SAHİH-İ İBN-İ HİBBAN Zvd

BABLAR    KONULAR  -  NUMARALAR

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 923 >>

15- Nehavend'in Fethi

 

(:-1712-:) Cübeyr b. Hayye bildiriyor: Ömer b. el-Hatta b, Hürmüzan'a: "Kendi başına yararlı olabileceksen bana nasihatta bulun" dedikten sonra:

 

"Konuş bir sorun yok" deyip ona eman verdi. Bunun üzerine Hürmüzan: "Evet! Bu gün Farisiler bir baş ve iki kanattır" dedi. Ömer: "Baş nerede?" deyince, Hürmüzan:

 

"Nehavend, Bendar ile beraber olup Kisra muhafızları ve Isfahan ahalisi de onunla birlik oldu" dedi. Ömer:

 

"Kanatlar nerede?" diye sorunca Hürmüzan unutmuş olduğu bir yeri söyledi ve: "Kanatları kesersen baş kolayolur" dedi. Ömer:

 

"Yalan söyledin ey Allah'ın düşmanı. Ben başa hücum ederim Allah ta onu keser. Eğer Allah başı keserse iki kanattan gelecek zarar da benden kesilmiş olur" dedi. Ömer, Bendar'a şahsen kendisi gitmek istedi. Yanındaki Müslümanlar:

 

"Sana Allah'ı hatırlatım. Acemlere kendi başına gitmemelisin. Eğer sana bir şeyolursa müslümanlar dağılır. Ancak askerleri gönder" dediler.

 

Bunun üzerine Ömer, Medine'lileri gönderip başlarına (oğlu) Abdullah b. Ömer b. el-Hattab'ı komutan kıldı. Beraberlerinde Muhacir ve Ensar', gönderdi. Ebu Musa el-Eş'arl'ye:

 

"Basra halkı ile beraber git", Huzeyfe b. el-Yeman'a ise:

 

"Nehavend'de birleşmek üzere, KOfe halkı ile beraber git" diye bir mektup yazdı. "Toplandığınızda komutanınız Nu'man b. Mukarrin el-Muzenı olsun" dedi.

Nehavend'de topandıkları zaman Bendar kendisiyle konuşması için bir adam gönderilmesini istedi. Müslümanlar da Muğlre b. Şu'be'yi seçti. Babam şöyle dedi. -Sanki şimdi onu (Muğlre b. Şu'be'yi) görüyor gibiyim- "O uzun boylu gür saçlı ve bir gözü kör olan birisiydi." Muğlre, Bendar'ın yanına gidip geri geldiğinde ona olan biteni sorduk. Şöyle anlattı:

 

ilc'i (güçlü kafir adamı) gördüm ve o arkadaşlarına Bu Arab'a nasıl görünelim? Kuvvetli ve zengin mi, yoksa yoksul ve zayıf kimseler olarak mı görünelim?" diye istişare ediyordu. "Fakir olarak görünürsek bize karşı bir tamahkarlıkları olmaz" diyordu. ilc'in adamları:

 

"Ona karşı en güzel ve en kuvvetli bir şekilde görünelim" dediler. Yanlarına gittiğimde savaş silahlarının gözü kamaştıran bir parıltısı olduğunu gördüm. ilc'in adamları başucunda duruyor ve ilc başında tacı ile altın bir tahtta oturuyordu. Ben dosdoğru yanına gidip tahtına oturacağım zaman bundan nehyedilip geri itildiğimde:

 

"Bu hareket elçilere yapılacak bir şey değildir" dedim. Buna karşılık bana: "Sen bir köpeksin, kralla beraber mi oturacaksın?" dediklerinde:

 

"Ben kavmimin yanında bundan (kraldan) daha şerefliyim" karşılığını verdim. Bunun üzerine beni azarlayarak:

 

"Otur!" dedi, ben de oturdum. Onun söyledikleri bana tercüme edildi.

ilc şöyle devam etti:

 

"Ey Arap topluluğu! Sizler insanların içinde en aç, en fazla eziyet çeken, en kirli, yerleşim yerlerine ve iyiliklere en uzak olan kişiler idiniz. Muhafızlarıma sizi mızrakıarına saplamalarını emretmeme engelolan ancak mızrakların leşinizle kirlenmesini istemeyişimdir. Çünkü sizler pissiniz. Eğer giderseniz sizleri serbest bırakır, kalırsanız size, sizi vuracağımız yeri gösteririz."

Muğlre der ki:

 

Allah'a hamdü sena ettikten sonra: "Vallahi bizi vasfederken hiç yanılmadın. Biz yerleşim yerlerine uzaktık. insanların içinde en fazla açlık ve zorluk çekenlerdik. Hayır işlerine uzaktık. Allah bize bir Nebi gönderdi ve dünyada yardım, ahirette de Cennet'i vaad etti. O zaman (Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem geldiği zaman)dan beri, bize Allah'tan kurtuluş ve yardım geleceğini bilmeye başladık ve size geldik. Vallahi sizin mallarınızı ve yaşantınızı gördükten sonra asla geri dönmeyeceğiz. Ya sizi yenip mallarınızı alacağız ya da sizin topraklarda öldürüleceğiz" dedim. ilc:

 

"Kör kendi içindeki doğruları söyledi" dedi. Muğlre: "ilc'in yanından kalktım. Vallahi onu korkutmuşum" dedi. ilc bize: "Vadiyi geçip Nehavend'e bize gelecek misiniz, yoksa biz mi geçip yanınıza gelelim" diye haber gönderdi. Nu'man:

 

"Vadiyi geçin (saldırın)" dedi ve vadiyi geçtik. Cübeyr dedi ki: O gün gibi bir gün asla görmedim. Kafirler demir bir dağ gibi geliyorlardı. Yandaşları olan Araplar ile kaçmayacaklarına dair sözleştiler. Hatta kaçmamaları için yedişer kişi zincirle birbirlerine bağladılar. Geriye kaçmamaları ıçın de arkalarına demir dikenler konuldu ve:

 

"Bizden kim kaçarsa demir dikenler ona batar" dediler. Muği're b. Şu'be onların çokluğunu görünce:

 

"Bugün kadar zayıf kişiler görmedim" dedi.

 

Düşmanlarımız daha güzel bir şekilde toplanmak için acele etmiyordu.

 

Bizimkiler de acele etmiyordu. Vallahi ben komutan olsaydım onlara saldırmakta acele ederdim. Nu'man gözü yaşlı (yufka yürekli) biriydi. Nu'man:

 

"Sana Allah Teala bunun gibisini gösterip ne zelil edecek, ne de mağlub ettirecektir. Vallahi onlara saldırmaktan beni bir şey alıkoyuyar. Resulullah s.a.v.'ın şöyle yaptığına şahid oldum.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem savaşacağı zaman günün başlangıcında savaşa başlamaz, acele etmeyip namaz vaktinin gelmesini ve canların coşmasını beklerdi. O zaman savaş güzelolurdu" dedikten sonra:

 

"Allahım! Bugün fetihle gözümü aydınlatmanı istiyorum. Bu fetih, müslümanlara ve (diğer islam) ahalisine izzet, kafirlere de zillet olsun. Bundan sonra da bana şehadeti nasib eyle" deyip:

 

"Amin! deyin. Allah'ın rahmeti üzerinize olsun" dedi. Biz de: "Amin" dedik. Onun ağlaması üzerine biz de ağladık. Nu'man:

 

"Sancağı birinci sallayışımda silahlarınızı doğrultun. ikinci sallayışımda kendi hizanızdaki düşmana saldırın. Üçüncü sallayışımda ise herkes kendi etrafındakilere Allah'ın yardımı ile saldırsın" dedi. Namaz vakti gelip canlar coşunca onun tekbir getirmesi üzerine biz de tekbir getirdik. Nu'man:

 

"Vallahi bu fetih kokusudur inşallah. Allah'ın dualarımı kabul etmesini ve bizimle fethi gerçekleştirmesini temenni ederim" dedi ve sancağı salladı. Müslümanlar saldırıya geçti. Sonra ikinci, sonra da üçüncü defa salladı. Bunun üzerine hep birlikte herkes kendi tarafındaki düşmana saldırıya geçti. Nu'man:

 

"Eğer ben öldürülürsem komutan Huzeyfe b. el-Yeman'dır. Eğer o da öldürülürse komutan filan kişidir. Eğer o da öldürülürse komutan filan kişidir" deyip yedi kişiyi saydı. Yedinci kişi Muği're b. Şu'be icli.

 

Babam dedi ki: Vallahi Müslümanlardan hiç kimse muzaffer olma veya öldürülme dışında ailesine geri dönmeyi istemiyordu. Düşmanla yüzyüze geldik ve demir demire (kılıç kılıca) vuruşma başladık. Müslümanlardan da birçok kişi öldürüldü. Bizim sabrımızı ve geri dönmeme kararımızı gördüklerinde kaçmaya başladılar ve bir kişi düştüğünde bağlandıklarından dolayı yedi kişi üst üste düşmeye ve topluca öldürülmeye başladılar. Kaçmaya kalkanlara da arkalarındaki demir dikenler batmaya başladı. Nu'man:

 

"Sancağı öne alın" dedi. Biz de sancağı öne alıp onları öldürmeye ve kaçırmaya başladık. Nu'man, Allah'ın duasını kabul edip fethi gördüğünde böğründen bir okla vuruldu ve bu vuruşla öldü. Kardeşi Ma'kil b. Mukarrin geldi ve onu bir giysiyle örttü. Sancağı alarak öne geçip:

 

"Allah'ın rahmeti üzerine olsun, hücum edin!" dedi. Biz hücum ettik ve onları kaçırıp öldürmeye başladık. Savaş bittiğinde Müslümanlar toplandı ve: "Komutan nerede?" dediler. Ma'kil: "Bu (yerdeki) komutanınızdır. Allah onun gözünü fetihle aydınlattı ve şehid etti" dedi. Sonra Huzeyfe b. elYeman'a biat ettiler. Ömer b. el-Hattab, Medine'de Allah'a dua ediyor ve doğum yapacak kadın gibi bekliyordu. Huzeyfe, Ömer'e fetih olayını yazdı ve müslümanlardan biriyle mektubu gönderdi. Adam Ömer'e yaklaştığında:

 

"Ey Müminlerin emıri! Müslümanlara ve ehline izzet, kafirlere de zillet olan fetihle müjdelen!" dedi. Ömer:

 

"Seni Nu'man mı gönderdi?" deyince, adam: "Nu'man şehid oldu, ey Müminlerin emıri!" dedi. Ömer ağlayıp istirca etti ve:

 

"Vay sana daha kim var?" dedi. Adam: "Filan ve filan" dedi -bazı kişileri saydı- ve: "Ey Müminlerin emıri! Öbürlerini sen tanımazsın" dedi. Ömer ağlıyarak:

 

"Ömer'in onları tanımaması kendilerine zarar vermez. Fakat Allah onları bilir" dedi.

 

- - -

İsnadı hasendir. Hadisi İbn Hibban, İhsan 7/123, 126 (4736), Taberani, M. el-kebir 20/269, 270, 342 (861, 1049), Taberi, Tarih (4/117, 120), Buhari (3159), İbn Ebi Şeybe 13/8, 12 (15640), Hakim (2/116, 3/293, 295, 451, 452), Ahmed (5/ 444, 445), Tirmizi (1612, 1613) ve Beyhaki (9/153) Bakın: Heysemi, Mecmau'z-Zevaid (6/214) ve Mizzi, Tuhfetu'I-Eşraf 9/32 (11647.