2—MEKKE VE KÂBE
Yeryüzünde Allah'a
ibâdet için yapılan ilk binâ, bütün namazlarda kıblegâh olarak yönelmekte
olduğumuz Kâbe'dir.(5) Allah'ın emriyle Hz. İbrâhim ve oğlu Hz. İsmâil
tarafından(6) Milattan 2000 yıl kadar önce Mekke'de yapılmıştır.(7) Tavâfa
başlama yerinin işâreti olmak üzere, Kâbe'nin güney-doğu köşesi (Rükn-i Hacer-i
Esved) nde bulunan "Hacer-i Esved" denilen siyah taşı Hz. İbrâhim, Ebu Kubeys
dağından getirerek hâlen bulunduğu köşeye koymuştur. İnşaatın tamamlanmasından
sonra Hz. İbrâhim ilk tavâfı oğlu Hz. İsmâil'le beraber yapmış, bütün insanları
hacca, Kâbe'yi ziyârete dâvet etmiştir.(8)
Mekke şehri, Hz.
Peygamber (s.a.s.)'in büyük dedelerinden Kusayy tarafından, Kâbe'nin inşâsından
çok sonra kurulmuştur. Allah'a ibadet için yapılmış olan Kâbe, zamanla "Tevhid
İnancı"nın unutulmasıyla, putlarla doldurulmuş; Mekke puperestliğin merkezi
hâline gelmiştir.
a) Mekke ve Kâbe ile
İlgili Özel Vazifeler
Mekke şehrini
kuran Kusayy, şehrin idâresi, Kâbe'nin bakımı ve Kâbe'yi ziyârete gelenlere
hizmetle ilgili bazı görevler ihdâs etti. Bu hizmetler Hz. İsmâil'in neslinden
olan kimseler tarafından yerine getiriliyordu. Bu hizmet ve görevlerden bir
kısmı şunlardır:
1- Hicâbe: Kâbe'nin
perdedarlığı ve anahtarlarını taşıma görevidir.
2- Sikâye: Kâbeyi
ziyârete gelenlerin suyunu temin etme ve Zemzem kuyusuna bakma görevidir.
3- Rifâde: Kâbeyi
ziyâret için Mekke'ye gelenleri ağırlama, barındırma ve muhtaçlara yardımcı olma
hizmetidir.
4- Nedve: Kusayy
tarafından yapılan "Dâru'n-Nedve" adlı istişâre meclisi binâsında yapılan
toplantılara başkanlık etme görevidir. Savaş, sulh ve memleketin diğer bütün
önemli işlerinin kararı, burada yapılan toplantılarda verilirdi. Kırk yaşından
küçük olanlar, bu meclise alınmazlardı.
5- Livâ: Savaş
zamanında ve askerin toplanmasında sancağı taşıma görevidir.
6- Kıyâde: Savaşta
askere komuta etme görevidir.
7- Sefâre: Aynı
toplum içindeki fertler veya kabîleler arasında meydana gelen çekişmelerde hakem
olarak arabulma hizmetidir.
8- Hazine-i emvâl:
Savaş için hazırlanan silâh, mal ve âletleri muhâfaza etme görevidir.
9- Ezlâm: Oklar ile
fal bakma işidir.
Kâbe'nin üzerine
konulmuş olan Hubel adlı putun yanında üç fal oku vardı. Birinde: "emeranî
rabbî" (Rabbım bana emretti); diğerinde "nehânî rabbî" (Rabbım bana yasak
kıldı), yazılıydı. Üçünçüsü ise boştu.
Yapacağı iş
konusunda karar veremeyen kişi, ezlâm işiyle görevli kimse aracılığı ile bu
oklardan birini çekerdi. Birinci ok çıkarsa, tasarladığı işi yapar, ikincisi
çıkarsa o işten vazgeçerdi. Üçüncüsü çıkarsa, o işi bir yıl erteler, ertesi sene
falı yenilerdi.
10- Nezâre: Bir
yerden başka bir yere nakledilecek eşyayı kontrol ve muâyene ettikten sonra
"taşıma ruhsatı" verme görevidir.
Araplar arasında
her biri büyük bir şeref sayılan bu hizmet ve görevlerin hepsi Kusayy'ın elinde
toplanmışken daha sonra Kureyş arasında dağılmıştır.
b) Zemzem Suyu
Hz. İbrâhim,
Milâttan yaklaşık 2000 yıl kadar önce, Irak'ta Sümer şehirlerinden "Ur"
sitesinde dünyaya geldi. Peygamber olduktan sonra, halkı tek Allah'a imâna dâvet
ettiği için, Bâbil Hükümdârı Nemrut tarafından ateşe atıldı. Fakat Allah'ın emri
ile ateş onu yakmadı.(9) Kendisine imân eden İbrâni'lerle Filistin'e göçtü.
Birara Mısır'a gitti, orada da kendisine imân eden kimse bulamadığı için, tekrar
Filistin'e döndü.
Hz. İbrâhim, karısı
Hâcer ile henüz annesini emmekte olan oğlu Hz. İsmâil'i Allah'ın emri ile
Filistin'den alıp, Mekke'ye, Kâbe'nin bulunduğu yere götürdü. Onlara bir
dağarcık hurma ve bir kırba su bırakarak yanlarından ayrılıp Filistin'e döndü. O
esnâda, henüz Kâbe yapılmamış, Mekke şehri kurulmamıştı. Etrâfta ne insan, ne
su, ne de hayat işâreti vardı.
Hz. İbrâhim, eşi ve
çocuğundan ayrılıp onları göremeyecek kadar uzaklaştıktan sonra, Kâbe'nin
bulunduğu yere yönelerek:
"Rabbımız,
zürriyetimden bir kısmını senin kutsal evinin yanında, ekin bitmez (çorak), bir
vâdi içinde yerleştirdim. Rabbımız, (beyt'inde) namaz kılmaları için,
insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, şükretmeleri için onları
meyvelerle rızıklandır..."(10) diye duâ etti ve uzaklaşıp gitti.
Yanlarındaki hurma
ve su bittikten sonra, Hâcer çocuğunu olduğu yerde bırakıp, bir can yoldaşı
görebilmek ve birkaç yudum su bulabilmek ümidiyle Safâ ile Merve tepeleri
arasında gidip geldiği esnâda bir melek, ökçesiyle Zemzem suyunu ortaya
çıkarmıştı. Hâcer bu sudan kana kana içti, çocuğunu emzirdi ve Allah'a hamdetti.
c) Mekke Şehrinin
Kurulması
Hz. İsmâil,
daha sonra bu bölgeye yerleşen "Cürhümîler" den bir kızla evlendi. Kendisi
İbrânî, Cürhümîler Yemenli Âribe (halis) Arablarındandı. Bu sebeple
İsmâiloğullarına "müsta'rabe (arablaşmış) arabları" denilir.
Yemen'de
"Seylü'l-arim"(11) denilen sel felâketinden sonra bu bölgeye gelen Huzâa
Kabîlesi, İsmâiloğullarının da yardımı ile, Cürhümîleri Mekke'den sürüp
çıkardılar. Cürhümîler, Kâbe'ye hediye edilmiş olan altın geyik heykelleri ile
diğer kıymetli eşyayı Zemzem kuyusuna atıp, üzerini toprakla doldurduktan sonra,
kuyuyu belirsiz hâle getirerek Mekke'den kaçtılar. Bu yüzden Zemzem kuyusu uzun
müddet kapalı kaldı.
Mekke bölgesinin
hâkimiyeti ve Kâbe muhafızlığı üç asır kadar Huzâalılarda kaldıktan sonra Kilâb
(Hâkim)' in oğlu Kusayy, milâdî 5 inci asırda Kâbe muhafızlığını ele geçirdi.
Kureyş'in başına geçerek, Huzâalıları bu bölgeden çıkardı. Kâbe'nin etrâfında
bugünkü Mekke şehrini kurdu. Ölümünden sonra kabîle başkanlığı ve Kâbe
muhâfızlığı oğlu Abdimenâfa, ondan da oğlu Hâşim'e kaldı. Haşim ticâret için
gittiği Şam seferinde Gazze'de ölünce, rifâde (ziyâretçileri ağırlama ve
barındırma) ve sikaye (ziyâretçilere su temin etme) vazifelerini küçük kardeşi
Muttalib üzerine aldı.
d) Şeybe'nin adı
Abdülmuttalib kaldı
Hâşim,
Medine'de Hazrec kabîlesinin Neccâr oğulları kolundan Amr kızı Selmâ ile
evlenmiş, "Şeybe" adında bir oğlu olmuştu. Selmâ Medine'den ayrılmadığından,
Şeybe de Medine'de dayılarının yanında büyümüştü. Hâşim'in vefâtından sonra,
amcası Muttalib O'nu Mekke'ye getirdi. Mekkeliler Muttalibin yanında
tanımadıkları bir çocuk görünce, Şeybeyi Muttalib'in kölesi sanarak, Ona
"Abdülmuttalib" dediler. Bu yüzden Şeybe, Abdülmuttalib adıyla anıldı.
e) İki
Kurbanlığın Oğlu
Abdülmuttalib,
10 oğlu olduğu takdirde, bunlardan birini Allah için kurban etmeyi adamıştı.(12)
Bu eski âdet, bize Hz. İbrâhim'in gördüğü bir rüyâ üzerine oğlu Hz.İsmâil'i
kurban etmek istemesini(13) hatırlatmaktadır.
Abdülmuttalib,
çeşitli zevcelerinden 10 oğlu olunca aralarında kur'a çekerek adağını yerine
getirmek istedi. Kur'a sonucuna göre, ileride Rasûlullah (s.a.s.)'in babası
olacak olan Abdullah'ın kurban edilmesi gerekiyordu. Bir arrafe (kadın kâhin)nin
tavsiyesine uyularak, belirli sayıda deve ile Abdullah arasında kur'a çekildi.
Kur'a Abdullah'a düştükçe, develerin sayısı onar onar arttırılarak, yeniden
çekildi. 10 deve ile başlayan kur'a çekimi, develerin sayısı 100 olunca nihâyet
develere isâbet etti.(14) Böylece Abdullah'ın yerine 100 deve kurban edildi. Bu
olaya ve neslinden geldiği Hz. İsmail'in kurban edilmesi teşebbüsüne işâretle
Rasûlulllah (s.a.s.) Efendimizin:
"Ben iki
kurbanlığın oğluyum" (15) buyurduğu nakledilmiştir. O zamana kadar 10 deve olan
diyet (öldürülen bir kimsenin kan bedeli) de, bu olaydan sonra, 100 deveye
yükselmiştir.(16) İslâm Hukuku'nda kan bedelinin 100 deve olması, zamanla örf
hâline gelen bu olaya dayanmaktadır.
f) Zemzem Kuyusunun
Temizlenmesi
Muttalib'in
ölümünden sonra, kabîle başkanlığı ile Rifâde ve Sikâye hizmetleri
Abdülmuttalib'e verilmişti. Abdülmuttalib, Zemzem'in yerini bulup yeniden
kazdırdı. Cürhümîlerin Mekke'den kaçarken kuyuya attıkları altın geyik
heykelleri, kılıç ve zırhlar çıkarılarak kuyu temizlendi. Zemzem kuyusunun
idâresi, Abdülmüttaliboğullarında kaldı.
(5) Bkz.Âl–i İmrân Sûresi,
96
(6) Bkz. el-Bakara Sûresi, 127
(7) Kâbe, Hicretten, yaklaşık 2793 yıl önce yapılmıştır. (Mahmut Esad, Tarih-i
Din-i İslâm,2/7)
(8) Bkz. el-Hacc Sûresi, 27-29
(9) Bkz. el-Enbiyâ Sûresi, 69-70
(10) Bkz. İbrâhim Sûresi, 37
(11) Bkz. es-Sebe' Sûresi,16
(12) İbn Hişâm, 1/160; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, 2/5; İbn Sa'd, et-Tabakat, 1/88
(13) Bkz. Saffât Sûresi, 102-110
(14) İbn Hişâm, 1/160-164; İbnü'l-Esîr, a.g.e., 2 /6-7
(15) el-Aclûnî, Keşfü'l-Hafa, 1/199 (Hadis No.606), Beyrut 1351
(16) İbn Hişâm, 1/163