«Nûmânül-Kindî'nin Kazı Esma (R. Anhâ)»
Esmâ'nın isminin
Ümeyme, Ümâme, yahut Ümeyne olduğu da rivayet edilir.
Esmâ'nm babası: Nûman
b. Ebilcevn, b. Esvedülkindî, Peygamberimizin yanına Müslüman olarak
gelmişti.-Kendisi, Necid'de otururdu. Benî Cevnler, ÂkiI'üI'Mürar'ürKindîlerden
bir kabile İdi,
Nûman b. Ebilcevn,
Kıral hânedanmdandı..
Nûman b. Ebilcevn «Yâ
RasûlaMah! Amucasının oğlu ile e onun ölümüyle dul kalıp Sana varmayı arzu
eden, Araplar içinde en güzel bir duiu Sana nikahlayayım mı?» diyerek kızını Peygamberimize
zevceliğe vermeyi teklif etti.
Peygamberimiz de,
onunla evlenmek için on iki buçuk ukıye me-hir verdi.
Nûman b. Ebilcevn «Yâ
Rasûlallah! Mehirini kısma!» dedi'.
Peygamberimiz «Ben, ne
kadınlarımdan hiç birine, bundan üstün mehir verdim, ne de, kızlarımdan hiç
birine hiç bir kimse, bundan üstün mehir verdi!» buyurdu.
Nûman b. Ebilcevn «Yâ
Resûlallâh! Aileni, yanına getirmek üzere bir adam gönder. Ben de, göndereceğin
adamla birlikte gideyim, aileni, Sana, onun yanında yoilayayım» dedi.
Peygamberimizin Esma
bint-i Nüman'üi'Kindî ile nikâhlanması, hicretin dokuzuncu yılında rebîül'evvel
ayında idi.
Peygamberimiz,
Ashabından Ebû Useyd'üs'Sâidî'yi, Nûman b. Ebilcevn ile birlikte gönderdi.
Bunlar, Esma bint-i
Nûman'ın yurduna vardıkları zaman, o, evinde oturuyordu.
Yanına girmesi için
Ebû Üseyd'e izin verdi.
Ebû Üseyd «Resûlullâh
Afeyhisselamın kadınlarını, erkeklerden hiç bir erkek göremezler!
Senin mahremin olmayan
erkekler, seninle, ancak, perde arkasından konuşabilirler!» dedi.
Esma bint-i Nûman,
öyle yaptı.
Ebû Üseyd, orada, üç
gün kaldıktan sonra, Esma bint-i Nûman'ı, deve üzerinde hevdeç içinde, ebesi
olan dadısı da yanında olduğu halde, oradan alıp Medine'ye getirdi ve Benî
Sâidelerin köşküne indirdi.
Bu köşk, Ziib'ab
dağının arkasındaki Şavtta, Şavt diye anılan hurma bahçesinin içinde idi.
Benî Sâide kadınları,
Esma bint-i Nûmanin yanına girerek «Hoş geldin!» dediler.
Yanından çıkanlar, hep
onun güzelliğinden bahs ediyorlardı.
Ebû Üseyd'üi'Sâidi,
Esmâ'yı getirdiğini, o sırada Benî Amr b. Avf-iarm yanında bulunan
Peygamberimize gidip haber verdi.
Hz. Hafsa, Hz. Âişe'ye
«Sen, onu kınala! Ben de, onun saçını başını tarayayım!» demiş ve öyle
yapmışlardı.
Sonra, bunlardan
birisi, Esma bint-i Nûman'ın yüzünün ve vücudunun güzelliğini çekemeyerek ona
«Peygamber Aleyhisselâm, yanına girdiği kadının (Senden, Allah'a sığınırım!)
demesinden hoşlanır!
Sen, Kıral
hânedanındansın!
Resûlüllâh
Aleyhisselâm, yanma girip senden hazlanmak isteyince, O'ndan, Allah'a sığın!
O zaman, O'nun hoşuna
gider, makbulü ve mergubu olursun' > diyerek telkinde bulundu.
Peygamberimiz,
ashâbile birlikte Şavt bahçesine kadar yürüyerek gittiler. Oradaki iki bahçenin
yanına eriştikleri zaman, ikisinin arasına oturdular.
Peygamberimiz, onlara
«Siz, şurada oturunuz!» buyurdu. Kendisi
de kendisi için
getirilmiş olan Esma bint-i Nûman'ın, Şavt'ta konuklandığı
eve gitti.
O sırada, Esma
(Ümeyme)nm yanında dadısı da bulunuyordu. Peygamberimiz, Esmâ'nın odasına
girdi. Kapıyı kapattı.
«Kendini, bana,
bağışla!» buyurdu.
Esma «Bir Kıraliçe,
hiç kendisini, uydusuna bağışlar mı?» dedi. Peygamberimiz, onun hırçınlığını
yatıştırmak için, elini, üzerine koymak
istedi.
Esma, hoşlanmıyor gibi
davranarak «Senden, Allah'a sığınırım!» dedi.
Yüzünü, elleri ile
kapattı. Gömleğini, yüzüne çekti. Peygamberimizden gizlendi.
Peygamberimiz «Demek,
sen, benden, Allah'a sığınıyorsun ha?!» buyurdu.
Esma, sığınma sözünü,
üç kerre tekrarladı.
Peygamberimiz «Sen,
pek yüce bir Makama sığındın!
Sen, pek yüce bir
Makama sığındın!
Sen, benden, Allah'a
sığındın!
Allah'a, sığınan, emîn
olur!
Gidip ev halkına
kavuş!» buyurdu.
Hemen ondan yüzünü
çevirdi. Sahabîlerinin yanına vardı.
«Ey Ebû Useyd! Râzife
denilen beyaz keten kumaşından yapılmış iki elbise giydir, onu ev halkına
götür, kavuştur!» buyurdu.
Ebû Üseyd,
Peygamberimizin emrini yerine getirdi.
Esma bint-i Nûman,
yanlarına vardığı zaman, kavmi bağırıştılar:
«Sende muhakkak bir
yaramazlık var! Başına ne felâket geldi?» de-, diler.
Esma «Aldatılmak,
tuzağa düşürülmek!»
Bana: «(Şöyle şöyle
söyle!) denildi» diyerek kendisine söylenilenleri anlattı.
Esmâ'ya «Sen, bizi
Araplar içinde teşhir ettin, dillere düşürdün!» dediler. .
Esma «Olan, oldu
artık! Ben, şimdi ne yapayım, onu söyle?» diye sordu.
Ebû Üseydüs'Sâidî
«Sen, evinde otur! Mahremin olmayanlardan örtünür, sakınırsın.
Rasûlüllah'dan sonra,
hiç bir umucu, seninle evlenmeyi umarnaz.
Çünki, sen,
Mü'minlerin Analarındansın!» dedi.
Esma, Hz. Osman'ın
halifeliği zamanında Necid'deki ev halkının yanında vefat edinceye kadar
oturmuş, hiç bir yabancıya görünmemiş ve hiç bir umucu da, kendisile evlenmeyi
ummamıştır.
Esma «Beni, Şakıyye
(Yaramaz, bedbaht) diyerek çağırınız!» derdi. [1]