31- EMEVİLERDEN SÜFYANOĞULLARI2

Muaviye'nin Nesebi2

Muaviyfnin Erkek Kardeşleri3

Muaviye'nin Kızkardeşleri3

Muaviye'nin Hanımları Ve Çocukları4


31- EMEVİLERDEN SÜFYANOĞULLARI

 

Muaviye'nin Nesebi

 

Muaviye Ebu Süfyan Sahr'ın oğlu, O da Harb'in oğlu, o da Ümeyye'nin oğlu, o da Abdişems'in oğlu, o da Abdimenaf in oğlu, o da Kusay'ın oğlu, o da Kilab'ın oğludur. Mekke'de İslama çağrı­nın başladığı sıralarda Muaviyenin babası Ebu Süfyan, Kureyş'in ileri gelenlerinden ve (Büyük Bedir savaşında liderlerden birkaçı­nın öldürülmesinden sonra) da Kureyş'in tek efendisi olarak kaldı. Ebu Süfyan ilk önceleri İslamın karşısında cephe aldı, insanları Al­lah'ın yolundan uzaklaştırmaya çalıştı, Uhud Savaşında Müslü­manlara karşı Kureyş ordusunu yönetti ve çeşitli Arap güçlerini Is­lama ve müslümanlara karşı birleştirdi. Hendek günü bu birleşik güçleri bizzat sevk ve idare etti. Sonra Mekke'nin fethedildiği gün İslamı kabul etti ve Huneyn Savaşı'ylaTaif kuşatması sırasında Hz. Peygamber (sav)le beraber bulundu. Bu esnada elde edilen savaş ganimetlerinden kendisine yüz deve ve 40 okka gümüş verildi. O gün için "Müellefe-i Kulub" (İslama ısmdırılmaya muhtaç) tered­dütlülerden idi. Daha sonraları kalbi İslama ısındı ve iyi bir gidişat kaydetti. Doîayısıyladır ki Hz. Peygamber O'nu, devlet maliyesiyle ilgili görevlerle Necran'a gönderdi. Keza Hz. Ebu Bekir de O'nu

Devlet maliyesine zekat toplamak üzere Yemen'e vazifeli olarak gönderdi. Sonraları oğlu Yezid'in sancağı altında fetihlerle birlikte Yermuk Savaşı'na katılarak güzel bir sınavdan geçti. Bu sırada bir gözünü de kaybetti. Daha önce Taif'de diğer gözünü kaybetmişti. Böylece Hz. Osman döneminde ve Hicretin 3I'rici yılında vefat edinceye kadar hayatının geriye kalan kısmını âmâ olarak ibadet­le geçirdi.

Muaviye'nin annesiyse Utba'nın kızıdır. O da, Rabi'a'mn oğlu, o da Abdişems'in oğlu, o da Abdimenaf'm oğlu o da Kusayy'm oğ­lu, o da Kilab'm oğludur. Muaviye'nin annesi Hind de, babası Ebu Süfyan gibi Abdişemsoğullan'ndandır. Yani annesiyle babası soy­ca ataları olan Abdişems'de birleşirler.

Hind, Ebu Süfyan ile hayatını birleştirmeden önce başka biri ile evliydi. İlk kocasından ayrılınca babasına:

"Bak babacığım, ben artık geleceğimle ilgili olarak kendim karar verebilecek bir hanımım. Onun için benimle tanıştırma­dan önce beni kimseyle evlendirme!" dedi. Babası da, "Peki kı­zım" diyerek kabul etti ve bir gün iki kişiyle O'nu ayrı ayrı tanıştı­rarak hangisiyle evlenmek istediğine dair düşüncesini aldı. O da Ebu Süfyan'ı seçerek O'nunla evlendi.

Hind de kocası ve aile halkı gibi İslama çağrının karşısında en­gel olmakta ısrar etti. Bedir Savaşı'nda babası Utba, amcası Şeybe, kardeşi El-Velid ve oğlu Hanzala öldürülünce kini daha da kabar­dı. Bu sebeple Uhud Savaşı'nm cereyan ettiği gün müşrik ordusu­nu müslümanlara karşı devamlı tahrik etmeye çalıştı ve Cübeyr Bin Mut'im'in kölesi olan Vahşi'yi (eğer Hz. Peygamber'in amcası Hz. Hamza'yı öldürecek olursa) ödüllendireceğini vadetti. Vahşi de O'nun isteğini yerine getirdi. Bunun üzerine Hind, Hz. Ham-za'nın karnını deşerek karaciğerini çıkarıp bir miktar çiğnedikten sonra yutmadan tükürdü. Yutamadığı için ağzından çıkarıp attı. Hind'le birlikte bir kaç kadın daha vardı. Onlar da şehid edilmiş olan müslümanlarm cesetlerini parçalıyorlardı. O sırada Hind müslümanlara karşı şu sözlerle meydan okuyor, yüreğim serinlet­meye çalışıyordu:

Bedr'e karşılık sizi, cezalandırdık bugün, Savaştan sonra savaş pek inatlı olurmuş. Babam kardeşim amcam, oğlum öldüler o gün, Dayanamazdım artık, içim acıyla dolmuş Oh artık gönlüm rahat, oldu vadettiklerim Öcümü aldın Vahşi, yüreğime su serptin. Çürüyünceye kadar, mezarda kemiklerim, Sana minnet borçluyum, düşmanımı geberttin.

Fetih günü gelip çatınca Utba Kızı Hind, beraberindeki bir grup kadınla birlikte İslamı kabul edip El-Abtah mevkiinde bulunan Hz. Peygamber (sav)'i gelip ziyaret ettiler. Hind şöyle konuştu:

- Ey Allah'ın elçisi! Zat-ı İlahiyesi için seçmiş bulunduğu İs­lam dinini (muhalif güçlere karşı) sonunda üstün kılan Allah Te-ala'ya hamd olsun. Senin de merhametin bana fayda versin (Af­fından istifade etmek istiyorum.)

Ey Muhammedi Ben Allah'a inanmış ve elçisini doğrulamış bir kadınım. Sonra yüzündeki peçeyi açarak; Ben Utba kızı Hind'im, dedi. Hz. Peygamber:

- Merhaba hoş geldiniz, diye cevap verdi. Yine Hind, bu kez de şunları söyledi:

- Allah'a yemin olsun ki yer yüzünde barınan insanların, se­nin barınağındakileri zelil ve hakir düşürmelerinden beni vak­tiyle daha çok sevindirecek bir şey yoktu. Ama şimdi de -tam ter­sine- yeryüzünde barınan insanların senin barınağında bulu­nanları yüceltmelerinden beni daha çok sevindirecek bir şey yoktur." Bunun üzerine Hz. Peygamber:

- Daha ziyade olsun, buyurdu.

Kadınlara Kur'an-ı Kerirn'den parçalar okudu ve kadınların bey'atlerini kabul etti.

Sonra bu kadın grubu içinden Hind:

-  Ey Allah'ın elçisi! Ellerimizi mübarek ellerine sürüp (sana bey'at etmek) istiyoruz, dedi. Ancak Hz. Peygamber (sav):

-  Ben kadınlarla tokalaşmam. Benim bir kadına hitab et­mem, yüz kadına hitab etmem gibidir [1] dedi.

Ayrıca şöyle bir rivayet vardır:

Aralarında Muaviye'nin annesi, Utba Bin Rabi'a'mn kızı Hind'in de bulunduğu bir grup kadın, Hz. Peygamber'i ziyaret et­tiler. Hz. Peygamber onlara bir takım nasihat ve telkinlerde bulun­du. Bu arada Artık Allah'a şirk koşmamak, hırsızlık yapmamak üzere kendilerinden söz almak isteyince Hind:

-  Ey Allah'ın elçisi! Ebu Süfyan cimri bir adamdır. O'nun ka­zandığı yiyecekten iznini almaksızın istifade edersem günahkâr olur muyum, diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), O'nun (kocasının) malı olan yaş yiyecekten ancak yararlanabile­ceğine dair izin verdi. Kuru yiyecek içinse ruhsat vermedi.

Sonra Hz. Peygamber, zina etmeyeceklerine dair onlardan söz almak isteyince yine Hind:

- Hür kadın hiç zina eder mi, diye cüretli bir karşılık verdi. Ke­za Hz. Peygamber:Çocuklarını öldürmeyeceklerine dair söz almak isteyince de:

- Bize çocuk mu bıraktın, hepsini Bedir günü öldürdün, diye daha da pervasızca bir cevap verdi. O'nun bu duygusal tepkilerini hoşgörüyle karşılayan Hz. Peygamber (sav) nihayet bu kadınlar grubuna "Sana karşı gelmemek şartıyla sana bey'at etmek üzere geldikleri zaman onların bey'atlerini kabul ve O'nlara Allah'tan bağışlanmaları için dua et [2] mealindeki ayet-i kerimeyi okudu.

Yine rivayet edilir ki Hind müslüman olunca evinde bulunan bir putu keserle vura vura parçalarken şöyle diyordu:

"Ne yazık ki boş yere hep sana aldamp durduk!"

Müslüman olduktan sonra nasıl ki Ebu Süfyan'in kalbi İslama ısındıysa Hind'de güzel bir îslamî hayat sergiledi.[3]

 

Muaviyfnin Erkek Kardeşleri

 

Ebu Süfyan birkaç kadınla evlenmişti. Bunlarm hepsi de ço­cuk doğurdular. Dolayısıyla Muaviye'nin epeyce kardeşleri vardı. Adlan şöyledir:

1-Yezid Bin Ebu Süfyan: Annesi Kinane Kabilesinden Nevfel Kızı Zeyneb'dir. Mekke'nin fethedildiği gün müslüman oldu. Hz. Peygamber (sav)le birlikte Huneyn Savaşı ve Taif Kuşatması'na ka­tıldı. Bu sıralarda ele geçirilen savaş ganimetlerinden yüz deve ve kırk okka gümüş aldı. Yezid, sonraları İslam fetihlerinde sevk ve ida­re yapmış komutanlardandır. Fetihlerdeki yönü Dımışk'tı ve buraya idareci oldu. Hicretin 18'nci yılında da Amvas vebasıyla öldü.

2- Hanzala: Annesi Utba Kızı Hind'tir. Bedir Savaşı'nda müslü-manlar tarafından kâfir olarak öldürüldü.

3- Amr Bin Ebisüfyan: Bu da Bedir günü müslümanlar tarafın­dan esir alındı. Daha sonra fidye ödeyerek O'nu kurtardı.

4- Utba Bin Ebisüfyan: Bunun da annesi Utba Kızı Hind'tir. Bi­raderi Muaviye'nin yardımcısıydı.

5- Anbese bin Ebisüfyan: Annesi Ebi Uzeyhir Ed-Devsî'nin kı­zıdır. Biraderi Muaviye'nin hilafetinin ilk yıllarında Hac kafilesini yönetirdi.

6- Muhammed Bin Ebisüfyan: Bu da Anbese'nin öz kardeşidir. Oğlu Osman Medine Valiliğinde bulundu.[4]

 

Muaviye'nin Kızkardeşleri

 

1- Ramle (Ümmü Habibe) Binti Ebisüfyan: Müminlerin ana-sidir. (Yani: Hz. Peygamber'in hanımıdır.) Ümmü Habibe, ilk ko­cası, (Hz. Peygamber (sav)'in halazadesi Ubeydullah Bin Cahş ile birlikte müslüman oldu ve O'nunla beraber Habeşistan'a hicret etti. Kocası din değiştirerek Hristiyan olunca Ümmü Habibe on­dan ayrıldı. Bunun üzerine Habeşistan Kralı (Ashama) O'na, Hz. Peygamber (sav)'le evlenme teklifini iletti. Böylece o da müminle­rin anaları arasına girmiş oldu. Hicretin yedinci yılında ve Hayber Savaşı'ndan sonra Medine'ye geldi.

Annesi Ebul-As Bin Ümeyye'nin kızı Safiyye'dir. Ümmü Habi­be biraderi Muaviye döneminde vefat etti.

2- Emine: Bunun da annesi Ebu'l-As Bin Ümeyye'nin kızı Sa­fiyye'dir. Önce Huvaytıb Bin Abdil'uzza El-Amirî ile O'ndan sonra da Safvan Bin Ümeyye ile evlendi.

3- Cüveyriye: Annesi Utba Kızı Hind'dir. Önce Es-Saib Bin Ebi Hubeyş El-Esedi ile daha sonra da Abdurrahman bin El-Haris ile evlendi.

4- Ümmü Hakem: Annesi Utba kızı Hînd'tir. Abdullah Bin Os­man Bin Abdullah ile evlendi.

6- Sahra: Annesi Ebi Amr Bin Ümmeye'nin kızı Safiyye'dir. Sa-id Bin El-Ahnes Es-Sakafi ile evlendi.

7-  Meymune: Annesi Ebu'l-As Bin Ümeyye'nin Kızı Lüba-be'dir. Önce Urva Bin Mes'ud Es-Sakafi, daha sonra da El-Muğire Bin Şu'be Es-Sakafi ile evlendi.

8- İzzeh: Annesi Ebu'l-As Bin Ümeyye'nin Kızı Safiyye'dir. Hz.

Peygamber (sav)'in hanımı olan kızkardeşi tarafından Hz. Pey­gamber (sav)'e teklif edilen, ancak O'nun: "Bu bana helal değil­dir" dediği baldızıdır.

Buharı, Müslim, Ebu Davud ve Nesâî'den rivayet edildiğine göre (bir gün) Ümmü Habibe, Hz. Peygamber (sav)'e:

- Ey Allah'ın Elçisi! Kizkardeşim, Ebu Süfyan kızı (Azze) ile ev­lenmek istemez misin? diye bir teklifte bulundu. Hz. Peygamber

(sav):

-  Hayret! (sen böyle bir evliliği kıskanmayıp) bunu arzu eder misin? diye sordu. O da :

-  Evet. (İsterim) Çünkü eşin olarak zaten ortaksız, kumasız değilim. Dolayısıyla sana eş olmak gibi hayırlı bir konumda kız-kardeşimin bana kuma olmasını başkasına tercih ederim, diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav):

- Şu gerçeği bilmelisin ki kızkardeşin bana helal değildir, de­yince bu kez Ümmü Habibe:

- Peki ama biz senin, Ebu Seleme'nin kızıyla evlenmek istedi­ğini kendi aramızda konuşma mevzuu yapıyoruz, dedi. Hz. Pey­gamber:

- (Eşim) Ümmü Seleme'nin kızı mı, diye sordu. Ümmü Habibe:

- Evet, diye cevap verince Hz. Peygamber (sav) şu uyarıda bu­lundu:

-  Bak, Ümmü Seleme'nin kızı benim himaye ve terbiyemin altında bulunan üvey kızım olmasaydı bile yine nikahı bana he­lal olmazdı. Çünkü o benim süt kardeşimin kızıdır. Beni ve (O'nun babası) Ebu Seleme'yi Süveybe emzirmiştir. (Sizi uyarıyo­rum) Bir daha kız kardeşlerinizi ve kızlarınızı sakın bana teklif etmeyiniz.[5]"

 9- El-Fari'a: Talha Bin Ubeydullah ile evliydi.[6]

 

Muaviye'nin Hanımları Ve Çocukları

 

Muaviye Bin Ebisüfyan beş kadınla evlenmiştir, adlan şöyledir:

1- Kelboğulları Kabilesinden Bahdel Kızı Meysun: Bu hanım Muaviye'den Yezid'i ve küçük yaşta ölen bir kız doğurmuştur.

2- Karza Kızı Ketva: Bu hanım Kıbrıs Savaşı sırasında eşi Mu­aviye ile beraberdi ve Kıbrıs'ta öldü,

3- Karza Kızı Fakhite: Ketva'mn kızkardeşi dır. Küçük yaşta ölen Abdurrahman'ı ve Abdullah'ı doğurmuştur. Abdullah biraz ahmaktı.

4- Kelboğulları Kabilesinden Umara Kızı Naile: Fakat çok geç­meden Muaviye bu hanımını boşamıştır. Sonra Habib Bin Mesle-me O'nunla evlendi. Daha sonra da En-Numan Bin Beşir'le evlen­di. Numan öldürüldüğü sırada Naile nikahının altındaydı.

5- Mahzumîlerden Ebu Ümeyye Kızı Karibe: Annesi Utba Bin Rabi'a'nın kızı Atike'dir. Yani teyzesinin kızıdır. Önceleri Hz. Ömer'in nikahının altındaydı. Cahiliyette O'nunla evlenmişti. Sonra Muaviye O'nu boşayınca Hz. Ebu Bekir'in oğlu Abdurrah-man O'nunla evlendi. Hz. Peygamber (sav)in baldızıdır. Yani mü­minlerin anası MahzumoğuUarı'ndan Ebu Ümeyye Kızı Ümmü Seleme (Hind)inhemşiresidir. [7]

Muaviye, Hicretin kırkıncı yılında kendisine bir harici tarafın­dan girişilen suikastte kalçasından yaralandıktan sonra artık ço­cuk yapamadı. Aldığı isabetten sonra Tabib (Doktor) Es-Saidî'yi çağırttı. Hekim O'na:

-  İki şeyden birini tercih et. Ya kızgın demirle yaranı dağla­mamı ya da sana bir şurup içirmemi. Ancak şurubu tercih eder­sen iyileştikten sonra artık kisırlaşırsın. Aldığın isabet zehirlidir"

dedi. Bunun üzerine Muaviye şöyle cevap verdi:

- Ateşle dağlanmaya dayanamam. Kısırlaşmaya gelince oğul­larım Yezid ve Abdullah'da gözümü aydınlatacak (ocağımı tüttü­recek) ümidim vardır. Bunun üzerine Hekim, tedaviyi şurupla yaptı. Muaviye de iyileşti, fakat artık çocuğu olmadı. Muaviye ya­pı olarak uzun boylu beyaz tenli yakışıklı ve heybetliydi. Hz. Ömer (vaktiyle) O'na zaman zaman hayranlıkla bakar ve:

"Bu adam Arapların Kisra'sidır! [8] derdi. Hz. Ali de O'nun hak­kında halka:

"Muaviye'nin idareciliğinden nefret etmeyiniz. Eğer O'nu kaybederseniz, nice kafaların koptuğunu gözlerinizle görürsü­nüz!" derdi ve O'nun sahip olduğu hoşgörüden örnekler verirdi.[9]



[1] Bey'at (Yani oy kullanmak ve oyu kabul etmek) tokalaşmak suretiyle ya­pılırdı. Hz. Peygamber (sav) kadınlarla tokalaşmadığı için bir kişinin oyuyla yüz kişinin oyunu aynı anda kabul etmek arasında fark bulunmadığını ifade buyur­muştur. (Mütercim)

[2] Mümtehine Suresi: Ayet; 12

[3] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 3/305-309.

[4] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 3/309.

[5] Cami'ul-Usul, Hadis No. 9036

[6] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 3/309-311.

[7] îbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 4, s. 15; İbn-i Kesir, El-Bidaye tere, c. 8, s. 241-243

[8] Kisra; İran Sasani imparatorlarının unvanıdır. Tıpkı Mısır krallarına Fi­ravun ve Roma imparatorlarına Kayser veya Çesar (Sezar) denildiği gibi.

[9] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 3/311-312.