MU’MİNUN 36 |
هَيْهَاتَ
هَيْهَاتَ
لِمَا
تُوعَدُونَ |
36. "Tehdit
olunduğunuz o şey uzaktan da uzaktır."
İbn Abbas dedi ki: O
(heyhat); uzaklık manası ifade etmek üzere kullanılan bir kelimedir. Sanki
onlar: Sizin tehdit olunduğunuz o şey uzaktır, demişler gibidir. Yani bunun
(peygamberin) söz konusu ettiği öldükten sonra diriliş diye bir
şeyolmayacaktır.
Ebu Ali der ki: Bu
kelime fiil konumundadır. Yani sizin tehdit olunduğunuz şey uzak düşmüştür,
anlamındadır.
İbnu'l-Enbari der ki:
"Heyhat" kelimesi on türlü telaffuz edilir.
1. Birincisi cemaatin de
okuduğu şekil olan "te" harfi üstün okuyuştur.
2. İkincisi
"te" harfi esreli okuyuştur. Bu okuyuş Ebu Ca'fer b. el-Ka'ka'dan
rivayet edilmiştir.
3. "Te" harfi
iki esreli okuyuş hakkında da İsa b. Ömer'den rivayet edilmektedir.
4. "Te" harfi
ötreli okuyuş hakkında es-Sa'lebi der ki: Nasr b. Asım ve Ebu'lAliye böyle
okumuşlardır.
5. "Te"
harfini iki ötre ile Ebu Hayve eş-Şami okumuştur, yine bu okuyuşu es-Sa'lebi
zikretmektedir.
6. "Te" harfi
iki üstün ile okuyuş. el-Ahvas der ki: "Gençliğin geçen bir takım
günlerini hatırladın, O günlerin sana tekrar dönüşü uzaktan da uzaktır."
7. Yedinci söyleyiş ise;
(...): Eyhat, eyhat şeklindedir. el-Ferra şu beyiti zikreder: "el-Akik ve
oradakiler ne kadar da uzaktır, Akik'de kendisini (ziyaret edip) gönlünü hoş
edeceğimiz bir dost yok mu, yok."
8. el-Mehdevı dedi ki:
İsa el-Hemdanı "te" harflerini sakin olarak okumuştur.
9. İbnu'l-Enbarı dedi ki:
Araplardan; (...) şeklinde "nun" ile söyleyenleri de vardır.
10. Kimisi de
"nün"suz olarak; (...) diye söylerler. el-Ferra şu beyiti zikreder:
"Benim önümde de el-A'yan ve bütünüyle el-Kın' (denilen yerler) daha var,
Bir de Kütman (diye bilinen) yer; bunlar ne kadar uzak ve ne kadar
dağınıktırlar!"
Böylece on ayn söyleyiş
tamamlanmış olmaktadır. Bu kelimeyi "te" harfini üstün olarak
telaffuz eden, onu (...): Nerede ve (...): Nasıl gibi kullanır. Çünkü bunlar
da; (...): onbeş, Ba'lebekke, Ramehurmuz gibi mürekkeb iki edattırlar.
İkincisinin "te"si üzerinde vakıf yapılırsa, "he" diye
vakıf yapılır. Tıpkı: (...): Onbeş ve onyedi demek gibi.
el-Ferra der ki: Bunun
"te" harfinin nasb ile okunması; (...): Sonra ile (...): Nice,
gibidir. Fetha'nın "elif"e ve daha önceki fethaya tabi kılınarak
kullanılması da mümkündür. "Te"yi esre'li okuyan kimseler de; (...):
Dün ile (...): Onlar kelimesi gibi kabul etmektedirler. Şair de şöyle demiştir:
"Onların sana geri dönüşü uzaktan da uzaktır."
el-Kisai dedi ki: "Te
"yi esreli okuyan, üzerinde vakıf yapacak olursa "he" diye vakıf
yapar ve; (...) der. Nasb ile okuyan kimse "te" diye vakıf yapar,
dilerse "he" diyerek de vakıf yapabilir. Ötre'li okuyan kimse; (...)
kelimelerini kullandığı gibi kullanılır. "Te "yi tenvin ile okuyan
kimseye gelince; bu bir çeşit nekre gibi kabul edilen bir cemi' olarak
değerlendirmiş olmaktadır. Sanki; (...) Uzak oldukça uzak ... denilmiş gibidir.
Yine denildiğine göre;
hem esreli, hem tenvin'li okuyuş bir takım seslerin taklidine benzetmedir.
Mesela (...) Gak ve tak demek gibi.
el-Ahfeş der ki:
"Heyhat" kelimesi çoğul olabilir. Bu durumda buradaki "te"
harfi müennesler için kullanılan; "O kadınlar ki" edatındaki çoğul
için gelen "te" gibi demektir.
"Te" harfini
çift esreli okuyanlara gelince, onların bu kelimeyi uzaklık manası bulunan
mu'reb bir isimden çıkartmış olması, fakat bir fiilimsi kabul etmediğinden
dolayı bina etmiyor olması da mümkündür.
Buradaki
"te"nin, çoğul "te"sine benzetildiği de söylenmiştir. Yüce
Allah'ın: "Arafat'tan hep birlikte geri döndüğünüzde" (el-Bakara,
198) buyruğunda olduğu gibi.
el-Ferra dedi ki: Ben
"te" üzerinde vakıf yapmayı müstehab görüyor gibiyim. Çünkü araplar
arasında her halükarda "te "yi esre'li okuyanlar vardır. Sanki bu
"Arafat, melekut" ve buna benzer kelimeleri andırmaktadır.
Mücahid, İsa b. Ömer,
Ebu Amr b. el-Ala, el-Kisai ve İbn Kesir bu kelime üzerinde "heyhah"
diyerek vakıf yaparlardı. Yine Ebu Amr'dan onun "heyhat" diyerek
"te" ile vakıf yaptığı da rivayet edilmiştir. Diğer kıraat alimleri
de böyle vakıf yapmaktadırlar, çünkü "te" muayyen bir harftir.
İbnu'l-Enbar! dedi ki:
"Heyhat, heyhat" kelimelerini her iki şekilde de aynı telaffuz eden
bir kimse, birini diğerinden ayırt etmez ve ikincisi üzerinde "he"
ile vakıf yapar, birincisi üzerinde vakıf yapmaz ve: Heyhat, heyhah der. Tıpkı
az önce geçtiği üzre: "Onbeş" diyenin yaptığı gibi yapar. Bunların
birini, diğerinden ayırdetmeyi düşünen kimse ise her ikisinde "he"
ile de "te" ile de vakıf yapar, çünkü "he "nin aslı da
"te"dir.
SONRAKİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNK’E
TIKLAYIN