MÜSNED-İ HANBEL

BABLAR    KONULAR    NUMARALAR

SİYER

<< 3439 >>

93- Zi Karad Gazvesi

 

1. Seleme b. el-Ekva'

 

- - (-)

25337 (1)- Seleme b. el-Ekva' der ki: Medine'den çıkıp Gabe taraflarına gittim ve Gabe tepesine vardığımda, Abdurrahman b. Avf'ın bir kölesiyle karşılaştım ve: "Vay sana! Neyin var?" dedim. Köle: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in sağmal develeri alınıp götürüldü" karşılığını verince: "Kim aldı?" diye sordum köle: "Gatafan ve Fezare kabileleri" cevabını verdi. Bunun üzerine avazım çıktığı kadar: "Ya Sabaha (Yetişin)!" diye bağırdım. Sesimi Medine'nin iki taşlığı arasında kim varsa duyurdum. Sonra develeri alanların peşine düştüm. Develeri sulamak ve su içmek üzere iken onlara yetiştim ve üzerlerine ok atmaya başladım. Ok atarken de şöyle diyordum: Ben ki Ekva 'nın oğluyum!

Bugün korkakların ölüm günüdür!

 

Bu şekilde develer, henüz sulanmadan onların elinden kurtardım.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile karşılaşınca da: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar pek susamışlar, ama su içmelerine fırsat vermedim. İstersen hemen üzerlerine birilerini gönder" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Ey Ekva'nın oğlu! Onların hakkından geldin, onun için biraz merhametli davran. Şimdi onlar kavimleri arasında ağırlanmaktadırlar'' buyurdu.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Buhari (3041, 4194, 4701) ve Nesai, Amelu'l-yevm vel-Ieyle'de (978) rivayet ettiler.

 

 

 

25338 (2)- Aynı manada bir hadis başka bir kanalla Seleme b. el-Ekva'dan nakledilmiştir. Ancak farklı olarak beyit, ''Bu gün götülerin ölüm günüdür'' şeklindedir. Ayrıca: ''Resulullah (s.a.v.) beni bineğinin terkisine bindirdi'' ibaresi vardır.

 

[Sahih]

 

 

 

25339 (3)- İyas b. Seleme b. el-Ekva', babasından bildiriyor: Hudeybiye zamanında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ile beraber Medine'ye geldim. Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) develeri Rabah ile birlikte gönderdi. Ben de Talha'nın atıyla ona eşlik etmek için gittim. Gecenin sonunda Abdurralıman b. Uyeyne, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in develerine saldırıp çobanı öldürdü ve beraberlerindekilerle develeri sürmeye başladı. Ben: "Ey Rabah! Şu ata bin ve onu Talha'ya götürerek Resulullah'a (Sallallahu aleyhi ve Sellem), sürüsüne saldırıldığını bildir" dedim.

Ben bir tepeye çıkıp yüzümü Medine'ye doğru çevirerek üç defa: "Ya Sabaha (Yetişin)!" diye bağırıp kılıcım ve okumla peşlerinden giderek onlara ok atıp bineklerini öldürmeye başladım. Bu, ağaçlıkların çok olduğu bir zamanda olmuştu. Onlardan biri bana yöneldiği zaman bir ağacın gövdesine pusuyor sonra ok atıyordum. Hangi atlı bana yaklaştıysa onun bineğini öldürüyordum ve ok atıp şöyle diyordum: Ben Ekva 'nın oğluyum

Bugün kötülerin ölüm günüdür

Bineğinin üzerinde olan kişiye yetişip ok atıyorum, ok adama isabet ediyordu ve omzunun bir tarafından girip öbür tarafından çıkıyordu. Ben de şöyle diyordum: "Al!

Ben Ekva 'nın oğluyum

Bugün kötülerin ölüm günüdür

Ağaçların içinde olduğum zaman, onları oklarımla yakıyordum. Dağın dar yerlerine geldiklerinde ise ben üst taraflara çıkıp üzerlerine taş yağdırıyordum. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in develerinin hepsini tekrar ele geçirip ardıma katıncaya ve onlar hayvanları serbest bırakıncaya kadar bu şekilde onları takip ettim.

Sonra onlara otuz mızrağı veya abayı da bırakana kadar onlara ok atmaya devam ettim. Onlar bu şeyleri yüklerini hafifletmek için attılar. Attıkları her şeyin yanına işaret koydum ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in geçeceği yerde topladım. Kuşluk vakti olunca onlar dar bir geçitteyken yanlarına Uyeyne b. Bedr el-Fezari yardım etmek için geldi. Sonra ben üst taraflarına dağa çıktım. Uyeyne: "Bu gördüğüm nedir?" deyince onlar: "Bu adamla belaya çattık! Sabahtan beri, elimizde ne varsa alana kadar bize ok attı" karşılığını verdiler. Uyeyne: "Eğer bu adam arkasından yardımcıların geldiğini bilmeseydi sizi bırakırdı. Sizden bir grup buna karşı kalksın" dedi. Dört kişi kalkıp yanıma gelmek için dağa tırmandılar. Beni duyacakları kadar yaklaştıklarında: "Beni tanıyor musunuz?" dedim. Onlar: "Sen kimsin?" diye sorunca ben: "Ben İbnu'l-Ekva'yım. Muhammed'i üstün kılana yemin ederim ki beni yakalamak isteyen kişi bana yetişemez. Eğer ben onu yakalamak istersem de benden kaçamaz" dedim. İçlerinden biri: "Bunu tahmin edebiliyorum" dedi.

Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in süvarilerinin ağaçların arasından yaklaştıklarını görene kadar yerimden kalkmadım. Gelenlerin en önünde Ahrem el-Esedi, ardında Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in süvarisi Ebu Katade, Ebu Katade'nin ardında ise Mikdad el-Kindi vardı. Müşrikler arkalarını dönerek kaçtılar, ben de Ahrem'in yanına gidip atının yularını tuttum ve: "Ey Ahrem! Dikkat et. Onların seni yalnız yakalayıp öldürmeyeceklerinden emin değilim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) ve ashabının gelmesini bekle" dedim. Ahrem: "Ey Seleme! Eğer Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsan, Cennetin ve Cehennemin hak olduğunu biliyorsan benimle şehitliğin arasına girme" dedi. Bunun üzerine ben atının yularını bıraktım. Ahrem, Abdurrahman ile karşılaşınca Abdurrahman'ın atını yaraladı. Abdurrahman da onu yaralayarak öldürdü ve onun atına bindi.

Bunun üzerine Ebu Katade ona yetişti. Abdurrahman'la Ebu Katade de karşılıklı birbirlerine bir iki kılıç salladıktan sonra, Abdurrahman, Ebu Katade'yi yaraladı. Ancak Ebu Katade onu öldürebildi. Ebu Katade, Abdurrahman'ı öldürdükten sonra da Ahrem'in atına bindi.

Sonra ben onların peşinden o kadar gittim ki sahabenin çıkardığı tozları göremeyecek kadar uzaklaştım. Güneş batmadan önce dağ yolunda ZU Karad denilen bir sulak bir yere yöneldiler ve su içmek istediler. Beni görünce geri dönüp sudan uzaklaşarak ZU Sebir denilen tepeye çıktılar.

Güneş batınca onlardan bir adama yetişip bir ok atarak şöyle dedim: "Al!

Ben Ekva 'nın oğluyum

Bugün kötülerin ölüm günüdür

Adam: "Annem beni kaybetsin! Sen sabahki Ekva' mısın?" diye sorunca:

"Evet ey kendinin düşmanı! Sabahki Ekva'yım!" karşılığını verdim. Sabah vakti vurduğum kişiye bir ok daha attım ve adam benden iki ok darbesi aldı. Onlar iki atı geride bırakınca onları alıp müşrikleri defettiğim suyun başında olan Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e getirdim.

Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in yanında beş yüz kişi vardı. Bilal, ele geçirmiş olduğum develerden kesmişti ve Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e ciğer ve hörgüçten pişiriyordu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e gidip: "Ey Allah'ın Resulü! Bana izin ver şu topluluktan yüz adam seçeyim ve müşriklerin peşinden gideyim de içlerinden öldürmediğim tek haberci bile kalmasın" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Bunları sen mi yaptın ey Seleme?'' deyince ben: "Seni üstün kılan Allah'a yemin ederim ki evet!" dedim. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) o kadar güldü ki ateşin ışığında azı dişlerini gördüm.

Sonra Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle dedi: ''Onlar şu anda Gatafan topraklarında bulunuyorlar. '' Gatafan kabilesinden bir adam gelip:

"Gatafan'dan falan kişinin yanına uğradılar ve bu kişi kendilerine develer kesti. Develeri yüzerken bir toz bulutu gördüler ve bırakıp kaçtılar" dedi. Sabah olunca Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Süvarilerimizin en hayırlısı Eba Katade, piyadelerimizin en hayırlısı ise Seleme'dir'' buyurdu. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bu gazveden bana hem süvari, hem de piyade hissesi verdi ve Medine'ye dönerken, Adba adlı bineğinin terkisine bindirdi.

 

Kuşluk vakti Medine'ye yaklaşınca, Ensar'dan bir adam vardı ve kendisini kimse geçemiyordu. Bu kişi: "Benimle yarışacak var mı? Medine'ye kadar benimle yarışacak var mı?" diye bağırmaya başladı. Adam defalarca böyle bağırdı. Ben ise Resulullah'ın (Sallallahu aleyhi ve Sellem) bineğinin terkisindeydim. Adama: "Sen hiç iyiye ikram edip, şerefliye saygı duymaz mısın?" deyince adam: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) dışında hayır" karşılığını verdi. Ben: "Ey Allah'ın Resulü! Anam babam sana feda olsun! Bana izin ver şu adamla yarışayım" deyince Hz. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): ''Eğer istersen yarış'' buyurdu. Ben adama: "Sen başla" deyince adam bineğinden atladı. Ben da ayaklarımı ayarlayıp deveden atladım ve bir veya iki yerde, kesilmemek için hızlı koşmadım. Sonra koşup adama yetişerek omuzları arasına vurup: "VAllahi seni yendim" -veya buna benzer bir şeydedim. Adam gülerek: "Bunu talımin ediyordum" dedi. Adama yetişip omzuna vurmam Medine'ye kadar devam etti.

 

[Sahih]

 

Diğer tahric: Müslim (1807) ve Ebu Davud (2752) rivayet ettiler.