AL-İ İMRAN 18 |
شَهِدَ اللّهُ
أَنَّهُ لاَ
إِلَـهَ
إِلاَّ هُوَ
وَالْمَلاَئِكَةُ
وَأُوْلُواْ
الْعِلْمِ قَآئِمَاً
بِالْقِسْطِ لاَ
إِلَـهَ
إِلاَّ هُوَ
الْعَزِيزُ
الْحَكِيمُ |
18. Allah -adaleti
ayakta tutarak- şehadet etti ki, gerçekten O'ndan başka İlah yoktur. Melekler
ve ilim sahipleri de buna şehadet ettiler. O'ndan başka ilah yoktur. O Azizdir,
Hakimdir.
Bu buyruğa dair açıklamalarımızı
dört başlık halinde sunacağız;
1- Bu Ayetin Önemi:
2- ilmin ve Alimlerin Fazileti:
3- Bu Ayetin Fazileti:
4- Ayet-i Kerime ile ilgili
Açıklamalar:
1- Bu Ayetin Önemi:
Said b. Cübeyr dedi ki:
Kabe'nin etrafında 360 tane put vardı. Bu ayet-i kerime nazil olunca bu putlar
yüzüstü secde eder gibi yıkıldılar.
el-Kelbi de der ki:
Rasülullah (s.a.v.)'ın Medine'de olduğu haberi yayılınca onun huzuruna Şam
halkı yahudilerden iki alim geldi. Medine'yi görünce biri diğerine bu şehir ahir
zamanda çıkacak peygamberin Medine'sinin niteliklerini ne kadar da andırıyor!
Peygamber (s.a.v.)'ın huzuruna vardıklarında sıfat ve özellikleriyle onu
tanıdılar. Ona; Sen Muhammed misin? dediler. O; Evet buyurdu. Yine aynı zamanda
Ahmed misin diye sordular. Yine evet buyurdu. Bu sefer şöyle sordular: Biz sana
bir şehadete dair soru soracağız. Eğer sen bunu bize haber verirsen sana iman
eder ve seni takdis ederiz. Rasülullah (s.a.v.) onlara: "Sorunuz"
deyince şöyle dediler; Bizlere Allah'ın Kitabında yer eden en büyük şahitlik
hakkında haber ver. Bunun üzerine Yüce Allah Peygamberine (s.a.v.) şu:
"Allah, -adaleti ayakta tutarak- şehadet eder ki gerçekten O'ndan başka
ilah yoktur, melekler ve ilim sahipleri de buna şehadet ettiler" ayetini
indirdi. Her iki ilim adamı da İslam'a girdi ve Rasülullah (s.a.v.)'ı tasdik
etti.
Burada sözü geçen
"ilim sahipleri"yle meleklerin kastedildiği söylenmiştir. İbn Keysan
da der ki: Burada "ilim sahipleri"nden kasıt muhacirler ve ensardır.
Mukatil de; Kitap ehlinin iman edenleridir, derken; es-Süddi ile el-Kelbi;
bütün mü'minlerdir derler; ki daha kuvvetli olan görüş budur. Çünkü umumidir.
2- ilmin ve Alimlerin
Fazileti:
Bu ayet-i kerimede ilmin
faziletine, ilim adamlarının şeref ve üstünlüğüne delil vardır. Çünkü şayet
ilim adamlarından daha şerefli bir kimse bulunsaydı Yüce Allah ilim adamlarını
birlikte sözkonusu ettiği gibi; onları da elbette kendi ismiyle, meleklerinin
ismiyle birlikte burada zikrederdi. Yüce Allah ilmin şerefi ile ilgili olarak
Peygamberine (s.a.v.) şunu buyurmuştur: "De ki: Rabbim, ilmimi artır.
"(Ta-Ha, 114)
Eğer ilimden daha
şerefli birşeyolsaydı elbette ki Yüce Allah peygamberine ilmini artırmasını
istemesini emretmiş olduğu gibi; onun da artırılmasını istemesini emrederdi.
Hz. Peygamber de: "Şüphesiz ilim adamları peygamberlerin mirasçılarıdır''
dediği gibi: "İlim adamları Allah'ın, yaratıkları üzerindeki
eminleridir" diye de buyurmuştur. Bu da ilim adamları için, büyük bir
şereftir; dinde onların çok büyük bir yer işgal ettiklerini göstermektedir.
Hadis hafızı Ebu
Muhammed Abdulgani yine hafız olan Bereka b. Naşit'dan -asıl adı Ankel b.
Hakarik'dir. Bunun anlamı da Bereke b. Naşit'dir- rivayetle der ki: Bize Ömer
b. el-Müemmil anlattı. Bize Muhammed b. Ebi'l-Hasib anlattı. Bize Ankel anlattı.
Bize Muhammed b. İshak anlattı, bize Şerik, Ebü İshak'tan anlattı. O
el-Bera'dan şöyle dediğini nakletti: Rasülullah (s.a.v.) buyurdu ki: "İlim
adamları peygamberlerin mirasçılarıdır. Sema ehli onları sever ve öldükleri
takdirde Kıyamet gününe kadar denizdeki balıklar dahi onlara mağfiret
diler." Bu konuda Ebü Davüd tarafından rivayet edilen Ebu'd-Derda yoluyla
gelen bir hadis-i şerif de vardır.
3- Bu Ayetin Fazileti:
Galib el-Kattan
rivayetle der ki: Ben bir ticaret maksadıyla Küfe'ye gittim. el-A'meş'e yakın
bir yerde konakladım. Ona zaman zaman gidip gelirdim. Bir gece Basra'ya doğru
gitmek isteyince geceleyin kalkıp teheccüd kıldığını gördüm. Şu: "Allah
-adaleti ayakta tutarak- şehadet etti ki: gerçekten O'ndan başka ilah yoktur,
melekler ve ilim sahipleri de buna şehadet ettiler. O'ndan başka ilah yoktur, o
Azizdir, Hakimdir. Muhakkak Allah katında din islam'dır. "(Al-i İmran,
18-19) ayetlerini okudu. el-A'meş dedi ki: Ben de AIlah'ın şahitlik ettiği şeye
şehadet ediyorum. Bu şehadetimi Allah'a emanet bırakıyorum. Ve bu benim Allah
nezdindeki bir emanetimdir. Ve: "Şüphesiz Allah katında din islam
'dır" -sözlerini defalarca tekrarladı-. Sabahleyin yanına gittim, onunla
vedalaştıktan sonra şöyle dedim: Ben senin bu ayet-i kerimeyi okuduğunu
işittim. Bu ayet hakkında sana ulaşan haber nedir? Ve bir seneden beri senin
yanında olduğum halde bunu bana anlatmış değilsin. Bana: Allah'a yemin ederim,
bir sene daha kalsan yine sana anlatacak değilim. (Galib devamla) dedi ki: Onun
yanında ikamet ettim ve kapısına bana bu sözleri söylediği günün tarihini
yazdım. üzerinden bir sene geçince ona: Ey Muhammed'in babası işte sene geçmiş
bulunuyor, dedim. Dedi ki: Bana Ebu Vail, Abdullah b. Mesud'dan şöyle dediğini
nakletti: Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Kıyamet gününde bu emanetin
sahibi getirilir. Yüce Allah şöyle buyurur: Kulum bana bir ahid vermişti.
Verilen sözleri yerine getirmeye en layık olan Benim, haydi kulumu cennete
koyunuz.''
Ebu'l-Ferec el-Cevzi der
ki: Galib el-Kattan, Galib b. Hattaf el-Kattan'dır. el-A'meş'ten: "Allah
adaleti ayakta tutarak şehadet etti ki" hadisini rivayet etmekte ise de
bu, mu'dal bir hadistir. İbn Adiy der ki: Onun rivayet ettiği hadislerin zayıf
olduğu açıkça görülmektedir. Ahmed b. Hanbel de der ki: Galib b. Hattaf
el-Kattan sikadır. İbn Main de: Sikadır derken,
Ebu Hatim de: Çok doğru
sözlü salih bir kimsedir, demektedir.
Derim ki: Galib'in
adaletli ve sika bir ravi olduğunu anlamak için Buhari ve Müslim'in,
Kitaplarında ondan rivayet kaydettiklerini bilmek bizim için fazlasıyla
yeterlidir.
Yine Enes'ten Peygamber
(s.a.v.)ın şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:
"Her kim:
"Allah -adaleti ayakta tutarak- şehadet etti ki, gerçekten O'ndan başka
ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de buna şehadet ettiler. O'ndan başka
ilah yoktur. O Azizdir, Hakimdir" ayet-i kerimesini uyuyacağı vakit
okuyacak olursa, Allah Teala ona Kıyamet gününe kadar kendisi için mağfiret
dileyecek yetmişbin tane melek var eder.''
Şöyle de denilmektedir:
Her kim bu şahitliği kalbinden inanarak ikrar ederse o, adaleti ayakta tutmuş
olur. Said b. Cübeyr'den de şöyle dediği rivayet edilmiştir: Ka'be'nin
etrafında üçyüzaltmış tane put vardı. Arap kabilelerinden her birisinin bir ya
da iki putu vardı. Bu ayet-i kerime nazil olunca sabahleyin putların secde
halinde yıkılmış oldukları görüldü.
4- Ayet-i Kerime ile
ilgili Açıklamalar:
"Allah ... şehadet
etti" açıkladı ve bildirdi, demektir. Nitekim filan kişi hakkın kimin
lehine yahut kimin aleyhine olduğunu açıkladığı vakit, "hakimin yanında
şahitlik etti" denilir. ez-Zeccac dedi ki: Şahit birşeyi bilen ve
açıklayan kimse demektir. Yüce Allah bize vahdaniyetini, yarattıkları ile
delillendirdi ve açıkladı.
Ebu Ubeyde der ki:
"Allah şehadet etti" buyruğu, Allah hükmetti, yani bildirdi,
anlamındadır. İbn Atiyye ise der ki: Bu birkaç bakımdan reddedilir.
el-Kisai (...)
buyruğunun ilk hemzesini üstün okuduğu gibi, "Muhakkak din ... "
buyruğundaki hemzeyi de bu şekilde okumuştur. el-Müberıed der ki: Bu okuyuşa
göre takdir! ifade şöyle olur: Allah kendisinden başka ilah olmadığına şahitlik
ederek, Allah katında dinin de İslam olduğuna (şahitlik etti).
el-Kisai der ki: İki
hemzeyi de nasb ile oku. Bunun anlamı şöyle olur: Allah şuna şuna şehadet etti
ve Allah katında dinin İslam olduğuna da şehadet etti.
İbn Keysan der ki:
İkinci olarak gelen: (...) birincisinden bedeldir. Çünkü İslam, tevhid demek
olan bu ayetin muhtevasını açıklamaktadır.
el-Kisai'nin
naklettiğine göre İbn Abbas da: (...) buyruğunda: "Allah şahitlik etti ki
muhakkak ki O" buyruğundaki hemzeyi esreli okurken; (...) buyruğundaki
hemzeyi üstün olarak okumuştur. Buna göre ifadenin takdiri şöyle olur: Allah,
Allah katındaki dinin İslam olduğuna şahitlik etmiştir. Daha sonra yine -sözün
başına dönerek- şöyle buyurdu: Şüphesiz O'ndan başka ilah yoktur.
Ebu'I-Muhelleb -ki kurra
birisiydi- hal olmak üzere nasb ile: "Allah'ın şahitleri olarak,''
şahitlik ettiler" diye okumuştur.
Yine ondan: "Ki
Allah'ın şahitleridirler" şeklinde okuduğu da rivayet edilmiştir.
Şu'be, Asım'dan o
Zir'den o Ubey'den o Peygamber (s.a.v.)'dan şöyle okuduğunu rivayet etmektedir:
"Muhakkak Allah katında din, haniflik dinidir, yahudilik de değildir,
hıristiyanlık da mecusilik de değildir.
Ebu Bekr el-Enbari der
ki: Ayırdetme gücüne sahip olan kimse açıkça şunu anlar: Bu sözler Peygamber
(s.a.v.) tarafından tefsir (açıklama) olmak üzere söylenmiştir. Hadisi nakleden
bazı kimseler ise bunu Kur'an'danmış gibi rivayet etmişlerdir.
"Ayakta
tutarak" buyruğu Yüce Allah'ın: "Allah şehadet etti"
buyruğundaki ismini te'kid etmek üzere hal olarak ya da "O'ndan başka ilah
yoktur"daki zamirin hali olarak mansuptur. el-Ferra ise der ki: Bu kelime
kat' dolayısıyla nasbedilmiştir. Çünkü bu kelimenin aslı (...) şeklindedir.
Ancak elif-Iam kat' edilince (kaldırılınca) Yüce Allah'ın şu buyruğunda olduğu
gibi nasbolundu: "Din de daima O'nadır" (en-Nahl, 52).
Abdullah'ın kıraatinde
ise sıfat olmak üzere: "Adaleti ayakta tutan Allah" diye okumuştur.
Kıst ise adalet demektir.
"Ondan başka ilah
yoktur, o Azizdir, Hakimdir" Bu buyruğun tekrarlanmasının sebebi birinci
(O'ndan başka ilah yoktur) buyruğun tez durumunda olması, ikinci şehadetin
(O'ndan başka İlah yoktur buyruğunun) ise hükmün yerini tutmasıdır.
Ca'fer es-Sadık der ki:
Birinci cümle vasfetmek ve tevhid etmek, ikincisi ise resmetmek ve talim
etmektedir. Yani "Siz Allah'tan başka İlah yoktur, O Azizdir, Hakimdir
deyiniz" demektir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN