60- EL-MÜTEVEKKÎL CAFER BİN MUHAMMED EL-MUTASIM
El-Mütevekkil Döneminde Siyasi Hareketler
El-Mütevekkil Döneminde Bizanslılarla Durum
El-Mütevekkil Döneminde Müstakil Emirlikler
(Hilafet Dönemi, Hicri: 232-247)
Cafer El-Mütevekkil Hicri 205 yılında dünyaya geldi. Annesi cariyeydi. Adı "Suca" idi. El-Mütevekkil esmer, güzel gözlü, seyrek sakallı ve ince yapılıydı. Kardeşi El-Vasık'ın vefatından sonra Hicri 232 yılı Zilhicce ayında kendisine bey'at edilerek hilafet makamına getirildi. Esasında Türklerden oluşan ordu El-Vasık'ın oğlu Muhammed'i başa getirmek istiyordu. Fakat daha sonra askerler onu küçümsediler, ondan yüz çevirip El-Mütevekkil'e yöneldiler. Kendisine ilk defa bey'at edense Ahmed Bin Ebi Davud oldu.
El-Mütevekkil başa geçer geçmez (kardeşi ve selefi) El-Vasık'm veziri, Muhammed Bin Abdülmelik Ez-Zeyyat'm yakalanmasını emretti. Çünkü ondan nefret ediyordu. Sebebine gelince Bin Zeyyat El-Vasık'ın oğlu Muhammed'e bey'at edilmesini istiyordu. Aynı zamanda vaktiyle El-Vasık'm El-Mütevekkil'e karşı düşmanlık hislerini tahrik etmişti. Ez-Zeyyat zindanda kendisine yapılan işkenceye dayanamayarak kısa bir zaman sonra öldü. Keza El-Mütevekkil devlet memurlarından bir topluluğa karşı gazaba geldi. Oğlu EI-Muntasır'ı da Hicaz ve Yemen'e vali tayin etti.
EI-Mütevekkil -aynı zamanda- komutan îtah'ın da tutuklanmasını emretti ve onu, kısa bir zaman sonra öldüğü zindana kapattı.
Gayrimüslim vatandaşlara, müslümanlardan farklı giyinmelerini emrettiği gibi İslam döneminde yapılmış olan kiliselerin yıkılması için de talimat verdi.
Keza, Hz. Hüseyin'in Kerbela'daki mezarı üzerinde bulunan yapıyı ve civarındaki binaları da yıktırdı.
Bütün bunlardan sonra Hicri 237 yılında -kendi has adamlarından olan- Ahmed Bin Ebi Davud'a da öfkelendi. Ahmed hastaydı, felç olmuştu ve 240 yılında öldü.
El-Mütevekkil her üç oğlunu da kendine veliaht seçti. Oğlu Muhammed'e El-Muntasır, Zübeyr'e El-Mu'tez ve İbrahim'e de El-Müeyyed unvanlarını verdi.
Oğlu El-Muntasır'a Kuzey Afrika Mağrib, Arap yarımadası ve Suriye serhadlerinin idaresini, El-Mu'tezz'e, Horasan,Taberistan, Rey, Fars, Ermeniye ve Azerbaycan'ın idaresini El-Müeyyed'e ise Suriye'nin idaresini teslim etti.
Kur'an-ı Kerim'in yaratık olduğu yolundaki tezin tartışılmasını yasakladı. Bu emrin uygulanması konusunda eyalet valilerine de mesajlar yolladı. Bu yüzden uygulanan baskıları da ortadan kaldırdı. (İmam-i Hambeli olarak bilinen) Ahmed Bin Hambel'e saygı gösterdi. Onu Bağdat'a davet ederek kendisini ağırladı. Ona danışmadan hiç kimseyi yargı organının başına getirmiyordu.
Nitekim Yahya Bin Eksem'in Bin Ebi Davud yerine 'kadılar kadısı' [1] unvanıyla, atanması İmam-ı Hambeli'nin onayıyla gerçekleşmişti. El-Mütevekkil mezhep olarak da İmam-ı Şafii'nin mezhebine intisab etti. Dolayısıyla fıkıh mezheplerinden birine inti-sab eden ilk halife sayılmaktadır.
Hicri 240 yılında da -vaktiyle "kadılar kadısı olarak tayin etmiş bulunduğu" Yahya Bin Eksem'i bu kez de görevinden aldı.
El-Mütevekkil, Dımışk'ı sevdikten sonra buraya seyahatte bulundu. Şehre yerleşip burayı devletin idare merkezi haline getirmek istedi. Ziyarete çıktığı Dımışk'a 244 yılında ulaşarak şehrin güney yönünde Dareyya yolu üzerinde köşkler inşa edilmesi emrini verdi ve Dareyya'da kendine bir saray yaptırdı.
El-Mütevekkil "Halifeler halka boyun eğdirmek için sert bir siyaset takip ederler, halbuki, beni sevmeleri ve emrime saygılı olmaları için ben ise onlara karşı daima yumuşak muamele etmeye çalışırım" derdi.
El-Mütevekkil ne zamanki Dımışk'a döndü, fakat iki ay ve birkaç günden fazla bir süre burada kalamadı. Bu kez Samarra yakınlarında El-Mahuza kentinin kurulması için emir verdi. Kurulan bu yeni şehir sonraları El-Mütevekkiliyye ve El-Caferiyye adlarıyla anıldı. Kasru'l-Lu'lue (İncili Sara) adıyla anılan Hilafet Köşkü de burada bina edildi. Aynı zamanda Halife Cafer El-Mütevekkil'in adına atfen bu saraya Kasru'l-Caferi adı verildi. El-Mütevekkil bu yeni kente 246 yılında intikal ederek yerleşti.
Halife El-Mütevekkil, hayatının sonlarına doğru yerine geçmek üzere oğullarından El-Mu'tezz'i, El-Muntasır'm önüne geçirmek istedi. Bu sebeple de (birinci derecedeki veliahdı) El-Munta-sır'dan kardeşi lehine bu hakkından feragatte bulunmasını istedi. Fakat El-Muntasır bu teklifi reddetti. Bu sebeple babası her vesileyle ona hakarette bulunuyor, halkın karşısında bu oğlunu aşağılıyordu. Bu da oğlunu babaya karşı göğsünü kinle doldurdu. Bu sırada orduyu oluşturan Türkler de bazı sebeplerle El-Mütevekkil'e karşı cephe almış bulunuyorlardı. Dolayısıyla onu ortadan kaldırmak üzere oğlu El-Muntasır'la anlaştılar ve Ramazan bayramının son günlerinden birinde, gece yarısı odasına girip veziri El-Feth Bin Hakan'la birlikte onu öldürdüler. Yerine de El-Muntasır'a bey'at ettiler.
Devrin şairlerinden El-Muhturi El-Mütevekkil'in Öldürülmesinden duyduğu derin üzüntüyü, yazdığı bir mersiye ile dile getirmistir. Çünkü suikastin tertip edildiği saatlerde o da orada bulunuyordu. Fakat ona bir kötülük dokunmadı. Çünkü bir fırsatını bulmuş, gizlenmişti [2]
El-Buhturi'nin yazdığı mersiye şöyledir:
Güzelliği değişti "Caferi" Sarayı'mn, Eski yeni her şeyi tahrib edildi onun. İçinde oturanlar derhal çıkıp göçtüler Köşkleri mezarları tek şekle dönüştüler. Bizi kedere boğar, biz o semte gidince Halbuki uğrayanı mutlu kılardı önce Köşkün hiç unutmadım o ürperten anını Korkunçtu yol, ürküttü dehşet yavrularını. Haydin defolun diye halkına ses edildi. Aceleden sarayın namusu kirletildi. Ne kadar tenha, sanki oturmadı kimseler Orada ve görmedi o güzelliği gözler Gülümsemedi sanki hiç hilafet makamı Yaşamadı saltanat o parlak serencamı Orada hayat sanki bir zaman doğmamıştı Cihan tüm cemalini onda toplamamıştı. Hani o çetin engel ki hiç aşılamazdı. Heybetinden kapılar köşkler açılamazdı. Ve hani dayanağı halkın her felakette, Emreden yasaklayan bu koca memlekette? Katili onun etti, gafletten istifade, Çıksaydı ya önüne yakışan buydu sade!
Ne ölümle savaştı uğrunda askerleri Ne durup savundular mal ve hazineleri Ne de Mutez korudu, ki umut oydu meğer Malum aziz odur ki korur onu azizler Halkın şüphesi vardı vezirinden dolayı [3] Tahir'se Horasan'da farketmedi olayı Ubeydullah onlara eğer güç yetirseydi İşi tertipleyenler sıkıntıya düşerdi. Tabiki bunlar hayal, niyetler sildi onu Süreydi bitti ve bir eceldi geldi sonu. Can pazarındaydı o, adamları heybetsiz Tedbiri korku vermez, emirleri geçersiz. Kılıçlar üşüştü o yerde can çekişirken Ölümünse kızıldı pençesi o Ölürken. Onu iki elimle istediydim savunmak Ne var ki düşmanları defedemezdim ancak. Elde kılıç olsaydı, eğer suikast anı, Katil anlayacaktı gerçek kılıç çalanı Senden sonra yaşamak, ya da öcsüz bir kanı Seyretmek bana haram, sağ ise akıtanı Hiç umabilir miyim varis alsın Öcünü, O varis ki kendisi hazırladı ölümü Veliahd mıydı acep kin güden gizli gizli? Hayret ki bu makama getirildi katili Kalan hayır görmesin gidenin mirasından,
Minberleri de kalsın hep mahrum duasından! [4] Hiç kurtulmasın sanık, necat bulmasın boynu, Kılıç darbesiden kim, kından çektiyse onu! Ne değerli bir kandı, o gecede dökülen, Akıttınız kanını, Cafer'di öldürülen Bilmezlikten geldiniz, gerçekte atananı Ve kılıçlar altında yaslı, öc kollayanı. Umarım öyle biri sizleri yönetecek, Halef olunca ona hıyanet etmeyecek. Nabız yoklayan ve o, korkulan biri olur, Beyinsiz acul biri baş kaldirsa durdurur.[5]
1- Muhammed Bin El-Buays hapisten firar etti. Vaktiyle Azerbaycan'da yakalanarak getirilmişti. Firar edince yine Azerbaycan'a kaçtı. Fakat Azerbaycan Valisi Muhammed Bin Hatem Bin Herse-me ona karşı tedbir almakta kusur edince güçlendi.
Bunun üzerine Halife El-Mütevekkil -valiyi değiştirerek- yerine Hamdeveyh Bin Ali Bin El-Fadl Es-Sadi'yi Azerbaycan'a vali tayin etti.
Yeni vali, Merend kentinde direnişe geçen isyancı Bin Bu-ays'ın üzerine yürüdü ve üzerine peşpeşe kuvvetler şevketti. Ta ki Boğa Eş-Şarabi onu kuşatmayı başardı. Sonra da ele geçirerek onu -devlet merkezi- Samarra'ya yolladı. Fakat Halife El-Mütevekkil önceleri onu idam etmeye azmetmişken daha sonra kendisini bağışladı.
2- Mahmud Bin El-Farac En-Nisabori adında biri Samarra'da peygamberliğini ilan etti. Bazı kimseler de onu desteklediler. Bunun üzerine ele geçirildiler ve elebaşı En-Nisabori'ye can verinceye kadar dayak atıldı. Yandaşlarıysa zindana atıldılar.
3- Ermeniye'de Başpatrik idareyi elegeçirme teşebbüsünde bulundu. Bunun üzerine Vali Yusuf Bin Muhammed patriği yakalayarak Halife'ye yolladı. Patrikle oğlu İslama girdiler. Ermeni hı-ristiyanlanna gelince bunlar vali Yusuf Bin Muhammed'i kuşattılar, O da öldürülünceye kadar çarpışmaya devam etti. Sonra Halife El-Mütevekkil üzerlerine Boğa eş-Şarabi komutasında bir ordu gönderdi. Boğa El-Cezire yoluyla üzerlerine yürüdü. Vali Yusuf'un katillerim ele geçirerek kimisini öldürdü, kimisini köle diye sattı. Böylece Ermeniye'de güvenliği sağladıktan sonra Tiflis üzerine yürüdü ve kuşattıktan sonra şehre girdi.
4- Hicri 240 yılında Homs halkı, valileri Ebul Gays Musa Bin İbrahim'e karşı ayaklandılar.
Sebebine gelince onların eşrafından birini öldürmüştü. Üzerine yürüyerek onu şehirlerinden kovdular. Bunun üzerine Halife El-Mütevekkil onlara yeni bir vali gönderdi. Onlara karşı sert davranmasına rağmen halk bu yeni valiyi kabullendi.
Adı Muhammed Bin Abdeveyh'ti. Böylece ortalık sükunete kavuştu. Fakat Homs hıristiyanları fitneyi yeniden körüklediler.
Tahrik olan halk 241 yılında vali Muhammed Bin Abdeveyh'in üzerine yürüdü. Onu öldürmek istediler. O da tez elden Halifeye durumu yazdı. Bunun üzerine Halife El-Mütevekkil, Dımışk Valisine derhal Homs Valisinin imdadına koşmasını ve Hıristiyanları şehirden kovup büyük kiliselerini de yerle bir etmesini emretti.
5- Hicri 237 yılında da Sicistan'da Yakub Bin El-Leys idareye baş kaldırdı. Bu adam daha önce isyan edip bölgeye hakim olan Salih Bin Nadr El- Kinani ile de beraber idi.
Fakat Horasan Valisi Tahir Bin Abdullah Bin Tahir, bölgeyi isyancılardan geri aldı. Ne varki bu kez de Dirhem Bin El-Hüseyin bölgeye hakim oldu. Yakub, aynı zamanda bununla da birlik oldu.
Esasen Dirhem güçsüz olduğu için muhalifleri Yakub Bin EI-Leys'i ona tercih etmiş, önüne geçirmişlerdi. [6]
Bizanslılar Hicri 238 yılında Mısır'ın Dimyat Limanına hücum ettiler. 300 pare gemiyle gelmişlerdi. Halk şehri terkederek kaçarken El-Menzüe gölüne uğradılar. Gölü geçmeye çalıştıkları sırada erkeklerin hepsi kurtuldu. Çocuklar ve kadmlardansa bir grup boğuldular. Rumlar da muhacir olanlara ait meskenlerden ulaşabildiklerini ateşe verip, güçlerinin götürmeye yettiği her şeyi yağmalayarak götürdüler. Bu arada erkeklerden ele geçirip öldürebildik-lerini öldürdüler, altıyüz kadar da kadın alıp kaçırdılar ve Büyük Camiyi yakıp hiç bir direnişle karşılaşmadan geldikleri yere döndüler.
Ali Bin Yahya El-Ermeni de Hicri 238 ve 239 da iki yıl üst üste bir yaz ordusu başında Bizans topraklarına akınlar düzenledi.
241'de ise Bizans împaratoriçesi Theodora 12 bin müslüman esiri katlettirdi. Elindeki müslüman esirlerin sayısı 20 bine yaklaşıyordu. İmparatoriçe onlara hıristiyanlığı teklif etmişti. Kabul edenler Rumlar arasında yaşama hakkına sahip oldular. Reddedenler ise öldürüldüler. Esirler kraliçenin teklifini reddedince onlardan işte bu kadarı öldürüldüler. Aynı zamanda Rumlar bu yıl içinde Masisa yakınlarında bulunan Aynzarba'ya saldırarak Zut'lardan bir topluluğu esir aldılar. Bu olay müslüman esirlerin fidye karşılığı serbest bırakılmaları konusunda yapılan talepten sonra cereyan etti. Nitekim müslüman esirlerden 785 erkekle yüz-yirmibeş kadın, fidye ödenerek kurtarıldı. Ondan sonra Ali Bin Yahya Bizans'a savaş açtı.
Ertesi yıl ise Bizanslılar El-Cezire taraflarına düşen Şimşat'a saldırdılar. Bu olay Ali Bin Yahya'nın hareket etmesinden sonracereyan etmiş, Bizanslılar birçok köye girerek yağmalamış ve on-bin kadar da müslüman halktan esir alarak Amid [7] kentine yaklaşmışlardı. Sonra gerisingeri tekrar ülkelerine kaçtılar. Arkadan müslüman gönüllüler ve Ömer Bin Abdullah El-Akta' onları kovalamaya koyulduysalar da hiç birini yakal ayam adıl ar. Bunun üzerine El-Mütevekkil, Komutan Ali Bin Yahya El-Ermeniye bir kış ordusu başında Bizans topraklarına akın düzenlemesi için talimat verdi.
Bu sırada eski Bizans Kralı Teofil'in oğlu Mihail annesini iktidardan devirerek yerine geçti. Onu ahlaksızlıkla suçladı ve daha neler neler dedi. Mihail artık büyümüştü.
243'te de El-Mütevekkil, komutan Boğa'yı Dımışk'tan Bizans üzerine şevketti. Boğa bu sefer de bir yaz, ordusu başında Bizans topraklarına girdi.
245'te ise Bizans Kralı Teofiloğlu Mihail müslümanlarla Rumlar arasında esir mübadelesi yapılması isteğinde bulundu. Fakat bu, ancak bir yıl sonra yapılabildi. Bizanslılar bu yıl içerisinde Sü-meysat'a saldırdılar. Halkı katledip 500 kadar da esir alıp götürdüler. Bu kez de Ali Bin Yahya El-Ermeni bir yaz ordusu başında, keza ertesi yıl yine bir yaz, ordusu başında Bizans'a saldırdı.
Aynı zamanda bu yılın yazında Ömer Bin Abdullah El-Akta'
askeri bir kuvvetin başında Bizans topraklarına gazaya çıktı. Müslümanlar deniz yoluyla da Bizans üzerine yürüdüler. El-Fadl Bin Karın yirmibin kişilik bir deniz kuvveti başında Antalya'ya hücum ederek şehri aldılar. Müslümanların bu yıl içinde Bizanslılardan aldıkları esir sayısı onsekizbinden fazlaydı. Ellerinde bulunan 2367 müslüman esir ise kurtarıldılar. Aralarında 20 kadın 10 tane de çocuk vardı.
Bu arada Bica'lılar Mısır İslam ordusuna hücum ettiler. Büyük miktarda yağma yaparak bu suretle müslümanlarla yapmış bulundukları antlaşmayı tek taraflı olarak çiğnemiş bulundular. Bunun üzerine Halife El-Mütevekkil, Muhammed Bin Abdullah El-Kummi komutasında üzerlerine bir ordu şevketti. Bica Kralı Ali Baba da büyük bir orduyla İslam kuvvetlerine karşı koymaya çalıştı. Fakat müslümanlar Allah'ın yardımıyla onlara üstün gelerek Ali Ba-ba'yı da esir alıp Samarra'ya getirdiler. Fakat El-Mütevekkil onu affederek tekrar -eski antlaşmaya göre- halifenin topraklarının bir kısmı sayılan Bica'ya onu kral tayin etti. El-Mütevekkil, aynı zamanda komutan Muhammed Bin Abdullah El-Kummi'yi de Bica'ya komşu bölgeye vali tayin etti [8]
Bu dönemde İbadi ve Safari haricilere ait Mağrib'teki emirliklerin durumunda herhangi bir değişiklik olmadı.
Endülüs'e gelince Hicri 238'de Emir Abdurrahman El-Avsat ölmüş, yerine ise oğlu Muhammed El-Evvel (Birinci Muhammed) geçmişti. Muhammed'in hükümdarlığı sırasında Endülüs'ün kuzeyinde Barselona, Toledo ve başka yerlerde de birçok isyanlar çıktı. Muhammed, üzerlerine kuvvetler göndererek üstünlüğü sağlayıp o taraflarda asayişi temin etti. 273 yılında ölünceye kadar da iş başında kaldı.
İdrisilere gelince Hicri 234 yılında ölünceye kadar başlarında, bu dönemde Ali Bin Muhammed bulundu. Ölünce yerine kardeşi Birinci Yahya Bin Muhammed geçti.
Devlet Birinci Yahya'nın döneminde genişledi ve ortalık sükunete kavuştu. Ölünce yerine biraderinin oğlu Yahya Bin Ali Bin Muhammed (yani ikinci Yahya) geçti. Kötü bir idaresi vardı. Onun için halk ayaklandı ve Abdurrahman Bin Ebi Sehl, Fas kentini ele geçirdi. Bunun üzerine Yahya'nın karısı Er-Rif bölgesinin valisi olan babası Ali Bin Ömer Bin Idris'ten yardım istedi. O da bu istek üzerine gelip Bin Ebi Sehl'in çıkardığı karışıklıkları bastırarak ülkeye kendisi hakim oldu.
Ağlebiler'e gelince bu sırada Ömer Bin Selim Et-Tecibi Tunus'ta, Ağlebiler'in hükümdarı Ali Muhammed Bin El-Ağleb'ekarşı ayaklanarak üzerine gelen orduyu yendi. Fakat daha sonraki çarpışmalarda yenilerek Öldürüldü. Bu sıralarda müslümanlar Sicilya'da Kasrıyana Kentini fethettiler. Burası Sicilya'nın idare merkeziydi. Daha sonra Sirakuza merkez oldu. Çünkü müslümanlar Kasrıyana'ya girince idare buraya nakledildi. Kasrıyana 237'de fethedildi. Ağlebilerin emiri Ebu'l-Abbas Muhammed El-Evvel de 242'de öldü. Yerine oğlu Ebu İbrahim Ahmed Bin Muhammed Bin El-Ağleb geçti. Ebu İbrahim'in döneminde ise Berberiler Trablus mıntıkasında ayaklandılar ve 245Tte bölge valisini bozguna uğrattılar. Bunun üzerine Ahmed Ebu İbrahim biraderi Ziyadetullahı üzerlerine şevketti. Ziyadetullah isyancılara galip geldi ve onları dize getirdi.
El-Mütevekkil döneminin sona ermesiyle birinci Abbasi devri (ki bu devir, Abbasilerin güçlü oldukları yükselme devridir.) sona ermiş oldu. Bundan sonra gerileme devri başladı. Çünkü idareye artık ordu karışmaya başladı. Askerler, sadece bir şekil ve sembolden öteye gitmeyen, hatta bazen de ellerinde birer oyuncaktan ibaret olan halifelerin arkasında hükümlerini icra ediyorlardı. Halkı ezerek zelil bir hale soktular. Böylece devlet de artık zayıflamaya ve gün geçtikçe parçalanıp dökülmeye yüz tuttu. Ta ki günün birinde Tatarların eliyle ortadan yok oldu. Zira bu devletin çocukları gevşemiş, fertleri zillete uğratılmıştı. Allah Teala ise -takdir ve hükmünde- her zaman galiptir. Ne varki insanların çoğu bu gerçeği idrak etmekten acizdir [9]
[1] Günümüzün anayasa mahkemesi başkanlığı statüsünde eşdeğerde bir makam (Mütercim)
[2] îbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 7, s. 76-83, 85-92; Ibn-i Kesir, EI-Bidaye tere, c. 10, s. 520-523, 525, 529-530, 565-574; c. 11, s. 16-20
[3] Bu mısranin arapçasında Vezir El-Feth Bin Hakan'ın adı kısaca geçmektedir, ikinci misrada adı geçenTahir ise El-Mütevekkil'in Horasan valisiydi (Mütercim)
[4] Eskiden ülkenin tüm camilerinde cuma günleri mimberlerden hükümdar için dua edilirdi. Şair, babasını öldürten El-Mutezz'e bu beyitte beddua ediyor. (Mütercim)
[5] Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/393-398.
[6] İbn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 7, s. 42-43, 47-48, 56-57, 60-61, 67, 70
Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/398-400.
[7] Amid; Bugünkü Diyarbakır. (Mütercim)
[8] Ibn-ül Esir, El-Kamil tere, c. 7, s. 64, 71-72
Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/400-402.
[9] Ibn-ül Esir, EI-Kamil tere, c. 7, s. 57-60, 64-68, 73-74, 81
Mahmud Şakir, Hz. Âdem'den Bugüne İslam Tarihi, Kahraman Yayınları: 4/402-403.