- Bedir gününde Utbe meydan okudu. Hz. Ali meydana çıkıp onun oğlu Velid’le karşılaştı. İkisi de aynı çağda ve yetişmiş birer gençtiler. Ali onu elinden tutarak yüzü koyun yere çarptı ve hemen öldürdü.
Sonra Şeybe b. Rabia kalktı. Hz. Hamza da kalktı. Onlar da aynı yaşlarda idiler. Hamza kuvvetli bir vuruşla onu yere serdi. Sonra Utbe b. Rabia kalktı. Ona da Ubeyde b. Haris karşı çıktı. İkisi de, iki direk gibiydiler. Birbirlerine saldırdılar. Ubeyde ona bir darbe vurarak sol tarafını kesti. Utbe de Ubeyde’nin ayağına yaklaştı ve kılıçla ayağına vurarak baldırını kesti. Hz. Hamza ile Hz. Ali, Utbe’nin üzerine hücum ederek onu öldürdüler Ve Ubeyde’yi Resûlullah’a getirdiler. Hz. Peygamber Ubeyde’yi yatırıp ayağım ona yastık yaptı. Yüzündeki toprakları siliyordu. Ubeyde,
“Ey Allah’ın Resûlü! Allah’a yemin ederim ki eğer Ebu Talib beni bu halde görseydi, “Ne zaman ki hepimiz Muhammed’in etrafında vurulup yere serilir ve bizden, çocuk ve kadınlarımızı koruyacak kimse kalmazsa, ancak o zaman onu düşmanlarıyla başbaşa bırakırız” demeye, beni kendinden daha fazla hak sahibi görecekti. Acaba ben şehid miyim? dedi. Hz. Peygamber,
“Evet, sen şehidsin. Ben de buna şahidim” dedi. Sonra Ubeyde vefat etti ve Hz. Peygamber onu Safra’da defnetti. Onun kabrine kendisi indi. Hz. Peygamber, Ubeyde’den başka hiç bir kimsenin kabrine inmemiştir.[1]
- Utbe ile Ubeyde çarpıştılar. İkisi de aldıkları yaralardan yere yıkılıp kalkamaz oldular. Hamza ile Ali, Utbe’ye hücum ederek onu öldürdüler ve arkadaşları Ubeyde’yi Hz. Peygamber’in yanına getirdiler. Ubeyde’nin ayağı kesilmişti. Hz. Peygamber’e,
“Ben şehid değil miyim?” diye sordu. Hz. Peygâmber,
“Evet, sen şehidsin!” dedi. Ubeyde,
“Ey Allah’ın Resûlü, eğer Ebu Talib sağ olsaydı, söylediği şiiri, kendisinden fazla bizim söylemeye hakkımız olduğunu anlardı” dedi.[2]