir hayır bekleme nişanesidir. Fakat cemaat,
elbiselerini böyle tersine giyinmezler.
Müslümanlar, yanlarına çocuklarını, ehli hayvanlar ile onların
yavrularını beraber alırlar. Çocukları yavruları bir müddet analarından
uzaklaştırırlar, bu hazin tarzda
zayıflara, ihtiyarlara dualar ettirerek i kendileri de "âmîn"
derler.
Kısacası hüzünlü, tevazulu, kalp yumuşaklığı ve | Allah korkusuyla dolu bir
vaziyet ile Allah Tealâ'nın rahmet ve
yardımı niyaz edilir. Daha sahraya çıkmadan yağmurlar yağmaya başlarsa bunun
şükranesi olmak için de yine sahraya
çıkarlar ki, bu da $ menduptur.
Hz. Ebû Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Rasûlüllah sallâhu
aleyhi ve sellem bir gün yağmur duasına çıkmıştı. Ezan ve ikamet olmaksızın
bize iki rek'at namaz kıldırdı. Sonra bize hutbe okudu. Yüzünü, elleri
kaldırılmış olarak kıbleye çevirdi. Ayrıca ridasını ters çevirdi: sağ yanını
solu, sol yanını da sağı üzerine aldı."
Yağmurlar, lüzumundan çok yağmaya başlayınca da bunun kesilmesi, başka
taraflara dönmesi için duâ edilmesinde bir sakınca yoktur. Yağmur yağarken:
Allah'ümme sayyiben nâfi'anyâni Ya Rabbi! Bunu hakkımızda faydalı bir
yağmur kıl! denir. Lüzumundan fazla
yağınca da:
Allah'ümme havaleyna ve la aleynayani Ya Rabbi! Bunu zarar vermeyecek
yerlere yağdır, bizim üzerimize yağdırma! diye duâ edilir.
Dua eden, dilerse ellerini yukarıya kaldırır, dilerse iki şehadet
parmağıyla işaret eder. Her duada ellerin iç yüzünü semaya doğru tutmak
sünnettir.
İşte bu istiska da gafil beşeriyet için bir uyanma dersi demektir. Her vakit sonsuz rahmetlerine,yardımlarına
nail olup durmakta bulunduğumuz Kerîm, Rahîm olan Allah'ımızı hiç bir an
unutmamak ve her vesile ile ona muhtaç olduğumuzu anlayarak azametli dergâhına
yönelmek, niyazda bulunmak, bizim için bir kulluk borcudur,
Bir kere düşünelim, vakit vakit bulutlardan topraklarımıza yağan o
faydalı yağmurlar kesilse, bunun neticesi olarak da ırmaklar kurusa, su
kanalları bomboş kalarak yıkılıp gitse, acaba bu suları bize kim temin edebilecektir?
Kaynaklarından daima fışkırıp duran, hayatımıza hizmet eden o tatlı,
berrak sulan, Hak Tealâ yerlerin dibine geçirse, acaba bunları bize kim
getirebilecektir. İşte:
"De ki: Haber veriniz bakalım, eğer suyunuz bir sabah- çekilip
yerlerin altına gitmiş bulunsa, size
öyle akıp giden kolaylıkla elde edilen bu suyu -Allah I Teâlâ'dan başka-
kim getirebilecektir?"1 âyet-i keri-î mesi de dikkatlerimizi bu noktaya
çekip duruyor. Ar-İ tık insanlık için gaflet, Cenab-ı Hakk'a ihtiyaç duy-f
mama, nankörlük asla caiz olamaz,
Ibn-i Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Birbedevi gelerek
Rasûlüllah saliâhu aleyhi ve sellem'e: "Ey Allah'ın Resulü! Ben öyle bir
kabileden geliyorum
Seçilmiş dualar
ki, (kuraklık sebebiyle) çobanlar hayvan otlatamıyor î i ve erkek
develerinden hiçbiri rahat rahat yürüyemiyor" dedi. Bunun üzerine
Aleyhissalatu vesselam $ $ minbere gelip Allah'a hamd ü senadan sonra:
"Allah'ümme! eskına gaysen mugisen
henien merien gadekan müceMilen seyhan âm- men tabeka, Allah'ümme! Eskına'l-gayse
ve la tec'alna mine'l-kanitîn.
Allah'ümme! inne bi'l- bilâdi ve'I-ibâdi ve'l-halki mine'l-le'vaî ve'd- danki
mâ la neşkû illâ ileyke. Allah'ümme! enbit
iena'z-zer'a ve edirre lena'd-dar'a ve eskina min berekâti's-semai ve enbit lena min berekâti'l-arz. Allah'ümme! înna
nestağfirüke inneke künte gaffara, fe ersili's-semae aleyna
midrarâ."
Ya Rabbi! Bize yardım eden, içimize sinen bol, faydalı, her tarafı
kaplayan, her tarafa akıp giden, her tarafı sulayan umumî bir yağmur ihsan
buyur.
İlâhi! Bizi yağmurla sula, bizi ümitlerini kesmiş kimselerden etme! Ey
Rabbimiz! Kullarda, beldelerde ve diğer yaratılmış şeylerde öyle bir güçlük,
öyle bir darlık var ki, senden başkasına arzedemeyiz. Ey Yüce Yaratıcımız!
Bizim için ekinleri
bitir, bizim için memeleri sütle
doldur, bizi göğün
bereketlerinden sula, bize yeryüzünün
bereketlerinden yetiştir. Ey Kerim
Ma'bud'umuz! Biz senden
mağfiret dileriz. Şüphe yok ki
sen çok mağfiret edicisin. Artık bize , gökten bol bol yağmurlar yağdır. Ey Gafur, Rahîm i Rabbimiz![252]
diye duâ etti, sonra derken daha minberden inmemişti bile ki, sakalından
yağmur damlaları dökülmeye başladı.
O gün, ertesi
güne kadar yağmur yağdı. Daha sonraki günde de yağdı, onu takib eden günde de yağdı, hatta müteakip
cum'aya kadar yağış devam etti.
Öyle ki, birisi kalkıp: "Ey Allah'ın Resulü, binalarımız yıkıldı,
mallarımız suda boğuldu, bizim için Allah'a duâ ediver (artık yağmur
kesilsin)" dedi. sallâhu aleyhi ve sellem ellerini kaldırıp:
"Allahım etrafımıza yağdır, üzerimize olmasın!" diye duâ
ettiler. Eliyle bulutlara doğru hangi istikametteki buluta işaret etti ise,
bulutlar orada açıldı. Bütün Medine buluttan temizlendi."
Allah'ın emri ile Peygaberimiz saliâhu aleyhi ve sellem'in sünneti seniyyesi
ile kız istemeye giden bir kimse şu duayı okumalıdır:
Eşhedü en lâ iiâhe ilfallâhü vahdehû lâ şerîke lehû
ve enne Muhammeden
abduhû ve rasûlühû.
Burda müstehap olan, kız isteyenin
Allahû Teâ laya hamd ve sena etmektir.
"ElhamdülHlahi nesteînühü ve nestağfi-ruhu ve neûzü bihî min şürûr-i
enfüsinâ, men yehdillâhu felâ mudille leh, vemen yudlil felâ hâdiye leh. Ve
eşhedü en lâ ilahe illallahu ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve rasûlüh.
Yâ eyyühennâsüttekû rabbekümü'l-lezî halakaküm min nefsin vâhidetin ve
halaka min-hâ zevcehâ ve besse minhümâ ricâlen kesîren ve nisâ-â.
Vetteku'l-iahellezî tesâelûne bihî ve'l-erhâme innaliâhe kâne aleyküm rakîben.
Ya eyyühellezîne âmenüttekullâhe hakka tükâtihi velâ temûtünne illâ ve
entüm müsiimûn. Yâ eyyüheliezîne âmenüttekullâhe ve kûlû kavlen sedîden yuslih
leküm a'mâleküm ve yağfir leküm zunûbeküm, vemen yuti-illâhe ve rasûlehü fekad
fâze fevzen azıîmâ"
Allah'a hamd olsun. Ondan yardım dileriz. Ondan mağfiret isteriz ve
nefislerimizin şerrinden Ona sığınırız. Allah'ın hidayet ettiğini kimse
saptıramaz ve O'nun saptırdıklarına kimse hidâyet edemez. Allah-dan başka ilâh
bulunmadığına şehadet ederim ve Muhammedin O'nun kulu ve ellçisi olduğuna
şahidlik ederim. Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan eşini
vareden ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabbinize
hürmetsizlikten, O'nun emirlerine muhalefet etmekten sakının. Kendisi adına
birbirinizden dilekte bulunduğunuz, Allah'ın ve akrabanın haklarına riayet
ediniz. Allah, şüphesiz hepinizi görüp gözetmektedir. Ey iman edenler!
Allah'dan, sakınılması gerekitiği gibi sakının ve ancak müslüman olarak can
verin. Ey inananlar! Alîah'dan sakının ve doğru söz söyleyin de Allah
işlerinizi kendini ze yararlı kılsın ve günahlarınızı size bağışlasın. Kim
Allah'a ve peygamberine itaat ederse şüphesiz büyük bir başarı kazanmış olur.[253]
"Allahümme inni. es'elüke hayrahâ ve hay-ra mâ cebeletnâ aleyhi ve
eûzü bike min şerrihâ ve şerri mâ cebeletnâ aleyhi"
Allahım senden bunun hayrını ve bunun üzerinde yarattığın şeyin (ahlak
v,s) hayrını isterim ve onun şerrinden,
onun üzerinde yarattığın şeyin şer- rinden sana sığınırım.[254]
"Bismillah! allahümme cennibna'ş.-şeytâne ve cennibi'ş-şeytâne mâ
razektenâ"
Allah'ın ismi ile, Allahım! Şeytanı bizden uzaklaştır ve şeytanı, bize
rızık olarak verdiğin şeyden uzaklaştır, derse bu münasebetten doğacak çocuğa
şeytan zarar vermez.[255]
Aişe radıyallahu anha'dan, şöyle dediği rivayet olundu: "Kızgın
olduğum bir sırada Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem yanıma geldi. (Beni
hiddetli görünce) burnumun bir tarafını tutup oğdu ve:
Ya Aişe,
"Allahümmağfir lî zenbî vezhib ğayza kalbî £ ve ecirnî mineş
şeytân"
Allahım! Günahımı bana bağışla, kalbimin kızgınlığını gider ve beni
şeytandan koru" de, diye buyurdu.[256]
Şehr ibn-i Havşeb radıyallahu anh'dan, şöyle dediği rivayet olundu,
mü'minlerin annesi Ümmü Selleme radıyallahu anha'ya Rasûlüllah sallâhu aleyhi ve sellem senin yanında iken en çok hangi
duayı f okur? diye sordum. O da Peygamberimiz en çok:
Yâ mukallibe'l-kulûbi sebbit kulûbenâ alâ idînik"
Ey kalbleri çeviren Allah'ım!
Kalblerimizi dinin üzerinde sabit kıl, derdi. [257]
Allahümme innt eûzü bike en üşrike bikeşey'en ve ene e'lemü ve
esteğfiruke limâ a'lemü inneke ente allâmü'l-ğuyûb.
Allah'ım bildiğim halde sana bir şey ortak koşmaktan sana sığınırım.
Bilmediğim şeyler hakkında £ da senden af ve mağfiret olunmayı dilerim,
Rasulüllah saliallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: İstiğfarın seyyidi
(en büyüğü) şudur:
Allâhümme ente rabbî lâ ilahe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve I
va'dike mesteta'tü ebûii leke bini'metike J aleyye, ve ebûü bizenbî fağfir lî
fe İnnehû lâ i yağfirü'z-zünübe illa ente, eûzü bike mîn şerri | mâ sana'tü.
Ailahım! Sen Rabbimsin.
Senden başka ilah yoktur. Beni sen yarattın ve ben
kulunum. Yapabil-£ dikçe ben, ahdîn ve va'din üzerindeyim. Bana olan J
ni'metlerini itiraf ediyorum ve günahlarımı da itiraf T ediyorum. Beni affet.
Şüphesiz ki günahları ancak i sen affedersin. Yaptığım işlerin kötüsünden sana
sı-$ ğınınm] (Kişi) akşamladığı zaman bunu söyler ve o gece ölürse cennete girer. Sabahladığı zaman
söyler 9 ve o gün ölürse cennete girer."
Zeyd b. Erkâm radıyallahu anh'dan rivayete göre, şöyle demiştir:
Rasulüllah sallâhu aleyhi ve sellem şöyle duâ ederdi:
"Allâhümme innî eûzü bike mine'l-keseli I ve'l-aczi
ve'l-bühli"
"Allah'ım tembellikten acizlikten ve cimrilikten sana sığınırım.[258]
Aynı senedle Peygamber sallahu aleyhi ve T sellem'den şöyle de rivayet
edilmiştir. Peygamber sallâhu aleyhi ve sellem:
"İhtiyarlığın bunaklığından ve kabir azabından i da Allah'a sığınırdı."
Ümmü Selleme radıyallahu
anha'dan rivayete göre,
şöyle demiştir: Rasulüllah sallâhu
aleyhi ve sellem bana öğretti ve şöyle buyurdu: De ki:
Allahiimme hazâ istikbâlü leylike ve idbâru nehârike ve esvâtü düâtike ve
huzuru salavâtike es'elüke en teğfira
Allah'ım bu akşam
ezanı gecenin başladığını
gündüzün sona erdiğinin ve senin davetinin sesleri
ve namaz vaktinin girişidir.
Senden beni bağışlamanı dilerim.[259]
Ibn-i Ömer radıyallahu anha'dan rivayete göre, şöyle demiştir: Rasülullah
sailâhu aleyhi ve sellem, £ bir kişiyi
uğurlayacağı zaman onun elini tutar, o kişi peygamberin elini bırakmadıkça
elini bırakmaz ve şöyle duâ ederdi:
"Estevdiüİlahe dîneke ve emâneteke ve âhira jamelike"
Dînini, Allah'a olan sorumluluğunu ve işlerinin sonunun iyi olmasını
Allah'a emanet ederim.[260]
Ebû Hureyre radıyallahu
anha'dan rivayete göre, adamın biri:
"Ey Allah'ın Rasûlü! Ben yolculuğa çıkmak
istiyorum. Bana tavsiyede
bulun" dedi. k
Rasülullah sailâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Allah'a karşı sorumluluk bilincini elden bırama her türlü yüksek
yerlere çıkarken tekbîr getir." Adam dönüp gidince Rasülullah sailâhu
aleyhi ve sellem şöyle duâ etti:
"Allahümme etvilhü ve hevvin aleyhi's sefera"
"Allah'ım yeryüzünü dür
uzakları yakın eyle ve yolculuğunu kolay
kıl.[261]
Ebû Saîd e! Hudrî radıyallahu anha'dan rivayete göre. Peygamber sailâhu
aleyhi ve sellem'den şöyle buyurduğunu
işitmiştir:
"Herhangi biriniz sevdiği bir rüya görürse o Allah'tandır. Allah'a
hamdetsin ve gördüğünü an Satsın. Hoşlanmadığı cins bir rüya görürse bu şeytandandır onun
şerrinden Allah'a sığınsın
ve onu hiçkimseye anlatmasın böylece o rüya ona
zararvermez.[262]
Ebû Hureyre radıyallahu anha'dan rivayete göre, Rasülullah sailâhu aleyhi
ve sellem şöyle buyurmuştur:
Her kim bir toplantıda oturup orada fazla boş sözler konuşursa o toplantıdan
kalkmazdan önce:
Sübhanekellahümme ve bihamdike eşhedü en lâ ilahe illâ ente esteğfiruke ve etûbü ileyke"
Allah'ım seni hamdinle teşbih ederim. Senden başka ilah olmadığına ancak
senin gerçek ilah olduğuna
şâhidlik ederim. Senden
bağışlanmayı ister tevbe eder
sana yönelirim" derse o toplantıda meydana gelen hataları bağışlanır,[263]
Ebû Hureyre radiyallahu anha'dan rivayete göre, Peygamber sallâhu aleyhi
ve sellem'in şöyle buyurduğu rivayet
edilmiştir:
Horoz ötmesini işittiğiniz vakit Allah'ın lutfundan isteyiniz, çünkü horoz
bir melek görmüştür. Eşeğin anırmasını işittiğiniz vakit taşlanmış
şeytandan Allah'a sığınınız. Çünkü eşek
şeytanı görmüştür de î i ondan
anırmıştır.[264]
Ey insanlar, size Rabbinizden bir öğüt, kalplerdeki hastalıklara bir
şifa, inananlara yol gösterici ve rahmet gelmiştir.
Biz, Kur'an'dan öyle
bir şey indiriyoruz ki o müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin
ise yalnıca ziyanını artırır.
De ki: İman edenler için hidayet ve şifadır.
Sonra o üzüntünün ardından, üzerinize öyle bir emniyet ve öyle bir uyku
indirdi ki; içinizden bir kısmını buruyordu, bir kısmı da canlan sevdasına düşmüştü.
Allah'a karşı cahiliyet zannı gibi haksız bir zan besliyorlar. Bu işten bize
ne? diyorlardı. De ki: Bütün iş Allah'ındır. İçlerinde sana açmadıkları birşey
gizliyorlar. Bu, bize ait birşey olsaydı burada öldü-rülmezdik, diyorlar. De
ki: Evlerinizde olsaydınız üzerlerine ölüm yazılmış olanlar yine mutlaka devrilecekleri
yerlere çıkıp gideceklerdi. Bu; göğüslerinizin içindekini yoklamak,
kalblerinizdekini temizlemek içindir. Allah, göğüslerdekini bilendir.
De ki: O Allah, birdir. Allah Samed'dir. O doğurmamış ve doğmamıştır. Hiçbir şey O'nun dengi olmamıştır.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla De ki: Ben, ağaran sabahın Rabbine
sığınırım, Yarattığı şeylerin şerrinden,
Karanlığa çöktüğü za- man gecenin şerrinden, Düğümlere üfüren-kadınların şerrinden, Ve hased ettiği zaman haset edenin
şer- rinden (Hâlık-ı Rahîm'e) sığınırım.
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
De ki: İnsanların Rabbine sığınırım, İnsanların malikine, İnsanların İlâhına, O gizlice
vesvese verenin şerrinden, O ki insanların göğüslerine kötü düşünceleri
fısıldar. Gerek cinlerden, gerekse insanlardan (olan her hannas'tan Allah'a
sığınırım),
Bu duayı sabah ve akşam namazlarından sonra okuyup sonunda da şu salavatı on defa okumak
gerekir:
Aflahumme salli âlâ seyyidina Muhammedin
ve ala alihi ve
sahbihi efdale salavâtike f f adede ma'lûmâtike ve bâreke ve
sellim kezalik.
[1] Zariyat suresi;
56
[2] Hâkim,
el-Müstedrek;No:1817; 1/670
[3] Tevbe suresi;
103
[4] Ebu Dâvud;
No:3874-3855
[5] Müslim;
No:2204
[6] Tirmizî;
No:3548
[7] A.b.
HanbeI,Müsned,No:l 1149; 3/18
[8] Furkan sûresi:
77
[9] Bakara sûresi:
152
[10] A'raf sûresi:
205
[11] Yunus sûresi:
12
[12] El-Feyzu'l -Kadir
[13] Kaf Suresi: 16
[14] Vakıa Suresi:85
[15] Tinnizi,
Cennet 2, No:2528.
[16] Hakim,
Müstedrek: 1/497
[17] Hâkim,
Müstedrek; No:lS12; 1/669
[18] Tinnizî,
Deavât:!; No:3370
[19] Tirmizi,
Deavât:2; No:3373
[20] Tirmizî,
Deavât:9
[21] Tirmizî,
No:2139; 4/448; îbn-i Mace, Mukaddime: 10, Ahmed İbn-İ Hanbel.5/277, 280, 282,
Hakim, Müstedrek/493
[22] Tirmizî,
Deavât; 11; No3386 5/463
[23] Tirmizî,
Deavât:66
[24] Tirmizî,
Deavâtıl 17, No:3845
[25] Tirmizî, Deavât: 1
[26] Buhârî, Daavât
22; Mislim, Zikr 92, No:2735; Muvatta, Kur'an 29 No:l, 213; Tirmizî, I>aavât
145, No:3602, 3603; Ebû Dâvud, Salât358, No: 1484.
[27] Ebû Dâvud,
Salât 362.No:1532.
[28] Ebû Dâvud,
Salât 363, No: 1533.
[29] Ebû Dâvud,
Salât 358, No: 1482.
[30] Ebû Dâvud,
Salât 361, No:1524.
[31] Tirmizî, Daavât 80.
[32] Müslim, Salât
215, No:482; Ebû Dâvud, Salât 152, No:875.
[33] Tirmizî, Birr
7, No:1906; Cennet 2, No:2528, Daavât
139, No:3592; Ebû Dâvud, Saîât 364, No: 1536; İbnu Mâce, dua 13,
No:3862.
[34] Tirmizî, Birr
50, No:1981, Ebû Dâvud, Salât 364, No:1535; Müslim, Zikr 88, No:2733; Buhârî, Mezâlim
9.
[35] A'raf sûresi,
55-56
[36] Enbiya sûresi, 90
[37] İsra sûresi;
11
[38] Kasas suresi;
16
[39] Enbiya suresi; 87
[40] Araf suresi;
23
[41] Mümtehine
sure- i  si; 4
[42] Bakara suresi;
127-128
[43] İbrahim
suresi; 40-41
[44] Tevbe suresi;
129
[45] Kasas suresi;
24
[46] Tiraıizî,
Daavât: 112, No:3542.
[47] Tirmizî,
Daavât: 126, No:3568.
[48] Tirmizî,
Daavât: 6, No:3374; Muvatta, Kur'ân 24.
[49] Tirmizî,
Cehennem: 9. No:2597.
[50] Ebü Dâvud,
Edeb: 105, No:5042.
[51] Ebû Dâvud,
İlm: 13, No:3667.
[52] Müslim, Zekât:64
H. No: 1015, Tirmizî,
Tefsir-i Sure:2,36, Darımı, Rikâk:9, Ahmed îbn-i
Hanbel:2/328
[53] Kurtubî:2/312
[54] EbûDâvud, Salât358, No:1489,1490,1491.
[55] Buhârî,
îstrska 21.
[56] Tirmizî,
Daavât 11, No:3383.
[57] Tirmizi,
Cennet 2, No:2528.
[58] Tirmizî,
Tefsir, Bürüc, No:3336.
[59] Müslim,
Zikr;86, No:2732; Ebû Dâvud, Salât 364, No:1534.
[60] Buhari, Büyü1
7, 23; Nesai, Büyü' 2, No:7, 243.
[61] İbn-i Mace,
Siyam: 48, 1/557, No: 1753, Hakim, Müstedrek 1/422
[62] Kurtııbî:2/313
[63] Buhârî, Tevhid
35; Teheccüd:14, Daavât:13, Müslim, Salâtu'l-Müsâfırin:166, No:758; Muvatta,
Kur'ân:30, No:l,214; Tirmızî,
Daavât:80,No:3493;EbûDâvud,Salât:311,No:1315.
[64] Tirmizî,
Daavât 80.
[65] Müslim Salât
215, No:482; Ebû Dâvud, Salât 152, No:875.
[66] Ebû Dâvud,
Salât 35, No:521; Tirmizî, Salât 46, No:216, Daavât I 138, No:3588, 3589.
[67] Tinnizî, Birr
7, No: 1906; Cennet 2, No:2528, Daavât 139, j No:3592; Ebû Dâvud, Salât 364,
No:1536; İbnu Mâce, Dua 11, J No:3862.
[68] Tirmizî, Birr
50, No:1981, Ebû Dâvud, Salât 364, No:1535; !
Müslim, Zikr 88, No:2733; Bulıârî, Mezâlim 9.
[69] Buhari; Cihad:133,
4/16, Megâzî:38, Deavât:51,
Kader.7, Tevhid:9, Ebu Davud, Vitir:26, Ahmed İbn-i Hanbel:4/394, 402,
418
[70] Tirmizî,
Daavât 66, No:3473, 3475; Ebû Dâvud, Salât 358, No:1481; Nesâî, Sehv 48, No:3,
44.
[71] Tirmizî, Salât
352, No:486.
[72] Tirmizî, Cum'a
64, No:593.
[73] Tirmizî,
Daavât, 10, No:3382
[74] Ebu Dâvud,
Salât 172, No:938.
[75] Buhârî, Daavât
21, Tevhîd 31; Müslim, Zikr 7, No:2678-79;
Muvatta, Kur'an 28 No:l, 213; Tirmizî, Daavât 79 No:3492; Ebû ^
Dâvud, Salât 358, No: 1483; Tbnu Mâce, Dua 8, No:3854.
[76] Buhârî, Büyû;98, İcâre;İ2, Hars;I3, Enbiyâ;53, Edeb;5;
Müslim, Zikir 100.
[77] Tirmizi:
No:3485; 5/463, No:3385; 5/463
[78] Ankebûî
sûresi: 45
[79] Bakara sûresi:
152
[80] Saffat sûresi:
143
[81] Enbiya sûresi:
20
[82] Buhari'nin
Sahih'indeki en son hadis-i şeriftir.
[83] Müslim;
No:2731; 4/2093
[84] Müslim;
No:2137; 3/1685
[85] Müslim;
No:223; 1/203
[86] Müslim;
No:2726; 4/2090
[87] Buhari;No:3119;6042;
3/1198
[88] Müslim
[89] Müslim
[90] Müslim;
No:2704; 4/2077
[91] Timizi; No:3568; 5/562
[92] Tirmizi;No:3375; 5/458
[93] Tirmizi;
No:3376; 5/458
[94] Tirmizi;
No:3377; 5/459
[95] Tirmizi;No:3462;5/510
[96] Tirmizi;
No:3464; 5/511
[97] Tiimizİ;
No:3593; 5/576
[98] Müslim, Zikr 71, No:2720.
[99] Buhâri, Daavât
55, Tefsir, Bakara 36; Müslim, Zikr 26, No:26Ç>0; Ebu Dâvud, Salât 381, No:
1.519.
[100] Tirmizi,
Cennet 27, No:2575; Nesâi, İsti'âze 56, No:8, 279; İbnı» Aâce. Zühd 39 Nnin
Mâce, Zühd 39,
[101] Hâkim,
Müstedrek: 1/552
[102] Hâkim,
Müstedrek: 1/552
[103] Hâkim,
Müstedrek: 1/552
[104] Buhari,
İcare:16, Fezail'l-Kuran:9, Tıb:39, İbn-i Mace, Ticaret:7, I Müslim, Selâm:66,
Ebu Davud, Büyu:38, Tıb:19, Tirmizî, Tıb:20
[105] Kenzul-UmmaI;l/557
No:2500
[106] Ebu Davud,
Büyu':38 3/266, No:3420, Tıb;39, Ahmed İbn-i Hanbel5/211
[107] Darimi,
fezaiIü-I-Kuran:12
[108] Kenzul-Ummal:
1/559 No:2516
[109] Suyutî,
D.Mensur; 1/45
[110] Abdurrezzak:
10/424
[111] Hâkîm-i
Tirmızî, Nevadirat-üsul: 215
[112] Tilmizi;
Deavat:36, A.b.Hanbel: 5/363,365,372
[113] Suyuti,
D.Mensur 1/32 ' Si
[114] Suyuti, Dürrül-Mensur:l/17 66
[115] Bakara sûresi:
255
[116] Ebû Dâvud; No:
1460; Ahmed b. Hanbel; 5/142
[117] Behaki,
Şuabu'1-îman: No:2396; 2/459
[118] Beyhakî,
Şuabul İman: No:2395; 2/458
[119] Beyhakî,
Şuabul İman: No:2389; 2/457,
[120] Suyuti, Dürül
Mensur; 2/11
[121] Suyuti, Dürül
Mensur; 2/6
[122] Ahzab sûresi:
56
[123] Müslim: 1/228
[124] EbuDavud:2/21S
[125] Buhân, Daavât 38, 40,^2^^25; Müslnn, W 52, No:2706;
Tirmizi, Daavât 71, No:3480; Ebu Dâvud, Salat 367, No.l54U, 1541; Hurüf ;1,
No:3972; Nesâi, İstiâze 6;No:258.
[126] Ebu Dâvud,
Salat 367, No:1554; Nesâi, İstiâze 36, No:8, 271.
[127] Tirmizi Daavât
25, No:3407; Ebu Davud, Edeb 209, No;5065;
j i Nesâi, Sehv 90, No:3,
74.
[128] îbn-i Mâce;
No:906; 1/293
[129] Buharı,
Da'avat I, Tevhid 31; Müslim, iman 334,
No:198, Muvatta, Kur'an 26, No:l, 212; Tirmizi, Da'avat 141, No:3597
[130] Buhâri, Daavat
7, 8, 16, Tevhid 13; Tirmizi, Daavat 29, No:34I J, Ebu Dâvud, Edeb 177,
No:5049.
[131] Ebu Dâvud,
Edeb 108, No:5061.
[132] Ebu Dâvud
[133] Buhârî
Fedâilu'lKur'ân: 14, Müslim; No:2192; Tirmizî No:3399: EbuDavud;No:3902
[134] Buhari; vudu;
75; Müslim; No:2710;
[135] Buhâri, Daavât
7, 9; Tevhid 34; Müslim, Zikr 56, No:2710: Tirmizi, Daavat 76, No:3391: Ebu
Dâvud, Edeb 107, No:5046, 5047,5048
[136] Ebû Dâvud,
Edeb 105, (5042).
[137] Mü'min sûresi
1 -3
[138] Buhârî;
Tevhid; 35, Teheccüd; 14; Müslim, Salâtu'l-Müsâfırm; ı J
166
[139] Buhâri,
Teheccüt 1, Daavât 10 Tevhid 8, 24, 35;
Müslim, I Salâtu'l-Müsâfirin 199, No:769; Muvatta, Kur'ân 34, No:l, 215, I 216;
Tirmizi, Daavât 29, No:3414; EbuDâvud, Salât 121, No:771; Nesâi, Kıyâmu'I-Leyl
9, No:3, 209, 210.
[141] Tirmizi,
Daavât 39, No:3329.
[142] Ebu Davud;
No:5094; Tirmizi; No:3427; İbn-i Mace; No:3884
[143] İbn-i Mâce:
No:3886; 2/1278
[144] Tirmizi;
No:3428; İbni Mace; No:2235; Ahmed bin Hanbel; î/47
[145] Ebu Dâvud, Edeb, 112, No:5096.
[146] Ebu Davut;
No:4023; Tirraizi: No:345S;
[147] Tirmizi,
Daavât 75, No:3453; Ebu Dâvud, Et'ime 53, No:3850; İbnuMâce, Et'ime 16, No:3283.
[148] Müslim, Zikr
89, No:2734; Tirmizi, Et'ime 18, No: 1817.
[149] Ebu Dâvud, Et'ime 55, No:3854.
[150] İbn-i Mâce:
No: 1441; 1/463
[151] İbn-i Mâce;
No:3863; 2/1271
[152] 'Müslim, Edeb,
27 No:2147; EbuDâvud, Edeb 116,No:5106.
[153] Buhârî, Akîka
1; Müslim, Adab 24, No:2145.
[154] Ebu Dâvud,
Salât 121, No:770, 774; Tirmizi, Salât 296, No:404; Buhâri, Ezan 115, No:mulıtasaran; Muvarta,
Kur'ân 25, No;l, 212; Nesâi, İftitah
112No:2,196.
[155] Tirmizi,
Da'avât 38, No:3427, 3428; İbnu Mâce, Dua 22,
No:3892.
[156] Müslim;
No:2186; 4/1718
[157] Müslim;
No:2704; 4/2077
[158] Tilmizi;
No:3522; 5/538
[159] Ebu Davut;
No:4023; Tirmizi: No:3458;
[160] İbnuMâce,
Libâs 2, No:3557. 104
[161] Ebu Dâvud,
Libas 1, No:4020; Tirmizi, Libâs 29, No: 1767.
[162] Zuhruf sûresi:
13-14
[163] Hûd sûresi; 41
[164] Tirmizi;
No:3447; 5/501
[165] Müslim; No:
1342
[166] Tirmizi
Daavat47; No:3441
[167] Buhâri, Vudü9, Da'avât 15; Müslim, Hayz 122, No:375;
Tirmizi, Taharet 4, No:5; Ebu Dâvud
Taharet 3, No:4,5; Nesâi, Taharet 18,
No:l20
[168] Elleri ıslattıktan
sonra parmak uçlarını birbirine yapıştırarak, iki elin parmaklan ile başın
önünden başlayıp arkasına kadar başın orta kısmını mesh ettikten sonra,
parmaklan ayınp avuç içiyle de arkadan Öne doğru başımızın yanlarını mesh
ettikten sonra, küçük parmaklar ile kulağı, parmakların tersi ile de boynun
arkasını mesh etmek en güzelidir. Bu nıeshe kaplama mesh denir.
[169] 'İbniMace;No:771
[170] İbniMace;No:773;
[171] Tirmizi, Salât
234, No:334.
[172] Tirmizi;
No:3594; 5/EbûDâvûd, Salat: 27
[173] Buhari;
Enbiya: 12; No:3190; 3/1233 Müslim; Salat:17; No:405; 1/305 Ebu Davud;
Salat:178; No:977; 1/321 Tirmizi;
Vitir:20; No:473; 2/26 Nesâi; Salat:49;
No:1285; 3/45 İbB-i Mace; İkame-ı Salat:25; No:904; 1/293
[174] Bakara suresi: 201
[175] Buhari; Kitabü'I-Ezan;149; No:798;
Müslim; No:589; Ebu
Davud; No:880; Nesai; No:1308; A.b.Hanbel; 6/89
[176] Buharı;
tevhid;9; Müslim; No:2705;
[177] Âli imran
suresi; 8-9; Bu üç duayı her namazda selamdan önce £ okunmasının fazileti çok büyüktür
[178] Müslim; No:591
[179] Tirmizi;
No:3474; 5/515
[180] Müslim;
No:597; 1/418
[181] Müslim;
No:597;
[182] Bakara suresi:
285
[183] Nesai, Sehv
95, No:3, 79
[184] Haşr suresi;
21-24
[185] Ali imran suresi; 18
[186] Ali imran
suresi; 26
[187] Tevbe suresi; 129
[188] Ebu Davud;
No:5088; Tirmizi; No:33S8;
5/465, İbni Mace;I No:3869
[189] İbni Mace;
No:925
[190] 'Timıizi,
Da$avât89, No:350S.
[191] Ebu Davut; No:2358
[192] Ebu Davut; No:2357
[193] Tirmizi; No:35S5; 5/572; Muvatta, Kur'ân 32, No;I,
214, 215; 142
[194] EbuDavud;No:2795
[195] Buharı;
Daavat:41; Müslim; No:2730; İbni Mace; No:3883; Ahmed bin Hanbel; 1/228;
[196] Ahmed bin
Hanbel; 1/94;
[197] Müslim:
No:2713; Ebu Davud: No:5051; İbra Mace: No:3873; Tirmizi; No:3481; 5/518; İbni
Mace; No:3831, 3873; Ahmed bin Hanbel; 2/381
[198] Ebu Davud; No:3892
[199] Müslim; Selam
40; No:2185
[200] İbni Mace;
No:3526; Tirmizi; No:2075; Ahmed bin Hanbel; 1/300
[201] Müslim;
No:2202
[202] Ahmed bin
Hanbel; 1/239;
[203] Buhari: Tıp
38; Müslim; No:2191;
Ebu Davud; No:3890; i Tirmizi;Cenaiz:4;İbniMace;No:1619; 3520;
Ahmed bin Hanbel; 6/126;
[204] Buhari;
Kitabü'I-Enbiya No:3191; Ebu Davud; No: 4737; Ahmed bin Hanbel; 1/236-270
[205] Müslim;
No:2708-09; Ebu Davud; No:3898; Tirmizi; No:3437; İbni Mace; No:3518; Ahmed bin
Hanbel; 3/448
[206] Ebu Davud;
No:3893; Tirmizi; No:3528; Ahmed bin Hanbel 2/181;
[207] Buhari;
Kitabu'd-deavât; No:6020; Müslim; No:2704; Hıbban; 2/194; Müstedrek; No: 1990;
1/727:
[208] Tirmizi,
Daavât 85. No:3500.
[209] Ahmed bin
Hanbel; 6/17
[210] Tirmizi;
No:3591; 5/575
[211] Hakim, el-
Müstedrek; No:7463; Ahmed bin Hanbel; 5/370;
[212] Buhâri;No:5411;
5/2168
[213] İbn-i
Mâce;No:3531; 2/1167
[214] Buhari;
No:3191; Ebu Davud; No:4737; Ahmed bin Hanbel; 1/236-270; Muvatta, İsti'zân 34,
No:2, 977.
[215] Kalem
Sûresinin 51-52. ayetleri | | olan
[216] Kalem Sûresi,
51-52
[217] Ali
ei-Müttekî, Kenzüt Ummal.2185, No;3261
[218] İbn-i Sünnî
[219] Kurtubi:2/313
[220] Hakim Müstedrek:
1/492
[221] Tirmizî,
Deavât:102, No:3548, Hakim:l/493
[222] Hakim,
Müstedrek: 1/492
[223] Ahmed ibn-i
Hanbel: 3/210
[224] Bakara suresi;
156
[225] Müslim;
No:918; İbni Mace; No: 1598;.
[226] Ebu Davud;
No:3201; İbni Mace; No:1498; Tirmizi; No:1024; £ Ahmed bin Hanbel: 5/299
[227] Müslim;
No:919; Ebu Davud; No:3115; Tirmizi; No:977; îbni Mace; No: 1447; Ahmed bin
hanbel; 6/291;
[228] Müslim;
No:249; 1/218
[229] Ebu
Davud,Tatawu:14; 2/29;No:1297, Tirmizi; Vitir: 19, İbn-i Mace; İkame: 190
[230] Mecemeu'z-Zevâid;
10/173
[231] Tinnizî,
Daavât 65, No:3471; Ebû Dâvud, Salât 358, No: 1493.
[232] Ebû Dâvud,
Salât 184, No:985; Nesâî, Sehv; 57, No:3, 52.
[233] Tiraıizî,
Daavât 109 No:3538; Ebû Dâvud, Salât 358, No:1495; | I
Nesâî, Sehv 57, No:3, 52.
[234] Bakara 163
[235] Âl-i İmrân 1-2
[236] Ebû Dâvud, Salât 358, No: 1496; Tirmizî Daavât 65,
No:3472.
[237] Buhârî, Daavât
68; Müslim, Zikr 5, No:2677; Tirmizî, Daavât 87, No:3502.
[238] Tirmizi;No:3507;
5/530
[239] İbn-i Sünnî
[240] Hâkim,
Müstedrek: 1/515
[241] Tirmizi, Daavât
110, No:3563.
[242] Sahihi Müslim;
No:2732; 4/2094
[243] Âl-i İmran
sûresi: 191
[244] Tirmizi,
Daavât 52, No:3447.
[245] Ebıı Dâvud,
Edeb: 111 No:5092.
[246] Tirmizi,
Daavât; 51, No:3450.
[247] Ebu Dâvud,
Edeb,113, No:5099; İbn-i Mâce, Dua 21, No:3889.
[248] Buhâri, Bed'ül-Halk
5, Tefsir, Ahkâf 2, Edeb, 68; Müslim, ]
İstiska 14, No:899; Tirmizi, Daavât 50, No:3445.
[249] Tirmizi, Fiten
64, No:2253.
[250] Ibn-i
Mâce:
[251] İbn-i Mace;
îkametus Salat:153; No:1266
[252] Kitabü'l-Ümm; İstiska; 1/417
[253] Ebû Dâvud, Tirmizi, Nesâî
[254] Ebû Dâvud
[255] Buhari;No:141;
1/65
[256] İbn-i Sünnî
[257] îbn-i Hıbban;
No:943; 3/222; Müslim; No:3522; 5/538
[258] Tirmizi;No:3572;
5/566; Müslim, Zikr: 17
[259] Tirmizi;
No:3589; 5/574; Ebû Dâvûd, Salat: 27
[260] Tirmizi;
No:3442; 5/499
[261] Tirmizi;
No:3445; 58/500
[262] Bııhârî,
Tabir: 27, Tirmizi; No:3453; 5/505
[263] Tirmizi;
No:3433; 5/494
[264] Buhân,
Bed-ül-Halk:27; Müslim; Zikr: 17, Tirmizi; No:3459; 5/508