MUKADDİME
Kur'an-ı Kerim'in
Faziletleri Kur'an'a Teşvik, Kur'an'ı Öğrenen, Okuyan, Dinleyen ve Kur'an ile
Amel Edenin Faziletine Dair:
Şunu bil ki bu, oldukça
geniş ve kapsamlı bir konudur. ilim adamları, bu konuda birçok eser
yazmışlardır. Biz bunlardan Kur'an'ın faziletini, Kur'an'ı Allah rızası için
öğrenmeye talip oldukları ve gereğince amel ettikleri takdirde Allah'ın, Kur'an
ehli için neler hazırlamış olduğunu gösterecek bazı hususları zikredeceğiz.
Kur'an-ı Kerim'in
faziletine dair mü'minin ilk bilmesi gereken husus, bunun alemlerin Rabbi olan
Allah'ın halkedilmemiş sözü, eşi ve benzeri bulunmayanın kelamı, dengi ve
benzeri olmayanın sıfatı olduğunu bilmesidir. Kur'an, aziz ve celil olan
Allah'ın zatının nurundandır. Kıraati (Kur'an'ın okunması) ise, Kur'an
okuyanların sesleri ve nağmeleridir. Bu ise, onların bazı ibadetlerde farz
olarak ve çoğu vakitlerde de mendub olarak yerine getirmekle emr olundukları
kendi kesbleri (kazançları) olan bir iştir. Cünub olma hallerinde ise, Kur'an
okumaları yasaklanır. Kıraatleri sebebiyle ecir alırlar, onu terkettikleri için
de cezalandırılırlar. Bu, Hak Ehli müslümanların üzerinde icma ettikleri ve
ilgili rivayetlerin açıkça ifade ettiği bir husustur. Bu konuda varid olmuş pek
çok haber bunu göstermektedir. Sevap ve ikap (ecir ve mükafat) ileride de
açıklanacağı üzere ancak kulların kesbi olan fiiller hakkında sözkonusu olur.
Şayet Yüce Allah, bu Kur'an-ı Kerim'i gereği gibi düşünmek, ondan ibret almak,
Kur'an-ı Kerim'de yer alan ve O'na itaat ve ibadet ile ilgili buyrukları
ibretle düşünmek, haklarını ve farzlarını gereği gibi yerine getirmek için
kullarının kalplerine bütün bunları taşıyacak kuvveti vermemiş olsaydı, kalpler
buna katlanamaz, onun ağırlığı altında ezilir giderdi. Yahut alabildiğine bir
sarsıntı geçirir ve buna hiçbir şekilde tahammül edemezdi. Nitekim sözü hakkın
ta kendisi olan şanı Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: "Eğer Biz, bu
Kuran 'ı bir dağın üzerine indirseydik, muhakkak ki o dağı Allah korkusundan
başını eğmiş, dağılıp parça parça olmuş görürdün"(el-Haşr, 21) Şimdi
sorarım: Dağların gücü karşısında kalplerin gücü nedir ki? Fakat Yüce Allah
kullarına kendi katından bir lütuf ve bir merhamet olmak üzere bu Kur'an'ı
yüklenebilmeleri için dilediği kadar güç ihsan etmiştir.
Bu Konuda Varid Olmuş
Rivayetler:
Bunların başında Tirmizi
tarafından Ebu Said el-Hudri (r.a)'den gelen rivayet yer almaktadır. Resulullah
(s.a.v.) buyurdu ki: "Şanı Yüce ve mübarek olan Rabbimiz buyuruyor ki:
Kur'an'ın ve Beni zikretmesinin benden dilekte bulunmaktan alıkoyduğu kimseye
dilekte bulunan kimselere verilenlerin en faziletlisini veririm. -Devamla
buyurdu ki-: Allah'ın kelamının diğer sözlere olan üstünlüğü Allah'ın
yaratıklarına olan üstünlüğü gibidir." Tirmizi der ki: Bu, hasen, garib
bir hadistir. (Tirmizi, F. Kur'an, 25 )
Ebu Muhammed ed-Darimi
es-Semerkandi Müsned'inde Abdullah (b. Mes'ud)'dan şöyle dediğini rivayet
etmektedir: "es-Seb'u't-Tıval, Tevrat gibidir. Miun, İncil gibidir.
el-Mesanı, Zebur gibidir. Kur'an-ı Kerim'in diğer sureleri de ayrıca bir
üstünlüktür." (Darimi, F.Kur'an 17)
Darimi ayrıca senedini
kaydederek, el-Haris'ten, o da Ali (r.a)'dan -Tirmizi tarafından da rivayet
edilen- şu hadis-i şerifi kaydetmektedir: Hz. Ali dedi ki: Rasülullah
(s.a.v.)'i şöyle buyururken dinledim:
- Karanlık geceden
parçalar gibi fitneler olacaktır. Ben:
- Ey Allah'ın Resulü,
bundan kurtuluş nasıl olur? diye sordum. Şöyle buyurdu:
- (Kurtuluş) şanı Yüce
ve mübarek olan Allah'ın Kitabı'ndadır. Orada sizden öncekilere dair bilgiler,
sonrakilere dair haberler vardır. Aranızdaki anlaşmazlıkların hükmü ordadır. O
(hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırdeden fasıldır. Oyunla eğlence değildir.
Onu zorbalık dolayısıyla terkedenin Allah belini kırar. Her kim ondan başka bir
kaynakta hidayeti ararsa Allah, onu saptırır, o Allah'ın sapasağlam ipidir,
apaçık nurudur, hikmeti sonsuz öğütüdür. O, dosdoğru yoldur. O, hevaların sağa
sola saptıramadığı buyruklardır. Diller onun ile karışmaz, onunla birlikte
farklı farklı görüşler ortaya çıkmaz. İlim adamları ondan doymaz, takva
sahipleri ondan usanmaz. Çokça müracaat edildiği için eskimez, yıpranmaz.
Akıllara durgunluk veren özellikleri bitip tükenmez. O, işittikleri zaman
cinlerin: Biz gerçekten şaşırtıcı, hayret verici bir Kur'an işittik, demekten
kendilerini alıkoyamadıkları sözdür. Onun ilmini öğrenen ileri gider. Ona
dayanarak söz söyleyen doğru söyler. Onun gereğince hükmeden adalet yapar.
Gereğince amel eden ecir kazanır. Ona çağıran dosdoğru yola iletilerek hidayet
bulur. İşte sen bunu benden öğreniver ey A'ver!" (Tirmizi, F.Kur'an, 14;
Darimı; F.Kur'an 1; h.no: 3335)
eş-Şa'bi (bu hadisi Hz.
Ali'den rivayet eden) el-Haris'i yalancılıkla itham etmekte ise de bu, itibar
edilecek bir itham değildir. Çünkü el-Haris'in yalan söylediği açıkça tespit
edilmiş değildir. Ancak Hz. Ali'ye karşı duyduğu aşırı sevgisi ve onu
başkalarından faziletli kabul etmesi gözden düşmesine sebep olabilir. İşte
-doğrusunu en iyi bilen Allah'tır ya- eş-Şa'bi'nin el-Haris'i yalancılıkla
itham etmesi bundandır. Çünkü eş-Şa'bi, Ebu Bekr (r.a)'in daha faziletli olduğu
kanaatindedir. Onun ilk müslüman olduğu görüşünü savunur. Ebu Ömer b.
Abdi'l-Berr der ki: eş-Şa'bi'nin, Hemdanlı el-Haris hakkında: "Bana
yalancılardan birisi olan el-Haris bana anlattı" dediği için
cezalandırılmış olduğunu zannederim.
Nahiv ve lügat bilgini
Ebu Bekr Muhammed b. el-Kasım b. Beşşar b. Muhammed el-Enbari "er-Reddu
ala Men halefe Mushafe Usmane" (Hz. Osman'ın Mushafına Muhalefet Edenlere
Reddiye) adlı eserinde Abdullah b. Mes'ud'dan şöyle dediğini rivayet
etmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Şüphesiz bu
Kur'an-ı Kerim, Allah Teala'nın bir ziyafetidir. O'nun bu ziyafetinden gücünüz
yettiği kadarını öğrenin. Muhakkak bu Kur'an-ı Kerim, Allah'ın ipidir. Apaçık
nur odur, faydalı şifa kaynağıdır, ona sımsıkı sarılanın koruyucu sığınağıdır.
Ona uyanların kurtuluşudur. O, eğilip bükülmez ki doğrultulsun. Sapıp eğrilmez
ki hoşlanılacak hale getirilsin. Onun hayret verici özellikleri bitip tükenmez.
Çokça müracaattan dolayı eskiyip yıpranmaz. Onu okuyunuz. Çünkü Allah, onu
okumanız sebebiyle her bir harf karşılığında size on hasene verir. Ben sizlere
elif, lam, mim tek harftir demiyorum. [Fakat elif bir harf, lam bir harf mim
bir harftir]. Sakın ha, sizden herhangi bir kimsenin bacak bacak üstüne koyarak
Bakara suresini okumayı terkettiğini görmeyeyim. Çünkü şeytan Bakara suresinin
okunduğu evden kaçar. Hayırdan eser bulunmayan ev Allah'ın Kitabı'ndan eser
bulunmayan evdir." (Hakim, Müstedrek, I, 555; Darimi, F. Kur'an 1, hd. no:
3318)
Ebu Ubeyd,
Garibu'l-Hadis adlı eserinde Abdullah (b. Mes'ud)'dan: "Bu Kur'an Allah'ın
bir ziyafetidir. Ona giren emniyettedir" buyruğunu naklettikten sonra şunları
söylemektedir:
Hadisin açıklaması
şöyledir: Bu bir meseldir. Kur'an-ı Kerim'i, Yüce Allah'ın insanlar için
hazırladığı bir ziyafete benzetmektedir. Bu ziyafette insanlar için hayırlar,
menfaatler vardır. Bu ziyafeti hazırladıktan sonra insanları bu ziyafete
gelmeye çağırmıştır. Araplar: (...) derler. Bu kelimeyi (...) şeklinde okursak,
insanın hazırlayıp da başkalarını davet ettiği ziyafet anlaşılır. (...)
şeklinde okuduğumuz takdirde bu ''edep"ten türemiş bir kelime olur. Bu
kelimeyi bu şekilde okuyanlar Hz. Peygamber'in bir başka hadisini delil
gösterirler: "Bu Kur'an-ı Kerim, Allah'ın edep öğrenilecek buyruğudur.
(...) Onun edep kaynağından edep öğreniniz" hadisini delil gösterirler.
el-Ahmer ise, bu söyleyişleri aynı anlamdaki bir kelimenin iki ayrı söyleyişi
olarak kabul etmiştir. Bu görüşte ondan başka birisinin olduğunu işitmedim.
(Ebu Ubeyd devamla der ki): Birinci açıklama şekli daha çok hoşuma gitmektedir.
Buhari, Osman b. Affan
(r.a)'dan rivayet ediyor: Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: "Sizin en hayırlı
olanınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir. "(Buhari, F.Kur'an 21; Ebu Davud,
Vitr 14; Tirmizi, F.Kur'an 15)
Müslim, Ebu Musa
(r.a)'dan rivayet ediyor: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Kur'an okuyan
mü'minin misali, utrucc (ağaç kavunu) gibidir. Kokusu da hoştur, tadı da
hoştur. Kur'an okumayan mü'minin misali ise hurmaya benzer. Tatlı olmakla
birlikte kokusu yoktur. Kur'an okuyan münafıkın misali ise kokusu hoş, tadı acı
olan reyhana benzer. Kur'an'ı okumayan münafıkın misali ise, Ebu cehil karpuzuna
benzer. Kokusu yoktur, tadı acıdır." Bir diğer rivayette "münafıkın
misali" yerine "facirin misali" denilmiştir. (Müslim,
S.Müsafirin 243)
Buhari'deki rivayet de
şöyledir: "Kur'an okuyan mü'minin misali utrucc (ağaç kavunu) gibidir.
Tadı hoş, kokusu da hoştur. Kur'an okumayan mü'minin misali hurma
gibidir..." der ve hadisin geri kalan kısmını kaydeder. (Buhari, F.Kur'an
16)
Ebu Bekr el-Enbari: der
ki: Bize Ahmed b. Yahya el-Hulvani haber verdi.
Bize Yahya b. Abdülhamid
anlattı. Bize Huşeym anlattı. (H) Bize İdris bildirdi. Bize Halef anlattı. Bize
Huşeym el-Avvam b. Havşeb'den anlatarak dedi ki: Ebu Abdurrahman es-Sülemi'nin
huzurunda Kur'an okuyup hatmeden kişi, Kur'an'ı hatmetti mi, önünde oturtur,
elini başının üzerine koyar ve ona şöyle derdi: Ey filan, Allah'tan kork, eğer
öğrendiklerinle amel edecek olsan senden daha hayırlı kim olur, bilmem.
ed-Darimi, Vehb
ez-Zimari'den şöyle dediğini rivayet eder: Her kime Allah Kur'an'ı ihsan eder,
o da gece ve gündüz onun gereğini yerine getirir, onda bulunan hükümler
gereğince amel eder ve Allah'a itaat üzere ölürse, Kıyamet gününde Allah, o
kimseyi sefere ile hakimlerle birlikte gönderir. Said der ki: Burada sefereden
kasıt melekler, hakimlerden kasıt ise peygamberlerdir. (Darimi, F.Kur'an 20)
Müslim, Aişe
(r.anha)'dan şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Kur'an-ı Kerim'i maharetle okuyan kimse, şerefli, iyi elçi meleklerle
birliktedir. Kur'an-ı Kerim'i zorlana zorlana okuyan ve okurken sıkıntı çeken
bir kimse için de iki ecir vardır." (Müslim, S.Müsafirin 244; Ebu Davud,
Vitr 14; Tirmizi, F.Kur'an 13)
Bu şekilde zorlanarak
okuyanın iki ecir almasına sebep, birisi okuması diğeri de zorlanması
dolayısıyladır. Kur'an'ı maharetle okuyan kimsenin dereceleri ise bütün bunlardan
yüksektedir. Çünkü Kur'an-ı Kerim, önceleri o kimse için de zorla okunan bir
kitaptı. Daha sonra bu basamaktan yüksele yüksele meleklere benzetilecek konuma
kadar yükselmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
Tirmizi, Abdullah b.
Mes'ud'un şöyle dediğini rivayet etmektedir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Allah'ın Kitabı'ndan bir harf okuyan kimse için, bu harf sebebiyle bir
hasene vardır. Her bir hasene ise on katı ile mükafat alır. Ben sizlere Elif,
Lam, Mim tek bir harftir demiyorum. Fakat Elif bir harf, Lam bir harf ve Mim
bir harftir" diyorum. Tirmizi der ki: Bu yolla hasen sahih ve garib bir
hadistir. Mevkuf olarak da rivayet edilmiştir. (Tirmizi, F.Kur'an 17)
Müslim, Ukbe b. Amir'in
şöyle dediğini rivayet etmektedir: Bizler Suffede bulunduğumuz bir sırada
Resulullah (s.a.v.) yanımıza gelip şöyle dedi: "Sizden hanginiz buradan
Buthan'a ya da el-Akik'e kadar gidip günah da kazanmaksızın herhangi bir
akrabalık bağını da kesmeksizin büyük hörgüçlü iki deve alıp gelmek
ister?" Bizler: Ey Allah'ın resulü, hepimiz böyle birşeyi arzu ederiz,
deyince Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Peki niye her biriniz mescide gidip
Allah'ın Kitabı'ndan iki ayeti öğrenmiyor yahut okumuyorsunuz? Böylesi onun
için iki dişi deveden hayırlıdır. üç tane öğrenirse, üç deveden, dört tane
öğrenirse dört deveden ve öğrendiği ayetler sayısınca o kadar deveden
hayırlıdır."(Müslim, S.Müsafırin 251; Ebu Davud, Vitr 15)
Ebu Hureyre'den rivayete
göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim, müslüman bir kimsenin
dünya sıkıntılarından bir sıkıntısını giderirse, Allah da o kimsenin Kıyamet
günündeki sıkıntılarından bir sıkıntısını giderir. Her kim sıkıntı içerisinde
bulunan kimseye kolaylık sağlarsa, Allah o kişiye dünyada da ahirette de
kolaylık verir. Müslüman bir kimsenin kusurunu örtenin Allah, dünyada da
ahirette de kusurunu örter. Kul, müslüman kardeşine yardımcı olduğu sürece
Allah da ona yardımcı olur. ilim öğrenmek üzere bir yola koyulan kimseye Allah
cennete giden bir yolu kolaylaştırır. Bir topluluk Allah'ın evlerinden
birisinde Allah'ın Kitabı'nı kendi aralarında okuyup onu öğrenecek olurlarsa
muhakkak üzerlerine sekinet (huzur, sukun ve vakar) iner, rahmet onları
kuşatır, melekler etraflarında toplanır, Allah, onları kendi nezdindekiler
arasında anar. Amelinin geciktirdiği kimseyi ise nesebi öne götüremez."
(Müslim, Zikir ve Dua 38)
Ebu Davud, Nesai, Darimi
ve Tirmizi, Ukbe b. Amir'den şöyle dediğini rivayet etmektedirler: Resulullah
(s.a.v.)'ı şöyle buyururken dinledim: "Kur'an'ı yüksek sesle okuyan bir
kimse açıkça sadaka veren kimse gibidir. Kur'an'ı kısık sesle okuyan kimse
gizlice sadaka veren kimse gibidir." Tirmizi: Bu, hasen, garib bir
hadistir, demiştir. (Ebu Davud, Tetavvu' 25; Tirmizi, F.Kur'an 20; Nesai, Zekat
68)
Tirmizi'nin Ebu
Hureyre'den rivayetine göre Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet
gününde Kur'an-ı Kerim gelir ve: Rabbim, (ona) bir hulle giydir, der. O kişiye
şeref tacı giydirilir. Daha sonra yine: Rabbim, ona ihsanını artır, der. Bu
sefer ona şeref ve üstünlük hullesi giydirilir. Sonra: Rabbim ondan razı ol
der, Allah ondan razı olur. Ona: Oku ve yücel denilir, her bir ayet
karşılığında ona bir hasene artırılır." Tirmizi, sahih bir hadistir,
demiştir. (Tirmizi, F.Kur'an 18)
Ebu Davud'un Abdullah b.
Amr'dan rivayetine göre o şöyle demiştir: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"Kur'an sahibine şöyle denilir: Oku, yüksel ve dünyada dura dura, tertil
ile okuduğun gibi şimdi de tertil ile oku. Senin varacağın son nokta okuyacağın
son ayet olacaktır." (Ebu Davud, Vitr 20)
Bunu ayrıca İbn Mace
Sünen'inde Ebu Said el-Hudri'den şöylece rivayet etmektedir: Resulullah
(s.a.v.) buyurdu ki: "Kur'an sahibine cennete girdiği vakit şöyle
denilecektir: Oku, ve yükseL. Bunun üzerine okumaya koyulur. Her bir ayet
okudukça bir derece yükselir. Bu, Kur'an'dan bildiği son ayete kadar böylece
sürüp gider." (İbn Maceh, Edeb 52)
Ebu Bekr el-Enbarı,
senedini kaydederek, Ebu ümame el-Hımsi'nin şöyle dediğini rivayet etmektedir:
Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Kendisine Kur'an'ın üçte biri verilen
kimse, nübüvvetin üçte biri verilmiş gibidir. Kur'an'ın üçte ikisi verilen
kimse nübüvvetin üçte ikisi verilmiş gibidir. Kur'an'ın tümünü okuyan kimseye,
nübüvvetin tümü verilmiş demektir. Şu kadar var ki ona vahiy gelmez. Kıyamet
gününde ona: Oku ve yüksel denilir. O da her bir ayet okudukça bir derece
yükselir. Nihayet bildiği Kur'an ayetlerini bitirir. Sonra ona: Bir avuç al,
denilir. O da bir avuç avuçlar. Sonra ona şöyle denilir: Ellerinde ne olduğunu
biliyor musun? Sağ elinde ebedilik, sol elinde de sonsuz nimetler olduğunu
görür." (Bk. Şevkani, et-Fevaidu'l-Mecmua, Kahire, 1380/1960, s. 306)
Bize İdris b. Halef
anlattı. Bize İsmail b. Ayyaş, Temmam'dan, o el-Hasen'den anlatarak dedi ki:
Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Her kim, Kur'an-ı Kerim'in üçte birini
beller ve gereğince amel ederse, nübüvvet işinden üçte birini almış demektir.
Her kim Kur'an'ın yarısını beller ve gereğince amel ederse, nübüvvet işinin
yarısını almış demektir. Her kim Kur'an'ın tümünü bellerse o nübüvvetin tümünü
almış olur."
İdris b. Halef dedi ki:
Ayrıca bize, Muhammed b. Yahya el-Mervezı anlattı. Ona Muhammed b. Sa'dan haber
vermiş, ona el-Huseyn b. Muhammed Hafs'dan haber vermiş. Hafs, Kesir b.
Zazan'dan o Asım b. Damra'dan, o Ali (r.a)'dan rivayetle dedi ki: Resulullah
(s.a.v.) şöyle buyurdu: "Her kim Kur'an'ı okur, tilavet eder ve hıfz
ederse, Allah, onu cennete koyar ve hepsi için cehennemin vacip olduğu ev
halkından on kişi hakkında şefaatçi kılar." (Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an 13)
Um ed-Derda dedi ki:
Aişe (r.anha) yanıma geldi. Ona şöyle dedim: Cennete giren kimseler arasında
Kur'an'ı okuyan kimsenin okumayana üstünlüğü nedir? Aişe (r.anha) dedi ki:
Kur'an ayetlerinin sayısı cennetteki derecelerin sayısı kadardır. Buna göre
cennete girenler arasında Kur'an'ı okuyanlardan daha faziletli kimse yoktur.
Bunu Ebu Muhammed Mekki zikretmiştir.
İbn Abbas da der ki: Kim
Kur'an'ı okur, onda bulunanlara tabi olursa, Allah onu dalaletten hidayete
iletir. Kıyamet gününde onu kötü bir şekilde hesaba çekilmekten korur. Çünkü
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ''Kim, Benim hidayetime uyarsa, o (dünyada)
sapmaz, (ahirette de) bedbaht olmaz. " (Taha, 123) İbn Abbas der ki:
Böylelikle Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'e uyan kimselere dünya hayatında sapmama
ve ahirette de bedbaht olmama teminatını vermiştir. Bunu da Mekki zikretmiştir.
el-Leys der ki: Şöyle
denilmektedir: Rahmet Kur'an'ı dinleyen kimseye ulaştığından daha çabuk hiçbir
kimseye ulaşmaz. Çünkü şanı Yüce Allah şöyle buyurmuştur: ''Kur'an okunduğu
zaman onu dinleyin ve susun. Olur ki rahmet olunasınız." (el-A'raf, 204)
"Olur ki" ise
Allah'tan bir vaad olarak zikredilen bir şeyin başına geldi mi o vaadin
muhakkak gerçekleşeceğini ifade eder.
İslam tarihinde tasnif
edilmiş ilk Müsned olan Ebu Davud et-Tayalisi Müsned'inde Abdullah b. Amr'ın
rivayetine göre Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Her kim on ayet-i
kerime okuyarak namaz kılarsa (veya onları uygularsa) gafillerden yazılmaz. Her
kim yüz ayet-i kerime okuyarak namaz kılarsa (veya onları uygularsa) kanitlerden
yazılır. Her kim bin ayet okuyarak namaz kılarsa (veya onları uygularsa)
kantarlarla mükafat alanlardan diye yazılır." (Ebu Davud, Ramadan 9)
Bu manayı dile getiren
rivayetler pek çoktur. Bizim kaydettiğimiz bu rivayetler ise bu konuda
yeterlidir. Hidayete muvaffak kılan Allah'tır.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN
Allah'ın
Kitabı'nı Okuma Şekli ve Görüş Ayrılıkları