Cevap: Müslümanın iyi ya da kötü bir haberi emire Kuran’ı kerimde emredilmiştir. Nitekim işin sorumluları onlar olduğundan bu konuda alınacak tedbir ve önlem sahipleri yine onlardır. O halde Müslümanların kendi aralarında herhangi bir hususu yaymaktansa emire konuyu getirmeleri gerekmektedir. Ayeti kerimede yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar. Halbuki onu, Rasul’e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin içyüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah’ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.”[1]
Bu ayetten de anlaşılacağı kişinin önemli gördüğü bir sözü üzere Rasule ve yetki sahibi kimselere götürmesi laf taşıma yahut dedikodu olmaz.
Bir kardeşimiz şer’i kadı ayrıca emirleri olan zatın yanına çıkarak birinin hakkında şikayette bulunmak istedi. Evvela ondan biri hakkında konuşacağını ve bu konuşmanın caiz olup olmadığını sorunca kadı(emiri) ona şöyle cevap verdi: “Emir ile konuşulan dedikodu olmaz. Keza istişare edilecek yegane kişi emirlerdir. Âlimler de bu sınıftandır. Şu halde insanların dininin selahiyyeti için âlimler cerhi caiz görmüşlerdir. Hadis toplama ve tedlisi ile uğraşanların kınanmamaları da bu hasepledir. İşte bu ne niyetle olursa olsun kişilerin şeytana uyup kendi aralarında bir şeyi gevelemelerinden de her hâlükârda evladır. Çünkü bunun ehli emirlerdir. Ayette de emirlere götürülmesi emrolunmuştur: “Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar. Hâlbuki onu, Rasul’e veya aralarında yetki sahibi kimselere götürselerdi, onların arasından işin iç yüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah’ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz.”[2]”
Kardeşimiz sözüne şöyle devam etti: İki kişinin kendi arasında yapması caiz olmayan birşeyin emirle istişarede caiz olduğunu ben bu konuşmada anladım. Fakat buna rağmen insanlar emirlere götürmenin cevazını sorarken kendi aralarında konuşmanın cevazını sormamaktadırlar. (Kardeşimizin sözü burada bitti. Allah ondan razı olsun.)
Buradan da anlaşılacağı üzere Müslümanların birlik ve beraberliğinin sağlanması her şeyin önündedir… Hatta iki halife çıksa birinin öldürüleceğini Rasulullah s.a.v emrederken Müslümanların birlik maslahatını gözetmiştir. İslam birliğe o kadar önem vermiştir ki toplumun çekirdeği ailenin birliği için dahi yalanı(tevriyeyi mubah) saymıştır.
Emire önemli olabilecek sözü taşımak hususunda Zeyd b. Erkam’ın olayı önemli bir delil teşkil etmektedir. Zeyd o zaman çocuk olmasına rağmen Rasulullah s.a.v onun sözüne kulak kabartmış dediğini dikkate almış ve onun kulaklarını okşayarak “Allah için dinleyen iki kulak” demiştir. Olay özetle şöyle gelişmiştir:
Abdullah İbni Ubey Medine’nin ileri gelenlerindendir. O gün için Münafıklığı aşikâr kimselerden değildi. Zira böyle olsa ashab onun hakkını oracıkta verirlerdi.
Su kuyusu başında Benî Amr b. Avf’ın müttefiki olan Sinan b. Veber el-Cühenî ile Hz. Ömer’in Benî Gifar’dan ücretle tuttuğu seyisi Cahcah arasında su çekerken kova karışması ile kavga çıktı. Her ikisi de (Ensar ve Muhacir) kendi kavimlerini çağırmaya başladılar. Abdullah İbni Ubey’de :” Bunlar(Muhacirler) çok olmaya başladı dedi. Adamlarla her şeyimizi paylaştık tepemize çıkmaya başladılar. Yeter artık. Allah’a yemin ederim Medine’ye bir dönelim izzetli olanımız alçak olanı oradan çıkaracaktır…”dedi.
Bunu o sıralar çocuk olan Zeyd b. Erkam dinliyordu. Olayı Rasulullah s.a.v’e taşıyacağını anlayınca “ben sadece şaka yapıyorum” dedi. Zeyd yine de bunu Rasulullah s.a.v ‘e götürdü.
Allah Rasulu bunu duyunca kızdı. Ve Abdullah İbni Ubey’i çağırdı. O da dediğini inkâr ederek “Aramızda şakalaşmayla birkaç şey geçti ancak ben vallahi öyle bir şey demedim öyle bir şeyi de murad etmem” dedi.
Abdullah b. Ubey Medine’nin büyüğü idi. Etraftan insanlar “Ya Rasulallah bunun yerine çocuğun sözünü mü dikkate alacaksınız. Hem yemin de etti.” dediler.
Sahabeden bazıları Rasulullah s.a.v’i telkiniyle Hz. Zeyd’e, “Sakın, İbni Übey’e karşı bir kin ve düşmanlığından dolayı bunu söylemiş olmayasın?” diye sordular. O da “ben de yemin ederim ki ben bu sözü Allah için duydum ve getirdim. Bir kötülük murad etmedim” dedi. Resûl-i Ekrem, “Yanlış duymuş olamaz mısın?” diye tekrar sordu.
Ensardan bazıları, “Kendi kavminin efendisi hakkında haksız yere isnatta bulundun” diyerek Hz. Zeyd b. Erkam’ı kınadılar.
Zeyd, onlara cevaben, “Vallahi, ben bu sözleri ondan işittim! Ve eğer bu sözleri babamdan duysam yine söylerdim. Allah’tan beni savunacak bir ayet umuyorum ” dedi. Ve şu ayet nazil oldu[3]
“Onlar, “Andolsun, eğer Medine’ye dönersek, üstün olan, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır” diyorlardı. Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münafıklar (bunu) bilmezler.”[4]
İşte bu ayetle bu davranış teyid ve takrir edilerek İslam toplumunun eğitiminde bir merhale daha geçilmiş oldu. Allah Rasulu onun kulaklarını severek “Allah için dinleyen iki kulak” diyerek övgüde bulundu…
İşte böylece nifak ehline malzeme cinsinden bir şey bırakmamak için yedi kat semadan önlem alınmış oldu: Emir ve yetki sahiplerine konuyu götürmek… Rasulullah s.a.v döneminde bu olaylarla insanların iç yüzleri piyasaya çıkıyordu. Hatta ardından bunların münafık olduklarını teyid eden ayetler iniyordu. Oysa günümüzde durum böyle değildir. Kalpleri karışık insanların şeytanlarına uymuşların İslam’a ve İslam cemaatlerine verdikleri zarar aşikârdır… Bunun önlenmesi için Müslümanların önemli olabilecek sözleri emirlere götürüp onları bilinçlendirmeleri en büyük ecir ve sevaplardandır. Nitekim niyette İslam toplumunu korumak fitnenin önüne set çekmek vardır ki bir insanın canını kurtarmak kabilindendir. Nitekim ayette “fitne adam öldürmekten kötüdür.” buyrulmaktadır.
Kim bunun için dinlerse o kulak hayır kulağıdır. Niyeti halis olarak Müslümanların faydası adına emire götürmesi gerekir. Böyle bir amel laf taşıyıcılığı değildir. Emrin ameli de “taşıma lafa kulak asılıyor” kabilinden de değildir.
Attâb b. Kuşeyr Rasulullah s.a.v e laf getirenler için “laf taşıyıcı” ve Rasulullah için de “getirilen her lafa kulak asıyor “ diye söz etmeye başlayınca yüce Allah şu ayeti indirmiştir:[5]
“Yine onlardan peygamberi inciten ve “O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır” diyen kimseler de vardır. De ki: “O, sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah’a inanır, mü’minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah’ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır.”[6]
Bu konuda dikkat edilmesi gereken husus. Art niyet sahibi olmamak. Fitneyi körükleyici unsur olmamaya özen göstermektir. Bu nevi meseleleri istişare ve iyilik yapma derdindeyiz bahanelerle kişiler gruplarla konuşmaması kesinlikle caiz değil. Nitekim istişare ehliyle yapılır. Bunlara en ehil kimseler başta emirler ve sonra âlimlerdir. Kişilerin kendi aralarında olan dedikodudan öte bir şey değildir. Dedikodu kıvılcımları fitne yangınlarının ana sebebidir. Allah bizleri korusun.
[1] 4 Nisa/83
[2] 4 Nisa/83
[3] İbn Hişam, Sîre, c. 3, s. 303.Buharî, Sahih, c. 4. s. 160.Halebî, İnsanü’l-Uyûn, c. 2, s. 597.Vakidî, Megazi, c. 2, s. 417.Taberî, Tefsir, c. 28, s. 114.
[4] (Münafıkun 8)
[5] İbni Abbas r.a. şöyle demiştir: Bu âyet-i kerime Attâb b. Kuşeyr hakkında inmiştir. O: Muhammed ancak kendisine söylenen herşeyi kabul eden bir kulaktır, demişti. Bir başka görüşe göre bu kişi Nebtel b. el-Hâris’tir. Bu açıklamayı de îbn İshak yapmıştır. (Kurutubi el-Cami li-Ahkamil Kuran 9/61)
[6] (Tevbe 61)