40- HİŞAM BİN ABDULMELİK.. 2

Hişam Bin Abdulmelik Döneminde Vilayetler2

Şam (Suriye)2

Hicaz. 2

Irak. 3

Horasan. 3

Ermeniye. 4

Mısır4

Kuzey Afrika. 4

Endülüs. 5

Hişam Bin Abdulmelik Döneminde Fetihler5

Batı Cephesi5

Doğu Cephesi6

Hişam Bin Abdulmelik Döneminde Hariciler7

Hişam Bin Abdulmelik Döneminde Abbasilîk Propagandası7


40- HİŞAM BİN ABDULMELİK

 

 (Hilafet Dönemi, Hicri: 105-125}

Hişam Bin Abdulmelik, Hicri 72 yılında Dımışk'da dünyaya geldi. Annesi Hişam Bin İsmail El-Mahzumi'nin kızı Ayşe'dir. Fi­zik yapı olarak güzeldi. Beyaz tenliydi, saçım sakalını siyaha bo­yardı. Şaşıydı. Üstün zekası vardı; büyük olsun küçük olsun mese­lelerin inceliğini iyi kavrardı. Hoşgörülü ve ağırbaşlıydı. Cimrilikle ünlenmişti. Kan dökmekten nefret ederdi.

Hişam, Hicri 105 yılında kardeşi Yezid'in vasiyeti üzerine ve O'nun ölümünden sonra başa getirildi. Bu sırada 34 yaşındaydı.

Başta özellikle oğulları Muaviye ve Süleyman, biraderi Mesle-me Bin Abdulmelik ve amcasının çocukları Mervan ve Muham-

med olmak üzere çocuklarını ve yakınlarını cihad faaliyetlerinde ve Bizans topraklarına yapılan akınlarda görevlendirirdi. Halife Hişam mensup olduğu Mervan oğullan ailesinden hiç kimseye sa­vaşa katılmadıkça tahsisatlarım ödemezdi. Onun için akrabaları ya bizzat kendileri savaşlara katılır, ya da gitmeyen, yerine birini yollardı.

Halife Hişam, bayındırlığa önem verdi. Rakka yakınlarında Rassafa Kenti'ni kurdu. Yazlarını burada geçirirdi.

Hişarn Bin Abdulmelik, Yahya Bin El-Hakem'in kızı Ümmü Hakim'le evlendi. Süleyman, {Ebu'l-Abbas Es-Seffah'ın Öldürdü­ğü) Ebu'1-Ğamr, Mesleme, Yezid, Said ve Muhammed adlı çocuk­ları bu hanımdan doğmuşlardır.

Hişam ayrıca Abdullah Bin Yezid Bin Muaviye'nin kızı Ümmü Abdihle evlendi. Çocukları Abdullah ve Yahya da bu hanımdan dünyaya geldiler.

Keza Hz. Osman'ın torunlarından Said Bin Halid'in kızı Üm­mü Osman'la da evlendi. Bu hanım da çocuklarından Mervan'ı dünyaya getirmiştir.

Halife Hişam'm ayrıca cariyelerden doğan çocukları şunlardır: Bizans topraklarına on yıl müddetle yaz orduları başında akınlar düzenleyen ve babası sağken Hicri 119 yılında ölen Muaviye, aynı zamanda daha sonra Endülüs Emevi Devleti'ni kuran Abdurrah-man Ed-Dahil'in de babasıdır.

Diğerlerinin adlarıyla şöyledir: Abdurrahman, Osman, Kıî-reyş, Halef, El-Velid ve Abdulmelik, Halife Hişam'm birkaç kızı da vardı. Bunların en tanınmışları: Seleme ve Ümmü Hişam'dır.

Halife Hişam, Rassafa'da Hicri 125 yılı Rabiulevvel ayının al­tıncı Çarşamba günü öldü [1]

 

Hişam Bin Abdulmelik Döneminde Vilayetler

 

Haricilerin Irak'taki bazı hareketleri, Zeyd Bin Ali'nin Küfe idaresine karşı baş kaldırması ve Horasan'da sessiz bir şekilde ya­yılan Abbasi propagandası hariç Hişam Bin Abdulmelik döne­minde vilayetlerde genellikle durum sakindi. Abbasi'ler lehinde propaganda yapanlar ise tanındılar mı hemen öldürülürlerdi. Ay­nı zamanda Yahya Bin Zeyd Bin Hişam'm isyanı da bu sıralarda patlak vermişti. Endülüs ve Fransa'ya gelince buralarda İslam fetihleri devam ediyordu. Henüz siyasi kavgalar buraya sıçramamiş-tı. Burada bulunan mücahitler birbirleriyle mücadele etme orta­mından uzak idiler. Fakat çok geçmeden bu havalar buralarda da esmeye başladı. Sonra müslümanlar Balâî'uş-Şühedâ adıyla bili­nen [2] savaşın ardından Fransa ortalarından çekilerek güneyinde yerleştiler.

Vilayetlerin her birinde ise genel durum ayrıca şöyleydi:[3]

 

Şam (Suriye)

 

Suriye'de pek dikkat çekici bir hadise olmadı. Bu vilayetteki emirliklerin başında, genellikle Mervanoğullan Ailesi'ne mensup prensler bulunuyordu ve akınların sevk ve idaresi bu prensliklerin kuzeyde bulunanlarından devam ettirilirdi. Bizans topraklarına akın düzenlemek üzere yaz ve kış orduları bu bölgelerde üstlenir­lerdi.[4]

 

Hicaz

 

Hicaz Vilayeti'ne bağlı emirlikler, Abdülvahid Bin Abdullah En-Nadri yönetimindeki Mekke, Medine ve Taif emirliklerinden ibaretti. Sonra Halife Hişam Bin Abdulmelik O'nu azlederek bu görevi Hicri 106'da dayısı, İbrahim Bin Hişam Bin İsmail El-Mah-zumî'ye verdi. Ancak Hicri 114'te O'nu bu görevden alarak yerine diğer dayısı Muhammed Bin Hişam Bin İsmail'i Mekke Valiliği'ne, Halid Bin Abdulmelik Bin Haris Bin El-Hakem'i de Medine Valili­ği'ne getirdi. Hicri 118'de de Halid'i azlederek Mekke'yi Muham­med Bin Hişam Bin İsmail El-Mahzumî yönetiminde birleştirdi.[5]

 

Irak

 

Hişam Bin Abdulmelik, halife olur olmaz, Ömer Bin Hubay-ra'yı Irak ve Maşrık Valiliği'nden alarak yerine Halid Bin AbdullahEl-Kasri'yi tayin etmişti. Fakat dört yıl sonra bu vilayetin bir böl­gesi olan Horasan'ı ayarırak burayı Eşres Bin Abdullah Es-Sele-mi'nin yönetimine verdi.

Hicri 120'de de Halid Bin Abdullah El-Kasrfyi Irak Valiliğin­den alarak yerine -daha önce Yemen Sorumlusu bulunan Yusuf Bin Ömer Es-Sekafi'yi tayin etti. Çok geçmeden Hz. Hüseyin'in torunu Zeyd Bin Ali burada bir isyan çıkardı. Zeyd daha Önce Me­dine'de oturuyordu. Irak Valisi Yusuf Bin Ömer, kendisinden önce görevden alman eski vali Halid Bin Abdullah El-Kasri'yi tutukla-yınca Zeyd Bin Ali'ye büyük miktarlarda devlet malını emanet ola­rak bıraktığını ihbar etti. Fakat Zeyd çağrıldığı Medine Valisinin huzurunda ileri sürülenlerin doğru olmadığına dair yemin etti ve (Halife'yi ikna etmek için) Şam'a giderek Halife Hişam'ın huzu­runda da aynı şekilde yemin etti. Sonra da Irak'a giderek Eski Vali Halid Bin Abdullah El-Kasri tarafından kendisine herhangi bir mal emanet edilmediğini açıklamaya çalıştı ve bu sebeplede bura­larda bir kaç ay kaldı. Ancak Vali Yusuf, O'nun bazı siyasi faaliyet­lerde bulunduğu gerekçesiyle kendisinden İrak'ı terketmesini isti­yordu. Buna mukabil bazı destekçileri ise O'nu Emevi yönetimine karşı çıkması konusunda teşvik ediyorlardı. Nitekim Hicri 121 yı­lında Zeyd nihayet baş kaldırdı. Halbuki yakınlarından Hz. Ali'nin torunu Muhammed Bin Ömer O'na isyan etmemesi konusunda nasihat etmiş, Irak halkının, Hz. Ali'ye, Hz. Hasan ve Hz. Hüse­yin'e karşı nasıl davrandıklarım, onlara asla güvenilemeyeceğini hatırlatmaya çalıştı. Buna rağmen Zeyd ondörtbin kişilik bir kuv­vetle isyanı başlattı. Fakat, adamları O'nu da perişan ettiler. Ken­disine Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer hakkındaki kanaatlarmı sorma­ya (O'nu fikir mücadeleleriyle zor durumda bırakmaya) başladılar. Zeyd ise bu iki zat hakkında iyi düşündüğünü (O'nlara saygılı ol­duğunu) söyleyince etrafındaki adamları dağıldılar. Bunlara o günden sonra "Rafızîler" adı verildi.

Bu olaydan sonra ancak birkaç yüz kişi Zeyd'e bağlı kaldı. Zeyd bu adamlarıyla birlikte Emevi Devlet Kuvvetlerine karşı eşsiz bir mücadele verdi ve Hicri 122 de birkaç günlük çarpışmadan sonra şehid oldu. Vuruşmalar esnasında karşıt birlikler Zeyd'in hücumlarıyla bozguna uğruyor, perişan oluyorlardı. Ancak son gün akşa­ma doğru isabet aldı. Akşam karanlık çöktüğü için taraflar silahı bırakmıştı. Ertesi sabah gün ağarınca Zeyd'in cephesinde artık hiç kimse yoktu. Şii'lerden günümüzde Yemen'de bulunan Zeydî'ler, {Hz. Hüseyin'in torunu olan) işte bu Zeyd Bin Ali'ye mensupturlar. Bunlar inanç ve amel bakımından Şii fırkaları arasında Ehl-i Sün-net'e en yakın olanlardır.

Zeyd'in oğlu Yahya ise {Emevi ailesinden) Abdülmelik Bin Buşr Bin Mervan'dan aman dilemiş, Abdülmelik de O'nun bu sı­ğınma talebini kabul etmişti. Irak Valisi Yusuf, bu olayı haber alın­ca (Prens) Abdülmelik'e: Yahya'yı teslim etmediği takdirde duru­mu Emirülmü'minin'e haber vereceğine dair kendisine haber yol­ladı. Ancak Abdülmelik Vali Yusuf'a: İktidarlarına karşı gelen biri­ni asla korumak durumunda olmadığı şeklinde cevap yolladı. Bu­nun üzerine Vali Yusuf meseleyi kabullenerek Yahya'yı istemekten vazgeçti. Peşindeki takip yatışınca Yahya bir grup adamlarıyla be­raber Horasan taraflarına giderek izini kaybetti. [6]

 

Horasan

 

Halid Bin Abdullah El-Kasri, Maşrık'ın (Irak ve Doğu bölgesi­nin) idaresini üstlenir üstlenmez Horasan'ın sorumlusu Müslim Bin Said'i görevinden alarak yerine kendi biraderi Esed Bin Ab­dullah El-Kasri'yi tayin etti. Esed, Abdurrahman Bin Nuaym EI-Gamidî'ye orduyu sevk ve komuta etmesi konusunda talimat ver­di. Esed, Yemenliler lehindeki kabileci tutumundan dolayı Halîfe Hişam tarafından Hicri 109'da Horasan Valiliğinden azledildi. Ay­nı zamanda Halid Bin Abdullah'ın nüfuzundan kurtulabilmesi için Horasan, statü olarak Halifenin emriyle Irak'tan ayrıldı. Esed azledilmesine rağmen ayrılınca yerine, Horasan Valisi olarak El-Hakem Bin Avane El-Kelbi'yi bıraktı. Fakat çok geçmeden Halife Hişam O'nu da görevinden alarak yerine Eşres Bin Abdullah Es-Selemî'yi görevlendirdi.

Hicri lll'de Eşres de azledilerek Horasan'ın idaresi bu kez de Cüneyd Bin Abdurrahman EI-Murri'ye verildi. O da Mudar Kabi­lesi lehinde tutuculuk gösterdi. Fakat Hicri 116'da öldü. Yerine, Asım Bin Abdullah iş başına gelinceye kadar, Horasan'ın idaresini yürütmek üzere Ammara Bin Harim'i bıraktı.

Horasan'da Hicri 116 yılında El-Haris Bin Sureye adında biri baskı yapıldığı gerekçesiyle yönetime karşı baş kaldırarak, zulme uğrayanlara haklarının verilmesi talebinde bulundu. Fakat Hora­san Emiri kendisine karşı mücadele ederek O'nu dize getirdi.

Hicri 117 yılında Halife Hişam, Asım Bin Abdullah'ı Horasan Valiliği'nden azlederek bu bölgeyi tekrar Irak'la birleştirerek, -vak­tiyle kardeşi Esed'i buraya vali yapan Halid Bin Abdullah EI-Kas-ri'nin yönetimine verdi.

Irak ve bütün Maşrık bölgesinin idaresini Yusuf Bin Amr Es-Sekafi üstlenince Horasan'a idareci olarak Cudey Bin Ali El-Kir-mani'yi gönderdi. Sonra O'nu azlederek yerine Nasr Bin Yesar'ı görevlendirdi.

Vaktiyle Horasan taraflarına giderek izini kaybeden Yahya Bin Zeyd ise bu memlekette El-Curayş Bin Amr Bin Davud'un yanın­da Belh şehrinde ölünceye kadar gizli kaldı. [7]

 

Ermeniye

 

Halife Hişam, Hicri lll'de Ermeniye Vilayetine El-Cerrah Bin Abdullah EI-Hakemi'yi vali tayin etmişti. 112'de şehid oluncaya kadar bu görevde kaldı. Yerine de kardeşi Haccac'ı tavsiye etmişti. Sonra bölgeyi Mesleme Bin Abdulmelik idare etti. Mesleme, dü­zenlediği akınlarından sonra Bab'ul-Ebvab'a, El-Haris Bin Amr Et-Tâi'yi görevlendirdi. Hicri 114 ise Ermeniye Valiliğini Mervan Bin Muhammed Bin Abdulmelik Bin Mervan üstlendi.[8]

 

Mısır

 

Hisam Bin Abdulmelik'in, hükümdarlığının ilk dönemlerinde, Mısır Valiliği ni biraderi Muhammed Bin Abdulmelik Bin Mervan

yürütüyordu. Fakat çok geçmeden Hicri 106 ve 107 yıllarında (ya­ni ancak iki yıl) bu görevde kalan El-Harr Bin Yusuf ile değiştirildi. Ondan sonra bu görevde O'nu, Hafs Bin El-Velid EI-Hadrami ta­kip etti. Fakat Abdulmelik Bin Rifaa ikinci defa Mısır Valiliğine ge­tirildi. Ne varki bu sefer, görevini teslim aldıktan onbeş gün sonra Hicri 109 yılında Öldü. Yerine halef olarak bıraktığı kardeşi El-Ve­lid Bin Rifaa geçti. Halife Hişam da O'nun bu yetkisini onayladı. Böylece El-Velid Bin Rifaa, vefat ettiği Hicri 117 yılına kadar bu gö­revinde kaldı.

Hişam O'ndan sonra Abdurrahman Bin Halid'i Mısır'a vali ta­yin etti. Fakat Abdurrahman çok yumuşak huylu biriydi (otoriter değildi.} Bu sebeple Mısırlılar O'nu Halife'ye şikayet ettiler. Halife de O'nu görevinden alarak Hicri 119 yılında Hanzala Bin SafVan EI-Kelbi'yi ikinci defa Mısır Valiliğine getirdi ve O'nu Hicri 124 yı­lında Kulsûm Bin Ayad El-Kuşeyri'nin öldürülmesinde sonra Ku­zey Afrika'ya gönderilinceye kadar burada kaldı. Kuzey Afrika'ya gönderildikten sonra yerine Hafs BinVelid El-Hadrami tayin edil­di. Halife Hişam'ın ölümünden bir süre sonraya kadar da bu gö­revde kaldı.[9]

 

Kuzey Afrika

 

Hişam Bin Abduİmelik'in hilafetinin başlangıcında Kuzey Af­rika Valisi Buşr Bin SafVan'di. Ölmeden önce yerine (Kaysoğulları kabilesini ezmekte ileri giden) Neffaş Bin Kurt El-Kelbi'nın geç­mesini vasiyet etmişti.

Halife Hişam bundan sonra Kuzey Afrika'ya Kaysoğulların-dan Ubeyde Bin Abdirrahman'ı vali tayin etti. Bu da (öc alma duy­gusuyla hareket ederek) kendisinden önceki valinin tayin etmiş bulunduğu Yemenli ve Musa Bin Nusayr ailesine mensup idareci­lere karşı ezici bir muamelede bulundu.

Hicri 116 da da Mısır Valisi El-Velid Bin Rifaa, Kuzey Afrika Va­liliğine Ubeydullah Bin El-Habhab'ı atamıştı. [10] O da Tanca'ya Emir olarak Ömer Bin Ubeydillah El-Muradî'yi görevlendirdi. Ömer Berberilere kötü muamelede bulundu. Kuzey Afrika Valisi Ubeydullah Sûs memleketlerine de oğlu İsmail'i Emir tayin et­mişti. Keza bu da Berberileri kötü yönetti. Bu durum Berberilerin baş kaldırmalarına neden oldu.

Berberiler Hicri 121 de Mağrib Ordusu'nun Habib Bin Ebi Ubeyd Bin Ukba Bin NafF komutasında Sicilya çıkarması sebebiy­le Kuzey Afrika'da bulunmamasından yararlanarak isyan ettiler.

Berberiler Hicri 121 de Meysere Ez-Zinnatî'nin liderliği altın­da harekete geçerek Tanca'ya hücum ettiler ve şehrin Emiri Ömer Bin Abdullah El-Muradî'yi öldürdüler. Ondan sonra Sûs'a gidip oranın Emiri İsmail Bin Abdullah'ı da öldürdüler. Ardından devlet kuvvetleri karşısında bozguna uğrayarak Tanca'da savunmaya geçtiler. Daha sonra da dönüp Kayravan'a hakim olmaya çalıştı­lar. Bu sırada Trablus Emiri Safvan Bin Malik onları darmadağın etti.

Bir süre sonra Berberiler yine bazı üstünlükler elde ettiler. Bu­nun üzerine Halife Kulsûm Bin Ayad El-Kuşeyri komutasında üzerlerine bir kuvvet gönderdi ve O'na Kuzey Afrika Valiliğini de verdi. Ubeydullah Bin Habbab'ı ise Şam'a çağırdı.

Halife'nin ordusuyla Berberiler arasında büyük bir savaş cere­yan etti. Hicri 132 de meydana gelen bu savaşta orduyu komuta eden Kulsûm Bin Ayad ve Habib Bin Ebi Ubeyde öldürüldüler. Sa­dece Kulsûm'un amcasıoğlu Belec Bin Buşr El-Kuşeyri, Tanca'ya sığınarak burada savunmaya geçme imkanını buldu.

Kulsûm Bin Ayad'ın Öldürülmesinden sonra Halife Hişam Bin Abdulmelik, Mısır Valisi Hanzala Bin Safvan'ı Kuzey Afri­ka'ya sefere çıkardı. Bu sırada Berberiler Kayravan'da O'nu ku­şatmak için çabaladılar. Fakat buna rağmen Onları dize getirme-[11]

 

Endülüs

 

Anbasa Bin Suhaym El-Kelbi'nin Hicri 207 yılında Fransa iç­lerinde giriştiği bir savaş sırasında şehid edilmesinden sonra En-dülüs'de dört yıl süren siyasi bir takım çekişmeler cereyan etti.

Sonra Endülüs'te yönetime Abdulmelik Bin Koton El-Fehri hakim oldu. Fakat Kuzey Afrika Valisi bulunan Ubeydullah Bin El-Habhab, Halife'nin emriyle O'nu görevinden alarak yerine Ukba Bin El-Haccac Es-Selûli'yi tayin etti. Bu emir üzerine Ukba Endü­lüs'e yürüyerek yönetimini eline aldı ve Fransa'ya girip Septknan-ya'ya yerleşti.

Keza Endülüs'ün kuzeyinde bulunan Galice'nin bazı yöreleri­ni de fethetti. Aynı zamanda bu zat vasıtasıyla Bin kişiden fazla in­san müslüman oldu. Sonra Hicri 123 yılında Endülüs halkı O'na karşı baş kaldırarak O'nu görevinden uzaklaştırdılar. Kısa bir süre sonra da Kurtuba'da vefat etti. Ardından Endülüs halkı Abdulme­lik Bin Koton El-Fehri'yi kendilerine Emir olarak seçtiler.

Bu sıralarda Berberiler Endülüs'te bir takım siyasi hareketlere girişmiş bulunuyorlardı. Abdulmelik Bin Koton El-Fehri onlara karşı Belec Bin Buşr'dan imdad isteyerek, Endülüs'e girmesi için izin verdi. Daha önce Tanca'daydı. AbdüTmelik'in talebi üzerine giren Belec, Sidonia Savaşı'nda Berberilere karşı üstünlük elde et­ti. Sonra Endülüs Emiri, O'ndan artık memleketi terk etmesini is­tedi. Ancak Belec bu isteği reddetti. Bunun üzerine aralarında an­laşmazlık çıktı. Sonuç olarak Abdulmelik Bin Koton öldürüldü.

Belec Bin Buşr ise Endülüs'e Emir oldu. Ancak bu olayın üze­rinden yaklaşık bir yıl geçtikten sonra, daha önceleri giriştiği sa­vaşlar sırasında aldığı bir yaranın etkisiyle öldü ve yerine vaktiyle kendisi ve Kulsûm Bin Ayad'la birlikte Kuzey Afrika'ya gelen Su'lebe Bin Selâme geçti. Halbuki Kuzey Afrika Valisi, Endülüs'ü yönetmek üzere Halife Hişam Bin Abdulmelik'in emriyle EbuTHattar Hüsam Bin Dinar El-Kelbi'yi görevlendirerek yollamıştı. [12]

 

Hişam Bin Abdulmelik Döneminde Fetihler

 

El-Velid döneminde olduğu kadar Hişam'm iş başında bulun­duğu günlerde pek geniş fetihler gerçekleştirilemedi. Sadece bazı akınlar düzenleniyor, bu suretle biraz ilerleme kaydediliyordu. Ancak İslam birlikleri tekrar serhadlerdeki stratejik noktalarına dönüyorlardı. Ya da küçük bir arazi parçası veya bir kale ancak alı­nabiliyordu. Bazen de yapılmış olan bir antlaşma düşmanlar tara­fından çiğnendiği için çarpışmalar meydana geliyordu. Bu sebep­le müslümanlar misilleme yapmak ve onları tekrar barışa ve cizye ödemeye mecbur etmek için ikinci bir defa topraklarına girmek zorunda kalıyorlardı. Bu dönemin fetihleri;[13]

 

Batı Cephesi

 

a) Bizans Toprakları: Halife Hişam'ın devri boyunca Bizans topraklarında akınlar devam etti. Yaz ve kış orduları gerek kara­dan, gerekse denizden sürekli şekilde cihad faaliyetleriyle ileri atı­lıyorlardı. Bununla birlikte sınırlarda pek büyük değişiklikler ol­muyordu. Sadece İslam orduları Bizans topraklarının iç kesimleri­ne kadar dalıyor, kısa bir süre sonra da Toros Engebelerinde bulu­nan müstahkem noktalarına dönüş yapıyorlardı.

Bu akınları yöneten komutanların en ünlüleri; Mesleme Bin Abdulmelik Bin Mervan, Muaviye Bin Hişam Bin Abdulmelik, Sü­leyman Bin Hişam Bin Abdulmelik, Abdullah El-Battal, Said Bin Abdulmelik, İbrahim Bin Hişam, El-Velid Bin El-Ka'ka El-Absi, Numan Bin Yezid Bin Abdulmelik ve Mesleme Bin Hişam Bin Ab­dulmelik idiler.

Hicri 107'de Muaviye Bin Hişam bir yaz ordusu başında gazaya çıktı. Bu sırada Suriye ordusunu, Komutan Meymûn Bin Mih-rân sevk ve idare ediyordu. Denizi aşarak Kıbrıs'a ulaştı.

Hicri 108 yılında da Mesleme Bin Abdulmelik, Kayseri'yi fet­hederek tekrar serhadlere döndü. Keza Said Bin Hişam, Hicri 111 'de Bizans içlerine daldığı sıralarda Kayseri'ye kadar ulaştı. Ab­dullah El-Battal da Konstantini yenerek O'nu esir aldı. Ayrıca Sü­leyman Bin Hişam ikinci bir defa Kayseri'ye kadar ulaştı.

Muaviye Bin Hişam, Hicri 113 yılında Maraş taraflarında bir mevsim boyu ordusunun başında alarmda bekledi. Bir yıl önce bu civarda bulunan Harşana Kalesi'ni fethetmişti.

b) Deniz Cephesi: Bu dönemde deniz cephesinde de Akdeniz Adaları'na bazı çıkarmalar düzenlendi. Deniz savaşlarını sevk ve idare eden en meşhur komutanlar: Abdullah Bin Ukba Bin Nafi\ Abdullah Bin Ebi Meryem ve Meymin Bin Mihran idiler. Kuzey Af­rika Emiri de Hicri 121'de Sicilya'ya bir çıkarma yaptı. Bu çıkar­mada harekât komutanı Habib Bin Ebi Ubeyde Bin Ukba Bin Na­rı idi. Daha önce Syracuse'yi fethetmeyi de başarmıştı. Hicri 117'de de yine Kuzey Afrika Emiri Ubeydullah Bin El-Habbâb, Sardinya Adasına Kussem Bin Avane komutasında bir çıkarma yaptırdı. Kussem, adadaki kaleyi ele geçirdi. Fakat İslam savaşçıla­rı dönüşte batarak boğuldular.

c) Endülüs Cephesi: Komutan Anbese Bin Suhaym El-Kelbi, Fransa içlerine doğru ilerledikten sonra üssüne döndüğü sırada yolda şehid edildi. O'nun Öldürülmesi müslümanlarm moralini çökertti. Bu sebeple Fransa'nın güneyinde Narbonn'da bulunan üslerine çekilmek zorunda kaldılar. Bundan sonra Endülüs idare­sini Abdurrahman El-Gafikıy üstlenerek sekizbin savaşçıyla bir­likte çıkıp Akitanya'yı ele geçirdi. Peşinden de RhöneVadisi'ni al­dı. Bu sırada Akitanya Dük'ü Fransızlardan imdad istemişti. Bu­nun üzerine Şarl Martel (Charles-Martel) çoğunluğu çıplaklardan oluşan bir ordu hazırlayarak müslümanlara karşı durdu. Taraflar arasında sekiz günlük vuruşmalardan sonra bir savaş cereyan etti. Sonunla müslümanlarm saflarında çalkantı meydana geldi, Ab­durrahman El-Gafıkıy isabet aldı ve komutanlar arasında ihtilafçıktı. Netice olarak Fransızlardan habersiz bir şekilde gece karan­lığından istifade ederek çekilip gittiler. Tarih Hicretin 114'ncü yı­lıydı. İslam Tarihine bu olay Balat'uş-Şuheda adıyla geçti. Bundan sonra Fransa'da Septimanya bölgesinden başka müslümanlara ait bir yer kalmadı. Sonra Ukba Bin El-Haccac Septimanya'ya gire­rek, Endülüs'ün kuzeyinde müslümanlara karşı direnen bazı yöre­leri daha fethetti.[14]

 

Doğu Cephesi

 

a) Ermeniye: Hişam Bin Abdulrnelik döneminde Ermeniye'ye ve Lan memleketlerine birçok akınlar düzenlendi. Bu cephenin meşhur komutanları: El-Haccac Bin Abdulmelik, El-Cerrah Bin Abdullah El-Hakemi, Mesleme Bin Abdulmelik, Eşres Bin Abdul­lah Es-Selemi, El-Haris Bin Amr Et Tâî, İshak Bin Müslim El-Ukaylî ve Mervan Bin Muhammed idiler.

El-Haccac Bin Abdulmelik, Lân topraklarına akınlar düzenle­yerek sonunda cizye ödemeleri şartıyla buradaki ahali ile barış ak­detti. Fakat sonra antlaşmalarını çiğnediler. Bunun üzerine Mesle­me Bin Abdulmelik, Hicri 110 yılında Bab'ul-Ebvab yönünden üzerlerine yürüyerek onları mağlup etti.

Keza Hicri 112'de El-Haris Bin Amr, Azerbaycan'a sefer yapan Türklerle karşılaştı. Onları yenerek geri dönmeye mecbur etti. sonra Lân bölgesi yönünden tekrar hareket ettiler. Bu sefer de El-Cerrah Bin Abdullah El-Hakemi komutasındaki Suriye'lilerden ve Azerbaycanlılardan oluşan askerleriyle birlikte, aynı yıl içinde yine Türklerle karşılaştı. Ordusu, tasarladığı sayıya daha henüz ulaşmış değildi. Bu sebeple Erdebil'de askerleriyle birlikte şehid oldular. Türkler ise Erdebil kentini ele geçirdiler.

Bunun üzerine Halife Hişam Bin Abdulmelik, biraderi Mesle-me'yi, çok soğuk, karlı ve yağmurlu geçen bir kış mevsiminde peş­lerine saldı. Mesleme, Bab'ul-Ebvab'ı geçinceye kadar uzun mesa­feler boyu onları kovaladı. Bab'ul-Ebvab'a ulaşınca buraya El-Ha­ris Bin Amr Et-Tai'yi idareci bırakarak döndü. Ertesi yıl Hicri 113'te tekrar buraya gelerek ordusunu ayrı ayrı birlikler halinde düşman topraklarına dağıtıp onları kısmen öldürdüler, kısmen de esir aldılar. Öldürülenler arasında Türk hakanının oğlu da vardı. Hakan oğluna olanlardan etkilenerek Mesleme'ye- hücum etti. An­cak Hicri 114'de yenilgiye uğradı. Bunun üzerine Mesleme, Bab'ul-Ebvab'dan tekrar döndü.

Ne var ki Türkler müslümanlarla yapmış bulundukları antlaş­malarını yeniden çiğnediler. Bu yüzden Mervan Bin Muhammed Hicri 117 yılı içerisinde üzerlerine iki defa kuvvet gönderdi. Bununzorlayıcı sonucu olarak cizye ödemeyi başta kabul etti iseler de tekrar antlaşmalarını çiğnediler. Bu sebeple Hicri 120 yılında İs-hak Bin Müslim El-Ukayli ve (121 yılında Şerir memleketlerini fethederek halkını cizye ödemeye mecbur kılmış bulunan) Mer-van Bin Muhammed, birlikte üzerlerine yürüdüler. Gerek Bizans-lılar'ı gerekse Türkler'i amansız akınlarıyla sersemletmiş bulunan ünlü komutan Mesleme Bin Abdulmelik bu yıl içinde vefat etti.

b-Maveraünnehr Memleketleri: Hişam Bin Abdulmelik dö­neminde, Maveraunnehr memleketlerine yapılan akınlar hiç di­nip durmadı. Bu cephenin ünlü komutanları Esed Bin Abdullah El-Kasri, Müslim Bin Said, El-Cüneyd Bin Abdirrahman, Said Bin Amr El-Harşi ve Nasr Bin Yesar idiler.

Müslim Bin Said, Türklere karşı savaştı ve Hicri 106 da Farga-na'ya girdi. Türkler, O'nun karşısında tutunamayarak çekildiler. Bir yıl sonrada Esed Bin Abdullah El-Kasri, Cibal bölgesine akın yaptı. Bu bölgenin beyi Nemrun, Esed'le barış yaptı ve vasıtasıyla müslüman oldu. Esed oradan Herat Dağlari'na sonra da Huttel'e yürüdü. Bu bölgelerin halkını barışa zorlaymcaya kadar onlarla çarpışmaya devam etti. Sonraları yapmış bulundukları antlaşma­yı çiğnediler. Bu yüzden üzerlerine bu kez de Said Bin Amr El-Harşi yürüdü. Hicri 112'de bir kaç yerde onları yenilgiye uğrattı. Fakat çok geçmeden bu sefer de Semerkand'a saldırdılar. Semer-kand Emiri, El-Cüneyd Bin Abdirrahman'dan imdad istedi. Ancak Türkler üstünlüğü elde edip büyük sayıda müslümanlan öldürdü­ler. Bununla beraber müslümanlar daha sonra toparlanarak Türk­leri buralardan geri çevirdiler ve onları bozguna uğrattılar.

Hicri 119'da da Esed Bin Abdullah EI-Kasrî Huttel toprakları­na akınlar düzenledi ve kralları Bedir Tarhan'ı öldürdü. Aynı za­manda Türk illerine de sefer düzenleyerek Hakan'la karşılaştı ve O'nu da öldürdü. Esed bu savaşlardan sonra Hicri 120 de öldü. Nasr Bin Yesar ise Maveraünnehr topraklarına iki sefer yaptı. Üçüncü seferinde Kral Korsol'u esir alarak O'nu Hicri 121'de öl­dürdü. 123'de de Soğd ahalisiyle barış yaptı. Aynı yıl içerisinde de Fargana'ya iki akın düzenledi.

Yine aynı yıl içinde Hıyra'da Vezir Es-Sahtiyânî adında biri yö­netime karşı baş kaldırmış, etrafında da bir azınlık toplanmıştı. Bunlar bölgede karışıklık çıkardılar. Irak Valisi üzerlerine bir kuv­vet gönderdi. Onlara galebe çalıp çoğunu öldürdüler. Vezir Es-Sahtiyânî ile bazı arkadaşları derdest edilerek Valiye getirildiler. Vali bunları öldürdü, sadece zekasına ve güzel anlatımına hayran kaldığı elebaşılarını sağ bırakarak (Onu hapsetti.) Vali arada bir O'nu zindandan aldırır, (konuşturarak) hayranlıkla dinlerdi. Bu olay Halife Hişam Bin Abdulmelik tarafından haber alındı. Valiyi haşlayarak, O'ndan bu asiyi derhal öldürmesini isteyince Vali, bu durum karşısında O'nu idam etmek zorunda kaldı.

Hicri 119 yılında da Es-Sahari Bin Şebib adında bir âsi Vasıt ta­raflarında yönetime karşı baş kaldırdı. Halid Bin Abdullah El-Kas-rî, üzerine bir kuvvet gönderdi. Taraflar arasında çıkan çarpışma­lar sırasında isyancıların hepsi tepelendi.[15]

 

Hişam Bin Abdulmelik Döneminde Hariciler

 

Hişam Bin Abdulmelik döneminde Haricilerin faaliyetleri ye­reldi. Eylemleri Irak topraklarını aşmıyordu. Irak'ın bile her tara­fında değil, sadece bazı küçük alanlarda kendini gösteriyordu. Sı­nırlı sayıdaki bir grubun dışında kimse kendini bu eylemlere kap­tırmıyordu ve faaliyetleri kısa süreliydi. Çünkü biri bu faaliyetleri teşvik edip fitnesini körükledi mi derhal öldürülüyordu. Tabii bu elebaşıların ölümüyle de eylem, ikinci biri tarafından başlatılınca­ya kadar bir zaman sönüyor, külleniyordu.

Hicri 119 yılında Musul köylerinden birinde Küsare lakabıyla tanınan Behlûl Bin Buşr adında bir şahıs, etrafına topladığı kırk kişilik avenesiyle yönetime karşı baş kaldırdı. Irak Valisi Halid Bin Abdullah El-Kasri -aslında İslam Devletinin Hindistan'daki so­rumlusunun isteği üzerine imdat kuvvet olarak Irak'tan o sırada Hindistan'a gitmek üzere geçmekte bulunan - Suriyeli bir askeri birliği üzerlerine yolladı. Fakat bunlar Haricilere yenildiler. Vali Halid bu haberi alınca üzerlerine başka bir kuvvet gönderdi. Musul'la Küfe arasında bir yerde onlarla karşılaştılar. Ne varki bunlar da çok geçmeden Haricilere yenik düştüler ve bozguna uğrayıp çe­kilen grupları, gerisin geri Valiye geldiler. Vali Halid bu sırada çar­pışmaların sonucunu Kûfe'de merakla bekliyordu. Haricilerin ele­başısı Behlûl, Devlet Merkezi olan Şam üzerine yürümek istiyor­du. Bu haberi alan, kentlerin yöneticileri korkmaya başladılar. Bu­nun üzerine Vali Halid durumu daha ciddiye alarak üzerlerine bi­ri Suriyelilerden, diğeri ise Iraklılardan oluşan iki kuvvet gönderdi. Ayrıca El-Cezire Emiri de Haricilere karşı bir yığmak hazırladı. Halbuki isyancıbaşı Behlul'un beraberinde 70 kişiden başka kim­se yoktu. Nihayet Hariciler Musul yakınlarında düşmanları olan devlet kuvvetleriyle karşı karşıya geldiler. Taraflar arasında cere­yan eden çarpışmalar esnasında Behlûl öldürüldü. Yerine reis ola­rak Daame Eş-Şeybânî'yi O'na da bir şey olursa Amr El-Yeşkuri'yi bırakmıştı. Behlûl öldürüldükten ve Hariciler çökertildikten sonra halefi olan Daame geride sağ kalmış bulunan arkadaşlarını bıra­karak kaçtı.

Aynı yılda, kısa bir süre sonra bu kez Amr El-Yeşkuri yeniden baş kaldırdı. Fakat çok geçmeden o da Öldürüldü.

Bu kez de Eşheb'in adamlarından El-Anzi yanma 60 kişi alarak isyan bayrağını çekti. Irak Valisi Halid Bin Abdullah El-Kasri, Es-Samt Bin Müslim El-Buceli komutasında üzerlerine dört bin kişi­lik bir kuvvet gönderdi. Fırat kıyılarında iki taraf karşılaştılar. Cere­yan eden çarpışmadan sonra Hariciler bozguna uğradılar ve dağı­lan çeteleri Küfe yakınlarında derdest edilerek Öldürüldüler. [16]

 

Hişam Bin Abdulmelik Döneminde Abbasilîk Propagandası

 

Bekir Bin Mahan adında biri Sind'de bölge sorumlusu El-Cü-neyd Bin Abdirrahman'm yanında tercüman olarak çalışıyordu. Hişam Bin Abdulmelik'in halife olduğu ilk günlerde Hicri 105'deKüfe'ye geldi. Burada Ebu İkrime ve Ebu Sadık gibi Abbasiliğin propagandistlerine rastladı. O'na Haşimoğulları'nın işbaşına ge­tirilmesi gereğini hatırlattılar. Bekkir de onlara katılmayı kabul et­ti. Sonra Hz. Abbas'ın torunlarından Muhammed Bin Ali Bin Ab­dullah'la temas kurdu. Muhammed tam aradığı adamını bulmuş­tu. Bekkir'i kendine yaklaştırdı ve öne sürdü.

O sıralarda Abbasoğulları davasının baş davetçisi Meysere öl­müştü. Bekkir O'nun yerini aldı ve bu konuda propaganda yap­mak üzere Horasan'a, Ebu İkrime'yi ve Ebu Muhammed Es-Sa-dık'ı gönderdi. Ancak hakkında

Horasan Valisi Esed Bin AbdullahEl-Kasri'ye gizli ihbar yapılınca sırları ortaya çıktı ve Hicri 107 yı­lında Vali Esed ikisini de yakalayarak idam etti. Bekkir bu kez Hic­ri 108 yılında Horasan'a başka davetçüer gönderdi. Ne varki bun­lar da öncekilerin akibetine uğradılar. Fakat propaganda alanı da gittikçe genişledi. El-Cüneyd Bin Abdirrahman bu propagandist-lerden birini öldürerek, bu devrimcilerden kim öldürülecek olur­sa, öldüren kişinin takibe uğramayacağını Hicri 113 yılından ilan etti. Bunun üzerine halk korkuya kapıldı. Ancak bilindiği üzere ideolojik bir davanın, karşısında sadece şiddet ve baskıyla durmak da yeterli değildir.

Esed Bin Abdullah El-Kasri Hicri 117 yılında ikinci kez Hora­san Valiliği görevine dönerek Abbasiler'in destekçilerine karşı ye­niden şiddet tedbirlerine baş vurdu.

Bekkir Bin Mahan bu sefer de Ammar Bin Yezid'i bütün Abba-silik davasının destekçilerine liderlik yapmak üzere Horasan'a gönderdi. Ammar Merv kentine gelince burada kimliğini gizleye­rek adını Haddaş diye değiştirdi. Etrafında halktan bir grup top­landı. Fakat bir süre sonra Abbasiler'e ihanet etti ve İbahiyecilik propagandası yapmaya başladı.[17]

Arkadaşlarına birbirlerinin eşleriyle düşüp kalkmak üzere izin verdi. Bunun da Muhammed Bin Ali Bin Abdullah Bin Abbas'm emri olduğunu ileri sürdü. Bu sapık fikirleri ortaya çıkınca Vali Esed Bin Abdullah O'nu yakalayıp Hicri 118 yılında idam etti.

Bununla birlikte Muhammed Bin Ali de Horasan'daki taraftar­larının yaptıklarını ve Haddaş'ın peşinden sürüklenmelerini kına­dı. Onlardan ilişkisini kesti ve bir daha onlarla temas kurmadı. Adamları Mulıammed'in kendilerinden yüz çevirmesinin sebebi­ni öğrenmek için O'na Süleyman Bin Kesir'i gönderdiyseler de Süleyman cevapsız döndü. Sonra Bekkir Bin Mahan onlara bir mektup yollayarak Haddaş'ın izlediği yolun davaya yakışmayan bir davranış ve ahlaka açıkça ters bir tutum olduğunu anlattı. Fa­kat yandaşları Bekkir'in bu mektubunu önemsemediler, önce O'ndan geldiğini bile ummadılar, Bekkir, Muhammed'e gidip me­seleyi anlattı. Bunun üzerine Muhammed de davranışlarının da­vaya aykırı olduğu yolunda onları uyardı. Onlar da artık ikna olup bu çirkin davranışlarını bıraktılar ve tövbe ettiler.

Hz. Abbas'ın torunu, Muhammed Bin Ali Bin Abdullah Hicri 124'te vefat etti. Ondan sonra davayı oğlu İbrahim Bin Muham­med Bin Ali üstlendi.

Irak Valisi Yusuf Bin Amr Es-Sekafi'nin, zindana attığı Halid Bin Adillah EI-Kasri'nin adamlarından birine tutuklu bulunduğu hapiste hizmet eden Ebu Müslim adında bir şahıs bu sıralarda or­taya çıktı. Bekkir Bin Mahan bu adamı satın alarak O'nu İbrahim Bin Muhammed Bin Ali'ye gönderdi. O da Ehu Müslim'i eğitmek ve yetiştirmek üzere Ebu Musa'ya teslim etti. Ebu Müslim de ger­çekten O'nun derslerini dinledi ve hafız yapti [18]

 



[1] İbn-ül Esir, EI-Kamil tere, c. 5, s. 102-106, 218-220

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/45-46.

[2] Poitiers (Puvarya) savaşı

[3] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/46-47.

[4] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/47.

[5] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/47.

[6] İbn-ülEsir, El-Kamilterc, c. 5, s. 106, 121, 181-188, 190-196,202-206

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/47-49.

[7] tbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 5, s. 106, 121, 124-129, 131-132, 137-144, 147, 151-157,187-188, 226-227

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/49-50.

[8] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/50.

[9] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/51.

[10] Emeviler devrinde Kuzey Afrika valilerinin Mısır valileri tarafından atan­maları bir devlet geleneği olmuştu.

yi başardı. Bu ise Emeviler'i bu bölgede heybet ve saygınlığını ye niden temin etti.

[11] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/51-53.

[12] Ibn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 5, s. 115, 145-146, 158-162,207,209-211

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/53-54.

[13] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/54.

[14] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/54-56.

[15] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/57-59.

[16] îbri-ül Esir, Et-Kamil tere, c. 5, s. 173-176

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/59-60.

[17] İbahiyecilik; Haram - Helal gözetmeyen ve bu ölçülere inanmayan sırf menfaat için, heves ve tatmin uğruna her eylemi olağan ve mubah gören ve böy­le hareket etmeyi yeğleyen ideolojik fikir akımı.

Bu tarikatın kurucusu, Fatımilik öğretilerini esas alan haşşaşiler çetesinin reisi Hasan Sabbah (Öl. M. 1124)'dır. (Mütercim)

[18] îbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 5, s. 87-163, 180-181106, 115-116, 120-121, 157-158

Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/60-62.